Tarihin en ürkütücü deneylerinden biri: Şempanzeye benzeyen bebek büyüyünce intihar etti

"Kendi çocukları üzerinde deney yapmaları son derece sorunlu"

Deneyde iki bebek de kafaya kaşıkla vurma ve sandalyede döndürme gibi acımasız testlere tabi tutuldu (A/V Geeks / YouTube)
Deneyde iki bebek de kafaya kaşıkla vurma ve sandalyede döndürme gibi acımasız testlere tabi tutuldu (A/V Geeks / YouTube)
TT

Tarihin en ürkütücü deneylerinden biri: Şempanzeye benzeyen bebek büyüyünce intihar etti

Deneyde iki bebek de kafaya kaşıkla vurma ve sandalyede döndürme gibi acımasız testlere tabi tutuldu (A/V Geeks / YouTube)
Deneyde iki bebek de kafaya kaşıkla vurma ve sandalyede döndürme gibi acımasız testlere tabi tutuldu (A/V Geeks / YouTube)

Bilim insanları uzun yıllar boyunca yetiştirilme tarzının biyolojiyi ve genetiği doğrudan etkileyip etkilemeyeceğini merak etti.
Hatta bu soruyu cevaplandırmak için etik dışı yöntemlere başvuranlar bile oldu. Örneğin, hayvan psikologları Luella Kellogg ve eşi Winthrop Kellogg tarihin en ürkütücü deneylerinden birine imza attı.
Hayatlarını zeki hayvanlar türlerini incelemeye adayan çift, ABD'deki Florida Eyalet Üniversitesi ve Indiana Eyalet Üniversitesi'nde laboratuvar çalışmaları yürütmüştü.
Çift, 1931'de bu çalışmaları bir ileri seviyeye taşıyarak Gua adlı yavru bir şempanzeyi, kendi bebekleri Donald'la kardeş gibi yetiştirmeye karar verdi.
Deney başladığında dişi şempanze henüz 7,5 aylık, Donald ise 10 aylıktı. İki bilim insanı başta 5 yıl sürmesi planlanan bu deneyde insan gibi yetiştirilen bir şempanzenin sınırları ne denli zorlayabileceğini görmek istedi.
Gua'nın gelişim sürecini görüntüleyen ve sonunda bunu bir belgesel haline getiren çift, şempanzeye tıpkı Donald'a davrandıkları gibi davrandı. Gua tıpkı bir insan yavrusu gibi giydirildi, beslendi ve erkek kardeşiyle aynı görevleri üstlendi.

Birkaç ay içinde Gua'nın çok hızlı gelişim gösterdiği anlaşıldı. Dik yürümeye başlayan şempanze çatalla yemek yiyor, 20 basit komuta cevap veriyor ve hatta Donald'dan "daha akıllı" diye niteleniyordu.
Öte yandan iki yavru arasındaki farklılıklar da çok hızlı ortaya çıktı. Donald insanları fiziksel görüntü ve yüzlerinden tanırken, Gua kokuları ve giydikleri kıyafetleri baz alıyordu.
Donald 16 aylıkken kelimeler kurmaya başladı ama Gua konuşabileceğine dair hiçbir belirti göstermedi. Çift, Gua'nın gelişebileceği son noktaya kadar geldiğini düşünüyordu. Zira türün fizyolojisi ve beyin gelişimi, insan iletişimine izin vermiyordu.
Ancak deney ilerlerken, Donald'ın şempanzeden daha fazla etkilendiği görüldü. Gua'nın Donald'a benzemesi beklenirken tam tersi bir tablo ortaya çıktı.
Şempanzenin çıkardığı sesleri taklit eden Donald, insanları ısırmaya, bir şempanze gibi oynamaya ve dört ayak üzerinde hareket etmeye başladı.
Donald'ın giderek şempanzelere benzediğini gören aile 9 ayın sonunda deneyi durdurdu.
Bu deneyi yorumlayan diğer bilim insanları, çiftin kararlarına eleştirel yaklaşıyor. 
Johns Hopkins Berman Biyoetik Enstitüsü'nden Jeffrey Kahn, çiftin bu sonucu öngörmüş olması gerektiğini düşünüyor.
"Köpek yavrusu olan bir bebek yetiştirirseniz, yavru köpeğin insan özelliklerini öğrenmesini beklemezsiniz" diyen bilim insanı şöyle ekliyor:
"Ancak yerlerde sürünen ve köpekler gibi havlayan küçük çocukları kim görmemiştir?"
Gua deneyin sona ermesinin ardından ABD'nin Florida eyaletindeki Yerkes Bölgesel Primat Araştırma Merkezine gönderildi ve bir yıl sonra burada zatürre nedeniyle öldü.
Donald ise büyüyüp doktor oldu ama 42 yaşında intihar ederek hayatını kaybetti.
Donald'ın intiharının söz konusu deneyle ne kadar ilişkili olduğu bilinmiyor. Ancak Kahn, "Kendi çocukları üzerinde deney yapmaları son derece sorunlu" diyor.
Kahn ayrıca, deneyin yeterince bilimsel olmadığını da ekliyor:
"Kendi aileniz ve kendi hayatınız üzerinde deney yaparsanız, bir laboratuvar çalışması kadar bilimsel olmaz."
Independent Türkçe, IFL Science, OZY



The Walking Dead'in yapımcısından "Daryl Dixon" itirafı

Başroldeki Norman Reedus, karakterinin Avrupa'daki serüveninin The Walking Dead'e kıyasla bambaşka olacağını söylemişti (AMC)
Başroldeki Norman Reedus, karakterinin Avrupa'daki serüveninin The Walking Dead'e kıyasla bambaşka olacağını söylemişti (AMC)
TT

The Walking Dead'in yapımcısından "Daryl Dixon" itirafı

Başroldeki Norman Reedus, karakterinin Avrupa'daki serüveninin The Walking Dead'e kıyasla bambaşka olacağını söylemişti (AMC)
Başroldeki Norman Reedus, karakterinin Avrupa'daki serüveninin The Walking Dead'e kıyasla bambaşka olacağını söylemişti (AMC)

The Walking Dead'in yönetmeni ve yapımcısı Greg Nicotero, Daryl Dixon spinoff'unda kafasına takılanı açıkladı.

Norman Reedus'un canlandırdığı, hayranların favori karakteri Daryl, kendine ait bir diziyle The Walking Dead evrenine geri döndü. 

Robert Kirkman'ın ikonik zombi destanının son spinoff'u, Daryl'in Fransa kıyılarına vurmasıyla başlıyor ve heyecan dolu maceralarla ilerliyor.

Yeni dizi çok beğenildi

Dizinin ilk üç bölümü izleyicilerle buluştu ve şimdilik gelen tepkiler olumlu oldu. Eleştiri derleme sitesi Rotten Tomatoes'da 100 üzerinden 90 gibi yüksek bir puan alan diziyle ilgili övgü dolu yorumlar yapıldı.

The Walking Dead'in baş yapımcısı ve yönetmeni Greg Nicotero, başlangıçta Daryl Dixon spinoff'uyla ilgili tereddütleri olduğunu itiraf etti.

Nicotero, SFX dergisinin son sayısına verdiği röportajda, AMC'nin The Walking Dead evreninde daha fazla dizi çekeceğini duyduğunda ilk tepkisinin "Tamam..." demek olduğunu söyledi. 

Nicotero, ana dizi The Walking Dead sona ermek üzere olduğu için projeye "başlangıçta biraz şüpheci" yaklaştığını ve "bunun nasıl işe yarayacağını" görmekte zorlandığını söyledi:

Başından beri The Walking Dead'in bir parçası olduğum için, herkes 'Hey, spinoff yapacağız' dediğinde ilk tepkim 'Tamam'dı. Başlangıçta biraz şüpheciydim çünkü The Walking Dead'in son döneminde olmak, ufukta o mezarlığı görmek tereddüt etmeme neden olmuştu.

Nicotero, sözlerine şöyle devam etti:

Eğer her şey aynıysa, neden diziyi bitirelim ki? Sadece devam et.

Nicotero, sonunda Norman Reedus'ın kendisini spinoff konusunda ikna ettiğini söyledi.

Independent Türkçe


Siyasi olayları anlatan bir mimari hikaye: Şubra Sarayı

Taif'teki Şubra Sarayı, Suudi Arabistan (SPA)
Taif'teki Şubra Sarayı, Suudi Arabistan (SPA)
TT

Siyasi olayları anlatan bir mimari hikaye: Şubra Sarayı

Taif'teki Şubra Sarayı, Suudi Arabistan (SPA)
Taif'teki Şubra Sarayı, Suudi Arabistan (SPA)

Necla Reşad 

Suudi Arabistan'ın Taif kentinde 122 yıl önce saray olarak inşa edilen güzel bir mimari şaheser olan bu yapıda Roma ve İslam karakteri bir araya geldi.

Saray adeta, koridorlarında siyasi olayları taşımış, tarihi bir dönüm noktası haline gelmiş ve mimarlığın medeniyetlerin tanışması ve kültürlerin buluşmasındaki rolünün sembolü.

Mısırlı yazar Muhammad Hasaneyn Heikal burayı "Hicaz saraylarının en lüksü" olarak tanımladı.

1905 yılında inşa edilen "Şubra Sarayı", Taif şehrinin arkeolojik simge yapılarından biri.

O zamanın yerel ve uluslararası ortamındaki çeşitli mimari tarzları birleştiren tasarımının zarafetiyle öne çıktı.

Kahire'nin Şubra semtinde inşa edilen saraylardan biri tarzında inşa edildiği için bu adı aldı.

Etrafı ağaçlarla çevrili, odaları ve tavanları ahşap oymalarla süslü saray dört kat, bunun yanında bir bodrum katı ve açık bahçeleri var.

Sarayın 150 odasının yanı sıra ortasında taştan sütunlar bulunan birbirine benzer dört cephesi bulunuyor.

Ana salonda ikinci kata uzanan, kaymaktaşı zeminli büyük bir çift ahşap merdiven yer alıyor.

Çoklu kimlik modeli

Sarayın pencereleri ve kapıları oymalı ahşaptan sanatsal dokunuşlarla yapılmış, ahşap tavanları dekoratif şekiller ve işlemelerle işlenmiş, yüzeyi Roma tarzı bir dekorasyonla taçlandırılmış.

Suudi tarihi araştırmacısı Halid El Hamidi, Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada, "Şubra Sarayı"nın öneminin, o dönemin yapı tarzının güzelliğini hâlâ koruyan tarihi arkeolojik saraylardan biri olmasından kaynaklandığını söyledi.

Hamidi, şunları söyledi:

Saray, Arap müteahhidin işçiliğini ve MS 18 ve 19'uncu yüzyıllarda Arap bölgesinde saraylar ve lüks evler inşa etmek için geçerli olan yapı tarzı olan Roma ve İslam tarzını birleştirmesini yansıtıyor. Söz konusu yapı tarzı, sarayın içindeki ve dışındaki kemerler, girişler, koridorlar ve köşelerini süsleyen sütun başlıklarıyla yapılıyor. Ayrıca bu yapı tarzında, İtalya'dan mermer, Doğu Asya'dan ise ahşap getirilerek Roma üslubu kullanıldı.

Hamidi, sarayın temellerinde, iç detaylarında ve kullanılan malzemelerde İslami inşaatın özgün yapısının öne çıktığını vurguladı.

Dolayısıyla taşlar, hafif malzemeler ve girdaplar yakınlardaki dağlardan, özellikle Taif'in kuzeyindeki, Vadi el Kayyim ve el Muleysa'daki Ebu Semen Dağları olarak adlandırılan dağlardan çıkarıldı çünkü bunlar en iyileri.

Saray hâlâ bu harika ve özenli harmanlamaya tanıklık ediyor.

Şerif Ali bin Avn Paşa, H. 1326'da inşa edilmesinden sonra Şubra Sarayı'nda ikamet etti (SPA)
Şerif Ali bin Avn Paşa, H. 1326'da inşa edilmesinden sonra Şubra Sarayı'nda ikamet etti (SPA)

Tarih boyunca Şubra Sarayı

Araştırmacı Hammad el Salimi ise bizimle yaptığı röportajda Şerif Ali bin Avn Paşa'nın H. 1326'da yani MS 1909 civarında inşa edilmesinden sonra Şubra Sarayı'nda yaşadığını açıkladı.

Kendisinden sonra Osmanlı Devleti'nin son padişahı olan Sultan Vahdeddin 6. Muhammed tahttan indirildikten sonra Hicaz'a gelmesinin ardından burada yaşadı.

Daha sonra Kral Abdülaziz el Suud burada yaşadı ve Kral Faysal yaz aylarında burayı Başbakanın karargahı yaptı.

Saray, 1950 yılında Savunma Bakanı Şehzade Mansur bin Abdülaziz tarafından, ardından Şehzade Mişal bin Abdülaziz döneminde ise Bakanlık karargahı olarak kullanıldı. Daha sonra Savunma Bakan Yardımcısı Prens Muteb bin Abdulaziz'in ofisi oldu. Daha sonra milli müze haline gelene kadar birkaç yıl Şehzade Sultan bin Abdülaziz'in makamının karargâhı olarak kullanıldı.

Sarayın koridorlarında diplomatik resepsiyonlar

Taif'teki antik saraylar araştırmacısı Dr. Ahmed el-Zehrani, Independent Arabia'ya verdiği röportajda, Şubra Sarayı'nın Roma karakterine göre inşa edilmiş olma ihtimalini reddetti.

Mimarisinin Mısır'da bulunan Şubra Sarayı tarzından ve Hicaz mimarisinden etkilendiğine inandığını ifade eden Zehrani, Kral Abdülaziz El Suud'un 1934'te İngiltere Tam Yetkili Temsilcisi Sir Andrew Ryan'ı burada kabul ettiğine dikkat çekti.

Merhum Suudi Kralı Faysal bin Abdülaziz burada liderler ve başkanlarla buluştu (SPA)
Merhum Suudi Kralı Faysal bin Abdülaziz burada liderler ve başkanlarla buluştu (SPA)

Kral Faysal, 1965 yılında sarayda İmam Hadi Abdurrahman El Mehdi, dönemin Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdünnasır'ın kişisel temsilcisi Hasan Sabri El Huli ve OAPEC Genel Sekreteri Dr. Eşref Lütfi ve örgütün ekonomi departmanı başkanı Dr. Francisco Parra ile görüşmeler yaptı.

Ayrıca Iraklı Bakan Cemil Abdulvehhab ile de görüştü. Ayrıca 1966'da Şubra Sarayı'nda aralarında Fransız, Kuveytli ve Ürdünlülerin de bulunduğu çok sayıda Krallığın büyükelçisini kabul etti.

Saraydan müzeye

H. 1408'de (MS 1986), Şubra Sarayı, Kral Fahd bin Abdülaziz'in hükümdarlığı döneminde antika ve miras müzesine dönüştürüldü.

Sarayın kuruluşunu, tanık olduğu tarihi ve siyasi aşamaları anlatan müzede taş aletler, çanak çömlek parçaları, kaya yazıtları ve yazılardan oluşan resimler koleksiyonu yer alıyor.

Aynı zamanda Taif gülü çıkarma gibi Taif'teki el sanatları ve endüstrilerle ilgili bir bölüm de içeriyor.

Saray Müzesi'nde eski eserler, yazıtlar ve çizimler taş kayaların üzerinde düzenli bir şekilde dizilerek ahşap raflara asılı şekilde muhafaza ediliyor.

Independent Arabia - Independent Türkçe


Zencefil, otoimmün hastalıklarda iltihabı azaltıyor

Zencefilin iltihap üzerinde olumlu etkisi olduğu belirtiliyor.
Zencefilin iltihap üzerinde olumlu etkisi olduğu belirtiliyor.
TT

Zencefil, otoimmün hastalıklarda iltihabı azaltıyor

Zencefilin iltihap üzerinde olumlu etkisi olduğu belirtiliyor.
Zencefilin iltihap üzerinde olumlu etkisi olduğu belirtiliyor.

Zencefil binlerce yıldır tıbbi amaçlarla kullanılsa da anti-inflamatuar etkileri üzerine yeterli sayıda araştırma bulunmuyor. Ancak yapılan bir çalışmada, zencefilin iltihaplanmaya neden olan beyaz kan hücrelerinin aktivitesini durdurma yeteneği nedeniyle bazı otoimmün hastalıkların tedavisine yardımcı olabileceği sonucuna ulaşıldı.

Çalışmanın yazarlarından olan, Aurora’daki Colorado Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden romatoloji Profesörü Dr. Kristen Demoruelle, her ne kadar zencefil uzun süredir çeşitli rahatsızlıklar için ev ortamında bir çare olarak kullanılıyor olsa da otoimmün hastalıkları olan kişiler üzerinde zencefil kökünün neden anti-inflamatuar etkilere sahip olduğunu açıklayan çok fazla araştırma yapılmadığını belirtti.

Şarku’l Avsat’ın EverydayHealth’ten aktardığına göre Dr. Demoruelle açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

Bazen takviyelere potansiyel sağlık yararları açısından daha az itibar ediliyor. Zira insanlar üzerinde tam olarak nasıl çalıştıklarını ayrıntılarıyla anlatan çalışmalar titizlikle yapılmıyor. Çalışmamızda yeni olan şey, zencefilin özellikle insanlarda anti-inflamatuar etkiye neden olduğunu göstermemiz oldu. Bu da inflamasyonu azaltmak için zencefil takviyelerinin kullanımını daha güçlü bir şekilde destekliyor.

Araştırmacılar zencefilin anti-inflamatuar etkilerini nasıl değerlendirdi?

22 Eylül’de JCI Insight dergisinde yayınlanan çalışma için araştırmacılar, zencefil takviyelerinin bağışıklık sistemi üzerindeki etkisini değerlendirmek için özellikle nötrofiller olarak bilinen beyaz kan hücrelerinin aktivitesini inceleyerek bir dizi laboratuvar testi gerçekleştirdi. Cleveland Clinic’e göre nötrofiller normal hareket ettiğinde vücudun enfeksiyonlarla savaşmasına yardım ediyor. Ancak aşırı aktif hale geldiklerinde birçok otoimmün hastalığın temelindeki iltihaba neden olabiliyorlar.

Bilim insanları öncelikle, antifosfolipid sendromu (APS) veya lupus olmak üzere iki otoimmün hastalıktan birine sahip olan farelere 6-gingerol (zencefilde bulunan bir antioksidan kimyasal) takviyesi verdiler. Zencefil takviyesi aldıktan sonra farelerde aşırı aktif nötrofillerin varlığına dair daha az belirti görüldü.

Daha sonra araştırmacılar dokuz sağlıklı gönüllüden bir hafta boyunca günde 20 miligram (mg) zencefil takviyesi almalarını istedi. Laboratuvar testleri, takviye zencefilin gönüllülerin bağışıklık sistemlerinin aşırı aktif nötrofillere yol açan hücresel süreçlere daha iyi direnç göstermesine yardımcı olduğunu ortaya koydu. Farelerde ve insanlarda zencefil takviyelerinin, nötrofil hücre dışı tuzağı (NET) oluşumu olarak bilinen ve beyaz kan hücrelerinin aşırı aktif hale gelmesine neden olan bir süreci bloke ettiği görüldü.

Johns Hopkins Medicine’a göre APS ve lupus da dahil olmak üzere birçok otoimmün hastalık, bağışıklık sistemindeki aşırı aktif beyaz kan hücreleri, bakteri veya virüs gibi yabancı istilacılarla karıştırdıkları sağlıklı hücrelere saldırdığında gelişiyor.

Demoruelle konuya dair şunları söyledi:

Aşırı aktif NET oluşumunun, romatoid artrit, antifosfolipid sendromu, lupus ve hatta Kovid-19 gibi bir dizi hastalıkla ilişkili inflamasyonda rol oynadığı belirtiliyor. Dolayısıyla, bulgularımız tam olarak hangi insanların zencefilin anti-inflamatuar etkilerinden yararlanabileceği konusunda odaklanmaya başlayabilir.

Çok fazla zencefil takviyesi almayın

Çalışma, otoimmün hastalıkları tedavi etmek için zencefil takviyeleri alınmasının güvenli veya etkili olup olmayacağı konusunda daha kapsamlı sonuçlara varmak için çok küçük ve ön hazırlık niteliğindeydi. Los Angeles’taki California Üniversitesi’nde klinik profesörü ve Doğu-Batı Tıp Merkezi direktörü Lawrence Taw, zencefil takviyelerinin her tür otoimmün hastalık için faydalı olacağının kesinliği bulunmadığını belirtti. Yeni çalışmaya katılmayan Dr. Taw şu açıklamada bulundu:

Tüm iltihaplar aynı değildir. Zencefil faydalı olmayabilir veya psoriatik artrit, inflamatuar barsak hastalığı ve dermatit gibi diğer inflamasyon türlerini ağırlaştırabilir. Zencefil takviyeleri kullanırken artan kanama riskine ve ayrıca kan incelticiler de dahil olmak üzere ilaçlarla olası etkileşimlere karşı dikkatli olmalısınız.

Taw, otoimmün bir hastalığınız varsa zencefil kullanmanın en güvenli yolunun bunu diyete eklemek ve iltihaplanmaya yardımcı olup olmadığına bakmak olduğunu belirtti.

New York City’deki NYU Langone Health’den klinik beslenme uzmanı Samantha Heller’in açıklaması ise şöyle oldu:

Zencefille yemek pişirmenin muhtemelen hiçbir zararı yoktur. Zira zencefil binlerce yıldır tıbbi olarak ve yemek pişirmede kullanılıyor. Zencefil özellikle anti-inflamatuar, antioksidan ve bulantı önleyici özellikleriyle bilinir. Taze, konserve edilmiş, salamura edilmiş, kurutulmuş veya öğütülmüş zencefilin yemeklere eklenmesi bir miktar da olsa şifa sağlayabilir.


Eleştirmenler Disney+'taki korku filmini övmeye doyamadı

Başroldeki Kaitlyn Dever, Dopesick'teki performansıyla En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Emmy adaylığı almıştı (Hulu)
Başroldeki Kaitlyn Dever, Dopesick'teki performansıyla En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Emmy adaylığı almıştı (Hulu)
TT

Eleştirmenler Disney+'taki korku filmini övmeye doyamadı

Başroldeki Kaitlyn Dever, Dopesick'teki performansıyla En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Emmy adaylığı almıştı (Hulu)
Başroldeki Kaitlyn Dever, Dopesick'teki performansıyla En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Emmy adaylığı almıştı (Hulu)

Korku filmi hayranlarını Disney+'ta iki türü birden harmanlayan heyecan verici bir yapım bekliyor. No One Will Save You, izleyicilere uzaylı saldırısı temasını sunarken aynı zamanda heyecanı yüksek tutan bir ev istilası filmi de veriyor.

No One Will Save You için eleştirmenlerden gelen ilk tepkiler son derece olumlu. Sinema yazarları, filmi hem yazan hem de yöneten Brian Duffield'in uzaylı istilasını ele alış tarzına bayıldı.

CinemaBlend'den Eric Eisenberg, mükemmele yakın bulduğu filme 5 üzerinden 4,5 yıldız verdi. "Kaitlyn Dever, filmde neredeyse hiç diyalog olmadığı için şimdiye kadarki en zorlu rolünü üstleniyor ve bunu altından başarıyla kalkıyor" diyen Eisenberg, şöyle devam etti:

Yüksek konseptli bir bilimkurgu korku filmi. Tek başına yaşayan, toplumdan soyutlanmış bir kahramanı dehşete düşüren eski tarz gri uzaylılar ve müthiş sürprizlerle dolu, daimi korkunun olağanüstü uygulaması. Aynı zamanda Kaitlyn Dever'ın çarpıcı performansından güç alan minimalist bir karakter çalışması ve kederin büyüleyici keşfi. Bir harika ve orijinal tür filmleri için büyük bir kazanç.

"Bu film boş durmuyor"

SlashFilm'den Chris Evangelista filme 10 üzerinden 7 puan verirken, ekrana hükmetmeyi başardığı için Kaitlyn Dever'ı tebrik ediyor. Eleştirmene göre izleyicilerin heyecanın başlaması için uzun süre beklemesine gerek yok:

Bu film boş durmuyor millet! Zemini hazırladıktan sonra uzaylı istilasının ortasına itilerek başlıyoruz. Ancak bu, çoğu filmin genellikle sergilediği büyük ölçekli, şehri yok eden türden bir uzaylı faaliyeti değil. Bu daha samimi bir olay. Bu, ekonomik film yapımcılığının en iyi örneği. Duffield'ın hakkını teslim etmek gerek; ne yaptığını biliyor.

Punch Drunk Critics'ten Travis Hopson, filmdeki diyalog eksikliğinin sadece bir hile olmadığını, keyifli bilimkurguya ürkütücü bir katman eklediğini ve Brian Duffield'in en iyilerden biri olduğunu kanıtladığını söyleyerek No One Will Save You'ya 5 üzerinden 3,5 yıldız veriyor.

Tek kelime etmeden bütün bir filmi anlatabilecek kadar etkileyici pek fazla oyuncu yoktur. Neyse ki Duffield'ın elinde, en ufak yüz ifadesiyle çoğu kişinin tüm vücuduyla söyleyebileceğinden daha fazlasını söyleyebilen Kaitlyn Dever var. Duffield da boş durmuyor. Onu erkenden ve sık sık duygusal sıkıntıya sokuyor.

"Sesi sonuna kadar açın"

Bloody Disgusting'den Meagan Navarro bu film için izleyicilerin ışıkları kısmasını ve sesi sonuna kadar açmasını öneriyor:

Adrenalini sürekli yüksek tutan sadece yoğun aksiyon değil, Joe Trapanese'in müziği ve Will Files'la Chris Terhune'un tedirgin edici ses tasarımı. Aksiyon sahneleri ve sizi etkili bir şekilde bu dünyanın içine çeken ses tasarımı sayesinde, diyalog eksikliği ana temaya dramatik bir ağırlık katıyor.

"Büyüleyici"

Gizmodo'dan Germain Lussier da filmle ilgili şöyle yazdı:

No One Will Save You, Kaitlyn Dever'ın başrolde olduğu, şaşırtıcı, zorlama olmayan bir uzaylı istilası filmi. Küçük ama görsel efektler sayesinde asla öyle hissettirmiyor ve hikaye sizi sonuna kadar tahmin etmeye devam ediyor. Heyecan verici. Büyüleyici.

Hulu yapımı No One Will Save You, Disney+'ta halen yayında.

Independent Türkçe


Yeni dizideki karakter kanıtladı: John Wick 5'in Keanu Reeves'e ihtiyacı yok

The Continental'da başroldeki Colin Woodell'de Ben Robson ve Nhung Kate'in yanı sıra 67 yaşındaki Mel Gibson, Ayomide Adegun ve Katie McGrath eşlik ediyor (Peacock/Lionsgate)
The Continental'da başroldeki Colin Woodell'de Ben Robson ve Nhung Kate'in yanı sıra 67 yaşındaki Mel Gibson, Ayomide Adegun ve Katie McGrath eşlik ediyor (Peacock/Lionsgate)
TT

Yeni dizideki karakter kanıtladı: John Wick 5'in Keanu Reeves'e ihtiyacı yok

The Continental'da başroldeki Colin Woodell'de Ben Robson ve Nhung Kate'in yanı sıra 67 yaşındaki Mel Gibson, Ayomide Adegun ve Katie McGrath eşlik ediyor (Peacock/Lionsgate)
The Continental'da başroldeki Colin Woodell'de Ben Robson ve Nhung Kate'in yanı sıra 67 yaşındaki Mel Gibson, Ayomide Adegun ve Katie McGrath eşlik ediyor (Peacock/Lionsgate)

Görevimiz Tehlike filmlerini Tom Cruise olmadan hayal etmek ne kadar zorsa, John Wick serisini de Keanu Reeves'siz düşlemek zor. 

John Wick 4'te karakterin ölümünün ardından serinin 5. filmde nasıl ilerleyeceğini tahmin etmek güç.

Ancak izleyiciler henüz Wick'e tamamen veda etmek zorunda değil çünkü Reeves, Ana de Armas'ın başrolünü üstleneceği Ballerina adlı spinoff'ta konuk oyuncu olarak yer alacak. 

Serinin Wick olmadan nasıl ilerleyeceğine dair gerçek test, genç Winston'ın 70'lerin sonlarında katillerin kaldığı otelin müdürü olmasını anlatan The Continental adlı prequel'le (orijinal yapımdaki olayların öncesini anlatan film ya da dizi) geliyor. 

Dizi, filmlerin tarzına ve şık aksiyon sahnelerine sahip ancak Wick'in kendisi görünürde yok. Bununla birlikte, ilk bölümde benzer rolü üstlenen başka bir karakter var.

*Buradan sonrası spoiler içerir, bizden uyarması*

The Continental'ın ilk bölümü, serinin alametifarikası olan "Gun Fu" koreografisinin bolca kullanıldığı ve kısa sürede kanlı bir çatışmaya dönüşen soygun sahnesiyle açılıyor. 

Uzun saçları, kirli sakalı ve insanları kafalarından vurmaya olan düşkünlüğüyle Ben Robson'ın canlandırdığı Frankie, John Wick'in bıraktığı boşluğu biraz olsun dolduruyor. 

Wick gibi Frankie de Nhung Kate'in canlandırdığı eşi Yen'le birlikte olmak için işi bırakıyor. Vietnam'da savaşmış, askeri bir geçmişi ve çok sayıda dövmesi var. 

Dizi yapımcılarının cesur hamlesi

Frankie, Wick'ten çok daha konuşkan ve tekinsiz, bu da onun Reeves'in karakterinden farklı olduğunu hissettirmeye yardımcı oluyor.

John Wick'in yerine geçecek biri olarak konumlandırılsa da dizi ilk bölümün sonunda Frankie'yi öldürerek eleştirmenlere göre cesur bir hamle yapıyor.

Frankie'nin ölümü, kardeşi Winston'ı Continental'ın acımasız yöneticisi Cormac'ı alaşağı etmek için intikam yoluna sokuyor.

John Wick esintileri

Dizi yapımcılarının Frankie'yi hem görünüş hem de hikayedeki işlevi açısından John Wick'ten esinlenerek tasarladığı dikkat çekiyor. 

Frankie, serinin dünyasında ilgi çekici yeni bir kahraman yaratmanın mümkün olduğunu ve Reeves'in olası bir John Wick 5'te yer almamaya karar vermesi halinde bunun serinin sonu anlamına gelmeyebileceğini gösterdi.

The Continental, pek çok yönden Wick'i andıran Frankie'nin kardeşi Winston'la arasındaki bağı da gözler önüne serdi. Bu da Winston ve Wick'in, John Wick filmlerindeki yakınlığını çok daha anlamlı kıldı.

Independent Türkçe


Antarktika'da araştırmacıların şort giymesine sebep olan sıcakların nedeni belli oldu

(AA)
(AA)
TT

Antarktika'da araştırmacıların şort giymesine sebep olan sıcakların nedeni belli oldu

(AA)
(AA)

ABD'de yapılan bir araştırmada, Antarktika'daki Concordia istasyonunda 18 Mart 2022'de sıcaklığın neredeyse sıfırın altında 11,5 santigrat dereceye yükselmesine neden olan anormal sıcaklık dalgasının sebepleri ele alındı.

Araştırma, mevsim normallerinin yaklaşık sıfırın altında 49 santigrat derece olduğu bölgede bazı araştırmacıların şort giymesine sebep olan sıcak hava dalgasında, iklim değişikliğinin etkisinin az olduğunu gösterirken, asıl sebebin bölgenin doğal değişkenliği olduğunu ortaya koydu.

Aradaki farkın ölçülmesi için bir simülasyon oluşturan araştırmacılar, iklim değişikliğinin etkisinin yalnızca 2 derece civarında gerçekleştiğini belirlerken, söz konusu sıcaklık dalgasının Avustralya'dan sıcak ve nemli hava getiren olağandışı bir hava durumundan kaynaklandığını kaydetti.

Araştırmanın sonuçları, İlerleyen Dünya ve Uzay Bilimi (AGU) dergisinde yayımlandı.


El-Ula Valiliği Kraliyet Komisyonu ve UNESCO’dan işbirliği anlaşması

Anlaşma mirası, eğitimi, kapasite geliştirmeyi, doğayı ve yaratıcı sanatları korumayı amaçlıyor (Şarku’l Avsat)
Anlaşma mirası, eğitimi, kapasite geliştirmeyi, doğayı ve yaratıcı sanatları korumayı amaçlıyor (Şarku’l Avsat)
TT

El-Ula Valiliği Kraliyet Komisyonu ve UNESCO’dan işbirliği anlaşması

Anlaşma mirası, eğitimi, kapasite geliştirmeyi, doğayı ve yaratıcı sanatları korumayı amaçlıyor (Şarku’l Avsat)
Anlaşma mirası, eğitimi, kapasite geliştirmeyi, doğayı ve yaratıcı sanatları korumayı amaçlıyor (Şarku’l Avsat)

Suudi Arabistan’da El-Ula Valiliği Kraliyet Komisyonu (RCU) ve Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), 2021’de Paris’te imzalanan uzun vadeli anlaşmanın öngördüğü gibi, gelecekteki kültürel programların etkinleştirilmesine yönelik ikinci aşama anlaşması imzaladı.

Söz konusu anlaşma, entegre kültürel programı ve UNESCO ile Krallıklar Enstitüsü işbirliğiyle Eski Eserleri Koruma Burs Programı’nın geliştirilmesi gibi iki ana projeye odaklanıyor.

sdf
Ula Vizyonu, UNESCO da dahil olmak üzere uluslararası ortaklıkları güçlendirmeyi amaçlayan 2030 Vizyonu’na dayanıyor (Şarku’l Avsat)

RCU ve UNESCO arasındaki entegre kültürel program, Ula’daki sürdürülebilir kalkınma planı için kültürel mirasın varlığını arttırmanın yanı sıra yetenekler oluşturmak ve uluslararası ilişkileri geliştirmek amacıyla çalışırken teknik destek sağlayacak.

Program, önümüzdeki iki yıl boyunca, Ula’da sürdürülebilir alanlar inşa etmekle beraber, kültürel ve sosyal etkileşime dayalı bir kalkınma modeli oluşturmada miras ve yaratıcılığın oynayabileceği role odaklanacak.

xcsd
Yeni anlaşma aynı zamanda Eski Eserleri Koruma Burs Programını da geliştirecek (Şarku’l Avsat)

Ula Vizyonu, UNESCO da dahil olmak üzere uluslararası ortaklıkları stratejik bir şekilde güçlendirerek eğitim, kültür ve bilimin teşvik edilmesini amaçlayan 2030 Vizyonu’na dayanıyor.


90 yaşındaki Michael Caine uzun yaşamın sırrını verdi: Genç bir eş

(AFP)
(AFP)
TT

90 yaşındaki Michael Caine uzun yaşamın sırrını verdi: Genç bir eş

(AFP)
(AFP)

Sör Michael Caine, uzun bir yaşam sürmenin üç "sırrını" paylaştı.

90 yaşındaki oyuncu, hayatını kaybetmiş Glenda Jackson'la oynadığı The Great Escaper adlı dram filminde yakında izlenebilir. Filmde Caine, Normandiya Çıkarması'nın başlangıç günü anısına Fransa'da yapılan kutlamalara katılmak için Britanya'daki bakımevinden kaçan bir II. Dünya Savaşı gazisini canlandırıyor.

Filmin tanıtımı için Daily Mail'a verdiği röportajda Caine'e uzun bir yaşamın anahtarının ne olduğunu düşündüğü soruldu.

Oyuncu, "Daha genç eşler, abur cubur tüketmemek ve hep spor ayakkabı giymek" dedi.

Ve düşmemeye dikkat etmelisiniz.

Caine 1973'ten beri eski oyuncu ve manken Shakira Caine'le (eski adıyla Shakira Baksh) evli. 76 yaşındaki Shakira, Caine'den 14 yaş küçük.

Röportajın başka kısımlarında Caine, zorunlu askerlikten yakınlık koordinatörlerine kadar her şey hakkında düşüncelerini aktardı.

Oyuncu, gençlere zorunlu askerliğin geri getirilmesi gerektiğini düşündüğünü söyledi.

Caine de zorunlu askerliğini orduda, II. Dünya Savaşı sonrası Batı Almanya'nın Iserlohn kasabasında görev yaparak ve Kore'de çatışmalara katılarak tamamlamıştı.

Caine "Bence her genç erkek bunu yapmaya zorlanmalı" dedi.

Bu sizi gerçekten adam ediyor.

Oyuncu "Ben ancak ordudan ayrıldıktan sonra oyuncu oldum. 9 yıl boyunca repertuar tiyatrosunda çalıştım, sonra bir filmde oynadım ve 'Lanet olsun! Filmleri daha çok seviyorum' dedim. Parayı ve diğer şeylerin hepsini sevdim" diye ekledi.

Röportajın ilerleyen bölümlerinde Caine, seks ya da mahremiyet içeren diğer davranışların yer aldığı sahneleri çekerken oyuncuların rahatlığını ve rızasını sağlama amacıyla film ve TV setlerinde istihdam edilen uzmanlar, yani yakınlık koordinatörleri hakkındaki düşüncelerini dile getirdi.

Artık sektörde yaygın bir hal alan bu uygulama, oyunculuk sürecini olumsuz etkilediğini savunan Sör Ian McKellen ve Sean Bean gibi oyuncuların eleştirilerine maruz kalıyor.

Yakınlık koordinatörleri hakkında sorulan soruyu Caine, "Gerçekten mi? Ciddi misiniz? Nedir bunlar? Benim zamanımda hiç böyle şeyler yoktu" diye yanıtladı.

Tek söyleyebileceğim, Tanrı'ya şükür ki 90 yaşındayım ve artık sevgili rolü oynamıyorum. Benim zamanımda bir aşk sahnesini öylece çekerdiniz ve kimse karışmadan devam ederdiniz. Her şey değişti.

Önceki günlerde Netflix dizisi Sex Education'da çalışan, önde gelen bir yakınlık koordinatörü bu mesleğe yönelik eleştirileri ele alarak oyuncuların, bu koordinatörlerin setteki varlığını benimsemede neden isteksiz olabileceğini "anladığını" belirtmişti.

The Great Escaper, 6 Ekim'de Birleşik Krallık'ta gösterime giriyor.

Independent Türkçe


Suudi Arabistan Veliaht Prensi ‘Soudah Zirvesi’ projesinin ana planını açıkladı

Soudah Zirvesi projesi, turizm sektörüne niteliksel bir katkı sağlayacak, Suudi Arabistan’ın kültürel yönünü öne çıkaracak ve ülkenin küresel bir turizm merkezi olmasına katkıda bulunacak (SPA)
Soudah Zirvesi projesi, turizm sektörüne niteliksel bir katkı sağlayacak, Suudi Arabistan’ın kültürel yönünü öne çıkaracak ve ülkenin küresel bir turizm merkezi olmasına katkıda bulunacak (SPA)
TT

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ‘Soudah Zirvesi’ projesinin ana planını açıkladı

Soudah Zirvesi projesi, turizm sektörüne niteliksel bir katkı sağlayacak, Suudi Arabistan’ın kültürel yönünü öne çıkaracak ve ülkenin küresel bir turizm merkezi olmasına katkıda bulunacak (SPA)
Soudah Zirvesi projesi, turizm sektörüne niteliksel bir katkı sağlayacak, Suudi Arabistan’ın kültürel yönünü öne çıkaracak ve ülkenin küresel bir turizm merkezi olmasına katkıda bulunacak (SPA)

Suudi Arabistan Soudah Geliştirme Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı olan Veliaht Prens Muhammed bin Selman, ülkenin en yüksek zirvesinde lüks bir dağ turizmi destinasyonu geliştirmeyi hedefleyen ‘Soudah Zirvesi’ (Soudah Peaks) projesini geliştirmeye yönelik ana planı başlattı.

Soudah bölgesinden ve Rijal Almaa’nın bazı bölgelerine kadar uzanan ‘Soudah Zirvesi’ adı verilen proje kapsamında, ülkenin güneybatısındaki Asir bölgesinde deniz seviyesinden 3 bin 15 metre yükseklikte lüks bir dağ turizmi destinasyonu oluşturulacak.

Asir bölgesinin kalkınma stratejisi ‘Qimam ve Shem’i destekleyen proje, Kamu Yatırım Fonu’nun (PIF) turizm, konaklama ve eğlence gibi hayati sektörleri genişleterek ekonomiyi çeşitlendirme çabalarının önemli bir parçası.

Veliaht Prens projeye ilişkin bugün yaptığı açıklamada, Soudah Zirvesi’nin doğal çevreyi, kültürel ve miras zenginliğini korurken, benzeri görülmemiş bir yaşam deneyimi sunarak lüks dağ turizminde yeni bir dönemi temsil ettiğini belirtti.

Muhammed bin Selman, projenin kümülatif gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYİH) 29 milyar riyalden fazla artmasına yardımcı olarak ve doğrudan ve dolaylı olarak binlerce kişiye istihdam sağlayarak, 2030 Vizyonu hedeflerine ulaşılmasına, turizm ve eğlence sektörünün geliştirilmesine ve ekonomik büyümenin desteklenmesine katkı sağlayacağını dile getirdi.

Veliaht Prens açıklamasını şu ifadelerle sürdürdü;

Projeye ilişkin genel plan, gelir kaynaklarının çeşitlendirilmesinin yanı sıra uluslararası ve yerel yatırımlar için cazip bir ekonomi inşa edilmesine katkıda bulunacak şekilde çevreyi, doğal kaynakları ve miras kaynaklarını gelecek nesiller için korumaya yönelik küresel çabaları harekete geçirme çabamızı teyit ediyor. Soudah Zirvesi, -Allah’ın izniyle- Suudi Arabistan’daki turizm sektörüne önemli bir katkı sağlayacak, ülkenin kültürel yönünü öne çıkaracak ve küresel bir turizm merkezi haline gelmesini sağlayacak. Ziyaretçiler, Soudah Zirvesi’nin güzelliğini keşfetme, zengin kültürünü ve mirasını keşfetme ve yerel halkın otantik misafirperverliğini deneyimleme fırsatına sahip olacak.

Soudah Zirvesi projesi, 2033 yılına kadar yıl boyunca iki milyondan fazla ziyaretçiye üst düzey lüks konaklama hizmetleri sunmayı hedefliyor.

Projenin ana planı, yerel geleneksel ve mimari tarzları yansıtacak şekilde tasarlanırken, bölgenin hem kültürel, hem de peyzaj mirası tanıtılacak.

Destinasyon, Tahlal, Sahab, Sabrah, Jareen, Rijal ve Es-Sahratu’l Hamra gibi 6 ana bölgeye ev sahipliği yapacak.

Bu bölgelerden her biri oteller, lüks dağ tatil köyleri, dağ evleri, villalar, birinci sınıf malikane sitelerinin yanı sıra spor, macera, sağlıklı yaşam ve kültüre yönelik açık hava etkinlikleri de dahil olmak üzere birinci sınıf bir dizi tesisi içerecek.

Proje kapsamında, 2033 yılına kadar 2 bin 700 otel odası, bin 336 konut ve 80 bin metrekare ticari alan geliştirilecek.

Üç ana aşamadan oluşan ana planda, ilk aşamanın 2027 yılında tamamlanması bekleniyor. İlk aşama 940 otel odası, 391 konut ve 32 bin metrekare ticari alanın geliştirilmesini içeriyor.

Soudah Zirvesi projesi, 627 kilometrekareden fazla bir alana yayılan ve yerleşim alanı yüzde 1’ini aşmayan geniş bir orman ve dağ alanı üzerinde yer alıyor.

Bu, Soudah Geliştirme Şirketi’nin çevrenin korunması ve üst düzey sürdürülebilirlik standartlarına bağlılığının ve Yeşil Suudi Arabistan Girişimi’nin geliştirilmesindeki aktif rolünün altını çiziyor.

Tamamı PIF’e ait olan Soudah Geliştirme Şirketi, Suudi Arabistan’da benzersiz, lüks bir dağ turizmi destinasyonu yaratma misyonunu kararlılıkla sürdürüyor.


Netflix'in rekortmen dizisi One Piece'te heyecanlandıran gelişme

One Piece, Netflix'teki ilk haftasında Wednesday ve Stranger Things'i geride bırakarak 84 ülkede en çok izlenen dizi olmuştu (Netflix)
One Piece, Netflix'teki ilk haftasında Wednesday ve Stranger Things'i geride bırakarak 84 ülkede en çok izlenen dizi olmuştu (Netflix)
TT

Netflix'in rekortmen dizisi One Piece'te heyecanlandıran gelişme

One Piece, Netflix'teki ilk haftasında Wednesday ve Stranger Things'i geride bırakarak 84 ülkede en çok izlenen dizi olmuştu (Netflix)
One Piece, Netflix'teki ilk haftasında Wednesday ve Stranger Things'i geride bırakarak 84 ülkede en çok izlenen dizi olmuştu (Netflix)

Oscar ödüllü Jamie Lee Curtis, Netflix'in canlı aksiyon uyarlaması One Piece'te Dr. Kureha'yı canlandırma istediğini bir kez daha paylaştı.

Curtis geçen hafta sonu Instagram'da hayranlarının kendisini Dr. Kureha rolünde resmettiği çizimleri paylaştı. 64 yaşındaki Curtis, şöyle yazdı:

Sinema ve Televizyon Yapımcıları Birliği'nin açgözlülüğüne karşı başlatılan grev adil bir sözleşmeyle düzeltildiğinde One Piece'te Doktor Kureha olmak için lobi yapacağım.

Paylaşım kısa sürede dizi sorumlusu Matt Owens'ın dikkatini çekti ve Curtis'in Dr. Kureha rolünü üstlenmesine destek veren bir yorumda bulundu.

"Lobi yapmana gerek yok" diyen Owens, şu ifadeleri kullandı:

Hak ettiğimizi aldıktan ve işimize döndükten sonra konuşalım!

Jamie Lee Curtis One Piece'teki karakterleri oynama arzusunu ilk kez dile getirmiyor. Korku klasiği Halloween'in yıldızı, daha önce 2021'de San Diego Comic Con panelinde Nico Robin'i canlandırma arzusunu dile getirmiş ancak aralarındaki yaş farkının onu oynamasını zorlaştıracağını belirtmişti.

Amerikalı oyuncu bunun yerine ilgisini Dr. Kureha'ya çevirdi ve karakterle kızı Ruby sayesinde tanıştığını söyledi. 

Dr. Kureha, Luffy'nin ekibinin bir üyesine akıl hocalığı yaparak One Piece'te önemli bir figür olacak. Tony Tony Chopper, 2. sezonda ortaya çıktığında, onu hikayede önemli bir rol oynamaya iten Kureha olacak.

Eiiçiro Oda'nın yazdığı ve ilk olarak 1997'de yayımlanan manga serisi One Piece'in şu an itibariyla toplam 106 cildi bulunuyor. 

Netflix dizisi, Oda'nın eserinin 1999'da anime serisine dönüştürülmesinin ardından ikinci büyük uyarlama olma özelliğini taşıyor. Gizemli One Piece'i bulmaya çalışan Monkey D. Luffy ve korsan ekibinin hikayesi o zamandan beri dünya çapında bir fenomen haline geldi.

Öte yandan Hollywood'da senaristlerin başlatıp oyuncuların da katıldığı grevi sonlandırmak için yapılan görüşmelerde ön anlaşma sağlandı. Ancak yaklaşık 5 aydır süren ve şimdilik askıya alınan grevin sona erebilmesi için Amerika Yazarlar Birliği (WGA) üyelerinin de anlaşmayı kabul etmesi gerekiyor.

Independent Türkçe