Suudi Arabistan Ekonomi ve Planlama Bakanı Faysal el-İbrahim, Şarku’l Avsat’a konuştu: Ekonomimiz krizlere dayanıklı

Suudi Ekonomi ve Planlama Bakanı Faysal el-İbrahim, Şarku’l Avsat’a konuştu: Zorluklar karşısında ekonomimizin sağlamlığından eminiz

Suudi Ekonomi ve Planlama Bakanı Faysal el-İbrahim (Şarku’l Avsat)
Suudi Ekonomi ve Planlama Bakanı Faysal el-İbrahim (Şarku’l Avsat)
TT

Suudi Arabistan Ekonomi ve Planlama Bakanı Faysal el-İbrahim, Şarku’l Avsat’a konuştu: Ekonomimiz krizlere dayanıklı

Suudi Ekonomi ve Planlama Bakanı Faysal el-İbrahim (Şarku’l Avsat)
Suudi Ekonomi ve Planlama Bakanı Faysal el-İbrahim (Şarku’l Avsat)

Şarku’l Avsat, Davos Zirvesi’nde küresel ekonomideki yavaşlama yönündeki beklentilerin ve durgunluğa dair endişelerin konuşulması ardından Suudi Ekonomi ve Planlama Bakanı Faysal el-İbrahim ile Dünya Ekonomik Forumu’ndaki (WEF) Suudi Arabistan genel merkezinde bir araya geldi. Bakan, küresel ekonomik göstergelerdeki düşüşün tersine, 2023'te yüzde 3,1 oranında büyümesi beklenen Suudi ekonomisinin zorluklar karşısındaki sağlamlığından emin olduklarını teyit etti.
Geleneksel ekonomik sektörlerdeki büyüme, özel sektörün güçlü performansı ve 2030 Vizyonu'na eşlik eden etkili politikalar ve yapısal reformlar olmak üzere ekonomiyi destekleyen üç temele değinen Suudi Bakan, diğer yandan ise Suudi kadınların işgücü piyasasına katılım oranının yüzde 37'ye ulaştığını açıkladı. Aynı zamanda herkes için adil ve sürdürülebilir bir geleceğe doğru enerji geçişinde ülkesinin istikrar ve sorumluluğa yönelik kararlı duruşunu vurguladı.
Suudi Arabistan’da enflasyon düzeyinde yüzde 3,3 artış kaydedildiği bilinirken, Bakan İbrahim ise tüketiciyi korumak için adımlar attıklarını doğruladı.

Tüketicinin korunması
Suudi Arabistan’da 2022 Aralık tüketici fiyatları endeksinde 2021'in aynı ayına göre yüzde 3,3 oranında artış kaydedildi. Euro bölgesindeki 9,2, ABD’deki 8,5 ortalama enflasyon oranları ile karşılaştırıldığında bu rakam düşük kalıyor.
Bakan İbrahim ise bu hususta “Maliye Bakanlığı tahminlerine göre 2023’te enflasyon oranının yüzde 2,1'i geçmeyeceği beklentisindeyiz. Enflasyonu ve yükselen fiyatları kontrol etme gücümüzün nedenlerinden biri Suudi riyali ile doları birbirine bağlayan maliye ve para politikasıdır. Bir süre önce enerji zamlarının durdurulmasını, toplumun çeşitli kesimlerinin kırılganlık düzeylerinin araştırılmasını ve vatandaşın hesabı üzerinden destek sağlanmasına yönelik kraliyet direktifleri içeren proaktif bir vizyon benimsedik. Bakanlığın durumu sürekli olarak incelemesi, enflasyon seviyelerini kontrol altında tutmaya ve gerektiğinde müdahale etmeye olanak tanıyor” ifadelerine başvurdu.

Yüksek büyüme
Davos uzmanları, küresel ekonomide yavaşlama uyarısında bulunurken Suudi ekonomisi ise 2022’de yüzde 8,5 oranında büyüme seviyelerine ulaştı. Suudi tahminleri, bu yıl küresel ekonominin ortalama büyümesinin üzerinde yüzde 3,1 ile yüzde 3,7 (bu rakam Uluslararası Para Fonu beklentilerinde yer alıyor) arasında rekor bir büyüme kaydedileceği yönünde.
Bakan İbrahim, şöyle söylüyor:
“Aslında Suudi ekonomisi, tek bir ekonomide nadiren bir araya gelen güç unsurlarına sahip. Bu unsurlar, Suudi Arabistan ekonomisinin kaydettiği ekonomik büyüme seviyelerine büyük katkı sağladı. İlk husus olan geleneksel ekonomik sektörlerin başında, fiyatları ile ihracat ve ithalatı artıran petrol geliyor. İkinci husus ise hızlı büyüme kaydeden özel sektör. 2022'nin üçüncü çeyreğinin sonuna kadar petrol dışı faaliyetler, yüzde 5,9 oranında büyüme kaydetti. Bu, yıllardır kaydedilen en yüksek seviye. Orta vadede büyümenin devam edeceği bekleniyor. Özel sektörün güçlü performansının önemi, şahit olduğumuz yüksek büyüme hızına ulaşılmasında geleneksel olmayan faaliyetlerin rolünde kendini gösteriyor. Bu bağlamda, Suudi Arabistan ekonomisindeki diğer tüm güç faktörlerine ek olarak, sürekli doğrudan yabancı yatırım akışının yanı sıra turizm, ulaşım, lojistik, sanayi ve teknoloji sektörlerinin sonuçlarına atıfta bulunuyoruz. Enerji kaynaklarının, hammaddelerin, stratejik konumun ve insan sermayesinin mevcudiyeti de bunlardan bazıları. Suudi ekonomisinin gücündeki en önemli unsur, gelir kaynaklarını çeşitlendirmeye, yeni ve gelecek vaat eden sektörler için daha fazla alan açmaya, sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak için fırsatlar yaratmaya yönelik etkili ekonomi politikalarıdır. Krallığın birkaç yıldır üzerinde çalıştığı ekonomik politikalar ve yapısal reformlar, ekonomik büyümede niteliksel bir değişim sağlamayı başarmıştır.”

Küresel ekonomide yavaşlama
Küresel ekonomideki yavaşlama ve yüksek enflasyon seviyeleri, 53. WEF Zirvesi’ne damgasını vuruyor. Ancak Suudi ekonomisinin gücü ve yüksek büyüme seviyelerine ulaşmaya devam etme yeteneği konusunda iyimser ifadelerde bulunan Bakan İbrahim, şöyle ekliyor:
“Dünyanın bir parçası olan Suudi Arabistan, olumsuz küresel koşullardan elbette ki etkilenecektir. Ancak biz, Suudi ekonomisinin dayandığı sağlam temellere, büyümeye devam etmesine izin veren ekonomik politikaların uygulanabilirliğine güveniyoruz. Suudi Arabistan ekonomisi; enflasyon, gıda ve temel emtia fiyatlarında artış, tedarik zincirlerinde aksama ve küresel jeopolitik çalkantılar başta olmak üzere küresel büyümeyi olumsuz etkileyen pek çok soruna sahne olan 2022'de güçlü bir büyüme kaydetmeyi başardı. Suudi Arabistan ekonomisindeki büyümeyi destekleyen unsurların çoğu, önümüzdeki yıllarda olumlu etki yaratmaya devam edecek. Örneğin özel sektörün ekonomiye katkısının 2030 yılına kadar yüzde 65'e çıkması bekleniyor. Aynı zamanda 2030 yılına kadar beklenen harcama planlarına ek olarak projeler ve dönüşüm planlarına da değinebiliriz. Bunlar ekonomik büyümenin sürdürülmesini, küresel ekonomik baskıların etkisinin azaltılmasını sağlayacak.”

Eşsiz dönüşüm modeli
Bakan İbrahim aynı zamanda, “Özel sektör, şeffaf kurumsal ortam ve politikalarda netlik peşinde. Suudi Arabistan ekonomisinin tanık olduğu büyük ve hızlı dönüşümle birlikte, yedi yılın ardından yön ve önceliklerimiz konusunda eskisinden çok daha büyük bir netliğe ulaştığımıza inanıyorum. Tüm stratejiler, Suudi Vizyon 2030 hedefleri çerçevesinde özel sektörün katılımını yükseltmeyi ve 2030 yılına kadar gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 65'ine katkısını artırmayı hedefliyor” ifadelerine başvurdu.
Suudi Arabistan'daki dönüşüm modeli; yeni sektörlerin, küçük ve orta ölçekli işletmelerin etkinleştirilmesi, iş ortamının geliştirilmesi ve ürün ve hizmetlerde yerel içeriğin artırılması amacıyla kamu ve özel sektör ortaklığına dayanıyor. Bakan İbrahim bu hususta şöyle belirtiyor:
“Etkinliğini kanıtlayan bu model, ülkenin 2022’de tanık olduğu güçlü büyüme seviyeleri için ana etken oldu. Suudi Arabistan, dönüştürücü çözümlerde kamu ve özel sektör arasında katılımcı yatırımlar için kapsamlı bir model geliştiriyor. Eşsiz fırsatlar açısından zengin bir yatırım ortamı yaratılmasını ağlayan ardışık yatırımlar amaçlanıyor. Suudi Arabistan, bilgi ve yeniliğe dayalı bir ekonomiye ulaşmak amacıyla yerel yeteneklerini geliştirerek ve gelecek vaat eden fırsatları ortaya çıkararak hayati sektörlere yaptığı yatırımları artırmaya çalışıyor. Önümüzdeki dönemde, yapısal düzenleme ve politika reformları, kilit sektörler için hayati altyapı yatırımları ve önemli ekonomik etkiye sahip yeni sektörlerin etkinleştirilmesi yoluyla ekonomik çeşitlendirme sürecini hızlandırmaya devam edeceğiz. Suudi Arabistan, üç kıta arasında yer alan stratejik coğrafi konumu sayesinde, küresel ekonomiler için daha yüksek dayanıklılık elde etmek amacıyla ana küresel tedarik zinciri yollarının istikrarını ve güvenliğini sağlamada hayati ve son derece önemli bir rol oynuyor.”
Suudi Arabistan'ın küresel istikrarı korumanın ve dayanıklılığı desteklemenin tek yolunun uluslararası iş birliği olduğuna inandığını belirten Bakan İbrahim, aynı zamanda karşılıklı ticari çıkarlara ulaşıldığı ve geçmişteki zorlukların üstesinden gelindiği sırada sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak için küresel ortaklığın önemine, kapsamlı tedarik güvenliğini artırmak için tedarik zincirlerinin bölgesel ve küresel olarak geliştirilmesi gerektiğine değiniyor.

Enerji dönüşümü
İklim değişikliği ile mücadele ve enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi meseleleri bu yıl Davos’ta çok konuşuluyor. Bu konular, Kovid-19 salgını ve Ukrayna'daki savaşı takiben küresel ekonomik toparlanma planının ayrılmaz bir parçası sayılıyor. Sorumlu ve kapsamlı bir enerji geçişini destekleyen ve ekonomiyi çeşitlendirmeye çalışan Suudi Arabistan, Yeşil Suudi Arabistan ve Yeşil Orta Doğu girişimleri aracılığıyla çevreyi korumak için iddialı programlar yürütüyor.
Bakan İbrahim, “Herkes için sürdürülebilir bir geleceğe doğru enerji geçişinde istikrarı ve sorumluluğu vurgulayan Suudi Arabistan, iklim eyleminde ilerleyiş arayışı ve geleceğin enerjisine yatırım ile bağlantılı olarak günümüzde enerji güvenliğini ve istikrarını sağlayarak kapsamlı bir enerji dönüşümünü gerçekleştirmek istiyor. 2060 yılına kadar sıfır emisyon hedefine ulaşmak için çalışan Suudi Arabistan, yenilenebilir enerjinin enerji karışımındaki payını 2030 yılına kadar yüzde 50'ye çıkarmak istiyor. Yeşil bir ekonomi elde etmek ve modern yenilenebilir enerji projeleri geliştirmek için uğraşan Suudi Arabistan, bu kapsamda en az 186 milyar dolar tahsis ediyor. Suudi Arabistan, emisyonları azaltmak ve enerji geçişini hızlandırmak için yenilikçi çözümler tasarlamak üzere yatırım yapmaya, dünyanın dört bir yanındaki ortaklarıyla işbirliğinde bulunmaya devam ediyor. Ülkemiz, Şarm eş-Şeyh’teki COP27 Konferansı’nda kaydedilen ilerlemeye katkı sağlamıştı. Bu doğrultuda istikrarlı bir şekilde çalışıyoruz. İklim değişikliği ile mücadele, bir lüks değil, bir zorunluluktur. Suudi Arabistan'ın enerji güvenliğinin korunması, başta gelişmekte olan ülkeler olmak üzere tüm ülkeler için adil ekonomik büyüme sağlama yeteneğinin pekiştirilmesi sayesinde iklim değişikliğiyle mücadeleyi mümkün kılacak enerji geçiş çabalarına öncülük edeceğine inanıyoruz.

Kadınların katılımı
Suudi Ekonomi Bakanı, kadınların katılım oranının 2022'nin ikinci çeyreğinde kaydedilen yüzde 35,6'dan belirgin bir artışla üçüncü çeyreğinde yüzde 37'ye ulaştığını açıkladı. Kadınların küçük ve orta ölçekli işletmelerdeki toplam girişimci sayısının yüzde 40 ila 50'sini teşkil ettiğine değinen Bakan İbrahim, Suudi Arabistan'ın üzerinde çalıştığı ekonomi politikalarının, esnek ve sürdürülebilir yaklaşımının, büyük şirketler ile küçük ve orta ölçekli işletmelerin rolünün pekiştirilmesini sağladığını, dolayısıyla işsizlik oranını düşürmeye destek verdiğini ifade etti. Farklı beceri ve yeteneklerin önemli olduğu iş gücünün sağlanmasının, daha fazla iş olanağının kaydedilmesinin, sanayi, turizm ve lojistik hizmetlerde yeni ekonomik sektörlerin başlatılmasının önemine değinen Suudi Ekonomi Bakanı, ülkesinin bilhassa her düzeyde fırsat sağlayacak ve gelecek vadeden sektörlerde genç Suudi erkek ve kadınların enerjilerine yatırım yapmayı, bu yönde beceri ve yetenekleri geliştirmeyi öncelikleri arasına aldığından bahsetti.

Nüfus ve Kalkınma Arap Konseyi
Suudi Arabistan, Arap ülkelerinin ortak eylemi yönündeki en önemli kurumlardan olan, nüfus ve kalkınma alanındaki araştırma ve verilerde gelişme kaydetmeyi amaçlayan Nüfus ve Kalkınma Arap Konseyi yürütme kurulu başkanlığına seçilmişti. Tüm Arap ülkelerindeki demografik değişimin ekonomik büyümeye etkisi göz önüne alındığında nüfus ve kalkınmanın sürdürülebilir kalkınma politikaları ve çabaları için temel mesele teşkil ettiğine değinen Bakan İbrahim, şöyle ekliyor:
“Bugün hızlı küresel değişimler ve Arap toplumlarındaki gençlerin yüksek yüzdesi ışığında, nüfus geliştirme politikalarını beşeri sermaye politikalarından ve kurumsal dayanıklılıktan ayırmamak gerekiyor. Bu konsey kapsamında, Arap ülkelerinin deneyimlerden yararlanabilmesi ve mevcut zorluklara yenilikçi çözümler bulma çabalarının ortak hale getirilmesi amaçlanıyor. Suudi Arabistan, Konsey'de ve yeni başkanlığı aracılığıyla, birçok ders ve gelişmiş çözümler sunmuştu. Bu çözümler, nüfus profilini, demografik dönüşümü ve kapsamlı kalkınma planlarını mümkün kılan nüfus politikalarının nasıl geliştirileceğini anlamak için son yıllarda uygulanıyor. İnsan sermayesini artırmaya, esnek kurumlar oluşturmaya, karar verme sürecini desteklemeye, güvenilir veriler sağlayarak politikalar belirlemeye, vatandaşların refahını ve yaşam kalitesini artırmak amacıyla sivil kayıtları ve istatistikleri birleştirmeye odaklanan Suudi Arabistan, 2030 Vizyonu kapsamında zaten bunlar için uğraşıyor.”



 Fransız yazar Jelloun, İsrail'in Gazze'deki saldırıları ve İslamofobi'ye ilişkin AA'ya konuştu

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

 Fransız yazar Jelloun, İsrail'in Gazze'deki saldırıları ve İslamofobi'ye ilişkin AA'ya konuştu

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Birçok ülke ve Türkiye'de kitapları sevilerek okunan Fas asıllı Fransız yazar Tahar Ben Jelloun, İsrail'in Gazze'ye yönelik katliamlarının bir soykırım olduğunu belirterek, "Netanyahu'ya mektup yazdım. 'Savaşı kaybettiğini, çünkü herkesi öldürse bile Filistin'in orada kalacağını, Filistin halkının her zaman var olacağını' söyledim." ifadesini kullandı.

"Kum Çocuk", "Kutsal Gece", "Yoksullar Hanı", "Bay Ahlak'ın Çöküşü", "Kızıma Irkçılığı Anlatıyorum" gibi Türkçeye çevrilenlerin yanı sıra "Çocuklara İslam'ı Anlattım" ve "Kazablanka Aşıkları"nın da aralarında bulunduğu kitapların yazarı, Fransa'nın prestijli edebiyat ödüllerinden Goncourt Ödülü sahibi Tahar Ben Jelloun, Institut Français organizasyonuyla Ankara'ya geldi.

Fas'ta 1944'te doğan, ortaöğrenimi­ni Tanca şehrinde tamamlayan Ben Jelloun, 1971'de Fransa'ya göç ederek sosyoloji ve sosyal psikiyatri alanında öğrenim gördü.

30'dan fazla kitap kaleme alan Ben Jelloun, 1987'de "Kut­­sal Gece" romanıyla Gon­court Ödülü'nü alarak Fransa'da bu ödüle layık görülen ilk Faslı yazar oldu.

Eserlerinde ülkesinin sıkıntılarını, ırkçılık, göçmen soruları ve İslam karşıtlığını konu edinen Ben Jelloun, 1970'lerde başladığı gazeteciliği, Fransa'nın Le Monde gazetesinde sosyal ve siyasal konuları ele aldığı yazılarıyla sürdürüyor.

Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Ünüvar'ın ev sahipliğinde öğrenciler ve akademisyenlerle söyleşide bir araya gelen Ben Jelloun, öncesinde, yazarlık serüveni, kitaplarına konu aldığı Filistin ve Gazze'deki katliamlar ile dünyada artan İslamofobi'ye ilişkin Anadolu Ajansı (AA) muhabirinin sorularını yanıtladı.

Soru: Türkiye'yi gezme şansınız oldu mu?

Tahar Ben Jelloun: Ne yazık ki Türkiye'yi gezme şansım olmadı. İstanbul'a kitaplarımı tanıtmak için 20 sene önce geldim ve çok hızlı bir gezi olmuştu.

Soru: Şu an üzerinde çalıştığınız bir roman var mı? Edebiyatçılar hakkında merak edilen bir şeydir, eski romanlarınızı dönüp okuyor musunuz, "Bugün yazsam farklı yazardım." diyor musunuz?

Tahar Ben Jelloun: Geçen yıl çıkan "Kazablanka Aşıkları" adlı romanımın devamı üzerinde çalışıyorum. Günümüz Fas'ında, Kazablanka'nın orta sınıfında evlilik üzerine bir hikaye. Şu anda ikinci cildi üzerinde çalışıyorum. Kitaplarımı geriye dönüp okumuyorum. Kitaplarımı asla tekrar okumam ve sonra onları unuturum.

Soru: Fransa'da yaşıyorsunuz ve ana vatanınız Fas ile bağlantınızı asla kesmemişsiniz, öyle değil mi?

Tahar Ben Jelloun: Evet, tabii ki yılda 4-5 ay oraya gidiyorum. Fas'a ihtiyacım var çünkü kitaplarımın çoğu Fas hakkında. Balzac'ın bir romancının ne olduğuna dair tanımını ele alırsak, "Bir romancı kendi çağının tanığıdır." der ve benim çağım Fas. Ülkemden kopamam.

Soru: Edebiyatçılık yaş aldıkça farklı bir çehreye bürünüyor mu? Edebiyata başladığınız ilk dönem ile bugünü kıyasladığınızda değerlendirmeniz nasıl olur?

Tahar Ben Jelloun: Yazmaya ilk başladığımda çok zorlandım. Romanı beni eleştirmeyecek, "İyi, bu güzel." diyecek bir yayıncıya teslim etmek istiyordum. Bugün de aynı zorluğu yaşıyorum ancak buna alıştım ve bir romanın yayımlanmasından bir gün önce, 50 yıl önce hissettiğim kaygıyı, heyecanı hissediyorum. Her yaşta hata yapabilirsin, her yaşta kötü bir kitap yazabilirsin. Bir yazar kendinden çok şey talep etmelidir.

- "Sinemacılardan ilham aldım"

Soru: Kitaplarınız akıcı ve betimlemeyi çok seviyorsunuz. Gençliğinizde hangi edebiyatçılardan etkilendiniz? Yazın hayatınıza etki eden, besleyen unsurlar neler oldu?

Tahar Ben Jelloun: Gençliğimde Tanca'da olduğumuz için dikkatimizi dağıtacak çok az şey vardı. Haftada iki kitap ödünç alıp okuduğum bir Fransız kütüphanesi vardı. Balzac, Victor Hugo, Jules Verne ve farklı şairleri okudum. Yazmaya başladığımda, beni en çok etkileyen kişiler yazarlar değil, film yapımcıları, sinemacılardı. Hikaye anlatma tekniği, okuyucuyu ya da izleyiciyi sıkmamak için dikkatli olmanızı gerektirir. Alfred Hitchcock, Fritz Lang ve John Ford gibi büyük sinemacılardan, ülkelerini ve hikayelerini film aracılığıyla anlatmayı seven insanlardan ilham aldım. Yazarların da üzerimde etkisi vardı elbette çünkü sürekli okurdum.

- "İnsanoğluna güvenmiyorum"

Soru: İnsanı merkeze alan kitaplar yazıyorsunuz. 1970'lerden bu yana gittiğiniz ülkelerdeki gözlemlerinize göre toplumların ve insanların davranış modelleri değişti mi, değerlendirmeniz nedir?

Tahar Ben Jelloun: Her zaman bir hümanist oldum. Ülkem Fas'ta kadın haklarından başlayarak insan hakları için kampanya yürüttüm. İlk romanım kadınların durumuyla ilgiliydi ve sonra devam ettim. Şu anda dünyada neler olduğunu görüyoruz. Ukrayna, Gazze, Afrika'nın daha karmaşık hale gelmesi, bazı coğrafyalarda diktatörlerin iktidara gelmesi... Hepsi çok korkutucu çünkü hukuka ve adalete saygısı olmayan insanlarla uğraşıyoruz. Bu yüzden insanlığa, insanoğluna güvenmiyorum. Ancak sade bir vatandaş olarak yazmaya ve politikacılardaki bu insanlık yoksunluğunu kınamaya devam ediyorum.

- "Göçmenlik, edebiyatımda her zaman konu olmuştur"

Soru: Dünyanın her yerinde göçmen sorunu var. Siz de 27 yaşında Fas'tan Fransa'ya göç etmişsiniz ve belki de bir süre Fransa sizi göçmen olarak kabul etti. Kitaplarınızda da bu konuyu irdeliyorsunuz. Son 40-50 yılda göçmenlerin durumu nasıl bir hal aldı?

Tahar Ben Jelloun: Göçmenlerin her yerde olduğu bir zamanda yaşıyoruz ve bunlar önceki dönemin politikaları olan sömürge politikaları, az gelişmişlik ve ırkçı politikalardan kaynaklandı. Şimdi bu nedenlere bir de iklim sorununu ekliyoruz. Fransa'da göç, sömürgeciliğin doğrudan bir sonucuydu. 40'lı, 50'li ve 60'lı yıllarda Fransızlar fabrikalarında çalıştırmak ve insan gücü edinmek için Cezayir, Fas ve Tunus'a gitti. Fransız hükümeti 70'li ve 75'li yıllardan itibaren insani bir bakış açısıyla göçmenler ve ailelerini bir araya getirmeye karar verdi. Fransa'da çalışan erkekler, eşlerini ve çocuklarını ülkeye getirme hakkına sahip oldu. O andan itibaren yeni doğumlar başlayacak ve göçmenlerden değil ama göçmenlerin çocuklarından oluşan yeni bir nesil ortaya çıkacaktı. Bu çocuklar bunu çok ağır yaşadı. Tanınmadıklarını, düzgün bir şekilde karşılanmadıklarını hissettiler. Kalitesiz okullara devam ettiler ve sonuçta ikinci sınıf Fransızlar oldular.

Ben ekonomik bir göçmen değildim. Bir dönem entelektüeller için Fas'ta yaşamak çok zordu, bu yüzden Fransa'ya geldim çünkü bazı arkadaşlarım fikirleri yüzünden çeşitli sıkıntılar çekiyordu. Fransa'da göçmenlere okuma yazma dersleri verdim. Göçmenlik, edebiyatımda her zaman konu olmuştur. Günümüze kadar onların neler yaşadığına tanıklık etmenin ve buna yönelik yazmanın önemli olduğunu düşünüyorum çünkü pek de iyi şeyler yaşamıyorlar.

- "Gazze'de yaşananlar bir trajedidir, soykırımdır"

Soru: İslam'ı anlatmak için kitaplar yazdınız ve Fransa'da İslam'ı anlatıyorsunuz. Bugün artan bir şekilde İslamofobi var. Gazze'de 14 bin çocuk İsrail'in katliamlarıyla hayatını kaybetti. Bu katliam nasıl son bulacak, dünyanın her yerinde kaygı uyandıran bu sıkıntı için değerlendirmeniz nedir?

Tahar Ben Jelloun: Ben edebiyatçı, yazar ve sosyolog olarak değil, sıradan bir vatandaş, bir aile babası olarak, tıpkı "Kızıma Irkçılığı Anlattım" kitabını yazdığım gibi, "Çocuklara İslam'ı Anlattım" kitabını da Fransız çocukların İslam'ın ne olduğunu anlamalarını teşvik etmek için yazdım. Bu bir eğitim ve pedagoji meselesi. Ancak başörtüsüyle ilgili yaşanan olaylar, İslamcılığın bir ideoloji haline gelmesi, terörizm, pek çok konu var. İslam dininin kötüye kullanılmasını İslam devleti ideolojisiyle birbirine karıştırıyoruz. Batı'da İslam'ın ne olduğu konusunda bir bilgi eksikliği var, İslam farklı gösteriliyor. İslam hakkında doğru bir şekilde konuşabilen çok az insan var.

Gazze'de yaşananlar bizim için bir acıdır. Hamas'ın 7 Ekim'deki saldırısını bir makale yayımlayarak alenen kınadığım doğrudur. Ancak korkunç olan İsrail'in 6 aydır sivilleri bilerek katletmek, çocukları öldürmek ve her şeyden önemlisi Filistin halkını aç bırakmak için gıda yardımının gelmesini engellemesi. Gazze'de yaşananlar bir trajedidir ve dünyada suçu tersine çevirmek için çok fazla baskı var. Netanyahu ve ordusunun planı tüm Filistinlileri yok etmek. Bu kesinlikle onun saplantısı, mümkün olduğunca çok Filistinliyi öldürmek ve böylece yeryüzünde hiç Filistinli bırakmamak... İsrailliler, soykırım kelimesinin Yahudilerin soykırımından başka bir şey için kullanılmasını istemiyor. Ancak bir hastaneyi, bir okulu ya da sadece uyuyan ailelerin olduğu bir köyü bombaladığınızda ve herkesi katlettiğinizde, bu soykırımdır. Trajedi şu ki diyalog ve müzakere olabilmesi için herhangi bir uzlaşma göremiyoruz. Bunu istemiyorlar, İsrailliler barışla ilgilenmiyor. Dolayısıyla bu trajedinin olumlu bir sonuca ulaşacağını düşünmüyorum.

- Netanyahu'ya yazdığı mektupla BM'den arandı

Soru: Gazze'de yaşananları romanlaştırma düşünceniz var mı?

Tahar Ben Jelloun: Filistin hakkında şiirler, tiyatro piyesleri yazdım. Gazze'de olanlar için İtalya'da "Çığlık" adında küçük bir kitap yayımladım. Çünkü Fransa'da yayımlamak için ortam müsait değildi. Hem 7 Ekim'in dehşetini hem de İsrail ordusunun dehşetini anlattım. Bir yandan Hamas'ın saldırılarını yazdığım için Arap arkadaşlarım tarafından hakarete uğradım, diğer yandan da İsrail ordusuyla ilgili metinlerimi yayımladığımda Yahudi arkadaşlarım tarafından antisemitik olduğum söylenerek saldırıya uğradım. Düşündüğünü söyleyen özgür bir entelektüelim ve kimseyi memnun etmeye çalışmıyorum. Bir insan olarak her gün gördüklerimi kınıyorum. Ve yazıyorum, yapmam gereken tek şey bu. Ayrıca Netanyahu'ya bir ay önce açık bir mektup yazdım ve bu mektup birkaç gazetede yayımlandı, Netanyahu'ya 'savaşı kaybettiğini çünkü herkesi öldürse bile Filistin'in orada kalacağını, Filistin halkının her zaman var olacağını' söyledim. Bir gazete beni Yahudi karşıtı olarak suçladı. Le Point'te genç bir Yahudi kadın tarafından yayımlanan, bana hakaret eden ve beni karalayan bir yazı yazıldı. İsrail'den bana karşı çok fazla tepki geldi. Bu mektup BM'ye kadar ulaşan ve oradaki pek çok yetkili tarafından okunan bir mektuptu. BM'den bu konuda beni aradılar. Mektup hala sosyal ağlarda dolaşıyor.

- "Batı'daki entelektüeller İslam'a ve Müslüman nüfusa pek ilgi duymuyor"

Soru: Faslı Fransız yazar olarak İslamofobi'nin çözümleneceğini düşünüyor musunuz? Edebiyat ve edebiyatçılar bu soruna kulak tıkıyor mu?

Tahar Ben Jelloun: Fransa'da bir din olarak İslam'ın çok kötü bir imajı var. Hem İslam'ı ve Müslümanları sevmeyenler hem de İslamofobi olarak adlandırılan İslam karşıtı ırkçılığı savunanlar var. İslam'dan korkan pek çok kişi var. Batı'daki entelektüeller, sanatçılar ve yazarlar, İslam'a ve Müslüman nüfusa pek ilgi duymuyor.

İslam'ı nefret konusu haline getiren aşırı sağcı siyasi partilerimiz var. Örneğin Eric Zemmour adında, partisi olmayan ama seçimlere katılmış eski bir gazeteci, aşırı sağa çok bağlı bir politikacı, İslam'ın Fransa için bir tehlike olduğunu söylüyor. Ayrıca "Tesettürlü bir kadın hareket halindeki bir camidir." demiş ve bunu sık sık tekrarlamıştır. Irkçı nefreti kışkırtmaktan hüküm giydi. Ancak bu durum Müslüman karşıtı duyguların yayılmasını engellemedi.

- Fransız yazar, Yaşar Kemal, Orhan Pamuk ve Nedim Gürsel okumuş

Soru: Türkiye, Fransa'nın prestijli ödüllerinden Goncourt'ta ödül alacak eserlerin seçimine dahil oldu. Pek çok ülke bu seçimi yapıyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Türk edebiyatını ve kitaplarını okuma fırsatınız oldu mu?

Tahar Ben Jelloun: Gençken Yaşar Kemal'i okurdum, Fransa'da en çok tanınan Türk yazardı. Orhan Pamuk'un eserleri ile Fransızca ve Türkçe yazan arkadaşım Nedim Gürsel'i okudum. Türk kültürüne ve Türk sinemasına çok sempati duyuyorum. Fas ve Türkiye arasında pek çok benzerlik var. Fas'ta Türkiye'ye büyük saygı duyuluyor. Türkiye, Fas'ta endüstriyel, ticari ve zanaat düzeyinde varlık gösteriyor. İki ülke arasında büyük ilişkiler var. Bu da memnuniyet verici. Sizi şaşırtabilir belki ama yaklaşık 10 yıl önce Fas'ta Arapça yayımlanan bir Türk dizisi büyük beğeni kazandı. Dolayısıyla Türkiye bizim için çok tanıdık ve dost bir ülke.

Türkiye'nin Goncourt seçimini lanse etmek için Ankara'ya geldim ve perşembe günü İstanbul'a gidiyorum. Dünyada yaklaşık 42 ülkede öğrenciler bizim hazırladığımız kısa listedeki kitapları okuyor, bir araya gelip bir kitap için oy kullanıyor ve o kitap, prensip olarak Goncourt seçiminin yapıldığı ülkenin diline çevriliyor. Brezilya, Yunanistan ve Fas'tan Cezayir, Polonya ve Romanya'ya kadar, Goncourt seçimini yapan 42 ülke var ve bu Fransızca konuşulan ülkelerdeki gençlerin daha çok okumasını sağlıyor, bu yüzden önemli bir proje.

Yazar Ben Jelloun, röportaj sonrasında, Anadolu Ajansının, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarında beyaz fosfor kullanması başta olmak üzere işlediği savaş suçlarına yönelik belge niteliğindeki fotoğrafların yer aldığı "Kanıt" kitabını inceleyerek, AA'ya tebrik ve çalışmadan dolayı teşekkürlerini iletti.