Martin Scorsese'den Goncharov'la ilgili ilk açıklama: "O filmi yıllar önce yaptım"

Yönetmenin suskunluğu kızı Francesca'nın TikTok'ta paylaştığı bir videoyla bozuldu

80 yaşındaki Amerikalı yönetmenin en sevilen yapımları arasında Sıkı Dostlar (Goodfellas), Köstebek (The Departed) ve Sürücü (Taxi Driver) gibi suç filmleri yer alıyor (AFP)
80 yaşındaki Amerikalı yönetmenin en sevilen yapımları arasında Sıkı Dostlar (Goodfellas), Köstebek (The Departed) ve Sürücü (Taxi Driver) gibi suç filmleri yer alıyor (AFP)
TT

Martin Scorsese'den Goncharov'la ilgili ilk açıklama: "O filmi yıllar önce yaptım"

80 yaşındaki Amerikalı yönetmenin en sevilen yapımları arasında Sıkı Dostlar (Goodfellas), Köstebek (The Departed) ve Sürücü (Taxi Driver) gibi suç filmleri yer alıyor (AFP)
80 yaşındaki Amerikalı yönetmenin en sevilen yapımları arasında Sıkı Dostlar (Goodfellas), Köstebek (The Departed) ve Sürücü (Taxi Driver) gibi suç filmleri yer alıyor (AFP)

Ünlü yönetmen Martin Scorsese, son günlerde Tumblr ve Twitter'ı sallayan uydurma film Goncharov'la ilgili ilk kez konuştu.
Oscar ödüllü yönetmen, 23 yaşındaki kızı Francesca'yla bir yazışmasında Goncharov'u "yıllar önce çektiğini" söyleyerek espri yaptı.
Gerçekte var olmayan, sosyal medya kullanıcılarının şaka amaçlı uydurduğu bu filmle ilgili tartışmalar, önceki günlerde internette yayılan bir film afişi üzerinden başlamıştı.
Robert De Niro ve Al Pacino gibi suç filmlerinin ünlü isimlerinin yer aldığı afişte "Martin Scorsese sunar: Goncharov" ifadeleri yer alıyor.
1973 yapımı olduğu yazılan ama aslında hiç çekilmemiş filmin başrolündeki De Niro'nun, "Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra bir mafya lideri olma amacıyla Napoli'ye gelen eski bir diskotek sahibi" Goncharov'u canlandırdığı söyleniyor.
Şaka amaçlı hazırlanan posterde filmin sloganına da yer veriliyor: "Şimdiye kadar yapılmış en büyük mafya filmi".
Söz konusu şakanın aslında Tumblr'da yıllar önce ortaya çıktığı.biliniyor. Ancak "beelzeebub" adını kullanan bir kullanıcının uydurma film için bahsi geçen afişi tasarlamasıyla şaka yeniden gündeme geldi.
Tumblr'ın Twitter'daki resmi hesabından pazartesi günü (21 Kasım) paylaşılan bir gönderi de Goncharov'un geniş çapta tartışılmasına neden oldu.
Söz konusu gönderide şu ifadeler yer alıyor:
Goncharov zamanının çok ilerisindeydi ve sinemaya katkısı dikkate değer. Birbirinden hem bu kadar farklı hem de bu denli bağlantılı bir hikayeye az rastlanır. Çok az kişinin izlemiş olması şaşırtıcı.
Yaklaşık bir haftadır devam eden Goncharov tartışması nedeniyle dikkatler Scorsese'ye çevrilmişti. Ancak ünlü yönetmen şimdiye dek sessiz kalmayı tercih etmişti.
Öte yandan yönetmenin suskunluğu kızı Francesca'nın dün TikTok'ta paylaştığı bir videoyla bozuldu.
Videoda baba ve kızın Goncharov'la ilgili yazıştığı görüldü.
New York Times'ın "Henüz izlemediğiniz sahte Scorsese filmi. Yoksa izlediniz mi?" başlığını taşıyan haberinin bağlantısını babasına gönderen Francesca, "Bunu gördün mü?" diye yazmıştı.
Scorsese ise bu soruya, "Evet, o filmi yıllar önce yaptım" cevabını vermişti.
Goncharov'la ilgili şakalar sosyal medyada o kadar popüler oldu ki bazı müzisyenler film için şarkılar besteledi.
Bu arada akademisyen görünümlü bazı sosyal medya hesaplarından da filmle ilgili sahte analizler yayımlandı.
Hatta film inceleme platformu Letterboxd'ın bir temsilcisi, New York Times'a yaptığı açıklamada, sahte filmle ilgili yazılan birden fazla incelemeyi kaldırmak zorunda kaldıklarını söyledi.
Independent Türkçe, New York Post, The Guardian



Kadınların menopoz öncesi dönemde depresyona girme olasılığı daha yüksek

Menopoz öncesi dönemde östrojen ve progesteron seviyelerinde değişiklikler yaşanabilir (AFP)
Menopoz öncesi dönemde östrojen ve progesteron seviyelerinde değişiklikler yaşanabilir (AFP)
TT

Kadınların menopoz öncesi dönemde depresyona girme olasılığı daha yüksek

Menopoz öncesi dönemde östrojen ve progesteron seviyelerinde değişiklikler yaşanabilir (AFP)
Menopoz öncesi dönemde östrojen ve progesteron seviyelerinde değişiklikler yaşanabilir (AFP)

Yeni bir araştırmaya göre kadınların menopoz öncesi dönemde (menopozal geçiş/perimenopoz dönemi) depresyona girme olasılığı bu döneme henüz girilmemiş olan döneme kıyasla yaklaşık yüzde 40 daha yüksek.

Şarku’l Avsat’ın ABD merkezli CNN televizyondan aktardığı habere göre perimenopoz dönem genellikle menopozdan yaklaşık üç ila beş yıl önce başlıyor. Bu süre zarfında kadınlarda östrojen ve progesteron hormonlarının seviyelerinde dalgalanmalar yaşanıyor. Bu dalgalanmalar ise ruh halinde değişikliklere, adet düzensizliklerine ve depresyon gibi diğer semptomlara yol açabiliyor.

Bir araştırma ekibi, kadınların yaşamın farklı evrelerinde depresyona girme olasılığını tahmin etmek için daha önce yapılan ve toplam 9 bin 141 kadını kapsayan yedi ayrı çalışmayı dikkatli bir şekilde gözden geçirip inceledi.

ABD’li, Avustralyalı, Çinli, Hollandalı ve İsviçreli kadınlar, ruh halleri ve fiziksel aktiviteye olan ilgileri hakkında bilgiler paylaştılar.

Çalışma, perimenopoz döneminde olan farklı yaşlardaki kadınların, bu döneme henüz girmemiş olan kadınlara kıyasla ‘depresyon semptomları gösterme ve depresyon tanısı konma olasılıklarının yüzde 40 daha fazla’ olduğunu ortaya çıkardı.

Öte yandan araştırmacılar, menopoz sonrası kadınlarda depresyon semptomları görülme riskinde önemli bir artışa rastlamadılar.

Araştırmacılara göre perimenopoz döneminde depresyona girme olasılığının yüksek olmasının biyolojik nedenlerinden biri, bu dönemde östrojen hormonunun azalması.

Araştırmacılar, bu dönemde artan gece terlemelerinin uyku sorunlarına yol açabileceğini ve bunun da kadınları depresyona daha yatkın hale getirebileceğini belirttiler.

Araştırmanın baş yazarı olan University College London’da (UCL) klinik psikoloji profesörü olan Dr. Aimee Spector, basına yaptığı açıklamada, “Elde ettiğimiz bulgular, perimenopoz döneminde kadınların ruh sağlığının nasıl etkilendiğini gösteriyor” ifadelerini kullandı.

Dr. Spector, ardından ekledi:

Bu kadınların tıbbi olarak, işyerinde ve evde uygun yardıma ve bakıma erişebilmelerini sağlamak için çalışmamız gerekiyor.

Ancak araştırmacılar, çalışmanın kadınların depresyon geçmişi olup olmadığını ortaya koyamadığına dikkati çektiler.


Succession'ın yıldızı, İncil için "en kötü kitaplardan biri" dedi

Fotoğraf: HBO
Fotoğraf: HBO
TT

Succession'ın yıldızı, İncil için "en kötü kitaplardan biri" dedi

Fotoğraf: HBO
Fotoğraf: HBO

Succession'ın yıldızı Brian Cox, İncil'i "gelmiş geçmiş en kötü kitaplardan biri" diye acımasızca eleştirerek kutsal metnin bir "propaganda ve yalanlar" yığını olduğunu savundu. 

77 yaşındaki İskoç aktör, en çok HBO'nun beğeni toplayan dramasındaki ağzı bozuk medya patronu Logan Roy rolüyle tanınıyor.

Ateist olduğu açıkça bilinen oyuncu, kısa bir süre önce katıldığı The Starting Line podcast'inde dini inanca dair görüşlerini paylaşma fırsatı buldu.

Organize dinin insanlığın ilerlemesini engellediğini düşünüp düşünmediği sorulunca Cox şöyle yanıt verdi:

Büyük ölçüde evet. Bence din bizi geri çekiyor çünkü bizim dışımızdaki inanç sistemlerine dayanıyor.

Devamında Holokost'a, Ukrayna ve Gazze'deki savaşlara işaret ederek dinin bizi "her türlü dehşete sürüklediğini" savundu. Cox, "Aynı şeyler, faydası dokunmayan inanç sistemlerinde tekrar tekrar yaşanıyor" dedi.

Cox ayrıca organize dinin ataerkil olduğunu savunarak şöyle dedi:

Bu propagandanın kökü çok eskilere dayanıyor. İncil benim açımdan gelmiş geçmiş en kötü kitaplardan biri. Çünkü Adem'in kaburga kemiği fikriyle başlıyor. Adem'in kaburga kemiğinden kadının yaratıldığını biliyorsunuz ve buna inanıyorlar çünkü yeterince aptallar!

Aktör, insanların manevi rehberliğe ihtiyaç duyabileceğini kabul ederken İncil'deki hikayelerin çözüm olmadığını savundu.

Cox, "Buna ihtiyaçları var ama kendilerine yalan söylenmesine ihtiyaçları yok. Bir gerçeğe ihtiyaçları var ve bu gerçek değil" dedi.

Bu gerçek değil, bu bir mitoloji.

Kişisel olarak baktığında Cox, hayatın en büyük sorularının yanıtlarını oyunculuk yoluyla bulduğunu söyleyerek tiyatronun "tek gerçek kilise" olduğunu çünkü bunun "insanlığın kilisesi" olduğunu iddia etti.

Geçen ay Cox, The Independent'a kapsamlı bir profil yazısı için konuşmuştu.

Röportaj sırasında Cox, bir aileyi tiyatroya götürmenin hızla artan maliyetinden yakınmıştı. 

Cox, "Oğullarım var" demişti.

Hayır, bir gece için tiyatroya kişi başı 110 dolar ödeyemem. Hepimiz için! Beşimiz için!

Cox sözlerine şöyle devam etmişti:

Tiyatronun olayı da bu. Harika bir yer ama sadece orada çalışanlar için. Aksi takdirde kendinizi uzaylı gibi hissedebilirsiniz. Bu yüzden karşı cinsle ilişkilerimde her zaman aktrislerle birlikte oldum. Bunun nedeni bariz olan şey yani birlikte çalışırken tanıştığın için kolay olması değil. Onlar yerinden olma hissini anlıyor. Birlikte yarattığımız herhangi bir şeyin çok tektonik bir temel üzerinde oluşturulduğuna dair daha derin bir anlayışa sahipler.

Independent Türkçe


ABD'de "zombi geyik hastalığı" salgını: 50 eyaletten 33'ünde görüldü

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

ABD'de "zombi geyik hastalığı" salgını: 50 eyaletten 33'ünde görüldü

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

ABD'nin Indiana eyaletinde yetkililer, ilk kez bir geyikte kronik zayıflama hastalığı (CWD) vakasını tespit ettiklerini açıkladı. Indiana, enfekte hayvanların tuhaf davranışları nedeniyle "zombi geyik hastalığı" diye adlandırılan bu hastalığın yaban hayatında kaydedildiği 33. eyalet oldu.

Indiana Doğal Kaynaklar Departmanı'na (DNR) göre eyaletteki enfekte hayvan, LaGrange County'deki geyik sezonunda avcıların avladığı bir ak kuyruklu geyikti ve 5 Nisan'da bulundu.

Departman, "Halihazırda geyikleri CWD'den iyileştirdiği, geyiklerin CWD'ye yakalanmasını önlediği, CWD'nin yayılmasını durdurduğu veya önemli ölçüde yavaşlattığı veya geyik sürüsünü CWD'den temizlediği kanıtlanan hiçbir yönetim eylemi yok" ifadelerini kullandı.

Bu durum özellikle LaGrange County gibi, Michigan sınırındaki CWD-pozitif vakalara dayanarak hastalığı bulmayı beklediğimiz bölgeler için geçerli.

İlk olarak 1960'larda Colorado'da keşfedilen CWD, prion adı verilen yanlış katlanmış bir proteinden kaynaklanır ve geyik, Kanada geyiği ve sığınların sinir sistemini etkiler.

Hastalık canlıların uyuşuk görünmesine, dengesiz hareket etmesine ve aşırı salya akıtmasına neden olabilir. CWD'li hayvanlar sıklıkla bir deri bir kemik kalıp ölüyor.

ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri (CDC) avcılara, hasta, ölmüş ya da tuhaf davranışlar sergileyen geyiklerden uzak durmasını ve av etlerini eldivenle ve diğer sıhhi prosedürlere uyarak ellemesini tavsiye ediyor.

Ayrıca avcıların eyaletin yayımladığı önerileri takip etmesini ve mümkünse etlerini test etmek için kaynakları kullanmasını öneriyor.

Indiana'da yaşayanlar soruları için 844-803-0002 numaralı telefondan DNR'ın Geyik Hastalığı Yardım Hattı'nı arayabilir.

Geyikler arasında bulaşıcı olan ve bedensel temas, vücut sıvıları ve kirli ortamlarla yayılan CWD, ortaya çıktıktan sonra bir bölgenin toprağında yıllarca kalabilir.

Bu hastalık Ohio, Michigan, Illinois ve Kentucky gibi Indiana'ya yakın eyaletlerdeki hayvanlarda görüldü.

CDC, "Bugüne kadar CWD'nin insanlarda görüldüğüne dair güçlü bir kanıt yok ve insanların CWD prionlarıyla enfekte olup olamayacağı bilinmiyor" açıklamasını yaptı.

Araştırmacılar, enfekte geyik eti yiyen ve daha sonra nadir ve ölümcül bir beyin hastalığına dair testi pozitif çıkan iki avcının durumunu incelemiş ancak herhangi bir muhtemel bağlantı kurmak için daha fazla çalışmaya ihtiyaç olduğu sonucuna varmıştı.

Independent Türkçe


İnek sütü içen kediler, kuş gribine yakalandı

Pastörize edilmemiş süt içen kediler tuhaf davranışlar sergilemeye başladı (Temsili/Pixabay)
Pastörize edilmemiş süt içen kediler tuhaf davranışlar sergilemeye başladı (Temsili/Pixabay)
TT

İnek sütü içen kediler, kuş gribine yakalandı

Pastörize edilmemiş süt içen kediler tuhaf davranışlar sergilemeye başladı (Temsili/Pixabay)
Pastörize edilmemiş süt içen kediler tuhaf davranışlar sergilemeye başladı (Temsili/Pixabay)

Hayvanlar arasında bulaşan kuş gribi, kedilere de sıçradı. ABD'nin Teksas eyaletindeki bir süt çiftliğinde yaşayıp hasta ineklerin sütünü içen öldüğü, bazılarınınsa kör olduğu gözlemlendi. 

Son yıllarda dünya çapında çeşitli türlerde görülen A(H5N1) varyantının ABD'nin yanı sıra Polonya, Güney Kore ve Fransa'daki kedilere bulaştığı daha önce saptanmıştı. Ancak bu canlıların, kuş gribinin bu yüksek derecede bulaşıcı varyantına inek üzerinden maruz kaldığı ilk defa kaydedildi. 

ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri'nin (CDC) hakemli dergisi Emerging Infectious Diseases'da 29 Nisan'da yayımlanan raporda Teksas'taki çiftlikte yaşayan yaklaşık 24 kedinin hasta ineklerin sütünü içtiği ve yarısından fazlasının hayatını kaybettiği aktarıldı. 

Virüsün çiftlikteki ineklere mart ortalarında bulaştığı fark edilirken, buradaki kedilerde birkaç gün içinde birtakım belirtiler gözlemlenmeye başlandı. Hayvanlar sürekli daireler çizerek yürüyor, görme ve koordinasyon yetilerini kaybediyor, vücutları sertleşiyor ve göz ve burunlarından aşırı miktarda mukus akıyordu. Pastörize edilmemiş sütü içen kedilerin bazıları iki gün içinde hayatını kaybetti. 

Iowa Eyalet Üniversitesi'nden araştırmacılar süt örneklerini ve iki kedinin cesedini inceledikten sonra virüsün hayvanların akciğer, beyin, kalp ve gözlerine yayıldığını tespit etti. İnek ve kedilerin doku örneklerinin karşılaştırılması sonucu iki hayvandaki virüsün "kayda değer derecede benzerlik" gösterdiği saptandı. Bu nedenle kedilerin hastalığı ineklerden kaptığı düşünülüyor. 

Araştırmacılar raporda şöyle yazdı:

Bu raporda bahsedilen kedilerin ölü yabani kuşlara temas edip bunları tüketmesi ihtimali tamamen dışlanamıyor. Fakat kedilerin, enfekte ineklerden elde edilen pastörize edilmemiş süt ve kolostrumu tüketmesi ve sütte yüksek miktarda virüs nükleik asidi bulunması, virüsün muhtemelen süt ve kolostrum tüketimi yoluyla bulaştığına işaret ediyor.

2020'den beri milyonlarca kümes hayvanının ölümüne yol açan salgın, Dünya Sağlık Örgütü tarafından "hayvan pandemisi" diye nitelendiriliyor. Öte yandan kuruluş, A(H5N1) varyantının insanlara bulaşması ihtimalini "muazzam bir endişe kaynağı" olarak görüyor. 

Özellikle ABD'nin çeşitli eyaletlerindeki süt çiftliklerinde ineklerin virüsü kapması endişeleri artırıyor. Ancak yetkililer, pastörize edilmiş süt içmenin kuş gribine yakalanmaya yol açmayacağını belirtiyor. 

A(H5N1) varyantının insanlar arasında bulaştığı henüz gözlemlenmese de hayvanlarla temas buna yol açabiliyor. Virüsün geçen ay inekten bir insana bulaştığı ilk vaka kaydedilirken CDC "İnsanların enfekte olmuş yabani, evcil veya sokakta yaşayan bir kediyle temas ederek kuş gribi virüslerine yakalanması pek muhtemel olmasa da özellikle hayvana uzun süreli ve korunmasız bir şekilde temas edilmesi durumunda bu mümkün" diye uyarıyor.

Hasta hayvanlar tükürük, dışkı, pislik ve diğer vücut sıvılarıyla influenza virüsünü insanlara bulaştırabilir.

Independent Türkçe, Science Alert, Daily Mail, CDC, Emerging Infectious Diseases


Edebiyatın "rock yıldızı" Paul Auster hayatını kaybetti

Auster, kitaplarında sıklıkla rastlantı, şans ve kader temalarını işledi (AFP)
Auster, kitaplarında sıklıkla rastlantı, şans ve kader temalarını işledi (AFP)
TT

Edebiyatın "rock yıldızı" Paul Auster hayatını kaybetti

Auster, kitaplarında sıklıkla rastlantı, şans ve kader temalarını işledi (AFP)
Auster, kitaplarında sıklıkla rastlantı, şans ve kader temalarını işledi (AFP)

1980'lerde kara roman türünü postmodern tarzla ele alıp dirilterek ün kazanan ve kendi kuşağının en önemli yazarlarından biri kabul edilen Paul Auster hayatını kaybetti.

Aralarında çok beğenilen New York Üçlemesi'nin (New York Trilogy) de bulunduğu 34 kitabın yazarı, üretken romancı ve senarist Auster, 77 yaşındaydı.

Auster'ın arkadaşı ve yazar dostu Jacki Lyden, Guardian'a yaptığı açıklamada, yazarın salı günü Brooklyn'deki evinde akciğer kanserinden kaynaklanan komplikasyonlar nedeniyle yaşamını yitirdiğini doğruladı.

Romancı Joyce Carol Oates'un 2010'da yazdığı gibi Auster, "anlatıcıların nadiren güvenilmez olduğu ve olay örgüsünün temelinin sürekli değiştiği, son derece stilize, tuhaf bir şekilde bilmecemsi postmodernist kurgusuyla" tanınıyordu.

"Edebi bir süperstar"

Auster kısık gözleri, hüzünlü havası ve Hollywood filmlerinin başrol oyuncularına benzer karizmatik duruşuyla haberlerde sık sık "edebi bir süperstar" diye tanımlanıyordu. 

Britanya'nın Times Literary Supplement gazetesi bir keresinde onu "Amerika'nın en olağanüstü yaratıcı yazarlarından biri" olarak nitelendirmişti.

New Jersey doğumlu olmasına rağmen New York, yazarın eserlerinin çoğunda adeta bir karakter gibi öne çıktı.

Yazar ve şair Meghan O'Rourke, "Paul Auster 1980'li ve 90'lı yıllarda, çok az ünlü yazarın yaşadığı bir dönemde Brooklyn'in en önemli romancısıydı" diye yazarak ekledi:

Kitapları ailemin tüm arkadaşlarının raflarındaydı. Gençken ben ve arkadaşlarım, hem tuhaf hem de kendimize yakın bulduğumuz için Auster'ın eserlerini hevesle okurduk.

"Paris'te bir rock yıldızı"

Auster'ın kazandığı şöhretse yerel olmaktan çok uzaktı. Yazar, Fransa dahil çeşitli ülkelerde pek çok edebiyat ödülünü evine götürdü. 

Woody Allen ve Mickey Rourke gibi gençliğinde Paris'te yaşamış olan Auster, Fransızlar tarafından bir evlat gibi kucaklanan nadir Amerikalılardan biri oldu.

New York dergisi 2007'de, "Dünyanın neresinde olursa olsun, bir Auster okumasına yaklaştığınızda duyduğunuz ilk şey Fransızcadır" diyordu:

Buralarda sadece çok satan bir yazar olan Auster, Paris'te bir rock yıldızı.

Auster'ın 2017 tarihli romanı 4321, Britanya'nın prestijli edebiyat ödülü Man Booker için kısa listeye kalmıştı.

Yazarlık hayatı 8 yaşında başladı

1947'de New Jersey'nin Newark kentinde dünyaya gelen Auster'a göre yazarlık hayatı, 8 yaşındayken beyzbol kahramanı Willie Mays'ten imza almayı kaçırmasıyla başladı çünkü ne kendisi ne de ailesi maça kalem götürmemişti. O günden sonra her yere kalem götürdü. 

1995'te kaleme aldığı bir makalede şöyle yazmıştı: 

Cebinizde bir kalem varsa, bir gün onu kullanmaya başlama isteği duyma ihtimaliniz yüksektir.

Auster, 14 yaşında bir yaz kampında yürüyüş yaparken, kendisinden sadece birkaç metre ötede bir çocuğun yıldırım çarpması nedeniyle hayatını kaybetmesine tanık olmuştu. Auster, bu olayın hayatını "kesinlikle değiştirdiğini" ve bu anı "her gün" düşündüğünü söylüyordu. 

Eleştirmen Laura Miller 2017'deki bir yazısında, bu anın Auster üzerindeki etkisine dikkat çekerek "Şans anlaşılır bir şekilde, onun kurgusunda yinelenen bir tema haline geldi" diye yazmıştı.

Cam Kent 17 kez reddedildi

Auster 1970'lerin başında Paris'e taşınmadan önce Columbia Üniversitesi'nde eğitim aldı. Burada çevirmenlik de dahil olmak üzere çeşitli işlerde çalıştı. 

Üniversitedeyken tanıştığı ve "bir dargın bir barışık" olduğu kız arkadaşı yazar Lydia Davis'le birlikte yaşadı. 1974'te ABD'ye dönerek evlenen çiftin, 1977'de Daniel adında bir oğulları oldu. Auster çifti kısa bir süre sonra ayrıldı.

Kariyeri 1982'de, kaybettiği babasıyla olan mesafeli ilişkisine dair yazdığı Yalnızlığın Keşfi (The Invention of Solitude) adlı anı kitabıyla uçuşa geçti.

İlk romanı Cam Kent (City of Glass) 1985'te Kaliforniya'da küçük bir yayınevi tarafından basılmadan önce 17 kez reddedildi. Kitap, daha sonra tek bir ciltte toplanan üç romandan oluşan en ünlü eseri New York Üçlemesi'nin ilk bölümü oldu. 

Cam Kent, New York Times'ın yayımladığı stil dergisi T'nin derlemesinde, son 100 yılın en önemli 25 New York romanından biri olarak seçildi.

Auster 1980'ler, 90'lar ve 2000'ler boyunca düzenli olarak yazdı. Aralarında 1989 tarihli Ay Sarayı (Moon Palace), Şans Müziği (The Music of Chance), Yanılsamalar Kitabı (The Book of Illusions) ve Kehanet Gecesi'nin (Oracle Night) de bulunduğu onlarca romanı okuyucuyla buluştu.

İlk senaryosuyla ödül aldı

Ayrıca, 1995'te En İyi İlk Senaryo dalında Independent Spirit ödülünü kazandığı Wayne Wang yönetmenliğindeki drama Duman'un (Smoke) senaryosunu yazarak sinemaya da adım attı.

nyumı
Auster, 1998'de Köprüdeki Lulu (Lulu On The Bridge) adlı filmin senaryosunu ve yönetmenliğini üstlenmişti (AFP)

1981'de Auster, meslektaşı Siri Hustvedt'le tanıştı. Ertesi yıl evlenen çiftin 1987'de Sophie adında bir kızı oldu.

Nisan 2022'de Auster ve ilk eşi Davis'in oğlu Daniel, aşırı dozda uyuşturucudan öldü.

Mart 2023'te Hustvedt, aralıkta teşhis konulan Auster'ın kanser tedavisi gördüğünü açıkladı. 

Auster'ın son romanı Baumgartner ekimde yayımlandı. Bu kitap, dul kalmış 70 yaşındaki bir felsefe profesörü hakkında.

"Sanat yapmak Olimpiyatlarda yarışmak gibi bir şey değil"

Uzun ve üretken kariyerine rağmen Auster, çıkış eseri New York Üçlemesi'yle özdeşleştirilmesinden duyduğu rahatsızlığı zaman zaman dile getirdi.

"İlk kez kamuoyunun gözüne girdiğiniz eseri en iyi eser olarak görme eğilimi gazetecilerde var" diyen Auster, eklemişti: 

Lou Reed'i ele alalım. Walk on the Wild Side'a dayanamıyor. Bu şarkı o kadar ünlü ki hayatı boyunca onu takip etti. Yine de 'en iyi' ya da 'en kötü' terimleriyle düşünmüyorum. Sonuçta sanat yapmak Olimpiyatlarda yarışmak gibi bir şey değil.
Independent Türkçe, New York Times, Guardian, Deadline


Coppola, 120 milyon dolarlık destanını 300 kez yeniden yazmış

Megalopolis daha önce filmin bütçesinin önemli ölçüde arttığı ve ekipteki herkesin ya kovulduğu ya da istifa ettiği haberleriyle manşetlere taşınmıştı (American Zoetrope)
Megalopolis daha önce filmin bütçesinin önemli ölçüde arttığı ve ekipteki herkesin ya kovulduğu ya da istifa ettiği haberleriyle manşetlere taşınmıştı (American Zoetrope)
TT

Coppola, 120 milyon dolarlık destanını 300 kez yeniden yazmış

Megalopolis daha önce filmin bütçesinin önemli ölçüde arttığı ve ekipteki herkesin ya kovulduğu ya da istifa ettiği haberleriyle manşetlere taşınmıştı (American Zoetrope)
Megalopolis daha önce filmin bütçesinin önemli ölçüde arttığı ve ekipteki herkesin ya kovulduğu ya da istifa ettiği haberleriyle manşetlere taşınmıştı (American Zoetrope)

Usta yönetmen Francis Ford Coppola'nın kendi parasıyla çektiği ve Cannes Film Festivali'nde yarışmaya hak kazanan filmi Megalopolis'ten ilk kare nihayet yayımlandı.

Coppola'nın, H.G. Wells'in Things to Come (Gelecek Şeyler) kitabından esinlenen epik filmi, felaketle sonuçlanan bir yıkımın ardından New York benzeri bir metropolde geçiyor. 

İki rakip vizyonun çarpışması

Çöküşe geçen metropolün yeniden inşasını konu alan film, idealist mimar Cesar Catilina ve yozlaşmış Belediye Başkanı Frank Cicero'nun çarpışmasını anlatıyor.

Megalopolis'ten gelen ilk resmi görüntüde mimar Catilina'yı canlandıran Adam Driver, Yeni Roma Şehri'nin inşasına bakarken, Belediye Başkanı'nın sosyetik kızı Julia Cicero rolündeki Nathalie Emmanuel de onu izliyor. 

Filmde Adam Driver ve Nathalie Emmanuel'in yanı sıra Giancarlo Esposito, Jon Voight, Laurence Fishburne, Shia LaBeouf, Talia Shire, Jason Schwartzman, Aubrey Plaza, Chloe Fineman, Dustin Hoffman ve D.B. Sweeney gibi yıldız oyuncular rol alıyor.

Usta yönetmen, kendi bütçesinden yaklaşık 120 milyon dolar para yatırarak projeyi hayata geçirdi.

85 yaşındaki sinemacı, Vanity Fair'a yaptığı açıklamada Megalopolis'i finanse etmek için Kuzey Kaliforniya'daki şaraphane arazisinin bir bölümünü sattığını ve senaryoyu yaklaşık 300 kez yeniden yazdığını söyledi.

"Proje üstünde 40 yıldır çalışmıyorum"

Senaryo üzerinde çalışmaya 1980'lerde başladığı öne sürülen Coppola, projenin gelişimiyle ilgili şöyle dedi:

Bu senaryo üzerinde, sık sık yazıldığı gibi 40 yıldır çalışmıyordum. Daha ziyade gelecekteki bir senaryo için ilginç bulduğum şeylerin, siyasi karikatür örneklerinin ya da farklı tarihi konuların notlarını ve kupürlerini topluyordum.

Baba'nın (The Godfather) yönetmeni Coppola, sözlerine şöyle devam etti:

Nihayetinde, uzun bir sürenin ardından, bir Roma destanı fikrinde karar kıldım. Daha sonra da modern Amerika'da geçen bir Roma destanı...

"Tüm yollar Roma'ya çıkar"

Yönetmen, "bir keresinde 130 boş sayfayı önüne aldığını" söyleyerek ekledi:

İlk sayfasına cesurca 'Francis Ford Coppola'nın Megalopolis'i' ve onun altına da 'Tüm yollar Roma'ya çıkar' diye yazdığımı hatırlıyorum. Sayfalar boş değilmiş gibi davrandım. Elimde tarttım, böylece bir gün nasıl hissedeceğimi hayal edebildim ve bir gün var olabileceğine inandım. Daha sonra, elimde bir taslak olduğunda, her yeniden yazışta daha iyi olacağını umdum.

85 yaşındaki Coppola, filmini sık sık "tarif edilemez bir muamma" diye nitelendirmişti.

Megalopolis, 17 Mayıs'ta Cannes Film Festivali'nde yarışma bölümünde gösterime girecek. 

Independent Türkçe, Variety, Hollywood Reporter, Vanity Fair


Avustralya'da dev kanguru türleri keşfedildi

Kızıl kangurunun iki katı olan Protemnodon viator türünün iskeleti (Flinders Üniversitesi)
Kızıl kangurunun iki katı olan Protemnodon viator türünün iskeleti (Flinders Üniversitesi)
TT

Avustralya'da dev kanguru türleri keşfedildi

Kızıl kangurunun iki katı olan Protemnodon viator türünün iskeleti (Flinders Üniversitesi)
Kızıl kangurunun iki katı olan Protemnodon viator türünün iskeleti (Flinders Üniversitesi)

Bilim insanları Avustralya ve Yeni Gine'de nesli tükenmiş üç dev kanguru türü keşfetti. Sözkonusu keşif, bu keseli hayvanların evrimi ve dağılımı hakkındaki anlayışımızı daha da geliştirdi.

Her üç tür de artık soyu tükenmiş, yaklaşık 5 milyon ila 40 bin yıl önce yaşamış Protemnodon cinsine ait.

Bu türlerden biri, günümüzde yaşayan en büyük kızıl kangurunun yaklaşık iki katı büyüklüğündeydi. Latince "gezgin" anlamına gelen Protemnodon viator diye adlandırılan bu tür, kurak orta Avustralya habitatına iyi uyum sağlamıştı ve yaklaşık 170 kg ağırlığındaydı. Diğer iki türse yaklaşık 50 kg ağırlığındaydı.

Aralarında Flinders Üniversitesi'nden isimlerin de olduğu araştırmacılar bu yeni türleri, 2013, 2018 ve 2019'da Güney Avustralya'daki Callabonna Gölü'nde ortaya çıkarılan tam fosil kanguru iskeletlerine dayanarak tanımladı.

Bu türlerin bodur ve kaslı olduğunu, bugün gördüğümüz boz kangurulara biraz benzediğini buldular. Her biri farklı ortamlarda yaşamaya adapte olmuştu ve hatta farklı şekillerde zıplıyorlardı.

Araştırmacılardan Isaac Kerr, "Protemnodon'un farklı türlerinin Avustralya'nın kurak orta kesimlerinden Tazmanya ve Yeni Gine'nin yüksek yağış alan, ormanlık dağlarına kadar geniş bir habitat yelpazesinde yaşadığı artık biliniyor" dedi.

Araştırmacılar, yeni keşfedilen türlerden Protemnodon mamkurra'nın bazen dört ayak üzerinde yürüdüğünü, bazen de iki ayak üzerinde zıpladığını düşünüyor:

Büyük ama kalın kemikli ve sağlam bir kanguru, muhtemelen epey yavaş hareket ediyordu ve verimsizdi. Sadece nadiren, belki de sadece ürktüğünde zıplamış olabilir.

Mamkurra adı "büyük kanguru" anlamına geliyor ve Güney Avustralya'da yerli Boandik halkının topraklarında bulunan Green Waterhole Mağarası'ndaki yaşlılar tarafından seçildi.

Tüm Protemnodon ve wallaroos gibi yakın akraba hayvanların soyu Avustralya anakarasında yaklaşık 40 bin yıl önce tükendi ancak muhtemelen Yeni Gine ve Tazmanya'da biraz daha uzun süre yaşadılar.

Dr. Kerr, "Yaşayan kangurular zaten olağanüstü hayvanlar, dolayısıyla bu tuhaf dev kanguruların neler yapıyor olabileceğini düşünmek harika" dedi.

Independent Türkçe


Süper yaşlıların sırrı, beyinlerinde saklı çıktı

Önceden pek çok araştırma, yaşlılıktaki demansa bakarken artık hafızası iyi olanlar da daha fazla araştırılıyor (Unsplash)
Önceden pek çok araştırma, yaşlılıktaki demansa bakarken artık hafızası iyi olanlar da daha fazla araştırılıyor (Unsplash)
TT

Süper yaşlıların sırrı, beyinlerinde saklı çıktı

Önceden pek çok araştırma, yaşlılıktaki demansa bakarken artık hafızası iyi olanlar da daha fazla araştırılıyor (Unsplash)
Önceden pek çok araştırma, yaşlılıktaki demansa bakarken artık hafızası iyi olanlar da daha fazla araştırılıyor (Unsplash)

Pek çok kişi, yaşlandıkça bilişsel kapasitesinin çarpıcı ölçüde azalacağını varsayar: Düşünceler karışır, unutkanlık başlar, lisedeki İngilizce öğretmenimizin adını veya manavdan neler aldığımızı hatırlayamayız. Ancak bu, herkes için geçerli değil. 

Son yıllarda bilim insanları "süper yaşlı" diye nitelenen kişileri daha fazla inceliyor. Hafızası 20 ila 30 yaş daha gençlerinki kadar güçlü olan 80 yaş üstü kişilere bu adı veriyorlar.

Pazartesi günü Journal of Neuroscience adlı bilimsel dergide yayımlanan bir makale, süper yaşlıların beyinlerinin sırrını ortaya döktü. Çıkan en önemli sonuç, beyinlerinin yaşıtlarına göre daha az küçülmesi oldu. 

Araştırma, İspanya'da yaşayan 119 kişiyle yapıldı. 64 süper yaşlıyla birlikte 55 tipik sağlıklı yaşlı yetişkin mercek altına alındı. Katılımcıların hafızaları, motor becerileri, sözel yetenekleri incelendi. Beyin taramaları ve kan testleri analiz edildi. Ayrıca yaşamları ve davranışlarıyla ilgili soruları yanıtladılar.

Beyindeki hafızayla ilgili kısımların süper yaşlılarda daha fazla hacim kapladığı bulundu.

Bilişte önemli rol oynayan, beynin ön kısımlarındaki bağlantıların da daha güçlü olduğu görüldü. 

Madrid Politeknik Üniversitesi'nden nörobilimci Dr. Bryan Strange, liderliğini yaptığı araştırmadaki iki grupta da Alzheimer belirtilerinin düşük seviyede kaldığını vurguladı: 

Bilişsel anlamda ve beyin açısından çarpıcı farklılıklar yakaladık ki bu da yaşla alakalı kayba gösterilen dirence dair kanıt sağlıyor.

Süper yaşlılara dair ilk araştırmalardan birinin makalesini 2012'de yayımlayan Şikago Üniversitesi'nden Emily Rogalski de süper yaşlıların beyinlerinin 50-60 yaşındakiler gibi olduğunu ve daha yavaş küçüldüğünü ortaya koymuştu.  

Rogalski, toplumun ne kadarının süper yaşlı olabileceği konusunda tahmin yürütürken bu oranın "kesinlikle yüzde 10'dan çok daha az" olduğunu söylüyor. 

Dr. Strange de bir süper yaşlıyı ilk bakışta tanımanın mümkün olduğunu savunuyor: 

Bir hayli enerjik insanlardır. Hevesli ve yeni fikirlere açıklardır.

5 yıl boyunca devam eden araştırmaya dair geçen sene de bir makale yayımlanmıştı. O dönemde Strange şöyle konuşmuştu:

Süper yaşlıların bahçecilik veya merdiven çıkma gibi fiziksel açıdan daha zorlu aktiviteleri yapması mümkün. Beyinlerinin daha sağlıklı olması muhtemelen daha hızlı hareket etmelerini sağlıyor.

Nasıl süper yaşlı olunur?

Uzmanlar, bu soruya net yanıt veremese de İspanya'daki araştırma sağlık ve yaşam tarzlarına dair ipuçları sunuyor. 

Süper yaşlıların tansiyon ve glikoz metabolizması gibi açılardan daha iyi fiziksel sağlığa sahip olduğu görüldü. Halihazırda yaşıtlarından daha çok egzersiz yapmasalar da orta yaşlarda daha aktif yaşamlar sürdükleri tespit edildi. Akıl sağlıklarının da daha iyi olduğu saptandı.

Diğer yandan Dr. Strange benzerliklerin farklılıklardan daha fazla olduğunu söylüyor. Örneğin beslenme, uyku düzeni, mesleki geçmiş ve alkolle sigara kullanımı gibi alanlarda süper yaşlılarla normal yaşlıların aynı olduğunu belirtiyor. 

Dr. Rogalski'nin araştırmasında yer alan isimlerden Tessa Harrison, kendilerinin ABD'nin Şikago kentinde yürüttükleri çalışmada da böyle bir emare göremediklerini söylüyor:

'Süper yaşlılar günde 6 domates yiyor' gibi bir şeyi idealar dünyasında bulabilirsiniz. Beyinlerinde henüz anlayamadığımız, moleküler seviyede bir direnç mekanizması ya da şansa dayalı bir çeşit yatkınlık olabilir ama biz daha bunu bulamadık.

Sinirbilimci Rogalski ise güçlü sosyal ilişkilerin etkisi olabileceğini ifade ediyor. 

Tıp dünyası "Nasıl süper yaşlı olunur?" sorusuna net bir yanıt sunamasa da sağlıklı beslenme, fiziksel aktivite ve yeterli uykunun da beyin sağlığında rol oynadığı biliniyor.

Independent Türkçe, New York Times, Science Alert


Cadı avı tehlikesi: Baby Reindeer hayranlarına uyarı

Baby Reindeer, 11 Nisan'da gösterime girer girmez yayın platformu için büyük bir hit oldu (Netflix)
Baby Reindeer, 11 Nisan'da gösterime girer girmez yayın platformu için büyük bir hit oldu (Netflix)
TT

Cadı avı tehlikesi: Baby Reindeer hayranlarına uyarı

Baby Reindeer, 11 Nisan'da gösterime girer girmez yayın platformu için büyük bir hit oldu (Netflix)
Baby Reindeer, 11 Nisan'da gösterime girer girmez yayın platformu için büyük bir hit oldu (Netflix)

Uzmanlar, Netflix'in yeni dizisi Baby Reindeer'daki Darrien karakterinin "gerçek" yüzünü ortaya çıkarmaya çalışan internet hafiyelerine uyarıda bulundu.

Polis harekete geçti

Yazar ve aktör Richard Gadd'ın gerçek hayattaki tacizcisi için internette başlatılan cadı avı, polisin harekete geçmesine neden oldu ve yıldız, gerçek suç fanatiklerini buna bir son vermeye çağırdı.

Aktör Tom Goodman-Hill tarafından canlandırılan Darrien, dizide Gadd'ın oynadığı Donny'ye cinsel saldırıda bulunan başarılı ve güçlü bir senarist olarak tanımlanıyor.

Baby Reindeer, Gadd'ın gerçek yaşamında karşılaştığı ısrarlı takip ve cinsel taciz gibi olaylara dayanıyor.

Hukuk uzmanları, insanları cinsel saldırı gibi ağır suçlarla haksız yere suçlamanın nasıl ciddi sonuçlar doğurabileceğini açıkladı.

"Hakaret davasıyla sonuçlanabilir"

Londra'daki avukatlık bürosu Vardags'ın ortağı Alexandra McCready, Daily Mail'a yaptığı açıklamada şunları söyledi: 

İnternette dedektifliğin kötü sonuçlanmasının riskleri avukatlarca iyi bilinmektedir. Sosyal medya aracılığıyla bile olsa, bir kişinin taciz ya da cinsel saldırı gibi suçları işlediğine dair spekülasyon yapmak, bu iddiayı destekleyecek hiçbir kanıt yoksa ve hedefin tamamen masum olduğu ortaya çıkarsa, yasal olarak hakaret davasıyla sonuçlanabilir.

Ödüllü senariste suçlama

McCready, sözlerini şöyle sürdürdü: 

Eğer bu çevrimiçi spekülasyonlar ilgili kişiye yönelik tehdit ve tacizlere dönüşürse, Sean Foley'nin yakın zamanda hedef alınmasında olduğu gibi, bu durum cezai bir mesele haline gelebilir.

Bazı sosyal medya dedektifleri, Darrien karakterinin 59 yaşındaki çifte Olivier Ödülü sahibi senarist Sean Foley'ye dayandığını iddia etmişti. Foley, kendisi hakkında öne sürülen asılsız iddialar nedeniyle polisle irtibata geçtiğini açıklamıştı.

"Hassas dengenin farkına varın"

Howells Avukatlık Bürosu yetkililerinden Mark Woloshak da Britanya merkezli gazete Mirror'a şunları söyledi: 

Bir davada yer alan kişileri aramak ve potansiyel olarak isimlerini vermek, özellikle de yanlış kişi oldukları ortaya çıkarsa, önemli yasal ve etik sonuçlar doğurur. Gerçek olayların anlatıldığı Baby Reindeer örneğinde, program yapımcılarının hikaye anlatımıyla gerçek dünyadaki sonuçlar arasında kurmaya çalıştıkları hassas dengenin farkına varmak önemlidir.

Independent Türkçe, Daily Mail, Mirror


Bridgerton'ın yaratıcısından gişe rekortmeni filme eleştiri

Barbie, küresel gişede yaklaşık 1,4 milyar dolar hasılat elde etti (Warner Bros)
Barbie, küresel gişede yaklaşık 1,4 milyar dolar hasılat elde etti (Warner Bros)
TT

Bridgerton'ın yaratıcısından gişe rekortmeni filme eleştiri

Barbie, küresel gişede yaklaşık 1,4 milyar dolar hasılat elde etti (Warner Bros)
Barbie, küresel gişede yaklaşık 1,4 milyar dolar hasılat elde etti (Warner Bros)

Bridgerton'ın yaratıcısı Shonda Rhimes, geçen yılın gişe canavarı Barbie'yle ilgili konuştu ve verdiği yeni röportajda, insanların filmi "olduğundan çok daha fazlası yapmaya çalıştığını" söyledi. 

Önce "Yorum yok" dedi sonra içini döktü

Netflix'in popüler dizisi Bridgerton'ın 16 Mayıs'taki üçüncü sezon prömiyerine hazırlanan 54 yaşındaki Rhimes'a, Margot Robbie ve Ryan Gosling'in başrollerini paylaştığı filmle ilgili düşünceleri soruldu.

Ünlü senarist önce "Yorum yok" dedi, ardından da filmin "feminist manifestosu"yla ilgili içini döktü.

Rhimes, Variety'ye verdiği röportajda şunları söyledi: 

Tamam, işte bunu söyleyeceğim. Eğer bir Barbie filmi bekliyorsanız, bence harikaydı.

"Filme yükledikleri ağırlık çok ilginç"

Barbie'yi evde izlediğini anlatan sinemacı, sözlerini şöyle sürdürdü:

Ama bence pek çok insan çok daha fazlasını bekliyordu ve sonra da filmi olduğundan çok daha fazlası yapmaya çalıştı. Filmde yanlış bir şey yoktu, bence son derece keyifliydi. Ancak insanların Barbie hakkındaki bir filme yükledikleri ağırlık bana çok ilginç geldi.

Gosling'in seslendirdiği I'm Just Ken adlı şarkıya da değinen Rhimes, açıklamasıma şöyle devam etti:

I'm Just Ken'i evimde her gün duyuyorum çünkü çocuklarımdan biri sürekli söylüyor. Ama evet, bence insanlar bunun bir tür feminist manifesto olmasını istedi ama öyle olması gerekmiyordu.

Greta Gerwig, Oscar yarışına dahil edilmemişti 

Filmin yazarı ve yönetmeni Greta Gerwig'in Oscar'da En İyi Yönetmen kategorisinde yer almaması ve başrol oyuncusu Margot Robbie'nin oyunculuk dalında aday gösterilmemesi, bazı hayranlar ve eleştirmenler tarafından mevcut ataerkilliğin bir göstergesi olarak kabul edilmişti.

Rhimes sinemaseverlere Barbie'nin sadece oyuncak bir bebek hakkındaki bir film olduğunu, dünya çapında feminizmin durumunu anlatmadığını söyledi.

Rhimes Barbie hakkında konuşan tek sinemacı değil. Ünlü yönetmen Oliver Stone, filmi izlemeden önce Barbie'nin "Hollywood'u çocuksulaştırdığını" öne sürmüştü.

Müfreze (Platoon) ve Katil Doğanlar'ın (Natural Born Killers) yönetmeni, Oscar adayı Ryan Gosling'in daha ciddi yapımlar yerine Barbie gibi filmlerde rol alarak "zamanını boşa harcadığını" ileri sürmüş ve aktörü eleştirmişti. 

Stone daha sonra filmi izlediğini ve özgünlüğünden ötürü takdir ettiğini söyleyerek önceki yorumları nedeniyle özür dilemişti.

Independent Türkçe, Daily Mail, Variety, IndieWire