İsrail'de aşırı sağcı yeni hükümet, Etiyopya kökenli Yahudilerin endişelerini artırıyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail'de aşırı sağcı yeni hükümet, Etiyopya kökenli Yahudilerin endişelerini artırıyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İsrail vatandaşı Etiyopya kökenli Yahudiler, 1 Kasım'da yapılan erken seçimden zaferle çıkan Likud Partisi lideri Binyamin Netanyahu'nun aşırı sağcılara ulusal güvenlikte geniş yetkiler verilecek koalisyon hükümeti döneminde topluluklarına yönelik polis şiddetinin ve ayrımcılığın artmasından endişe duyuyor.
Etiyopyalı Yahudiler Derneği Başkanı Efrat Yerday, Anadolu Ajansı (AA) muhabirine Etiyopya kökenli Yahudilerin İsrail'de maruz kaldığı ayrımcılık, polis şiddeti ve topluluğun ülkede ırkçı sicile sahip siyasetçilerin genişletilmiş yetkilerle yeni kurulacak hükümette yer almasına ilişkin endişelerini değerlendirdi.
Netanyahu'nun yarın İsrail meclisine güvenoyu için gidecek aşırı sağcı koalisyon hükümetinde, halkı kin ve düşmanlığa tahrikten hüküm giyen Yahudi Gücü lideri Ben-Gvir'in kolluk kuvvetlerinden sorumlu Ulusal Güvenlik Bakanlığı'na getirileceğini belirten Yerday, bu ismin Etiyopya Yahudilerinin polis şiddetine ilişkin tedirginliklerini artırdığını söyledi.
Yerday, Ben-Gvir'in, 1980'li yıllarda, Filistinlilere yönelik yurt dışında terör saldırıları düzenlediği için İsrail'de yasaklanan ve bir dönem ABD'nin terör örgütü kabul ettiği Mehir Kahana'nın kurucusu olduğu "Kah" hareketine bağlı olduğunu hatırlattı.
Ben-Gvir'in ülkedeki polis teşkilatıyla ilgili değişiklikler yapmayı planladığını kaydeden Yerday, "Ben-Gvir, polisin ateş açma kriterlerinin daha serbest hale getirilmesini istiyor. Zaten hesap sorulabilirlik düzeyi düşük İsrail polisini politize edecek adımlar planlıyor. Polisi politize etmek, bu gücü daha kokuşmuş ve daha ırkçı hale getirecek" dedi.
Yerday, Ben-Gvir'in avukatlık yaptığı kuruluşun Filistinlilere ırkçı saldırılar düzenleyen, terör eylemlerine karışan Yahudi yerleşimcilerin vekilliğini yaptığını aktararak, yeni Ulusal Güvenlik Bakanı'nın Filistin-İsrail sorununun Filistinlilere daha fazla baskıyla çözüleceğine inandığını ifade etti.
Filistinlilere ve Etiyopyalı Yahudilere yönelik polis şiddetini "aynı baskı sisteminin iki yüzü" olarak niteleyen Yerday, şöyle devam etti:
"Polisin bir gruba yönelik şiddet ve orantısız güç kullanımı, o grupla sınırlı kalmaz. İsrail polisi, bunları Filistinlilere karşı kullandığı gibi Etiyopyalı Yahudilere karşı da kullanıyor. Ben-Gvir'in Filistinlilere yönelik düşünceleri bizim için de tehdit oluşturuyor çünkü vatandaşlık hiyerarşisinde biz de altta yer alıyoruz. İsrail'deki vatandaşlık sistemi bu şekilde çalışıyor."

"İsrail devlet sistemi beyaz üstünlükçülüğünü savunuyor"
Yerday, İsrail'in bağımsızlık bildirgesinde (megilat Ha'atzmaut) "İsrail devleti din, ırk veya cinsiyete bakılmaksızın tüm vatandaşlarına sosyal ve siyasi haklarında tam eşitliği sağlar" maddesi bulunmasına rağmen bunun uygulamadığının altını çizerek, İsrail devletinin eşit haklar sistemi geliştirmediğini, aksine Yahudi halkı ve Yahudi olmayanlara yönelik anayasal hiyerarşik vatandaşlık mekanizması oluşturduğunu söyledi.
İsrail'in "tek günahının Filistin topraklarını işgal etmek olmadığını" dile getiren Yerday, "ABD'deki beyaz üstünlükçülüğü ülkenin anayasasına gömülü ve baskı tarihi üzerine kuruluyken, aynı üstünlükçülüğün İsrail versiyonunda anayasal devlet politikası olarak Siyonizm'e dayanıyor" ifadesini kullandı.
Yerday, İsrail'in ırkçılık veya beyaz üstünlükçülüğü ilişkisinin tartışılmasını engellemek için kavramlar geliştirdiğini kaydederek, şöyle devam etti:
"Etiyopya asıllı İsraillileri vatandaş olarak tartışmak yerine onları kabile veya etnik grup anlamına gelen 'eda' tabiriyle ifade ediyorlar. Yine bu bağlamda ırkçılık yerine birinin hakkını tam alamadığını söylemenin bir yolu olarak 'kipuach' ifadesini kullanıyorlar. Böylece durum yumuşatılıyor. Bu tür kavramlar, Yahudi olan veya olmayanlar üzerindeki baskı sisteminin devam ettirilmesine yarıyor. Eğer bunlar deşifre edilirse beyaz üstünlükçülüğüne dayanan ve vatandaşlar arasında hiyerarşik düzen kuran altyapı açıkça görülür."
Orta Doğu ve Kuzey Afrika'dan gelen Yahudilere (Mizrahiler) karşı ırkçılık ve ayrımcılığın son yıllarda gündeme gelmeye başladığını anlatan Yerday şu değerlendirmede bulundu:
"Yahudi olduğu için İsrail'e getirilen tek siyahi grup Etiyopya Yahudilerinin karşılaştığı ayrımcılıksa hala büyük ölçüde konuşulmuyor. İsrail devletinin, Etiyopya asıllıların Yahudiliğini tam ve meşru kabul etmeyi reddetmesi, ten rengi gerçeğinden ayrı değerlendirilemez. İsrail devleti kuruluşundan bu yana Etiyopya Yahudilerini ülkede istemiyor. Bu İsrail'in genlerinde var."

Etiyopya asıllı Yahudilerin protesto gösterileri
Yerday, 2015'te 2 İsrail polisinin Etiyopya Yahudisi asker Demas Fikadey'e şiddet uyguladığı görüntülerinin ortaya çıkmasının ve 2019'da Etiyopya kökenli Solomon Tekah'ın polis tarafından vurularak öldürülmesinin ardından kitlesel protesto gösterilerinin başladığını anımsattı.
İsrail'de devlet politikası olarak Etiyopyalı Yahudilerin gettolaştırıldığını ifade eden Yerday, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İsrail polisi Etiyopya Yahudilerinin yaşadığı mahallelere girince istediğini yapabileceğini düşünüyor çünkü genellikle, Etiyopya Yahudileri fakir ve iyi düzeyde İbranice konuşamayan insanlar. Etiyopya asıllılar en temel insan haklarını elde edemiyor. Polis bir grup çocukla tartışıyor ve onlardan birini vurmaya karar veriyor. Akşam saatlerindeyse 19 yaşındaki Solomon Tekah'ı parkta vuruyor. Polis bu şekilde davranmakta rahat hissederse bu doğal olarak ölümlerle sonuçlanıyor."
Yerday, olaylar sonrası Etiyopyalı Yahudilerin düzenlediği gösterilere, çok sayıda polisin katı şekilde müdahale ettiğini aktararak, şu ifadeleri kullandı:
"Protestolara karşı bu kadar çok kolluk kuvvetinin görev yapması beni şaşırtmıştı. Daha önce Etiyopya asıllıların organize etmediği gösterileri de gözlemleme fırsatım oldu. Etiyopya asıllılara müdahale edilirken çok yüksek ses yayan bir alet kullanıldı. Bu aletin yaydığı ses sizi yere çökertiyordu. Ayrıca polis göstericilere karşı çok vahşiydi. Etiyopya asıllı olmayanlara karşı bu ve benzeri aletlerin kullanıldığını hiç görmedim."
Dış düşman tehdidiyle Yahudi vatandaşların protesto mekanizması geliştirmesinin engellendiğini söyleyen Yerday sözlerini şu şekilde tamamladı:
"İsrail'de Yahudi-Filistin çatışması herkes için bir tür kırmızı çizgi olmuştur. Dış düşmanımız olduğu fikri İsrail'in Yahudi vatandaşlarını protestodan alıkoyan bir korku saldı. Ekonomi, sağlık hizmetleri veya her normal toplumun karşılaştığı diğer sivil sorunlar sözde güvenlik tehdidine kıyasla önemsizleştiriliyor. Devletin bizi nasıl bölmeye devam ettiğini ortaya çıkarabildiğimizde daha anlayışlı ve iyi günlere ulaşabileceğiz."



21'inci yüzyılda sınırlı savaş ve kapsamlı savaş

İHA’lar savaşta coğrafi derinliği geçersiz hale getirdi (Reuters)
İHA’lar savaşta coğrafi derinliği geçersiz hale getirdi (Reuters)
TT

21'inci yüzyılda sınırlı savaş ve kapsamlı savaş

İHA’lar savaşta coğrafi derinliği geçersiz hale getirdi (Reuters)
İHA’lar savaşta coğrafi derinliği geçersiz hale getirdi (Reuters)

Bazı uzmanlar ister sınırlı ister kapsamlı (topyekun) olsun, savaşların biçim ve türlerinin uluslararası sistemin şekli, yapısı (çok taraflı, iki taraflı veya hatta tek taraflı) ve güç dengesiyle doğrudan ilişkili olduğuna inanırken bunun yanında savaşta, askeri stratejilerin oluşturulmasında teknolojinin rolü göz ardı edilemez.

Telgraf ve demiryolu ağları 20’nci yüzyılda savaşların yapılış şeklini değiştirmedi mi? Evet, elbette değiştirdi. Demiryolları, Birinci Dünya Savaşı'nda milyonlarca askerin cepheye taşınmasına yardımcı olsa da aynı zamanda savaşın 10 milyon asker ve 7 milyon sivilin hayatına mal olan dört buçuk yıllık bir insanlık eziyetine dönüşmesine de doğrudan katkıda bulundu.

21’nci yüzyıl, bir güç çarpanı haline gelen teknolojinin yatay ve dikey olarak yayılmasıyla öne çıkıyor. Birinci Dünya Savaşı sırasında makineli tüfekler, kurbanların yüzde 20 ila 40'ının ölümüne katkıda bulundu. Peki yapay zekanın savaşlardaki rolü, özellikle de etkisi nükleer düzeye ulaşırsa ne olacak hiç düşündünüz mü? İçinde bulunduğumuz yüzyılda belki de en tehlikeli olan durum, savaşmanın maliyetinin herhangi bir devlet dışı aktörün (non state actor) savaşabileceği bir seviyeye düşmüş olmasıdır.

Soğuk Savaş sırasında, nükleer silahlar büyük güçler arasında dünya sahnesinde önemli bir caydırıcı unsur oluşturuyordu. Her zaman karşılıklı yıkım korkusu (MAD) vardı. Bundan dolayı söz konusu güçler vekalet savaşlarına (by proxy) başvurdular. Bu nedenle Soğuk Savaş döneminde sadece sınırlı (limited) savaşlar yaşandı. Sınırlı savaştan bahsederken, bu savaşın hedefleri, kullanılan araçlar ve dolaylı olarak bu savaşın süresi kastediliyor. 1950 yılındaki Kore Savaşı, İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonra, küresel düzeyde gerçek anlamda kapsamlı bir savaş olan ilk sınırlı savaştı.

fghyu
Geçtiğimiz haziran ayında 12 gün süren İran-İsrail savaşı sırasında ABD tarafından bombalanan Fordo Nükleer Tesisi’nin çevresinin uydu görüntüsü (Reuters)

Yazar Andrew Davidson, Soğuk Savaş sırasında süper güçlerin olası savaşlar için çeşitli senaryolar hazırladığını söylüyor. Ancak insanlığın şansına, bu savaşlar gerçekleşmedi. Zira bu senaryoların güç ölçütü, hassasiyet değil, büyüklüğe dayanıyordu. Başka bir deyişle, ölçünün temelinde büyük güçlerin sahip olduğu uçak, tank, denizaltı ve diğer askeri araçların sayısı yer alıyordu. Nükleer silahlar, geleneksel silahların en büyük koruyucusu konumundaydı.

Sınırlı savaş ile kapsamlı savaş

İsrail'in İran'a karşı başlattığı Yükselen Aslan Operasyonu, süresi (sadece 12 gün sürdü), kullanılan araçlar ve hatta hedefler açısından sınırlı bir savaş olarak nitelendirilebilir. İsrail, bu savaşta elindeki en iyi silahları kullandı, ancak sahip olduğu tüm silahları (örneğin nükleer silahlar) kullanmadı. İran ise sahip olduğu en iyi füzeler ve insansız hava araçlarıyla (İHA) karşılık verdi. Öte yandan İsrail, Gazze Şeridi'nde Arap-İsrail çatışmasının tarihindeki en uzun savaşı sürdürüyor. Savaş 21 aydır devam ediyor. İsrail bu savaşta ise sahip olduğu en iyi silahları her boyutta kullandı. Peki bu savaş kapsamlı mı yoksa sınırlı mı olarak sınıflandırılabilir? Eğer savaşlar havadan sonuçlanmıyorsa, İsrail ordusunun bu savaşı sonuçlandıramamasını nasıl açıklayabiliriz? Oysa İsrail ordusu şimdiye kadar kara, hava ve deniz kuvvetlerini kullandı. Ayrıca siber savaş yönetimini ve dolayısıyla yapay zekayı da kullandı.

Birçok uzmana göre bu sorunun cevabı şu şekilde olabilir:

21’inci yüzyılda savaşın özellikleri değişti ve bu durum, birçok ülkenin, özellikle de büyük ve güçlü ülkelerin askeri doktrinlerinde bir dönüşüme (doctrinal shift) yol açacak.

Öte yandan asimetrik savaş, 21’inci yüzyılda büyük güçler için en büyük ve en tehlikeli zorluk olarak öne çıkıyor.

Teknoloji, özellikle İHA’lar, coğrafi derinliği değersizleştirirken siber savaş ve elektronik savaş lehine büyüklük ve kitle değerini de ortadan kaldırdı.

tyu7ı8
Tayvan’ın başkenti Taipei'deki bir Patriot bataryası... Tayvan, ABD ile Çin arasında bir çatışmaya neden olabilir (EPA)

ABD’li komutan Douglas MacArthur, “Asya'da asla kara savaşı yapılmamalı” diye meşhur bir sözü vardır. Peki, özellikle Washington'ın Pekin'in önümüzdeki yıllarda Tayvan'ı kontrol altına almaya çalışacağından endişe duyduğu bir ortamda, ABD-Çin çatışması nasıl olacak? Bu çatışma nasıl gerçekleşecek, askeri mi olacak? Nerede yapılacak? Kapsamlı mı, sınırlı mı, yoksa vekiller aracılığıyla mı olacak?

Bugün bu sorular, uzmanların Çin ve ABD arasında bir savaşın kaçınılmaz olduğunu teyit etmesiyle birlikte güçlü bir şekilde gündemde yer tutuyorlar. ABD’li düşünür Graham Allison, görüşünü ‘Tukidides tuzağı’ olarak bilinen teoriye dayandırarak, dünya düzenine hakim olan güç (ABD) ile bu hegemonyayı tehdit eden yükselen güç (Çin) arasında çatışmanın kaçınılmaz olduğunu savunuyor.

Bu analizŞarku'l Avsat için bir askeri analist tarafından yapıldı