İran'dan AP'nin 'Devrim Muhafızları' adımına tepki: Avrupa için pahalıya mal olacak

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Avrupa Parlamentosu'nda (AP) kabul edilen ve Devrim Muhafızları Ordusu'nun "terör" listesine alınmasını talep eden tasarının sonuçlarının "Avrupa için pahalıya mal olacağını" söyledi.

AA
AA
TT

İran'dan AP'nin 'Devrim Muhafızları' adımına tepki: Avrupa için pahalıya mal olacak

AA
AA

İran devlet televizyonuna göre, Abdullahiyan, Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te düzenlenen Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) Bakanlar Konseyi 26. Toplantısında konuştu.
AP'de kabul edilen ve Devrim Muhafızları Ordusu'nun "terör" listesine alınmasını talep eden tasarıya tepki gösteren Abdullahiyan, "Kuşkusuz Avrupa için bu tür duygusal eylemlerin sonuçları pahalıya mal olacaktır. Bu yüzden doğru yol, diplomasi, yapıcı etkileşim ve akılcılığa odaklanmaktır." dedi.

İsveç'te Kuran-ı Kerim'in yakılması: Batı'nın verdiği destek kabul edilemez
İsveç'teki Türkiye Büyükelçiliği önünde Kuran-ı Kerim'in yakılmasına ilişkin ülkesinin tepkisini dile getiren Abdullahiyan, söz konusu eylemi kınadıklarını belirtti.
Abdullahiyan, "Batılı ülkelerin, ilahi dinlerin kutsallığını hedef alan bu eylemlere ifade özgürlüğü kisvesi altında destek vermesi kabul edilemez." ifadelerini kullandı.

Bölge ülkeleri arasında EİT gibi çok taraflı mekanizmalardan oluşan işbirlikleri önemli
Son yıllarda dünyada yaşanan gelişmeler ve bölgeye etkilerinin bölge ülkeleri arasında yakınlaşma ve uyum sağlama gerekliliğini artırdığını vurgulayan Abdullahiyan, "Kovid-19 ve yıkıcı etkileri ile son dönemde dünyada yaşanan gıda güvenliği ve enerji güvenliği krizleri, ekonomik büyüklükleri ne olursa olsun farklı ülkelerin kırılganlıklarını açıkça ortaya koydu. Bu nedenle, tüm dünya ülkeleri ve bölge için gelecekte yaşanabilecek şoklara karşı direnci güçlendirmek, bir tercih değil zorunluluktur." şeklinde konuştu.
Abdullahiyan, bu doğrultuda, bölge ülkeleri arasında EİT gibi çok taraflı mekanizmalardan oluşan kolektif işbirliklerinin önemli olduğunu dile getirdi.

Afganistan'da "kapsayıcı hükümet oluşturulmalı" vurgusu
Konuşmasında Afganistan'daki duruma da değinen Abdullahiyan, EİT'nin bu ülkeye yönelik yardım politikasını benimsediğini belirtti.
Abdullahiyan, Afganistan'da kapsayıcı bir hükümetin kurulması konusunda ülkesinin çağrısını yineleyerek, "Afganistan'da kapsayıcı bir hükümetin kurulması, yalnızca yardım programlarına ve ülkenin yeniden inşasına yardımcı olmakla kalmaz, bu aynı zamanda terör operasyonlarının, mültecilerin ve uyuşturucu kaçakçılığının bölge için neden olduğu tehditleri de azaltır." değerlendirmesinde bulundu.
Afganistan'daki Taliban hükümetinin Afgan kadınlarının üniversite eğitim hakkını askıya almasına da işaret eden Abdullahiyan, "Afganistan İcra Heyeti'nin, kadınları ve kız çocuklarını eğitimden mahrum bırakma eylemini merhametli İslam dininin öğretilerine aykırı buluyor ve bundan derin endişe duyduğumuzu ifade ediyoruz." diye konuştu.
Özbekistan Dışişleri Bakan Vekili Bahtiyar Sadiov'un ev sahipliğinde Taşkent'te düzenlenen EİT Dışişleri Bakanları 26. Toplantısına Türkiye, Azerbaycan, İran, Kazakistan, Kırgızistan, Pakistan, Tacikistan ve Türkmenistan dışişleri bakanları katılıyor.
AP, 19 Ocak'ta, AB tarafından İran'a daha fazla yaptırım getirilmesi, İran lideri Ayetullah Ali Hamaney ve Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'ye yaptırım uygulanması, Devrim Muhafızları Ordusu'nun AB'nin terör listesine alınması taleplerini içeren ancak bağlayıcılığı olmayan bir karar tasarısını kabul etmişti.



SDG, Türkiye ve ABD izi olan “zor bir uzlaşı”

Suriye'nin kuzeyinde SDG bayrağı taşıyan bir askeri araç (AFP)
Suriye'nin kuzeyinde SDG bayrağı taşıyan bir askeri araç (AFP)
TT

SDG, Türkiye ve ABD izi olan “zor bir uzlaşı”

Suriye'nin kuzeyinde SDG bayrağı taşıyan bir askeri araç (AFP)
Suriye'nin kuzeyinde SDG bayrağı taşıyan bir askeri araç (AFP)

Abdulhalim Süleyman

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Türkiye’nin hava desteği verdiği Ankara’ya yakın silahlı gruplar arasındaki yoğun çatışmalara Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin SDG’nin tamamen silahsızlandırılmasını ve feshedilmesini talep etmesiyle birlikte, Suriye'nin kuzeyindeki arenada karşıt taraflar arasında açıklamalar, girişimler ve arabuluculuk turları düzeyinde siyasi bir çatışma da eşlik ediyor.

Ankara, Beşar Esed rejiminin düşmesinden önce ve eski rejim ile Suriye muhalefeti arasında uzun yıllar boyunca Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde siyasi bir çözüm için yapılan görüşmeler ve diplomatik toplantılar sırasında diplomatik çevreler ve arabulucular arasında ‘Türk vetosu’ olarak bilinen tutumuyla Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi (KDSÖY) temsilcilerinin muhalefetin bir parçası olarak herhangi bir müzakere sürecine katılmasını kategorik olarak reddetti. Ancak Esad'ın kaçışı ve Askeri Operasyonlar Dairesi Başkanı Ahmed eş Şera'nın gelişinden sonra ülke yeni bir aşamaya girdi. Ancak Esed'in Suriye’den kaçması ve Ahmed eş-Şera liderliğinde yeni yönetimin başa gelmesinin ardından ülke yeni bir döneme girdi. Ülke, özellikle ABD, Avrupa Birliği (AB) ve Körfez ülkeleri başta olmak üzere Arap Birliği (AL) ülkeleri gibi dosyadaki aktörler tarafından siyasi sürecin tüm güçleri ve partileri kapsayıcı olması ve azınlıkların haklarını koruması gerektiği vurgulanarak net bir uluslararası vizyonla yeniden şekillendirilmek üzere.

Sadece bu da değil, son zamanlarda Fransa ve Almanya gibi etkili ülkeler tarafından Kürtlerin Suriye'nin geleceğinin inşasına katılması ve SDG'nin ülkedeki düzenli ordunun bir parçası olması çağrısında bulunan açık ve yeni tutumlar ifade edildi. Öte yandan ABD, müttefiki SDG’yi desteklemek ve onu Türkiye’nin Washington'ın terörle mücadele stratejisini tehdit eden yaklaşımından korumak için bazı açıklamalar yapmanın ötesinde diplomatik olarak çalışmayı tercih ederken, yeni yöneticilere olan güveninin tam olmadığını ve sadece ‘Şera’nın ve hükümetinin eylemlerini gözlemleyeceğini’ vurguladı.

Ateş altında

Münbiç'in güney kırsalı ile Tişrin Barajı ve Karakozak Köprüsü çevresinde SDG ile Türkiye yanlısı silahlı gruplar arasında devam eden çatışmaların yanı sıra sahada da çatışmalar sürüyor. SDG bu bölgeye savaş uçakları ve insansız hava araçlarıyla (İHA) her gün hava saldırıları düzenlerken, Haseke ve Rakka kırsalının kuzeyindeki Ayn İsa, Tel Tamer ve Zerkan cephelerinde de çatışmalar ve bombardımanlar devam ediyor.

ascdfegrt
Suriye'nin kuzeyinde Türk savaş uçaklarının bombardımanı sonrası yükselen dumanlar (Reuters)

Öte yandan SDG, 10 binden fazla DEAŞ üyesinin kaldığı hapishaneleri koruyarak ya da son olarak Rakka'nın güney kırsalında olmak üzere çeşitli bölgelerde ortak devriyeler gerçekleştirerek terörle mücadelede Uluslararası Koalisyon’la ortak görevlerini sürdürüyor.

Uluslararası Koalisyon güçleri, özellikle asker sayısını 2 bine çıkardığını ve başta Rakka olmak üzere bölgede yeni karakollar kurup bunlara takviye güçler gönderdiğini duyurduktan sonra, Irak'la olan ve el-Tanf olarak bilinen el-Velid Sınır Kapısı üzerinden Suriye'nin kuzeydoğusuna yoğun bir şekilde askeri ve lojistik takviyeler gerçekleşiyor.

Büyüyen korku

Türkiye’nin bakış açısına göre Esed rejimi ile muhalefet arasında BM himayesinde yürütülen siyasi süreç ve müzakereler sırasında SDG konusunda dar olan alan, daha geniş bir alana dönüştü. Ankara, uluslararası toplum ve ilgili taraflarca talep edilen ve Kürtler de dahil olmak üzere tüm tarafların katılımıyla bir Suriye-Suriye sürecinden endişe ediyor. Çünkü bu, Suriyelilerin kabul etmesi halinde SDG’nin yeni devletin yapısındaki herhangi bir yapısal siyasi oluşuma etkin katılımları anlamına geliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan hükümetinin gözünde Türkiye'nin ezeli düşmanı olan PKK lideri Abdullah Öcalan'ın destekçileri, komşu bir ülkede resmi bir güç haline gelirlerse Ankara için yapısal bir tehdit oluşturacaklar. Bu durum, Türk yetkililerin Öcalan'ın İmralı Adası'ndaki hapishanesinde destekçileri ve ailesi tarafından ziyaret edilmesine izin veren ve Türk siyasetçilerin gözünde olgunlaşması halinde başlayabilecek bir barış sürecini yeniden canlandırmaya yönelik hamlelerini açıklarken aynı zamanda çelişiyor.

Öcalan, kısa bir süre önce Türkiye'nin büyük partilerinin liderlerine, daha sonra parlamenter ve siyasi aşamalardan geçerek yasal bir şekil alması beklenen barış planını içeren bir mektup gönderdi.

ABD’nin arabuluculuğu

ABD, bu çerçevede kamuoyu tarafından tam olarak görülemeyecek büyük bir operasyona liderlik ediyor. Ancak sahada, Münbiç’teki çatışmalarla başlayan ve SDG'nin üyelerini şehirden çekmesiyle sona eren bir ateşkes var. Ateşkes aynı zamanda Türkiye'nin Ayn el-Arap (Kobani) şehrine yönelik olası bir saldırısını da durdurdu. Uluslararası Koalisyon da Tişrin Barajı ve Karakozak Köprüsü çevresinde, temas hattındaki son durumu gözlemlemek üzere zaman zaman devriyeler düzenliyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşler Müsteşar Vekili John Bass, Türk hükümetinin üst düzey yetkilileriyle Suriye'deki mevcut durumu görüşmek üzere 9-10 Ocak tarihlerinde Ankara'daydı. Bass, burada Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 2254 sayılı kararına uygun olarak barışçıl, kapsayıcı, Suriyelilerin öncülüğünde ve Suriyelilerin sahipliğinde bir siyasi geçiş sürecinin önemini vurguladı. Görüşmelerde ayrıca bölgesel istikrarın önemi, Suriye'nin terörizm için bir üs olarak kullanılmasının önlenmesi ve DEAŞ’ın kalıcı olarak yenilgiye uğratılmasının sağlanması konuları da ele alındı.

ABD’li yetkili, Ankara'da düzenlediği basın toplantısında Türk yetkililerle yaptığı görüşmelerde Suriye'de Şam hükümetinin zaman içinde hükümet ve yönetim işlevlerinin sorumluluğunu yeniden üstlenmesini ve bunları yerine getirmesini sağlayacak bir geçiş sürecinin desteklenmesine odaklandıklarını açıkladı.

Tehdit yok, çatışma yok

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre  Türkiye ile SDG arasında, özellikle de Ayn el-Arap yakınlarındaki sınırda (muhtemelen Fransız ya da Amerikan askerlerinden oluşacak) uluslararası güçlerin konuşlandırılması olasılığına ilişkin soruyu yanıtlayan Bass, “ABD, Suriye ulusal hükümetinin zaman içerisinde uluslararası kabul görmüş sınırların sorumluluğunu yeniden üstlenmesi ve bu sınırları uygun bir şekilde kontrol etme ve güvence altına alma rolünü sürdürmesi gerektiğine inanıyor” ifadelerini kullandı.

ascdvfgrthy
Münbiç'teki Tişrin Barajı yakınlarına düzenlenen bir bombardıman sırasında Türkiye yanlısı silahlı grupların üyeleri (AFP)

Bass, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Suriye içinde geniş çaplı çatışmaların yeniden başlamamasının, ülkedeki silahlı grupların şiddete başvurmamasının ve hükümetin normal işlevlerinin yeniden tesis edilmesini desteklemeye katkıda bulunmalarının sağlanması etkili bir geçiş sürecinin bir parçasını oluşturacak. Geçici hükümetin zaman içerisinde imkanlarını aşamalı olarak geliştirmesine ve halk ile uluslararası toplum tarafından güven duyulmasına imkan tanıyacak.”

Bass ayrıca Türk yetkililerle Suriye’deki mevcut geçiş sürecinin DEAŞ’ın ya da ülkedeki diğer terörist grupların Suriye halkını, komşu ülkeleri ya da başka bir ülkeyi tehdit edecek şekilde yeniden canlanmasına yol açmaması için atılması gereken somut adımları ele aldıklarını kaydetti.

SDG, Türkiye'nin, SDG’lilere ve mevzilerine yönelik saldırılarının onu DEAŞ’la mücadeleden alıkoyduğunu öne sürdü. SDG lideri Mazlum Abdi geçtiğimiz günlerde, DEAŞ’ın Suriye rejiminin çöküşünden faydalandığını ve özellikle Suriye'nin orta kesimlerindeki el-Badiye (Suriye çölü) bölgesinde silah ve mühimmat elde ettiğini, gözaltı merkezlerinde ve kamplarda DEAŞ tehdidinin arttığını ve genel olarak örgütün hareketliliğinde bir artış olduğunu açıkladı.