Erdoğan ve Sisi'nin tarihi el sıkışmasının ardından Mısır-Türkiye ilişkileri nasıl şekillenir?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi (Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi (Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü)
TT

Erdoğan ve Sisi'nin tarihi el sıkışmasının ardından Mısır-Türkiye ilişkileri nasıl şekillenir?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi (Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi (Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi’nin Katar’ın ev sahipliğinde düzenlenen 2022 FIFA Dünya Kupası’nın açılış töreninde el sıkışması iki ülkede olduğu kadar bölgesel olarak da ilgi uyandırdı.
Şarku’l Avsat’a konuşan Mısırlı kaynaklar, iki liderin el sıkışmasının tesadüf olmadığını ve özellikle Suudi Arabistan’ın ev sahipliğinde düzenlenen Al-Ula Zirvesi sırasında Körfez ülkelerinin Doha ile uzlaşmasıyla Mısır-Katar ilişkilerinin iyileşmesinden sonra Katar’ın son zamanlarda Kahire ile Ankara arasındaki ilişkileri yumuşatmaya çalıştığını söyledi.
İsminin açıklanmasını istemeyen Mısırlı kaynaklar, Erdoğan ve Sisi’nin el sıkışmanın ardından iki ülke arasındaki ilişkilerde bekleyen sorunları daha derinlemesine tartışmak için üst düzey yetkililer düzeyinde diplomatik ve siyasi adımlar atılacağını belirtti.
Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Bessam Radi, Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi’nin Doha’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile tokalaşmasının, iki ülke ve halkları birbirine bağlayan tarihi bağların derinliğinin vurguladığını ifade etti.
Şarku’l Avsat’ın resmi Facebook sayfasından yapılan açıklamadan aktardığı bilgilere göre, Sözcü Radi, iki taraf arasındaki ilişkilerin gelişmesinin başlangıcı olacağı konusunda her iki liderin de mutabık kaldığını belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Katar dönüşünde uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada, “Bir süreç başlayabilir demiştik. Böyle bir sürecin başlaması için burada bir adım atılmış oldu” dedi.
Erdoğan, “Yeniden niye olmasın, yeniden niye başlamasın? Bunların sinyalini verdik. İnşallah fevkalade bir hal olmadıktan sonra bu adımı hayırlısıyla atarız. Bizim tabii kendilerinden tek isteğimiz; bu görüşmelerle birlikte, bize karşı Akdeniz’de tavır içinde olanlara yönelik burada biz barışı ikame edelim, onunla beraber yolumuza inşallah devam edelim” ifadelerini kullandı.
Türkiye ve Mısır cumhurbaşkanları, birçok bölgesel ve uluslararası etkinliğe katılmalarına rağmen ilk kez el sıkıştı.
Sisi ve Erdoğan’ın tokalaşmasından önce, Erdoğan’ın geçen yılın Ağustos ayında “Mısır halkı bizim kardeşimiz. Bizim Mısır halkıyla dargın olmamız mümkün değil. Onun için de bir an önce orayla da bu barışı bizim temin etmemiz gerekiyor” şeklindeki açıklaması da dahil olmak üzere, gözlemcilerin ‘olumlu işaretler’ olarak yorumladığı çeşitli işaretler geldi.

“Diplomatik önemi var”
Kahire Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörü olan Dr. Tarık Fehmi, “Mısır ve Türkiye cumhurbaşkanları arasındaki el sıkışmanın diplomatik önemi var” dedi.
Şarku’l Avsat’a konuşan Fehmi, “Türkiye, bölgeye girmenin anahtarının Mısır olduğunu anlıyor. Mısır ise, Doğu Akdeniz’in güvenliğinden taviz verilmemesi veya Güney Kıbrıs Rum Yönetimi veya Yunanistan’la ortaklığı da dahil olmak üzere kapatılan konuların yeniden açılması şartıyla Türkiye’nin edebileceği teklifleri kabul etmekten çekinmiyor” dedi.
Fehmi açıklamasında ayrıca şu ifadeleri kullandı;
“Türkiye Mısır’ın, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile birlikte bölgede güçlü ve merkezi bir oyuncu haline geldiğinin ve Türkiye’nin iki ülke ile ilişkilerinin iyileşmesinin Mısır ile ilişkiler düzeyinde önemli sonuçlara yol açacağının farkında. Sorunların son bulması, çözüme kavuşturulması ve ortadan kaldırılması Türkiye’nin çıkarınadır. Bu, Türkiye Cumhurbaşkanı için yalnızca yaklaşan seçimlerde gerçek bir istikrar sağlayabilir, aynı zamanda Adalet ve Kalkınma Partisi’nin bölgesel projesini pazarlamada ilerleme şansını da artırabilir.”
Fehmi açıklamasında ayrıca şunları söyledi;
“Adalet ve Kalkınma Partisi, Erdoğan’ın bölgedeki önemli ülkelerle ilişkilere zarar verdiğine inanan muhalefeti susturmak ve gidişatı gecikmeden düzeltmek için çalışıyor. Geçen yılın başından bu yana bölge ülkeleri, başta Türkiye olmak üzere iç hesaplar nedeniyle tansiyonu düşürme eğiliminde. Ankara, Mısır ile yakınlaşma yolunda bir dizi adım attı. Bunların arasında, 2021’de yaklaşık 4,5 milyar dolara ulaşan ihracat değerindeki artış var. Mısır’dan yaptığı ithalatın değeri ise yüzde 28,4 artışla 2,2 milyar dolara ulaştı.”
Fehmi, “Bu olumlu göstergeler, iki ülke arasındaki ilişkilerde, çözümü derinlemesine ve samimi istişareler gerektiren çetrefilli sorunların varlığını ortadan kaldırmaz. Bunlar arasında Türkiye’nin Libya’dan paralı askerlerin çıkarılmasına ilişkin herhangi bir öneriyi hayata geçirmemesi yer alıyor” dedi.
Şarku’l Avsat’a konuşan Mısır eski Dışişleri Bakanı Muhammed el-Urabi, “Mısır-Türkiye ilişkilerinin normale döndürülmesi konusunda konuşmak için daha gidilecek çok yol var. Bu diyaloğu yeniden kurmak için olumlu bir adım” ifadelerini kullandı.
Urabi, Mısır’ın Irak ve Suriye’ye yönelik ulusal taahhüdüne ek olarak, Libya’daki durum ve Akdeniz’in güvenliği de dahil olmak üzere çok önemli konularda iki ülkenin vizyonunda çok sayıda ve derin farklılıklar olduğuna vurgu yaptı.
Bölgedeki Türk politikasında büyük bir değişiklik olmayacağını öne süren Urabi, bu politikayı ‘katı’ ve ‘sadece kişisel çıkarla sınırlı’ olarak nitelendirdi.
İki ülke, geçtiğimiz yıl iki ülkenin dışişleri bakan yardımcılarının başkanlığında istikşafi görüşmeler gerçekleştirdi.
Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri Ekim ayında yaptığı bir açıklamada, “Türkiye ile müzakerelerin seyri, Ankara’nın uygulamalarında herhangi bir değişiklik olmadığı için yeniden başlatılmadı” ifadelerini kullanmıştı.
Diğer yandan, Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, Katar’dan ayrılmadan önce Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Al Sani ile bir telefon görüşmesi yaptı.
Sisi, Şeyh Tamim bin Hamad ve Katar halkını Dünya Kupası’nın açılış töreninde elde edilen başarı için kutladı.
Sisi ayrıca konukseverlik ve iyi karşılama için minnettarlığını dile getirerek, iki ülke arasındaki derin tarihi ilişkileri vurguladı.
Katar Emiri de, Sisi’nin açılış törenine katılması ve iki ülke arasındaki ilişkileri pekiştirecek ziyaretinden dolayı teşekkürlerini dile getirdi.



Umman ve Lübnan, İsrail'in saldırılarını kınadı ve gerilimin artmasını önlemeye yönelik uluslararası çabaları destekledi

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
TT

Umman ve Lübnan, İsrail'in saldırılarını kınadı ve gerilimin artmasını önlemeye yönelik uluslararası çabaları destekledi

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)

Umman ve Lübnan, bugün yayımladıkları ortak bildiride, İsrail’in Lübnan topraklarına yönelik süregelen saldırılarından ve Arap topraklarının işgalinden derin kaygı duyduklarını belirtti. Bildiride, bu adımların 1701 sayılı kararın ve uluslararası meşruiyete ilişkin kararların açık ihlali olduğu vurgulandı.

Taraflar ayrıca, 4 Haziran 1967 sınırları üzerinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasını öngören Arap tutumunun değişmezliğini yineledi. Bildiride, Arap dayanışmasının güçlendirilmesinin, devletlerin egemenliğine saygının ve iyi komşuluk ilkeleri ile uluslararası hukukun öneminin altı çizildi.

Ortak bildiri, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın Umman’a gerçekleştirdiği ziyaretin sonunda yayımlandı. Avn, ziyareti sırasında Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile iki oturumdan oluşan görüşmeler yaptı.

Bildiride, Avn’ın ziyaretinin ‘Umman ile Lübnan arasındaki köklü kardeşlik ilişkilerinden’ kaynaklandığı ve ikili iş birliğini güçlendirme iradesini yansıttığı ifade edildi.

Sultan Heysem bin Tarık ile Cumhurbaşkanı Avn’ın gerçekleştirdiği resmi görüşmede, iki ülke arasındaki ilişkiler ele alındı; taraflar siyasi, ekonomik, yatırım, bankacılık, turizm, ulaşım ve lojistik hizmetler gibi alanlarda iş birliğini genişletme kararlılıklarını dile getirdi.

İki ülke, ikili iş birliğini güçlendirecek yeni anlaşmalar ve mutabakat zaptlarının imzalanması için çalışma yürütme konusunda mutabık kaldı. Ayrıca ticari, kültürel ve bilimsel değişimi destekleme; özel sektörün ortaklık ve kalkınma fırsatlarından daha geniş biçimde yararlanmasının teşvik edilmesi kararlaştırıldı.

Bölgesel gelişmeler

Bölgesel gelişmelere ilişkin bölümde, iki taraf İsrail’in Lübnan topraklarına yönelik devam eden saldırıları ile Arap topraklarının işgalinden duydukları derin kaygıyı dile getirdi. Bu adımların, 1701 sayılı kararın ve uluslararası meşruiyetin açık ihlali olduğu vurgulandı. Taraflar, saldırıların derhal durdurulması ve işgal altındaki tüm Lübnan ve Arap topraklarından tam çekilme çağrısında bulundu. Ayrıca gerilimin önlenmesi, istikrarın sağlanması, yerinden edilenlerin dönüşünün kolaylaştırılması ve yeniden imar çabalarına destek verilmesi gerektiği ifade edildi.

Umman tarafı, Lübnan’ın egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne tam destek verdiğini yinelerken, devlet kurumlarının -başta Lübnan ordusu ve meşru güvenlik güçleri olmak üzere- güçlendirilmesinin ve Lübnan liderliğinin yürüttüğü ekonomik, mali ve idari reformların desteklenmesinin önemini vurguladı.

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, bu sabah Maskat’taki el-Alam Sarayı'nda özel bir oturum gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın Umman resmi haber ajansı ONA’dan aktardığına göre, görüşmede iki ülkeyi ilgilendiren çeşitli konularda görüş alışverişinde bulunuldu. Ayrıca, iki ülke ve iki halkın yararına olacak iş birliği ve ortaklık fırsatlarının güçlendirilmesinin önemine dikkat çekildi; kültürel, ekonomik ve kalkınma alanları da dahil olmak üzere çeşitli sektörlerde bağların daha da sağlamlaştırılması gerektiği belirtildi.


Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
TT

Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)

Tunus ana muhalefet partisi Ulusal Kurtuluş Cephesi (NSFT) üyesi ve siyasi aktivist Şeyma İsa, tutukluluk koşullarını protesto etmek için başladığı açlık grevinde dokuzuncu gününe girdi.

1 Aralık'ta muhalefet tarafından düzenlenen yürüyüşe katılan İsa, devlet güvenliğine karşı komplo kurmak suçundan Temyiz Mahkemesi tarafından verilen bir kararla sivil polisler tarafından gözaltına alındı. Muhalif aktivist, hapishaneye girer girmez açlık grevine başladı.

Şeyma İsa (45), 2023 yılının şubat ayında yakalanmış, gözaltında tutulmuştu ve aynı yılın temmuz ayında serbest bırakılmıştı. Birinci Derece Mahkemesi tarafından 18 yıl hapis cezasına çarptırılan İsa’nın cezası temyiz sonucunda 20 yıla çıkarılmıştı.

İsa'nın yanı sıra aynı davayla bağlantılı olarak NSFT lideri, tanınmış siyasetçi Ahmed Necib eş-Şabi (82) de tutuklandı ve 12 yıl hapis cezasına çarptırdı. Muhalif Avukat Ayaşi Hammami (66) de terör suçlamasıyla beş yıl hapis cezasına çarptırıldı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölümü Müdür Yardımcısı Bessam Havaci, “Tunus muhalefetinin önemli simalarının tutuklanması, Cumhurbaşkanı Kays Said'in tek başına iktidarına alternatif olan her şeyi ortadan kaldırma planının son adımıdır. Bu tutuklamalarla Tunuslu yetkililer, siyasi muhalefetin çoğunu etkili bir şekilde hapse atmayı başardı” değerlendirmesinde bulundu.

Tunus muhalefeti ve NSFT, 25 Temmuz 2021'de olağanüstü hal (OHAL) ilan edip ardından yeni bir siyasi sistem kurarak geniş yetkilerle iktidarını sürdüren Cumhurbaşkanı Kays Said'in yönetimine karşı çıkıyor ve demokrasinin yeniden tesis edilmesini talep ediyor. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre buna karşın yetkililer tutuklananları hükümeti devirmeye ve devlet kurumlarını yıkmaya teşebbüs etmekle suçluyor. Muhalefet ise mevcut rejimi tutuklulara karşı siyasi suçlamalar uydurmak ve yargıyı emirlerine boyun eğdirmekle suçluyor.


Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
TT

Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)

Hamas, ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesini desteklediklerini ve silah bırakmaya açık olduklarını duyurdu.

Adının paylaşılmaması şartıyla Times of Israel'e konuşan Hamas yetkilisi, Filistin devletinin kurulmasını sağlayacak müzakerelerin başlatılması halinde silah bırakacaklarını söylüyor:

Bu zorla veya ültimatomlarla yapılamaz. İsrail iki yıl boyunca Hamas'ı silahsızlandırmak için tüm askeri gücünü kullandı ama işe yaramadı. Silah bırakma meselesi siyasi bir sorunla bağlantılıdır ve bu nedenle siyasi bir çözüm gerektirir.

Yetkili, Filistinlilerin 78 yıllık İsrail işgaline karşı silahlı mücadele hakkının olduğunu belirterek, 1967 sınırlarının esas alınacağı bir Filistin devleti kurulması taleplerini yineliyor.

Gazze savaşının sonlandırılması için ABD öncülüğünde hazırlanan 20 maddelik barış planı 10 Ekim'de devreye girmişti. Anlaşmanın garantörleri arasında Türkiye, Mısır ve Katar var.

Plan kapsamında Hamas'ın silah bırakması ve Gazze'nin geleceğinde söz sahibi olmaması isteniyor. Bunun yerine Gazze Şeridi'nin yönetiminin Filistinlilerin yer alacağı bir teknokratlar komitesine geçici olarak devredilmesi planlanıyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın başkanlık edeceği Barış Kurulu'na ek olarak bölgeye Uluslararası İstikrar Gücü (ISF) konuşlandırılması öngörülüyor.

Anlaşmanın ilk aşamasında Hamas ve İsrail arasında rehine takası gerçekleştirilmişti. Ayrıca İsrail askerleri belirlenen "sarı hatta" geri çekilmişti. Haberde, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin yüzde 53'ünü kontrol ettiği belirtiliyor.

İsrail, Hamas'ın elindeki 28 rehinenin hepsini teslim etmeden ikinci aşamaya geçilmeyeceğini duyurmuştu. Filistinli örgüt şimdiye dek 27 rehineyi İsrail'e gönderdi. Ancak 7 Ekim saldırısında öldürülen İsrailli polis memuru Ran Gvili'nin naaşı hâlâ Gazze'de. Hamas yetkilisi, cesedin yerini bulmak için çalışmaların sürdüğünü söylüyor.

İkinci aşama kapsamında Barış Kurulu üyelerinin belirlenmesi ve Gazze'ye güvenlik gücü konuşlandırılması hedefleniyor. Bu aşamaya geçiş için Hamas'ın silah bırakmayı kabul etmesi gerekli. Bunun ardından İsrail askerleri daha gerideki bir hatta çekilecek.

Trump ikinci aşamaya "çok yakında geçileceğini" söylemiş fakat bir takvim açıklamamıştı. Ocak itibarıyla Gazze'ye ISF askerlerinin gönderilmesi planlanıyor.

Hamas yetkilisi, 7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nda esir alınan kişileri ilk etapta operasyondan kısa süre sonra bırakmayı düşündüklerini söylüyor.

Ancak İsrail'in saldırıları durdurmaması ve arabulucular tarafından savaşın sonlandırılacağına dair garantiler sunulmaması nedeniyle bu plandan vazgeçtiklerini ifade ediyor.

ABD Başkanı Donald Trump'ın öncülüğünde hazırlanan plana göre ISF, Hamas'ın silahsızlandırılmasında da rol oynayacak.

Öte yandan Hamas yetkilisi, ISF kontrolündeki böyle bir sürece yanaşmayacaklarını belirterek, güvenlik gücü askerlerinin Gazze'de İsrail ordusuyla Filistin halkı arasında "tampon bölge" görevi görmesi gerektiğini savunuyor.

Ayrıca silahsızlanma karşılığında İsrail ordusunun tamamen Gazze'den çekilmesini talep ettiklerini aktarıyor.

7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nın sonuçlarından pişmanlık duymadıklarını söyleyen Hamas yetkilisi, dünya kamuoyunun İsrail'in gerçek yüzünü görmesini sağladıklarını vurguluyor:

Tarihi değiştirmeyi başardık. Dünya gözlerini açtı, Filistinlilerin yaşadıklarını ve İsrail'in ne suçlar işlediğini gördü.

IDF ve Yahudi yerleşimciler işbirliği yapıyor

Diğer yandan İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF), Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimcilerle aktif işbirliği yaptığı aktarılıyor.

İsrail'in kamu yayıncısı Kan'ın hazırladığı Zman Emet (Gerçek Zamanlı) programına katılan Tuğgeneral Avi Bluth, ISF'nin "sınır bölgelerinde çiftlikler kurmaları için yerleşimcilerle tam işbirliği içinde hareket ettiğini" söyledi.

Bluth, bu işbirliğinin özellikle geçen yıl temmuzda hızlandırıldığını belirtti.

Independent Türkçe, Times of Israel, Haaretz