Beyaz Saray, Türkiye-İsveç görüşmelerinin olumlu seyretmesini umuyor

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Beyaz Saray, Türkiye-İsveç görüşmelerinin olumlu seyretmesini umuyor

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, Türkiye ile İsveç arasındaki müzakerelerin olumlu ilerlemesini desteklediklerini söyledi.
John Kirby, günlük basın brifingindeki konuşmasında, İsveç'in NATO'ya katılması hususunda Türkiye ile İsveç'in yaşadıkları anlaşmazlıklar hakkında iki ülke adına konuşamayacağını belirterek, "Dün İsveçli yetkililerin açıkça görüşmelerin olumlu bir seyirde ilerlediğini söylediğini gördünüz. Biz de sürecin kesinlikle böyle olmasını umuyoruz." dedi.
Kirby, 13 Ocak'ta Japonya Başbakanı Kişida Fumio'nun Beyaz Saray'da ABD Başkanı Joe Biden ile bir araya geleceğini belirterek, iki liderin müttefiklik esasına dayanarak Kuzey Kore'nin kitle imha silahları ve balistik füzelerle ilgili adımları, Çin'in Asya-Pasifik'teki agresif atılımları ve Rusya-Ukrayna Savaşı gibi meseleleri masaya yatıracaklarını kaydetti.
Başkan Biden'ın 17 Ocak'ta ise Hollanda Başbakanı Mark Rutte ile yine Washington'da bir araya geleceğini duyuran Kirby, iki NATO ülkesinin Trans-Atlantik'in güvenlik ve ekonomik refahını güçlendirmek için ortak çabalarını teyit edeceklerini söyledi.

- Güney Kore ve nükleer silahlanma
Kirby, bir gazetecinin Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol'un nükleer silahlanmaya yeşil ışık yakmasıyla ilgili ABD'nin politikasında bir değişiklik olup olmayacağına ilişkin sorusuna şu yanıtı verdi:
"ABD ve Başkan Biden yarımadanın nükleer silahlardan arındırılması konusundaki kararlılığını sürdürüyor, bu değişmedi. Kore Cumhuriyeti de nükleer silah istemediklerini açıkça ortaya koydu. Ancak Güney Kore ile birlikte, bu ülkenin genişletilmiş caydırıcılık yeteneklerinin geliştirilmesi için uğraşacağız."

- "Bahmut ve Soledar düşse dahi savaşa stratejik etkisi olmaz"
Kirby, Ukrayna'da en yoğun çatışmaların sürdüğü Donetsk bölgesine bağlı Bahmut'u Rusya'nın hem askeri stratejik bölge olarak gördüğünü hem de bölgedeki tuz mineral yatakları nedeniyle ekonomik saikle bu bölgeyi ele geçirmeyi düşündüklerini söyledi.
"Bahmut ve Soledar, Rusların eline geçse de savaşın seyrinde stratejik bir etkisi olmayacak." diyen Kirby, ABD ve müttefiklerinin savaş devam ettiği müddetçe Ukrayna'yı destekleyeceklerinin altını çizdi.

- Biden'ın ofisi ve konutundan çıkan "gizli belgeler"
Beyaz Saray Sözcüsü Karine Jean-Pierre de Başkan Biden'ın kişisel ofisinde ve konutunda "gizli belgeler" çıkmasıyla ilgili, başka yerlerin de incelenmesinin tamamlandığını söyleyerek, bundan sonra Adalet Bakanlığının soruşturmasının takip edileceğini söyledi.
Gizli belgelere ilişkin soruşturma için özel savcı atanacağından Biden'ın önceden haberi olmadığını söyleyen Jean-Pierre, özel savcı atanması haberini, Adalet Bakanı Merrick Garland'ın bugünkü basın toplantısından öğrendiklerini ifade etti.
Jean-Pierre, gizli belgelerle ilgili Beyaz Saray'ın iki aydır konuya ilişkin neden açıklama yapmadığı, Biden'ın belgeleri neden garajda tuttuğu, ofisi ve evindeki belgeleri başkalarının görüp görmediğine dair sorulara ise Beyaz Saray'ın resmi açıklamaları ve Biden'ın konuya ilişkin ifadelerinin ötesine geçemeyeceği yanıtını verdi.
Bir gazetecinin Richard Nixon'ın istifasına neden olan Watergate skandalına referans vererek gizli belgelerin garajda bulunmasını "garagegate" şeklinde niteleyip, "Beyaz Saray neyi saklamaya çalışıyor?" sorusunu sorması üzerine ise Jean-Pierre, "Hiçbir şey." yanıtını verdi.



AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
TT

AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)

Avrupa Birliği (AB), Gazze Savaşı'nın üzerinden 109 gün geçmesine rağmen, üyeleri arasında derinleşen anlaşmazlıklar ve kendi içinde her biri büyük ölçüde bağımsız bir çizgiyi takip eden üç bloğun oluşması nedeniyle ateşkes çağrısı yapan tek bir toplu bildiri yayınlamayı başaramadı.

Ancak Pazartesi günü geçekleştirilen Dışişleri Bakanları toplantısında Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün Dışişleri Bakanları ile Arap Birliği Genel Sekreteri’nin yanı sıra Filistin ve İsrail ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell tarafından Gazze savaşındaki gelişmeleri “ertesi gün” olarak adlandırılan gün konusunda bir paradoks görüldü. Buradaki ironi, Avrupalıların bölünmelerine rağmen AB, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Arap Birliği'nin düzenlediği "barışa hazırlık konferansı düzenlenmesi" çağrısına dayanan bir plan üzerinde anlaşması oldu. Filistinli ve İsrailli tarafların yokluğunda düzenlenebilecek konferansa ABD ve Birleşmiş Milletler (BM) de davet edildi. Amaç, “iki devletli çözümü” sahada gerçeğe dönüştürmek.

Avrupa planı, "barış için yol haritası" olarak adlandırılabilir. AB Ortadoğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans tarafından hazırlanan plan, Pazartesi günkü toplantıdan önce AB’nin 27 üyesine dağıtıldı. Hollanda, Danimarka ve Baltık Denizi ülkelerinin yanı sıra Almanya, Avusturya ve Çek Cumhuriyeti ağırlıklı olmak üzere AB içinde İsrail'e en yakın grubun buna karşı çıkmadı.

Onayın ana sinyali, bugüne kadar sadece diplomatik ve siyasi olarak değil, özellikle Alman ordusunun sahip olduğu en son silah ve teknolojileri sağlayarak kesinlikle İsrail'in yanında olmayı taahhüt eden Almanya'dan geldi. Berlin'in yaptığı son şey, Uluslararası Adalet Divanı önünde İsrail'e verdiği desteği teyit etmek ve İsrail'in Gazze'de “soykırım” yapmadığını tekrar tekrar iddia etmek oldu.

Paris'teki siyasi kaynaklar, Avrupalıların, yönelimleri ne olursa olsun, "Bugün Gazze savaşının İsrail'in sorunlarını çözmeyeceği ve bu başarılsa bile Hamas'ın ortadan kaldırılacağı kanaatine vardıklarını" ancak Hamas’ın yerini başka nesillerin alacağını ve bunun son olmayacağını söylüyor. Bu kaynaklar, Avrupalıların bugün İsrail'i kendisinden daha doğrusu onun yetkililerinden kurtarmaları gerektiğini düşündüklerini ve bunu başarmanın yolunun da İsrail'den geçtiğini aktarıyor.

srftbn
Netanyahu 18 Ocak'ta Tel Aviv'de basına konuşuyor (DPA)

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock yaptığı açıklamada, “Böyle bir çözüm duymak istemediklerini söyleyenler başka bir alternatif de sunmadı” diyerek, barışın bölgenin tüm sakinlerini kapsamadığı sürece sağlanamayacağını ifade etti. Borrell, "Akıllarında başka hangi çözümler var? Tüm Filistinlilerin ayrılmasını sağlamak mı? Ya da hepsini öldürmek mi? Amacın, Hamas'ı ortadan kaldırmak olduğunu söylemek tek taraflı. Çünkü bu, Hamas'ın ne zaman yeterince zayıf olduğuna karar vermenin İsrail'e bağlı olacağı anlamına geliyor. Bu şekilde çalışmaya devam edemeyiz” dedi.

Gerçek şu ki, Avrupalıların ortaya attığı şey yeni bir şey değil, çünkü “barışın belirleyicileri” yıllardır biliniyor ve iki devletli çözüm, John Kirby'nin başarısız olduğu 2014'ten bu yana tartışılmıyor. Eski ABD Başkanı Barack Obama’nın danışmanı olan Kirby, İsraillileri Batı Şeria'daki yerleşim hızını azaltmaya ikna edemedi. Ancak bugün yeni olan şey, AB’nin farklılıklarını ve bölünmelerini bir kenara bırakmayı başarması.

AB’nin 7 Ekim'den bu yana sağladığı sınırsız desteğe rağmen AB’nin yayınladığı her açıklamaya İsrail’de büyük şüpheyle bakılıyor. Bunun son kanıtı, Fransız gazetesi Le Monde'un, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz'ın Avrupa Birliği dışişleri bakanlarıyla yaptığı toplantıda aktardığı haber. Haberde Katz, İsrail’in tek müttefiki olduğunu bunun da ABD olduğunu ifade etti. Bu da Tel Aviv’in Brüksel’in değil yalnızca Washington’un planını kabul edeceği anlamına geliyor. Katz planı tartışmayı reddetti ve bunun yerine iki video kaset yayınladı. Birincisi İsrail'in Gazze Şeridi'ne liman olarak istediği yapay adayı, diğeri ise İsrail'i Hindistan'a bağlayan tren hattının güzergahını gösteriyor.

sdcevr
ABD Başkanı Joe Biden, 19 Ocak'ta ABD belediye başkanlarının toplantısı vesilesiyle Beyaz Saray’da konuşuyor (Reuters)

Avrupa Birliği'nin aradığı çözümün, İsrail'i tüm uluslararası forumlarda savunan, ona silah, teçhizat ve her türlü desteği sağlayan ABD tarafından benimsenmeden gün ışığına çıkamayacağına dair köklü bir kanaat var. Dolayısıyla onları etkileyebilecek ve bu tür bir çözümü kabul etmeye itebilecek olan taraf da AB. Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Joe Biden ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşen son telefon görüşmesi, Netanyahu'nun reddettiği iki devletli çözüm konusunda aralarındaki derin anlaşmazlığı kamuoyuna ortaya çıkardı.

Pek çok analist, Netanyahu'nun cesaretini ve Biden'ı kızdırma isteğini iki devletli çözümü reddetmesini iki ana faktörle tekrarlayarak açıklıyor: Bunlardan biri, aşırı sağla olan siyasi ittifaka esir olması, iki devletli çözüme açılması durumunda bu ittifakın sürekli çökmesi ve Knesset'te sahip olduğu küçük çoğunluğu kaybetmesi tehdidi, ikinci ise Biden, başkanlık mücadelesinde İsrail'i desteklemek için Yahudi seslerine ve ABD'de İsrail adına çalışan dernek ve kuruluşların etkisine yöneldi. Ayrıca, Biden  İsrail Avrupalıların, Arapların ve dünya ülkeleri ve halklarının ezici çoğunluğunun istediği barışçıl çözümü kabul etmesi için İsrail'e ciddi baskı uygulayabilecek bir konumda.

Netanyahu iki devletli çözüme her zaman karşı çıktı ve bunu yalnızca bir kez ve gönülsüzce kabul etti. Burada, Avrupa'nın Washington'un tutumunun değişeceği yönündeki iddiası muhtemelen kaybedilecek ve eski Başkan Donald Trump'ın önümüzdeki Kasım ayında başkanlığı kazanması durumunda boşa çıkacak.

Soru şu, Avrupalıların elinde ne var? İsrail'in planlarına uymayı reddederek onlarla yüzleşmesi durumunda ellerindeki baskı araçlarına başvurmaya hazırlar mı? Bu soruları cevaplamak zor. Ancak bunun tersine, Tel Aviv'in geleneksel olarak Brüksel'de sahip olduğu siyasi ilişkiler ve diplomatik desteğe paralel olarak İsrail'in Birlik ile yakın ekonomik, ticari, bilimsel ve yatırım ilişkilerinin olduğu ve bu nedenle Avrupalıların İsrail üzerinde ciddi baskı kartlarının olduğu doğrulanabilir. Ancak İsrail'le daha önceki birleşme deneyimlerinden yararlanmak cesaret verici değil ve dolayısıyla buna güvenmek de garanti değil.