Ukrayna savaşı yeni bir insansız hava aracı çağının’ yolunu mu açıyor?

Türk SİHA’sı Bayraktar TB2. (Arşiv)
Türk SİHA’sı Bayraktar TB2. (Arşiv)
TT

Ukrayna savaşı yeni bir insansız hava aracı çağının’ yolunu mu açıyor?

Türk SİHA’sı Bayraktar TB2. (Arşiv)
Türk SİHA’sı Bayraktar TB2. (Arşiv)

Rusya-Ukrayna savaşı, askeri üstünlüğe ulaşmak için daima ağır silahlara dayanan geleneksel savaşın doğasının dönüşümünün boyutlarını ortaya koydu.
Modern teknoloji, savaşın çehresini değiştirmede önemli bir rol oynuyor. Bu, denklemin önemli bir bileşeni haline gelen droneların son zamanlarda yoğun kullanımıyla açıkça görülüyor.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı'ndan (SETA) araştırmacı Gloria Shkurti Özdemir ve aynı kurumdan savunma araştırmacısı Rıfat Öncel, ABD menşeli ‘National Interest’ dergisinde yayımlanan bir haberde, modern insansız hava araçlarının son yirmi yılda savaşın vazgeçilmez bir parçası olduğuna dikkat çektiler.
 ABD'nin Kosova'nın Sırp güçlerine karşı yürüttüğü savaşta keşif görevlerinde ‘Predator’ insansız hava araçlarını kullanması, insansız hava araçlarının denkleme ilk kez resmi olarak girmesi olarak biliniyor. Söz konusu dönemde bu araçların savaşı değiştirme potansiyeli fark edilmemişti. ABD 2000'lerin başında insansız hava araçlarını yalnızca istihbarat, gözetleme ve keşif görevleri için değil, aynı zamanda Afganistan'dan başlayarak hassas saldırılar için de kullanmaya başladı.
ABD ve İsrail daha sonra bir süre sadece insansız hava araçlarının askeri operasyonlarını değil, aynı zamanda bu insansız hava araçları pazarını da tekelleştirdi. Bu iki ülke insansız hava araçlarının sağladığı askeri üstünlükten yararlanırken diğer ülkelerin ‘Predator’, ‘Reaper’ veya ‘Heron’ insansız hava araçlarının yeteneklerine sahip askeri insansız hava araçları geliştirmeleri mümkün değildi. Ancak artık durum böyle değil.
Droneların savaş alanındaki başarısı ve etkinliği, diğer ülkeleri öncüllerini örnek almaya sevk etti. Türkiye, birkaç ülke arasında, kendi teknolojik olarak gelişmiş yerli İHA'larını geliştirmeyi başardı. Bu, insansız hava aracı teknolojisinin artık belirli ülkelerin tekeline tabi olmadığı, insansız hava araçlarının ikinci çağı olarak adlandırılabilecek bir döneme yol açtı.
Dronelar, yaygın olarak kullanılmaya başlandıkça, silahlı çatışmayı temelden dönüştüren yeni operasyonel kavramlar gelişmeye başladı. Bu, özellikle insansız hava araçlarının kullanımının çatışmanın göze çarpan noktalarının çoğuna hakim olduğu Rus-Ukrayna savaşında belirgin bir hal aldı.
Hem Ukrayna hem de Rusya kuvvetleri insansız hava araçlarını istihbarat, gözetleme, keşif ve saldırı görevlerinde kullandı. Kullanılan bu araçlar arasında MALE grubundan Türk SİHA’sı Bayraktar TB2, hassas güdümlü mühimmatları ateşleyebilen İran yapımı The Mohajer-6, ABD menşeili ‘Switchblade’ ve İran menşeili ‘Şahid-136’ ve ‘Şahid-131’ gibi ‘kamikaze’ insansız hava araçları da yer aldı.
İHA'ların Ukrayna'daki savaşın en önemli araçlarından biri haline gelmesi uzun sürmedi. Ukrayna Kuvvetleri, Rus savaşının ilk aşamasında tanklar, toplar, helikopterler ve füze savunmaları dahil olmak üzere ilerleyen birçok Rus kuvvetini ve ayrıca önemli deniz hedeflerini etkili bir şekilde etkisiz hale getiren Bayraktar TB2 insansız hava araçlarını ustalıkla kullandı. Rusya Karadeniz Filosu'ndaki Rus kruvazörü ‘Moskva'nın batmasına bir Bayraktar insansız hava aracının katkıda bulunduğunu belirtmekte fayda var.
Rusya'nın füze savunma sistemleri ve elektronik savaş yetenekleri de dahil olmak üzere lojistik ve hava savunmasını daha iyi organize ederek onlara karşı koyma çabalarının artması nedeniyle Ukrayna insansız hava araçlarının etkinliğini kademeli olarak kaybettiğini savunanlar oldu. Ancak bu, Rusya'nın kendi İHA savaş kampanyasını başlatmasını engellemedi. Rusya, Ukrayna hedeflerine saldırmak veya istihbarat, gözetleme ve keşif görevlerini yerine getirmek için İran yapımı yüzlerce insansız hava aracını fırlatmaya başladı.
Ukrayna'daki insansız hava aracı savaşı, Rusya'nın İran insansız hava araçlarını edinmeye ve kullanmaya başlamasıyla yeni bir seviyeye geçti. Ancak İran başlangıçta herhangi bir şekilde müdahil olmayı reddetti. Rusya, Mohajer hava araçlarını ve birkaç ‘Şahid’ İHA’sını yalnızca Ukrayna askeri bileşenlerini değil, aynı zamanda hayati altyapıyı, özellikle de kış mevsiminden önce ülkenin enerji altyapısını vurmak için de kullandı.
Ukraynalı yetkililer, Rusya'nın geçtiğimiz eylül ortasından bu yana bu tür saldırılar düzenlediğini söylüyor. Bu muhtemelen Rusya'nın azalan uzun menzilli hassas vuruş yeteneklerinin bir sonucu. İstihbarat raporları bu durumun, Rusya'nın hassas güdümlü füze stokunun tükenmesinden kaynaklandığını gösteriyor. Droneların bu eksikliği telafi edebileceği kaydediliyor.
Diğer yandan Ukrayna savaş alanı, beklenen silahlı çatışma uzun ve yoğun olacaksa, büyük bir insansız hava aracı stokuna ihtiyaç duyulduğunu da gösterdi. Bundan çıkarılan dersler, dünyanın dört bir yanındaki karar vericilerin ulusal üretim yeteneklerine odaklanmaya veya bu mümkün olmadığında zaten gerekli yeteneklere sahip ülkelerle askeri anlaşmalar imzalamaya yönelik hızlı ve artan ilgisinde görülebilir. Türk Bayraktar TB2 SİHA’ları siparişi veren ülkelerin sayısının artması, ikinci İHA döneminin yayılma eğilimine sadece bir örnek.
Ancak askeri insansız hava araçlarının yaygın olarak kullanılması tanık olunan tek avantaj değil. Askeri insansız hava araçlarının kullanımı savaşı büyük ölçüde etkilerken Ukrayna çatışmasında tanık olunan yeni unsurlar rahatsız edici bir soruyu gündeme getiriyor: Üçüncü bir İHA çağı mı gelecek?
Bu unsurlardan biri de sivil insansız hava araçlarının askeri amaçlarla kullanılması. Bu, şiddet yanlısı devlet dışı aktörler arasında yaygın bir uygulama olsa da yeni askeri sonuçları olan devletler için yeni bir uygulamadır. Örneğin, Ukraynalı yetkililer bir insansız hava aracı filosu inşa etmeyi hedeflediklerini bildirdi. ve vatandaşları ticari insansız hava aracını orduya bağışlamaya çağırdı.
Araştırmacılar, Rus-Ukrayna savaşının, teknolojik ilerleme sayesinde savaşın doğasının kökten değiştiğini kanıtladığı görüşündeler. Askeri ve ticari insansız hava araçları, savaş için maliyet etkinliği ve satın alma fırsatları açısından pahalı savaş uçaklarının veya diğer askeri sistemlerin yapabileceğinden daha fazlasını gerekleştirdi.
Ancak bu yeni drone çağında ticari droneların entegrasyonu, sivil gücün de denkleme dahil edilmesini beraberinde getirdi. Bu, yenilikçi operasyonel vizyonlara yol açtı ve pahalı ve geliştirmesi zor olan mevcut askeri ana akıma karşı basit, ucuz ve kullanımı kolay teknolojilerin gücünü gösterdi.



İsrail’in Somaliland’da askeri üs kurma girişiminin ardından Mısır’ın muhtemel seçenekleri neler?

İsrail’in Somaliland’da askeri üs kurma girişiminin ardından Mısır’ın muhtemel seçenekleri neler?
TT

İsrail’in Somaliland’da askeri üs kurma girişiminin ardından Mısır’ın muhtemel seçenekleri neler?

İsrail’in Somaliland’da askeri üs kurma girişiminin ardından Mısır’ın muhtemel seçenekleri neler?

Binyamin Netanyahu hükümeti, iç siyasi krizlerden kaçmak amacıyla bölgesel cephelerde gerilimi tırmandırma yarışına girerken, son dönemde Afrika Boynuzu’nda, özellikle de Somaliland’da İsrail kaynaklı “tehlikeli” olarak nitelendirilen hamleler dikkat çekiyor.

Somaliland’da bir İsrail askeri üssü kurulması ihtimali, Mısır ve Arap dünyasının ulusal güvenliğini yeni bir stratejik sınavla karşı karşıya bırakıyor. Kızıldeniz’in girişine yönelik herhangi bir müdahalenin “kırmızı çizgi” olduğu yönündeki resmî ve hukuki uyarılar, bu tür bir adımın bölgeyi daha önce gündeme gelmemiş askerî seçeneklere sürükleyebileceğine işaret ediyor.

Şarku’l Avsat Al Arabiya’dan aktardığı habere göre Askerî tabloyu ayrıntılı biçimde analiz eden Harp Akademileri Yüksek Askerî Çalışmalar Akademisi’nden öğretim üyesi Tümgeneral Usame Mahmud Kebir, yaptığı açıklamalarda, Netanyahu’nun hükümetinin dağılmasını önlemek için siyasi ve askerî gerilimi canlı tutmaya çalıştığını belirtti.

Kebir’e göre İsrail’in uluslararası hukuku ihlal ederek Somaliland’ı bağımsız bir devlet olarak tanıması, üç temel jeostratejik hedefe dayanıyor:

  • Birincisi, Husileri yakın mesafeden tehdit edebilecek bir askerî üs kurmak;
  • İkincisi, Somali’deki Türk çıkarlarını hedef almak;
  • Üçüncüsü ve en tehlikelisi ise Kızıldeniz’in girişindeki deniz trafiğini kontrol ederek Mısır’a baskı uygulamak. Bu durumun Süveyş Kanalı gelirlerini olumsuz etkileyeceğini ve Etiyopya’nın Nahda Barajı dosyasında Kahire’ye karşı siyasi koz kazanmasına hizmet edeceğini vurguladı.

Mısırlı askerî uzman, Kahire’nin bu girişimleri diplomatik olarak derhal kınadığını, ancak İsrail’in fiilen askerî üs inşasına başlaması halinde sürecin “daha etkili bir aşamaya” evrilebileceğini ifade etti. Kebir, Mısır’ın ulusal güvenliğini ve stratejik kazanımlarını koruyacak yeterli araç ve düzenlemelere sahip olduğunun altını çizdi.

Hukuki ve uluslararası boyuta ilişkin değerlendirmede bulunan uluslararası hukuk profesörü Dr. Muhammed Mahmud Mehran ise, İsrail’in bu adımda ısrar etmesinin “stratejik kırmızı çizginin aşılması” anlamına geleceğini söyledi. Mehran, Al Arabiya.net ve Al Hadath.net’e yaptığı açıklamada, Mısır’ın yalnızca diplomatik seçeneklerle yetinme lüksüne sahip olmadığını; Birleşmiş Milletler Şartı’nın 51. maddesi uyarınca önleyici savunma tedbirleri alma yükümlülüğü doğacağını dile getirdi.

Mehran ayrıca, Somali’nin meşru hükümetiyle Mogadişu’da imzalanan ortak savunma anlaşmaları çerçevesinde Mısır’ın halihazırda bölgede askerî varlık bulundurmasının, Kahire’ye “hukuki ve sahadaki araçlar” sağladığını ve bu sayede gayrimeşru üs kurma girişimlerinin engellenebileceğini belirtti.

Coğrafi mesafenin Mısır Silahlı Kuvvetleri için caydırıcı bir unsur olmayacağını vurgulayan Mehran, Babülmendep’teki hayati çıkarların korunmasının mümkün olduğunu ifade etti.

Mehran, değerlendirmesini şu sözlerle tamamladı: Somaliland’da herhangi bir İsrail askerî varlığı Mısır tarafından tek başına karşılanmayacak; bu adım, 1950 tarihli Arap Ortak Savunma Sistemi ile de karşı karşıya kalacak. Söz konusu sistem, Arap ülkelerini varoluşsal tehditlere karşı ortak hareket etmeye zorunlu kılıyor.


Yemen'de meşru hükümete destek veren Arap Koalisyonu askeri operasyona hazırlık amacıyla Mukalla Limanı’nın tahliyesini istedi

Yemen'deki Mukalla Limanı’nın genel görünümü (Arşiv)
Yemen'deki Mukalla Limanı’nın genel görünümü (Arşiv)
TT

Yemen'de meşru hükümete destek veren Arap Koalisyonu askeri operasyona hazırlık amacıyla Mukalla Limanı’nın tahliyesini istedi

Yemen'deki Mukalla Limanı’nın genel görünümü (Arşiv)
Yemen'deki Mukalla Limanı’nın genel görünümü (Arşiv)

Yemen'de meşru hükümete destek veren Arap Koalisyonu bugün, tüm sivillere Hadramut ilindeki Mukalla Limanı’nı bir sonraki duyuruya kadar derhal tahliye etmeleri çağrısında bulundu. Koalisyon, bu önlemin onların güvenliğini sağlamak amacıyla alındığını vurguladı.

Tahliye talebinin liman çevresinde yapılacak askeri operasyon hazırlıkları ile birlikte can ve mal güvenliğini korumayı amaçladığını açıklayan Arap Koalisyonu, herkesin verilen talimatlara uymasını ve güvenliklerinin sağlanması için iş birliği yapmasını istedi.

Arap Koalisyonu Ortak Kuvvetler Komutanlığı Sözcüsü Tümgeneral el-Maliki, Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Dr. Reşad el-Alimi’nin Güney Geçiş Konseyi'ne (GGK) bağlı silahlı unsurların Hadramut’taki sivillere karşı işlediği ciddi ve korkunç insani ihlalleri nedeniyle talebi üzerine sivilleri korumak için acil önlemler alınacağını açıkladı. Bu önlemler, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) gerilimi yatıştırmak, GGK güçlerini geri çekmek, mevzilerini Vatan Kalkanı Güçleri'ne devretmek ve yerel makamların sorumluluklarını yerine getirmelerini sağlamak için yorulmak bilmeden sürdürdükleri ortak çabaların devamı niteliğinde. Arap Koalisyonu güçleri, bu çabaları bozacak her türlü askeri eyleme, sivil hayatları korumak ve Suud Arabistan-BAE’nin çabalarının başarısını sağlamak için doğrudan ve derhal müdahale edileceğini teyit ediyor.

Arap Koalisyonu Ortak Kuvvetler Komutanlığı'nın meşru Yemen hükümetine yönelik sürekli desteğini ve kararlı tutumunu teyit eden Tümgeneral Maliki, herkesi ulusal sorumluluklarını yerine getirmeye, itidal göstermeye ve güvenlik ve istikrarı korumak için barışçıl çabalara yanıt vermeye çağırdı.


Yemen'de meşru hükümete destek veren Arap Koalisyonu’ndan Mukalla Limanı’na gelen askeri teçhizata “sınırlı” saldırı

Arap Koalisyonu tarafından yayınlanan ve sınırlı saldırının hedef alınan askeri teçhizatı belgeleyen videodan bir kare
Arap Koalisyonu tarafından yayınlanan ve sınırlı saldırının hedef alınan askeri teçhizatı belgeleyen videodan bir kare
TT

Yemen'de meşru hükümete destek veren Arap Koalisyonu’ndan Mukalla Limanı’na gelen askeri teçhizata “sınırlı” saldırı

Arap Koalisyonu tarafından yayınlanan ve sınırlı saldırının hedef alınan askeri teçhizatı belgeleyen videodan bir kare
Arap Koalisyonu tarafından yayınlanan ve sınırlı saldırının hedef alınan askeri teçhizatı belgeleyen videodan bir kare

Yemen'de meşru hükümete destek veren Suudi Arabistan öncülüğündeki Arap Koalisyonu Ortak Kuvvetler Komutanlığı, Mukalla Limanı’nda dışarıdan verilen askeri desteği hedef alan ‘sınırlı’ bir hava saldırısı düzenlediğini duyurdu.

Arap Koalisyonu Ortak Kuvvetler Komutanlığı Sözcüsü Tümgeneral el-Maliki, yaptığı açıklamada, “Geçtiğimiz cumartesi ve pazar günü, iki geminin Koalisyon Ortak Kuvvetler Komutanlığı'ndan resmi izin almadan Fuceyra Limanı’ndan Mukalla Limanı’na girerken görüldü. İki geminin mürettebatı, izleme sistemlerini devre dışı bıraktı ve çatışmayı körüklemek amacıyla Yemen'in doğu illerindeki (Hadramut ve el-Mahra) Güney Geçiş Konseyi (GGK) güçlerini desteklemek için büyük miktarda silah ve savaş aracı indirdi. Bu eylem, ateşkese ve barışçıl bir çözüm arayışına karşı yapılmış açık bir ihlaldir. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 2216 sayılı kararı da ihlal edilmiştir.” İfadelerini kullandı.

Tümgeneral Maliki, Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi’nin Arap Koalisyonu güçlerine yönelik Hadramut ve el-Mahra’daki sivilleri korumak için gerekli tüm askeri önlemleri alması yönündeki talebine dayanarak güvenliği ve istikrarı tehdit eden bu silahların oluşturduğu tehlike ve gerginlik çerçevesinde bu kararı aldıklarını açıkladı.

Arap Koalisyonu Hava Kuvvetleri, bu sabah, Mukalla Limanı’nda iki gemiden indirilen silah ve savaş araçlarını hedef alan sınırlı bir askeri operasyon gerçekleştirdi. Bu operasyon, uluslararası insani hukuk ve geleneksel kurallar çerçevesinde ve hiçbir yan hasar meydana gelmeyecek şekilde belgelendikten sonra gerçekleştirildi.

Tümgeneral Maliki, Arap Koalisyonu’nun Hadramaut ve el-Mahra'da gerilimi azaltmaya ve sükuneti sağlamaya devam edeceğini, meşru Yemen hükümeti ve koalisyonla koordinasyon sağlanmadan herhangi ülkenin Yemen’deki herhangi bir gruba askeri destek sağlamasını engelleyeceğini, böylece Suudi Arabistan ve Arap Koalisyonu’nun güvenlik ve istikrarı sağlama ve çatışmanın yayılmasını önleme çabalarının başarıya ulaşmasının amaçlandığını vurguladı.