ABD, Afrika ile zirve düzenlerken, liderlerine sırtını dönüyor

Washington'un Biden ile Afrikalı liderler arasında ikili görüşmeler yapmayacağını açıklaması tartışma yarattı

ABD Başkanı Biden, Afrikalı liderlerle ikili görüşmeler yapması için baskı görüyor / Fotoğraf: AFP
ABD Başkanı Biden, Afrikalı liderlerle ikili görüşmeler yapması için baskı görüyor / Fotoğraf: AFP
TT

ABD, Afrika ile zirve düzenlerken, liderlerine sırtını dönüyor

ABD Başkanı Biden, Afrikalı liderlerle ikili görüşmeler yapması için baskı görüyor / Fotoğraf: AFP
ABD Başkanı Biden, Afrikalı liderlerle ikili görüşmeler yapması için baskı görüyor / Fotoğraf: AFP

ABD Başkanı Joe Biden'ın davetiyle yaklaşık 50 Afrikalı liderin katıldığı başkent Washington’da düzenlenen üç günlük ABD-Afrika Liderler Zirvesi'nin ikincisi dün başladı.
Zirve, özellikle ABD'li yetkililerin, Başkan Joe Biden'ın katılımcı ülkelerin başkanları ile ikili görüşmeler yapma niyetinde olmadığını vurgulamalarından sonra çeşitli beklentiler ile basında kazandığı büyük ivme arasında düzenlendi.
Gözlemciler, zirvenin somut bir etki yaratacak girişimler olmadan sembolik bir şekilde gerçekleşebileceğine ilişkin endişelerini dile getirdi. 

Açık bir plan yok
Washington'un ev sahipliğindeki zirve, ABD'nin Afrika ülkelerinin çıkarlarını desteklemesine ve yıllardır artan Çin'e bağımlılıklarını azaltma becerisine ilişkin belirsizliğin ortasında gerçekleşti.
Özellikle Biden yönetiminin benzer büyüklükte zirveler düzenlerken izlediği yöntem dışında, bu zirve için net bir plan hazırlamaması çerçevesinde ABD Başkanı Barack Obama tarafından 2014 yılında başlatılan bir geleneğin uzantısı olarak görülüyor.
Gözlemciler, Biden ile Afrikalı mevkidaşları arasında ikili görüşmelerin yapılmayacak olmasının ABD ile Afrika arasındaki uçurumu ikiye katladığına dikkati çekiyor.
Afrikalı liderleri, binlerce mil yol kat ettikten sonra Washington'da, ABD'nin kendilerini Çin kadar umursamadığı ve onları ortak çıkarları ve endişeleri olmayan ülkeler olarak gördüğü sonucuna varmalarından endişe ediyorlar. 
Tüm bu endişelere rağmen Biden yönetimi, zirveye katılan ülkelerden gelen ikili görüşme taleplerini karşılamama kararlılığını sürdürecek gibi görünüyor.
Biden yönetiminden bir yetkilinin geçen perşembe (8 Aralık) günü yaptığı basın toplantısında söylediğine göre, ikili görüşmeler için liderler üç gün sürecek olan zirvenin oturum aralarında spontane gelişen fırsatları değerlendirmekle yetinmek zorundalar.
Biden'ın ikili görüşmelerden kaçınmasıyla ilgili gazetecilerin yönelttiği sorular, pazartesi günü düzenlenen basın toplantısında zirvenin taşıdığı sembolik önemi azaltmaya çalışan Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan da dahil olmak üzere Beyaz Saray yetkililerini utandırırken; soruyu soran ve Sullivan ile aynı fikirde değilmiş gibi görünen gazeteci, Afrika heyetlerinin zirveye katılmak için katlandığı zorluklara ve Afrikalı liderlerin ABD Başkanı ile görüşemeden karşılamak zorunda kaldıkları yüksek uçuş ve barınma maliyetlerine işaret etti.

Biden yönetiminin gerekçesi
Politico dergisi, ABD yönetiminin planlarını yakından takip eden bir kaynağın, Beyaz Saray'ın yaklaşık 50 ülkeden liderlerin katılacağı zirvede tüm istekleri yerine getirmenin mümkün olmadığını göz önüne alarak, Biden ile Afrikalı liderler arasında ikili görüşmelere hazırlanmanın bölünme yaratmasından endişe ettiğini söylediğini aktardı.
Burundi'nin Washington Büyükelçisi Jean de Dieu Ndikumana, daha önce yaptığı bir açıklamada, Beyaz Saray'ın ikili görüşme taleplerine kısa süreli de olsa yanıt vermesini umduğunu ifade etmişti.
Afrikalı liderlerin Washington'a gelmek için 'okyanusu geçtiklerinin' altını çizen Büyükelçi Ndikumana, "Ancak Başkan Biden'ın gündeminde henüz Afrikalı liderlerle ikili görüşmeler yer almıyor ve özel bir ziyafetin de olduğu üzere zirve etkinlikleri ile sınırlı. Afrikalı liderler, etkinliler sırasında Biden ile sohbet etme fırsatı bulmayı umuyorlar" şeklinde konuştu.

Geçmiş umut vermiyor
Ancak zirvenin daha başlamadan başarısızlıkla sonuçlanabileceğine dair bazı korkular söz konusu.
Bu korkular, Afrika heyetlerinin Biden ile ikili görüşmeler yapma taleplerinin göz ardı edilmesiyle sınırlı değil.
Zirvenin yapıldığı tarih de katılımcı ülkeler için bir endişe kaynağı.
İlk kez eski Başkan Barack Obama tarafından 8 yıl önce ilki düzenlenen zirveden somut taahhütler çıkmazken, ABD'li yazar William Kane'a göre Afrikalı liderler ilk görüşmelerinden sonra Obama'nın ülkelerine yönelik dış yardımı kesmesinin ardından kendilerini kandırılmış hissettiler.
Ayrıca Çin, Afrika'daki nüfuzunu genişletmeye devam etti. Çeşitli ürünler ihraç ederek ve Afrika'dan tarım ürünleri, bakır ve petrol gibi ürünlerden büyük miktarlarda satın alarak Sahra altı Afrika ülkelerinin ilk ticaret ortağı haline geldi.
Pekin, son yirmi yılda Afrika'da yollar ve limanlar inşa etmeye başladı. Afrika'ya yönelik dış yardımları düzenli olarak artırdı.
Çin dışişleri bakanları 1991 yılından bu yana göreve başlamalarının ardından yurt dışındaki ilk ziyaretlerini Afrika'ya gerçekleştirdi. 
Çin'in Afrika'da ABD'den daha fazla ortağı var. Çünkü Çin, diplomatik ilişkiler kurmak için ülkelerin demokratik olup olmamasını umursamıyor.
Ancak ABD ile Afrika arasında büyüyen uçurumun tek nedeni Çin değil.
ABD'nin eski Addis Ababa Büyükelçisi David Shinn, ABD dış politikasının yıllardır Afrika'yı görmezden geldiğini söyledi.
Afrika'nın ABD dış politikasının öncelikleri listesinin her zaman en sonunda yer aldığını belirten Shinn, aynı durumun Biden yönetimi için de geçerli olduğunu vurguladı.
Washington modeli ile Pekin modelini karşılaştıran Shinn, ABD'nin masaya vuracağını ve "Daha iyisini yapmalısın!" diyerek özgür ve adil seçimler yapılması için çağrıda bulunacağını, Çin'in ise bir yandan yakalarından tutarken diğer yandan mevcut hükümetlerle çalışıyorlar.

Süper güçlerin sahası
Uzmanlara göre Biden, Afrikalı liderleri ABD'yi seçmeye ve Çin'in yerine koymaya ikna etmekte zorlanacak.
Pekin ile Afrika arasındaki bağların büyüdüğü bir dönemde Çin'in Washington Büyükelçisi Qin Gang'ın, geçen pazartesi günü ABD-Afrika Zirvesi'ne hazırlık amacıyla Semafor'un ev sahipliğinde düzenlenen bir dizi tartışmanın bir parçası olan gayri resmi sohbet toplantısında Çin ile Afrika arasındaki ilişkilerin "Çin'in dış politikasının mihenk taşı" olduğu şeklindeki açıklaması da bu durumu somutlaştırdı.
Washington, Çin'in uluslararası ve çok taraflı örgütlerde artan etkisine karşı koymak için Afrika'yı kendi tarafına çekmeyi amaçlıyor.
Afrika ülkeleri, geçen eylül ayında Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde Çin'in insanlığa karşı suç işlediği iddialarını "yanlış bilgilendirme" diyerek reddeden Çin'i destekleyen 28 ülkenin yaklaşık yarısını oluşturdu. 
Afrikalı liderler ise ülkelerinin küresel güçlerin sahası haline gelmesinden korkuyor. Bu yüzden zirvenin organizatörleri, olayın Çin ile hiçbir ilgisi olmadığının altını çiziyorlar.
ABD yönetiminden bir yetkili, geçen perşembe günü düzenlediği basın toplantısında zirvenin, "diğer ülkeler ve onların Afrika ile ilişkileri" ile ilgili olmadığının altını çizdi. Yetkili, ABD'nin Afrika ülkeleriyle olan köklü ilişkilerine dikkati çekti. 
Ancak ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi'nin Afrika İşleri Komisyonu üyesi Senatör Chris Van Hollen bu yaklaşıma katılmıyor.
Senatör Hollen, ABD'nin zirveyle ortaklarına "Pekin'in onlara davrandığından daha adil davranan daha iyi ve daha sürdürülebilir bir ekonomik model" sunacağı mesajını vereceğini söyledi.
Bu modelin gücünün, kendisinin ve ortaklarının, Afrika ülkeleri için bir tuzak olarak gördüğü Çin'in 'borç diplomasisi' tersi olmasından geldiğine işaret etti.
Çin'in Afrika ülkelerini 'borç tuzağına' düşürdüğü suçlaması, geçen ağustos ayında Çin'i 17 ülkeyi aldıkları kredilerin borçlarından muaf tutmaya itmişti.
ABD ve Çin arasında yaşanan Afrika'nın dostluğunu kazanma yarışı, onların dünyanın diğer bölgelerindeki ittifakları güçlendirme ve ekonomik kaynaklara erişimi kolaylaştırma konusunda verdikleri mücadeleyi ortaya koyuyor.
Ancak Politico gazetesine göre ABD, Asya ve Ortadoğu'nun aksine Afrika'da geride kalarak Çin'in Afrika'daki çabalarına ayak uydurmak için fazla çaba göstermedi. 
Biden ile Afrikalı liderler arasındaki mütevazı kalan diplomatik ilişkileri, ABD Başkanı'nın yardımcılarının kıtadaki hayal kırıklığı yaratan ilk versiyonundan farklı olacağına söz verdiği zirvenin önünde bir engel oluşturabilir.
ABD Dışişleri Bakanlığının Afrika işlerinden sorumlu Müsteşar Yardımcısı Tibor Nagy, "Eğer zirve yalnızca sembolik olursa, bu bir felaket demektir. Çünkü kimse Çinlileri zekasıyla alt edemez" yorumunda bulundu.

ABD'nin Afrika'daki çıkarları
Afrika, Amerikan ürünleri için büyüyen bir pazar ve ABD'nin hızla genişleyen elektrikli otomobil endüstrisi için gerekli olan kobalt ve lityum gibi maddeler için bir kaynak olmasından ötürü ABD için büyük önem taşıyor.
Washington, Afrika ülkeleriyle iş birliğine ulusal güvenliği ve bölgede faaliyet gösteren Boko Haram ile Eş-Şebab gibi terörist gruplarla mücadelesi için ihtiyaç duyuyor. 
Biden yönetimi tarafından düzenlenen 2. ABD-Afrika Liderler Zirvesi'nin gündeminde kıtada barış ve güvenliğin güçlendirilmesi, gıda güvenliğinin iyileştirilmesi ve Afrika ülkelerinin iklim kriziyle başa çıkmasına yardımcı olacak girişimlerin başlatılması yer alıyor.
Afrikalı liderler, Biden'ın G7 altyapı yatırım programından Afrika'daki projelere para aktarma sözünü yerine getirmesini ve eski ABD Başkanı Obama yönetiminin Afrika'dan yapılan bazı ithalatlara uyguladığı tarife muafiyetini uzatmasını umuyor. 
Beyaz Saray, zirve öncesinde Başkan Biden'ın Afrika Birliği (AfB) için G20 daimi üyeliğini destekleyeceğini duyurdu.
ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby, bunun, Biden yönetiminin, küresel sorunlarla ilgili olarak 'uluslararası toplantılarda Afrika'dan daha fazla sese' ihtiyaç duyulduğunu kabul etmesinin bir göstergesi olduğunu söyledi.

Independent Türkçe



Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia
TT

Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia

James Jeffrey

ABD Başkanı Joe Biden'ın 31 Mayıs'ta İsrail'in yeni ateşkes planını onaylaması, Gazze'deki savaşın tüm dinamiğini değiştirdi. O tarihten bu yana yapılan yorumların çoğu, İsrail'in Gazze Şeridi’ne yönelik stratejisinde algılanan değişimden ziyade Hamas Hareketi’nin kısa süre önce açıkladığı yanıta ve önerinin ayrıntılarına yönelikti. Biden tarafından açıklanan ve İsrail'in Gazze Şeridi’nden tamamen çekilmesini ve kalıcı ateşkes yapılmasını öngören teklif, 'ertesi gün' için kapsamlı bir planlama yapılması ihtiyacını daha da belirgin hale getirdi. Ancak ertesi gün ile ilgili ne İsrail'de ne de Washington'da henüz detaylı bir planlama yapılmış değil.

Birkaç aydır, düşünce kuruluşları ve medyadan meslektaşlarla birlikte Gazze'de savaş sonrası uluslararası bir yapının oluşturulmasına ilişkin bir plan üzerinde çalışıyorum. Bu plan, yerel yetkililer belirli düzenlemeler altında yeni bir hükümet ve hem Gazzelilere hem de İsraillilere barış getirecek umut verici bir güvenlik yapısı kurmadan önce, Gazze'nin yeniden ayağa kalkmasına yardımcı olunması gerektiğine dikkati çekmeyi amaçlıyor. Geçtiğimiz mayıs ayında Wilson Centre Forumu'nda tartışılan ve resmi internet sitesinde yer alan plan, İsrailli ve Amerikalı hükümet yetkilileri ve çeşitli Arap taraflarla görüşülerek hazırlandı. Planın göze çarpan unsurlarına geçmeden önce İsrail'in ateşkes önerisinde nelerin yeni olduğuna ve bu planın buna nasıl uyduğuna bir göz atalım.

İsrail, ateşkesle ilgili düşüncesinin detaylarını şimdiye kadar kamuoyuna açıklamadı. Bu yüzden (dört buçuk sayfa olduğu söylenen) teklifin yapısal çerçevesini anlamamız için Başkan Biden'ın açıklamalarını ve İsrail'in farklı ve bazen de çelişkili tepkilerini masaya yatırmalıyız. İsrail'in öncelikle, müzakerelerin başarılı olması halinde, teklifin ikinci aşamasının sonunda İsrail Savunma Kuvvetlerinin Gazze'den tamamen çekilmesini kabul ettiği açıkça görülüyor.

Plan, ilk etapta Gazze'yi yönetecek çok uluslu bir idarenin kurulmasını ve bu idarenin Uluslararası Temas Grubu’na rapor vermesine odaklanıyor.

İkinci olarak, İsrail, Gazze Şeridi için daha sonra gelecek üçüncü aşamada kapsamlı bir yeniden inşa planını kabul etmeye hazır görünüyor. Bu önemli bir gelişme, zira Başkan Biden'ın da kabul ettiği üzere İsrail'de bazıları halen Gazze Şeridi'nin İsrail’in yarı kalıcı işgali altında olmasını bekliyor. Üstelik, herhangi bir büyük yeniden inşa planı, güvenlik kaygıları, birçok kilit öneme sahip sınır kapısını kontrol etmesi ve su, elektrik, iletişim gibi temel hizmetleri sağlaması göz önünde bulundurulduğunda İsrail'in desteğinin alınması gerekiyor. Senatör Lindsey Graham da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesinin hemen ardından 9 Haziran'da Face the Nation adlı televizyon programında, İsrail'in ateşkes önerisi doğrultusunda Gazze'nin yeniden inşasına ve yönetimine ilişkin bir planı olduğunu ifade etmişti. Bu, edindiğim başka bilgilerle de tutarlı.

Geliştirdiğimiz plan, 11 Haziran'da ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan tarafından açıklanan ve Arap devletlerinin ‘Gazze'nin istikrara kavuşturulması ve yeniden inşasında rol oynayacağı geçici bir güvenlik oluşumu ile idari yapı oluşturmasını’ öneren ABD yönetiminin görüşüyle de oldukça uyumlu.

Çok uluslu bir idari yapı

Planımız ilk etapta Gazze'yi yönetecek ve belirli bir ülke veya bölgedeki barış ve güvenlik krizini yönetmek amacıyla uluslararası aktörlerin çabalarını koordine etmek için özel amaçlarla kurulmuş gayri resmi ve daimî olmayan uluslararası bir organ olan Uluslararası Temas Grubu'na (ICG) rapor verecek, çok uluslu bir idari yapı kurulmasını öngörüyor. Bu iki oluşum ABD, İsrail, Mısır, önde gelen diğer Arap ülkeleri ve G7 üyesi ülkeler tarafından ortaklaşa hazırlanan uluslararası bir tüzük çerçevesinde kurulacaktır. Filistin Yönetimi ile istişare için bir mekanizmaya sahip olacak ve mümkünse, 10 Mayıs’taki ateşkes kararını takiben BMGK’da alınacak bir kararla desteklenecektir. İsrail'in önerisinin ikinci aşaması için ateşkes müzakerelerinde başka hukuki temeller de atılabilir.

Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Çok uluslu yönetim, üst düzey bir temsilci tarafından yönetilecek ve ICG’ye katılan ülkelerin yanı sıra, diğer ülkelerden gelen bağışlarla finanse edilecek. Finans, güvenlik, ulaşım, bakanlıklarla koordinasyon, kamuoyu yoklaması ve halkla ilişkiler için özel ekipleri olacak ve İsrail, Mısır ve diğer ülkelerden lojistik destek alacak. Kapsamlı yönetim ve güvenlik gözetiminden başlayarak işleyişinde merkezi yetkilere sahip olacak.

ABD ve ICG üyesi ülkeler, Hamas sonrası güvenlikle ilgili sorumlulukları üstlenecek sivil polis ve jandarma güçleri (sivil halk arasında konuşlu hafif silah kolluk kuvveti) eğitilene kadar güvenlik devriyeleri gerçekleştirmek için çok uluslu yönetime bağlı çok uluslu bir polis gücü oluşturacaklar. Aralarında az sayıda da olsa ABD'li sivil ve askeri yetkili de yer alacak. Ateşkesin ikinci aşaması için yapılacak müzakerelerde, özel güvenlik düzenlemeleri üzerinde yeniden çalışılması gerekiyor.

Bu yapı aynı zamanda Gazze'ye insani yardımların ulaştırılması, istikrarın sağlanması, kalkınma, yeniden inşa ve diğer her türlü yardımın erişiminde yer alan uluslararası, hükümet ve hükümet dışı kurum ve kuruluşların faaliyetlerini harekete geçirme, koordine etme ve birleştirme yeteneğine de sahip olacak.

Merkezi kontrol

Güvenlik, yeniden yapılanma ve diğer uluslararası destek türlerinin ateşkese uyulmasıyla bağlantılı olmasını sağlamak için merkezi kontrol gerekiyor. Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının, halk ya da yerel yetkililer güvenliği engellerse yahut radikalleşmenin önlenmesi ve uzun vadeli istikrar için gerekenlerin yapılmasına engel olursa diye, yeniden yapılanma ve diğer hizmetlerin sağlanması için (Dayton Anlaşmalarında öngörüldüğü üzere) resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Hiçbir uluslararası polis teşkilatı ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Son olarak plan, bunların her biri ve yukarıda belirtilen diğer çeşitli gündemler için ayrıntılı eylemler içeriyor. Bunlar modüler bir temelde düzenlenmiştir ve Gazze için planlamaya dahil olan hükümetler unsurları seçmekte özgürdür.

Bu planla (ya da Gazze'ye yönelik neredeyse tüm diğer planlarla) ilgili akla birtakım sorunlar gelebilir. Bunların başında, Biden yönetiminin ‘sahada Amerikan askeri bulunmayacağı’ açıklaması açısından başta askeri personel olmak üzere ABD’li personelin Gazze’deki varlığı yer alıyor. Ancak bazen Başkan tarafından yapılan açıklamaların yerine getirilmesi gerekir. ABD'nin halihazırda Gazze kıyısında inşa ettiği yüzer iskelede konuşlanmış askerleri var. Washington'ın yaklaşık 25 ülkede konuşlandırılmış askeri birlikleri bulunuyor. Bu birliklerden bazıları son zamanlarda sahillerde ya da suda saldırıya uğradı. Hiçbir uluslararası polis teşkilatı, ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Yönetim ve Hamas

İkinci konu ise Filistin Yönetimi'nin rolü. Plan, yukarıda belirtilen ICG ve Filistin Yönetimi arasındaki koordinasyonun ötesinde, maaşların ödenmesi, yerel hizmetlerin finanse edilmesi ve seyahat belgelerinin verilmesi de dahil olmak üzere Filistin Yönetimi'nin dahil olacağı alanları ortaya koyuyor. Özellikle çok uluslu yönetimin çekilmesinin ardından Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi’nin yönetimindeki rolüyle ilgili olarak tüm taraflar arasında daha fazla müzakere yapılması gerekecektir.

Siyasi bir çözüm, Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir.

Üçüncü konu, Hamas'ın geleceğidir. Planın kendisi Gazze'de kalan Hamas üyelerinin rolünü tartışmıyor. Ancak ne bu planın ne de Gazze'de yönetim, güvenlik ve yeniden yapılanmaya yönelik başka herhangi bir planın, İsrail karşıtı gündemiyle Hamas'ın etkin bir şekilde kontrolü elinde tutması halinde başarılı olamayacağını söyleyebiliriz. İsrail Başbakanı Netanyahu, Başkan Biden’ın İsrail'in önerisini tartışmasına cevaben, bu öneri altında bile Hamas'ın yenilgiye uğratılması gerektiğini vurguladı. Aynı şekilde Başkan Biden da ‘Gazze'nin Hamas'ın iktidarda olmadığı daha güzel günler göreceğinin’ altını çizdi. Siyasi bir çözüm,- Başkan Biden'ın atıfta bulunduğu ateşkes çerçevesinde - Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir. Tüm bunlar İsrail'in teklifinin ikinci aşamasının müzakerelerinde ele alınacaktır.

Bu aşamada yukarıda belirtilen hususlar, Gazze Şeridi’nde savaşın ertesi günü için geçici çözüm kapsamında en ciddi olan konulardır. Gazze’deki savaşın, bölgenin güvenliğine yönelik oluşturduğu olağanüstü tehdit, sadece Gazze ve İsrail vatandaşları için değil tüm bölge halkları için daha iyi bir gelecek arayışındaki tüm tarafların olağanüstü çaba sarf etmesini ve büyük riskler almasını gerektiriyor.

*Bu yazı Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.