Berlin, Rusya'nın Ukrayna'ya açtığı savaşın yansımaları ışığında kenetlenme çağrısında bulundu

Berlin, Rusya'nın Ukrayna'ya açtığı savaşın yansımaları ışığında kenetlenme çağrısında bulundu

Almanya Başbakanı, Aşağı Saksonya eyaletindeki Wilhelmshaven gaz depolama terminalinin açılışı sırasında, gaz taşıyan özel bir geminin önündeki Maliye Bakanı ve Ekonomi Bakanı'nın arasında duruyor (EPA)
Almanya Başbakanı, Aşağı Saksonya eyaletindeki Wilhelmshaven gaz depolama terminalinin açılışı sırasında, gaz taşıyan özel bir geminin önündeki Maliye Bakanı ve Ekonomi Bakanı'nın arasında duruyor (EPA)
TT

Berlin, Rusya'nın Ukrayna'ya açtığı savaşın yansımaları ışığında kenetlenme çağrısında bulundu

Almanya Başbakanı, Aşağı Saksonya eyaletindeki Wilhelmshaven gaz depolama terminalinin açılışı sırasında, gaz taşıyan özel bir geminin önündeki Maliye Bakanı ve Ekonomi Bakanı'nın arasında duruyor (EPA)
Almanya Başbakanı, Aşağı Saksonya eyaletindeki Wilhelmshaven gaz depolama terminalinin açılışı sırasında, gaz taşıyan özel bir geminin önündeki Maliye Bakanı ve Ekonomi Bakanı'nın arasında duruyor (EPA)

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Rusya'nın Ukrayna'ya açtığı savaşın yansımaları ışığında, yeni yıl yaklaşıp ülkesi için zorluklarla dolu bir yıl geride kalırken kenetlenme çağrısında bulundu. Yaşanan zorlukların ‘en çok da hala Rus bombardımanı korkusuyla yaşayan Ukrayna vatandaşları tarafından hissedildiğini’ vurguladı.
Rus güçlerinin önümüzdeki tatil günlerinde Ukrayna'ya geniş çaplı bir saldırı düzenlemeye hazırlandığına dair uyarılar artarken, Alman gazetesi Süddeutsche Zeitung’a röportaj veren iktidardaki Sosyal Demokrat Partisi'nin (SPD) lideri, Ukrayna'daki savaşın kızışabileceği konusunda uyarıda bulunarak, ‘Rus ordusunun hedeflerine ulaşamamasının ışığında’, ‘gerilimin tırmanma riskinin çok büyük olduğunu’ söyledi. Almanya Başbakanı, Rusya'ya savaşı durdurma ve Ukrayna ile müzakerelere başlama çağrısını bir kez daha yineleyerek “Hedefimiz Rusya'nın savaşını bitirmesi. Bunun olması için ister telefonla ister video konferansla ister büyük bir masada olsun fark etmez, diyalog kurulması gerekiyor” dedi. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in ‘bu durumun böyle süremeyeceğini kabul etmesi’ ve ortak bir uzlaşıya karşılıklı kapı açmak için güçlerini geri çekmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.
Video konferans üzerinden yaptığı haftalık konuşmasında Scholz, Ukrayna'yı Rusya karşısında verdiği savaşta desteklerken ‘bugün hissettikleri’ kenetlenmeyi sürdürme çağrısında bulundu. Scholz “Almanya, Rus savaşının yansımalarını enflasyon, fahiş fiyatlar ve yüksek enerji maliyetleri ile hissetti. Ancak ülke olarak kenetlendik ve bu duruma hazırlandık” ifadelerini kullanarak Wilhelmshaven limanında dün açılışını yaptığı sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) terminaline işaret etti. Almanya, LNG depolayan ilk terminalini açarak, Rus gazına olan bağımlılığından kurtulmak adına büyük bir adım attı. Söz konusu terminal Almanya'nın, savaş öncesi gaz ihtiyacının yüzde 60'ından fazlasını sağlayan Rusya'dan başka kaynaklardan gaz geliri sağlamak amacıyla Ukrayna savaşının başlangıcından beri açmaya çalıştığı beş terminalden biri.
Scholz, Aşağı Saksonya eyaletindeki Wilhelmshaven şehrindeki terminalin açılma hızından övgüyle söz ederken projenin Almanya'nın ‘güvenliği’ için önemli olduğunu belirtti. Scholz “Bu, altyapıyı güçlendirmemizi sağlayan ve örnek teşkil etmesi gereken Almanya’nın yeni hızıdır” dedi. Aynı zamanda “Bu bizim için güzel bir gün ve tüm dünya için Alman ekonomisinin güçlü ve üretken olup mevcut sıkıntıların üstesinden gelmeye devam edebileceğine dair iyi bir işarettir” ifadelerini kullandı.
Almanya, Rus gazının büyük bir bölümünün yerine Norveç, Katar, Cezayir ve diğer ülkelerden gelen ancak daha fazla para ödediği gazı koymayı başardı. Rus gazının yokluğu, Almanya için ekstra bir sıkıntıya yol açtı. Zira Rus gazını Baltık Denizi'nin altına inşa edilen boru hatlarıyla ithal ediyor ve gazı depolamaya gerek kalmadan doğrudan Rusya'dan getiriyordu. Ancak Rus gazının kapatılması, Almanya’yı başka ülkelerden ithal ettiği, gelmesi daha uzun süren ve tüplerle değil, gemilerle veya tırlarla taşınan LNG için depolama istasyonları arayışına itti. Wilhelmshaven'da açılan depo Nijerya'dan gelen gazla dolduruldu. Potsdam Üniversitesi'nden araştırmacı Johan Lilliestam Fransız Haber Ajansı’na (AFP) verdiği röportajda "İthalat kapasitesi var. Ancak beni asıl endişelendiren şey teslimatlar” dedi.
Londra merkezli bir emtia istihbarat servisi olan ICIS’te uzman olan Andreas Schroeder AFP'ye verdiği röportajda “Avrupa, Çin'in talebinin zayıf olması nedeniyle son aylarda büyük miktarlarda LNG alabildi” dedi. Almanya'daki Federal Ağ Ajansı Başkanı Klaus Mueller “Gaz tüketimi artıyor. Bu, özellikle soğuk hava dalgası devam ederse bir risk oluşturur” dedi. Bu bağlamda Schroeder, Almanya'nın önümüzdeki kış geçici tedarik kesintileri yaşama riski olduğuna dair uyarıda bulundu.
Bu bağlamda Alman yetkililer, halkı gaz tasarrufuna yönelik çabalarını sürdürmeye çağırıyor. Mueller gaz kullanımının şu anda geçen yıla göre yüzde 13 azaldığını ancak hükümetin bu sayının bu kış yüzde 20'ye çıkmasını istediğini belirtti.
Yeni açılışı yapılan terminal, 22 Aralık'ta faaliyete geçecek ve gaz dağıtımına başlayacak. Almanya’da genellikle ısınma amacıyla evlerde veya fabrikalar ve atölyelerde gaz kullanılıyor. Almanya kışa dolu depolarla girmesine rağmen gazı çok hızlı bir şekilde tükenmeye başladı. Geçen pazartesi sadece tek bir günde, sıcaklıklar sıfır derecenin altına düşünce Almanya stokunun yüzde 1'ini tüketti. Gazın bu şekilde artarak kullanılmaya devam edilmesi halinde, özellikle şirketlerden gaz güvencesi almakla ilgili kararlar verilmek zorunda kalınacağına dair endişeler giderek artıyor. Bu kışın Almanya'nın son 10 yılda gördüğü en sert kış olabileceğine dair uyarılar geliyor. Almanya'daki sert kış, rezervuarların beklenenden daha hızlı boşalmasına neden olabilir.
Almanya’daki tüm bu terminallerin yılda 30 milyar metreküp gaz yani ülkenin gaz ihtiyacının üçte birini sağlaması bekleniyor. Tabi sadece aylar önce konuşulan büyük kıtlık felaketi senaryoları gerçekleşmezse.
Rusya'nın Almanya'ya enerji tedarikini kesmesi ve gaz fiyatlarının önemli ölçüde artması nedeniyle Alman ekonomisi bir krizden geçiyor. Bu durum birçok endüstriyi ve işletmeyi fahiş faturalara karşı tasarruf etmek için üretimlerini sınırlamaya itti. Hükümet, enflasyonun bireyler ve sektörler üzerindeki etkisini azaltmak için bir dizi önlem aldı. Scholz haftalık yaptığı konuşmasında bundan söz ederek “Bu kararların alınması mali yükün hafifletilmesine katkı sağlamıştır. Böylece yüksek elektrik faturası, gaz faturası, ısınma faturası ve diğer tüm enerji faturalarından endişe duyanlar artık destek alabilir ve hatta fiyatlar düşebilir” ifadelerini kullandı.
Diğer Avrupa ülkelerinin aksine Almanya’nın kendi topraklarında böyle bir terminali yoktu ve daha ucuz bir kaynak olarak Rus boru hatlarını tercih ediyordu. Ukrayna'daki savaşın patlak vermesi ve Rus Gazprom şirketinden gelen teslimatların askıya alınmasıyla her şey değişti. Belçika, Hollanda ve Fransa limanları aracılığıyla Almanya'ya yapılan LNG ithalatı arttı. Ülke, fahiş nakliye maliyetlerinden kaçınmak için kendi topraklarında bir dizi terminal açmaya karar verdi. Ancak Almanya, bu terminalleri hemen doldurmak için henüz büyük gaz sözleşmeleri imzalamış değil.
Ekonomi Bakanı Robert Habeck, kasım ayının sonunda yaptığı açıklamada "İklim koruma hedeflerine ulaşmak istiyorsak, şirketler Almanya'daki satın alma tarafının eninde sonunda küçüleceğini bilmeli" demişti.
Çevre örgütleri şimdiden şüpheci yaklaşarak LNG terminalleri nedeniyle ‘iklim hedeflerine saygı gösterilmemesinden’ korkuyorlar. Almanya Çevresel Eylem (DUH) Örgütü cuma günü Wilhelmshaven'a karşı yasal işlem başlatacağını duyurdu.



AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
TT

AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)

Avrupa Birliği (AB), Gazze Savaşı'nın üzerinden 109 gün geçmesine rağmen, üyeleri arasında derinleşen anlaşmazlıklar ve kendi içinde her biri büyük ölçüde bağımsız bir çizgiyi takip eden üç bloğun oluşması nedeniyle ateşkes çağrısı yapan tek bir toplu bildiri yayınlamayı başaramadı.

Ancak Pazartesi günü geçekleştirilen Dışişleri Bakanları toplantısında Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün Dışişleri Bakanları ile Arap Birliği Genel Sekreteri’nin yanı sıra Filistin ve İsrail ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell tarafından Gazze savaşındaki gelişmeleri “ertesi gün” olarak adlandırılan gün konusunda bir paradoks görüldü. Buradaki ironi, Avrupalıların bölünmelerine rağmen AB, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Arap Birliği'nin düzenlediği "barışa hazırlık konferansı düzenlenmesi" çağrısına dayanan bir plan üzerinde anlaşması oldu. Filistinli ve İsrailli tarafların yokluğunda düzenlenebilecek konferansa ABD ve Birleşmiş Milletler (BM) de davet edildi. Amaç, “iki devletli çözümü” sahada gerçeğe dönüştürmek.

Avrupa planı, "barış için yol haritası" olarak adlandırılabilir. AB Ortadoğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans tarafından hazırlanan plan, Pazartesi günkü toplantıdan önce AB’nin 27 üyesine dağıtıldı. Hollanda, Danimarka ve Baltık Denizi ülkelerinin yanı sıra Almanya, Avusturya ve Çek Cumhuriyeti ağırlıklı olmak üzere AB içinde İsrail'e en yakın grubun buna karşı çıkmadı.

Onayın ana sinyali, bugüne kadar sadece diplomatik ve siyasi olarak değil, özellikle Alman ordusunun sahip olduğu en son silah ve teknolojileri sağlayarak kesinlikle İsrail'in yanında olmayı taahhüt eden Almanya'dan geldi. Berlin'in yaptığı son şey, Uluslararası Adalet Divanı önünde İsrail'e verdiği desteği teyit etmek ve İsrail'in Gazze'de “soykırım” yapmadığını tekrar tekrar iddia etmek oldu.

Paris'teki siyasi kaynaklar, Avrupalıların, yönelimleri ne olursa olsun, "Bugün Gazze savaşının İsrail'in sorunlarını çözmeyeceği ve bu başarılsa bile Hamas'ın ortadan kaldırılacağı kanaatine vardıklarını" ancak Hamas’ın yerini başka nesillerin alacağını ve bunun son olmayacağını söylüyor. Bu kaynaklar, Avrupalıların bugün İsrail'i kendisinden daha doğrusu onun yetkililerinden kurtarmaları gerektiğini düşündüklerini ve bunu başarmanın yolunun da İsrail'den geçtiğini aktarıyor.

srftbn
Netanyahu 18 Ocak'ta Tel Aviv'de basına konuşuyor (DPA)

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock yaptığı açıklamada, “Böyle bir çözüm duymak istemediklerini söyleyenler başka bir alternatif de sunmadı” diyerek, barışın bölgenin tüm sakinlerini kapsamadığı sürece sağlanamayacağını ifade etti. Borrell, "Akıllarında başka hangi çözümler var? Tüm Filistinlilerin ayrılmasını sağlamak mı? Ya da hepsini öldürmek mi? Amacın, Hamas'ı ortadan kaldırmak olduğunu söylemek tek taraflı. Çünkü bu, Hamas'ın ne zaman yeterince zayıf olduğuna karar vermenin İsrail'e bağlı olacağı anlamına geliyor. Bu şekilde çalışmaya devam edemeyiz” dedi.

Gerçek şu ki, Avrupalıların ortaya attığı şey yeni bir şey değil, çünkü “barışın belirleyicileri” yıllardır biliniyor ve iki devletli çözüm, John Kirby'nin başarısız olduğu 2014'ten bu yana tartışılmıyor. Eski ABD Başkanı Barack Obama’nın danışmanı olan Kirby, İsraillileri Batı Şeria'daki yerleşim hızını azaltmaya ikna edemedi. Ancak bugün yeni olan şey, AB’nin farklılıklarını ve bölünmelerini bir kenara bırakmayı başarması.

AB’nin 7 Ekim'den bu yana sağladığı sınırsız desteğe rağmen AB’nin yayınladığı her açıklamaya İsrail’de büyük şüpheyle bakılıyor. Bunun son kanıtı, Fransız gazetesi Le Monde'un, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz'ın Avrupa Birliği dışişleri bakanlarıyla yaptığı toplantıda aktardığı haber. Haberde Katz, İsrail’in tek müttefiki olduğunu bunun da ABD olduğunu ifade etti. Bu da Tel Aviv’in Brüksel’in değil yalnızca Washington’un planını kabul edeceği anlamına geliyor. Katz planı tartışmayı reddetti ve bunun yerine iki video kaset yayınladı. Birincisi İsrail'in Gazze Şeridi'ne liman olarak istediği yapay adayı, diğeri ise İsrail'i Hindistan'a bağlayan tren hattının güzergahını gösteriyor.

sdcevr
ABD Başkanı Joe Biden, 19 Ocak'ta ABD belediye başkanlarının toplantısı vesilesiyle Beyaz Saray’da konuşuyor (Reuters)

Avrupa Birliği'nin aradığı çözümün, İsrail'i tüm uluslararası forumlarda savunan, ona silah, teçhizat ve her türlü desteği sağlayan ABD tarafından benimsenmeden gün ışığına çıkamayacağına dair köklü bir kanaat var. Dolayısıyla onları etkileyebilecek ve bu tür bir çözümü kabul etmeye itebilecek olan taraf da AB. Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Joe Biden ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşen son telefon görüşmesi, Netanyahu'nun reddettiği iki devletli çözüm konusunda aralarındaki derin anlaşmazlığı kamuoyuna ortaya çıkardı.

Pek çok analist, Netanyahu'nun cesaretini ve Biden'ı kızdırma isteğini iki devletli çözümü reddetmesini iki ana faktörle tekrarlayarak açıklıyor: Bunlardan biri, aşırı sağla olan siyasi ittifaka esir olması, iki devletli çözüme açılması durumunda bu ittifakın sürekli çökmesi ve Knesset'te sahip olduğu küçük çoğunluğu kaybetmesi tehdidi, ikinci ise Biden, başkanlık mücadelesinde İsrail'i desteklemek için Yahudi seslerine ve ABD'de İsrail adına çalışan dernek ve kuruluşların etkisine yöneldi. Ayrıca, Biden  İsrail Avrupalıların, Arapların ve dünya ülkeleri ve halklarının ezici çoğunluğunun istediği barışçıl çözümü kabul etmesi için İsrail'e ciddi baskı uygulayabilecek bir konumda.

Netanyahu iki devletli çözüme her zaman karşı çıktı ve bunu yalnızca bir kez ve gönülsüzce kabul etti. Burada, Avrupa'nın Washington'un tutumunun değişeceği yönündeki iddiası muhtemelen kaybedilecek ve eski Başkan Donald Trump'ın önümüzdeki Kasım ayında başkanlığı kazanması durumunda boşa çıkacak.

Soru şu, Avrupalıların elinde ne var? İsrail'in planlarına uymayı reddederek onlarla yüzleşmesi durumunda ellerindeki baskı araçlarına başvurmaya hazırlar mı? Bu soruları cevaplamak zor. Ancak bunun tersine, Tel Aviv'in geleneksel olarak Brüksel'de sahip olduğu siyasi ilişkiler ve diplomatik desteğe paralel olarak İsrail'in Birlik ile yakın ekonomik, ticari, bilimsel ve yatırım ilişkilerinin olduğu ve bu nedenle Avrupalıların İsrail üzerinde ciddi baskı kartlarının olduğu doğrulanabilir. Ancak İsrail'le daha önceki birleşme deneyimlerinden yararlanmak cesaret verici değil ve dolayısıyla buna güvenmek de garanti değil.