Arma 3'ün geliştiricisi: Oyunu sahte haberlerde kullanmayın

Savaş simülasyon oyununun görüntüleri, Rusya-Ukrayna savaşı ve Pençe-Kılıç Harekatı'nın başlamasıyla da sosyal medyada sıkça kullanılmıştı

Savaş simülasyon oyunu Arma 3, 2013'te yayımlandı (Bohemia Interactive)
Savaş simülasyon oyunu Arma 3, 2013'te yayımlandı (Bohemia Interactive)
TT

Arma 3'ün geliştiricisi: Oyunu sahte haberlerde kullanmayın

Savaş simülasyon oyunu Arma 3, 2013'te yayımlandı (Bohemia Interactive)
Savaş simülasyon oyunu Arma 3, 2013'te yayımlandı (Bohemia Interactive)

Bohemia Interactive, taktiksel savaş oyunu Arma 3'ün görüntülerinin sık sık sahte haberlerde kullanılmasıyla ilgili iki gün önce açıklama yaptı. Çekya merkezli şirket durumdan memnun olmadıklarını bildirdi.
24 Şubat'ta başlayan Rusya-Ukrayna savaşından sonra çatışmalarda çekildiği belirtilen ancak Arma 3'e ait olan görüntüler internette sık sık dolaşıma girdi.
Video oyunun görüntüleri daha önce de Afganistan ve Suriye'deki çatışmalarda kaydedildiği iddiasıyla sıkça paylaşılıyordu.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 19 Kasım'da başlattığı Pençe-Kılıç Harekatı'nın ardından da sosyal medyada Arma 3 görüntüleri paylaşıldı. Irak ve Suriye'nin kuzeyinde düzenlenen operasyona ait olduğu iddia edilen oyun sahnesi sosyal medyada yer aldı.
YouTube hesabından konu hakkında bir video paylaşan Arma 3'ün geliştiricisi Bohemia Interactive, "oyun içi görüntü"yle "tipik sahte görüntü"yü karşılaştırdı.

Bu rehberde sahte görüntülerde düşük çözünürlük, titreyen kamera, gece görüntüleri, ses ve insan eksikliği ve gerçekçi görünmeyen araçla üniforma gibi detaylar yer aldığına dikkat çekildi.
Şirketin halkla ilişkiler yöneticisi Pavel Křižka şöyle konuştu:
"Arma 3'ün modern savaş çatışmalarını bu kadar gerçekçi bir şekilde simüle etmesi gurur verici olsa da gerçek savaş görüntüleriyle karıştırılmasından ve savaş propagandası olarak kullanılmasından kesinlikle memnun değiliz."
Oyunun hem geçmişte hem de şu an sahte haberler için kullanıldığını vurgulayan Křižka, görüntülerin kaldırılması için sosyal medya platformlarıyla çalıştıklarını ancak bunun yetersiz kaldığını açıkladı:
"Kaldırılan her videoyla birlikte her gün 10 video daha yükleniyor."
Křižka Reuters ve AFP gibi basın kuruluşlarıyla çalışmanın sahte haberle mücadelenin en iyi yolu olduğunu bildirdi.
Independent Türkçe, NME, Gizmodo, AA



Eski İngiltere Başbakanı Johnson, milletvekilliğinden istifa etti

Eski İngiltere Başbakanı Boris Johnson (AFP)
Eski İngiltere Başbakanı Boris Johnson (AFP)
TT

Eski İngiltere Başbakanı Johnson, milletvekilliğinden istifa etti

Eski İngiltere Başbakanı Boris Johnson (AFP)
Eski İngiltere Başbakanı Boris Johnson (AFP)

Johnson, Ayrıcalıklar Komitesi'nin, İngiliz parlamentosunu partiler konusunda "kasıtlı veya sorumsuzca" yanıltıp yanıltmadığına ilişkin soruşturma raporu yayımlanmadan önce "derhal" milletvekilliğinden istifa ettiğini duyurdu.

Rapor henüz yayınlanmadı ancak Johnson'ın raporun bir kopyasını aldığı biliniyor.

Eski Başbakan Johnson, istifa mektubunda, iktidardaki Muhafazakar Parti üyesi olarak temsil ettiği Uxbridge ve South Ruislip seçim bölgesi milletvekilliğinden ayrıldığını açıkladı.

Johnson, mektubunda, "Ayrıcalıklar Komitesi'nden aldığım bir mektupta, beni parlamentodan uzaklaştırmak için aleyhimdeki davaları kullanmaya kararlı olduklarını açıkça belirttiler." ifadesini kullandı.

Seçim bölgesinden ayrılacağı için çok üzgün olduğunu dile getiren Johnson, hem belediye başkanı hem de milletvekili olarak seçmenlerine hizmet etmenin kendisi için büyük bir onur olduğunu kaydetti.

Johnson, komitenin, parlamentoyu "kasıtlı veya sorumsuzca yanlış yönlendirdiğime dair hala en ufak bir kanıt sunmadığını" öne sürdü.

Öte yandan, Boris Johnson, başından beri komitenin amacının, gerçekler ne olursa olsun kendisini suçlu bulmak olduğunu iddia etti.

Tepki çeken partiler

İngiltere'de polis, 2020 ve 2021'de Kovid-19 kısıtlamalarının ihlal edildiği öne sürülen 12 olayla ilgili haberlerin ardından geçen sene başında soruşturma başlatmıştı.

Soruşturma kapsamında Johnson'a kendi doğum günü partisine katılmaktan para cezası verilmişti.

Dönemin Başbakanı Johnson, Kovid-19 kurallarını ihlal ettiği gerekçesiyle aldığı para cezasının ardından 12 Mayıs'ta özür dilemiş ancak görevinden istifa etmeyeceğini açıklamıştı.

Polis soruşturmasının ardından kıdemli müsteşar Sue Gray de partilerle ilgili raporunu yayımlamıştı. Raporda, Kovid-19 kısıtlamalarının sürdüğü dönemde Başbakanlıkta düzenlenen partilerin çoğunda kuralların ihlal edildiği, temizlik ve güvenlik personelinin de "kabul edilemez" bir muameleyle karşı karşıya kaldığı bildirilmişti.

Raporda, o dönem Başbakanlıkta yapılan birçok etkinliğin düzenlenmesine izin verilmemesi gerektiğine işaret edilerek, endişelerini dile getiren personele de saygı gösterilmediği kaydedilmişti.

Johnson, 21 Mart'ta yaptığı açıklamada, Kovid-19 salgını sırasında Başbakanlıkta karantina kurallarını ihlal eden partilere katılımıyla ilgili parlamentoyu yanılttığını kabul etmiş, ancak bunu "kasıtlı" yapmadığını savunmuştu.

 


AB'nin üzerinde anlaşmaya vardığı yeni göç ve sığınmacı planı ne anlama geliyor?

2022'de AB ülkelerine gelen düzensiz göçmen sayısı 330 bine yükselerek 2016'dan sonraki en yüksek seviyeye ulaşmıştı (Reuters)
2022'de AB ülkelerine gelen düzensiz göçmen sayısı 330 bine yükselerek 2016'dan sonraki en yüksek seviyeye ulaşmıştı (Reuters)
TT

AB'nin üzerinde anlaşmaya vardığı yeni göç ve sığınmacı planı ne anlama geliyor?

2022'de AB ülkelerine gelen düzensiz göçmen sayısı 330 bine yükselerek 2016'dan sonraki en yüksek seviyeye ulaşmıştı (Reuters)
2022'de AB ülkelerine gelen düzensiz göçmen sayısı 330 bine yükselerek 2016'dan sonraki en yüksek seviyeye ulaşmıştı (Reuters)

Avrupa Birliği, üzerinde yıllardır tartışılan birliğin yeni göç ve sığınma kurallarıyla ilgili anlaşmaya vardı.

Lüksemburg'da yaklaşık 12 saatlik yoğun bir müzakere trafiğinin yaşandığı AB İçişleri Bakanları toplantısından çıkan anlaşma, Avrupa Birliği'nin göç politikasında radikal reformlar öngörüyor.

Lüksemburg'daki görüşmelere başkanlık eden İsveç Göç Bakanı Maria Malmer Stenergard anlaşmayı, "Bunları söylemek için burada oturduğuma inanamıyorum ama sığınma başvurularına genel yaklaşım, göç yönetimi ve sığınma sürecine ilişkin düzenlemeler konusunda anlaşmaya vardık" ifadelerini kullandı.

AB yetkilileri anlaşma sürecini bir "maraton", anlaşmayı ise "tarihi" olarak niteledi. Uzun yıllardır üye ülkeler arasında anlaşmazlıklara neden olan göç konusu hakkındaki görüşmeler bir süredir tıkanmış durumdaydı ve blok içinde çözümsüz bir konu olarak görülüyordu.

Polonya ve Macaristan anlaşmanın aleyhinde oy kullanırken, Bulgaristan, Malta, Litvanya ve Slovakya ise çekimser kaldı.

Anlaşmanın kabulüne dair oy birliği sağlanamasa da, nitelikli çoğunluk ilkesi gereği anlaşma tamamlanmış oldu.

İçişleri Bakanları tarafından varılan anlaşmanın ardından düzenlemeyle ilgili Avrupa Parlamentosu'nda görüşmelerin başlaması bekleniyor. Parlamentodaki görüşmelerin ardından yeni göç planının haziranda yapılacak seçimler öncesinde yasalaşma şansı bulunuyor.

Yeni göç anlaşması ne öngörüyor?

AB İçişleri Bakanları toplantısında varılan anlaşmanın birçok ülkenin tavizleriyle gerçekleştiği belirtiliyor.

Bunlardan ilki, AB'ye gelen göçün giriş noktasındaki ülkeler olan İtalya, Yunanistan ve Malta'nın göçmenler için istediği "zorunlu yeniden yerleştirme" uygulamasından vazgeçmesi oldu.

Bunun yerine anlaşmaya üye ülkelerin kabul etmek istemedikleri her göçmen için 20 bin euro ödeme yapması şartı kondu. Üye ülkeler tarafından yapılan ödemelerin ortak bir AB fonunda biriktirilerek, göçün esas nedenleriyle mücadeleye ilişkin projelerde değerlendirilmesi kararlaştırıldı.

Yeni sistem göçmenlerin ülkelere göre dağılımına nüfus ve milli gelir bazlı bazı kotalar getiriyor ve AB'ye giriş yapılan ülkelere diğer üyelerden yardım istemeden önce belirli sayıda göçmenin işlemlerini yapma şartı koyuyor.

Yeni anlaşma ayrıca AB ülkelerine yapılan tüm sığınma başvurularının 6 ay içinde sonuçlandırılmasını öngörüyor.

Başvuruları kabul edilmeyen göçmenler nereye gönderilecek?

AB'nin yeni göç ve sığınmacı kurallarının belirlendiği toplantıdaki en önemli başlıklardan biri AB'ye yaptıkları sığınma başvurusu kabul görmeyen göçmenlerin nereye gönderileceği konusuydu.

Konuyla ilgili son dakikada alınan kararla, göçmenlerin hangi ülkeye gönderileceği kararı, göçmeni gönderecek ülkenin kendisine bırakıldı. Bir başka deyişle bu konuda AB düzeyinde bir karar alınmayacak.

Sığınmacı başvurusu kabul edilmeyen bir göçmen, başvuru yaptığı ülke tarafından "güvenli" olarak tanımlanan bir diğer ülkeye gönderilebilecek. Ancak üye ülkenin, göçmenle göçmenin gönderileceği ülke arasında bir "bağlantı" sunması gerekecek.

Bu düzenlemenin üye ülkelerin geri gönderme işlemlerine esneklik sunması bekleniyor. 

Ayrıca bu düzenlemeyle birlikte Afrika'dan göç akışı alan İtalya gibi ülkelerin göçmenleri Tunus gibi geçiş ülkelerine geri göndermesinin de önü açılıyor. 

İtalya İçişleri Bakanı Matteo Piantedosi varılan anlaşmadan memnuniyetini, "Bugün birşeylerin başladığı bir gün. Bir yere varmıyoruz, yola çıkıyoruz" sözleriyle duyurdu.

Piantedosi ayrıca müzakereler sırasında tüm isteklerinin kabul edildiğini söyledi.

Geçen yıl göçmen karşıtı politikalarla seçimleri kazanan İtalya Başbakanı Giorgia Meloni'nin gelecek günlerde Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve Hollanda Başbakanı Mark Rutte'yle birlikte Tunus'a bir ziyaret düzenlemesi bekleniyor.

Yeni göç düzenlemesine itirazlar

Avrupa Birliği İçişleri Bakanları yeni göç kurallarına ilişkin anlaşmaya varmış olsa da, blok içerisinde düzenlemeye itiraz eden ülkeler de var.

Polonya İçişleri Bakanı Bartosz Grodecki, ülkesinin kabul edilmeyen göçmen başına 20 bin euro ödenmesi planını kabul etmediğini ve bu cezaları ödemeyeceğini söyledi. 

1 milyondan fazla Ukraynalı mülteciye ev sahipliği yapan Polonya'nın yanı sıra anlaşmayı kabul etmeyen bir diğer ülke de Macaristan oldu. Budapeşte yönetimi AB içindeki en sert göçmen karşıtı duruşa sahip ülke olarak görülüyor.

Almanya hükümeti müzakereler sırasında, çocuklu aileler ve ailesiz çocukların yeni önlemlerin dışında bırakılmasını önerdi ancak görüşmeler sırasında çocuklu ailelerin de plana dahil edilmesini kabul etmek zorunda kaldı.

Avrupa basını anlaşmayı nasıl değerlendirdi?

De Telegraaf (Hollanda): Gelecek 12 ayda bazı üye ülkelerde seçimler olacak. Ve hükümet liderleri anket sonuçlarına baktıkça sarsılıyor. Başarısız göç politikaları nedeniyle seçmenler tarafından cezalandırılmaktan korkuyorlar. Anketlere göre bu politikalardan en çok göç karşıtı partiler faydalanıyor. Ya şimdi ya hiç. Hristiyan Demokrat vekil Jeroen Lenaers şöyle söylüyor: 'Bu paket Avrupa Parlamentosu seçimlerinden önce geçmezse, birkaç yıllık başka bir erteleme göreceğiz. Yeni Avrupa Parlamentosu ve yeni Komisyon fikrini değiştirebilir ve başka bir şey isteyebilir'.

La Republica (İtalya): Mecazi olarak masaya vurulan yumruğa rağmen, Meloni hükümeti son müzakarelerden eli boş çıkıyor. Ülkemiz tek bir taviz bile elde edemedi. Roma üçüncü ülkelerle ilgili esnek bir anlaşma aldı. Yine de, bu uygulanması çok karmaşık bir prosedür.

De Standaard (Belçika): Eşit derecede büyük bir tehlike de siyasetçilerin planı Avrupa'nın mülteci sorununa bir çözüm ya da otomatik olarak sığınmacı sayısını düşürecek bir enstrüman olarak pazarlamaları. Bu çok kolaycılık olur ve tırmanan çatışmaların iklim değişikliğiyle daha kötü hale geleceği Afrika Boynuzu ve Sahel'deki endişe verici gelişmelerin hesaba katılmadığı anlamına gelir. Avrupa eğer devekuşu gibi kafasını kuma gömerse, göç anlaşması naif bir deneyden fazlası olamaz.

Suddeutsche Zeitung (Almanya): AB için insani bakış açışıyla daha iyi bir sığınmacı anlaşması artık mümkün değil. Aksine, 2024'teki Avrupa seçimlerinde bir sağ dalga bekleniyor. Popüler düşünce, sığınmacı konularında bir tavır belirleyip, sağcı atmosfere daha kararlı şekilde karşı durmak. Bu saygın bir düşünce. Diğer yandan, Avrupa halklarına sorun olarak gördükleri şeyin aslında bir sorun olmadığını ve yanlış hükümetler seçtiklerini söylemek tehlikeli. İnsanlar, iktidarda olan kişilerden çözüm bekliyorlar.

Independent Türkçe, Guardian, DW, AFP, Euractiv, Eurotopics


Avrupa Siyasi Topluluğu Moldova’dan Rusya’ya meydan okuyor

Moldova Cumhurbaşkanı Maia Sandu, Avrupa Siyasi Topluluğu zirvesinde liderlerle resmî fotoğraf çektirirken (ortada) (EPA)
Moldova Cumhurbaşkanı Maia Sandu, Avrupa Siyasi Topluluğu zirvesinde liderlerle resmî fotoğraf çektirirken (ortada) (EPA)
TT

Avrupa Siyasi Topluluğu Moldova’dan Rusya’ya meydan okuyor

Moldova Cumhurbaşkanı Maia Sandu, Avrupa Siyasi Topluluğu zirvesinde liderlerle resmî fotoğraf çektirirken (ortada) (EPA)
Moldova Cumhurbaşkanı Maia Sandu, Avrupa Siyasi Topluluğu zirvesinde liderlerle resmî fotoğraf çektirirken (ortada) (EPA)

Hattar Ebu Diyab

Moldova’nın başkenti Kişinev, Ekim 2022’de kurulan Avrupa Siyasi Topluluğu’nun ikinci zirvesine ev sahipliği yaptı. Ayrılıkçı Transdinyester bölgesine 8 km, Ukrayna sınırlarına 21 km ve Rusya’ya 250 km mesafede gerçekleşen zirvede, başta Orta Balkanlar ve Güney Kafkasya’dakiler olmak üzere acil ve yeni beliren tehditlerin yanı sıra Kadim Kıta’nın, çevresi ile komşularının güvenliğine ilişkin yüzleştiği tehditlere, özellikle de Rusya ve uluslararası değişkenler karşısındaki büyük zorluğa ışık tutuldu.  

Elbette yeni siyasi topluluğun, uluslararası oyunda Avrupa’nın konumunu güçlendirme ihtimaline bel bağlanmış değil. Ancak istişareci rolü ve mensuplarının sayısı, krizlerin çözümünü kolaylaştırmak ve ülkeleri AB’ye girmeden önce bekleme odasına sokmak için bir imkân vermektedir. Her halükârda ilk zirvenin geçen yıl Prag’da ve ikincisinin bu yıl Moldova’da düzenlenmesi, kıta içi dengeler bağlamında Orta Avrupa’nın önemini yansıtıyor.

Dolayısıyla bu zirve, “hayati alan” ve “yakın çevre” üzerine verilen jeopolitik mücadelenin teyidi oldu ve AB bu sayede, daha fazla güvenlik sağlamak ve istikrarı korumak için nüfuz dairesini genişletme konusunda mesajlar verdi.

“Bu zirve, “hayati alan” ve “yakın çevre” üzerine verilen jeopolitik mücadelenin teyidi oldu ve AB, bu sayede, daha fazla güvenlik sağlamak ve istikrarı korumak için nüfuz dairesini genişletme konusunda mesajlar verdi”

Yeni bir siyasi oluşumun doğuş hikâyesi

Kadim Kıta, pek çok bölgesel resmi kuruluşu barındırıyor. Bunlardan en önde gelenleri ise AB ile Avrupa Konseyi. Bu durum, tüm kıta düzeyinde Avrupa Siyasi Topluluğu gibi ek bir yapının kurulması konusunda soru işaretleri doğurmaktadır.

Pratik açıdan AB tecrübesi, bilhassa ekonomik refah ve istikrar bakımından uluslararası kuruluşlar dünyasında en başarılı tecrübelerden sayılmakta. Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılmasından (Brexit’ten) sonra bugün 27 ülkeyi bir araya getiren bu birlik Ukrayna, Türkiye ve Moldova gibi birliğe katılmak isteyen kıtadaki diğer ülkeler için bir cazibe unsuru olma özelliğini koruyor.

Mayıs 2022’de AB Dönem Başkanı Emmanuel Macron, bu kurumun statüsünün zorluklarına bakarak ve işleri daha da karmaşık hale getiren yeni üyelerin dahil edilmesinde acele etmemek adına, Avrupalı bir istişare heyeti oluşturulması fikrini ortaya attı. Yarı resmi bir heyet şeklindeki bu siyasi topluluk, coğrafi sınırları Kafkasya’dan İzlanda’ya kadar uzanan Avrupa’yı kurumsal  olarak bir şekilde birleştirmiş, kadim bir fikri somutlaştırmış ve tartışma, istişare, beyin fırtınası ve öneriler için bir mekân olması öngörülmüştür.  

Foto: Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, zirvenin oturum aralarında Almanya Şansölyesi Olaf Scholz ile (DPA)
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, zirvenin oturum aralarında Almanya Şansölyesi Olaf Scholz ile (DPA)

Bununla birlikte bu yeni yapının kurulma isteği, AB ile Avrupa Konseyi’nin temsil ettiği tarihî kutuplara kıyasla faydası ve etkinliği konusundaki sorgulamaları engellemedi. Bu nedenle yeni oluşan bu yapının varlığının gerekçelerinden biri, Birleşik Krallık gibi birlikten çekilen ya da birliğe girmek isteyen ülkelerle istişare ve ortak eylem için pratik bir çatı temsil etmesi oldu.

“Kendisine ve sembolik değerine ilişkin yorumlara rağmen bu yeni varlığın ortaya çıkışı, büyük küresel jeopolitik değişikliklerin olduğu bir zamanda gerçekleşti”

Topluluğun ikinci zirvesinin mekânı olarak Moldova’nın başkenti özellikle tercih edildi. Zira batıdan Romanya ve doğudan Ukrayna’ya sınır olan bu küçük ülke, eski Sovyetler Birliği’ne bağlı son cumhuriyetlerden biridir. Avrupa çevreleri, hassas konumu ve Rusya yanlısı Transdinyester bölgesi meselesinden ötürü (2,6 milyon nüfuslu) bu küçük ülkenin de Ukrayna savaşının ikincil kurbanlarından biri olmasından korkuyor.

Zirvenin Moldova, Rusya ve Ukrayna savaşına dair mesajları

Bu bağlamda Moldova Cumhurbaşkanı Maia Sandu, ülkesinin AB’ye kabul edilmesini talep etmek için fırsatı değerlendirdi. Zira bu fakir ülke, nispeten zengin herhangi bir AB ülkesine kıyasla çok sayıda Ukraynalı mülteci kabul etti.

AB’ye yeni üyelerin katılımı için bir tarih belirlenememesinin sonucu olarak Moldova tarihindeki en büyük siyasi randevu, varlığı ve güvenliği için bir tür sembolik garantördü. Brüksel’de Avrupa Komisyonu’nun zirve arifesinde Putin yanlısı olan ve Moldova’da istikrarı sarsıcı faaliyette bulunmakla suçlanan isimlere yaptırım uygulaması dikkat çekiciydi.

Özellikle zirveye ilk gelen Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin dikkat çekici varlığından ötürü Ukrayna’ya ilişkin tutum, ilk zirvede olduğu gibi gündeme hâkim oldu. Avrupa’nın (ve ardındaki NATO’nun) Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e, Moldova’nın terk edilmiş olmadığı ve kaderini kendisinin tayin ettiği, ayrıca Ukrayna’nın karşı saldırısına hazırlıklar bağlamında Kiev’e verilen desteğin sürekli olduğu yönünde mesajlar vermek istediği çok açıktı. Zelenskiy ülkesinin AB ve NATO üyeliğinin hızlandırılması yönündeki isteğini bir kez daha dile getirerek, kararların bu yıl alınması gerektiğinin altını çizdi. Ancak AB yolu hazır ve kesin olsa da Ukrayna’nın NATO üyeliği konusundaki tereddüt her zaman hüküm sürecektir. Zira böyle bir şey NATO’yu ve başta ABD’yi Rusya ile doğrudan ve oldukça tehlikeli bir çatışma haline sokacaktır.

Foto: Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Almanya Şansölyesi Olaf Scholz ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, zirvenin oturum aralarında bir araya geldi (EPA)
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Almanya Şansölyesi Olaf Scholz ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, zirvenin oturum aralarında bir araya geldi (EPA)

“Topluluğun ikinci zirvesine mekân olarak Moldova’nın başkenti özelikle tercih edildi. Zira batıdan Romanya ve doğudan Ukrayna ile sınır olan bu küçük ülke, eski Sovyetler Birliği’ne bağlı cumhuriyetlerden biridir”

Avrupa’nın sorunları: Geleceği tehlikede

Zirvede Balkanlarda artan gerginliğin yanı sıra Ukrayna mücadelesi ve Ermenistan-Azerbaycan krizi de dahil olmak üzere enerji, iletişim ve güvenlik meseleleri konuşuldu.

Zirve, Rusya’nın rolünün gerilediği ve Türkiye’nin Ermenistan’a açık olduğu bir durumda, Erivan ile Bakü arasındaki sorunların çözümü için Avrupa tarafından önceden gösterilen çabaların sürdüğünü teyit eden ikili görüşmeler için iyi bir fırsattı. Bununla birlikte en öne çıkan bölgesel konu, Balkanlar’daki gelişmeler oldu. Almanya Şansölyesi Scholz ile Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un çabaları sonucunda Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic ile Kosovalı mevkidaşı Vjosa Osmani’nin de katıldığı dörtlü bir görüşme ayarlandı. Görüşmenin amacı, Kosova savaşının sona ermesinden yaklaşık 25 yıl sonra Sırbistan ile Kosova arasında giderek artan gerilime bir çözüm aramaktı.

Bu girişim, NATO güçlerinin geçtiğimiz mayıs ayı sonlarında Kosova’nın kuzeyinde gerçekleşen ve I. Dünya Savaşı’nın beşiği olan Balkanlar’a ve 1990’lı yıllarda eski Yugoslavya’nın dağıldığı savaşlara ilişkin hafızayı tazeleten çatışmaları kontrol altına almak için ek güçler konuşlandırmasından sonra önem kazandı. Avrupalılar, Rusya’nın Avrupa için bu kritik anda Sırbistan kartını kullanmasından korkuyor.

Özetle bu yeni siyasi oluşumun ikinci zirvesi, stratejik bir kutup seviyesine ulaşamamış olsa da oluşumun sembolik değeri ile istişareci karakterini ve AB’nin önemini göstermektedir. En güçlü uluslararası üçlü (ABD, Çin, Rusya), bu birliği kutuplaştırmak, saf dışı bırakmak veya rolünü sınırlandırmak için bir şekilde bir araya geliyor.

Dolayısıyla Avrupa’nın konumu, genişletilmiş yeni kurumlar inşa etmekle güçlenmeyecek. Bunun için daha ziyade ekonomik kutbun rolüyle yetinmeme konusunda bir uzlaşmaya ihtiyaç var.

Bu da Ukrayna’dan başlayan çatışmanın sonuçlarına ve büyük Avrupa ülkelerinin NATO’nun gölgesi altında da olsa Avrupalı savunma kutbu oluşturmaya yönelik tercihlerine bağlı olacak.

* Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden tercüme edilmiştir.


Avrupa'da bitmeyen krizin merkez üssü: Kosova

Kosova'da yerel seçimler nedeniyle yeni bir kriz patlak verdi. (Reuters)
Kosova'da yerel seçimler nedeniyle yeni bir kriz patlak verdi. (Reuters)
TT

Avrupa'da bitmeyen krizin merkez üssü: Kosova

Kosova'da yerel seçimler nedeniyle yeni bir kriz patlak verdi. (Reuters)
Kosova'da yerel seçimler nedeniyle yeni bir kriz patlak verdi. (Reuters)

Ömer Önhon

Sırplar, Kosova'da toplam 1,8 milyon olan nüfusun yaklaşık yüzde 6'sını oluşturuyorlar ve genel olarak Kosova'nın kuzeyinde, Zveçan, Zubin Potok ve Leposaviç bölgelerinde yaşıyorlar. Sırbistan'dan ayrılmayı kabul etmeyip bağımsız bir Kosova'nın parçası olduklarından birtakım sorunlarla karşılaşıyorlar.

Kosovalı yetkililer bundan bir yıl önce Sırpların Sırbistan plakalarını kullanmalarını yasaklayınca huzursuzluk baş gösterdi. Nüfusunun çoğunluğunu Sırpların oluşturduğu dört bölgenin belediye başkanları, Kosovalı yetkililerin aldığı kararı protesto ederek istifalarını sundular.

Görevden ayrılan belediye başkanlarının yerine yenilerinin seçilmesi için 23 Nisan'da yerel seçimler yapıldı. Sırplar seçimleri boykot etti ve seçmen katılım oranı yüzde 3,47 ile sınırlı kaldı. Sandık başına giden Arnavut sayısı bin 566 olurken, 45 bin 95 Sırptan sadece 13'ü oy kullandı.

Arnavut kökenli olan yeni belediye başkanları, yeni görevlerine ancak Kosova Özel Polis Gücü'nün güvenlik önlemleri almasıyla girebildiler. Sırplar protesto gösterileri düzenledi. Kosova güvenlik güçleri de gösterilere müdahale etti. Bunun üzerine, sonunda yeni bir krize neden olan isyan olayları başladı.

Sırp ve Kosovalı liderler bu yılın başlarında Avrupa Birliği’nin (AB) Belgrad ile Priştine arasındaki diyalog süreci bağlamında ilişkileri normalleştirme planı üzerinde sözlü olarak anlaştılar. Toplam 11 maddeden oluşan plan, her iki tarafından da birbirlerinin ilgili ulusal belgelerini ve sembollerini tanımaları, Sırbistan'ın Kosova'nın herhangi bir uluslararası örgüte üyeliğine itiraz etmemesi ve Kosova'nın bölgedeki Sırp diasporası için yeterli düzeyde özyönetim garantisi vermesi de dahil olmak üzere oldukça önemli olan birçok konuyu içeriyordu.

“Kosovalı yetkililerin bundan bir yıl önce Sırpların arabalarında Sırbistan plakalarını kullanmalarını yasaklaması yeni bir huzursuzluğun fitilini ateşledi.”

Bu plan başlangıçta Almanya ve Fransa tarafından, AB’nin Orta Avrupa’daki olası bir çatışmayı etkisiz hale getirme girişimi çerçevesinde hazırlandı. AB, Balkan’daki bu krizle nasıl başa çıkılacağı konusunda uzun süredir mücadele ederken kendi temsilcisi aracılığıyla Batı Balkanlar'daki politikasıyla oldukça ilgileniyor.

Burada bu konuda AB içinde fikir birliği olmadığını, hatta görüş ayrılıkları olduğunu belirtmekte fayda var. AB üyeleri İspanya, Yunanistan, Kıbrıs, Romanya ve Slovakya henüz Kosova'yı tanımıyorlar. Bahsi geçen ülkelerin kendi azınlıkları ve farklı etnik sorunları olduğundan Kosova'nın bu azınlıkları cesaretlendiren bir emsal oluşturmasından korkuluyor.

Tarafların 2015 yılında fikir birliğine vardıkları Sırp Belediyeler Birliği’nin kurulması, neyi temsil ettiği üzerinde uzlaşılamaması ve görev tanımının yapılamaması nedeniyle halen tartışmalı bir konu olmaya devam ediyor. Anlaşmalar, Sırp Belediyeler Birliği’nin Kosova'daki Sırp çoğunluğun yaşadığı bölgelerin özellikle eğitim, sağlık ve şehircilik alanlarında ortak çıkarlarını korumayı amaçladığını şart koştu.

Sırplar, Sırp Belediyeler Birliği’ni yürütme yetkisine sahip kabul ediyor ve Kosova içinde ayrı bir varlığın, yani özerk bir bölgenin tanınması olarak görüyorlar. Kosovalılara göre ise Sırp Belediyeler Birliği ulusal birliğe ve toprak bütünlüğüne yönelik bir tehdit. Kosova Anayasa Mahkemesi, ‘Kosova toplumu çok etnikli bir toplum olarak tanımlandığından, yürütme yetkilerine sahip tek etnikli bir yapının Kosova Anayasası’nı ihlal ettiğine’ karar verdi.

AB ise krizi AB üyeliği süreci başlatarak çözmeyi umuyor. Anlaşma, AB’ye üyelik süreci için bir koşul öne sürüyor. Taraflar, anlaşama şartlarını yerine getirmemenin AB yardımı ve üyelik süreci açısından olumsuz sonuçlar doğuracağında hemfikirler.

Sırbistan, 2012 yılından bu yana AB üyeliğine adayken Balkanlar'ın en yeni ülkesi olan Kosova, kısa bir süre önce AB üyeliği için aday oldu. Kosova ayrıca AB ile 2024 yılının ocak ayı başlarında yürürlüğe girecek olan vizesiz seyahat için anlaşma imzaladı.

Gerginliğin yeniden ne aman tırmanacağının sorulması gerekmiyor. Gerçek şu ki, temel sorunlar çözülmedikçe her zaman gerilimlerin fitilini ateşlemeye devam edecekler.

“AB üyeleri İspanya, Yunanistan, Kıbrıs, Romanya ve Slovakya henüz Kosova'yı tanımadıkları için bu konuda AB içinde fikir ayrılıkları söz konusu.”

Fotoğraf Altı: NATO'nun Kosova Barış Gücü (KFOR) askerlerinin konuşlandırıldığı Zvecan belediyesinin önündeki dikenli tel örgü, 31 Mayıs 2023. (EPA)
NATO'nun Kosova Barış Gücü (KFOR) askerlerinin konuşlandırıldığı Zvecan belediyesinin önündeki dikenli tel örgü, 31 Mayıs 2023. (EPA)

Kosova’nın Sırplar için sembolik anlamı

Asıl mesele, Sırpların Kosova’yı Sırbistan’ın kalbi ve Kosova’yı Sırp varlığının ve tarihinin ayrılmaz bir parçası olarak görmelerinde yatıyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun 1389 yılında Sırpları mağlup ettiği Kosova Savaşı, Sırbistan tarihinin en önemli olayıdır. Sırplar bu savaşı kimliklerinin temelini oluşturan olay olarak görüyorlar. Ayrıca Kosova'nın Sırp Ortodoksluğunun doğduğu yer olarak dini bir öneme sahip olduğunu iddia ediyorlar.

Kosova’da olduğu gibi Sırbistan'da da seçimler yaklaştı ve şu an aktif olan Sırp siyasetçilerin hiçbirinin siyasi kariyerine son vermesi beklenmiyor.

Kosova Başbakanı Albin Kurti, AB destekli anlaşmayı Sırbistan'ın Kosova'yı fiilen tanıması olarak yorumlarken Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, ülkesinde eleştiri oklarının hedefi olduktan sonra ‘anlaşma olmadığını ve Sırbistan’ın Kosova’nın BM’ye girmesine izin vermeyeceğini’ vurgulayarak anlaşma açıklamasını geri çekmişti. Ne var ki Sırbistan'ın diplomatik faaliyetlerinin büyük bir kısmı, Kosova'nın diplomatik olarak tanınmasını engellemeye ve mümkünse resmi olarak tanınmasına son vermeye yönelik yürütülüyor.

Sırbistan, son anlaşmanın 4’üncü maddesini ihlal ederek Kosova'nın Avrupa Konseyi üyeliğine karşı oy kullandı. (Sırbistan'ın ret oyu, kabul oyları Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nde istenen 3’te 2 barajını aştığından Kosova'nın üyelik talebini engellemeye yetmedi ve Avrupa Konseyi şu an bu talebi değerlendiriyor).

Uluslararası Adalet Divanı'nın (ICJ) 2010 yılında Kosova'nın bağımsızlığının uluslararası hukuk için ihlal teşkil etmediğine karar vermesine ve 100'e yakın ülkenin Kosova'yı tanımasına rağmen, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) daimi üyeleri Rusya ve Çin de dahil olmak üzere BM üyesi 193 ülkenin geri kalanı henüz Kosova’nın bağımsızlığını tanımadı. Dolayısıyla tüm bunlara rağmen Tayvan ve diğerleri gibi Kosova da BM’ye üye olamıyor.

NATO’nun 1999 yılında gerçekleştirdiği askeri müdahale sonucunda Sırbistan, Kosova'dan çekildi. NATO'nun Kosova’daki Barış Gücü (KFOR), 4 bine yakın askerle Kosova'da güçlü bir şekilde varlığını sürdürüyor. Son protesto gösterileri sırasında yaklaşık 30 KFOR askeri yaralandı. Bunun üzerine NATO, 700 asker daha göndermeye karar verdi.

“Tayvan ve diğerleri gibi Kosova da Birleşmiş Milletler üyesi olamaz.”

Fotoğraf Altı: Mitroviça'nın güneyinde düzenlenen bir gösteri sırasında Arnavutluk bayrakları taşıyan Kosovalı Arnavutlar, 1 Haziran 2023. (AFP)
Mitroviça'nın güneyinde düzenlenen bir gösteri sırasında Arnavutluk bayrakları taşıyan Kosovalı Arnavutlar, 1 Haziran 2023. (AFP)

Komplo teorisi

Komplo teorisyenleri, geçtiğimiz şubat ayında Kosova Cumhurbaşkanı Vyosa Osmani'nin Rus paralı asker grubu Wagner’in Kosova’da provokasyonlar yaptığını iddia etmesiyle, Rusya'nın krizin arkasındaki kilit faktör olduğunu ancak Rusya'nın sicilinin bu tür iddiaları görmezden gelmesine yer bırakmaması dışında bu iddiayı destekleyecek hiçbir kanıt olmadığını belirttiler.

Rusya, Ukrayna’daki savaş nedeniyle Batı’nın ve NATO'nun dikkatlerini başka yerlere çekerek dağıtmaktan çıkar sağlayacaktır.

Tarihte Rusya ve Sırbistan her zaman birbirine çok yakın olmuşlardır. Slav ırkına ve Ortodoksluğa bağlıdırlar. Rusya, 1990'larda Sırbistan'ı desteklediyse de o dönem yaşanan diplomatik ve askeri olumsuzluklar, olayları Sırbistan'ın lehine çevirmekte geç kalmasına neden oldu.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Kosova'nın kuzeyinde meydana gelen olaylara ilişkin açıklamasında, “Avrupa'nın ortasından, 1990'da NATO'nun Helsinki Nihai Senedi ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) anlaşmalarını ihlal ederek Yugoslavya'ya saldırdığı yerlerde dev bir patlama hazırlanıyor” ifadelerini kullandı.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Rusya'nın durumu yakından takip ettiğini ve ‘Kosovalı Sırpların tüm meşru hak ve çıkarlarını’ desteklediğini söyledi.

Uluslararası ilişkilerinde, Rusya'ya uygulanan yaptırımlara katılmayan ve Rusya’dan uygun fiyatlarla doğalgaz satın alarak kazanç elde eden Sırbistan ise ihtiyatlı davranmak istiyor. Sırbistan, Batı'dan uzaklaşmamak amacıyla Rusya ile açıkça aynı çizgide yer almazken, orduyu yüksek alarm durumuna geçirmek gibi söylemlerine ve jestlerine rağmen sakin ve genel olarak akıllıca davranmayı sürdürüyor.

Sırbistan Başbakanı Ana Brnabiç, iç siyasette milliyetçiliği dengelemeye çalışarak Avrupa yürüyüşünü sürdürmeye çalışırken Sırbistan'ın Kosova'ya karşı askeri bir adım atması ya da NATO ile karşı karşıya gelmesi pek olası değil.

“Rusya, Ukrayna’daki savaş nedeniyle Batı’nın ve NATO'nun dikkatlerini başka yerlere kaymasından faydalanacaktır.”

Kosova'nın kuzeyindeki Zvecan bölgesinde belediye binasının önünde gösteri düzenleyen Sırplar, 31 Mayıs 2023. (AP)
Kosova'nın kuzeyindeki Zvecan bölgesinde belediye binasının önünde gösteri düzenleyen Sırplar, 31 Mayıs 2023. (AP)

Diğer yandan Kosova'daki Sırplar siper almaya devam edecekler. Sayıları çok olmayabilir, fakat özellikle yurt dışından verilen destekle ortalığı karıştırabilecek güce sahipler. Kosova Başbakanı Albin Kurti de ülkenin kuzeyinde meydana gelen olayların arkasında Sırbistan'ın olduğunu söyledi.

Diğer taraftan Kosova hükümetinin krizi ele alma biçimine geniş çevrelerden eleştiriler yapıldı. Hatta Arnavutluk Başbakanı Edi Rama bile BBC'ye verdiği bir röportajda, sandık başına giden seçmen sayısının yüzde 4’ün altında olmasının ve yeni belediye başkanlarının polis desteğiyle görev yerlerine gelmelerinin hikmetini sorguladı.

Bunun yanı sıra NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Belgrad ve Priştine'yi AB’nin arabuluculuğundaki diyaloğa iyi niyetle katılmaya da çağırırken Almanya ve Fransa, belediye seçimlerinin yeniden düzenlenmesi olasılığının yollarını araştırıyor.

Tüm bunlarla birlikte Sırp ve Kosovalı liderler için asıl zorluk, ülkelerinde kaynayan milliyetçi duyguları yönetmek olacak.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Majalla’da çevrildi.


Kakhovka Barajı’nın patlaması: Sırlar ağı genişliyor

Reuters
Reuters
TT

Kakhovka Barajı’nın patlaması: Sırlar ağı genişliyor

Reuters
Reuters

Hussam İtani

Ukrayna’nın uzun zamandır beklenen karşı saldırısına dair spekülasyonların ardından Kakhovka Barajı’nda meydana gelen patlama, Ukrayna'nın doğusunda çatışmaların keskin bir şekilde artışa geçmesine sebep oldu.

Ukrayna güçlerinin geçtiğimiz günlerde Donetsk’in doğusunda, Rus güçlerinin kontrolündeki bölgelerin çevresine düzenlediği saldırıların ‘ihtiyatlı’ olduğu, az sayıda birliğin katıldığı kaydedildi. Böylece aslında bu operasyonların Rusların aylar önce Harkov ve Herson'dan çekilmesi ardından inşa etmeye başladıkları savunma hatlarının güçlü ve zayıf yönlerini tespit etmeye yönelik keşif faaliyetlerinden başka bir şey olmadığı anlaşıldı. 

Askeri uzmanlar, saldırı operasyonları başlatmayan Moskova'nın acı dersler aldığı konusunda hemfikir. Zira Ruslar Kiev ve Harkov çevresindeki saldırılarında başarısız olmuş, saldırının ilk aşamalarında Ukrayna'nın güneybatısındaki Mıkolayiv'e doğru ilerlemeye çalışmıştı. Bunun üzerine Rusya, stratejik savunmaya geçmeye ve hatlarını güçlendirmeye karar verdi.

Ukraynalıların son iki gündeki saldırıları tabur ve sınırlı sayıda zırhlı tugay düzeyinde gerçekleşti. Esas olarak Rus savunmasının nabzının test edilmesi, yeni mayın tarlaları ve odak noktalarının bulunması, top ve füze destek noktalarının, elektronik savaş özelliklerinin, ikmal hatlarının ve birlik toplanma yerlerinin belirlenmesi amaçlandı. Geleneksel askeri istihbarat yöntemleri, bu yönde gerekli resmi oluşturmak için yeterli değildi.

Herson'da baraj suları altında kalan bölgeler (AFP)
Herson'da baraj suları altında kalan bölgeler (AFP)

Sınır ihlali Belgorod şehrine kadar ulaştı. Kiev yanlısı savaşçılar, Rusya'nın hazırlık düzeyini ve o bölgedeki Rus askerlerinin moralinin anlamak amacıyla Rus topraklarına girmeye başladı.

Moskova ve Kiev, geçtiğimiz yıldan bu yana Rus güçleri tarafından kontrol edilen Kakhovka Barajı'nın bombalanmasıyla ilgili karşılıklı suçlamalarda bulundu. Ukrayna Devlet Başkanı Vlademir Zelenskiy, saldırıyı bir grup Rus teröristinin gerçekleştirdiğini söyledi. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov ise Ukrayna kuvvetlerinin sabotaj eylemi gerçekleştirdiğini vurguladı.

Kakhovka Barajı'nın 6 Haziran gecesi patlaması ardından sel tehdidi altındaki Herson şehrinden tahliye edilen insanlar. (AP)
Kakhovka Barajı'nın 6 Haziran gecesi patlaması ardından sel tehdidi altındaki Herson şehrinden tahliye edilen insanlar. (AP)

Kaların erdiği mevsimde baraj arkasında biriken sular geniş alanları sular altında bırakabilir, böylece binlerce insanı etkileyebilecek insani bir felakete yol açabilir. Hatta Dinyeper Nehri üzerindeki bulunan Zaporijya Nükleer Santrali’nin çalışmasını aksatabilir, barajın üzerindeki mevcut hidroelektrik santralin akışı bozulabilir. Zira santraldeki reaktörleri soğutmak için nehirdeki su kullanılıyor. Bu santral Avrupa’daki en büyük nükleer santral olması dolayısıyla böyle bir durumda her iki taraf için de tehlike arz edebilir.

Baraj ve karşı saldırı

Tahminlerin çoğu, Ukrayna'nın beklenen karşı saldırısının barajın doğusunda, Zaporijya bölgesinde gerçekleşeceğini, yönünün kuzeyden güneye olacağına işaret ediyor. Böylece Rus kuvvetlerinin kontrol bölgelerinin birbirinden ayrılmasının, Rusya'nın 2014'te işgal ettiği Kırım yarımadasından kara ikmal hattının kesilmesinin hedeflendiği öngörülüyor. Barajın patlatılmasından askeri açıdan kimin zarar göreceği konusundaki belirsizlik ise artıyor.

Barajdan akan sular çevredeki arazileri sular altında bırakırken afetin boyutları ise haftalar sonra dahi netlik kazanmayabilir. Yüzlerce köy ve şehirden, bilhassa Herson'dan daha uzak bölgelere bir göç dalgası başlamış durumda.

Saldırıyı gerçekleştiren tarafın, Ukrayna'nın en büyük barajlarından birinin patlatılmasının bölgelere yansıyacak olumsuz veya olumlu sonuçlarını, yaklaşan çatışmalarda ne sağlayacağını dikkatle incelemiş olduğu düşünülüyor.

Buradan bakıldığında, Rusya ve Ukrayna taraflarının barajın patlatılmasındaki sorumlulukları neden inkar ederek suçu karşı tarafa yükledikleri anlaşılıyor. Nitekim henüz boyutları belirsiz derecedeki bir felakete yol açmanın maddi ve manevi sonuçları ne olursa olsun, herhangi bir tarafın patlamanın bu yönde itirafta bulunması, bir sonraki askeri niyetini ve eğilimini ortaya koyabilir. İki tarafta da düşman kuvvetlerin hareketini engellemek için suyun akışını ve yakındaki toprakları su basmasını kullanmaya çalışabilir.

Baltık Denizi'ndeki Rus gaz boru hatlarının Eylül 2022’de patlatılması, Rus filozof Alexander Dugin’in kızının öldürülmesi ve Kremlin’e yönelik insansız hava aracı saldırıları gibi Ukrayna-Rus savaşına damgasını vuran bir dizi gizemli operasyona Kokhavka Barajı’nın patlatılması de eklendi.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Majalla’dan çevrildi.


AB mahkemesinden "Batman" logosu kararı

AA
AA
TT

AB mahkemesinden "Batman" logosu kararı

AA
AA

Merkezi Lüksemburg'da bulunan, AB'nin en yüksek mahkemesi Avrupa Adalet Divanı yapısı içinde yer alan Genel Mahkeme, İtalyan bir şirketin Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi (EUIPO) ve DC Comics'e oval bir çevre içinde yarasa figürünü içeren logonun kullanımı için açtığı davayı karara bağladı.

Mahkeme, söz konusu logonun daha önce tescil edilen bir ticari markaya ait olduğuna ve bu logonun kamuoyunda kurgusal olmasına rağmen Batman karakteri izlenimi doğurduğuna karar verdi.

Kararda, Batman logosu hakkında mahkemeye sunulan delillerin oval bir çevre içinde bir yarasayı temsil eden ticari markanın ayırt edici nitelikten yoksun olduğunu kanıtlamaya yeterli olmadığı belirtildi.

DC Comics şirketi, 1996'da Batman logosunun ticari marka tescili için EUIPO'ya başvurmuştu. Başvuru, 1998'de kabul edilmiş ve Batman markası ve logosu AB tescili almıştı.

Commerciale Italiana şirketi, 2019'da söz konusu Batman ticari marka logosunun geçersiz sayılması için EUIPO'ya başvurmuştu.

Batman logosunu çeşitli ürünlerde kullanmak isteyen İtalyan şirket, insanların yarasa logosunu her zaman Batman ile ilişkilendirmediğini iddia etmişti. Başvuru, EUIPO tarafından reddedilmiş, İtalyan şirket konuyu AB mahkemesine taşımıştı.


İngiltere’de büyük bir siber saldırının ardından binlerce çalışanın verileri çalındı

Siber saldırı düzenleyen bilgisayar korsanlarının sembolik görüntüsü (Reuters)
Siber saldırı düzenleyen bilgisayar korsanlarının sembolik görüntüsü (Reuters)
TT

İngiltere’de büyük bir siber saldırının ardından binlerce çalışanın verileri çalındı

Siber saldırı düzenleyen bilgisayar korsanlarının sembolik görüntüsü (Reuters)
Siber saldırı düzenleyen bilgisayar korsanlarının sembolik görüntüsü (Reuters)

İngiliz havayolları British Airways ve İngiliz yayın kuruluşu BBC’nin de aralarında bulunduğu büyük İngiliz grupları kapsamlı bir siber saldırıya uğradı. Yerel basın, binlerce çalışanın verilerinin çalındığı saldırıdan ‘Rus bilgisayar korsanlarını’ sorumlu tuttu.

Fransız Haber Ajansı’nın (AFP) aktardığına göre saldırı, maaş bordrosu ve insan kaynakları yönetiminde uzman olan İngiliz Zellis şirketini hedef aldı. Şirketin sekiz çalışanı saldırıdan etkilendi.

Saldırının hedefindeki şirket dün yaptığı açıklamada, Zellis’in şu anda devre dışı bırakılmış olan bir sunucu üzerinde kullandığı ABD merkezli Progress Software şirketi tarafından geliştirilen ‘MOVEit’ programındaki bir güvenlik açığından dünya çapında çok sayıda şirketin etkilendiğini söyledi. Ancak Zellis, şimdiye kadar çalınan bilgilerin yasa dışı olarak yayınlandığı veya kullanıldığına dair hiçbir iz bulamadı. Konuyla ilgili bir kaynağın AFP’ye verdiği bilgiye göre hırsızlığın ardındaki sebep net değil ve hiçbir taraf sorumluluğu üstlenmedi.

Geçen hafta Progress Software, web sitesinde yayınladığı açıklamasında MOVEit Transfer’de ‘yetkisiz erişime’ izin verebilecek bir güvenlik açığı keşfettiğini duyurdu. Şirket, müşterilerine, özellikle ‘yetkisiz kullanıcıların dosya ve hesaplarını silerek’ ‘hemen önlem almalarını’ tavsiye etti.

British Airways AFP’ye “Siber güvenlik olayından etkilenen şirketlerden biri olduğumuz konusunda bilgilendirildik” açıklamasını yaptı. Öte yandan BBC, çalınan veriler arasında çalışanların kimlik numaraları, doğum tarihleri, ev adresleri ve ulusal sigorta numaraları olduğunu duyurdu. Eczane zinciri Boots, dün AFP’ye yaptığı açıklamada çalışanlarının ‘bazı kişisel verilerinin’ bu saldırı sonucunda çalındığını doğruladı.

Daily Telegraph gazetesine göre olaydan yaklaşık 100 bin İngiliz çalışanın etkilendiği tahmin ediliyor. Şarku’l Avsat’ın gazeteden edindiği bilgiye göre British Airways şirketinde çalınan verilerde banka bilgileri de yer alıyor ve saldırıdan Aer Lingus havayolu şirketi de etkilendi. Gazeteye konuşan siber güvenlik uzmanları ‘görüldüğü kadarıyla siber saldırının siber suçlarda uzmanlaşmış Clop adlı Rusça konuşan bir grubun işi olduğunu’ söylediler. Rusya’ya bağlı gruplara atfedilen saldırılar, Rusya’nın ‘özel askeri operasyon’ olarak tanımladığı Ukrayna savaşının başlamasının ardından arttı.

İngiltere’nin siber saldırı kurbanlarına yardım etmekle sorumlu kamu kuruluşu Ulusal Siber Güvenlik Merkezi (NCSC), ‘saldırının Birleşik Krallık üzerindeki etkisini anlamaya çalıştığını’ belirtti.


Polonya, Rus casus balonlarına karşı İngiltere’den yardım istedi

Polonya Ordusu geçtiğimiz şubat ayında, Varşova Havalimanı'nda tatbikat düzenledi. (Reuters)
Polonya Ordusu geçtiğimiz şubat ayında, Varşova Havalimanı'nda tatbikat düzenledi. (Reuters)
TT

Polonya, Rus casus balonlarına karşı İngiltere’den yardım istedi

Polonya Ordusu geçtiğimiz şubat ayında, Varşova Havalimanı'nda tatbikat düzenledi. (Reuters)
Polonya Ordusu geçtiğimiz şubat ayında, Varşova Havalimanı'nda tatbikat düzenledi. (Reuters)

Polonya hükümeti, İngiltere'den Rus füzelerine, insansız hava araçlarına ve casus balonlarına karşı koymasına yardımcı olacak hava savunma desteği ve yeni teknolojileri talep etti.

Şarku’l Avsat’ın DPA’dan aktardığı habere göre söz konusu talep, son aylarda Polonya hava sahasının ihlal edildiği bir dizi olay ve Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin yansımaları konusunda Varşova'da artan endişeler sonrasında geldi.

İngiltere Savunma Bakanlığı, Varşova yönetiminin talebi hakkında yorum yapmazken yalnızca yere konuşlandırılan Sky Sabre hava savunma sisteminin şu an Polonya'da olduğunu açıkladı. İngiltere daha önce Polonya'ya kara hava savunma yetenekleri sağlamak için 1,9 milyar sterlinlik (2,4 milyar dolar) bir anlaşma imzalamıştı.

Bloomberg, konu hakkında bilgi sahibi bir kaynağa dayandırdığı haberinde İngiltere'nin şu an Polonya'nın talebine bir yanıt vermek için çalışmalar yürüttüğünü aktardı. Polonya Ulusal Güvenlik Dairesi ise henüz konuya dair açıklamada bulunmadı.


Ukrayna yanlısı Rus lejyonlar, Kremlin birliklerini esir aldı

Putin'in geçen yıl 24 Şubat'ta başlattığı savaşta, Kremlin karşıtı Rus gönüllüler çatışmaları Rusya'ya taşıdı (Reuters)
Putin'in geçen yıl 24 Şubat'ta başlattığı savaşta, Kremlin karşıtı Rus gönüllüler çatışmaları Rusya'ya taşıdı (Reuters)
TT

Ukrayna yanlısı Rus lejyonlar, Kremlin birliklerini esir aldı

Putin'in geçen yıl 24 Şubat'ta başlattığı savaşta, Kremlin karşıtı Rus gönüllüler çatışmaları Rusya'ya taşıdı (Reuters)
Putin'in geçen yıl 24 Şubat'ta başlattığı savaşta, Kremlin karşıtı Rus gönüllüler çatışmaları Rusya'ya taşıdı (Reuters)

Ukrayna'nın yanında savaşan Rus gönüllüler, Belgorod'a düzenledikleri saldırılarda Rus askerlerini rehin aldıklarını söyledi. 

Rus ordusundan kaçan askerlerden ve gönüllülerden oluşan Rus Gönüllüler Tugayı (RDK) ve Özgür Rusya Lejyonu (LSR), pazar günü Telegram hesapları üzerinden yaptıkları açıklamalarda, en az 10 askeri esir tuttuklarını öne sürdü.

Kremlin karşıtı savaşçılar, Belgorod Oblastı Valisi Viyaçeslav Gladkov'la görüşme talep ederek, bunun gerçekleşmesi halinde Rus askerleri teslim edeceklerini söyledi. 

Savaşçılar, daha önceden iki Rus askeri esir aldıklarını, yine Gladkov'la görüşme talep ettiklerini, valinin de teklifi kabul etmesine rağmen buluşma yerine gelmediğini öne sürdü. 

Rus gönüllüler, Gladkov'un bu kez de gelmemesi durumunda rehin aldıkları Rus askerleri Kiev yönetimine teslim edeceklerini belirtti.

Birleşik Krallık merkezli haber ajansı Reuters, Rus savaşçılarla Gladkov arasında başka bir görüşme yapılıp yapılmadığının bilinmediğini aktardı. 

Öte yandan Ukraynalıların yanında çarpışan Rus savaşçılar, Polonya Gönüllüler Tugayı adlı bir grup gönüllünün de askerleri esir alırken kendilerine destek verdiğini bildirdi. 

LSR ve RDK, 22-23 Mayıs'ta Rusya'nın Belgorod Oblastı'ndaki Grayvoron şehrine düzenlenen saldırıları da üstlenmişti.

Örgütler, sınırdaki birkaç yerleşim yerinin kontrolünü ele geçirdiklerini öne sürmüş, Rusya ise iddiaları yalanlamıştı.

Kremlin, saldırıların "Ukrayna ordusuna bağlı sabotajcılar" tarafından düzenlendiğini iddia ederken, Kiev yönetimi ordunun saldırılarda yer almadığını, bunların bölgeye giren Rus savaşçılar tarafından yapıldığını savunmuştu. Rusya, çatışmalarda 70 Ukraynalı savaşçının öldürüldüğünü de ileri sürmüştü.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin yönetimine son vermeyi amaçlayan LSR geçen yıl martta, RDK da ağustosta Ukrayna'da kurulmuştu. Gruplarda toplamda 2 bine yakın savaşçı olduğu düşünülüyor.

Independent Türkçe, Reuters, Ukrayna Pravdası, Telegraph 


Sendika başkanı, Birleşik Krallık'taki demiryolu grevinin yıllarca sürebileceğini söyledi

Tren makinistleri sendikası ASLEF üyelerinin grevi, FA Cup finaline denk geldi (Toby Melville/Reuters)
Tren makinistleri sendikası ASLEF üyelerinin grevi, FA Cup finaline denk geldi (Toby Melville/Reuters)
TT

Sendika başkanı, Birleşik Krallık'taki demiryolu grevinin yıllarca sürebileceğini söyledi

Tren makinistleri sendikası ASLEF üyelerinin grevi, FA Cup finaline denk geldi (Toby Melville/Reuters)
Tren makinistleri sendikası ASLEF üyelerinin grevi, FA Cup finaline denk geldi (Toby Melville/Reuters)

Birleşik Krallık'taki (BK) bir demiryolu sendikasının başkanı, ücretlerle ilgili yaşanan anlaşmazlıkta bir uzlaşmaya varılana kadar grevlerin yıllarca devam edebileceği uyarısında bulundu.

Yeni bir grev, tren seferlerinin cumartesi günü yine aksamasına ve yolcuların daha fazla seyahat çilesi yaşamasına yol açtı.

Tren makinistleri sendikası ASLEF üyelerinin grevi, Wembley'de Manchester City'yle Manchester United arasında oynanan FA Cup finali ve Epsom Derby'nin yanı sıra başka spor ve müzik etkinlikleriyle de çakıştı.

Futbol taraftarlarına Wembley'e trenle yolculuk yapmamaları tavsiye edilince binlerce kişi bunun yerine Londra'ya arabayla gitmek zorunda kaldı.

Demiryolu Dağıtım Grubu (Rail Delivery Group/RDG), trenlerin yaklaşık yüzde 40'ının cumartesi günü çalışacağını fakat bazı bölgelerde hiç sefer yapılmayacağından geniş bölgesel farklılıklar olacağını belirtti.

Yeni grevin başlamasının ardından konuşan ASLEF Genel Sekreteri Mick Whelan, sendikanın çözüme ulaşmak için "ne gerekiyorsa yapacağını" söyledi.

Sky News'a konuşan Whelan, "Greve gitmek istemiyoruz. Fakat bu konuda çözüme ulaşmamız 4 yıl da sürse, 5 yıl da sürse, ne kadar sürerse sürsün bu işin içindeyiz ve bu çözüme ulaşmak için ne gerekiyorsa yapacağız"  dedi.

Diğer birçok sektör ve işçi gibi maaş zammı almadan 4 yıl geçirdik.

Ancak 4 yılın ardından şimdi durursak ne olacak? Gelecek yıl, ondan sonraki yıl, ondan sonraki yıl da maaş zammı alamayacağız.

Bu son grev, çarşamba günü tren makinistlerinin ve cuma günü de Demiryolu, Denizcilik ve Taşımacılık Sendikası (Rail, Maritime and Transport/RMT) üyelerinin ücret, iş ve çalışma koşullarına ilişkin uzun süredir devam eden anlaşmazlıklar nedeniyle başlattıkları iş bırakma eyleminin ardından geldi.

Whelan sözlerini şöyle sürdürdü:

Hükümetin bir anlaşmaya varılmasını engelleyen müdahalelerden geri adım atmasının zamanı geldi. Diğer işçiler gibi makinistler de 4 yıldır zam yapılmamasının ve son 12 ayda yüzde 10'un üzerine çıkan enflasyonun ardından ücret artışını hak ediyor.

Sendika başkanı, geçen yıl için yüzde 4 ve bu yıl için de yüzde 4'lük bir ücret artışı yapılması teklifini "sönük" diye nitelendirdi.

İngiltere'de 15 şirketin makinistlerinin greve gitmesiyle birlikte cumartesi günü ülke çapındaki tren istasyonlarının dışında grev hatları kuruldu.

RDG, grevlerin onbinlerce kişi için "hayal kırıklığı ve yılgınlığa" yol açtığını ifade etti.

Bu durum, yarıyıl tatillerini dört gözle bekleyen ve planlayan aileleri sıkıntıya sokacak. Ayrıca mali açıdan zor bir dönemde, halihazırda binlerce sterlin kaybeden halkımıza daha fazla yük bindirecek.

BK Ulaştırma Departmanı sözcüsü "Sendika liderlerinin koordine ettiği bu grevler, ilk kez iki Manchester takımının karşı karşıya geldiği FA Cup finali, Epsom Derby ve BK genelindeki bir dizi konser ve festival gibi önemli etkinliklere sahne olacak bir haftada yolcuları mağdur ediyor" dedi.

Sendikalar bütün yıl bu etkinlikleri dört gözle bekleyen yüzbinlerce kişiyi olumsuz etkilemekle yetinmeyip grev yaptıkları her seferde üyelerini maaşlarını almamaya zorlayarak kendi üyelerinin ceplerini de hedef alıyor.

Hükümet adil ve makul bir ücret teklifini mümkün kıldı, şimdi sendika liderleri doğru olanı yapıp bunu üyelerine sunmalı.