Rusya, SDG ile müzakerelerini sürdürürken, Türkiye, ABD’nin ‘kara operasyonunu iptal et’ talebini reddetti

Milli Güvenlik Kurulu, Erdoğan'ın huzurunda Suriye'nin kuzeyindeki olası detayları ele aldı

Erdoğan, Milli Güvenlik Kurulu toplantısına başkanlık ederken (AA)
Erdoğan, Milli Güvenlik Kurulu toplantısına başkanlık ederken (AA)
TT

Rusya, SDG ile müzakerelerini sürdürürken, Türkiye, ABD’nin ‘kara operasyonunu iptal et’ talebini reddetti

Erdoğan, Milli Güvenlik Kurulu toplantısına başkanlık ederken (AA)
Erdoğan, Milli Güvenlik Kurulu toplantısına başkanlık ederken (AA)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Milli Güvenlik Kurulu toplantısında, Suriye'nin kuzeyindeki gelişmeler ve Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) kuzey Suriye'deki mevzilerine yönelik muhtemel kara harekâtı ele alındı. Ankara, ABD'nin olası askeri operasyonu gerçekleştirmeme talebine cevaben, Washington’dan Suriye’nin kuzeyi ile ilgili ‘anlaşmalar kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmesini’ istediğini vurguladı. Öte yandan, Rusya ile SDG arasında, Türkiye'yi askeri harekat seçeneğinden geri adım atmaya ikna etmek amacıyla, SDG’yi kontrolündeki bazı bölgelerden vazgeçmek ve bu bölgeleri Suriye rejim güçlerine vermek için müzakereler devam ediyor.
Dün yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısında bölgesel ve uluslararası gelişmeler, terörle mücadele ve Suriye'nin kuzeyi ile Irak'taki askeri operasyonlar, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Ankara tarafından desteklenen ‘Suriye Milli Ordusu’ fraksiyonlarıyla birlikte yürüteceği Suriye'nin kuzeyinde SDG’ye yönelik olası kara harekâtı ve buna yönelik hazırlıklar ele alındı. Bununla birlikte TSK’nın 13 Kasım'da İstiklal Caddesi’nde meydana gelen, 6 kişinin hayatını kaybettiği, 81 kişininse yaralandığı ve PKK/ YPG tarafın gerçekleştirildiği ifade edilen terör saldırısının ardından 19 Kasım gecesi Suriye'nin kuzeyi ve Irak'ta başlattığı ‘Pençe-Kılıç’ hava harekatının sonuçları tartışıldı.

ABD-Türkiye ihtilafı
Toplantı öncesi Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Washington'un ‘Suriye'nin kuzeyinde olası askeri operasyonun yeniden incelenmesini talep ettiğini ve bunun karşılığında Türkiye'nin ‘taahhütleri yerine getirmesini talep ettiğini’ açıkladı.
Akar, “Türk ordusu, meşru müdafaa hakkını düzenleyen Birleşmiş Milletler Şartı'nın 51. maddesi çerçevesinde halkının ve ülkesinin sınırlarının güvenliğini sağlamak amacıyla teröre karşı mücadelesini, komşularının toprak bütünlüğüne ve egemenliğine saygı çerçevesinde kararlılıkla sürdürmektedir. SDG’nin en büyük bileşeni olan YPG, Suriye'nin kuzeyinde barış ve istikrarı bozmak amacıyla provokasyon ve saldırılarını artırdı” dedi.
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Savunma Bakanı Lloyd Austin'in geçtiğimiz Çarşamba akşamı Türk mevkidaşıyla yaptığı telefon görüşmesinde Akar’ı Washington'un Suriye'de yeni bir Türk askeri operasyonuna güçlü bir şekilde karşı çıktığı konusunda bilgilendirdiği açıklandı. Açıklamada ayrıca bölgede tansiyonun yükselmesinden duyulan endişe dile getirildi.
Pentagon’un açıklamasında, Austin’in ayrıca, bazıları DEAŞ’la mücadele için Suriye'de yerel ortaklarla birlikte çalışan ABD personelinin güvenliğini doğrudan tehdit eden son hava saldırıları da dahil olmak üzere, Suriye’nin kuzeyinde durumun tırmanmasından duyduğu endişeyi dile getirdiği bildirildi. Açıklamaya göre gerilimi azaltma çağrısında bulunan Austin, Pentagon'un Suriye'de yeni bir Türk askeri operasyonuna şiddetle karşı çıktığını ifade etti.
Öte yandan Milli Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada Akar'ın Austin ile ikili ve bölgesel savunma ve güvenlik konularını görüştüğü ve Türkiye'nin sınırları içinde halkının ve sınırlarının güvenliğini sağlamak amacıyla terörle mücadele operasyonlarını Birleşmiş Milletler Şartı'nın 51. Maddesinden kaynaklanan meşru müdafaa hakları çerçevesi yürüttüğünü ilettiği belirtildi. Açıklamaya göre Akar, terörle mücadelede iş birliği ve dayanışmanın bölgesel ve küresel barış ve güvenliğe katkı sağlayacağını, Türkiye'nin DEAŞ ve diğer tüm terör örgütleriyle mücadelede iş birliğine hazır olduğunu vurguladı. Akar, ABD’li mevkidaşına Türk askeri operasyonlarının tek hedefinin teröristler olduğunu, Koalisyon Güçleri’ne veya sivillere zarar verilmesinin söz konusu olmadığını bildirdi.
ABD'nin eski Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey ile dün başkent Ankara'da bir araya gelen Akar, Suriye'deki gelişmeleri ele aldı.
Türkiye ve ABD, daha önce 19 Ekim 2019'da Ankara'da, Türkiye'nin SDG mevzilerine yönelik başlattığı Barış Pınarı Harekâtını durdurmak için bir mutabakat zaptı imzalamıştı. Aynı ayın 22'sinde Rusya ile Soçi'de de benzer bir anlaşmaya imza atıldı. İki mutabakat, ABD ve Rusya'nın Kürt birliklerini Türkiye sınırlarından 30 kilometre uzak tutma taahhüdünü içeriyordu.
Ankara, ABD'yi söz konusu anlayış ve Kürt birliklerinin Münbiç'ten çıkarılmasına ilişkin önceki anlaşma çerçevesinde ‘yükümlülüklerini yerine getirmemekle’ suçladı. Ankara ayrıca Rusya'yı da bölgeyi istikrarsızlaştırmak ve Soçi mutabakatı kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmemekle itham ediyor.

Rusya ve SDG
Rakka'nın batı kırsalında Rus güçleri ile SDG arasında Tel Rıfat ile birlikte yaklaşmakta olan Türk askeri harekatı için potansiyel hedef olarak görülen bölgeler olan Münbiç ve Ayn el-Arab (Kobani) konusunda devam eden müzakerelerle birlikte dün Suriye’nin kuzey ve doğu bölgelerinde temkinli bir sükunet hakim oldu.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne (SOHR) göre Rusya, merkezlerde İç Güvenlik Güçlerinin (Asayiş) mevzilenmesinin artırılması ile SDG muharebe güçlerinin şehir merkezinden çekilmesini ve Rus güçleriyle birlikte iki bölgenin çevresinde rejim güçlerinin varlığını sürdürmesini talep etti.
TSK, geçtiğimiz Çarşamba gecesi Suriye'nin kuzey ve doğusunda Halep, Haseke ve Rakka bölgeleri ve kırsalındaki çok sayıda noktada SDG mevzilerini hedef aldı. Bombardıman, Haseke'nin kuzeybatısındaki Rabiat köyü ve Ebu Rasin kasabası civarı ile Rakka'nın kuzeyinde Tel Abyad'ın batı kırsalındaki Bir Kitak, Hirbet el-Bakar, Arida, Korhasan ve Pirznar köyleri ve Halep'in doğu kırsalındaki Ayn el-Arab'ın (Kobani) doğu kırsalındaki Koran ve Hirbisan Tahtani köyleri ile Kuzey Halep'in Afrin kırsalındaki Şerava ilçesine bağlı Binah köyünü hedef aldı.
Türk tarafı, dün Haseke'nin ed-Derbesiye bölgesinde Rus kuvvetleriyle ortak devriyeye çıkmadı. Soçi mutabakatı çerçevesinde 4 Rus askeri aracı Türk kuvvetleriyle ortak askeri devriye yapmak üzere Derbesiye'nin batısındaki Şerik geçidine geldi. Rus askerleri, yaklaşık 2 saat Türk askerlerin gelişini bekledi. Ardından Türk askerlerinin Rus kuvvetlerinin bekleme alanına inmesi ve devriye yapmayacaklarını bildirmesi üzerine Kamışlı Havalimanı'na geri döndüler. İki taraf arasındaki son ortak devriye, Türkiye'nin Pençe-Kılıç Harekatı'nı başlatmasından iki gün önce, 17 Kasım'da gerçekleştirilmişti.

Takviyeler devam ediyor
Aynı zamanda, çeşitli taraflardan askeri takviyeler SDG kontrolündeki bölgelere akmaya devam etti. Rus güçleri, Halep vilayetine takviye kuvvet gönderdi. Bu gelişme bölgede bir ilk sayıldı.
Tel Rıfat sakinleri, kent ve yakınlarına Rus askeri takviye kuvvetlerinin geldiğini ve Rus güçlerinin, SDG’nin kontrolündeki bölgeler, Türkiye'nin kontrolündeki bölgeler ve desteklediği Suriyeli fraksiyonları ayıran temas hattına yeni bir bariyer yerleştirdiğini bildirdi.
Öte yandan SOHR, Rus kuvvetlerinin hükümet güçleri tarafından kontrol edilen yakındaki Minig Askeri Havaalanı’ndaki varlığını güçlendirdiğini bildirdi. Bu takviyelerin amacının muhtemel Türk harekâtını durdurmak veya geciktirmek olabileceği iddia edildi.
Gözlemevi ayrıca, Rus takviye kuvvetlerinin Türkiye sınırındaki Ayn el-Arab (Kobani) kentinin yakınlarına da geldiğini bildirdi. Öte yandan kentte bir güvenlik yetkilisi AFP’ye, Rus kuvvetlerinin Türk kuvvetleriyle ortak devriyeyi durdurarak 3 gün önce yapılması planlanan devriyeyi iptal etmesi üzerine bölgede helikopter eşliğinde tek devriye gezdiğini söyledi.
2019'daki Soçi mutabakatına göre, Rus kuvvetleri Türkiye sınırına yakın Kürtlerin kontrolündeki bölgelere konuşlandırılmış durumda. Geçen hafta SDG, Rusya ve ABD'yi Türkiye'nin kontrol bölgelerine kara harekâtı gerçekleştirmesini engellemek için müdahale etmeye çağırdı. Aynı zamanda rejim güçleri bölgeye, kendilerine ait personel yüklü beş otobüsten oluşan askeri takviye getirdi. Bu güçler, Rakka'nın kuzey kırsalındaki Ayn el-İsa'daki askeri bölgelere yöneldi. 26 Kasım'da rejim güçleri, tanklar, personel taşıyıcılar, toplar, lojistik malzemeler ve ağır makineli tüfeklere bağlı arabalar dahil olmak üzere en az 20 araçtan oluşan devasa askeri takviyeler getirdi. Bu birlikler, Ayn el-Arab şehrine girerek şehrin batısındaki noktalara konuşlandırıldı.
Öte yandan SOHR, DEAŞ ile mücadele kapsamında ABD öncülüğündeki Uluslararası Koalisyona ait art arda gelen silah, askeri ve lojistik teçhizatı içeren konvoyların, 48 saat boyunca IKBY ile el-Velid sınır kapısından gelerek Suriye'nin kuzey ve doğusuna girdiğini bildirdi. Gözlemevi, Haseke Valiliği'nde konuşlanmış Uluslararası Koalisyon'un üslerine giden toplar, ağır makineli tüfekler, askeri teçhizat, mühimmat ve kapalı kutular ile yakıt depoları taşıyan 240'tan fazla kamyon tespit edildiğini ifade etti.
29 Kasım'da, tanklar, koruma güçleri ve Bradley zırhlı araçlarının yanı sıra mühimmat ve lojistik malzeme taşıyan yaklaşık 40 kamyondan oluşan bir Uluslararası Koalisyon konvoyu Suriye’nin kuzey ve doğu bölgelerine ulaştı. Hepsi Haseke kırsalındaki Tel Baydar'daki Amerikan üssüne ulaşırken, bu konvoy, 10 günden kısa bir süre içinde yapılan üçüncü askeri sevkiyat oldu.

DEAŞ'a operasyon
Türk istihbaratı, ‘Suriye Milli Ordusu’ ile koordineli olarak, Barış Pınarı bölgesinden sorumlu yetkili olarak bilinen bir kişinin de aralarında bulunduğu DEAŞ örgütüne mensup 5 teröristi yakaladığını duyurdu.
Anadolu Ajansı’nın (AA) haberine göre istihbarat servisleri dün Barış Pınarı bölgesinden sorumlu yetkili Ebu Seyf Tedmuri lakaplı Muhammed Halid Ali, Ebu Ömer Korani lakaplı Muhammed Salih'in yanı sıra Ebu İslam Salo lakaplı Halid Muhammad İsa el-Hulu, Ebu Hasan Şami lakaplı Ali Huseyin Ali ve Ebu Hamza lakaplı Şadi el-Ali‘nin de aralarında bulunduğu 5 teröristi gözaltına aldı.



Gazze ateşkesi: Geri çekilmeler anlaşmayı tehdit ediyor ve müzakereleri kurtarmak için ertelenmesi talep ediliyor

İsrail tanklarının Gazze Şeridi'nin güneyine girmesinin ardından, geçici mülteci kampındaki derme-çatma çadırların arasında enkazın üzerinde oturan bir kadın (AFP)
İsrail tanklarının Gazze Şeridi'nin güneyine girmesinin ardından, geçici mülteci kampındaki derme-çatma çadırların arasında enkazın üzerinde oturan bir kadın (AFP)
TT

Gazze ateşkesi: Geri çekilmeler anlaşmayı tehdit ediyor ve müzakereleri kurtarmak için ertelenmesi talep ediliyor

İsrail tanklarının Gazze Şeridi'nin güneyine girmesinin ardından, geçici mülteci kampındaki derme-çatma çadırların arasında enkazın üzerinde oturan bir kadın (AFP)
İsrail tanklarının Gazze Şeridi'nin güneyine girmesinin ardından, geçici mülteci kampındaki derme-çatma çadırların arasında enkazın üzerinde oturan bir kadın (AFP)

İsrail'in Gazze Şeridi’nde işgal ettiği yeni bölgelerden çekilme görüşmelerinin son iki aydır tıkanması, Katar’ın başkenti Doha'daki (yedinci gününe giren) ateşkes müzakerelerini yeni bir ‘karanlık tünele’ soktu. Hamas Hareketi, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hükümeti tarafından önerilen yeniden konuşlandırmayı reddetti.

Medyada yer alan sızıntılara göre arabulucular, özellikle Washington, müzakerelerin sonuna kadar çekilme maddesinin ertelenmesini talep ettiler. Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar bu durumu, müzakereleri ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin istemediği yeni bir başarısızlıktan kurtarmak için son bir girişim olarak görüyorlar ve bu yüzden Netanyahu'ya esneklik göstermesi için baskı yapabileceğini düşünüyorlar. Uzmanlara göre bunun aksi bir durum söz konusu olursa Hamas, İsrail'in bu şekilde kalmasının, sürgün planını hızlandırmak, olası ateşkesin sona ermesinden sonra askeri bölgeler dayatmak ve anlaşmayı bozmak için bir manevra olduğunu düşünerek bunu reddedecek.

İki Filistinli kaynak cumartesi günü, Doha’daki müzakerelerin, İsrail'in cuma günü sunduğu, İsrail ordusunun yeniden konuşlandırılması ve konumlandırılması için hazırladığı çekilme haritasında ısrar etmesi nedeniyle, karmaşık zorluklarla karşı karşıya olduğunu bildirdi. Bu plan, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin yüzde 40'ından fazlasında kalmasını öngörüyor, ancak Hamas bunu reddediyor.

Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan kaynaklardan biri, ‘Hamas’ın müzakere heyetinin İsrail'in sunduğu haritaları kabul etmeyeceğini, çünkü bu haritaların Gazze Şeridi'nin yaklaşık yarısının yeniden işgalini meşrulaştırdığını ve İsrail'in insani olduğunu söylediği ve Gazze Şeridi'nin güneyinde yer alacak ve yaklaşık 600 bin Filistinliyi barındıracak olan şehre atıfla Gazze Şeridi'ni Nazi kampları gibi geçiş noktaları ve seyahat özgürlüğü olmayan izole bölgeler haline getirdiğini’ vurguladı.

Diğer kaynak, Hamas'ın İsrail güçlerinin 2 Mart'tan sonra, yani iki ay süren ateşkesin çökmesinden sonra yeniden kontrol altına aldığı tüm bölgelerden çekilmesini talep ettiğini belirtti. İsrail’i, ‘soykırım savaşını sürdürmek için oyalamaya devam etmek ve anlaşmayı engellemekle’ suçladı.

Kaynak, Katarlı ve Mısırlı arabulucuların ‘taraflara, ABD Başkanı Donald Trump'ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff’un Doha'ya gelene kadar çekilme müzakerelerini ertelemelerini’ istediklerini, ancak ‘yardımlar ve esir takası konusunda ilerleme’ kaydedildiğini belirtti.

ABD merkezli haber sitesi Axios, bazı kaynaklardan, ABD'nin Hamas'tan İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nden çekilmesini tartışmayı ertelemesini ve diğer konulara geçmesini istediğini, böylece esir takası anlaşması müzakerelerinin çökmesini önlemeye çalıştığını aktardı.

juı
Yaralıları Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta bulunan Kızıl Haç kliniğine taşıyan Filistinliler (AFP)

Reuters, cumartesi günü Filistinli ve İsrailli kaynaklardan benzer bir doğrulama aktardı. Doha görüşmelerinin, İsrail’in Gazze Şeridi’nden çekilmesi konusunda tıkanma yaşadığını, Hamas Hareketi’nin İsrail'in önerdiği çekilme haritalarını reddettiğini, çünkü bu haritaların toprakların yaklaşık yüzde 40'ını İsrail kontrolünde bırakacağını, bunların arasında güneydeki Refah bölgesi ve Gazze'nin kuzeyindeki ve doğusundaki diğer bölgelerin de bulunduğunu belirtti. Kaynaklar, ‘görüşmelerin devam etmesinin beklendiğini’ ifade ettiler.

Mısır Dışişleri Konseyi üyesi Reha Ahmed Hasan, İsrail'in, güneydeki Morag Ekseni de dahil olmak üzere birçok yerden çekilmeyerek Filistinlileri sürmeye devam etmek gibi kendi şartlarını dayatmak istediğini düşünüyor. Kuzey bölgesini askeri olarak kontrol altına alarak buradaki nüfusu sürme olasılığı olduğunu ifade eden Hasan, böylece ateşkes sona erdikten sonra Filistinlilerin sürülmesinin kolaylaşacağına dikkati çekti. Hasan, ABD'nin İsrail'e baskı yapmamasının müzakerelere zarar verdiğini ve bu tür konuların ertelenmesinin bir fayda sağlamayacağını, bunların erken çözülmesi gerektiğini, çünkü bu konuların belirleyici olduğunu vurguladı.

Hasan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Anlaşmaya varılmasının gecikmesi, engellerin devam etmesi ve Filistinlilerin hedef alınması nedeniyle, direnişin İsrail'e teslim olmasını isteyen bir manevra ile karşı karşıya olduğumuzu düşünüyoruz ve Hamas bunu kabul etmeyecektir. ABD’nin İsrail'e baskı yapmaktan başka seçeneği yok. Özellikle Kahire'nin talep ettiği Mısır sınırındaki Philadelphia (Salahaddin) Koridoru’ndan çekilme gibi henüz çözülmemiş ve belirsizliği devam eden başka konular da var.”

Filistinli siyasi analist Nizar Nazzal, Hamas'ın talebi olan İsrail ordusunun Gazze'den çekilmesinin gerçekleşmemesi halinde bunun müzakereleri engelleyebileceğini düşünüyor. Nazzal, çekilme maddesinin ertelenmesinin müzakereleri kurtarmak için yapılan bir girişimden ibaret olduğunu ve Netanyahu hükümetinin çekilme gibi siyasi konularda taviz vermediği sürece, Washington veya İsrail'in iddia ettiği gibi anlaşmanın yakın zamanda imzalanmayacağını belirtti.

Cuma günü ABD ziyaretinden dönmeden önce, ABD Başkanı Donald Trump ile bir araya gelen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, perşembe günü yaptığı açıklamada, “Birkaç gün içinde (anlaşmayı) tamamlayabileceğimizi umuyorum” ifadelerini kullandı.

Geçtiğimiz hafta Beyaz Saray'da Netanyahu ile iki kez görüşen Trump, yakın zamanda ateşkes sağlanacağına dair açıklamalarını yineledi ve bu haftayı (yani birkaç gün sonra) olası bir tarih olarak belirledi. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio da perşembe günü yaptığı açıklamada, anlaşmaya varılması konusunda ‘büyük umutları’ olduğunu söyledi.

dfgthy
İsrail'in Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye’ye düzenlediği hava saldırısının ardından yükselen dumanlar (AFP)

Ancak sahada durum bu umutların aksine gelişiyor. Gazze Sivil Savunma Sözcüsü Mahmud Basal yaptığı açıklamada cumartesi günü 20'den fazla Filistinlinin öldüğünü ve İsrail ordusunun son 48 saat içinde Gazze Şeridi'nde ‘yaklaşık 250 terörist hedefi vurduğunu’ söyledi.

Hamas, İsrail ordusuna karşı operasyonlarını sürdürürken, İsrail ordusu cuma günü, Gazze'nin güneyindeki Han Yunus kentinde çıkan çatışmalarda Golani Tugayı'na bağlı keşif biriminden bir subayın öldürüldüğünü, ayrıca Gazze'nin kuzeyinde çıkan çatışmada iki askerin yaralandığını açıkladı. Bu açıklamadan iki gün önce Gazze'nin güneyinde kaçırılmak üzere olan bir İsrail askerinin öldürüldüğü bildirilmişti.

Birleşmiş Milletler (BM), cumartesi günü yaptığı ortak açıklamada, Gazze'deki yakıt kıtlığının kritik seviyelere ulaştığı konusunda uyarıda bulundu. BM’nin aralarında İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Dünya Gıda Programı (WFP) da bulunduğu yedi ayrı kuruluşu tarafından yapılan ortak açıklamada, “Yakıt, Gazze'de hayatta kalmanın bel kemiğidir” denildi.

Bu olumsuz gelişmeler devam ederken Reha Ahmed Hasan, Trump'ın dün değil, bugün bir anlaşma sağlayabileceğini düşünüyor. Hasan’a göre ABD'nin tutumu, İsrail'e baskı uygulayarak bir anlaşma sağlamaya ve Gazze'yi yerinden etme ve yok etme planlarından vazgeçmeye yönelik gerçek bir adım atarak tüm bu sorunları sona erdirebilir.

Bu görüşe katılan Nizar Nazzal da Washington'ın, Nobel Barış Ödülü almayı uman Trump'ın çabalarının başarısız olmaması için müdahale edeceğini ve Netanyahu'yu daha geniş çaplı yayılma haritasını kabul etmeye zorlayacağını (bu cümle tuhaf geldi ama böyle yazıyordu) vurguladı. Ateşkes yapılmaması halinde İsrail Başbakanı’nın popülaritesinin daha da zarar göreceği ve İran'a karşı savaşından elde ettiği son siyasi kazanımlarını kaybedebileceği uyarısında bulunan Nazzal, bu nedenle Netanyahu'nun çıkarlarına en uygun olanın anlaşmayı geçici olarak kabul etmek olduğunu belirtti.