Prens Harry, eşi Meghan ile tanışmadan önce "bağnaz" olduğunu söyledi

AA
AA
TT

Prens Harry, eşi Meghan ile tanışmadan önce "bağnaz" olduğunu söyledi

AA
AA

İngiliz Kraliyet ailesinden ayrılarak ABD'ye yerleşen Sussex Dükü Prens Harry, eşi Meghan Markle ile tanışmadan önce "bağnaz" olduğunu söyledi.
BBC'nin haberine göre, 10 Ocak'ta yayımlanacak "Spare" adlı kitabında kullandığı ifadelerle tepki toplayan Harry, Amerikan yayıncı CBS'ye verdiği röportajda, Afrika kökenli eşiyle ilişkilerine dair değerlendirmelerde bulundu.
Harry, eşinin etnik kökeninin medyada yer almasının ilişkilerini nasıl etkileyeceği konusunda "toy" olduğunu söyledi.
Röportajda, "Meghan ile ilişkinden önce bağnaz olduğunu mu düşünüyorsun?" sorusunda yanıt veren Harry, "Bilmiyorum. Şöyle ifade edeyim, şu an gördüğümü görmedim." dedi.

Harry'nin Pakistanlı okul arkadaşını aşağılaması
2009'da Sandhurst Askeri Akademisi öğrencisiyken çekilmiş görüntüleri ortaya çıkan Harry'nin Pakistanlı bir arkadaşından "Paki" diye söz ettiği bu video skandala yol açmıştı.
Harry, "[Bunun] bir hakaret olduğunu bilmiyordum" diyerek küçükken pek çok insanın bu kelimeyi kullandığını duyduğunu ve kelimeyi kullananları asla ırkçı olarak görmediğini söyledi.
Kitabında olaydan pişmanlık duyduğunu yazan Harry, "21 yaşındaydım, gerçek dünyadan soyutlanmış ve ayrıcalıklarla çevrili şekilde büyümüştüm ve bu kelimenin 'Yankee' demek gibi olduğuna inanmıştım." ifadelerini kullandı.
Harry, ayrıca, 2005 yılında, yine 21 yaşındayken "Yerliler ve Sömürgeler" temalı bir partide Nazi üniforması giydiği tartışmalı olayı anlattı.
Ağabeyi Prens William ve o zamanki kız arkadaşı Kate'in onu kostümü giymesi için teşvik ettiğini söyleyerek, "Denedim, Willy ve Kate kahkahalarla gülmeye başladılar." dedi.

Kitabı tartışmalara neden oldu
The Guardian'ın, Prens Harry'nin 10 Ocak'ta 15 dilde yayımlanacak merakla beklenen kitabının ilk nüshasına 5 Ocak'ta ulaşmasının ardından paylaştığı bölümler, ülkenin gündemine oturdu.
Daha sonra kitabın İspanyolcasının, yanlışlıkla erkenden İspanya'da satışa sürüldüğü iddia edildi.
Gazetenin ulaştığı nüshaya göre, Prens Harry, kitabında ağabeyi Prens William'ı kendisine fiziksel saldırıda bulunmakla suçladı. Prens William'ın bir kavga sırasında kendisini yakasından tutarak yere fırlattığını belirtti ve köpeğin mama kabının üzerine düşmesi sonucu kırılan kabın parçalarının sırtına battığını yazdı.
Kitabında, Afganistan'da görev yaptığı döneme ilişkin de anılarına yer veren Prens Harry, Afganistan'daki görevi sırasında 25 kişiyi öldürdüğünü ve bundan utanç duymadığını belirtti.
Kitabın ülkede gündeme oturmasının ardından İngiliz basını, İspanyolcasına ulaştığı kitabı İngilizceye tercüme ederek bölümler paylaşmaya başladı.
Buckingham Sarayı, kitaptan paylaşılan bölümlere ilişkin henüz herhangi bir açıklama yapmadı.
Prens Harry, İngiltere Kralı 3. Charles ve 1997'de Paris'teki trajik trafik kazasında hayatını kaybeden Galler Prensesi Diana'nın küçük oğlu.
Charles ve Diana, 1996'da boşandı. Diana öldüğünde büyük oğlu William 15, Harry ise 12 yaşındaydı.
Sussex Dükü Harry ile eşi Meghan Markle, Ocak 2020'de Kraliyet'teki görevlerinden çekilerek daha bağımsız bir hayat yaşamak ve İngiliz medyasından uzaklaşmak için ABD'ye yerleşmişti.



Yanlış bilgileri çürüten gazetecilere güvenin azaldığı tespit edildi

Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)
Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)
TT

Yanlış bilgileri çürüten gazetecilere güvenin azaldığı tespit edildi

Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)
Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)

Yanlış bilgileri çürüten gazetecilere daha az güvenildiği ortaya kondu. Hatta okuyucu bilginin yanlış olduğundan şüphelense bile, gerçeği ortaya çıkaran gazeteciye pek güvenmiyor. 

Medyaya güven azalırken dezenformasyonun arttığı bir dönemde hatalı bilgileri düzeltmek de zorlaşıyor.

Yayın kuruluşları ve gazetecilerin taraflı olduğu düşüncesiyle insanlar okudukları haberlere temkinli yaklaşıyor. Daha önceki çalışmalarda veri doğrulamanın yarattığı etkiyle ilgili çelişkili sonuçlar çıkmıştı. 

Yanlış haberleri çürütmenin ne kadar işe yaradığı ve neden etki yaratmadığını öğrenmek isteyen araştırmacılar bir çalışma yürüttü.

Communication Research adlı hakemli dergide yayımlanan çalışmada 691 katılımcıya siyasi ve ekonomik haberler okutuldu. Bu haberlerde evsizlik oranlarından fentanilin aşırı doz ölümlerindeki etkisine kadar çeşitli iddialar yer alıyordu.

Bunların doğruluğuna ne kadar inandığını belirten katılımcılar daha sonra bu iddiaları onaylayan veya çürüten doğrulamayı okudu. Ardından bu doğrulamayı yapan gazeteciye ne kadar güvendikleri soruldu. 

Daha sonra bazı ürünlerle ilgili bilgiler içeren yazılarla aynı çalışma yürütüldü. Bu sefer verilen doğrulamalara "doğruluk kontrolü" işareti konmadı. Araştırmacılar bu sayede duyulan güvenin bu etiketten etkilenip etkilenmediğini anlamaya çalıştı.

İki çalışmanın sonucunda da yanlış bilgileri çürüten gazetecilere duyulan güven kayda değer derecede daha azdı. Katılımcılar inandıkları düşünceyi doğrulayanlara daha çok güvenirken, diğerlerinde daha fazla kanıt talep ediyordu. 

Çalışmanın yazarlarından Randy B. Stein, PsyPost'a yaptığı açıklamada "Halk genel olarak gazetecilere güveniyor ve doğrulayıcı makalelere duyulan güven epey yüksek" diyerek ekliyor: 

Yani klişe düşüncenin aksine, halkın doğruluk kontrollerine ve gazetecilere hiç güvenmediği doğru değil ancak düzelten/çürüten makalelere yönelik daha fazla şüphe var.

Araştırmacılar buradaki düzeltmenin, yayın kuruluşlarının haberlerindeki hataları düzeltmek için yayımladığı tekzip metinleri olmadığını ekliyor.   

Bilim insanları ilginç bir sonuçla da karşılaştı: Katılımcılar bir bilginin doğruluğundan şüphe etse bile bunu çürüten gazetecilere güvenmiyordu. 

Araştırmacılar bir haberin çürütülmesinin şaşkınlık yaratması, insanların onaylamaya kıyasla daha çok kanıt araması ve gazetecilerin taraflı davrandığından şüphelenmesinin buna yol açtığını düşünüyor. 

Şaşırtıcı bir diğer bulguysa, haberin çürütülmesi katılımcıların iddiayla ilgili düşüncesini değiştirmesine karşın gazeteciye güvenleri yine de sarsılıyordu. 

Stein, "Yanlış bilgileri düzeltmeye çalışan gazetecilerin (ya da herhangi birinin) aleyhine bir durum var" diyor. 

Araştırmacılar, halkın yanlış bilgileri çürüten haberlere nasıl ve neden güvenip güvenmediği üzerine daha fazla araştırma yapılması gerektiğini belirtiyor.

Makalenin yazarları, Conversation için kaleme aldıkları yazıda şu ifadeleri kullanıyor:

Gazetecilerin önündeki zorluk, bilgiyi çürüten biri gibi görünmeden bunu nasıl çürüteceklerini bulmak olabilir.

Independent Türkçe, PsyPost, Conversation, Communication Research