İç savaşla Suriye narko-devlete mi dönüştü?

Mayıs ayında Halep’te ele geçirilen Captagon haplarının sevkiyatı (AFP)
Mayıs ayında Halep’te ele geçirilen Captagon haplarının sevkiyatı (AFP)
TT

İç savaşla Suriye narko-devlete mi dönüştü?

Mayıs ayında Halep’te ele geçirilen Captagon haplarının sevkiyatı (AFP)
Mayıs ayında Halep’te ele geçirilen Captagon haplarının sevkiyatı (AFP)

Suriye’de 12. yılına giren yıkıcı iç savaş ülkeyi harabeye çevirdi, haritasını değiştirdi, bölgeleri ayırdı. Ancak Captagon isimli uyuşturucu hap tüm cephe hattını aştı.
Bir zamanlar DEAŞ ile olan ilişkisiyle ün salmış olan Captagon, yalnızca ekonomisi tükenmiş ülkenin Devlet Başkanı Beşşar Esed’in rejimini desteklemekle kalmayıp, onun birçok düşmanını da destekleyen, yasadışı 10 milyar dolarlık bir endüstri yarattı.
Captagon, Suriye’nin kuzeyinden güneyine, rejime bağlı veya muhalif güçlerin kontrolünde olup olmadığına bakılmaksızın çöller ve kıyılardan geçerek, 2011’den beri kanlı bir iç savaşa batmış olan Suriye’yi bir uyuşturucu devletine dönüştürdü ve ekonomisi çöktüğü için komşu Lübnan’da da derin kökler saldı.
AFP’nin resmi verilerden derlenen tahminlere göre, şu anda Suriye’nin açık ara en büyük ihracatı olan Captagon, tüm yasal ihracatları gölgede bırakıyor.
Suriye, Afrika ve Avrupa ülkelerinden geçerek Lübnan ve Irak gibi bölge ülkelerine uzanan bir ağın ana merkezi haline geldi.
Bir dönem dikkat eksikliği, hiperaktivite, narkolepsi, depresyon, epilepsi hastalarına amfetamin ilaçlarına ek olarak reçete edilen ancak kötüye kullanımı nedeniyle 80’li yıllarında üretimi durdurulan Captagon, bugün bölgede üretim, kaçakçılık ve hatta tüketim açısından bir numaralı uyuşturucu haline geldi.
AFP, çoğu isminin gizli kalmasını isteyen 30’dan fazla kaçakçı, Suriye ve diğer ülkelerdeki mevcut ve eski güvenlik görevlilerinin yanı sıra Captagon endüstrisine aşina olan aktivistler ve yerel yetkililerle görüştü.
Lübnan’da Bekaa Vadisi’ndeki bir ücra bölgede yaşayan, büyük anlaşmaların gerçekleşmesine aracılık eden bir kişi AFP’ye sevkiyatları nasıl organize ettiklerini anlattı.
Söz konusu arabulucu AFP’ye yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı;
“Dört veya beş büyük isim ortak oluyor ve hammadde, nakliye ve rüşvet için 10 milyon dolarlık bir sevkiyatın maliyetini paylaşıyor. Maliyet düşük ve kar yüksek. 180 milyon dolar kar getiriyor. 10 sevkiyattan yalnızca biri geçse bile hala kazanan sizsiniz. 50’den fazla barondan oluşan bir grup var. Bunlar büyük bir ağ.”
Arabulucuya göre, uyuşturucu pastasından en büyük payı Suriye, Lübnan, Ürdün, Irak’a yayılan Bedevi konfederasyonu Beni Halid üyeleri alıyor.
Resmi rakamlara göre, 2021’de Ortadoğu ve ötesinde 400 milyondan fazla hap ele geçirildi ve bu yıl düzenlenen operasyonlarla ele geçirilenler ise bunun üzerine çıktı.
Güvenlik yetkilileri, ele geçirilen her sevkiyat için dokuzunun daha varış noktasına ulaştığını söylüyor.
Captagon hapının fiyatı 1 ila 25 dolar arasında değişiyor. Bu, hap başına 5 dolarlık düşük bir ortalama fiyatla ve beş sevkiyattan yalnızca dördünün ulaşmasıyla bile Captagon’un en az 10 milyar dolarlık bir endüstri olduğu anlamına geliyor.
Güvenlik yetkililerine göre bu ticaretin yüzde 80’i Suriye merkezli olduğundan, Captagon bu ülkenin en önemli ihracatı ve tüm ulusal bütçesinin en az üç katı değerinde.
Narkotik uzmanları, Esed rejiminin kontrolündeki bölgelerin bu ticaretin merkezi olduğunu söylüyor.
Esed’ın savaşı kazanmak için kendisine borçlu olduğu karanlık savaş ağaları ve uzmanların Lübnan sınırındaki ticareti korumada önemli bir rol oynadığını söylediği İran destekli Hizbullah grubu da dahil olmak üzere birçok taraf bundan büyük ölçüde yararlandı.
AFP’ye konuşan eski bir Suriye hükümet danışmanı, “Suriye’nin dövize çok ihtiyacı var ve bu endüstri, hammadde ithal etmekten imalata ve nihayetinde hapları ihraç etmeye kadar gölge bir ekonomi aracılığıyla hazineyi doldurma yeteneğine sahip” dedi.
Suriye’deki eski güvenlik güçleri, kaçakçılar ve uzmanlar da dahil olmak üzere çeşitli kaynaklara göre, birkaç Suriye güvenlik ve askeri teşkilatı bu ticarette yer alıyor.
Bunların en önde geleni, Beşşar Esed’in kardeşi Mahir Esed’e bağlı 4. Tümen.
Captagon endüstrisi hakkında aylar önce bir rapor yayınlayanWashington merkezli Newlines Enstitüsü’nden Caroline Rose, “4. Tümen, Captagon’un Humus ve Lazkiye’de korunmasının yanı sıra Tartus ve Lazkiye limanlarına taşınmasında kilit rol oynadı” dedi.
Kaçakçılık operasyonlarını takip eden bir muhalif eylemci ise, “Captagon üreticileri bazen hammadde doğrudan 4. Tümen’den alıyor, bunlar bazen askeri çantalara yerleştiriliyor” diye konuştu.
4. Tümen, Lübnan ve Suriye arasındaki sınır bölgesinde konuşlanmış en önemli askeri tümendir ve ülkenin batısındaki Lazkiye limanında büyük etkiye sahiptir.
Lübnan-Suriye sınırı, her zaman için her türlü malın kaçakçılığının yapıldığı bir rota oldu.

Captagon davalarını takip eden Lübnanlı bir adli kaynak, Suriye ihtilafının en şiddetli yıllarında özellikle silah kaçakçılığıyla tanınan Vadi Khaled bölgesinin şimdi bu hapların kaçakçılarıyla dolu olduğunu söyledi.
Lübnan’da geçen yıl içinde uyuşturucuya karşı gerçekleşen operasyonlar ile Bekaa bölgesinde laboratuvar sayısı azaldı. Tüccarlar da Suriye toprakları içindeki sınır bölgesine taşındı.
Suriye ve Ürdün arasındaki Cabir-Nasib Sınır Kapısı’nın yeniden açılması ve kaçak geçişlere ek olarak kaçakçılık yollarının genişletilmesi onlara yardımcı oldu.
Ürdün sınırındaki güney Suriye şehirleri Suveyda ve Deraa, diğer önemli kaçakçılık yolları ve aynı zamanda birçok uyuşturucu laboratuvarına ev sahipliği yapıyor.
Suveyda’daki ekonomik bozulma, birçok genci özellikle Captagon olmak üzere, malları depolamak ve kaçakçılık yapmakla uğraşan yerel çetelere katılmaya teşvik etti.
Yerel Karama silahlı grubunun sözcüsü Ebu Timur, “Kaçakçılık, 100’den fazla küçük silahlı çeteyle koordineli olarak çölde yaşayan kabileler tarafından organize ediliyor” dedi.
Boğucu yaptırımlar ve Suriye’de yeniden yapılanma fonları getirecek herhangi bir çözümün olmaması ışığında, savaş tacirleri ağı sihirli çözümü Captagon haplarında buluyor.
Suriye hükümetinin eski danışmanı şunları söyledi;
“Captagon rejim, muhalefet, Kürtler ve DEAŞ olmak üzere çatışmanın tüm taraflarını bir araya getirdi.”
Türkiye destekli grupların kontrol alanlarındaki bir kaçakçı, “Humus ve Şam’da hapları 4. Tümen depolarından alan insanlarla çalışıyorum. Benim işim hapları buraya dağıtmak ya da muhalif gruplarla koordineli olarak yurtdışına göndermek. Bu iş aynı zamanda çok tehlikeli ve çok kolay” diye konuştu.

Kaçakçı, Suriye’nin kuzeybatısındaki İdlib yerleşim bölgesine hakim Heyetu Tahriru’ş Şam grubunun liderlerine de hap sattığını söyledi.
Ayrıca, “Bölge muhalif gruplarla dolu. Burası bir orman, orada herkes aç ve yemek yemek istiyor” dedi.
Bölgedeki yeni captagon liderinin, Suriye Milli Ordusu (SMO) bünyesinde faaliyet gösteren Sultan Murad Tümeni’nde bir komutan olan Ebu Velid Ezza olduğunu öne sürdü ve “Eskiden Humus’ta bulunduğu için 4. Tümen ile çok iyi ilişkileri var” dedi.

Grup, AFP’ye gönderdiği açıklamada uyuşturucu ticaretiyle ilişkili olmadıklarını belirtti.
Kimyasalların ötesinde, bir captagon laboratuvarı için en büyük yatırım, bir tablet presi veya şekerleme makinesidir.
Kimyasal öncüler temin edildikten sonra, nispeten ilkel ekipmanlara sahip bir captagon üretim laboratuvarı kurmak sadece 48 saat sürüyor.
Bu, Captagon laboratuvarlarının maruz kaldıkları herhangi bir baskından kısa bir süre sonra çalışmalarına devam edebilecekleri anlamına geliyor.

Suriye’deki bir ilaç fabrikasında çalışan bir kişi, “Suriyeli yetkililer zaman zaman sevkiyatlara el konulduğunu veya depolara baskın yapıldığını duyursa da, bu oyundan başka bir şey değil” yorumunda bulundu.
Lübnan güvenlik ve askeri teşkilatları ise, Captagon kaçakçılığının takibini teşvik etseler de, mevcut ekonomik çöküşün ışığında sınırlı bütçeleri çalışmalarını engelliyor.
Suudi Arabistan gümrüğü ve polisi, Captagon ile son teknoloji algılama teknolojisi ve köpek birimleriyle nasıl mücadele ettiklerini ortaya çıkaran videolar paylaşıyor.
Ancak bölgedeki üst düzey güvenlik ve yargı yetkilileri AFP’ye, kaçakçıların her zaman bir adım önde olduklarını söyledi.
Üst düzey bir Lübnanlı yetkili, “Özellikle cömertçe rüşvet dağıttıkları ve denizcilik şirketlerinde işbirlikçileri olduğu için kimse onları (tüccarları) hapse atmak istemiyor” dedi.
Lübnan’da yerel medya, Bekaa bölgesinden büyük bir imparatorluk yönetmekle suçlanan işadamı Hasan Dekko’yu ‘Captagon Kralı’ olarak nitelendirdi.
Ancak her iki ülkede de üst düzey siyasi bağlantıları olan iki uluslu bir şirket olan Dekko, büyük ölçekte Captagon hapların ele geçirmelerinin ardından geçen yıl Nisan ayında tutuklandı.
Dekko, uyuşturucu kaçakçılığıyla ilgisi olduğunu reddetti.
Ancak Lübnan’daki narkotik birimleri, Ürdün’deki bir pestisit fabrikası, Suriye’deki bir araba galerisi ve bir tanker filosu da dahil olmak üzere sahip olduğu bazı işletmelerin uyuşturucu ticareti için bir paravan olduğunu iddia etti.

Suriye’de ise çeşitli kaynaklar, ABD yaptırımları altındaki Suriyeli milletvekili Amer Khiti’nin Captagon kaçakçılığı alanında önemli bir isim olduğunu belirtti
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), “Khiti captagon kaçakçılığına karışıyor” ifadesini kullandı.
Risk danışmanlık şirketi COAR’da Suriye analizlerinden sorumlu Ian Larson, AFP’ye Şam hükümetinin ekonomi alanında fazla seçeneği olmadığını söyledi.
Larson, “Suriye bilinçli tercihle Captagon üretiminin dünya çapındaki merkezi oldu. Yine de Captagon sanayisini Beşşar Esed’e doğrudan bağlayan kesin delil yoktur ama zaten bulmamıza da gerek yoktur” diye ekledi.

Captagon’dan gelen dolarlar, üst düzey Suriyeli yetkililer, varlıklı mülk sahipleri, kaçakçılar, işsiz gençler veya bunların imalatı ve kaçakçılığında çalışan köylüler ve mültecilere kadar dağıtılıyor.
Eylül 2020’de ABD Temsilciler Meclisi, İngilizce ‘CAPTAGON’ olarak kısaltılan Esed’in Uyuşturucu Kaçakçılığı ve Stokçuluğuyla Mücadele Yasasını kabul etti.
Captagon endüstrisi, Suriye ihtilafındaki birçok taraf arasında ortak payda olmasına ve Suriye sınırlarının ötesine geçmesine rağmen, henüz emekleme aşamasındadır.



Magen Oz: İsrail'in Gazze Şeridi’ni bölme sopası

Güney Gazze Şeridi'ndeki Refah yakınlarında, ABD destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı'ndan yardım malzemeleri almak için toplanan Filistinliler, 24 Temmuz 2025
Güney Gazze Şeridi'ndeki Refah yakınlarında, ABD destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı'ndan yardım malzemeleri almak için toplanan Filistinliler, 24 Temmuz 2025
TT

Magen Oz: İsrail'in Gazze Şeridi’ni bölme sopası

Güney Gazze Şeridi'ndeki Refah yakınlarında, ABD destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı'ndan yardım malzemeleri almak için toplanan Filistinliler, 24 Temmuz 2025
Güney Gazze Şeridi'ndeki Refah yakınlarında, ABD destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı'ndan yardım malzemeleri almak için toplanan Filistinliler, 24 Temmuz 2025

Salim er-Rayes

Hamas, temmuz ayının ikinci haftasında, iki taraf arasında bu ayın başından beri ABD, Katar ve Mısır'ın arabuluculuğunda doğrudan yürütülen geçici ateşkes ve rehine takası müzakereleri kapsamında, İsrail'in Gazze Şeridi'nden ne kadar çekileceği ile ilgili haritaları reddettiğini duyurdu. Haritalara göre İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin yüzde 40'ından fazlasını, yani 365 kilometrekareyi ele geçirmesi sebebiyle bunu reddettiğini ve İsrail'in, geçen ocak ayında üzerinde anlaşmaya varılan haritadaki toplanma noktalarına çekilmesini talep ettiğini açıkladı. Hamas’tan bu açıklama gelirken İsrail ordusu, Han Yunus şehrini doğu ve batı olarak ikiye bölen yeni bir koridorun inşası üzerinde çalışıyordu.

İsrail ordusu, 16 Temmuz'da 15 kilometrelik “Magen Oz” Koridoru’nun inşasının tamamlandığını duyurdu. Koridor, doğu sınırındaki Deyr el-Belah ve Han Yunus şehirleri arasındaki Kissufim Sınır Kapısı’ndan başlıyor ve Han Yunus'un merkezinden geçerek Morag Koridoruna kadar uzanıyor. Nisan ayında kurulan Morag Koridoru, o tarihten beri tamamen İsrail’in askeri kontrolü altında olan Han Yunus ve Refah şehirlerini ayırıyor. Bu koridor, müzakerelerde başlıca anlaşmazlık noktalarından biri. Zira Hamas, ABD Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un uygulanmasına ilişkin teknik detaylar üzerinde hâlâ mutabakata varılmaya çalışılan önerisine göre, ateşkes döneminde ordunun burada konuşlanmaya devam etmesine karşı çıkıyor.

Siyasi açıdan, Hamas liderlerinden Dr. Basem Naim, İsrail'in yeni koridorla ilgili son duyurusu hakkında, koridor ve inşası duyurusunun bir değeri olmadığı yorumunu yaptı. Sebep olarak da İsrail’in tüm Gazze Şeridi’ni tamamen kontrol etmesini, Hamas ile İsrail arasında özellikle haritaların, ateşkes döneminde ordunun konuşlanacağı noktaların, Gazze Şeridi'nin kuzey, doğu ve güney sınır bölgelerinde askerilerin konuşlanacağı bölgenin boyutunun belirlenmesi ile ilgili müzakerelerin, şüphesiz ateşkes döneminde bile ordunun sahada gerçekleştirdiği değişiklikleri, gelişmeleri ve genişlemeleri içerecek olmasını gösterdi. Başka bir deyişle, Naim’e göre Magen Oz, mevcut müzakere sürecinde bir engel teşkil etmeyecek.

En büyük sorun, ordunun sahada dayattığı jeopolitik ve demografik değişimlerdir. Bu değişimlerden, öncelikle yaşadıkları bölgelerden zorla çıkarılan ve geri dönüşleri engellenen sakinler etkilenmektedir

Ancak en büyük sorun, ordunun sahada dayattığı jeopolitik ve demografik değişimlerdir. Bu değişimlerden, öncelikle yaşadıkları bölgelerden zorla çıkarılan ve geri dönüşleri engellenen sakinler etkilenmektedir. Bu arada ordu, savaş boyunca uyguladığı “hobilerini” sürdürmeye devam ediyor. Yerleşim alanlarını yıkıyor, evleri ve tarım arazilerini yerle bir ediyor, yollar, elektrik, su ve iletişim ağları dahil olmak üzere altyapıyı yok ediyor, bölgeyi daha önce güneydeki Refah, kuzeydeki Cibaliye, Beyt Lahiye ve Beyt Hanun beldelerine yaptığı gibi yaşanmaz ve çorak bir toprağa dönüştürüyor. Buna ilaveten, Gazze Şehri'nin doğu mahallelerini buldozerlerle yerle bir ediyor.

Gazze Şehri'ndeki açlık krizinde bir yardım kuruluşundan gıda yardımı almak için toplanan Filistinliler, 24 Temmuz 2025 (Reuters)Gazze Şehri'ndeki açlık krizinde bir yardım kuruluşundan gıda yardımı almak için toplanan Filistinliler, 24 Temmuz 2025 (Reuters)

Filistin Merkez İstatistik Bürosu'nun 2023 yılı tahminlerine göre, Ekim 2023'te başlayan İsrail soykırım savaşından önce Han Yunus yaklaşık 54 kilometrekarelik bir alana ve 438 bin nüfusa sahipti. Nüfusunun yarısından fazlası, merkezi ile doğusundaki yerleşim bölgelerinde yoğunlaşmıştı ama burası son operasyonlardan sonra İsrail’in kontrolüne geçti. Han Yunus’un durumu, 18 Mart'ta savaşın yeniden başlamasının ardından sakinlerinin tahliye edilmesi ve İsrail askeri kontrolünün dayatılmasının ardından Refah'ta yaşananlara çok benziyor.

İsrail ordusu, Han Yunus’un doğusundaki el-Fahari, Büyük Abasan, Yeni Abasan, Huza’a ve Beni Suheyla mahallelerini ilhak etti. Bu mahallelerin sakinleri, son iki ayda ordunun verdiği tahliye emirleri ve işlediği katliamlar sonrasında zorla göç ettirildiler. Bu katliamlar onlarca kişinin ölümüne, binlerce ailenin şehrin batısındaki el-Mevasi bölgesine kaçmasına neden oldu. Daha önce Mevasi’de sınırlı sayıda aile yaşar ve bölge en önemli tarım alanlarından biri olup, ana gıda deposu olarak kabul edilirken, son zamanlarda yerinden edilenler seralarda ikamet etmek zorunda kaldılar.

Yeni koridor, ordunun savaş sırasında kurduğu dördüncü koridordur. Öncelikle Gazze Şeridi'nin kuzeyini merkezden ve güneyden ayıran Netzarim Koridoru açıldı, ardından İsrail ordusu, Gazze’nin Mısır ile güney sınırı boyunca uzanan Philadelphia Koridoru’nun (Selahaddin Koridoru) kontrolünü ele geçirdi. Daha sonra da Refah ve Han Yunus şehirlerini ayıran Morag Koridoru’nun kontrolünü ele geçirdi. Son olarak da askeri durumu daha karmaşık hale getirmek, sakinlerin koşullarını daha da zorlaştırmak için bir baskı aracı haline gelen Magen Oz Koridoru ilan edildi.

Doğu Han Yunus sakinlerinden olan ve Mevasi bölgesine sığınmak zorunda kalan 42 yaşındaki Mahmud Ebu Rida, al-Majalla'ya İsrail'in son duyurusunun ardından evini ve doğup büyüdüğü mahalleyi kaybettiğini hissetmeye başladığını söyledi. “Magen Oz öncesinde, her an ateşkes deklare edilebileceğini ve evlerimize dönebileceğimizi söylerdik. Ancak bugün korkularımız var. Ordunun kontrolü devam ediyor ve geri dönemeyebiliriz. İşler kolay değil. Uzun süredir sokaklarda yaşıyoruz ve müzakerelerde gerileme yerine herhangi bir ilerleme bekliyoruz.”

38 yaşındaki Abdullah Ebu Cezer de Ebu Rida'nın evlerine dönmelerine izin verilmeyeceği yönündeki endişelerini paylaşıyor. Majalla'ya konuşan Abdullah, son haftalarda zorla yerinden edilmeyi reddettikleri için evinin yakınında doğrudan bombardımana maruz kalan ve öldürülen çok sayıda akrabası ve arkadaşı olduğunu belirtti. Kendisinin ve diğerlerinin, akrabalarını ve komşularını gömmek için geri dönmeyi umduklarını, ancak, yerinden edilenler arasında umutları yeşerten müzakerelerin bu kritik döneminde, Magen Oz Koridoru’nun kuruluşunun ilan edilmesinin onlarda hayal kırıklığına yol açtığını söyledi.  

İsrail ordusu, bölgeleri askeri olarak ayırmaya ve bölge sakinlerinin geri dönmesini engellemeye yardımcı olması için Gazze Şeridi'ni koridorlar ile ayrılmış askeri bloklara bölmeyi hedefliyor

İsrail ordusu, bölgeleri askeri olarak ayırmaya ve bölge sakinlerinin geri dönmesini engellemeye yardımcı olması için Gazze Şeridi'ni koridorlar ile ayrılmış askeri bloklara bölmeyi hedefliyor. Bunun için de bölgeleri, Filistinli fraksiyonlardan askeri olarak temizlemeyi, yer altındaki tünel ağları ve fraksiyonlara ait silah depoları dahil olmak üzere altyapıyı yok etmeyi, üyelerini yıkılmış binalar arasında takip etmeyi hedeflediğini açıklıyor. Yine ordu düzenli olarak kontrolü altındaki bölgelerde tünel ağları keşfettiğini ve imha ettiğini duyuruyor.

Ordu, askeri operasyonlarının bir parçası olarak, İsrail'in Gazze'den tek taraflı olarak çekildiği 2005 yılından önce Gazze Şeridi'ni ayıran askeri koridorları yeniden tesis etmeye çalışıyor olabilir.Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı analize göre o dönemde bu askeri koridorlar, İsrail yerleşim yerleri arasında uzanırken, Gazzelilerin hayatını zorlaştırıyor ve binlerce dönüm araziyi yutuyordu. Ordunun çekilmesinin ardından tüm bunlar yerleşim yerlerine ve tarım alanlarına dönüştüler.

 Ancak tüm bunlardan daha tehlikelisi, Hamas ve İsrail arasında devam eden müzakerelerin başarısız olması halinde ne olacağıdır? Keza sözde “temizlik” operasyonlarının ardından ordunun askeri kontrolü altındaki bölgelerin geleceğinin ne olacağıdır?

Herkes, iki taraf arasında bir ateşkes anlaşmasına varılması ve şartlarının bu ayın sonundan önce açıklanması konusunda iyimser görünüyor olabilir. Bu iyimserlik, ABD Başkanı Donald Trump'ın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya Hamas ile ateşkes amacıyla bir anlaşma yapması yönündeki baskısından kaynaklanıyor. Ne var ki bu anlaşmada ateşkesten daha önemli olan, Hamas'ın Gazze'deki askeri kanadı İzzeddin Kassam Tugayları’nın elindeki İsrailli rehinelerin yarısının iadesidir. Bunların on canlı rehine olduğu tahmin ediliyor. Ancak İsrail ordusu bu iyimserlikle hareket etmiyor.

Operasyon, Deyr el Belah ve Han Yunus şehirlerini ayıracak beşinci bir koridor oluşturmak için yer üstündeki ve altındaki her şeyi yok etmeyi amaçlıyor

İsrail ordusu, askeri operasyonlarını yayılmacı bir şekilde sürdürüyor ve ateşkes ilan edilene kadar da bu şekilde devam edecek. Askeri birlikler tüm senaryolara hazır bir şekilde beklemeye devam edecekler. Böylece siyasi ve arabuluculuk çabaları geçici ateşkes hedefine ulaşamazsa, İsrail yayılmacı askeri operasyonlarını sürdürecek. Bu operasyonlar, hükümetin bu ay duyurduğu Gazze sakinlerini Refah şehri içinde kontrolü altındaki bölgelere nakletme planını hayata geçirmesi için önünde ilave ufuklar ve seçenekler açılmasına katkıda bulunabilir. Hamas ise bu planı reddediyor ve İsrail'i Gazze beldeleri içindeki bölgelerden çekilmeye zorlayarak planı engellemeye çalışıyor. Ancak ateşkesin ardından savaş yeniden başlarsa bunun uygulanmayacağını kim garanti edebilir?

 Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta gıda malzemesi taşıyan bir kamyona baskın düzenlendikten sonra un çuvallarını taşıyan adamlar, 22 Temmuz 2025 (AFP)Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta gıda malzemesi taşıyan bir kamyona baskın düzenlendikten sonra un çuvallarını taşıyan adamlar, 22 Temmuz 2025 (AFP)

Magen Oz Koridoru, büyük olasılıkla İsrail'in sopası, hükümetin gelecekte tüm Gazze Şeridi'ni kontrol etme yönündeki yayılmacı planlarını uygulamaya devam etmesini sağlayacak bir güç noktası oluşturacak. Birkaç gün önce, savaşın iki tarafı arasında bir anlaşmaya varılamaması ve yanıtlarda yaşanan gecikmeler nedeniyle İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Deyr el Belah beldesinin güneybatısındaki bölgeler için büyük çaplı tahliye emri yayınladı. Ardından da bir kara harekâtı, tarım arazilerine ve evlere yönelik topçu ateşi ve buldozerlerle bir saldırı gerçekleştirildi. Bu, savaşın başlangıcından bu yana ordunun kara kuvvetleriyle bölgeye yönelik ilk kara harekâtıydı.

Harekâtın dikkat çekici yanı, ordunun Deyr el Belah'ın güney bölgelerine yakın yeni dördüncü koridoru bir hareket ve ikmal noktası olarak kullanmasıydı. Haaretz'in ismini açıklamadığı askeri bir kaynağa dayandırdığı haberine göre, harekât, bölgeyi temizlemeyi, yer üstündeki ve altındaki her şeyi yok ederek Deyr el Belah ve Han Yunus’u birbirinden ayıran beşinci bir koridor oluşturmayı amaçlıyor. Bu durum, İsrail'in Gazze Şeridi'ni küçük kantonlara bölmeye devam ederek kademeli olarak kontrolü ele geçirmeyi amaçlayan yayılmacı niyetlerini teyit ediyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.