Filistin'deki İsrail işgalinin Uluslararası Adalet Divanı'na taşınması ne anlama geliyor?

Uzmanlar, BM'nin hukuki görüş talebini Haaretz'e değerlendirdi

İşgal altındaki Batı Şeria topraklarında Kokhav Haşahar gibi Yahudi yerleşimlerinin sayısı son yıllarda hızla artıyor (Reuters)
İşgal altındaki Batı Şeria topraklarında Kokhav Haşahar gibi Yahudi yerleşimlerinin sayısı son yıllarda hızla artıyor (Reuters)
TT

Filistin'deki İsrail işgalinin Uluslararası Adalet Divanı'na taşınması ne anlama geliyor?

İşgal altındaki Batı Şeria topraklarında Kokhav Haşahar gibi Yahudi yerleşimlerinin sayısı son yıllarda hızla artıyor (Reuters)
İşgal altındaki Batı Şeria topraklarında Kokhav Haşahar gibi Yahudi yerleşimlerinin sayısı son yıllarda hızla artıyor (Reuters)

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'na bağlı Özel Siyasi ve Dekolonizasyon Komitesi'nin, Uluslararası Adalet Divanı'ndan (ICJ) İsrail'in Filistin'de 1967'den beri sürdürdüğü "işgal, yerleşim ve ilhak" hareketleriyle ilgili hukuki görüş istemesi tartışma yarattı.
Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki, kararın "İsrail'i işlediği savaş suçları nedeniyle sorumlu tutarak yeni bir dönem açacağını" söylemişti. 
İsrail Başbakanı Yair Lapid kararı "Sahadaki durumu değiştirmeyecek ve Filistinlilere hiçbir faydası olmayacak" diyerek eleştirmişti.
Makamını, seçimi kaybettiği sertlik yanlısı Binyamin Netanyahu'ya devretmeye hazırlanan Lapid, bu adımın "terör örgütlerine ve İsrail karşıtı kampanyaya hediye" olduğunu iddia etmişti.
İsrail gazetesi Haaretz, ICJ'nin sunacağı görüşün olası hukuki ve diplomatik sonuçlarını uzmanlara sordu.
Hod HaŞaron'daki Bilim ve Hukuk Akademisi Merkezi'nden Prof. Yael Ronen, Hollanda'nın Lahey kentindeki mahkemenin sadece tavsiye görüşü sunacağını belirtti:
"Bu bir öneri işlevidir ve BM Genel Kurulu'nu bile bağlamaz. Ancak ICJ'nin görüşü uluslararası hukukun amir yorumunu meydana getirir ve bu hukuka uymak isteyen devletler, sırf bağlayıcı değil diye böyle bir görüşün içeriğini görmezden gelemez."
Hukuk uzmanının sözleri, ortaya konacak görüşü bundan sonra bütün BM kurumlarının temel alacağı anlamına geliyor.
BM komitesinden 11 Kasım'da geçen kararın önümüzdeki ay BM Genel Kurulu'nda oylanacak ama karar büyük farkla (98-17) geçtiği için, en fazla Kudüs'le ilgili bazı ifadelerde değişiklik olması bekleniyor. ICJ'nin kararını vermesiyse aylar, hatta yıllar alabilir.
İbrani Üniversitesi Devletler Genel Hukuku Bölümü Başkanı Prof. Yuval Şani'ye göre, bu aşamada İsrail'in fazla seçeneği bulunmuyor:
"Ya hiç aldırış etmeyecekler ya da sadece yargı yetkisi konularında görüş sunacaklar."
ICJ 2004'te İsrail'in Batı Şeria'da inşa ettiği ve "utanç duvarı" diye adlandırılan yapıyı "ilhak ve yasadışı eylem" diye tanımlamıştı. İsrail buna, duvarın yerini değiştirerek yanıt vermişti. Fakat bu seferki görüş talebinin kapsamı çok daha geniş.
Şani, uluslararası arenada uzunca süredir Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimlerinin yasadışı kabul edildiğini belirtirken, talepte ifade edilen görüşün, İsrail'in Filistin topraklarındaki bütün faaliyetlerini tartışmaya açtığına dikkat çekti:
"Filistinlilerin, Batı Şeria'daki İsrail etkinliklerini gayri meşru hale getirerek yeni bir siyasi süreç başlatma girişimi bu. Şimdiye kadar böyle hukukik kampanyalar sahadaki durum üzerinde değiştirici etkide bulunmadı, çünkü ya sonuçlar çok ağır olacaktı ya çok asimetrik bir güç dengesi vardı ya da Filistin davası ülkelerin İsrail'le ilişkilerinin tek belirleyeni değildi. Sihirli değnek olmayacak bu. Esas oyun siyasidir ve hukuk burada kullanılabilecek kozlardan yalnızca biridir."
Şani, diğer yandan, kararda kullanılacak ifadelerin ileride Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne yapılabilecek ırk ayrımcılığı gibi suçlamalara dayanak oluşturabileceğini kaydetti.
Independent Türkçe, AFP, Haaretz



Suriyeli aşiretler, SDG kontrolündeki bölgelerde siyasi çıkmaz konusunda uyarıyor

Suriye ve Fransa dışişleri bakanları cuma günü Paris'te ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi ile bir araya geldi. (SANA)
Suriye ve Fransa dışişleri bakanları cuma günü Paris'te ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi ile bir araya geldi. (SANA)
TT

Suriyeli aşiretler, SDG kontrolündeki bölgelerde siyasi çıkmaz konusunda uyarıyor

Suriye ve Fransa dışişleri bakanları cuma günü Paris'te ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi ile bir araya geldi. (SANA)
Suriye ve Fransa dışişleri bakanları cuma günü Paris'te ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi ile bir araya geldi. (SANA)

Suriye Aşiretler ve Kabileler Yüksek Konseyi üyesi Şeyh Hamud el-Ferec Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, Suriye'nin kuzey ve kuzeydoğusunda siyasi bir çözümsüzlük olduğu uyarısında bulunarak, “siyasi bir çözüme ulaşılmadığı takdirde olayların çatışmaya doğru gideceğini” söyledi. El-Ferec, aşiretlerin Suriye devletinin kararlarına bağlılığını vurgulayarak, hiçbir tarafın ‘bölgeyi gelişigüzel bir savaşa bulaştırmak’ istemediğini belirtti.

El-Ferec, Suriye hükümeti ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında Paris'te yapılması beklenen ve ertelendiği söylenen toplantının, Şam'ın toplantıyı Fransa'da yapmak istememesi ve aşiretlerin SDG'nin yanında yer alma konusundaki çekinceleri nedeniyle iptal edildiğini açıkladı. Ancak Kürt kaynaklar, Paris'te yapılması planlanan toplantının ‘ertelendiğini’, liderler düzeyinde olmasa da daha sonra yapılmasının beklendiğini söyledi. Kürt kaynaklar, toplantının DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu'nun (DMUK) talebi üzerine ertelendiğini ve kararın SDG'ye resmen bildirildiğini doğruladı.

sdfghy
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) geçtiğimiz pazartesi günü Suriye'nin kuzeydoğusundaki Haseke vilayetinde askerî geçit töreni düzenledi. (Şarku’l Avsat)

SDG tarafından kontrol edilen bölgelerde son günlerde artan gerginlik, Suriye'nin Cezire vilayetlerindeki (Rakka, Deyrizor ve Haseke) bir dizi birlik, kurum, siyasi ve sivil grup ile yerel medya kuruluşunu dışişleri bakanlarına (Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani, Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot ve ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio) resmi kanallar aracılığıyla bir bilgilendirme notu sunmaya zorladı. Belgenin bir kopyası Şarku'l Avsat'a ulaştı.

‘Suriye Ceziresi’ olarak bilinen bölgedeki gruplar tarafından imzalanan bilgilendirme notunda, bölgelerindeki gerçekliğin artık ertelenemeyeceği ve görmezden gelinemeyeceği belirtilerek, SDG'nin bölgede kendisini fiili bir otorite olarak dayattığı ve Arap, Kürt, Türkmen, Süryani ve Ermeni bileşenlerin aleyhine tek bir bileşen için ayrıcalıklar tesis ettiği ifade edildi. ‘Özgürlükler gerçeğinin eski rejim dönemindekinden çok da farklı olmadığına’ dikkat çekildi. Notta şu ifadeler yer aldı: “Vicdan mahkumları çok sayıda, çoğulculuk bastırılmış durumda ve itiraz eden herkes tutuklanmaya ve marjinalleştirilmeye maruz kalıyor... En tehlikelisi ise azınlık kartının açıkça kullanılması ve hem sahilde hem de güney Suriye'de yasadışı askeri aktörlerin desteklenmesiyle birlikte ortak ulusal dokudan geriye kalanları parçalamak için bir araç olarak kullanılması.”

Bilgilendirme notunda 8 talep yer aldı: SDG'nin tek bir siyasi, askeri veya idari blok olarak devlet kurumlarına entegre edilmesinin reddedilmesi, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ile bağlantılı güvenlik hizmetlerinin lağvedilmesi, tüm ulusal kaynakların ve kamu kurumlarının devlete iade edilmesi, bölge vatandaşlarının zorla askere alınmasının iptal edilmesi, kadınların herhangi bir bahane ile kaçırılmasının önlenmesi, eski rejim kalıntılarına ev sahipliği yapan eğitim kamplarının dağıtılması, uyuşturucu ticareti ile mücadele edilmesi ve siyasi veya milliyetçi nedenlerle zorla yerinden edilenlerin güvenli bir şekilde geri dönmelerinin sağlanması.

dfrgthy
2022'de Haseke kırsalında Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu (DMUK) arasında yapılan ortak eğitim tatbikatından (Arşiv – AFP)

Konuyla ilgili olarak sosyal medyada, Arap aşiretlerine atfedilen ve SDG'yi belirli bir süre sonunda silahlarını ve Deyrizor, Rakka ve Haseke bölgelerini teslim etmemesi halinde genel bir nifak ilan etmekle tehdit eden bir açıklama dolaşıma sokuldu. Şeyh Hamud el-Ferec aşiretlere atfedilen bu açıklamanın önemini küçümseyerek, imzacıların açık isimlerinin yer almadığı ve video kaydının eşlik etmediği bir açıklamanın dikkate alınmayacağını vurguladı. Ancak el-Ferec, Cezire’deki aşiretlerin alarm durumunu ve Tabka'nın dış mahalleleri ile Rakka'nın güneyindeki ez-Zemle bölgesinde hükümet güçlerinin hareketliliğinin varlığını inkâr etmedi.

Bu gelişmeler, Haseke'nin güneyindeki eş-Şeddadi Üssü’nde SDG komutanları ile Deyrizor vilayetinin sivil ve askeri konseylerinin temsilcilerinin yanı sıra bölgedeki aşiretlerin ileri gelenlerinin de katıldığı genişletilmiş bir toplantı yapıldığına dair haberlerin ardından geldi.

SDG Sözcüsü Ferhad eş-Şami Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, Şeddadi'deki toplantıya ilişkin haberleri yalanlayarak, “Bunlar yalan iddialardır, gerçekle hiçbir ilgisi yoktur ve kaos yaratmayı amaçlayan kötü niyetli niyetleri yansıtmaktadır” dedi. Aşiretlerin SDG'yi genel alarm ilan etmesi konusunda uyaran açıklamasını da kaos yaratmanın bir parçası olarak değerlendiren eş-Şami, bunun ‘sahte’ bir açıklama olduğunu söyledi ve ‘aşiretlerin kuzey ve doğu Suriye'de yönetim ve güvenliğin önemli bir ayağı olduğunu, liderliklerinin bilindiğini ve kimsenin bilinmeyen açıklamalarla onlar adına konuşamayacağını’ vurguladı.

sdfrg
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, geçtiğimiz mart ayında Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile yapılan anlaşmanın uygulanmasını görüşmek üzere askeri liderlerle bir araya geldi. (Şarku'l Avsat)

Cumartesi günü basında yer alan haberlerde, Haseke'nin güneyindeki eş-Şeddadi kentinde bulunan ABD üssünde kapsamlı bir toplantı yapıldığı bildirildi. Şarku'l Avsat’ın Syria TV'den aktardığına göre SDG lideri Mazlum Abdi toplantı sırasında SDG'nin bölgelerini devretme ya da özerk yönetimi feshetme niyetinde olmadığını vurguladı. Abdi, Suriye devletiyle herhangi bir yakınlaşmanın, başta özerk yönetimin yapısının korunması ve güçlerin üzerinde mutabık kalınan düzenlemeler çerçevesinde entegre edilmesi olmak üzere, belli koşullar altında gerçekleşeceğini açıkladı. Abdi ayrıca, önümüzdeki birkaç gün içinde SDG komitelerinin askeri kurumlar da dahil olmak üzere devlet kurumlarının devri için Deyrizor vilayetinden başlayarak Rakka ve Haseke vilayetlerini de kapsayacak şekilde Suriye hükümetiyle bir dizi toplantı başlatacağını duyurdu.

Daha önce Suriye Dışişleri Bakanlığı Amerikan İşleri Dairesi Müdürü Kutaybe İdlbi, ‘Suriye hükümeti ile SDG arasında 10 Mart'ta imzalanan anlaşmanın uygulanması konusunda herhangi bir ilerleme kaydedilmediğini’ belirtmişti. Suriye devlet televizyonuna yaptığı açıklamada İdlibi, Washington ile Suriye hükümeti arasında çeşitli konularda ‘tam bir anlayış’ olduğunu söyledi. İdlibi, ABD ve Fransa'nın ‘Suriye'nin birliğini koruyacak adımların tamamlanması gerektiğine inandığını’ ve Fransız yetkililerin tutumunun ‘Fransa'nın Suriyelilerin istediği bir çözüme ulaşmak için SDG'ye baskı yapma isteğini gösterdiğini’ söyledi.

İdlibi'nin açıklamaları Paris toplantısının ‘ertelendiği’ ya da ‘iptal edildiği’ duyurulmadan önce geldi.

aSDFRGT
Bedeviler ve Dürziler arasındaki çatışmalar sonucu Suveyda'da yıkım manzaraları (DPA)

Şam hükümetine yakın medya kaynakları, Suveyda'daki olayların ardından SDG'nin ‘Mart anlaşmasını uygulama konusunda temkinli davrandığını ve gerilimin artması halinde DMUK güçlerinin müdahalesine bel bağladığını’ söyledi. ‘DMUK güçlerinin Suriye'ye girişi DEAŞ'la mücadele için olduğuna göre DMUK güçleri SDG'nin yanında iç çatışmalara müdahale edecek mi?’ sorusuna kaynaklar, “Ortam henüz net değil” yanıtını verdi.

10 Mart anlaşması, sınır kapıları, havaalanı ve petrol ve gaz sahaları da dahil olmak üzere Suriye'nin kuzeydoğusundaki sivil ve askeri kurumların Suriye devlet yönetimine entegre edilmesini öngörüyor. Ayrıca Suriye'nin toprak bütünlüğünü teyit ediyor ve bölünmeyi reddediyor.