Birleşik Krallık'ın Göç Bakanı sığınmacılara yeni kısıtlamalar getirileceğini söyleyerek yabancı öğrencileri hedef aldı

"Bu, gelenlere nasıl davrandığımıza bakmak demek; böylece kimse Birleşik Krallık'a gelmenin kolay lokma olduğunu düşünmeyecek"

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Birleşik Krallık'ın Göç Bakanı sığınmacılara yeni kısıtlamalar getirileceğini söyleyerek yabancı öğrencileri hedef aldı

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Birleşik Krallık'ın (BK) Göçten Sorumlu Devlet Bakanı, BK'nin "kolay lokma" olmadığını açıkça ortaya koymak için Manş Denizi'ni geçen sığınmacılara yönelik yeni bir engellemenin yolda olduğunu söyledi.
The Independent'ta yer alan habere göre Robert Jenrick, uluslararası öğrencilere de saldırarak onları, "ailelerini BK'ye getirmenin kaçamak yolu" olarak eğitimlerini kullanmak ve kamu hizmetlerine daha fazla "yük bindirmekle" suçladı.
Ancak Jenrick, Muhafazakar Partililerin bu meseleyle ilgili telaşı artarken, sığınmacı krizine hızlı bir çözüm olmadığını da itiraf ederek şöyle dedi:
"Gelecek yıllar boyunca devam edebilecek bir sorun bu."
2022'de Manş'ı geçen toplam kişi sayısının yıl sonuna kadar 50 bine ulaşması beklenirken, İçişleri Bakanı Suella Braverman, Manş Denizi'ni geçen kişi sayısını azaltmak için gelecek hafta yeni öneriler sunacak.
Duyurudan önce Jenrick şunları söyledi:
"Göç sistemimizi amacına uygun şekilde yeniden oluşturmalıyız. Bu, her şeyin [merkezinde] caydırıcılığın bulunduğu bir sistem oluşturmak anlamına geliyor. Bu aynı zamanda gelenlere nasıl davrandığımıza bakmak da demek; böylece kimse BK'ye gelmenin kolay lokma olduğunu ve BK'nin sığınmacılar için komşumuz Avrupa Birliği'nden daha iyi bir yer olduğunu düşünmeyecek."
10 Numara'nın (BK Başbakanlık Konutu ve Ofisi -ed.n.), BK'de okuyanların bakmakla yükümlü olduğu kişilerle ilgili daha sert kurallar getirmeyi de değerlendirdiği bilinse de Jenrick, eğitim alanların gerekçelerini sorgulayarak daha da ileri gitti.
Jenrick, GB News'a verdiği demeçte, "Ailelerini BK'ye getirmenin ve uzun süre burada kalmanın kaçamak yolu olarak üniversitelere gelenler var" dedi.
Robert Jenrick sözlerine şu ifadelerle devam etti: 
"Çok fazla sayıda kişi BK'de yaşam kurmanın yolu olarak bunu kullanıyor. Bu, net göç üzerinde büyük bir itici güç. Hepimiz göçün ekonomiye ve topluma bazı faydalar sağlayabileceğini görebiliriz ancak nispeten küçük bir ülke olduğumuz noktasından hareket ediyorum; burada konut yetersizliği var, kamu hizmetleri şu anda önemli ölçüde zorlanıyor."
Braverman, Arnavutluk'tan gelen genç erkek sayısındaki büyük artışın ardından, talepleri başarısız olan sığınmacıların bir an önce ülkeden çıkarılmasını sağlamak için Arnavutluk'la daha iyi bir geri kabul anlaşması yapmak istiyor. Ancak Afganistan ve Suriye gibi yüksek başarı oranına sahip ülkelerden gelen adaylar için gereklilikler hafifletilebilir ve ilk güvenlik ve kimlik kontrolleri yapıldıktan sonra daha fazla takip değerlendirmesi gerekmeyebilir.
Yeni engellemenin hayata geçirilmesinin biraz zaman alabileceğini ima eden Jenrick, "Sadece 4 haftadır işimizin başındayız ve kesin bir sonuca varamadık" dedi.
Jenrick öğrenciler konusunda şunları söyledi:
"Öğrencilerin aile üyelerini yanlarında getirmeleri konusunda çok özgürlükçü kurallarımız var ve bu da gözden geçirmek istediğimiz bir şey. Buraya doktora yapmak için geldiyseniz ve uzun süre BK'de kalıyorsanız, eşinizi de yanınızda getirebileceğiniz doğru ancak bu işte son birkaç haftada gördüğüm rakamlar, sorunun bundan çok daha büyük olduğunu gösteriyor."



AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
TT

AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)

Avrupa Birliği (AB), Gazze Savaşı'nın üzerinden 109 gün geçmesine rağmen, üyeleri arasında derinleşen anlaşmazlıklar ve kendi içinde her biri büyük ölçüde bağımsız bir çizgiyi takip eden üç bloğun oluşması nedeniyle ateşkes çağrısı yapan tek bir toplu bildiri yayınlamayı başaramadı.

Ancak Pazartesi günü geçekleştirilen Dışişleri Bakanları toplantısında Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün Dışişleri Bakanları ile Arap Birliği Genel Sekreteri’nin yanı sıra Filistin ve İsrail ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell tarafından Gazze savaşındaki gelişmeleri “ertesi gün” olarak adlandırılan gün konusunda bir paradoks görüldü. Buradaki ironi, Avrupalıların bölünmelerine rağmen AB, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Arap Birliği'nin düzenlediği "barışa hazırlık konferansı düzenlenmesi" çağrısına dayanan bir plan üzerinde anlaşması oldu. Filistinli ve İsrailli tarafların yokluğunda düzenlenebilecek konferansa ABD ve Birleşmiş Milletler (BM) de davet edildi. Amaç, “iki devletli çözümü” sahada gerçeğe dönüştürmek.

Avrupa planı, "barış için yol haritası" olarak adlandırılabilir. AB Ortadoğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans tarafından hazırlanan plan, Pazartesi günkü toplantıdan önce AB’nin 27 üyesine dağıtıldı. Hollanda, Danimarka ve Baltık Denizi ülkelerinin yanı sıra Almanya, Avusturya ve Çek Cumhuriyeti ağırlıklı olmak üzere AB içinde İsrail'e en yakın grubun buna karşı çıkmadı.

Onayın ana sinyali, bugüne kadar sadece diplomatik ve siyasi olarak değil, özellikle Alman ordusunun sahip olduğu en son silah ve teknolojileri sağlayarak kesinlikle İsrail'in yanında olmayı taahhüt eden Almanya'dan geldi. Berlin'in yaptığı son şey, Uluslararası Adalet Divanı önünde İsrail'e verdiği desteği teyit etmek ve İsrail'in Gazze'de “soykırım” yapmadığını tekrar tekrar iddia etmek oldu.

Paris'teki siyasi kaynaklar, Avrupalıların, yönelimleri ne olursa olsun, "Bugün Gazze savaşının İsrail'in sorunlarını çözmeyeceği ve bu başarılsa bile Hamas'ın ortadan kaldırılacağı kanaatine vardıklarını" ancak Hamas’ın yerini başka nesillerin alacağını ve bunun son olmayacağını söylüyor. Bu kaynaklar, Avrupalıların bugün İsrail'i kendisinden daha doğrusu onun yetkililerinden kurtarmaları gerektiğini düşündüklerini ve bunu başarmanın yolunun da İsrail'den geçtiğini aktarıyor.

srftbn
Netanyahu 18 Ocak'ta Tel Aviv'de basına konuşuyor (DPA)

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock yaptığı açıklamada, “Böyle bir çözüm duymak istemediklerini söyleyenler başka bir alternatif de sunmadı” diyerek, barışın bölgenin tüm sakinlerini kapsamadığı sürece sağlanamayacağını ifade etti. Borrell, "Akıllarında başka hangi çözümler var? Tüm Filistinlilerin ayrılmasını sağlamak mı? Ya da hepsini öldürmek mi? Amacın, Hamas'ı ortadan kaldırmak olduğunu söylemek tek taraflı. Çünkü bu, Hamas'ın ne zaman yeterince zayıf olduğuna karar vermenin İsrail'e bağlı olacağı anlamına geliyor. Bu şekilde çalışmaya devam edemeyiz” dedi.

Gerçek şu ki, Avrupalıların ortaya attığı şey yeni bir şey değil, çünkü “barışın belirleyicileri” yıllardır biliniyor ve iki devletli çözüm, John Kirby'nin başarısız olduğu 2014'ten bu yana tartışılmıyor. Eski ABD Başkanı Barack Obama’nın danışmanı olan Kirby, İsraillileri Batı Şeria'daki yerleşim hızını azaltmaya ikna edemedi. Ancak bugün yeni olan şey, AB’nin farklılıklarını ve bölünmelerini bir kenara bırakmayı başarması.

AB’nin 7 Ekim'den bu yana sağladığı sınırsız desteğe rağmen AB’nin yayınladığı her açıklamaya İsrail’de büyük şüpheyle bakılıyor. Bunun son kanıtı, Fransız gazetesi Le Monde'un, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz'ın Avrupa Birliği dışişleri bakanlarıyla yaptığı toplantıda aktardığı haber. Haberde Katz, İsrail’in tek müttefiki olduğunu bunun da ABD olduğunu ifade etti. Bu da Tel Aviv’in Brüksel’in değil yalnızca Washington’un planını kabul edeceği anlamına geliyor. Katz planı tartışmayı reddetti ve bunun yerine iki video kaset yayınladı. Birincisi İsrail'in Gazze Şeridi'ne liman olarak istediği yapay adayı, diğeri ise İsrail'i Hindistan'a bağlayan tren hattının güzergahını gösteriyor.

sdcevr
ABD Başkanı Joe Biden, 19 Ocak'ta ABD belediye başkanlarının toplantısı vesilesiyle Beyaz Saray’da konuşuyor (Reuters)

Avrupa Birliği'nin aradığı çözümün, İsrail'i tüm uluslararası forumlarda savunan, ona silah, teçhizat ve her türlü desteği sağlayan ABD tarafından benimsenmeden gün ışığına çıkamayacağına dair köklü bir kanaat var. Dolayısıyla onları etkileyebilecek ve bu tür bir çözümü kabul etmeye itebilecek olan taraf da AB. Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Joe Biden ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşen son telefon görüşmesi, Netanyahu'nun reddettiği iki devletli çözüm konusunda aralarındaki derin anlaşmazlığı kamuoyuna ortaya çıkardı.

Pek çok analist, Netanyahu'nun cesaretini ve Biden'ı kızdırma isteğini iki devletli çözümü reddetmesini iki ana faktörle tekrarlayarak açıklıyor: Bunlardan biri, aşırı sağla olan siyasi ittifaka esir olması, iki devletli çözüme açılması durumunda bu ittifakın sürekli çökmesi ve Knesset'te sahip olduğu küçük çoğunluğu kaybetmesi tehdidi, ikinci ise Biden, başkanlık mücadelesinde İsrail'i desteklemek için Yahudi seslerine ve ABD'de İsrail adına çalışan dernek ve kuruluşların etkisine yöneldi. Ayrıca, Biden  İsrail Avrupalıların, Arapların ve dünya ülkeleri ve halklarının ezici çoğunluğunun istediği barışçıl çözümü kabul etmesi için İsrail'e ciddi baskı uygulayabilecek bir konumda.

Netanyahu iki devletli çözüme her zaman karşı çıktı ve bunu yalnızca bir kez ve gönülsüzce kabul etti. Burada, Avrupa'nın Washington'un tutumunun değişeceği yönündeki iddiası muhtemelen kaybedilecek ve eski Başkan Donald Trump'ın önümüzdeki Kasım ayında başkanlığı kazanması durumunda boşa çıkacak.

Soru şu, Avrupalıların elinde ne var? İsrail'in planlarına uymayı reddederek onlarla yüzleşmesi durumunda ellerindeki baskı araçlarına başvurmaya hazırlar mı? Bu soruları cevaplamak zor. Ancak bunun tersine, Tel Aviv'in geleneksel olarak Brüksel'de sahip olduğu siyasi ilişkiler ve diplomatik desteğe paralel olarak İsrail'in Birlik ile yakın ekonomik, ticari, bilimsel ve yatırım ilişkilerinin olduğu ve bu nedenle Avrupalıların İsrail üzerinde ciddi baskı kartlarının olduğu doğrulanabilir. Ancak İsrail'le daha önceki birleşme deneyimlerinden yararlanmak cesaret verici değil ve dolayısıyla buna güvenmek de garanti değil.