ABD: Türkiye'ye F-16 satışıyla İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği bağlantılı değil

AA
AA
TT

ABD: Türkiye'ye F-16 satışıyla İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği bağlantılı değil

AA
AA

ABD'nin Ankara Büyükelçisi Jeffry Flake, ABD'nin Türkiye'ye F-16 satışı ile İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya üyelik sürecinin bağlantılı olmadığını söyledi.
Flake, Ankara'da bir grup gazeteciye Türk-Amerikan ilişkilerinin güncel durumu ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile ABD'li mevkidaşı Antony Blinken'ın dün Washington'da bir araya geldiğini anımsatan Flake, iki ülke arasındaki üst düzey görüşmelerden dolayı mutlu olduklarını dile getirdi.
Blinken'ın Türkiye'ye Karadeniz Tahıl Koridoru Anlaşmasından dolayı teşekkür ettiğini dile getiren Flake, görüşmede ayrıca Türkiye'ye F-16 satışı, Rusya-Ukrayna savaşı ve NATO gibi konuların da gündeme geldiğini aktardı.
Flake, ABD Kongresinin Türkiye'ye F-16 satışı ve modernizasyonuna karşı çıkmasıyla Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya üyelik sürecinin bir bağlantısı olup olmadığının sorulması üzerine, "Hayır. Burada bir bağlantı yok. Bakan Blinken bunu açıkça söyledi." yanıtını verdi.
ABD'li Senatör Bob Menendez'in Türkiye'ye F-16 satışına karşı çıktığını hatırlatan Flake, "Senatör Menendez ile hem Temsilciler Meclisi hem de Senato'da birlikte çalıştım. Kendisinin dile getirdiği ciddi endişeleri var. Ancak bunun İsveç ve Finlandiya ile alakası yok. Fakat şunu da söylemeliyim ki İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya katılması için evrensel bir arzu var. Bu Kongre'de de öyle." değerlendirmesinde bulundu.

"Biden yönetimi bu satışın arkasında"
Flake, ABD'de Başkan Joe Biden yönetiminin Türkiye'ye F-16 satışına destek verdiğine işaret ederek, "Kongre, yasama organı ve bağımsız bir organ. Bu organın silah satışını onaylaması lazım. Dolasıyla yönetim 'hadi bunu yapalım' diyemez. Ancak Biden yönetimi bu satışın arkasında ve Kongreyle bu konuda çalışıyor." dedi.
Büyükelçi Flake, Biden yönetiminin Türkiye'ye F-16 satışına yönelik Kongreye yaptığı bildirime ne zaman dönüş yapılacağına ilişkin ellerinde kesin bir tarih olmadığını söyledi.

"Verimli bir diyaloğumuz var"
Flake, Türkiye ile Suriye arasında 11 yıl sonra başlayan angajmana ilişkin bir soru üzerine, "Bu konudaki sorular için sizi Türk hükümetine yönlendiriyorum. ABD, rejim ile temas kurmaya ve ilişkileri normalleştirmeye karşıdır." ifadesini kullandı.
Türkiye ile ABD arasında özellikle kuzeydoğu Suriye konusunda güvenlik alanlarında da temasların sürdüğüne işaret eden Flake, "Her zaman Türk müttefiklerimizle çalışmanın yollarına bakıyoruz. Onlar (Türkiye) DEAŞ ile mücadelede önemli bir ortağımız. Bazı farklılıklarımız var. Hem biz hem onlar bu farklılıkları dile getiriyor. Ama verimli bir diyaloğumuz var." dedi.



Tom Barrack ve Arabistanlı Lawrence

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Tom Barrack ve Arabistanlı Lawrence

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

İbrahim Hamidi

ABD Başkanı Donald Trump'ın Türkiye Büyükelçisi ve Suriye- Lübnan Özel Temsilcisi Tom Barrack, her açıklaması veya tweeti ile tartışma yaratıyor. Sözleri, Ortadoğu'ya yabancı bir Amerikan sözlüğünden geliyor. Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşünden sonra Sykes-Picot Anlaşması ile çizilen sınırları ve Batı'nın “(Ortadoğu'da) haritalar dayatmasını ve sınırları kurşun kalemle çizmesini” sert bir şekilde eleştirdi.

Tom Barrack, “Batı’nın müdahale dönemi sonsuza dek sona erdi. Gelecek, bölgenin kendi üreteceği çözümlerindir” dedi. Ayrıca, “giriştiğimiz beş savaşın” başarısızlıklarının ardından gelen “rejim değişikliği” ve “ulus inşası” politikalarını da tenkit etti.

Barrack, Suriye Emeviliğine ve Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'ya olan hayranlığını dile getirerek, onu bağımsızlık için 12 yıl mücadele eden ABD'nin kurucu başkanı George Washington'a benzetti. Ayrıca, ABD'nin terörle mücadeledeki müttefiki olan Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) hedef aldı. Lübnanlıları, hemen harekete geçmezlerse “varoluşsal bir tehdit” ile karşı karşıya kalacakları, Bilad-ı Şam haritasına geri dönme kaderini yaşayacakları konusunda uyardı. Ayrıca, Lübnan’ın “Büyük Suriye” haritasına dahil olduğuna dolaylı olarak işaret etti.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Barrack, her açıklamanın ardından ilk açıklamasını düzelten bir açıklama yayınlıyor. Ancak, Trump'ın Temsilcisi’nin Ortadoğu'daki kilit ülkeler hakkındaki bu açıklamalarının önemini küçümsemek hata olur. Bunu vurgulamak için de açıklamalarına eşlik eden gelişmelere ve açıklamalara dikkat çekmek gerekiyor.

Öncelikle, Başkan Trump, 13 Mayıs'ta Riyad'da yaptığı “Başkan Trump'ın Ortadoğu'da Müreffeh Bir Gelecek Vizyonu” başlıklı açılış konuşmasında Ortadoğu vizyonunu bizzat ortaya koydu. “Devlet inşacıları diye adlandırılanlar, inşa ettiklerinden çok daha fazla devleti yok ettiler” dedi. Ardından “Amerikalılar Irak ve Afganistan'da trilyonlarca dolar harcadılar, ancak hiçbir işe yaramadı. ABD, bu iki ülkeden geri çekildi ve başarısız oldu çünkü Amerikalı ‘müdahaleciler’ anlamadıkları toplumlara müdahale ettiler ve nasıl yaşanacağına dair dersler verdiler” diye ekledi.

Öte yandan, bölgenin ve liderlerinin ürettiği çözümleri övdü ve “modern Ortadoğu'nun doğuşunun bölge halklarının kendi elleriyle gerçekleştiğini” ve bunun “büyük bir dönüşüme” yol açtığını söyledi. Trump, “geçmişi” olan Suriye Cumhurbaşkanı Şara'ya da övgüler yağdırdı ve ardından “Suriye'ye bir şans” vermek için ona ve Heyet Tahrir eş-Şam'a yönelik yaptırımları kaldırdı.

Trump'ın Türkiye Büyükelçisi Barrack'ı Suriye ve Lübnan Özel Temsilcisi olarak ataması, Ankara'nın bir zamanlar Amerika'nın "Arabistanlı Lawrence'ı" olarak adlandırdığı Brett McGurk'ün politikalarına karşı büyük bir darbe

İkincisi, Trump'ın İran, Gazze ve Ukrayna Özel Temsilcisi Steve Witkoff gibi Barrack da Dışişleri Bakanlığı bürokrasisinden ve Amerikan kurumlarından çok uzak ve Başkan Trump ile doğrudan dostluğu olan bir iş adamı. Ortadoğu'daki önemli meselelerdeki rolü artarken, Dışişleri Bakanlığı'nda müzakere ve diplomasi deneyimine sahip üst düzey yetkililerin atamaları ya ertelendi (örneğin, Dışişleri Bakan Yardımcısının yardımcısı olarak göreve başlaması planlanan Joel Rayburn) ya da Dışişleri Bakanı Marco Rubio tarafından uygulanan “kapsamlı reform planı” kapsamında Dışişleri Bakanlığı'ndan uzaklaştırıldılar.

Üçüncüsü, Barrack'ın nerede ikamet ettiğinin büyük bir önemi var, çünkü kendisi Trump'ın Türkiye Büyükelçisi. Ankara, eski Beyaz Saray Ortadoğu yetkilisi Brett McGurk ile ciddi bir sorun yaşıyordu. McGurk'ü Amerika’nın “Arabistanlı Lawrence’ı” olarak adlandırıyordu. Bununla, McGurk'ün, geçen yüzyılın başında Osmanlı İmparatorluğu'na karşı Arap isyanını destekleyen İngiliz Arabistanlı Lawrence’a benzer şekilde, Doğu Suriye'de kendisine karşı bir Kürt oluşumu kurarak Ortadoğu haritasını yeniden çizmek istediğini kastediyordu.

Dolayısıyla, Trump'ın Türkiye'ye elçi olarak Barrack'ı ataması, McGurk'ün politikalarına karşı büyük bir darbe anlamına geliyor. Barrack'ın Suriye, Kürtler, Lübnan, haritalar ve Sykes-Picot Anlaşması hakkındaki açıklamalarında da bu açıkça görülüyor. Barrack'ın sözlerinin önemini pekiştiren, Trump'ın bizzat kendisinin Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın “dostu” olduğunu defalarca açıkça söylemiş olması. Hatta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu, Erdoğan ile askeri çatışma yerine Suriye konusunda bir anlaşmaya varmaya da teşvik etmişti.

Dördüncüsü, ABD'nin son on yıllarda Ortadoğu'daki politikaları, işlevsel olarak muhatap olduğu her rejimin hassasiyetlerini ve değerlendirmelerini dikkate alan birçok örtük, dile getirilmemiş mutabakat içeriyordu. Örneğin, Suriye güçlerinin 1976'da Amerikan onayıyla Lübnan'a girdiği tartışmasızdır. Hafız Esed, Çöl Fırtınası Harekâtı'na katılımı ve İsrail ile müzakereler karşılığında ABD’den yeşil ışık aldıktan sonra, 1990'da Mişel Avn isyanını bastırdı. Aynı durum, Filistin Kurtuluş Örgütü ve lideri Yaser Arafat'ın 1982'de Lübnan'dan sınır dışı edilmesi için de geçerliydi.

Bu mutabakatların sırları çekmecelerde ve söylemsel değerlendirmelerde saklı kaldı. Daha sonra al-Majalla’da, Suriye'nin 2005'te ordusunun çekilmesiyle vesayet döneminin sona ermesinden önce Lübnan'daki birçok eyleminin Amerikan onayıyla desteklendiğine dair bir dizi gizli Suriye belgesi yayınlayacağız.

Barrack'ın sözleri, Lübnan, Suriye ve Sykes-Picot Anlaşması doğmadan önce Osmanlı, Bilad-ı Şam ve Büyük Suriye’nin eyaletlerinden biri olan Zahle’den göç etmeden önce atalarının anlattığı hikâyelere duyulan bir özlem değil. Trump'ın ikinci döneminde söylenmiş olmaları, onlara daha fazla ağırlık kazandırıyor. Bunlar en azından boş veya tesadüfü sözler değil, aksine Beyaz Saray koridorlarındaki ciddi düşünceleri yansıtıyor. Çoğu, üst düzey liderler arasında kapalı kapılar ardında da söylenmiş olabilir. Ancak, gerçekleşmesi dengelere bağlı ve başarılı olması başka bir konu, çünkü birçok Amerikan macerası amaçlanandan farklı bir şekilde sona erdi. Trump yönetiminin hızlı sonuç almak istemesi ve görüşlerini desteklemek için uzun süreli bir askeri müdahaleye yanaşmaması, Barrack'ın tweetlerini tehlikeli ve rahatsız edici kılıyor ve etkileri sosyal medya platformlarının ötesine uzanıyor.