Şarku'l Avsat özel... Ukrayna kritik bir aşamada!

Patriot hava savunma sistemlerinin Almanya'nın Gnoien şehrinden Polonya'ya nakledildiği araçların yanında yürüyen Alman askerleri (Reuters)
Patriot hava savunma sistemlerinin Almanya'nın Gnoien şehrinden Polonya'ya nakledildiği araçların yanında yürüyen Alman askerleri (Reuters)
TT

Şarku'l Avsat özel... Ukrayna kritik bir aşamada!

Patriot hava savunma sistemlerinin Almanya'nın Gnoien şehrinden Polonya'ya nakledildiği araçların yanında yürüyen Alman askerleri (Reuters)
Patriot hava savunma sistemlerinin Almanya'nın Gnoien şehrinden Polonya'ya nakledildiği araçların yanında yürüyen Alman askerleri (Reuters)

ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Direktörü William Burns'ün Ukrayna’nın başkenti Kiev’e yaptığı ziyaret tek başına önemliyken ziyaretin Brüksel'deki karargâhta düzenlenen NATO Savunma Bakanları Toplantısı ile aynı zamana denk gelmesi de oldukça önemli. Ancak hem Burns’n Kiev ziyaretinin hem de NATO Savunma Bakanları Toplantısı’nın, Rusya’ya karşı savaşında Ukrayna’yı destekleyen ülkelerin Almanya'nın Ramstein kentinde yapacağı toplantıyla aynı zamana denk geliyor. Bu toplantıların çok önemli stratejik sonuçları söz konusu ve bunlara aşağıda sıralayacaklarımız da dahil.
*ABD’nin başını çektiği Batı ülkeleri, Rusya Devlet Başkanı Putin'in Ukrayna'da kazanmasına izin vermemeye kararlı.
*Putin'in Batı'yı kana bulamak için Ukrayna’daki savaşı uzatma stratejisi şimdiye kadar başarılı olamadı.

CIA Direktörü Burns'ün Kiev ziyareti
CIA Direktörü William Burns, tam bir siyaset ve istihbarat dahisi, birinci sınıf bir analisttir. Rusya tarihinin yanı sıra stratejik ve jeopolitik düşünce konusunda da bilgili bir isimdir. Eski Başkan George W. Bush döneminde ABD’nin Moskova Büyükelçisi idi. Dönemin Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'a Ukrayna'nın NATO'ya üye olmasının yarattığı tehlike dair analiz notu gönderen de oydu, Putin'in düşüncelerini derinlemesine okuyup onun ülkesini eski ihtişamlı günlerine döndürmek istediği sonucuna varan da. Burns’ün analizlerine göre Putin ayrıca Rusya’nın çevresinde bir nüfuz alanı çizmek istiyor ve Ukrayna bu nüfuz alanının merkezinde yer alıyor.
Rusya-Ukrayna savaşı başlamadan önce Putin’in Ukrayna'daki hedeflerini analiz eden de, onun Ukrayna planlarının yarattığı tehlike konusunda uyarmak için Kremlin'i ziyaret eden de oydu. Burns aynı zamanda Rusya ordusunun Kiev çevresindeki askeri planlarına ilişkin Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy'i bilgilendirmek için Kiev'i ziyaret eden ve Rusya Hava Kuvvetleri’nin başkenti Kiev'e 10 kilometre uzaklıktaki Gostomel Antonov Askeri Havaalanı'nın ele geçirmesini engellemenin önemini belirten kişiydi. Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar, Rusya'nın Gostomel Antonov Askeri Havaalanı'nı ele geçirmesinin önlenmesinin tüm askeri operasyonun önünde engel oluşturduğunu söylüyorlar. Çünkü Kiev'in yani Ukrayna'daki en önemli siyasi ağırlık merkezinin düşmesi, Ukrayna’nın tamamında askeri savunmanın çökmesi ve dolayısıyla teslim olması anlamına geliyor.
Burns'ün ziyaretleri, her zaman son derece önemli zamanlarda gerçekleşir. Peki, Burns, Ukrayna Devlet Başkanı’nı son ziyaretinde ne söyledi? Diplomatik süreçten bahsetti mi? Elbette hayır. Çünkü henüz böyle bir süreç için gerekli atmosfer oluşmadı.  Öyleyse Ukrayna'nın gelecekteki askeri planlarından mı bahsetti? Tabii ki. Peki ya Zelenskiy'den ABD’yi bu meselelere bulaştırmamasını istedi mi? Ukrayna'nın planlarını her zaman en yakın müttefiklerinden bile gizli tuttuğu göz önüne alınırsa ondan istihbarat paylaşımı yapmasını istemiş olabilir mi?
Ukrayna Devlet Başkanı’na ve İstihbarat Şefi’ne Rusya'nın niyetleri ve bir sonraki aşamaya yönelik planları hakkında bilgi verdi mi? Bu ziyaret, Brüksel’deki NATO karargahında ve Ramstein Hava Üssü’nde gerçekleşen toplantıların bir uzantısı mı?

Tank!
ABD yapımı Bradley, Alman yapımı Marder, Fransız yapımı AMX-10, ABD yapımı Stryker, İngiliz yapımı Challenger ve (halen tartışılan) Alman yapımı Leopard model tanklar, akıllı mühimmat sistemleri, insansız hava araçları (İHA), çeşitli tür ve görevlerde karadan havaya füzeler ve her düzeyde mayın savunma sistemlerinin yanı sıra ABD’den Ukrayna ordusuna çeşitli silahlarla nasıl savaşılacağı konusunda verilen eğitim. Eksik olan ne? Kiev’in taleplerine göre Batılı ülkeler, Ukrayna’ya savaş uçakları ve uzun menzilli füzeler tedarik etmedi. Ukrayna, savaşı kazanmak için 600 zırhlı arala birlikte 300 muharebe tankı istedi. Peki, ABD’nin Ukrayna’ya silah tedarik kararının ve bunların kalitesinin dayandığı dengeler neler?
*Silahlar saha ve taktik gerekliliklerine göre tedarik edilir. Savaşın her aşamasının bir silahı ve pek çok örneği vardır
*Ukrayna ordusunun bu silahı, özellikle teknolojik yanını hızlı bir şekilde öğrenmesi gerekir
*Ayrıca bu silah, özellikle nükleer silahların kullanımı açısından Rusya’yı büyük bir gerilimi tırmandırmaya itmemeli

Leopard 2 neden tartışma konusu oldu?
Analistler, Almanya'nın Ukrayna'ya Leopard 2 model tankları gönderme ve hatta bu tanklara sahip olan ülkelere tankları Ukrayna’ya tedarik etmelerine için izin verme konusundaki isteksizliğinin çeşitli nedenleri olduğunu söylüyorlar. Analistlere göre bu nedenlerden bazıları şunlar:
*Almanya’da Ukrayna’ya silah tedariki konusunda halen büyük ölçüde isteksiz bir kamuoyu var.
*Almanya, Hitler döneminde Alman yapımı tankların Rusya'ya saldırmak için Ukrayna'ya geçtiği sıradaki acı tecrübeyi tekrarlamak istemiyor. Eğer bu tanklardan biri, Rusya ordusunun eline geçerse tankın yapımında kullanılan teknolojinin çalınma olasılığından bahsetmiyorum bile.
*Son olarak, tankı vermek demek gerilim demektir ve bu gerilim, Putin'in yenilgisi durumunda nükleer silahların kullanımına kadar varabilir. Özellikle Almanya’nın caydırıcı bir nükleer silaha sahip olmamasından ötürü toprakları nükleer silahların hedefi olabilir. Buna karşın Almanya, ABD’nin nükleer şemsiyesinin koruması altında olan bir ülke. Ancak Almanya, ABD’nin Berlin'i korumak için nükleer silah kullanacağına inanabilir mi?
Almanya Dışişleri Bakanı geçtiğimiz günlerde, Almanya'nın diğer ülkelerin Ukrayna'ya Alman yapımı tanklar tedarik etmesine bir itirazı olmadığını söyledi. Peki bu ne demek?
Açıklama, Alman hükümetinin önemli bir kaynağı tarafından yapılmıştı. Bu yüzden her ne kadar Başbakan’ın açıklamanın içeriğini kabul ettiği anlamına gelse de bunun resmi olarak ifade edilmesi gerekir. Öyleyse bu açıklama, Alman kamuoyunun nabzını tutmak için bir test olabilir mi? Yoksa amaç müttefiklerin düşüncelerini yatıştırmak mı? Elbette açıklama, bir süre sonra resmiyet kazanacak. Aksi halde Almanya’nın yeni Savunma Bakanı'nın geçtiğimiz günlerde “(Polonya’ya atıfla) Müttefikler, Ukrayna askeri personeli tank konusunda eğitmeye başlasın” şeklindeki son açıklamasının ne anlamı olabilir ki?

*Bu analiz, Şarku’l Avsat için bir askeri analist tarafından kaleme alınmıştır.



AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
TT

AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)

Avrupa Birliği (AB), Gazze Savaşı'nın üzerinden 109 gün geçmesine rağmen, üyeleri arasında derinleşen anlaşmazlıklar ve kendi içinde her biri büyük ölçüde bağımsız bir çizgiyi takip eden üç bloğun oluşması nedeniyle ateşkes çağrısı yapan tek bir toplu bildiri yayınlamayı başaramadı.

Ancak Pazartesi günü geçekleştirilen Dışişleri Bakanları toplantısında Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün Dışişleri Bakanları ile Arap Birliği Genel Sekreteri’nin yanı sıra Filistin ve İsrail ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell tarafından Gazze savaşındaki gelişmeleri “ertesi gün” olarak adlandırılan gün konusunda bir paradoks görüldü. Buradaki ironi, Avrupalıların bölünmelerine rağmen AB, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Arap Birliği'nin düzenlediği "barışa hazırlık konferansı düzenlenmesi" çağrısına dayanan bir plan üzerinde anlaşması oldu. Filistinli ve İsrailli tarafların yokluğunda düzenlenebilecek konferansa ABD ve Birleşmiş Milletler (BM) de davet edildi. Amaç, “iki devletli çözümü” sahada gerçeğe dönüştürmek.

Avrupa planı, "barış için yol haritası" olarak adlandırılabilir. AB Ortadoğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans tarafından hazırlanan plan, Pazartesi günkü toplantıdan önce AB’nin 27 üyesine dağıtıldı. Hollanda, Danimarka ve Baltık Denizi ülkelerinin yanı sıra Almanya, Avusturya ve Çek Cumhuriyeti ağırlıklı olmak üzere AB içinde İsrail'e en yakın grubun buna karşı çıkmadı.

Onayın ana sinyali, bugüne kadar sadece diplomatik ve siyasi olarak değil, özellikle Alman ordusunun sahip olduğu en son silah ve teknolojileri sağlayarak kesinlikle İsrail'in yanında olmayı taahhüt eden Almanya'dan geldi. Berlin'in yaptığı son şey, Uluslararası Adalet Divanı önünde İsrail'e verdiği desteği teyit etmek ve İsrail'in Gazze'de “soykırım” yapmadığını tekrar tekrar iddia etmek oldu.

Paris'teki siyasi kaynaklar, Avrupalıların, yönelimleri ne olursa olsun, "Bugün Gazze savaşının İsrail'in sorunlarını çözmeyeceği ve bu başarılsa bile Hamas'ın ortadan kaldırılacağı kanaatine vardıklarını" ancak Hamas’ın yerini başka nesillerin alacağını ve bunun son olmayacağını söylüyor. Bu kaynaklar, Avrupalıların bugün İsrail'i kendisinden daha doğrusu onun yetkililerinden kurtarmaları gerektiğini düşündüklerini ve bunu başarmanın yolunun da İsrail'den geçtiğini aktarıyor.

srftbn
Netanyahu 18 Ocak'ta Tel Aviv'de basına konuşuyor (DPA)

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock yaptığı açıklamada, “Böyle bir çözüm duymak istemediklerini söyleyenler başka bir alternatif de sunmadı” diyerek, barışın bölgenin tüm sakinlerini kapsamadığı sürece sağlanamayacağını ifade etti. Borrell, "Akıllarında başka hangi çözümler var? Tüm Filistinlilerin ayrılmasını sağlamak mı? Ya da hepsini öldürmek mi? Amacın, Hamas'ı ortadan kaldırmak olduğunu söylemek tek taraflı. Çünkü bu, Hamas'ın ne zaman yeterince zayıf olduğuna karar vermenin İsrail'e bağlı olacağı anlamına geliyor. Bu şekilde çalışmaya devam edemeyiz” dedi.

Gerçek şu ki, Avrupalıların ortaya attığı şey yeni bir şey değil, çünkü “barışın belirleyicileri” yıllardır biliniyor ve iki devletli çözüm, John Kirby'nin başarısız olduğu 2014'ten bu yana tartışılmıyor. Eski ABD Başkanı Barack Obama’nın danışmanı olan Kirby, İsraillileri Batı Şeria'daki yerleşim hızını azaltmaya ikna edemedi. Ancak bugün yeni olan şey, AB’nin farklılıklarını ve bölünmelerini bir kenara bırakmayı başarması.

AB’nin 7 Ekim'den bu yana sağladığı sınırsız desteğe rağmen AB’nin yayınladığı her açıklamaya İsrail’de büyük şüpheyle bakılıyor. Bunun son kanıtı, Fransız gazetesi Le Monde'un, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz'ın Avrupa Birliği dışişleri bakanlarıyla yaptığı toplantıda aktardığı haber. Haberde Katz, İsrail’in tek müttefiki olduğunu bunun da ABD olduğunu ifade etti. Bu da Tel Aviv’in Brüksel’in değil yalnızca Washington’un planını kabul edeceği anlamına geliyor. Katz planı tartışmayı reddetti ve bunun yerine iki video kaset yayınladı. Birincisi İsrail'in Gazze Şeridi'ne liman olarak istediği yapay adayı, diğeri ise İsrail'i Hindistan'a bağlayan tren hattının güzergahını gösteriyor.

sdcevr
ABD Başkanı Joe Biden, 19 Ocak'ta ABD belediye başkanlarının toplantısı vesilesiyle Beyaz Saray’da konuşuyor (Reuters)

Avrupa Birliği'nin aradığı çözümün, İsrail'i tüm uluslararası forumlarda savunan, ona silah, teçhizat ve her türlü desteği sağlayan ABD tarafından benimsenmeden gün ışığına çıkamayacağına dair köklü bir kanaat var. Dolayısıyla onları etkileyebilecek ve bu tür bir çözümü kabul etmeye itebilecek olan taraf da AB. Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Joe Biden ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşen son telefon görüşmesi, Netanyahu'nun reddettiği iki devletli çözüm konusunda aralarındaki derin anlaşmazlığı kamuoyuna ortaya çıkardı.

Pek çok analist, Netanyahu'nun cesaretini ve Biden'ı kızdırma isteğini iki devletli çözümü reddetmesini iki ana faktörle tekrarlayarak açıklıyor: Bunlardan biri, aşırı sağla olan siyasi ittifaka esir olması, iki devletli çözüme açılması durumunda bu ittifakın sürekli çökmesi ve Knesset'te sahip olduğu küçük çoğunluğu kaybetmesi tehdidi, ikinci ise Biden, başkanlık mücadelesinde İsrail'i desteklemek için Yahudi seslerine ve ABD'de İsrail adına çalışan dernek ve kuruluşların etkisine yöneldi. Ayrıca, Biden  İsrail Avrupalıların, Arapların ve dünya ülkeleri ve halklarının ezici çoğunluğunun istediği barışçıl çözümü kabul etmesi için İsrail'e ciddi baskı uygulayabilecek bir konumda.

Netanyahu iki devletli çözüme her zaman karşı çıktı ve bunu yalnızca bir kez ve gönülsüzce kabul etti. Burada, Avrupa'nın Washington'un tutumunun değişeceği yönündeki iddiası muhtemelen kaybedilecek ve eski Başkan Donald Trump'ın önümüzdeki Kasım ayında başkanlığı kazanması durumunda boşa çıkacak.

Soru şu, Avrupalıların elinde ne var? İsrail'in planlarına uymayı reddederek onlarla yüzleşmesi durumunda ellerindeki baskı araçlarına başvurmaya hazırlar mı? Bu soruları cevaplamak zor. Ancak bunun tersine, Tel Aviv'in geleneksel olarak Brüksel'de sahip olduğu siyasi ilişkiler ve diplomatik desteğe paralel olarak İsrail'in Birlik ile yakın ekonomik, ticari, bilimsel ve yatırım ilişkilerinin olduğu ve bu nedenle Avrupalıların İsrail üzerinde ciddi baskı kartlarının olduğu doğrulanabilir. Ancak İsrail'le daha önceki birleşme deneyimlerinden yararlanmak cesaret verici değil ve dolayısıyla buna güvenmek de garanti değil.