Suudi Arabistan'ın kalkınma politikası, Körfez ülkeleri arasındaki ilişkilerin gelişimini nasıl sağladı?

Gözlemciler, Ula Bildirgesi’ni anlaşmazlık durumundan doğrudan işbirliğine geçişin bölgedeki en açık örneklerinden biri olarak değerlendiriyor (SPA)
Gözlemciler, Ula Bildirgesi’ni anlaşmazlık durumundan doğrudan işbirliğine geçişin bölgedeki en açık örneklerinden biri olarak değerlendiriyor (SPA)
TT

Suudi Arabistan'ın kalkınma politikası, Körfez ülkeleri arasındaki ilişkilerin gelişimini nasıl sağladı?

Gözlemciler, Ula Bildirgesi’ni anlaşmazlık durumundan doğrudan işbirliğine geçişin bölgedeki en açık örneklerinden biri olarak değerlendiriyor (SPA)
Gözlemciler, Ula Bildirgesi’ni anlaşmazlık durumundan doğrudan işbirliğine geçişin bölgedeki en açık örneklerinden biri olarak değerlendiriyor (SPA)

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, ülkesinin ve özellikle Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyeleri olmak üzere bölgedeki diğer ülkelerin, ekonomik zorluklar karşısında kalkınmaya odaklanarak ülkelerine yatırım yaptıklarını vurguladı.
Prens Faysal, “Bu, İran ve bölgedeki diğer ülkeler için, geleneksel çatışmaların üstesinden ortak refaha giden bir yol olduğunun güçlü bir göstergesidir” dedi.
Suudi Bakan ayrıca, Tahran’ı, bölge ülkeleri arasında ‘ihtilaflar yerine yapıcı işbirliği yoluyla ortak refaha giden bir yol’ olarak diyaloga çağırdı.

Politikayı kalkınma için kullanmak
Davos Zirvesi olarak da bilinen 53. Dünya Ekonomik Forumu (WEF) kapsamında düzenlenen ‘Jeopolitik Zorlukların Ortasında Parlak Gelecek’ başlıklı oturumda konuşan Suudi Bakan, Aralık ayında Şarku’l Avsat’a verdiği röportajı teyit ederek şunları söyledi;
“Kalkınma, Suudi Arabistan ve birçok Arap ülkesinde dış politika ve siyasi eylemlerimizi motive edici güçtür. Bu ekonomik ve kalkınma çıkarlarına hizmet etmiyor ve vatandaşların refahını artırmıyorsa, o zaman ulusal kaynakların israfıdır.”
Suudi Arabistan Maliye Bakanı Muhammed el-Cedan ise, bir dialog oturumu sırasında yaptığı konuşmada, Çin’in Suudi Arabistan için çok önemli ve en büyük ticaret ortağı olduğunu ancak aynı zamanda ABD’nin de çok önemli ve stratejik bir ortak olduğunu dile getirdi.
Cedan, ülkesinin iki taraf arasındaki uçurumu kapatabileceğini, işbirliğine odaklanma konusunda teşvik edebileceğine, jeopolitik gerilimlerden kaçınma, sakin ve siyasi çözümler için çağrıda bulunabileceğine vurgu yaptı.

Bölgesel gerilimler
Gözlemcilere göre, bu Suudi vizyonu ışığında, son iki yılda bölgede pek çok gerginlik kontrol altına alındı ve bazı ülkelerin anlaşmazlık durumundan ikili işbirliği durumuna geçti.
Bölgedeki bazı ülkeler ikili işbirliği ve koordinasyon için ekonomik işbirliğine ve karşılıklı yatırımların geliştirilmesine odaklanan konseyler kurarak aralarındaki ekonomik işbirliğini güçlendirmeye başladı.
Bu bağlamda, Ağustos ayında Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu (PIF) tarafından, Mısır’da gelecek vaat eden bir dizi sektöre yatırım yapmak amacıyla Kahire merkezli ‘Suudi Arabistan-Mısır Yatırım Şirketi’ isimli ortak yatırım kuruluşu kuruldu.

İkili koordinasyon konseyleri
Ekonomik işbirliği ve ortak kalkınma açısından, siyasi ve stratejik çıkarların düzenlenmesi ve çeşitli taraflar arasında ilişkinin her düzeyinde sürekli diyaloğun derinleştirilmesi ve ekonomik temelli ikili koordinasyon konseylerinin kurulması, ülkenin yaklaşık on yıldır üstlendiği bir Suudi geleneğidir ve bölgesel ve uluslararası ilişkilerini güçlendirmeyi ve onu daha geniş işbirliği seviyelerine taşımayı başarmıştır.
Hindistan Ticaret Bakanlığı’nın verilerine göre, Hindistan’ın Suudi Arabistan’dan ithalatı yüzde 93 artışla 15,5 milyar dolara, Suudi Arabistan’a ihracatı ise yüzde 22 artışla 3,5 milyar dolara ulaştı.
Bu, kalkınma temelli ikili konseyler aracılığıyla iki ülke arasındaki planlı ve sürekli koordinasyon sayesinde.
Bu durum, ister istemez iki ülke arasında çeşitli düzeylerde yüksek düzeyde koordinasyon ve güvenilirliğe katkıda bulundu.

Türkiye-Suudi Arabistan İş ve Yatırım Forumu (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
Aynı etkinin bir başka örneğinde, Hazine ve Maliye Bakanı Dr. Nureddin Nebati geçtiğimiz ay düzenlenen Türkiye-Suudi Arabistan İş ve Yatırım Forumu sırasında yaptığı açıklamada, “2021 yılında 3,7 milyar dolar olan ticaret hacmimizin, 2022 yılı Ocak-Ekim döneminde 4,3 milyar dolara ulaştı” dedi.

Körfez modeli ve İran modeli
Gazeteci ve akademisyen Gassan İbrahim, Dışişleri Bakanı’nın Davos Forumu’nda dış politikanın temeli olarak kalkınma konulu konuşmasına atıfta bulunarak, “Diyalog ve açıklığa dayalı ve Suudi Arabistan’ın 2030 Vizyonu yoluyla kalkınmaya dayalı genel politikasıyla orantılı, yapıcı bir dış politika yaklaşımını teyit ediyor” dedi.
Şarku’l Avsat’a konuşan İbrahim, “Riyad, bölgedeki kuralları ve güç dengelerini değiştirebildi ve bunu askeri, siyasi ve güvenlik çatışmasından bölge halklarının özlemlerini karşılayan bir kalkınma yarışına dönüştürdü” diye konuştu.
Bu adımların gerilerinde kalanları, özellikle İran’ı içeride ve dışarıda sıkıntılı bir duruma soktuğunu söyleyen İbrahim şu değerlendirmeyi yaptı;
“İran’ın sahip olduğu tek şey kaos yayan ve istikrarı bozan araçlardır ve bu nedenle yapıcı rekabet etme yeteneklerine sahip değildir. Sonuç olarak, yeni bir yaşam biçimi arayışıyla sokağa çıkan halkının ihtiyaç ve özlemlerini karşılayamayan politikalarının bedelini kendi içinde ödemeye başladı. Tahran’daki karar vericiler, milisleri yurt içi ve dışında konuşlandırmanın zamanı değil de, gelişme zamanının geldiğini anlasalardı, daha iyi durumda olurlardı.”
İbrahim Şarku’l Avsat’a yaptığı özel açıklamaya şu ifadelerle devam etti;
“İran, molla rejiminin başarısızlığı ve bu politikaların bir sonucu olarak, nükleer anlaşmada ve diğer dosyalarda işbirliği yapmaması nedeniyle Batılı ülkelerin İran’a yabancılaştığı zorluklara tanık oluyor. Bölgedeki pek çok halk, Suudi Arabistan’ın birkaç yıllık kalkınma sürecinde başardıklarına, ülke ve halkı için bir gelecek vizyonuna hayranlık ve takdirle bakarken, aynı halklar, İran’ı geçmişin hayallerinde yaşayan, ülkeyi geri döndürmek isteyen, zamanın ötesinde bir rejim olarak görüyor. İran, Körfez İşbirliği Konseyi ülkelerinde olduğu gibi politikalarını yeniden gözden geçirip kalkınmaya öncelik vermezse, kaosun bir sonucu olarak yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.”

Anlaşmazlıktan doğrudan işbirliğine
Suudi siyasi analist Ahmed Al İbrahim, bölgenin sorunlarını arabuluculuk veya güvenlik çıkarları yoluyla çözme konusunda geleneksel yöntemlerin her zaman mevcut olduğunu vurgulayarak, “Çoğu durumda, ülkeler çıkarlarında tek taraflı olarak ısrar ettiklerinde olumlu sonuçlar üretilmez” dedi.
Şarku’l Avsat’a konuşan Ahmed İbrahim, “Bu modelin bölgedeki Körfez krizi ve dört Arap ülkesinin Katar’ı boykot etmesi gibi bir takım konularda gösterdiği başarı, diğer konularda da başarı şansını artırmıştır” diye konuştu.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın Ekim 2018’de yaptığı bir konuşmada, “Ortadoğu yeni Avrupa’dır ve bu hedefe yüzde 100 ulaşılacağına inanıyorum” ifadelerini hatırlattı.
Son iki yıldan bu yana bölge, bir dizi çatışan taraf arasındaki gerginliği azaltma aşamasına girdi ve resmi olarak ihtilafa düşen taraflar arasındaki ilişkiler yeniden sağlandı.
Pek çok gözlemci, ortak kalkınma yoluyla ikili işbirliğinin artırılması karşılığında jeopolitik gerginliğin hafifletilmesine katkıda bulunmak amacıyla Suudi Arabistan, KİK ülkeleri ve bölgedeki bazı ülkelerin kalkınma deneyimlerini İran ve diğer taraflara aktarmayı başaracağını umuyor.



İsrail ordusu Gazze şehrini ‘tehlikeli savaş bölgesi’ ilan etti

İsrail ile Hamas arasındaki savaş devam ederken Gazze şehrindeki yıkımı gösteren bir fotoğraf (AFP)
İsrail ile Hamas arasındaki savaş devam ederken Gazze şehrindeki yıkımı gösteren bir fotoğraf (AFP)
TT

İsrail ordusu Gazze şehrini ‘tehlikeli savaş bölgesi’ ilan etti

İsrail ile Hamas arasındaki savaş devam ederken Gazze şehrindeki yıkımı gösteren bir fotoğraf (AFP)
İsrail ile Hamas arasındaki savaş devam ederken Gazze şehrindeki yıkımı gösteren bir fotoğraf (AFP)

İsrail ordusu bugün Gazze şehrini ‘tehlikeli savaş bölgesi’ ilan etti. İsrail ile Hamas arasındaki savaşın başlamasından yaklaşık iki yıl sonra İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nin en büyük şehrini kontrol altına almaya hazırlanıyor.

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee'nin X platformu üzerinden yaptığı paylaşımda, “Bugün saat 10:00'dan itibaren geçerli olacak askeri faaliyetler için yerel ve geçici ateşkes, tehlikeli savaş bölgesi olarak kabul edilen Gazze şehri bölgesini kapsamamaktadır” denildi.

Söz konusu ateşkes, yardım dağıtımını kolaylaştırmak için belirli bölgelerde günlük olarak uygulanan ateşkesi ifade ediyor.

İsrail ordusu geçtiğimiz temmuz sonunda, ‘Birleşmiş Milletler (BM) konvoylarının ve sivil toplum kuruluşlarının güvenli geçişini sağlamak’ amacıyla Gazze şehri ve kuşatma altında bulunan ve tahrip edilmiş Filistin topraklarının diğer bölgelerinde askeri faaliyetlerin ‘günlük olarak askıya alınacağını’ duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre İsrail ordusu bugün, ‘Gazze Şeridi'ndeki terör örgütlerine karşı kara manevraları ve saldırı faaliyetlerini sürdürürken, Gazze Şeridi'ndeki insani yardım çabalarını da desteklemeye devam edeceğini’ belirtti.

Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü ise bugün şafak vaktinden bu yana Gazze Şeridi'nde 33 kişinin öldürüldüğünü bildirdi.

İsrail'e savaşı sona erdirmesi için uluslararası ve ulusal baskıların artmasına rağmen, ordu dün, güçlerinin Gazze Şeridi genelinde ‘operasyonlarına devam ettiğini’ duyurdu.

İsrail hükümetinin ağustos ayı başında Gazze şehrini kontrol altına alma planını onaylamasının ardından, Gazze şehri sakinlerinin tahliyesinin ‘kaçınılmaz’ olduğu ifade edildi.


Suudi Arabistan, İsrail'in Suriye'ye yönelik saldırısını kınadı ve Suriye'nin toprak bütünlüğüne desteğini yineledi

Suudi Arabistan, Suriye hükümetinin güvenliği ve istikrarı sağlamak ve devletin ve kurumlarının egemenliğini güçlendirmek için aldığı önlemlere tam destek verdiğini yineledi. (AP)
Suudi Arabistan, Suriye hükümetinin güvenliği ve istikrarı sağlamak ve devletin ve kurumlarının egemenliğini güçlendirmek için aldığı önlemlere tam destek verdiğini yineledi. (AP)
TT

Suudi Arabistan, İsrail'in Suriye'ye yönelik saldırısını kınadı ve Suriye'nin toprak bütünlüğüne desteğini yineledi

Suudi Arabistan, Suriye hükümetinin güvenliği ve istikrarı sağlamak ve devletin ve kurumlarının egemenliğini güçlendirmek için aldığı önlemlere tam destek verdiğini yineledi. (AP)
Suudi Arabistan, Suriye hükümetinin güvenliği ve istikrarı sağlamak ve devletin ve kurumlarının egemenliğini güçlendirmek için aldığı önlemlere tam destek verdiğini yineledi. (AP)

Suudi Arabistan, İsrail'in Suriye topraklarındaki devam eden ihlallerini güçlü bir şekilde kınadığını ifade ederek, bunları Suriye'nin içişlerine ‘açık bir müdahale’ ve Suriye'nin egemenliğinin ve 1974 yılında imzalanan Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması da dahil olmak üzere uluslararası hukukun açık bir ihlali olarak nitelendirdi.

Suudi Arabistan'ın resmi tutumu, Süveyda vilayetinde son dönemde yaşanan gelişmeler ve buna bağlı olarak İsrail'in Suriye topraklarındaki gerginliği artırması üzerine Dışişleri Bakanlığı tarafından bugün yayınlanan bir açıklamada ortaya kondu.

Suudi Arabistan, Suriye hükümetinin güvenlik ve istikrarı sağlamak, sivil barışı korumak ve devletin ve kurumlarının tüm Suriye toprakları üzerindeki egemenliğini güçlendirmek için aldığı önlemlere tam destek verdiğini yineledi.

Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan açıklamada, Suudi Arabistan'ın Suriye'yi bölmeye yönelik her türlü ayrılıkçı çağrı veya girişimi kategorik olarak reddettiği vurgulanarak, Suriye halkının tüm bileşenlerine diyalog ve mantığa öncelik vermeleri ve birleşik ve güvenli bir Suriye inşa etmek için birlikte çalışmaları çağrısında bulunuldu.

Suudi Arabistan ayrıca, uluslararası topluma İsrail'in tekrarlanan ihlallerine karşı ciddi ve kararlı bir tutum sergilemesi ve Suriye'nin egemenliğini yeniden tesis etme ve topraklarının tamamında güvenliği sağlama çabalarına destek olması çağrısını yineledi.


Rusya Devlet Başkanı, Suudi Veliaht Prensi'ne Trump ile yaptığı görüşmelerin sonuçları hakkında bilgi verdi

Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (Suudi Dışişleri Bakanlığı)
Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (Suudi Dışişleri Bakanlığı)
TT

Rusya Devlet Başkanı, Suudi Veliaht Prensi'ne Trump ile yaptığı görüşmelerin sonuçları hakkında bilgi verdi

Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (Suudi Dışişleri Bakanlığı)
Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (Suudi Dışişleri Bakanlığı)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ı ABD'li mevkidaşı Donald Trump ile yaptığı son görüşmelerin sonuçları hakkında bilgilendirdi.

Salı günü Putin'le bir telefon görüşmesi gerçekleştiren Prens Muhammed bin Selman, Suudi Arabistan'ın uluslararası anlaşmazlıkların çözümünde diplomatik diyalog yolunu desteklemeye devam ettiğini vurgularken, Rusya Devlet Başkanı da Krallığın kararlı tutumu ve Veliaht Prens'in barışa yönelik yapıcı çabaları dolayısıyla memnuniyetini dile getirdi.

Kremlin'den yapılan açıklamada Başkan Putin'in Prens Muhammed bin Selman ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiği ve siyasi, ticari, ekonomik ve yatırım alanlarındaki Rus-Suudi işbirliğinin güncel konularını ele aldığı belirtildi. Açıklamada iki tarafın da Suudi Arabistan'ın uluslararası anlaşmazlıkların çözümünde diplomatik diyalog yolunu desteklemeye devam etmesinden duydukları memnuniyeti dile getirdikleri ifade edildi.

Açıklamada ayrıca iki tarafın OPEC+ çerçevesinde küresel enerji piyasasının istikrarını sağlamaya yönelik ortak çalışmalardan duydukları memnuniyeti dile getirdikleri ve çeşitli alanlarda işbirliğini sürdürme konusunda mutabık kaldıkları belirtildi.

Trump ve Putin Pazartesi akşamı yaklaşık 40 dakika süren bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi ve bu görüşme sırasında ABD Başkanı Rus mevkidaşına Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelensky ve Avrupa ülkelerinin liderleriyle yaptığı görüşmelerin sonuçları hakkında bilgi verdi.

Geçtiğimiz Cuma günü Putin ve Trump Alaska'da görüşmelerde bulunmuş, ABD Başkanı ve Rus mevkidaşı zirveyi yapıcı ve verimli olarak nitelendirmiş ve görüşmelerin olumlu bir atmosferde gerçekleştiğini ifade etmişlerdi.