ABD'de mahkeme kararıyla 'hayaletli' ilan edilen evin tuhaf hikayesi

New York Yüksek Mahkemesi, Hayalet Avcıları'na işaret etti

5 yatak odalı evin değeri yaklaşık 1 milyon 900 bin dolar (Mark Kavanagh Koleksiyonu)
5 yatak odalı evin değeri yaklaşık 1 milyon 900 bin dolar (Mark Kavanagh Koleksiyonu)
TT

ABD'de mahkeme kararıyla 'hayaletli' ilan edilen evin tuhaf hikayesi

5 yatak odalı evin değeri yaklaşık 1 milyon 900 bin dolar (Mark Kavanagh Koleksiyonu)
5 yatak odalı evin değeri yaklaşık 1 milyon 900 bin dolar (Mark Kavanagh Koleksiyonu)

ABD'nin mahkeme kararıyla "hayaletli" ilan edilen ilk evi son olarak geçen sene binlerce dolara alıcı buldu. Bu evin hikayesiyse epey tuhaf.
New York'un Nyack bölgesinde 1890'da inşa edilen ev, 1967'de George ve Helen Ackley çiftine satıldı.
Maryland'den New York'a taşınan ikili bu evi restore ederek 4 çocuğunu büyütmeye karar verdi. Ancak Ackley ailesi, evde geçirdikleri 20 yıl boyunca başlarından sıradışı olaylar geçtiğini öne sürdü.
Bunlar arasında gizemli ayak ve konuşma sesleri, kapılarla pençelerin açılması ve Amerikan Bağımsızlık Savaşı dönemine ait kıyafetler giyen ruhların ziyareti var. Reader's Digest adlı aile dergisinde 1977'de yayımlanan bir haberde anne Ackley, "hayaletlerin" kızını her gün yatağını sallayarak uyandırdığını iddia etti.
Evi 1990'da satmaya karar veren Ackleyler, başka bir bölgeden gelen Jeffrey ve Patrice Stambovsky'le anlaştı. Stambosvky ailesi anlaşma karşılığında 32 bin 500 dolar depozito verdi. Ancak Ackley çifti, evde yaşandığını iddia ettikleri doğaüstü olaylardan Stambovksylere bahsetmedi.
İkili evin "hayaletli" olduğunu öğrendiğinde anlaşmadan caydı. Ancak Ackeyler, depozitoyu vermeyi kabul etmeyince konu mahkemeye taşındı.
New York Yüksek Mahkemesi 1991'de görülen duruşmada Stambovsky ailesini haklı buldu. Evin resmen "hayaletli" olduğuna hükmeden mahkeme, Ackley ailesinin mülkte yaşadıkları olayları potansiyel alıcılara açıklamak zorunda olduğuna karar verdi.
Mahkeme kararında, "sıradışı gerçeklerin, Nyack'te yaşananlardan haberi olması beklenmeyen alıcıya yardım edilmesi gerektiğini gösterdiği" belirtildi.
"Kanuna göre ev perili" ifadesini kullanan mahkeme, ünlü film Hayalet Avcıları'nın şarkısına (Ghostbusters) gönderme yaptı. Kararda davacının, paranormal fenomenin keşfiyle ilgili "kimi arayacağı" sorurusunun doğduğu belirtildi. Hayalet Avcılarının şarkısının adı Who You Gonna' Call? (Kimi Arayacaksın?).
Bununla birlikte Helen ve George Ackley'in kızı Cynthia Ackley Kavanagh da evde sıradışı olayların yaşandığını söylüyor. 70 yaşındaki kadın, geçen hafta yaptığı açıklamada "hayaletlerden" hediyeler aldığını iddia etti.
"Hayaletli" ev, 2008 yapımı Kesinlikle, Belki'nin (Definitely, Maybe) yönetmeni Adam Brooks'a satıldı. Başarılı yönetmen, 20 yıl yaşadıktan sonra evi popçu Ingrid Michaelson'a 1 milyon 725 bin dolara sattı. Brooks, geçirdiği süre boyunca evde hiç paranormal olay yaşamadığını belirtti.
Evde üç yıl geçiren Michaelson ise evin büyüleyici olduğunu belirtse de "Ürkütücü değil" dedi. Evi 2015'te satın alıp Mart 2021'de satan şarkıcı Matisyahu da evde sıradışı bir durum olmadığını ifade etti.
Independent Türkçe, IFL Science, People, Realtor, Atlas Obscura



Yanlış bilgileri çürüten gazetecilere güvenin azaldığı tespit edildi

Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)
Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)
TT

Yanlış bilgileri çürüten gazetecilere güvenin azaldığı tespit edildi

Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)
Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)

Yanlış bilgileri çürüten gazetecilere daha az güvenildiği ortaya kondu. Hatta okuyucu bilginin yanlış olduğundan şüphelense bile, gerçeği ortaya çıkaran gazeteciye pek güvenmiyor. 

Medyaya güven azalırken dezenformasyonun arttığı bir dönemde hatalı bilgileri düzeltmek de zorlaşıyor.

Yayın kuruluşları ve gazetecilerin taraflı olduğu düşüncesiyle insanlar okudukları haberlere temkinli yaklaşıyor. Daha önceki çalışmalarda veri doğrulamanın yarattığı etkiyle ilgili çelişkili sonuçlar çıkmıştı. 

Yanlış haberleri çürütmenin ne kadar işe yaradığı ve neden etki yaratmadığını öğrenmek isteyen araştırmacılar bir çalışma yürüttü.

Communication Research adlı hakemli dergide yayımlanan çalışmada 691 katılımcıya siyasi ve ekonomik haberler okutuldu. Bu haberlerde evsizlik oranlarından fentanilin aşırı doz ölümlerindeki etkisine kadar çeşitli iddialar yer alıyordu.

Bunların doğruluğuna ne kadar inandığını belirten katılımcılar daha sonra bu iddiaları onaylayan veya çürüten doğrulamayı okudu. Ardından bu doğrulamayı yapan gazeteciye ne kadar güvendikleri soruldu. 

Daha sonra bazı ürünlerle ilgili bilgiler içeren yazılarla aynı çalışma yürütüldü. Bu sefer verilen doğrulamalara "doğruluk kontrolü" işareti konmadı. Araştırmacılar bu sayede duyulan güvenin bu etiketten etkilenip etkilenmediğini anlamaya çalıştı.

İki çalışmanın sonucunda da yanlış bilgileri çürüten gazetecilere duyulan güven kayda değer derecede daha azdı. Katılımcılar inandıkları düşünceyi doğrulayanlara daha çok güvenirken, diğerlerinde daha fazla kanıt talep ediyordu. 

Çalışmanın yazarlarından Randy B. Stein, PsyPost'a yaptığı açıklamada "Halk genel olarak gazetecilere güveniyor ve doğrulayıcı makalelere duyulan güven epey yüksek" diyerek ekliyor: 

Yani klişe düşüncenin aksine, halkın doğruluk kontrollerine ve gazetecilere hiç güvenmediği doğru değil ancak düzelten/çürüten makalelere yönelik daha fazla şüphe var.

Araştırmacılar buradaki düzeltmenin, yayın kuruluşlarının haberlerindeki hataları düzeltmek için yayımladığı tekzip metinleri olmadığını ekliyor.   

Bilim insanları ilginç bir sonuçla da karşılaştı: Katılımcılar bir bilginin doğruluğundan şüphe etse bile bunu çürüten gazetecilere güvenmiyordu. 

Araştırmacılar bir haberin çürütülmesinin şaşkınlık yaratması, insanların onaylamaya kıyasla daha çok kanıt araması ve gazetecilerin taraflı davrandığından şüphelenmesinin buna yol açtığını düşünüyor. 

Şaşırtıcı bir diğer bulguysa, haberin çürütülmesi katılımcıların iddiayla ilgili düşüncesini değiştirmesine karşın gazeteciye güvenleri yine de sarsılıyordu. 

Stein, "Yanlış bilgileri düzeltmeye çalışan gazetecilerin (ya da herhangi birinin) aleyhine bir durum var" diyor. 

Araştırmacılar, halkın yanlış bilgileri çürüten haberlere nasıl ve neden güvenip güvenmediği üzerine daha fazla araştırma yapılması gerektiğini belirtiyor.

Makalenin yazarları, Conversation için kaleme aldıkları yazıda şu ifadeleri kullanıyor:

Gazetecilerin önündeki zorluk, bilgiyi çürüten biri gibi görünmeden bunu nasıl çürüteceklerini bulmak olabilir.

Independent Türkçe, PsyPost, Conversation, Communication Research