Afrika'daki ‘terörle mücadele’ gönüllüleri ‘iki ucu keskin kılıç’

Özgür ve Egemen Kongo için Vatanseverler İttifakı üyeleri, Doğu Kongo Demokratik Cumhuriyeti Kitchanga'da bir keşif devriyesinde. Aralık 2022 (AFP)
Özgür ve Egemen Kongo için Vatanseverler İttifakı üyeleri, Doğu Kongo Demokratik Cumhuriyeti Kitchanga'da bir keşif devriyesinde. Aralık 2022 (AFP)
TT

Afrika'daki ‘terörle mücadele’ gönüllüleri ‘iki ucu keskin kılıç’

Özgür ve Egemen Kongo için Vatanseverler İttifakı üyeleri, Doğu Kongo Demokratik Cumhuriyeti Kitchanga'da bir keşif devriyesinde. Aralık 2022 (AFP)
Özgür ve Egemen Kongo için Vatanseverler İttifakı üyeleri, Doğu Kongo Demokratik Cumhuriyeti Kitchanga'da bir keşif devriyesinde. Aralık 2022 (AFP)

Afrika ülkeleri, özellikle Batı Afrika, yaygın terörizme karşı mücadelelerinde ordularıyla iş birliği yapmak için sivil gönüllülere başvuruyorlar. Ancak insan hakları aktivistleri ve uzmanlar, gönüllü milislere başvurmanın büyük ikilemlere yol açabileceğine ve güvensizlik riskini artırabileceğine inanıyor.
Burkina Faso'daki "CISC" adlı bir insan hakları örgütü, Salı günü, terörle mücadelede orduyla birlikte yer alan ve "Vatan Savunma Gönüllüleri" (VDP) olarak bilinen milislerin bir mensubunu "sivilleri öldürmekle" suçladı. "CISC", Vatanı Savunma Gönüllüleri" (VDP) olarak bilinen ve teröre karşı mücadelede orduyla birlikte yer alan milislerden biri olan ve orduya terör örgütlerine karşı 7 yıldır verdiği mücadelede destek olan sivil gücün, "ülkenin kuzeybatısındaki Nona kasabasında cesetleri bulunan 28 kişinin öldürülmesinden sorumlu olduğunu" belirtti.
 Nona'daki olaylar, gönüllü milislerin yerel karargahına düzenlenen ‘terör saldırısı’ ile başladı. Milis üyeleri daha sonra ‘misilleme olarak kanlı saldırılar’ gerçekleştirdi. Örgüte göre, olayların öncesinde VDP ile ilgili olduğu iddia edilen üç adam kaçırma ve yargısız infaz olayı meydana geldi.”
Burkina Faso'da DEAŞ ve El-Kaide bağlantılı grupların saldırıları 2015'ten bu yana ikiye katlandı. Binlerce insan öldü ve en az bir milyon insan yerinden oldu. Burkina Faso'daki yetkililer, geçtiğimiz Kasım ayında, terörist gruplara karşı savaşmak için 50 bin gönüllü toplama kampanyası başlattı. Kampanya sonunda toplam 90 bin vatandaş gönüllü oldu.
 American Enterprise Institute'un Kritik Tehditler Projesi analisti Liam Carr, Batı Afrika'daki hükümetlerin ulusal kuvvetlerinin kaynak ve yetenek eksikliğini telafi etmek için gönüllü kuvvetler topladığını belirtti.
Carr Şarku'l Avsat’a yaptığı açıklamada: “Kamerun, Nijerya ve Mali devlet destekli milislerden yararlandı. Bu milislerinin çoğu ırk, kabile ve etnik hatlara göre örgütlenmiştir. Bu durum, etnik şiddetin sürmesine, aşiretler arasında hesaplaşmaların görülmesine ve yerel gerilimlerin artmasına yol açıyor. Bu faktörler, milislerin genel yararlılığını sınırlıyor. Bazen marjinalleştirilmiş ve hedef alınan toplulukları terörist gruplara katılmaya zorlayarak bu durum tamamen olumsuz bir faktör haline de gelebiliyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Carr sözlerini şöyle sürdürdü: “2020 yılının başından bu yana, güvenlik analistleri ve insan hakları grupları, VDP milislerini insan hakları ihlalleri işlemekle suçladı. Bu milisler genellikle terörist gruplara yakın gördükleri belirli etnik grupları hedef alırlar. Bu milislerin imza attıkları insan hakları ihlalleri arasında keyfi tutuklamalar, işkence ve silahlı zanlıların hukuka aykırı olarak öldürülmesi sayılabilir.”
Liam Carr, “Bu, bu milislerin ideolojisinin bir parçası, çünkü onlar önceden var olan etnik öz savunma milislerinden oluşuyorlardı. Milisler, kendileri haricindeki etnik grupların üyelerini saflarına çekmeyi başaramadığını” söyledi.
Nijerya hükümeti, milislerin yerel gerilimleri körüklediğini ve engellediğinden daha fazla şiddete neden olduğunu fark ettiğinde, 2018'den sonra Mali sınırı yakınında terörle mücadele için gönüllü Malili milisleri desteklemeyi bırakmaya karar verdi.
Afrika Sahel konularında uzman Çadlı analist Abdussemi Cibren, Batı Afrika hükümetlerinin gönüllü milislere başvurmasını "iki ucu keskin kılıç" olarak nitelendirdi. Cibren, hükümetlerin sessiz kaldığı ve denetimi elden bıraktığı durumlarda, milislerin, diğer aşiretler ve etnik kökenlerle hesaplaşmada hükümete yakın aşiretler olarak konumlarından yararlandığını belirtti.
Cibren, Şarku’l Avsat'a şunları söyledi: “Gönüllü milisler genellikle hükümetlere yakındır. Etnik, kabile ve aşiret yakınlığına göre seçilirler. Pek çok dinin, kabilenin ve etnisitenin ülkesi olan Burkina Faso,  Terörist gruplara karşı savaşına paralel olarak, sadece bunlarla sınırlı kalmayıp Mali, Nijer, Çad ve Moritanya'nın bazı bölgelerine kadar uzanan bir aşiret karşı karşıya.”
Çadlı analist sözlerini şöyle sürdürdü: “Örneğin, yerel aşiretler ile kıyı ülkelerine yayılan Fulani aşiretleri arasındaki husumet sonucunda kalıcı bir düşmanlık ve güvensizlik ortamı hâkim. Bu yerel aşiretler, Fulani aşiretlerini DEAŞ, El Kaide vb. terörist grupların müttefiki olarak görüyor.”
Hükümetlerin de Fulani aşiretleri hakkında olumsuz görüşlere sahip olduğunu söyleyen Cibren, “Hükümetler Fulani aşiretlerini güvenlik için bir tehdit olarak görüyor ve onları hedef alan aşiretleri zımnen destekliyorlar. Bu çatışmaların arka planında, bölge her zaman meşru müdafaa, mal, hayvan, servet ve toprağın korunması bağlamında vur-kaç, öldürme ve karşılıklı saldırılara tanık olunuyor.” ifadelerini kullandı.



Sudan: Dünya Gıda Programı, el Faşir'de yaşananların tekrarlanmaması çağrısında bulundu

El Faşir'li çocuklar, kuzeydeki ed-Dabba kasabasındaki yerinden edilmiş Sudanlılar için kurulan kampta çadırlarının dışında dinleniyor (AFP)
El Faşir'li çocuklar, kuzeydeki ed-Dabba kasabasındaki yerinden edilmiş Sudanlılar için kurulan kampta çadırlarının dışında dinleniyor (AFP)
TT

Sudan: Dünya Gıda Programı, el Faşir'de yaşananların tekrarlanmaması çağrısında bulundu

El Faşir'li çocuklar, kuzeydeki ed-Dabba kasabasındaki yerinden edilmiş Sudanlılar için kurulan kampta çadırlarının dışında dinleniyor (AFP)
El Faşir'li çocuklar, kuzeydeki ed-Dabba kasabasındaki yerinden edilmiş Sudanlılar için kurulan kampta çadırlarının dışında dinleniyor (AFP)

Dünya Gıda Programı (WFP) Genel Müdür Yardımcısı Carl Skau bugün yaptığı açıklamada, Sudan'ın el Faşir kentinde yaşananlara benzer felaketlerin önlenmesi için acil eylem çağrısında bulundu.

WFP baş operasyon görevlisi olan Skau, yakın zamanda Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından ele geçirilen Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el Faşir'de işlenen "vahşet" nedeniyle "X" platformu üzerinden öfkesini dile getirdi.

BM yetkilisi, Sudan'daki kıtlığın giderilebilmesi için ablukanın derhal sona erdirilmesi gerektiğini vurguladı.

Birleşmiş Milletler, dün İnsan Hakları Konseyi'nin el Faşir ve çevresinde HDK, bağlı ve müttefik güçler tarafından işlenen artan şiddeti ve bildirilen vahşeti şiddetle kınadığını duyurdu.

Kararda ayrıca araştırma heyetinden, el Faşir ve çevresinde uluslararası insan hakları hukukunun ihlal ve suistimallerinden sorumlu olduklarına dair makul gerekçeler bulunan tüm yetkilileri tespit etmesi talep edildi.

İlgili bir gelişmede, Sudanlı Doktorlar Ağı bugün ülkenin batısındaki El-Daein Hastanesi'nde bir doktorun gizemli koşullar altında öldüğünü duyurdu.

Sudan Doktorlar Ağı bugün yaptığı basın açıklamasında, "El-Daein Hastanesi'nde genel cerrah olan Yusuf İbrahim Zekeriya, güvenlik zaaflarının yaşandığı bölgelerde sağlık çalışanlarının karşı karşıya olduğu risklerin boyutunu yansıtan bir olayda, kentte gizemli koşullar altında hayatını kaybetti" denildi. Açıklamada, "Merhum, bir yıl önce HDK tarafından tutuklanıp dövülmesine rağmen insani görevini yerine getirmeye devam etti ve buna rağmen El-Daein halkına hizmet etmek üzere El-Daein Hastanesi'ndeki görevine geri döndü" ifadelerine yer verildi.

Ağ, "Dr. Yusuf Zekeriya'nın ölümü sağlık sistemine yıkıcı bir darbe vuruyor ve en temel koruma standartlarının bile olmadığı ortamda, doktorların ve personelin güvenliği konusunda meşru sorular ortaya çıkarıyor" vurgusunda bulundu. Şarku’l Avsat’ın açıklamadan aktardığına göre ağ ayrıca, "bu olayın, HDK'nin kontrolündeki bölgelerde sağlık çalışanlarının maruz kaldığı bir dizi ihlalden ayrı tutulamayacağını ve oradaki tıbbi çalışmaları acil müdahale gerektiren tehlikeli bir girişim haline getirdiğini" belirtti.

Sudanlı Doktorlar Ağı, ölümünün ardındaki gizemli koşullar göz önüne alındığında, ölümünün koşullarını ortaya çıkarmak için bağımsız ve şeffaf bir soruşturma çağrısında bulundu. Ayrıca, uluslararası ve insan hakları örgütlerini bu bölgelerdeki sağlık durumunu izlemeye ve sağlık çalışanlarına yönelik her türlü sindirme veya hedef alma girişimini önlemek için baskı uygulamaya çağırdı.

Ağ, doktorları ve sağlık çalışanlarını korumak ve insani görevlerini yerine getirirken tutuklama, şiddet veya gasp gibi durumlara maruz kalmamalarını sağlamak için etkili mekanizmalar oluşturulması yönündeki acil çağrısını yineledi.

El Daein, Doğu Darfur Eyaleti'nin başkentidir ve Sudan'ın batısındaki Darfur eyaletleri ile başkent Hartum ve Sudan'ın merkezindeki Kordofan eyaletleri arasındaki kavşak noktasında yer almaktadır.


Libya Ulusal Ordusu ile Çad arasında sınır güvenliğini sağlamak için güvenlik iş birliği

Libya ve Çad askerlerinden oluşan ortak askeri gücün üyeleri, 13 Kasım 2025 (Libya Ulusal Ordusu Medya Birimi)
Libya ve Çad askerlerinden oluşan ortak askeri gücün üyeleri, 13 Kasım 2025 (Libya Ulusal Ordusu Medya Birimi)
TT

Libya Ulusal Ordusu ile Çad arasında sınır güvenliğini sağlamak için güvenlik iş birliği

Libya ve Çad askerlerinden oluşan ortak askeri gücün üyeleri, 13 Kasım 2025 (Libya Ulusal Ordusu Medya Birimi)
Libya ve Çad askerlerinden oluşan ortak askeri gücün üyeleri, 13 Kasım 2025 (Libya Ulusal Ordusu Medya Birimi)

Mareşal Halife Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu (LUO), Çad ile askeri ilişkilerini güçlendirerek güney sınırlarını korumak üzere bir ‘ortak güç’ kurdu. Böylece, yaklaşık bin 50 kilometre uzunluğundaki sınır hattı üzerindeki kontrolünü pekiştirmiş oldu.

Bu gelişme, Çad'da iktidar mücadelelerinin ve muhalefetin merkezi haline gelen güney Libya'daki çatışmaların arka planında gerçekleşti. Bazı komşu Afrika ülkelerinde güvenliğin bozulmasının ardından geçen yıllarda, bu durum ‘isyancılar’ olarak tanımlanan grupların sınır ihlallerinin artmasına yol açtı.

LUO, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın 2024 yılı ağustos ayı başında başlattığı, ‘güney sınırlarının güvenliğini sağlama ve ulusal güvenliği güçlendirme’ amacı taşıyan kapsamlı bir plan çerçevesinde, Çad sınırında şiddetli bir çatışmaya girdi.

Bu çatışmalardan biri, LUO’ya bağlı Tümgeneral Hasan ez-Zadama komutasındaki 128. Takviye Tugayı’nın sınırdaki Kalenga Dağları bölgesinde yürüttüğü operasyonda yaşandı. Askeri kaynakların Şarku’l Avsat’a aktardığı bilgilere göre birlikler, bu operasyon sırasında bir altın madeninin kontrolünü ele geçirdi; söz konusu madenin yıllardır Çadlı çetelerin elinde olduğu belirtildi.

LUO Medya Birimi, LUO Genel Komutanlığı ile Çad Ordusu arasında, ortak sınırın ‘kanun tanımaz çeteler, haydutlar ve kaçakçılardan’ korunması amacıyla bir ortak güç oluşturulduğunu açıkladı.

Medya Birimi ayrıca, LUO Başkomutan Yardımcısı Korgeneral Saddam Hafter’in, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na, ortak güç kapsamındaki saha görevlerini yerine getirmek üzere Sebil es-Selam Taburu’na bağlı çöl devriyelerinin görevlendirilmesi talimatını verdiğini belirtti.

 Libya'nın güney sınırındaki güvenlik devriyesi (Libya Ulusal Ordusu Kara Kuvvetleri Komutanlığı)

Libya'nın güney sınırındaki güvenlik devriyesi (Libya Ulusal Ordusu Kara Kuvvetleri Komutanlığı)

Altın madenciliği nedeniyle kanlı çatışma

Askeri kaynaklara göre, Libya-Çad sınırında yasadışı altın madenciliği nedeniyle kanlı bir çatışma yaşanıyor. LUO, ‘terörist grupları’ ve sınır ötesi çeteleri ortadan kaldırmak ve yasadışı göçle mücadele etmek amacıyla bu ülkelerle sınırları güvenli hale getirmek için bir plan başlattı.

Saddam Hafter, babasının özel temsilcisi sıfatıyla başkent Encemine’ye gerçekleştirdiği çeşitli ziyaretlerde, Çad Cumhurbaşkanı Muhammed İdris Debi ile iş birliği kanalları açmayı başardı. Görüşmelerde, ‘Çadlı isyancıların Libya sınırına akını’ sorunu ele alındı; ayrıca güvenlik iş birliği ve iki ülke arasındaki sınır kapılarının açılması konuları da gündeme geldi.

LUO birlikleri, 10 Temmuz’da Libya’nın güneyindeki Çad sınır bölgesinde yer alan Tibesti Dağları’nda bir yayılma ve konuşlanma operasyonu gerçekleştirdi. Bu bölge iki ülke arasındaki tansiyon noktalarından biri sayılıyor. Operasyon sırasında iki taraftan da ölümlerin yaşandığı bir çatışma meydana geldi. O dönem, LUO’nun Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı 676. Piyade Taburu, unsurlarının ‘sınır aşan suç çetelerinin konuşlandığı ve toplandığı bir dizi bölgeyi kontrol altına aldığını’ açıkladı.

Bu arada Çad muhalefeti, LUO ile yaşanan çatışmalarda herhangi bir rolü olduğunu reddetti. Şarku’l Avsat’ın İtalyan haber ajansı Nova’dan aktardığına göre, Çad’daki Değişim ve Uyum Cephesi’nin (FACT) Genel Sekreter Yardımcısı Muhammed Şerif Jako, FACT’ın ‘hiçbir Libya mevzisine saldırmadığını ve unsurlarının Libya sınırları içinde faaliyet göstermediğini’ söyledi.

Libya ile Çad arasındaki sınır, Çad içinde operasyonlar düzenleyen isyancıların arka üssü ve hareket noktası olarak tanımlanıyor. Nitekim Çad Cumhurbaşkanı İdris Debi, 20 Nisan 2021’de Libya sınırında konuşlanmış isyancılar tarafından öldürülmüştü.

Saddam Hafter, Libya'nın Emsaad kentinde vatandaşlarla bir araya geldi, 13 Kasım 2025 (Libya Ulusal Ordusu Genel Komutanlığı)Saddam Hafter, Libya'nın Emsaad kentinde vatandaşlarla bir araya geldi, 13 Kasım 2025 (Libya Ulusal Ordusu Genel Komutanlığı)

Emsaad şehri

Saddam Hafter’in Libya içindeki askeri turlarına ilişkin başka bir gelişmede, LUO Genel Komutanlığı, Hafter’in perşembe akşamı Emsaad şehrini ziyaret ettiğini açıkladı. Açıklamada, bu ziyaretin ‘LUO Genel Komutanlığı’nın, çeşitli şehir ve bölgelerdeki vatandaşların durumunu yakından takip etme konusundaki hassasiyetini teyit ettiği’ belirtildi.

Şehrin yaşlıları, ileri gelenleri ve sakinleri tarafından karşılanan Saddam Hafter, Başkomutan tarafından ‘yaşam koşullarını değerlendirmek ve vatandaşların ihtiyaçlarını takip etmek’ üzere bu ziyareti gerçekleştirmekle görevlendirildiğini söyledi.

Saddam, LUO Genel Komutanlığı tarafından yayınlanan konuşmasında, ‘mevcut aşamada herkesin olağanüstü bir çaba sarf etmesi ve vatandaşları yoran sorunların üstesinden gelmek için çabalarını iki katına çıkarması gerektiğini’ ifade etti. Ayrıca, ‘herhangi bir başarının, sonuçları vatandaşın günlük yaşamına yansımadığı sürece bir değeri olmadığını’ söyledi. Bunun yanında, Genel Komutanlığın yürüttüğü inşa ve imar projelerinin tek bir şehirle sınırlı olmayacağını, tüm Libya şehir ve köylerini kapsayacağını, çünkü ‘herkesin kalkınma ve imar hakkına sahip olduğuna inandıklarını’ vurguladı.

Saddam Hafter'in Emsaad ziyareti, son haftalarda Kufra'dan başlayıp Katrun, Ubari ve Turaghan'a uzanan güney sınırına yaptığı benzer ziyaretlerin ardından gerçekleşti.


Moskova ile Wagner arasındaki güç mücadelesi Afrika'da ‘sessiz’ bir anlaşmazlık yaşandığını gösteriyor

Wagner, üyelerinin Cumhurbaşkanı Faustin-Archange Touadéra'nın koruması olarak çalıştığı Orta Afrika'da varlığını halen güçlü bir şekilde sürdürüyor (AFP)
Wagner, üyelerinin Cumhurbaşkanı Faustin-Archange Touadéra'nın koruması olarak çalıştığı Orta Afrika'da varlığını halen güçlü bir şekilde sürdürüyor (AFP)
TT

Moskova ile Wagner arasındaki güç mücadelesi Afrika'da ‘sessiz’ bir anlaşmazlık yaşandığını gösteriyor

Wagner, üyelerinin Cumhurbaşkanı Faustin-Archange Touadéra'nın koruması olarak çalıştığı Orta Afrika'da varlığını halen güçlü bir şekilde sürdürüyor (AFP)
Wagner, üyelerinin Cumhurbaşkanı Faustin-Archange Touadéra'nın koruması olarak çalıştığı Orta Afrika'da varlığını halen güçlü bir şekilde sürdürüyor (AFP)

Sagir el-Haydari

Orta Afrika Cumhuriyeti son günlerde, Rus yetkililer ile paramiliter grup Wagner arasında bir çekişme sahnesine dönüştü. Wagner grubu, geri çekilmeyi ve görevlerini Rusya Savunma Bakanlığı'nın komutası altında faaliyet gösteren Afrika Kolordusu'na devretmeyi reddediyor.

Batı medyasında yer alan haberlere göre Rusya, Bangui'ye Wagner'in hizmetlerinden vazgeçmesi ve Afrika Kolordusu'na aylık milyonlarca dolar ödeme karşılığında bu hizmetleri Afrika Kolordusu ile sürdürmesi için baskı yapıyor. Orta Afrika Cumhuriyeti yetkilileri ise bu ödemeyi karşılayamayacaklarını belirtiyor. Bu durum, Rusya'nın Afrika kıtasındaki nüfuzunda önemli değişiklik olduğu izlenimini veren bir gelişme yaşandı.

ABD Afrika Komutanlığı (AFRICOM) tarafından yayınlanan Africa Defense Forum (Afrika Savunma Forumu) dergisi, Orta Afrikalı bir yetkilinin “Hükümet, Wagner’in hizmetlerini Afrika Kolordusu'nun hizmetlerine tercih ediyor, çünkü Wagner iyi performans gösteriyor ve ülkemizin coğrafyasını ve kendilerinden ne beklendiğini daha iyi anlıyorlar” dediğini aktardı.

Şahsi çekişmenin bir uzantısı

Devlet Başkanı Vladimir Putin, 2023 yılının ağustos ayında Wagner'in komutanı ve kurucusu Yevgeny Prigojin'in öldürülmesinin ardından, ülkesinin Afrika kıtasındaki nüfuzunu yeniden düzenlemek ve bunu devletle sınırlamak amacıyla Rusya Savunma Bakanlığı'na Afrika Kolordusu'nu kurması için yeşil ışık yaktı.

Ancak Wagner, üyeleri Orta Afrika Cumhurbaşkanı Faustin Archange Touadéra'nın korumaları olarak görev yaptığı ülkede varlığını halen güçlü bir şekilde sürdürüyor. Wagner üyeleri ülkeye geldiklerinden bu yana, gerginliklerin yatışmasına ve yaklaşık iki yıl önce yapılan referandumla anayasanın değiştirilmesine yardımcı oldular.

df
Wagner, madencilik ve koruma sözleşmeleriyle sahadaki varlığını sürdürüyor (AFP)

Afrika işleri uzmanı Fransız siyasi analist Pierre-Louis Raymond, yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:

“Orta Afrika Cumhuriyeti'ndeki hızlı gelişmeler, Prigojin ile Putin arasında var olan şahsi çekişmenin boyutunu ortaya koyuyor, ancak elbette bu çatışmanın ötesine geçerek Wagner’in genel olarak Putin rejiminin devam etme kabiliyetine artık inanmadığını söyleyebiliriz.”

Putin'in Ukrayna'ya karşı savaşında bir çıkmaza girdiğini düşünen Raymond, “Bu savaşta kazanan yok, Putin rejiminin Rus İmparatorluğu’nu yeniden kurma arzularıyla uyumlu hale geleceğine dair öngörülebilir bir ihtimal de yok. Bu yüzden Wagner şimdi ayrılmayı seçti. İki taraf arasında bir güç mücadelesi var ve Wagner'in geleneksel nüfuz alanlarında Rusya Savunma Bakanlığı'na hizmet vermeyi bırakma eğilimi giderek güçleniyor.”

Orta Afrika Cumhuriyeti'nde iki taraf arasında nüfuz mücadelesi olduğunu vurgulayan Raymond, ancak sorunun çok daha derin olduğunu ve Wagner'in mevcut liderliğinin Putin'in görevden ayrılacağına ve halefinin Wagner'in kaybettiği nüfuzu geri kazanabileceğine inandığına işaret etti. Bununla birlikte Raymond’a göre Rusya'nın Afrika'daki nüfuzu devam ediyor.

Bangui'deki endişeler

Bu gelişmeler, Kremlin'in Afrika'da nüfuz kazanma çabalarına engel teşkil eden faktörleri ortaya koyuyor. Bu çabalar, yoğun diplomatik faaliyetler ve kıtanın yeni liderleriyle yapılan görüşmelere rağmen sonuç vermiyor.

Bu sorun, Wagner'in pozisyonlarını ve görevlerini devretmeyi reddetmesinden daha derin bir boyuta sahip gibi görünüyor, zira Orta Afrika Cumhuriyeti'nin kendisi de buna hazır görünmüyor. Robert Lansing Küresel Tehditler ve Demokrasiler Araştırma Enstitüsü'nün bir raporuna göre siyasi açıdan, Cumhurbaşkanı Touadéra'nın çevresi, Orta Afrika Cumhuriyeti subaylarıyla bağlantıları olan ve sahada korku salan Wagner'in adamlarına güveniyor. Onları resmi bir Rus birliğiyle değiştirmek, rejimi iktidarda tutan hassas dengeyi bozabileceği konusunda ciddi endişeler söz konusu.

df
Afrika Kolordusu, Rusya ordusundan subay ve personel ile eski Wagner üyelerinden oluşuyor (AFP)

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Afrika Kolordusu, Rusya ordusundan subay ve personelin yanı sıra eski Wagner üyelerinden oluşuyor. Kolordu şu anda Mali ve Nijer gibi birkaç Afrika ülkesinde faaliyet gösteriyor, ancak Orta Afrika Cumhuriyeti’nde kontrolü ele geçirme çabaları büyük zorluklarla karşı karşıya.

Gerilim ve derin dönüşüm

Uluslararası ilişkiler uzmanı ve siyaset araştırmacısı Halid Muhammed el-Hicazi, Orta Afrika Cumhuriyeti'nde Wagner’in Kremlin'e karşı doğrudan bir isyan başlatmasının olası olmadığını, ancak iki taraf arasındaki ilişkilerin gerginlik ve köklü bir değişim döneminden geçtiğinin kesin olduğunu söyledi. Wagner’in 2018 yılında Orta Afrika Cumhuriyeti'ne girdiğinden beri, Rusya'nın Afrika kıtasındaki en önemli etki aracı haline geldiğini belirten Hicazi, “Hükümet güçlerini eğitiyor ve büyük ekonomik ayrıcalıklar karşılığında altın ve elmas zengini maden sahalarını koruyor. Zamanla Wagner, Rus ordusunun bir kolundan, ülke içinde kendi çıkarlarını korumaya çalışan yarı bağımsız bir aktöre dönüştü ve bu durum Moskova'da endişe yarattı” değerlendirmesinde bulundu.

Hicazi, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Wagner'in 2023 yılının haziran ayında Rusya'da isyan çıkarmasının ardından Moskova, Afrika'daki askeri varlığını yeniden yapılandırmak için Afrika Kolordusu adında yeni bir oluşum kurdu. Bu oluşumun amacı, Wagner'in doğrudan nüfuzunu azaltmak ve Rusya Savunma Bakanlığı'nın kontrolünü artırmaktı. Ancak Wagner üyeleri, onları isyancı gruplara karşı istikrar sağlayan bir güç olarak gören Bangui hükümetiyle hala güçlü ilişkiler içinde ve bu da onlara merkezi Rus karar alma mekanizmasından büyük ölçüde bağımsızlık sağlıyor.”

Sadakat konusundaki bu anlaşmazlığın, Moskova ile Wagner arasında Orta Afrika Cumhuriyeti’nde nüfuz için gizli bir rekabet ortamı yarattığını söyleyen Hicazi, “Rusya, güvenlik ve ekonomi ağları üzerindeki resmi kontrolünü yeniden kazanmaya çalışırken, Wagner madencilik ve koruma sözleşmeleriyle bölgedeki varlığını sürdürerek kolayca göz ardı edilemeyecek bir güç haline geldi. Moskova, kıtada Wagner ile açık bir çatışma istemese de Wagner'in devam eden nüfuzunun disiplinli, merkezi kontrol altındaki bir devlet olarak imajını tehdit ettiğini kabul ediyor” diye ekledi.

Rusya’nın varlığının zayıflaması

Rus yetkililer bu gerginlikler hakkında kamuoyuna herhangi bir açıklama yapmazken bu durum, Moskova'daki siyasi çevrelerde, Kremlin'in Batı ile ilişkilerini koparmak isteyen Afrikalı liderlerle kurduğu ittifakların çökmesine yol açabileceği endişesini uyandırıyor.

Genel olarak Afrika kıtası düzeyinde, bazı Afrika ülkelerinin Moskova ile paralı askerleri arasındaki anlaşmazlığı şüpheyle karşıladığını belirten Hicazi, bu yüzden mevcut gerilimin Rusya'nın varlığını geçici olarak zayıflatabileceğini düşündüğünü ifade etti.

Rusya'nın Afrika'daki varlığının ekonomik ve askeri bağlar sayesinde halen sağlam olduğunu söyleyen Hicazi, ancak özel askeri şirketlere daha az bağımlı olan daha kurumsal bir etki modeline doğru kaymakta olduğunu belirtti.

Uluslararası ilişkiler uzmanı ve siyaset araştırmacısı Hicazi, sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Kısacası Wagner, Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Kremlin'e karşı isyan etmedi, ancak nispeten bağımsız hareket eden bir varlık haline geldi ve Rusya'yı, araçlarının kontrolünü kaybetmeden Afrika kıtasındaki etkisini sürdürme stratejisini yeniden düşünmeye zorladı.”