Stresi tespit etmek için elektronik dövme geliştirildi

Elektronik dövmenin şeklinin ve etki mekanizmasının görselleştirilmiş hali
Elektronik dövmenin şeklinin ve etki mekanizmasının görselleştirilmiş hali
TT

Stresi tespit etmek için elektronik dövme geliştirildi

Elektronik dövmenin şeklinin ve etki mekanizmasının görselleştirilmiş hali
Elektronik dövmenin şeklinin ve etki mekanizmasının görselleştirilmiş hali

Avuç içleri bize duygusal durumumuz hakkında çok şey söyleyebilir; Heyecanlı veya stresli olduğumuzda avuçlarımızın terlemesi stresin göstergesi. Ancak stresi ölçen cihazlar hantal, güvenilmez ve sosyal damgalanmaya sebebiyet verecek şekilde olabiliyor. Çünkü cihazlar vücudun belirli bölgelerinde ve görünür şekilde bulunuyor.
ABD'deki Texas Üniversitesi'nden araştırmacılar, cildin elektriksel aktivitesini izleyen ve stres duyguları hakkında veri sağlayan elektronik dövme teknolojisi yaratarak bu sorunu ele aldı.
Araştırmacılar, Nature Communications dergisinin son sayısında yayınlanan yeni bir araştırma makalesinde, avuç içine yapıştırılan, neredeyse görünmez olan ve bir akıllı saate bağlanan bu grafen tabanlı elektronik dövmenin ayrıntılarını anlattı.
Şarku’l Avsat’ın dergiden aktardığı habere göre Grafen, İngiltere'deki Manchester Üniversitesi'nden Rus bilim adamları Andre Geim ve Konstantin Novoselov tarafından 2004 yılında geliştirilen karbon türevi bir malzeme. Grafenin pek çok avantajı var. Bunlardan en önemlisi elektriği iletme ve ısı ve ışığın moleküllerinden geçmesine izin vermesi.
Teksas Üniversitesi Havacılık ve Uzay Mühendisliği ve Mühendislik Mekaniği Bölümü'nden Prof. Dr. Nanshu Lu ve araştırma ekibi, giyilebilir elektronik dövme teknolojisini geliştirmek için yıllardır çalışıyor. Grafen, inceliği ve insan vücudunun potansiyelini iyi ölçtüğü ve çok doğru okumalarla sonuçlandığı için tercih edilen bir malzeme.
Araştırmacılar, kısmen örtüşen “grafen” ve altın katmanına sahip iki kat bant kullandılar. Bandı ileri geri bükerek, sürüş sırasında direksiyon simidini tutmak, kapıları açmak ve koşmak gibi günlük aktivitelerin el hareketleriyle gelen basıncı kaldırabilmesini sağladılar.
Lu, Teksas Üniversitesi’nin web sitesinde Cuma günü yayınlanan bir raporda şunları söyledi: "Bu çalışmadaki en büyük başarı, avucun içindeki elektronik dövmenin, bu durumda ticari olarak temin edilebilen bir akıllı saat olan sağlam bir devreye veriyi başarılı bir şekilde iletebilmesi."
Mevcut avuç içi izleme teknolojisi, çok görünür olan hacimli elektrotlar veya vücudun diğer bölgelerine yerleştirilmiş sensörler kullanarak daha az doğru veri elde edilmesini sağlar.
Önceki araştırmacılar, nanometre kalınlığında şeritler kullanan yöntemler denediler. Ancak bu şeritler sürekli hareket stresini kaldıramadı. Bu araştırmadaki yenilikçi yöntem ise stresi bu bantlardan elli kat daha fazla tespit etme yeteneğine sahip.



NASA, Ay'ın iki yüzü arasındaki çarpıcı farkları ortaya çıkardı

Sanatçı tasviri, Ay'ın milyarlarca yıl önceki sıcak iç kısmını gösteriyor. NASA araştırmacıları gökcisminin içine artık daha yakından bakabildiklerini söylüyor (NASA/JPL-Caltech)
Sanatçı tasviri, Ay'ın milyarlarca yıl önceki sıcak iç kısmını gösteriyor. NASA araştırmacıları gökcisminin içine artık daha yakından bakabildiklerini söylüyor (NASA/JPL-Caltech)
TT

NASA, Ay'ın iki yüzü arasındaki çarpıcı farkları ortaya çıkardı

Sanatçı tasviri, Ay'ın milyarlarca yıl önceki sıcak iç kısmını gösteriyor. NASA araştırmacıları gökcisminin içine artık daha yakından bakabildiklerini söylüyor (NASA/JPL-Caltech)
Sanatçı tasviri, Ay'ın milyarlarca yıl önceki sıcak iç kısmını gösteriyor. NASA araştırmacıları gökcisminin içine artık daha yakından bakabildiklerini söylüyor (NASA/JPL-Caltech)

NASA bilim insanları çarşamba günü Ay hakkında yeni sırları açığa çıkardıklarını duyurdu.

Özellikle yörüngedeki bir uzay aracından toplanan yerçekimi verilerini analiz ederek gökcisminin iç kısmına dair daha iyi bir bakış elde ettiler.

Bu analizde, Ay'ın yakın ve uzak taraflarının iç yapıları arasında keskin bir fark olduğu saptandı. Yakın taraf erimiş kayalardan oluşan engin düzlüklere sahipken, uzak yüzü daha engebeli. Ay en başta eriyik halindeki dünyanın bir parçasıydı ve eski yüzeyinin büyük bir kısmı lavla kaplıydı. 

Bazı teoriler iki ila üç milyar yıl önceki volkanizmanın gezegenin iç kısmında, radyoaktif elementlerin yakın tarafın mantosunun derinliklerinde birikmesine neden olacak farklılıklara yol açtığını öne sürüyor. Bu çalışma, sözkonusu teoriye bugüne kadarki en güçlü kanıtı sunuyor.

NASA'nın Jet İtki Laboratuvarı'nda Güneş Sistemi Dinamikleri Grubu'nun yöneticisi Ryan Park yaptığı açıklamada, "Ay'ın yakın tarafının uzak tarafına göre daha fazla esnediğini bulduk, yani Ay'ın yakın tarafının iç yapısında uzak tarafına kıyasla temelden bir farklılık var" dedi.

Verileri ilk analiz ettiğimizde sonuç bizi o kadar şaşırttı ki inanamadık. Bu yüzden bulguları doğrulamak için hesaplamaları defalarca yaptık. Bu toplamda 10 yıllık bir çalışma.

Bulgular hakemli dergi Nature'da yayımlandı.

Ay'ın, mavi bilyemizin yörüngesinde dönerken yerçekiminde meydana gelen değişimleri incelemeyi sağlayan yeni bir yerçekimi modeli geliştirerek bu sonuçlara ulaştılar.

Bu değişimler, Dünya'nın gelgit kuvveti nedeniyle Ay'ın esnemesine neden oluyor. Tıpkı Ay'ın Dünya'daki gelgitleri belirlemesi gibi, Dünya da Ay üzerinde kütleçekimsel bir kuvvet uyguluyor.

Araştırmacılar, 2011 ve 2012'de Ay'ın yörüngesinde dönen GRAIL görevinin Ebb ve Flow uzay aracının hareketine ilişkin verileri kullandı.

dfgrthyjuı
Ay'ın yakın (solda) ve uzak yüzünün bu görüntüleri NASA'nın Ay Keşif Yörünge Aracı tarafından çekildi. Uzay aracından elde edilen veriler, bilim insanlarının Jüpiter'in Io'su gibi uyduları daha iyi anlamalarını sağlıyor (NASA/JPL-Caltech)

Çalışmanın yazarları bir süper bilgisayar yardımıyla Ay'ın bugüne kadarki en ayrıntılı yerçekimi haritasını çıkardı. Yerçekimi haritası, Ay genelindeki yerçekimi ölçümlerini gösteriyor.

Elde ettikleri sonuçları inceleyen ve diğer modellerle karşılaştıran Park'ın ekibi, Ay'ın iki yarısının deformasyona uğrama derecesinde küçük ama beklenenden büyük bir fark buldu.

Ayrı bir çalışmada aynı tekniği kullanarak, Mars ve Jüpiter arasındaki Ana Asteroit Kuşağı'nda yer alan Vesta'nın iç kısmını incelemişlerdi. Önceki teorilerin aksine, Vesta'nın muhtemelen küçük bir çekirdeği olduğunu ya da hiç olmadığını bulmuşlardı. Yakın zamanda benzer bir tekniği Jüpiter'in volkanik uydusu Io'ya uygulayarak, ateşler içindeki uydunun küresel bir magma okyanusu barındırma ihtimalinin düşük olduğunu ortaya koymuşlardı.

Park, "Yerçekimi, bir gezegenin iç kısmının derinliklerini keşfetmek için kullanılabilecek eşsiz ve temel bir özellik" diyor.

Bizim tekniğimiz yüzeyden gelen verilere ihtiyaç duymuyor; içeride ne olduğuna dair küresel bir bakış açısı elde etmek için uzay aracının hareketini çok hassas bir şekilde izlememiz gerekiyor

Independent Türkçe