Afrika'daki ‘terörle mücadele’ gönüllüleri ‘iki ucu keskin kılıç’

Özgür ve Egemen Kongo için Vatanseverler İttifakı üyeleri, Doğu Kongo Demokratik Cumhuriyeti Kitchanga'da bir keşif devriyesinde. Aralık 2022 (AFP)
Özgür ve Egemen Kongo için Vatanseverler İttifakı üyeleri, Doğu Kongo Demokratik Cumhuriyeti Kitchanga'da bir keşif devriyesinde. Aralık 2022 (AFP)
TT

Afrika'daki ‘terörle mücadele’ gönüllüleri ‘iki ucu keskin kılıç’

Özgür ve Egemen Kongo için Vatanseverler İttifakı üyeleri, Doğu Kongo Demokratik Cumhuriyeti Kitchanga'da bir keşif devriyesinde. Aralık 2022 (AFP)
Özgür ve Egemen Kongo için Vatanseverler İttifakı üyeleri, Doğu Kongo Demokratik Cumhuriyeti Kitchanga'da bir keşif devriyesinde. Aralık 2022 (AFP)

Afrika ülkeleri, özellikle Batı Afrika, yaygın terörizme karşı mücadelelerinde ordularıyla iş birliği yapmak için sivil gönüllülere başvuruyorlar. Ancak insan hakları aktivistleri ve uzmanlar, gönüllü milislere başvurmanın büyük ikilemlere yol açabileceğine ve güvensizlik riskini artırabileceğine inanıyor.
Burkina Faso'daki "CISC" adlı bir insan hakları örgütü, Salı günü, terörle mücadelede orduyla birlikte yer alan ve "Vatan Savunma Gönüllüleri" (VDP) olarak bilinen milislerin bir mensubunu "sivilleri öldürmekle" suçladı. "CISC", Vatanı Savunma Gönüllüleri" (VDP) olarak bilinen ve teröre karşı mücadelede orduyla birlikte yer alan milislerden biri olan ve orduya terör örgütlerine karşı 7 yıldır verdiği mücadelede destek olan sivil gücün, "ülkenin kuzeybatısındaki Nona kasabasında cesetleri bulunan 28 kişinin öldürülmesinden sorumlu olduğunu" belirtti.
 Nona'daki olaylar, gönüllü milislerin yerel karargahına düzenlenen ‘terör saldırısı’ ile başladı. Milis üyeleri daha sonra ‘misilleme olarak kanlı saldırılar’ gerçekleştirdi. Örgüte göre, olayların öncesinde VDP ile ilgili olduğu iddia edilen üç adam kaçırma ve yargısız infaz olayı meydana geldi.”
Burkina Faso'da DEAŞ ve El-Kaide bağlantılı grupların saldırıları 2015'ten bu yana ikiye katlandı. Binlerce insan öldü ve en az bir milyon insan yerinden oldu. Burkina Faso'daki yetkililer, geçtiğimiz Kasım ayında, terörist gruplara karşı savaşmak için 50 bin gönüllü toplama kampanyası başlattı. Kampanya sonunda toplam 90 bin vatandaş gönüllü oldu.
 American Enterprise Institute'un Kritik Tehditler Projesi analisti Liam Carr, Batı Afrika'daki hükümetlerin ulusal kuvvetlerinin kaynak ve yetenek eksikliğini telafi etmek için gönüllü kuvvetler topladığını belirtti.
Carr Şarku'l Avsat’a yaptığı açıklamada: “Kamerun, Nijerya ve Mali devlet destekli milislerden yararlandı. Bu milislerinin çoğu ırk, kabile ve etnik hatlara göre örgütlenmiştir. Bu durum, etnik şiddetin sürmesine, aşiretler arasında hesaplaşmaların görülmesine ve yerel gerilimlerin artmasına yol açıyor. Bu faktörler, milislerin genel yararlılığını sınırlıyor. Bazen marjinalleştirilmiş ve hedef alınan toplulukları terörist gruplara katılmaya zorlayarak bu durum tamamen olumsuz bir faktör haline de gelebiliyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Carr sözlerini şöyle sürdürdü: “2020 yılının başından bu yana, güvenlik analistleri ve insan hakları grupları, VDP milislerini insan hakları ihlalleri işlemekle suçladı. Bu milisler genellikle terörist gruplara yakın gördükleri belirli etnik grupları hedef alırlar. Bu milislerin imza attıkları insan hakları ihlalleri arasında keyfi tutuklamalar, işkence ve silahlı zanlıların hukuka aykırı olarak öldürülmesi sayılabilir.”
Liam Carr, “Bu, bu milislerin ideolojisinin bir parçası, çünkü onlar önceden var olan etnik öz savunma milislerinden oluşuyorlardı. Milisler, kendileri haricindeki etnik grupların üyelerini saflarına çekmeyi başaramadığını” söyledi.
Nijerya hükümeti, milislerin yerel gerilimleri körüklediğini ve engellediğinden daha fazla şiddete neden olduğunu fark ettiğinde, 2018'den sonra Mali sınırı yakınında terörle mücadele için gönüllü Malili milisleri desteklemeyi bırakmaya karar verdi.
Afrika Sahel konularında uzman Çadlı analist Abdussemi Cibren, Batı Afrika hükümetlerinin gönüllü milislere başvurmasını "iki ucu keskin kılıç" olarak nitelendirdi. Cibren, hükümetlerin sessiz kaldığı ve denetimi elden bıraktığı durumlarda, milislerin, diğer aşiretler ve etnik kökenlerle hesaplaşmada hükümete yakın aşiretler olarak konumlarından yararlandığını belirtti.
Cibren, Şarku’l Avsat'a şunları söyledi: “Gönüllü milisler genellikle hükümetlere yakındır. Etnik, kabile ve aşiret yakınlığına göre seçilirler. Pek çok dinin, kabilenin ve etnisitenin ülkesi olan Burkina Faso,  Terörist gruplara karşı savaşına paralel olarak, sadece bunlarla sınırlı kalmayıp Mali, Nijer, Çad ve Moritanya'nın bazı bölgelerine kadar uzanan bir aşiret karşı karşıya.”
Çadlı analist sözlerini şöyle sürdürdü: “Örneğin, yerel aşiretler ile kıyı ülkelerine yayılan Fulani aşiretleri arasındaki husumet sonucunda kalıcı bir düşmanlık ve güvensizlik ortamı hâkim. Bu yerel aşiretler, Fulani aşiretlerini DEAŞ, El Kaide vb. terörist grupların müttefiki olarak görüyor.”
Hükümetlerin de Fulani aşiretleri hakkında olumsuz görüşlere sahip olduğunu söyleyen Cibren, “Hükümetler Fulani aşiretlerini güvenlik için bir tehdit olarak görüyor ve onları hedef alan aşiretleri zımnen destekliyorlar. Bu çatışmaların arka planında, bölge her zaman meşru müdafaa, mal, hayvan, servet ve toprağın korunması bağlamında vur-kaç, öldürme ve karşılıklı saldırılara tanık olunuyor.” ifadelerini kullandı.



Mısır-Somali-Eritre iş birliği Afrika Boynuzu'ndaki güç dengesini nasıl etkiliyor?

Eritre Cumhurbaşkanı'nın Mısır ve Somalili mevkidaşlarıyla Asmara'da düzenlediği basın toplantısından (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Eritre Cumhurbaşkanı'nın Mısır ve Somalili mevkidaşlarıyla Asmara'da düzenlediği basın toplantısından (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Mısır-Somali-Eritre iş birliği Afrika Boynuzu'ndaki güç dengesini nasıl etkiliyor?

Eritre Cumhurbaşkanı'nın Mısır ve Somalili mevkidaşlarıyla Asmara'da düzenlediği basın toplantısından (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Eritre Cumhurbaşkanı'nın Mısır ve Somalili mevkidaşlarıyla Asmara'da düzenlediği basın toplantısından (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır, Eritre ve Somali liderleri arasında Afrika Boynuzu'nda yapılan son üçlü zirve, uzmanlar tarafından Nil'in kaynaklarını ve Kızıldeniz ile Aden Körfezi'ne girişleri kontrol eden herhangi bir ülkenin veya dış güçlerin bölgedeki hakimiyetine karşı bir tür ‘stratejik denge’ olarak görülüyor.

Şarku’l Avsat'a üçlü iş birliğinin Kahire'nin bölgedeki ‘güçleri dengeleme’ çabalarının bir parçası olduğunu söyleyen uzmanlar, Mısır'ın varlığının bölgede nüfuz sahibi olan uluslararası güçleri rahatsız etmeyeceğini, Kahire'nin her zaman ‘ülkelerin işlerine karışmadığı’ mesajını verdiğini, ancak iki taraf arasında artan gerilim doğrultusunda ‘Etiyopya'yı kışkırtacağını’ belirttiler.

Yıllarca Afrika'dan uzak kalan Mısır, özellikle Afrika Birliği (AfB) Genel Merkezi’ne ev sahipliği yapan Etiyopya'nın artan rolünün ardından, son on yılda her düzeyde bir iş birliği paketi ile varlığını yeniden tanımladı. Mısır ve Etiyopya, Kahire'nin su payını tehdit ettiğini söylediği ve yasal olarak bağlayıcı bir anlaşma talep ettiği Mavi Nil üzerindeki Rönesans Barajı konusunda anlaşmazlık yaşıyor. İki ülke arasında gerçekleşen birkaç tur müzakerede uzlaşmaya varılamadı.

Kahire'nin adımları, Kızıldeniz'de seyrüsefere yönelik tehditler ve bunun Mısır ekonomisine yansımalarının yanı sıra, Etiyopya'nın ocak ayında ayrılıkçı Somaliland bölgesiyle Addis Ababa'nın bir deniz çıkışına erişim sağlayacağı prensip anlaşmasına varmasıyla hız kazandı. O dönemde Kahire bu anlaşmayı ‘uluslararası hukukun ihlali ve Somali'nin egemenliğine saldırı’ olarak değerlendirdi. Bunu Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi'nin Somali'nin ortak savunma hakkına sahip bir Arap ülkesi olduğu açıklaması izledi. Ardından iki ülke bir ‘askeri (savunma) iş birliği protokolü’ imzaladı ve Sisi, Addis Ababa'nın defalarca eleştirdiği, bölgeyi istikrarsızlaştırmaktan korktuğunu ilan ettiği ve Mogadişu'ya ‘Etiyopya'nın çıkarlarını hedef alan taraflarla hareketlerini durdurma’ çağrısında bulunduğu Ocak 2025'ten itibaren ülkesinin AfB barışı koruma güçlerine katılmaya hazır olduğunu duyurdu.

Kahire sadece Somali ile ilişkilerini güçlendirmekle kalmadı, aynı zamanda geçtiğimiz perşembe günü Mısır Cumhurbaşkanı'nın Asmara'yı ziyareti ve Somali'nin de dahil olduğu üçlü bir zirve ile sonuçlanan üst düzey karşılıklı ziyaretler yoluyla Hartum, Cuba, Nairobi ve Eritre ile de iş birliğini geliştirdi. Arap ve uluslararası medya üç ülkenin iş birliği ve kalkınmayı teşvik etmek için üçlü bir komite kurduğunu duyurmasını ‘yeni bir ittifak’ olarak nitelendirdi.

Coğrafi olarak Somali, Cibuti, Eritre ve Etiyopya olmak üzere dört ülkeden oluşan ve siyasi ve ekonomik açıdan Kenya, Uganda, Sudan ve Güney Sudan'ı da kapsayacak şekilde genişletilebilecek olan Afrika Boynuzu'nun önemi yeni değil. Afrika Boynuzu, antik çağlardan beri egemen güçlerin ve imparatorlukların ilgi odağı, küresel deniz ticaretinde en stratejik bölge olmuş ve nihayetinde birçok uluslararası ve bölgesel taraf için bir çekim, odak ve ilgi noktası haline gelmiştir.

Afrika Boynuzu'nda, eski Avrupalı sömürgeci güçlerin (Birleşik Krallık, Fransa ve İtalya gibi) yanı sıra Ortadoğu’dan Türkiye, Asya’dan Japonya ile Çin gibi yeni aktörler ve Afrika rolünü yeniden kazandıktan sonra Mısır'ın da ekleneceği Etiyopya gibi Doğu Afrika Topluluğu'ndan (EAC) gelen bölgesel etkileyiciler de dahil olmak üzere bir dizi dış aktör aktif.

Uluslararası ilişkiler konusunda uzman olan yazar Nebil Necmeddin, ‘üçlü zirvenin çok önemli bir mesaj taşıdığını, Mısır'ın bölgedeki iki ülkeyle görüşmeler yaparak Afrika Boynuzu'nda güvenliği güçlendirdiğini, bunun her alanda iş birliğini arttırma stratejisi olduğunu ve Etiyopya'nın iddialarının aksine iş birliğini arttırmak için bölgesel hakkını kullandığını’ düşünüyor.

Mısır'daki Afrika Çalışmaları Enstitüsü eski Müdürü ve Mısır Temsilciler Meclisi Afrika İşleri Komisyonu eski Başkanı Dr. es-Seyyid Fleyfel, Mısır'ın zirvedeki varlığının ‘Etiyopya'nın bölgeye nüfuz etmesi, özellikle de Somali'nin işlerine karışmasıyla birlikte güç dengesine bir çağrı’ olduğuna inanıyor. Fleyfel, “Ülkeler bölgesel tehditlerle yüzleşmeye ve Etiyopya gibi ülkelerin yayılmacı politikaları karşısında çıkarlarını korumaya çalışıyor” değerlendirmesinde bulundu.

 Mısır, Somali ve Eritre cumhurbaşkanları arasında Asmara'da düzenlenen üçlü zirveden (Mısır Cumhurbaşkanlığı)Mısır, Somali ve Eritre cumhurbaşkanları arasında Asmara'da düzenlenen üçlü zirveden (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Afrika işleri uzmanı Abdunnasır el-Hac'a göre bu zirve Mısır'ı, Afrika Boynuzu bölgesindeki en önemli iki ülkeyle bir araya getirdi. El-Hac'a göre söz konusu zirve Mısır'ın Afrika Boynuzu bölgesindeki güvenlik durumunu olumlu yönde etkileme konusundaki etkinliğini en üst düzeye çıkaracağı için büyük önem taşıyor. Afrika Boynuzu bölgesi, deniz seyrüseferinin ve uluslararası ticaretin Babu'l Mendeb Boğazı üzerinden geçmesini sağlayan yoldur. Ayrıca Avrupa, Afrika ve Asya arasındaki hayati ekonomik bağlantıyı sağlayan Süveyş Kanalı'na açılan ana kapıdır.

El-Hac'a göre Mısır, özellikle Eritre ile askeri iş birliği ve istihbarat alışverişinin öneminin farkındadır. Mısır, Süveyş Kanalı ve Kızıldeniz üzerinden uluslararası seyrüsefer ve ticaret yolunu koruma kabiliyetini arttırmak için Eritre'ye ihtiyaç duyuyor. Ayrıca Eritre, Mısır'ın Ortadoğu ile ilgili tüm konularda oynadığı rolün önemine ve bu konuların genel olarak Kızıldeniz'in güvenliği üzerindeki yansımalarına aşinadır. Bu yüzden Eritre, Kızıldeniz'e kıyısı olan tüm ülkelerde etkisi olan Mısır devletinin gölgesine sığınmak istiyor. El-Hac, Somali'nin bağımsız bir devlet olarak tanınmasını reddeden uluslararası siyasi eğilimlere aşina olduğu için Mısır'ın doğal olarak Somali'ye yöneldiğini de sözlerine ekledi. Bu nedenle Mısır, Somali ile yaptığı anlaşma için kendisini hiçbir şekilde büyük ülkelerle karşı karşıya getirmeyen sağlam bir yasal zemin oluşturdu. Etiyopya, Mısır'ın ulusal güvenliği üzerindeki olumsuz etkilerinin boyutunu ve Mısır'ın Nil Nehri sularındaki payıyla varoluşsal bağlantısını dikkate almaksızın Rönesans Barajı’nı işletme konusunda ısrar ediyor. El-Hac ayrıca, Mısır'ın bu konuyla ilgili meşru güvenlik endişeleri olduğuna dikkat çekti.

Zirvenin sonunda düzenlenen basın toplantısında Mısır Cumhurbaşkanı, ülkesinin daha güvenli, istikrarlı ve müreffeh bir gelecek için Afrika Boynuzu bölgesindeki ülkelerin ve halkların hedeflerine, çıkarlarına ve arzularına hizmet etme konusunda hiçbir çabadan kaçınmayacağını söyledi.

Mısır Cumhurbaşkanı'na göre Asmara Zirvesi, sadece üç ülke arasındaki ilişkilerin gücünü ve farklılığını göstermekle kalmıyor. Aynı zamanda zirve, Afrika Boynuzu ve Kızıldeniz'deki ortak zorluklarla yüzleşmeyi, üç ülkenin halkları için kalkınma ve refaha ulaşma fırsatlarını azami düzeye çıkarmayı ifade ediyor. Asmara Zirvesi, bu amaçla üç ülkenin sahip olduğu imkânlardan faydalanmak için bu ilişkileri geliştirmenin ve güçlendirmenin artan önemini de yansıtıyor.

Bu konuşma, Mısır'ın bölgede bulunan küresel güçler arasındaki konum ve eylemlerinde yeni bir pozisyon aldığını gösteriyor. Nebil Necmeddin'e göre bu durum kimseyi rahatsız etmemeli. Mısır'ın uluslararası jeopolitik öneme sahip, ticaret yoluna bakan bir bölgede bulunduğuna dikkat çeken Necmeddin, Türkiye, Çin, Hindistan ve İsrail de dahil olmak üzere birçok uluslararası gücün bu bölgede rekabet ettiğini dile getirdi. Mısır'ın bölgesel güvenliğinin bu bölgeyi de kapsadığını söyleyen Necmeddin'e göre Mısır, ulusal güvenliğini sağlamak ve ortak çıkarlar çerçevesinde çalışmak istiyorsa bu bölgenin dışında kalmamalı.

Mısır'ın Türkiye, Çin ve diğerleri gibi bölgedeki güçlerle iyi ilişkilere sahip olduğunu ifade eden Fleyfel, Mısır'ın dış politikasının özellikle denge ve ülkelerin iç işlerine karışmama prensibi üzerine kurulu olduğunu vurguladı. Fleyfel'e gör Mısır, ortak çıkarlar ve yapıcı iş birliği konusunda istekli görünüyor.

Ancak el-Hac'ın tahminine göre, Mısır, Somali ve Eritre arasındaki ortak iş birliği formülünden kaynaklanan bu üçlü oluşumun en büyük kaybedeni Etiyopya'dır. Çünkü Mısır kendi hayati çıkarlarını korumak için dengeleri değiştirebilir. Aynı şekilde Mısır, Somali ve Eritre'nin çıkarlarını ve istikrarlarını gelecekte tehdit edebilecek herhangi bir güvenlik tehlikesinden korumak için Afrika Boynuzu bölgesindeki güç dengesini değiştirme koduna da sahiptir.