Kürtlerin ABD’lilerin neden olduğu 7 hayal kırıklığı

Kürtler son 100 yıl içinde başta ABD olmak üzere birçok kez Batı’nın ihanetine neden oldu.

Aralık 2021'de Fırat'ın doğusundaki Haseki kırsalında SDG ile Suriyeli muhalif gruplar arasındaki temas hattını izleyen hava destekli bir ABD devriyesi. (AFP)
Aralık 2021'de Fırat'ın doğusundaki Haseki kırsalında SDG ile Suriyeli muhalif gruplar arasındaki temas hattını izleyen hava destekli bir ABD devriyesi. (AFP)
TT

Kürtlerin ABD’lilerin neden olduğu 7 hayal kırıklığı

Aralık 2021'de Fırat'ın doğusundaki Haseki kırsalında SDG ile Suriyeli muhalif gruplar arasındaki temas hattını izleyen hava destekli bir ABD devriyesi. (AFP)
Aralık 2021'de Fırat'ın doğusundaki Haseki kırsalında SDG ile Suriyeli muhalif gruplar arasındaki temas hattını izleyen hava destekli bir ABD devriyesi. (AFP)

Başta ABD olmak üzere Batı ülkelerinin Kürtlere ettiği ihanet ilk veya son değil. Nitekim Kuzey Suriye'deki Kürt hedeflerine yönelik devam eden operasyonlara verilen yanıt Kürtlerin beklenti ve taleplerini karşılamıyor.
Küresel ve bölgesel güç dengeleri geçtiğimiz yüzyıl içerisinde değişmişti. Osmanlı İmparatorluğu çökmüş, Fransa ve İngiltere Arap bölgesinde geri adım atmış, ABD’nin etkisi artmıştı. Ancak şu dört konu sabit kaldı:
- Öncelikle, 40 milyona yakın Kürdün Türkiye, Suriye, Irak ve İran'da deniz çıkışı olmaksızın bağımsız bir varlık ya da yönetimler kurma hayali.
- Aralarındaki pek çok anlaşmazlığa rağmen bu dört ülkenin Kürtlere karşı koordinasyon konusundaki fikir birliği.
- Büyük veya bölgesel güçlerin birbirlerine karşı mücadelelerinde ve belirli hedeflere ulaşmak amacıyla Kürtleri bir araç olarak kullanması. Örneğin ABD öncülüğündeki Uluslararası Koalisyon, DEAŞ’a karşı savaşta temel bir bileşen olarak Kürtlere güveniyor.
-ABD ve Kürt yönetimlerinin değiştiği ancak ihanetlerin aynı kaldığı.

Hayal kırıklıkları
İşte son yüzyıl içerisinde Kürtlerin yaşadığı hayal kırıklıkları ve başta ABD olmak üzere Batı’nın Kürtler tarafından ihanet olarak nitelenen uygulamaları:
1- Osmanlı İmparatorluğu'nun Birinci Dünya Savaşı'ndan zararlı çıkması ve çöküşü ardından 1920'de imzalanan Sevr Antlaşması, Türkiye'deki Kürtlere Suriye, Irak ve İran dışında bir bölgede özerklik kurmaları için alan sağladı.
Kürtler, Ankara’nın karşı çıkışı ve Washington’ın desteği sonrasında 1923'te Lozan Antlaşması'nda ilk kez hüsrana uğradı. Zirâ Lozan Antlaşması, Suriye ve Irak'taki Bereketli Hilal’in Paris ve Londra tarafından paylaşılmasına kapı açtı. Büyük güçlerin kendilerine vaat ettiği bu bölge en nihayetinde Türkiye Cumhuriyeti’nin oldu.
ABD gibi İngiltere de Ağrı Kürt Cumhuriyeti’ni bir kenara bırakarak Ankara ile ilişki kurmayı tercih ettiklerini gösterdi. Dolayısıyla Türkiye’den güneydeki komşu ülkelere, bilhassa kuzeydoğu Suriye'ye büyük bir Kürt göçü gerçekleşti. Hatta Baasçı Şam, Kürtlere karşı söyleminde bu göç hususuna odaklanarak onların Suriyeli olmadıklarını ifade eder.
2- ABD, 1958'de iktidara gelmesi ardından Abdülkerim Kasım rejimine karşı Iraklı Kürtleri, sonrasında ise 1963’te devrilmesini sağlayan darbeyi destekledi.
Irak'taki yeni Baas rejimi, Kürtlere karşı sert bir tavır aldı. Sovyetler Birliği’ne doğru bir akım olduğunda Washington, Irak'taki durumu istikrarsızlaştırmak amacıyla Kürtleri silahlandırma ve destekleme hususunda o sırada Şah tarafından yönetilen Tahran ile iş birliğinde bulundu. ABD’nin Kürtlere yönelik bu desteği, Camp David Sözleşmesi’nin imzalanması ve Mısır'ın Arap denkleminden çıkması sonrasında Irak içinde huzursuzluk yaratmak amacıyla yenilendi. Eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’in ifade ettiğine göre, Kürtlere verilen askeri destek ile Kürtlerin zaferi değil, Bağdat egemenliğinin zayıflatılması amaçlandı. Bayık Komisyonu’nun ABD Kongresi'ne sunduğu raporda bu husustaki ayrıntılar ve bu politikanın, savaşmaya devam etmeleri için teşvik ettikleri Kürt işbirlikçilerine intikal etmediği iddiası yer alıyordu.
ABD daha sonra Aralık 1975'te Irak eski Cumhurbaşkanı Ahmed Hasan el-Bekir’i temsil eden Saddam Hüseyin ile İran Şahı arasında kaydedilen bir anlaşmaya sponsor oldu. Böylece Tahran, yeni ABD Başkanı Gerald Ford yönetiminin onayıyla Irak Kürtlerine verdiği desteği bıraktı.
3- Iraklı Kürtler, 80’ler ve 90’larda pek çok kez ABD’nin ihaneti ile karşılaştı. Başkan Roland Reagan yönetimi, Bağdat'ın Irak Kürdistanı'nda kimyasal silah kullanmasına sessiz kaldı.
1991'deki Körfez Savaşı'ndan sonra Iraklıları Bağdat'a karşı harekete geçmeye teşvik eden George H. W. Bush yönetimi ise daha sonra onları terk etti. Bush, Irak ordusunu ve Irak halkını meseleyi kendi ellerine almaya, diktatör Saddam Hüseyin'i istifaya zorlamaya bizzat çağırdı. Ancak Irak'ın güneyindeki Şiiler ve Suriye sınırı yakınlarındaki Kürtler ayaklanınca pek bir şey yapmadı. ABD, 90’ların ikinci yarısında Kürt varlığının artmasına imkan sağlayan bir hava ambargosu uyguladı. Kürtlerin bu yükselişinin Suriye, Türkiye ve İran arasındaki koordinasyon ile karşılanması, sınırlarda ‘mini Kürt devletlerinin’ ortaya çıkmasına sebep oldu.
4- 11 Eylül 2001 olayları ardından Başkan George W. Bush Irak'ın işgali emrini verdi. Kendileri ve siyasi liderleriyle koordinasyon kurulması ardından Kürtler Irak rejim değişikliğinin başlıca kazananları arasında yer aldı. ABD’nin DEAŞ’a karşı savaşta onlara itimat etmesi üzerine kazanımları pekişmiş oldu.
2017 yılında Eski Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani, Kürt varlığının kurulması yolunda adım atarak Uluslararası Koalisyon’un desteğinden yararlanmak, dolayısıyla bölgenin kendi kaderini tayin ve bağımsızlığı için bir referandum düzenlemek istedi. Ancak ABD, bu adımla ilgili çekincelerini açıkça beyan etti.
5- 2003'te Irak'taki değişimin ve Kürt varlığının ardından Mart 2004'te emelleri yeniden yeşeren Suriye Kürtler ayaklandılar. Ancak hareketleri Batı tarafından herhangi bir destek görmedi. Türkiye 1998'de Suriye sınırlarında ordusunu seferber ettiğinde ve Şam’dan PKK elebaşı Abdullah Öcalan'ın sınır dışı edilmesini talep ettiğinde ABD ve müttefikleri Ankara’nın bu tutumunu destekledi. Zira PKK, Batı ülkelerin terör listelerinde yer alıyor. PKK, Öcalan’ın Suriye’den çıkmasının ardından 2011'de Suriye'de protestolar patlak verene dek Şam ile Ankara arasındaki güvenlik koordinasyonu arasında sıkıştı. Ancak Şam 2011’da diğer muhalefete karşı Kürtlerin önünü açmaya karar verdi.
6- Böylece Kürtler güç kazanırken Şam ise zayıf düştü. ABD, 2014 sonrasında daha kapsamlı hale gelen DEAŞ’a karşı mücadelede Kürtlerle ittifak kurarak onlara askeri destek ve hava koruması sağladı. Bu destek temel olarak, Ankara'nın PKK'nın uzantısı olarak gördüğü YPG’ye dayanıyordu. Uluslararası Koaliyon ile Kürtler arasındaki iş birliği sayesinde DEAŞ’ın aldığı hezimetin ardından Suriye bölgesinin dörtte biri üzerinde özerk yönetim, askeri güç ve kontrol kurulmasına, ülkenin kuzeydoğusundaki stratejik zenginliğin çoğunun ele alınmasına izin veren bir alan oluşturuldu.
Rojava’nın (Batı Kürdistan) ortaya çıkışı üzerine Ankara, Şam ve Tahran tepki gösterdi. Böylece Suriye'deki önceliklerini ‘rejimi devirmekten’ Suriye topraklarında operasyonlara çeviren Türkiye, 2016, 2018 ve 2019 yıllarında Rusya ile anlaşmalar yaptı. Bu anlaşmalar, Kuzey Suriye'deki Kürt gurupların parçalanmasını ve Akdeniz sularına erişiminin engellenmesini sağladı.  
7- Eski ABD Başkanı Donald Trump, 2019’un sonlarında ABD güçlerini Suriye ve Türkiye sınırlarından çekme kararı aldı. Kürtler ise bu kararı bir ‘ABD ihaneti’ şeklinde değerlendirdi. Böylece kaydedilen Türk nüfuzu, Özerk Yönetim’in temel direklerini sarsmış oldu. Yoğun müzakerelerin ardından, ABD ile Türkiye ve Türkiye ile Rusya arasında anlaşmalar imzalandı. Böylece Ankara, iki büyük güçten YPG’yi sınırlardan 30 km derinliğe çekme taahhüdü aldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şu an Washington ve Moskova'nın 2019 anlaşmalarına bağlı kalmadığını söylüyor.
Şimdi ise ufukta yeni bir ABD ihanetinin belirtileri görülüyor. Türkiye’nin operasyonlarını engellemeyen ABD’liler, hava bombardımanını da durdurmadı. Batı’nın DEAŞ’ın yeniden dirilişini engelleme arzusuna güvenen Kürtler ise kendilerine karşı savaş açıldığı taktirde DEAŞ ile mücadeleyi bırakacakları tehdidinde bulundu. Hatta ABD’yi kendi lehlerine adım atmaya zorlamak amacıyla ‘mini DEAŞ devleti’ olarak bilinen el-Hol Kampı’ndakileri serbest bırakmakla tehdit eden Kürtler mevcut. Ruslar ise YPG’nin kuzey Suriye'deki ana şehirlerden ve sınır bölgelerinden çekilmesi ve Suriye devleti kurumlarının ve sınır muhafızlarının konuşlandırılmasının memnuniyetle karşılanması hususları üzerine duruyor.
Diğer yandan Şam ise ABD’nin ve Rusya’nın ihanetlerinden, aynı zamanda Türkiye’nin operasyonlarından uzakta kalıyor. Şarku'l Avsat'ın edindiği bilgilere göre, Şam, Kürtlerin bu süreçte müzakere masasına oturacağını düşünüyor. Ancak Kürtlerin Şam’a giden yolları da hayal kırıklıkları ve başarısızlıklarla dolu.



Gazze Şeridi'nde fırtına nedeniyle 11 kişi hayatını kaybetti, birçok ev yıkıldı

Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden geçiyor (EPA)
Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden geçiyor (EPA)
TT

Gazze Şeridi'nde fırtına nedeniyle 11 kişi hayatını kaybetti, birçok ev yıkıldı

Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden geçiyor (EPA)
Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden geçiyor (EPA)

Gazze Şeridi'ni 24 saatten kısa bir süre içinde vuran fırtına ve derin alçak basınç sistemi, birçok evin çökmesi ve bölge genelinde çadırların sular altında kalması sonucu 11 Filistinlinin ölümüne birçok kişinin de yaralanmasına yol açtı.

Filistin Haber Ajansı'na (WAFA) göre yerel kaynaklar, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahiya'nın Bir el-Naja bölgesinde, yerinden edilmiş kişilerin barındığı bir evin çökmesi sonucu 5 Filistinlinin öldüğünü ve birçok kişinin de yaralandığını bildirdi.

 Gazze Şeridi'nin güneyinde Han Yunus'taki bir kampta yağmurlu bir günde yerinden edilmiş Filistinli kadın (Reuters)Gazze Şeridi'nin güneyinde Han Yunus'taki bir kampta yağmurlu bir günde yerinden edilmiş Filistinli kadın (Reuters)

Şarku'l Avsat'ın ulaştığı kaynaklar, bugün şafak vakti Gazze şehrinin batısındaki el-Rimal mahallesinde yerinden edilmiş kişilerin çadırlarının üzerine büyük bir duvarın çökmesi sonucu 2 vatandaşın öldüğünü, Gazze şehrinde aşırı soğuktan bir çocuğun, el-Şati kampında ise bir bebeğin hayatını kaybettiğini belirtti. Dün de el-Şati kampında bir duvarın çökmesi sonucu bir kişi hayatını kaybetti.

Dün el-Amadi bölgesindeki Ebu Cebel kampında bir çadırın çökmesi sonucu iki çocuk yaralandı; Han Yunus'un el-Mevasi bölgesindeki mülteci çadırında ise bir bebek aşırı soğuktan hayatını kaybetti.

Sivil savunma ekipleri, son birkaç saat içinde en az 10 evin çöktüğünü, son olarak da el-Kerame ve Şeyh Rıdvan mahallelerinde 2 evin yıkıldığını bildirdi.

Bu olumsuz hava koşulları ayrıca Han Yunus'un el-Mevasi bölgesindeki kampların tamamının sular altında kalmasına, Deyr el-Belah'taki el-Bassa ve el-Baraka'nın geniş alanlarının, Nuseyrat'taki Merkez Pazarı'nın ve Gazze Şehri'ndeki Yermuk ve liman bölgelerinin hasar görmesine yol açtı.

 Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden hayvanlarla çekilen arabalar geçiyor (EPA)Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden hayvanlarla çekilen arabalar geçiyor (EPA)

Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Çalışma Ajansı (UNRWA), dün yaptığı açıklamada, şiddetli yağmur ve ıslak çadırların, aşırı kalabalık Gazze Şeridi'ndeki kötüleşen sağlık ve yaşam koşullarını daha da kötüleştirdiğini belirterek, soğuk hava, yetersiz sanitasyon ve hijyen eksikliğinin salgın hastalık riskini artırdığını vurguladı. UNRWA, insani yardıma erişimin acilen kolaylaştırılması çağrısında bulundu.


Berri: Barack'ın Lübnan'ı Suriye'ye ilhak etme söylemi "kabul edilemez bir hata"

Lübnan Parlamento Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Michel Issa'yı kabul etti (Parlamento Başkanlığı)
Lübnan Parlamento Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Michel Issa'yı kabul etti (Parlamento Başkanlığı)
TT

Berri: Barack'ın Lübnan'ı Suriye'ye ilhak etme söylemi "kabul edilemez bir hata"

Lübnan Parlamento Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Michel Issa'yı kabul etti (Parlamento Başkanlığı)
Lübnan Parlamento Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Michel Issa'yı kabul etti (Parlamento Başkanlığı)

Lübnan Parlamentosu Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Tom Barrack'ın Lübnan'ın Suriye'ye ilhak edilmesi çağrısıyla ilgili zaman zaman yaptığı tehditleri kabul edilemez bir hata olarak nitelendirerek reddetti. Berri, "Hiç kimse Lübnanlıları tehdit edemez. Özellikle diplomatlar ve hele ki Büyükelçi Tom Barrack gibi bir isim tarafından Lübnanlılara bu şekilde hitap etmek, akıl almaz bir durumdur. Lübnan'ın Suriye'ye ilhak edilmesiyle ilgili söyledikleri ciddi ve kesinlikle kabul edilemez bir hatadır." dedi.

Öte yandan Berri, Basın Sendikası'ndan bir heyete, ilgili yasa konusunda yaşanan görüş ayrılıklarına rağmen, gelecek mayıs ayında yapılması planlanan parlamento seçimlerinin iptal edilmeyeceğini ya da ertelenmeyeceğini vurguladı.

Parlamento başkanlığından yapılan açıklamaya göre Berri'nin ABD'nin Beyrut Büyükelçisi Michel Issa'yı 24 saat içinde ikinci kez kabul etmesi dikkat çekiciydi; zira görüşmede "iki ülke arasındaki ikili ilişkilerin yanı sıra genel durumdaki gelişmeler ve güncel olaylar" ele alındı.


İsrailli bakanlar eski Gazze yerleşiminde bayrak töreni düzenlenmesini talep etti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (EPA)
TT

İsrailli bakanlar eski Gazze yerleşiminde bayrak töreni düzenlenmesini talep etti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (EPA)

Aralarında Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki Likud Partisi’nden sekiz ismin de bulunduğu 11 İsrailli bakan, dün Savunma Bakanı Yisrael Katz’dan Hanuka Bayramı sırasında Gazze Şeridi’nde bayrak töreni düzenlenmesine izin verilmesini talep etti.

Aşırı sağcı ve yerleşim yanlısı Nahala Hareketi tarafından başlatılan girişim kapsamında yayımlanan mesajda, “Gazze’nin İsrail topraklarının bir parçası olduğunu gururla teyit etmenin zamanı geldi. Bu bölge yalnızca Yahudi halkına aittir ve derhal İsrail devletinin bir parçası hâline gelmelidir” ifadeleri yer aldı.

Mesajda ayrıca, etkinliğin temel amacının ‘İsrail’in 2005’te bölgeden çekilirken boşalttığı, Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki eski Nisanit yerleşiminin kalıntıları üzerinde İsrail bayrağını göndere çekmek’ olduğu belirtildi.

dfrtg
İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (Reuters)

Mesajın imzacıları arasında, aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ile aralarında Ulaştırma Bakanı Miri Regev’in de bulunduğu sekiz Likud’lu bakan yer aldı.

Ayrıca, toplam 120 sandalyeli Knesset’ten 21 milletvekili de metne imza attı. İmzacı vekiller Ben-Gvir liderliğindeki Otzma Yehudit (Yahudi Gücü) Partisi ile Likud’a mensup.

Nahala Hareketi, ‘Nisanit’te bayrak töreni’ olarak duyurduğu etkinliğin, Gazze Şeridi’nde hâlen İsrail ordusunun kontrolündeki bölgede yapılacağını açıkladı.

Etkinliğin 18 Aralık’ta, sekiz gün süren Hanuka’nın beşinci gecesinde düzenlenmesi planlanıyor. Bayram bu yıl pazar günü başlayacak.

İsrail Savunma Bakanlığı, konuya ilişkin AFP’nin yorum talebine henüz yanıt vermedi.

jbhj
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz (DPA)

İsrail ordusu çarşamba akşamı yaptığı açıklamada, ‘İsrail topraklarından Gazze Şeridi’ne geçen birkaç İsrailli sivilin gözaltına alındığını’ duyurdu.

Yerleşimciler ve Filistinlilere yönelik saldırılarla suçlanan aşırılık yanlılarına hukuki destek veren Honenu örgütü ise yaptığı açıklamada, ‘Çarşamba günü onlarca sağcı aktivistin, Nisanit’in kalıntıları üzerinde bir yerleşim kurulmasını talep etmek üzere Gazze sınır çitini aştığını’ belirtti.

10 Ekim’de İsrail ile Hamas arasında yürürlüğe giren kırılgan ateşkes kapsamında, İsrail ordusu Gazze Şeridi’nin yarısından fazlasında kontrol sağlamasına imkân veren bir hatta çekilmişti. Savaşın büyük yıkıma uğrattığı bölgede bu hat fiili kontrol sınırı olarak işliyor.

Geçtiğimiz kasım ayında Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi tarafından da desteklenen ABD’nin Gazze barış planı ise İsrail güçlerinin bölgeden kademeli olarak çekilmesini öngörüyor.