James Webb Uzay Teleskobu, yıldız ve gezegenleri oluşurken görüntüledi

Yeni görüntü, James Webb Uzay Teleskobu'nun ilk gezegenini bulmasıyla ortaya çıktı

NASA'nın James Webb Uzay Teleskobu Yakın Kızılötesi Kamerası'ndan (NIRCam) alınan bu görüntüde yer alan NGC 346, 200 bin ışık yılı uzaklıktaki bir nebulanın içindeki dinamik bir yıldız kümesidir (BİLİM: NASA, ESA, CSA, Olivia C. Jones (Birleşik Krallık Hava Trafik Kontrol), Guido De Marchi (ESTEC), Margaret Meixner (USRA) GÖRÜNTÜ İŞLEME: Alyssa Pagan (STScI), Nolan Habel (USRA), Laura Lenkić (USRA), Laurie E. U. Chu (NASA Ames))
NASA'nın James Webb Uzay Teleskobu Yakın Kızılötesi Kamerası'ndan (NIRCam) alınan bu görüntüde yer alan NGC 346, 200 bin ışık yılı uzaklıktaki bir nebulanın içindeki dinamik bir yıldız kümesidir (BİLİM: NASA, ESA, CSA, Olivia C. Jones (Birleşik Krallık Hava Trafik Kontrol), Guido De Marchi (ESTEC), Margaret Meixner (USRA) GÖRÜNTÜ İŞLEME: Alyssa Pagan (STScI), Nolan Habel (USRA), Laura Lenkić (USRA), Laurie E. U. Chu (NASA Ames))
TT

James Webb Uzay Teleskobu, yıldız ve gezegenleri oluşurken görüntüledi

NASA'nın James Webb Uzay Teleskobu Yakın Kızılötesi Kamerası'ndan (NIRCam) alınan bu görüntüde yer alan NGC 346, 200 bin ışık yılı uzaklıktaki bir nebulanın içindeki dinamik bir yıldız kümesidir (BİLİM: NASA, ESA, CSA, Olivia C. Jones (Birleşik Krallık Hava Trafik Kontrol), Guido De Marchi (ESTEC), Margaret Meixner (USRA) GÖRÜNTÜ İŞLEME: Alyssa Pagan (STScI), Nolan Habel (USRA), Laura Lenkić (USRA), Laurie E. U. Chu (NASA Ames))
NASA'nın James Webb Uzay Teleskobu Yakın Kızılötesi Kamerası'ndan (NIRCam) alınan bu görüntüde yer alan NGC 346, 200 bin ışık yılı uzaklıktaki bir nebulanın içindeki dinamik bir yıldız kümesidir (BİLİM: NASA, ESA, CSA, Olivia C. Jones (Birleşik Krallık Hava Trafik Kontrol), Guido De Marchi (ESTEC), Margaret Meixner (USRA) GÖRÜNTÜ İŞLEME: Alyssa Pagan (STScI), Nolan Habel (USRA), Laura Lenkić (USRA), Laurie E. U. Chu (NASA Ames))

James Webb Uzay Teleskobu tarafından çekilen yeni bir görüntü, gezegenlerin başlangıcını gösteriyor olabilir.
Geniş, girdaplı yeni görüntü, Küçük Macellan Bulutu'nda yer alan ve NGC 346 diye bilinen genç bir yıldız kümesini gösteriyor. Bu bölge, Dünya'dan en az 200 bin ışık yılı uzakta yer alıyor.
Bilim insanları bu yıldız kümesindeki koşulların, evrenin hızlı biçimde yeni yıldızlar doğurduğu erken dönemdeki koşullarına benzediğine inanıyor.
Görüntü, bilim insanlarının bu süreci gerçekleşirken gözlemlemelerini, yıldızları oluşurken izlemelerini sağlıyor. Öte yandan aynı zamanda gezegenleri de içeriyor olabilir; bu da yeni dünyaların evrende bilim insanlarının fark ettiğinden daha erken oluştuğunu düşündürüyor.
Gökbilimciler bu bölgenin incelenmesinin, Büyük Patlama'dan sadece iki ya da üç milyar yıl sonraki "kozmik öğle" sırasında ilk yıldızların nasıl oluştuğuna ışık tutabileceğine inanıyor.
Yeni görüntü, bilim insanlarının James Webb'in ilk gezegenini bulduğunu ve bunun Dünya'ya epey benzediğini duyurmasıyla ortaya çıktı.
Avrupa Uzay Ajansı'nda görev alan ve görüntünün elde edilmesine yardımcı olan ekibin ortak araştırmacısı Guido De Marchi, şunları söyledi:
"Sadece yıldızların değil, potansiyel olarak gezegenlerin de yapı taşlarını görüyoruz. Küçük Macellan Bulutu kozmik öğle sırasında galaksilere benzer bir ortama sahip olduğundan, kayalık gezegenlerin evrende düşündüğümüzden daha erken oluşmuş olması mümkün."
NGC 346, uzayda yıldızlara dönüşme sürecindeki gaz ve toz bulutları olan proto-yıldızlara ev sahipliği yapıyor.
Gökbilimcilere göre, yıldızların nasıl oluştuğunu anlamanın en iyi yolu proto-yıldızları incelemek.
Yıldızlar oluşurken, çevrelerindeki moleküler buluttan şerit gibi görünebilen gaz ve toz tabakaları topluyor.
Bu madde, merkezdeki proto-yıldızı besleyen bir diskte birikiyor.
Gökbilimciler daha önce NGC 346'daki proto-yıldızların etrafında gaz tespit etmişti ama James Webb'in gözlemleri bu disklerde toz da saptadı.
Bilim ve Teknoloji Tesisleri Konseyi'nin Birleşik Krallık Astronomi Teknoloji Merkezi'nde Webb Araştırmacısı ve şu anda hakem incelemesindeki makalenin baş yazarı Olivia Jones, şöyle konuştu: "İlk kez başka bir galakside hem düşük hem de yüksek kütleli yıldızların oluşumunun tam dizisini tespit edebiliyoruz. Bu, yüksek çözünürlükte çalışabileceğimiz çok daha fazla veriye sahip olduğumuz anlamına geliyor ve bize yıldızların doğuşunun çevrelerini nasıl şekillendirdiğine dair yeni bilgiler ve yıldız oluşum sürecine dair daha fazla içgörü sunuyor."
Press Association'dan da yararlanılmıştır



Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
TT

Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

Yeni bir araştırmaya göre, çığır açan bir gen tedavisi tek bir enjeksiyonla insanlardaki işitme kaybını birkaç hafta içinde tersine çevirebiliyor.

İsveç'in Karolinska Enstitüsü'nden araştırmacılar son teknoloji tedavinin, doğuştan sağırlığı veya ileri derecede işitme bozukluğu olan çocuk ve yetişkinlerin işitme yetisini iyileştirdiğini ve klinik bir deneyde 7 yaşındaki bir çocuğun duyma becerisini neredeyse tamamen geri kazandığını açıkladı.

Hakemli dergi Nature Medicine'da detaylandırılan klinik çalışma, OTOF geninin sağlıklı bir kopyasının iç kulağa enjekte edilmesiyle 10 katılımcının tümünün işitmesinin gelişme gösterdiğini ortaya koydu.

Küçük ölçekli deney, OTOF adı verilen bir gendeki mutasyonlar sonucu genetik sağırlık veya ileri seviye işitme bozukluğundan muzdarip kişileri içeriyordu.

Bu mutasyonlar, ses sinyallerinin kulaktan beyne iletilmesinde kilit rol oynayan otoferlin proteininin eksikliğine neden oluyor.

Araştırmacılar tedavinin en çok çocuklarda işe yaradığını belirtse de yetişkinlere de fayda sağlayabileceğini söylüyor.

Deneyde adeno ilişkili virüsün sentetik ve zararsız bir versiyonu kullanılarak düzgün işleyen bir OTOF geni tek bir enjeksiyonla iç kulağa verildi.

Tedavinin etkileri hastaların çoğunda belirgin biçimde görülürken, işitme yetisi sadece bir ay sonra hızla iyileşti.

Araştırmacılar 6 ay sonra tüm katılımcılarda işitmede önemli ölçüde iyileşme kaydedildiğini ve algılanabilir ortalama ses seviyesinin 106 desibelden 52 desibele düştüğünü belirtiyor.

Çalışmada tedaviye en iyi yanıt verenlerin 5 ila 8 yaşındakiler olduğu tespit edildi.

7 yaşındaki bir kız çocuğu işitme yetisini neredeyse tamamen hızla geri kazandı ve 4 ay sonra annesiyle günlük konuşmalar yapabilmeye başladı.

Karolinska Enstitüsü'nden çalışmanın ortak yazarı Maoli Duan, "Bu yöntem ilk kez ergenler ve yetişkinlerde test edildi" diyor.

Katılımcıların çoğunda işitme duyusunun büyük ölçüde iyileşmesi, yaşam kaliteleri üzerinde derin bir etki yaratabilir. Şimdi bu etkinin ne kadar kalıcı olduğunu görmek için bu hastaları takip edeceğiz.

Araştırmacılar ayrıca tedavinin güvenli olduğunu ve iyi tolere edildiğini de saptadı. Katılımcılar 6-12 aylık takip süresinde herhangi bir ciddi yan etki bildirmedi.

En yaygın reaksiyon, bir tür akyuvar olan bağışıklık sistemi nötrofillerinin sayısındaki azalmaydı.

"OTOF sadece başlangıç" diyen Dr. Duan, araştırmacıların GJB2 ve TMC1 gibi diğer yaygın sağırlık genleri üzerinde de çalıştığını ekliyor.

Bunların tedavisi daha karmaşık ancak bugüne kadarki hayvan deneyleri umut verici sonuçlar ortaya koyuyor. Farklı genetik sağırlık türlerinden muzdarip hastaların bir gün tedavi görebileceğine güvenimiz tam.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news