İsrail: Beşinci seçimde 40 parti yarışıyor

Netanyahu Arap oylarını kazanmak istiyor. Arap partileri Yahudilere kendilerine oy vermeleri için çağrıda bulunuyor

Likud’un Araplarla koalisyon hükümetine karşı Kudüs'te bir otobüse yapıştırılan seçim pankartı ve ‘Bir kez yeter’ sloganı
Likud’un Araplarla koalisyon hükümetine karşı Kudüs'te bir otobüse yapıştırılan seçim pankartı ve ‘Bir kez yeter’ sloganı
TT

İsrail: Beşinci seçimde 40 parti yarışıyor

Likud’un Araplarla koalisyon hükümetine karşı Kudüs'te bir otobüse yapıştırılan seçim pankartı ve ‘Bir kez yeter’ sloganı
Likud’un Araplarla koalisyon hükümetine karşı Kudüs'te bir otobüse yapıştırılan seçim pankartı ve ‘Bir kez yeter’ sloganı

İsrail vatandaşı Arap seçmenlerin (1948 Filistinlilerinin) kritik rol oynadığı genel seçimlerde, muhalefet lideri Binyamin Netanyahu'nun iktidara gelmesi için Filistinlilere ihtiyacı var.
İsrail Başbakanı Yair Lapid'in seçim kampanyası, başka bir seçime gitmeyi hedefliyor. Öte yandan Arap seçmenlerin yarısından fazlası seçimleri boykot ediyor. Milyonlarca İsrailli böyle bir atmosferde, 120 Knesset üyesini seçmek için sandık başına gitti.
Seçimlerde yaklaşık 40 parti yarışıyor. Bu 40 parti, üç buçuk yıl içinde gerçekleştirilen önceki dört seçimde başarısız olduktan sonra yaklaşık 7 milyon seçmenin güvenini kazanmaya çalışıyor.
Ülke genelinde sabah saat 07:00’de başlayan oy kullanma sürecinin, akşam saat 22:00’ye kadar devam etmesi planlanıyor. Polis, seçimlerin idaresini sürdürmek için 18 bin personelini, 12 binden fazla oy kullanma merkezine konuşlandırdı.
İsrail’deki kamuoyu yoklamalarına göre, Netanyahu liderliğindeki sağcı cephe 59 ila 61 sandalye elde ederken, Lapid cephesinin 56 ila 57 sandalye elde etmesi bekleniyor. Geri kalanlar, iki cepheden herhangi birinde yer almayan milletvekilleri Eymen Avde ve Ahmed et-Tibi liderliğindeki Eşitlik ve Barış için Demokrasi Cephesi (Hadaş) ve Değişim için Arap Hareketi (Taal) ittifakının olacak gibi görünüyor.
Rekabet, Yahudiler ve hüsrana uğramış Arap nüfusundaki düşük seçmen katılımı üzerine her iki tarafta da devam ediyor. Yahudi tarafında, çoğunluğu Likud seçmeni olan kırsal kesimdeki Yahudiler, oy kullanmayacaklarını beyan ederken, Tel Aviv bölgesinde, tarihsel olarak sol ve merkez seçmenlerden oluşan zengin ve rahat sosyal gruplar var. Araplara gelince, yaklaşık yarısı Arap partileri arasındaki bölünmeye öfkelerini ifade ederek oy kullanmayacaklarını söylüyor
Netanyahu, sadece taşradan değil, çekimser seçmen sayısı 300 bin kişi olduğu için Arap seçmenler arasında da oy toplamaya çalışıyor. Hayal kırıklığının, birçok seçmeni partisine oy vermeye sevk edeceğini düşünüyor. Dolayısıyla üç sandalye kazanmayı umuyor. Kanal 13’ün geçtiğimiz Pazar akşamı ‘Likud ve müttefiklerinin Arap seçmeni boykota yönlendirme planı’ hakkında yeni veriler ortaya çıkardı. Bu planların çok sayıda Arap gazeteci ve iş insanıyla iş birliği içerdiği iddia edildi.
Şarku’l Avsat’ın yerel kaynaklardan edindiği bilgilere göre plan Arap toplumunu seçimlerin çözümsüz olduğu görüşüne yönlendirmek için sosyal medyada ve billboardlarda umutsuzluğu teşvik eden yanlış haberler, bilgiler, anketler ve mesajlar yayınlamayı içeriyordu. Ancak Netanyahu tüm bu çabalara Arapların kendisine ve partisine oy vermesiyle ilgilendiğini söyleyerek yanıt verdi.
Öte yandan Arap partileri, üç Arap listesinin düşme tehlikesine karşı İsrailli Arap seçmenlerden destek bekliyor. İsrail tarihinde ilk kez Knesset’te Arap milletvekilinin olmadığı bir tablo ortaya çıkıyor. Son günlerde, Arap partilerin liderleri Yahudileri de kendilerine oy vermeye çağırdılar. Birleşik Arap Listesi ve İslami Hareket Başkanı Mansur Abbas, hükümet koalisyonuna katıldığında yeni siyasi yöntemler geliştirdiğini söyledi. Bunu ‘İsrail siyasetinde bir arada yaşama ve barış lehine bir atılım’ olarak değerlendirdi.
Bir diğer taraftan Eymen Avde, partisinin Yahudi bir milletvekili kapsadığını ileri sürerek Yahudi seçmenden oy istedi. Yahudi asıllı Ofer Cassif, Eşitlik ve Barış için Demokrasi Cephesi’ne (Hadaş) mensup. Avde bu bağlamda, eşitlik temelinde Yahudi-Arap ortaklığının önemine vurgu yaptı. Tibi ise Yahudilere de hitap ederek partisinin barış davasına bağlılık konusunda samimi olduğunu söyledi.
Hadaş ve Ta'al Koalisyonu’nun Netanyahu'nun planına ilişkin açıklamasında, “Komplonun iç yüzü her ortaya çıktığında, listemizin Netanyahu ve politikaları için en acı veren liste olduğundan emin oluyoruz. Ancak yalnızca bizi değil, halkımızı, gençlerimizi ve siyasi ağırlığımızı hedef alıyor. Bu nedenle Netanyahu, Ben Gvir ve benzerlerine diyoruz ki; ‘Gençlerimiz hakkın ve yerleşimcilerin sesinin onların kıymetli seslerinden daha yüksek çıkmasını kabul etmeyecektir. Sihir sihirbazın aleyhine dönecek. Gençlerimizin Arap toplumumuzun ve Yahudi ilerici güçlerdeki ortaklarımızın hak ettiği iyi temsili sağlamak için Salı günü sandık başına gidip oy oranını yükseltmesiyle, çabalarımız başarı ile taçlandırılacak” ifadelerine yer verildi.
Oylama sonuçları yarın kısmen, Perşembe günü ise neredeyse tamamen yayınlanması, resmi sonuçların ise 9 Kasım Çarşamba günü açıklanması planlanıyor. Bu sonuçlara dayanarak, Devlet Başkanı Isaac Herzog, en fazla oy alan tarafı bir sonraki hükümeti kurmakla görevlendirecek. Kazanan taraf, üç hafta içinde hükümeti kurma konusunda başarısız olursa, iki hafta daha mühlet tanınır. Ek süreye rağmen başarısız olursa, başka bir kişi görevlendirilir veya görev Knesset'in kendisine devredilir. Bu da olumsuz sonuçlanırsa, Lapid Başbakan olarak kalmaya devam edecek ve seçimler aylar içinde altıncı kez tekrarlanacak.
Bu seçim savaşı sırasında ortaya çıkan atmosferde, Netanyahu'nun bu kez seçimleri kazanmaya can attığı dikkat çekiyor. Çünkü başarısızlığının partisinde ve kampında bir devrime yol açabileceğini ve geçmiş yıllarda başardığı bütünlüğü kaybedebileceğini biliyor.
Lapid, Netanyahu'nun 60'tan fazla sandalye elde etme planını engellemeye çalışırken, seçimlerin ertelenmesine neden oluyor. Böylece Netanyahu'nun tespihi dağılıyor ve Lapid başbakan olarak kalmaya devam ediyor. Uzmanlar, bu stratejik eğilimlerin ‘savaşın, kararlı ve zafere aç bir lider ile rakibin başarısızlığına bağlı olan cansız bir lider arasında olduğunu gösterdiğini’ söylüyor.



İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
TT

İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi bugün, İsrail’in Hamas tarafından Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracılığıyla teslim edilen kalıntı örneklerini teslim aldığını duyurdu. Örneklerin adli tıp laboratuvarına gönderilmesi planlanıyor.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre bir Hamas lideri, hareketin bugün Gazze Şeridi'nde kalan iki cesetten birini teslim edeceğini açıklamıştı.

İsrailli rehine Ran Gvili ve Taylandlı rehine Sudthisak Rinthalak'ın cesetleri halen Gazze'de bulunuyor.

Bu gelişme, İsrail güçlerinin bugün Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nda bir Filistinliyi öldürmesi ve Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerinde evlerin yıkılması ve bombardımanların devam etmesi ile birlikte gerçekleşti.

Filistin resmi haber ajansı WAFA, ‘işgal güçlerinin kuzeydeki Cibaliye Mülteci Kampı’na yoğun hava saldırıları düzenlediğini ve kuzey Gazze’de bazı konut binalarını yıktığını’ bildirdi. Ayrıca İsrail’e ait insansız hava araçları (İHA) et-Tuffah mahallesindeki es-Senafur kavşağı yakınlarında Filistinlilerin evlerine bombalar attı ve eşzamanlı olarak yoğun ateş açıldı.


Güney Asya’da sel ve kasırga: Sıfırdan başlamak zorundayız

Sri Lanka'nın yanı sıra Endonezya da afetten en çok etkilenen ülkelerden biri oldu (AP)
Sri Lanka'nın yanı sıra Endonezya da afetten en çok etkilenen ülkelerden biri oldu (AP)
TT

Güney Asya’da sel ve kasırga: Sıfırdan başlamak zorundayız

Sri Lanka'nın yanı sıra Endonezya da afetten en çok etkilenen ülkelerden biri oldu (AP)
Sri Lanka'nın yanı sıra Endonezya da afetten en çok etkilenen ülkelerden biri oldu (AP)

Sri Lanka'da 400'e yakın kişiyi öldüren sel felaketinden kurtulanlar yaşanan kaosu anlattı.

Sri Lanka Afet Yönetim Merkezi (DMC), ülkede geçen haftadan bu yana devam eden şiddetli yağışların yol açtığı afetlerde can kayıplarının 390'a çıktığını, 370 kişidense hâlâ haber alınamadığını bildirdi. 

Ayrıca arama kurtarma ekiplerinin su baskını ve heyelan riski taşıyan birçok bölgeye ulaşmakta güçlük çektiği vurgulandı.

Sri Lanka Devlet Başkanı Anura Kumara Dissanayake, ülke genelinde olağanüstü hal (OHAL) ilan edildiğini duyurmuş, kurtarma çalışmaları için 20 binden fazla askeri personelin görevlendirileceğini belirtmişti.

Guardian'ın irtibata geçtiği Layani Rasika Niroşani, yoğun yağışlara alışık olduklarını fakat bu kadar büyük bir afetle karşılaşacaklarını tahmin etmediklerini söylüyor. 

Selde her şeyini kaybettiğini belirten iki çocuk annesi 36 yaşındaki kadın şöyle devam ediyor: 

Evimiz toprak altında kaldı. Ailem hâlâ şok içinde. Sıfırdan başlamak zorundayız. Bazen bu, yaşamaktan bile daha kötü olabilir.

Kantharuban Praşant da sel nedeniyle evlerini kaybeden 125'ten fazla aileye Badulla'daki bir okulda barınak sağladıklarını belirtiyor.

Yardım malzemelerine ulaşmakta güçlük çektiklerini belirten 32 yaşındaki öğretmen, birçok ailenin selde mahsur kaldığını söylüyor. 

Bazı Sri Lankalılar, yetkililerin afet uyarısı yapmadığına da dikkat çekiyor. 45 yaşındaki Ja Nilanthi, nehir suları tehlikeli seviyeye ulaştığında bile herhangi bir uyarı veya tahliye emri almadıklarını belirtiyor.

Ditwah Kasırgası ve muson yağışlarının yol açtığı sel ve toprak kaymaları nedeniyle can kaybı Endonezya'da 604'e, Tayland'da 176'ya ve Malezya'da üçe yükseldi. 

Güney Asya'da toplamda en az 1172 kişinin canını alan afetlerin yol açtığı yıkımın boyutu henüz tam olarak bilinmiyor. 

Bilim insanlarına göre Güney Asya, iklim değişikliğine karşı yüksek riskli bölgelerden biri. 

Independent Türkçe, Guardian, Reuters, CNN


Gazeteciler, Filistin topraklarında işlenen savaş suçları ve basın özgürlüğünün engellenmesi nedeniyle Paris'te suç duyurusunda bulundu

Gazze Şehri'nin doğusundaki evlerinin enkazı arasında yerlerinden edilen Filistinli aileler için geçici çadırlar (EPA)
Gazze Şehri'nin doğusundaki evlerinin enkazı arasında yerlerinden edilen Filistinli aileler için geçici çadırlar (EPA)
TT

Gazeteciler, Filistin topraklarında işlenen savaş suçları ve basın özgürlüğünün engellenmesi nedeniyle Paris'te suç duyurusunda bulundu

Gazze Şehri'nin doğusundaki evlerinin enkazı arasında yerlerinden edilen Filistinli aileler için geçici çadırlar (EPA)
Gazze Şehri'nin doğusundaki evlerinin enkazı arasında yerlerinden edilen Filistinli aileler için geçici çadırlar (EPA)

Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ), Fransa şubesi Ulusal Gazeteciler Birliği (SNJ) ile iş birliği yaparak, 26 Kasım'da Paris'teki Ulusal Terörle Mücadele Savcılığı'na, Filistin topraklarında medya özgürlüğünü engelleme ve savaş suçları işleme suçlamalarıyla şikayette bulundu.

Kimliği belirsiz kişiye karşı açılan dava, Fransız gazetecilerin güvenliklerini ve çalışmalarına devam edebilmelerini sağlamak amacıyla gizlice toplanan çok sayıda tanık ifadesine dayanıyor.

İki kuruluştan yapılan açıklamada, "Temel ilkeler olan basın özgürlüğü ve bilgiye erişim hakkı Gazze ve Batı Şeria'da yeniden tesis edilmelidir"denildi.

"İşgal altındaki Filistin topraklarında gazetecilerin çalışmalarının yaygın olarak engellendiği göz önüne alındığında, sembolik açıklamalar önemini koruyor, ancak yeterli değil. Harekete geçilmeli ve Fransız yargısının bu konuda bir rolü olmalı. Geçen hafta Paris'te yaptığımız şikayetin anlamı da bu."

Şikayette, özellikle 7 Ekim 2023'ten bu yana hiçbir yabancı gazetecinin serbestçe girmesine izin verilmeyen Gazze'ye uygulanan medya karartması ve Hamas saldırıları hedef alınıyor.

İki kuruluş, bu durumu "silahlı çatışmada eşi benzeri görülmemiş bir karartma" olarak nitelendirirken, Filistinli gazetecilere ve medya çalışanlarına yönelik "sert baskı"nın da eşlik ettiğini belirterek, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu'nun 225 cinayeti belgelediğini kaydetti.

Kuruluşlar, İsrail ve Batı Şeria'da gazetecilerin çalışmalarına getirilen kısıtlamaları da kınadı.

Sahada çalışan Fransız muhabirler, günlük hayatta olayları takip etmelerinin engellendiğini, tehdit edildiğini, ekipmana el konulduğunu, fiziksel saldırılara maruz kaldıklarını, silahların savrulduğunu, tutuklamalar, aramalar ve sorgulamalar, gözaltılar ve keyfi sınır dışı edilmeler yaşandığını ve hatta bazen "vurulduklarını" anlattılar.

Şikayette, belirli bir kişiyi hedef almadıklarını belirtilerek, belgelenen ihlallerin işgal altındaki topraklarda, siviller ve yerleşimcilerin yanı sıra askeri, polis, gümrük ve idari birimlere atfedildiği, "olayların doğru ve dengeli bir şekilde aktarılmasını engellemek ve tek taraflı bir anlatım dayatmak" amacı güdüldüğü belirtildi.

Bu bağlamda SNJ Genel Sekreterleri Vanessa Ribush ve Julien Fleury, "Gazeteciler gözlemci olarak görülmekte zorlanıyorlar, çünkü çoğu zaman aktivist, hatta terörist gibi muamele görüyorlar" dedi.

"Onlarca silahlı yerleşimci tarafından takip edildiklerinde, hayatlarına yönelik tehlike mevcut ve bazen somut hale geliyor. Gazetecilerin temel haklarının bu şekilde ihlal edilmesi cezasız kalamaz" diye eklediler.

İki örgüt, işgal altındaki topraklarda yaşanan ihlallerin, İsrail'in "devlet dokunulmazlığı"nı ileri sürmesini engellediğini ve özellikle ihlallerin Fransız vatandaşlarını etkilemesi ve temel özgürlüklerini ihlal etmesi nedeniyle, Fransız yargısının harekete geçmesinin önünü açtığını savundu.

Uluslararası Gazeteciler Federasyonu Genel Sekreteri Anthony Bellanger ise "Fransız gazetecilerin uluslararası insancıl hukukun tamamen geçerli olduğu alanlarda çalışmalarını engellemelerine, tehdit ve sindirilmelerine veya hedef alınmalarına artık izin vermeyeceğiz" dedi. Bellanger, "Basın özgürlüğü çiğnendiğinde ve savaş suçları işlendiğinde, Fransa vatandaşlarını korumak için harekete geçmelidir. Şikayetimiz, uluslararası hukukun üstünde kimsenin olmadığını ve gerçeğin susturulamayacağını herkese hatırlatmak için gerekli bir adımdır" ifadesini kullandı.

Uluslararası Gazeteciler Federasyonu ve Ulusal Gazeteciler Birliği'ni temsil eden avukatlar Inès Dafoe ve Louise L. Yafe, bu şikayetin Fransa'da "eşi benzeri görülmemiş" olduğunu doğrulayarak, "Gazetecilerin çalışmalarının sistematik olarak engellenmesi ve onları hedef alan savaş suçları temelinde, çatışma bölgesindeki Fransız muhabirlerini korumak için ulusal bir mahkemeye ilk kez böyle bir dava açıldı" dediler.

"Basın özgürlüğünün korunması, hukukun üstünlüğüyle yönetilen her devlette temel bir ilkedir ve Fransız gazetecilerin görevlerini yerine getirme yetenekleri ihlal edildiğinde, mahkemelere başvurmalarını tamamen haklı çıkarır" vurgusu yapıldı.