BM: Kongo Demokratik Cumhuriyeti'ndeki çatışmalarda son 6 haftada 200'den fazla sivil öldü

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), Kongo Demokratik Cumhuriyeti'ndeki çatışmalar nedeniyle son 6 haftada 200'den fazla sivilin hayatını kaybettiğini bildirdi.

AA
AA
TT

BM: Kongo Demokratik Cumhuriyeti'ndeki çatışmalarda son 6 haftada 200'den fazla sivil öldü

AA
AA

UNHCR Sözcüsü Eujin Byun, yaptığı açıklamada, KDC'deki şiddet olaylarına değindi.
Byun, KDC'nin doğusundaki çatışmalar nedeniyle son 6 haftada 200'den fazla sivilin hayatını kaybettiği bilgisini paylaştı.
Sivillere yönelik saldırıların silahlı gruplarca yapıldığına dikkati çeken Byun, saldırıların Ituri ve Kuzey Kivu bölgelerinde yoğunlaştığını kaydetti.
Byun, saldırılarda yaklaşık 2 bin evin yıkıldığını ve 80 okulun kapandığını belirtti.
Bölgeden çatışmalar nedeniyle geçen seneden itibaren 500 bin kişi göç etmek zorunda kaldı.



Kamerun'da kaçırılan 30 kadın serbest bırakıldı

Batı Kamerun, Anglofon azınlıktan ayrılıkçılar ile hükümet güçleri arasında kanlı bir çatışmaya sahne oluyor (AFP)
Batı Kamerun, Anglofon azınlıktan ayrılıkçılar ile hükümet güçleri arasında kanlı bir çatışmaya sahne oluyor (AFP)
TT

Kamerun'da kaçırılan 30 kadın serbest bırakıldı

Batı Kamerun, Anglofon azınlıktan ayrılıkçılar ile hükümet güçleri arasında kanlı bir çatışmaya sahne oluyor (AFP)
Batı Kamerun, Anglofon azınlıktan ayrılıkçılar ile hükümet güçleri arasında kanlı bir çatışmaya sahne oluyor (AFP)

Kamerunlu bir hükümet yetkilisi, Anglofon azınlıktan ayrılıkçılar ile hükümet güçleri arasında kanlı bir çatışmanın yaşandığı Kamerun'un batısında 20 Mayıs'ta kaçırılan yaklaşık 30 kadının serbest bırakıldığını açıkladı.

Kamerun İletişim Bakanlığı Medya Gözlemevi Müdürü Denis Omgba AFP'ye yaptığı açıklamada kaçırılan kadınların kaçırılmalarından üç gün sonra 23 Mayıs akşamı serbest bırakıldıklarını ifade etti.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre yerel kaynaklar, yaşlı kadınların 20 Mayıs'ta kuzeybatı bölgesindeki Kegjom Kekou köyünde, bir gün önce ayrılıkçı isyancıların aylık vergilerine karşı bir protestoya katılmalarının ardından silahlı teröristler tarafından kaçırıldığını bildirdi.

Yetkililer, çoğunlukla Fransızca konuşulan Orta Afrika ülkesinde Anglofon azınlığın yaşadığı kuzeybatı ve güneybatı bölgeleri için bağımsızlık talep eden silahlı isyancılara atıfta bulunmak için hala “terörist” terimini kullanıyor.


Malavi'de ordu ve polis, yüzlerce mülteciyi baskınlarla toplayıp kampa götürdü

Kapasitesinin 4 katından fazla mülteciyi ağırlayan Dzaleka kampının dışında da 20 bine yakın kişi yaşıyor (BMMYK)
Kapasitesinin 4 katından fazla mülteciyi ağırlayan Dzaleka kampının dışında da 20 bine yakın kişi yaşıyor (BMMYK)
TT

Malavi'de ordu ve polis, yüzlerce mülteciyi baskınlarla toplayıp kampa götürdü

Kapasitesinin 4 katından fazla mülteciyi ağırlayan Dzaleka kampının dışında da 20 bine yakın kişi yaşıyor (BMMYK)
Kapasitesinin 4 katından fazla mülteciyi ağırlayan Dzaleka kampının dışında da 20 bine yakın kişi yaşıyor (BMMYK)

Malavi'de güvenlik güçlerinin mültecileri toplayıp zorla kamplara götürdüğü bildirildi. 

Birleşik Krallık'ın önde gelen gazetelerinden Guardian'ın aktardığına göre, polis ve ordu geçen hafta aralarında 100 çocuğun da yer aldığı en az 400 mülteciyi Dzaleka kampına götürdü.

Malavi hükümeti, iki ay önce yayımladığı uyarıda, ülkedeki tüm mültecilere 15 Nisan'a kadar Dzaleka kampına geri dönmeleri gerektiğini aksi takdirde kampa zorla götürüleceklerini duyurmuştu. 

Polis, 17 Mayıs'ta başkent Lilongve'deki 4 bölgeye baskın düzenleyerek mültecileri kaldıkları evlerden çıkardı. Mültecilerin önce Maula Hapishanesi'ne, oradan da kampa nakledildiği aktarıldı.


Çad Sudan’a dış müdahaleye köprü olmayacak

Çad Cumhurbaşkanı Muhammed İdris Debi (Reuters)
Çad Cumhurbaşkanı Muhammed İdris Debi (Reuters)
TT

Çad Sudan’a dış müdahaleye köprü olmayacak

Çad Cumhurbaşkanı Muhammed İdris Debi (Reuters)
Çad Cumhurbaşkanı Muhammed İdris Debi (Reuters)

Sudan Egemenlik Konseyi yaptığı açıklamada, Çad Cumhurbaşkanı Muhammed İdris Debi’nin herhangi bir tehlikeli unsurun sınırdan Sudan’a geçerek güvenlik ve istikrarına zarar vermesine izin vermeyeceğini vurguladığını bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın Kahire merkezli Arap Dünyası Haber Ajansı'ndan (ANA) aktardığı habere göre Debi, başkent N'Djamena'daki başkanlık sarayında Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan’ın temsilcisi Büyükelçi Daffallah Hacı Ali'yi kabul etti.

Konsey tarafından Telegram üzerinden yapılan açıklamada Hacı Ali'nin Debi’ye iki ülkenin güvenlik ve istikrarına zarar veren tehlikeli unsurlar karşısında Sudan-Çad sınırını kapatma kararından dolayı teşekkür ettiği ve ayrıca ülkesinin Çad'a kaçan Sudanlılara yaptığı yardımlardan dolayı da teşekkür ettiği belirtildi.

Debi ise Çad'ın Sudan'da güvenlik ve istikrarı yeniden tesis edecek her şeyi sağlamaya hazır olduğunu ifade ederek “Sudan'ın güvenliğinin Çad'ın güvenliğinden, Çad'ın güvenliğinin de Sudan'ın güvenliğinden geçtiğini” vurguladı.


BM, Afrika Boynuzu’ndaki kıtlığı önlemek için 2,4 milyar dolar sözü verdi

Sözü verilen miktar, BM’nin Afrika Boynuzu bölgesinin umutsuzca ihtiyaç duyduğu 7 milyar dolardan çok daha az (Reuters)
Sözü verilen miktar, BM’nin Afrika Boynuzu bölgesinin umutsuzca ihtiyaç duyduğu 7 milyar dolardan çok daha az (Reuters)
TT

BM, Afrika Boynuzu’ndaki kıtlığı önlemek için 2,4 milyar dolar sözü verdi

Sözü verilen miktar, BM’nin Afrika Boynuzu bölgesinin umutsuzca ihtiyaç duyduğu 7 milyar dolardan çok daha az (Reuters)
Sözü verilen miktar, BM’nin Afrika Boynuzu bölgesinin umutsuzca ihtiyaç duyduğu 7 milyar dolardan çok daha az (Reuters)

New York’ta Birleşmiş Milletler (BM) sponsorluğunda dün düzenlenen konferansta Etiyopya, Kenya ve Somali’de kuraklıktan muzdarip milyonlarca insana yardım sağlamak için 2,4 milyar dolarlık taahhütte bulunuldu.

Bu miktar, BM’nin Afrika Boynuzu bölgesinin umutsuzca ihtiyaç duyduğu 7 milyar dolardan çok daha az.

Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA) tarafından yapılan açıklamada, “Kıtlık önlendi” denildi.


BM Genel Sekreteri Guterres'ten Afrika Boynuzu için yardım çağrısı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

BM Genel Sekreteri Guterres'ten Afrika Boynuzu için yardım çağrısı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Uluslararası topluma Afrika Boynuzu için acil yardım çağrısında bulundu.

Guterres, BM'de Afrika Boynuzu için düzenlenen üst düzey fon toplama etkinliğinde konuştu.

Bölgede meydana gelen "kriz üstüne krizin" milyonlarca hayatı tehlikeye attığına dikkati çeken Guterres, kuraklık gibi doğal afetlerin yanı sıra istikrarsızlık ve çatışmanın toplu yer değiştirmelere neden olduğunu kaydetti.

Guterres, "Krizin felakete dönüşmesini engellemek için şimdi harekete geçmeliyiz." diyerek, geçen sene toplanan fonlarla bölgede 20 milyon kişiye hayat kurtarıcı yardım ulaştırıldığını anımsattı.

Desteğin mevcut sınamalar uyarınca artırılması gerektiğine işaret eden Guterres, "Uluslararası toplum ve tüm donörlere bölge için 2023 İnsani Müdahale Planı'nı acil bir şekilde fonlama çağrısında bulunuyorum." dedi.

Guterres, halihazırda planın sadece yüzde 20'sinin fonlandığını ve bunun kabul edilemez olduğunu vurgulayarak, "Acil ve büyük bir fon sağlanmazsa operasyonlar devam edemeyecek ve insanlar ölecek." uyarısında bulundu

- ABD'den yardım duyurusu

ABD'nin BM Daimi Temscilcisi Linda Thomas-Greenfield kuraklık nedeniyle Afrika Boynuzu'nda yaşanan krizi hafifletmek için 524 milyon dolar ilave insani yardım taahhüt ettiklerini duyurdu.

Greenfield, böylelikle ABD'nin bölge için bu yıl yaptığı yardım taahhüdünün 1,4 milyar dolara ulaştığını bildirdi.


Etiyopya, Nahda Barajı anlaşmazlığında Mısır ve Sudan'a Araplar tarafından destek verilmesine tepkili

Nahda Barajı (Reuters)
Nahda Barajı (Reuters)
TT

Etiyopya, Nahda Barajı anlaşmazlığında Mısır ve Sudan'a Araplar tarafından destek verilmesine tepkili

Nahda Barajı (Reuters)
Nahda Barajı (Reuters)

Etiyopya, Arap Birliği'nin 32'nci Liderler Zirvesi'nde yayınlanan Cidde Bildirisi’nde de yer aldığı üzere Nahda Barajı anlaşmazlığı konusunda Mısır ve Sudan'ın tutumuna Araplar tarafından destek verilmesini reddetti. “Mısır ve Sudan için su güvenliği, Arap su güvenliğinin ayrılmaz bir parçasıdır” ifadelerine değinen bildiride, Nil sularında bu hakları etkileyen her türlü eylemin reddedildiğine dikkat çekildi.

Etiyopya Dışişleri Bakanlığı, dün akşam yaptığı açıklamada, Arap zirvesi dahilinde verilen kararları Mısır'ın Arap Birliği aracılığıyla Nahda Barajı dosyasında Addis Ababa'ya baskı kurma girişimleri olarak değerlendirdi.

Bakanlığın açıklamasında, “Etiyopya, Nil sularının adil ve makul kullanımı ilkesine saygı göstermeye devam edecektir” ifadeleri yer aldı. Ancak Mısır ve Sudan, Etiyopya’nın barajın işletim ve dolumu hususunda kapsamlı ve bağlayıcı bir yasal anlaşmaya varmayı reddettiğini söylüyor.

Kahire, Etiyopya Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya resmi bir yanıtta bulunmadı. Şarku’l Avsat’a konuşan Mısırlı uzmanlar ise Etiyopya'nın tutumunu, Addis Ababa'nın barajın dolum ve işletimi konusunda bağlayıcı bir yasal anlaşmaya varmaktan kaçmak için boşa harcadığı zamanın devamı olarak değerlendirdi. Uzmanlar ayrıca Etiyopya dördüncü kez dolum işlemine hazırlanırken Suudi Arabistan’ın ev sahipliğinde düzenlenen Arap Zirvesi'nin su güvenliğine ilişkin kararlarının Mısır ve Sudan'ın su haklarına yönelik güçlü desteğini temsil ettiğine de dikkat çektiler.

Geçtiğimiz Cuma günü Arap Birliği'nin 32'nci Liderler Zirvesi'nde bir dizi karar yayınlandı. Bunlardan birinde, Mısır ve Sudan için su güvenliğinin Arap su güvenliğinin ayrılmaz bir parçası olduğu vurgulandı. Kararda aynı zamanda Nil'in suları üzerindeki haklarını etkileyen her türlü eylemin reddedildiğine dikkat çekildi.

Mısır, Sudan ve Etiyopya arasında barajla ilgili müzakereler Ocak 2021'den bu yana durmuş durumda. Bu hususta Temmuz 2020'de Güvenlik Konseyi'ne (BMGK) başvuran Mısır, taraflar için kabul edilebilir ve bağlayıcı bir anlaşmaya varmak amacıyla Afrika Birliği (AfB) Başkanı'nın daveti üzerine üç ülkeyi müzakereleri yeniden başlatmaya çağırmıştı.

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri, bu ayın başlarında, Mısır'ın gelecekte Nahda Barajı konusunda BMGK’ya başvurma olasılığına işaret etti.

Nahda Barajı’nın Nil suyu üzerindeki payını etkileyeceğinden endişelenen Kahire ve Hartum, barajın dolum ve işletimini düzenleyen bağlayıcı bir yasal anlaşma çağrısında bulunuyor.

Nahda Barajı meselesinin Afrika çerçevesinde tutulması, uluslararası hale getirilmemesi konusunda ısrarcı olan Etiyopya ise Nil sularını kullanma hakkını vurgulayarak bunun egemenlik meselesi olduğunu söylüyor.

Mısır Afrika İşleri Konseyi Başkan Yardımcısı Büyükelçi Salah Halime ise Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, Etiyopya Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamayı Addis Ababa'nın Mısır ve Sudan'ın Nil suları üzerindeki meşru haklarını görmezden gelme konusundaki ısrarı olarak tanımladı. BMGK ve AfB’nin kendisi gibi diğer uluslararası ve bölgesel kurumlar tarafından yayınlanan birçok benzer tavsiyeyi göz ardı ettiğine de dikkati çeken Halime, “Etiyopya'nın söz konusu açıklaması, uluslararası nehirlere katılan ülkelere önemli zararlar verilmemesi gerektiğine atıfta bulunan uluslararası hukuk ilkelerine yönelik süregelen ihmali yansıtmakta.

Uluslararası hukuk, Nil gibi uluslararası nehirler üzerinde egemenliği paylaşıyor. Etiyopya ise bunu görmezden gelmekte ısrar ediyor” dedi.

El-Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkan Yardımcısı ve Afrika meseleleri ve su işleri konusunda uzman Dr. Eymen es-Seyyid Abdulvehhab, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, Etiyopya Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada yeni bir tutumun bulunmadığına dikkati çekiyor. Kendi deyimiyle bu ‘saldırgan’ tutumun Addis Ababa tarafından çeşitli uluslararası taraflara karşı birden çok kez kullanıldığına değiniyor.

Abdulvehhab aynı zamanda, “Açıklamadaki keskin üslup, aslında Etiyopya'nın Mısır'ın Nahda Barajı meselesini uluslararası bir soruna dönüştürmedeki başarısından duyduğu endişeyi yansıtıyor. Bu yaklaşım, uluslararası uzmanların barajın Sudan ve Mısır’a verdiği zararı kanıtlayan bir rapor yayınlanmaları ardından 2012'den beri devam ediyor. Ardından Addis Ababa ise teknik ya da siyasi herhangi bir uluslararası hamlenin kendisini büyük bir ikileme sokacağını düşünmeye başladı. Etiyopya, Nahda Barajı dosyasını AfB dahilinde tutmakta ısrar ediyor. Zirâ birlik üzerinde ciddi bir etkiye sahip. Böylece bu konuda kendisine baskı uygulama girişimlerini iptal edebiliyor” ifadelerini kullandı.

Cidde Bildirisi’nin zamanlamasının dördüncü dolum aşamasına hazırlanırken Addis Ababa üzerindeki baskıyı ikiye katladığını açıklayan Abdulvehhab, ancak bu baskının Etiyopya'nın tutumunda mutlaka bir değişiklik olacağı anlamına gelmediğini belirtti. Uzman, Etiyopya'nın Sudan ve Mısır’a karşı herhangi bir yükümlülük altına girmeden zaman öldürücü yaklaşımına devam edeceğini beklediğini de ifade etti.


Burkina Faso’da terör örgütlerine karşı hava operasyonu

Burkina Faso ordusunun yakın zamanda satın aldığı İHA’lar (Burkina Faso Haber Ajansı)
Burkina Faso ordusunun yakın zamanda satın aldığı İHA’lar (Burkina Faso Haber Ajansı)
TT

Burkina Faso’da terör örgütlerine karşı hava operasyonu

Burkina Faso ordusunun yakın zamanda satın aldığı İHA’lar (Burkina Faso Haber Ajansı)
Burkina Faso ordusunun yakın zamanda satın aldığı İHA’lar (Burkina Faso Haber Ajansı)

Burkina Faso Hava ordusu, ülkenin doğusunda ve merkezinde terörist gruplar tarafından kullanılan üsleri imha etmeyi başardı. Afrika’nın batısında bulunan ülkedeki terörist gruplar, sonuncusu 15 sivilin öldürülmesi olan büyük bir şiddet dalgasını körüklüyordu.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre Pazar günü gerçekleşen son terör saldırısı, Burkina Faso'ya komşu olan Togo ve Benin sınırlarına çok da uzak olmayan, ülkenin doğusunda yer alan bir bölgede çiftlik hayvanlarını otlatan bir grup sivili hedef aldı.

AFP’nin güvenlik birimleri ve yerel kaynaklardan edindiği bilgilere göre bir bölge sakini AFP’ye, “Pazar günü Kumbiyinga'nın dış mahallelerine onlarca teröristin saldırdığını ve yaklaşık 15 kişiyi” öldürdüklerini ifade etti.

Görsel kaldırıldı.
Burkina Faso’da askerler (arşiv)

Terör saldırısı, Burkina Faso ordusunun El Kaide ve DEAŞ'a bağlı terörist grupların üslerine yönelik askeri operasyonlarını yoğunlaştırdığı bir dönemde gerçekleşti. Burkina Faso resmi haber ajansı, ordunun çok sayıda teröristi etkisiz hale getirmeyi ve ülkenin merkezindeki Urgay bölgesinde bir terör üssünü imha etmeyi başardığını bildirdi.

Ajans, bir güvenlik kaynağının, Burkina Faso ordusunun Kankanmogri ormanında askeri bir operasyon başlattığını ve Hava Kuvvetleri’nin operasyona yoğun bir şekilde katılım sağladığını söylediğini aktardı. Güvenlik kaynağının ifadesine göre operasyon, birçok ‘düşman unsurun’ ortadan kaldırılmasıyla sonuçlandı.

Güvenlik kaynağının aktardığına göre Hava Kuvvetleri, Burkina Faso'nun doğusundaki Kabonga adlı başka bir bölgede, ‘hayvan çalan teröristlerin’ izini sürdü ve hedeflerin vurulmasıyla teröristler ortadan kaldırıldı.

Ajansa göre, Pazar günü güvenlik güçlerine bağlı bir birlik, ülkenin orta bölgesinde yüzlerce teröristi pusuya düşürdü. Bir güvenlik yetkilisinin “Askerlerimizin kararlılığı sayesinde teröristlerin gerçekleştirmek üzere oldukları saldırı başarısız oldu. Güçlerimiz çok miktarda silah ve teçhizat ile 50'den fazla motosiklete el koydu” dediği aktarıldı.

AFP, geçen hafta sonu ordunun çatışma bölgelerindeki yerel halka yönelik bir dizi yardım ve ikmal konvoyunu korumayı başardığını bildirdi.

Görsel kaldırıldı.

Burkina Faso Ordusu, son dönemdeki harekâtlarında, Rusya ve Türkiye ile yapılan anlaşmalardan çeşitli askeri uçaklar elde ettikten sonra, ağırlıklı olarak Hava Kuvvetleri'ne güvenerek bazı kazanımlar elde etmeye başladı. Söz konusu anlaşmaların çoğu ayrıntısı henüz açıklanmadı.

Ancak Afrika uzmanı Muhammed el-Emin Veled ed-Dah, Burkina Faso'nun Rusya ile ortaklığından fayda sağladığına ve dolayısıyla Mali'nin kendisinden önce izlediği yolu izlediğine inanıyor. Veled ed-Dah konuya dair şu ifadeleri kullandı: “Meselenin sadece hava kuvvetlerini geliştirmekten daha fazlası olduğuna inanıyorum. Aslında hava kuvvetleri bir veya iki muharebeye karar verebilir ve Mali'de olduğu gibi, karadaki kuvvetlere bazı bölgelerde kontrolü yeniden ele geçirme imkânı verebilir. Ancak Burkina Faso'daki ve genel olarak Sahel bölgesindeki güvenlik sorunu, süreç daha karmaşık hale geldiği için burada veya orada savaşları kazanmaktan çok daha büyük.”

Görsel kaldırıldı.
Burkina Faso'lu askerler güvenlik alarmında (Reuters-arşiv)

Uzman sözlerini şöyle sürdürdü: “Burkina Faso Hava Kuvvetleri’nin, karada terörist grupların önünde ordunun üstünlüğünü, güvenlik ve istikrarı yeniden tesis etme olasılığını kanıtlaması için daha fazla zamana ihtiyacımız var. Çünkü sonuçta mesele, devletin prestijini ve egemenliğini tüm topraklarına dayatmak ve aynı zamanda iyi yönetim ve kalkınma yaratmaktır ki bu çok karmaşık bir meseledir.”

Uzman, Şarku’l Avsat ile yaptığı röportajda “Burkina Faso ordusu Moskova ile askeri anlaşmalardan yararlandı. Çünkü Burkina Faso, özellikle iki ülke arasında altın madeni işletmeciliği alanında ortaklıklar kurarak bölgede bir dayanak bulmak için Rusya'nın açık emellerini kullandı. Bu durum, başlangıçta gelişmeler halen sınırlı olmasına rağmen gelişen ve diğer bazı askeri teçhizatın satın alınmasını sağlayan Hava Kuvvetleri’ne yansıdı” ifadelerini kullandı.

Afrika işleri uzmanı, Sahel bölgesinde Rusya ile ortaklık modelini ilk kuran ülkenin Mali olduğunu, ardından Burkina Faso’nun geldiğini ifade etti. Bu modelin, “Fransız etkisine karşı ayaklanan ve Rusya ile silah elde etmelerini sağlayacak bir askeri ortaklık kurmaya can atan birçok Afrika ülkesinin ağzını sulandırmaya başladığına” dikkat çekti.

Bu tür ortaklıklarla ilgili endişelerini dile getiren uzman, “İnanıyorum ki Rusya, bu ülkelerde kalkınma ve iyi yönetim kurma konusunda gerçek bir eğilim olmadığı sürece, sonunda kendisini Fransa'nın içinde bulunduğu duruma benzer bir durumda bulacaktır. Çünkü Sahel ülkelerinin pek çok toplumunda adaletsizlik duygusuyla harekete geçen ve terör hareketlerinin toplumsal kuluçka merkezi olmaya iten devlete karşı silaha sarılmadaki adaletsizliği ve ötekileştirmeyi ortadan kaldırmanın tek yolu budur” ifadelerini kullandı.

 “Rusya ile Sahel ülkeleri arasındaki ortaklığın o kadar ideal olmadığını, çünkü şimdiye kadar birçok köyün yerinden edilmesine ve birçok sivilin öldürülmesine neden olduğunu belirtmek gerektiğini” söyleyen Uzman, “Çünkü Rus paralı asker grubu Wagner güçleri ve yerel ordular, yerel topluluklar arasındaki çatışmalara her zaman müdahil olmuş, bazı köyleri ve toplulukları terörist olarak sınıflandırmıştır. Bu nedenle sivillere yönelik askeri operasyonlar yürütülüyor” değerlendirmesinde bulundu.

Afrika uzmanı Veled ed-Dah, “Rus silahlarının ve Wagner kuvvetlerinin son zamanlarda sorunun bir parçası haline geldiği ve artık Sahel bölgesindeki güvenlik ikileminin çözümüne katkıda bulunmadığı” sonucuna vardı.


Avrupa Birliği, Somali'nin yeniden inşası ile yakından ilgileniyor

Jubbaland Eyaleti Başkanı Avrupa Birliği Büyükelçisi ile görüştü (Somali Haber Ajansı)
Jubbaland Eyaleti Başkanı Avrupa Birliği Büyükelçisi ile görüştü (Somali Haber Ajansı)
TT

Avrupa Birliği, Somali'nin yeniden inşası ile yakından ilgileniyor

Jubbaland Eyaleti Başkanı Avrupa Birliği Büyükelçisi ile görüştü (Somali Haber Ajansı)
Jubbaland Eyaleti Başkanı Avrupa Birliği Büyükelçisi ile görüştü (Somali Haber Ajansı)

Avrupa Birliği (AB), Somali ordusunun uluslararası destekle El-Kaide örgütüyle bağlantılı aşırılık yanlısı Eş-Şebab hareketine karşı yürüttüğü savaşta elde ettiği güvenlik başarıları karşısında Somali'nin yeniden inşasına yönelik desteğini yoğunlaştırma yönündeki çalışmalarını teyit etti.

Jubbaland bölge eyaleti başkanı Ahmed Muhammed Islam, Pazar günü yaptığı açıklamada, başkent Mogadişu'da Avrupa Birliği Büyükelçisi Tina Intelman ile bir araya geldi. Hükümet tarafından yapılan açıklamaya göre, toplantıda Avrupa Birliği'nin ülkenin yeniden inşası için sağladığı destek ve eyalet bölgelerinde uygulanan diğer çeşitli projeler ele alındı.

Söz konusu görüşme, Hirshabelle Eyaleti Başkanı Ali Godlavi Hüseyin ile İngiltere'nin Mogadişu Büyükelçisi Mike Nithafrianakis'i bir araya getiren ve Eş-Şebab’ı ortadan kaldırmaya yönelik askeri operasyonlarda elde edilen zaferler ve ülkeyi terörizmden kurtarmayı amaçlayan operasyonların ikinci aşamasına yönelik hazırlıkların ele alındığı toplantının ardından gerçekleşti.

Somali Haber Ajansına göre toplantıda ayrıca "İngiliz hükümeti tarafından Hirshebelle eyaleti bölgelerinde uygulanan kalkınma projelerini arttırmanın yolları, istikrar ve kurtarılmış bölgelere temel hizmetlerin ulaştırılması da ele alındı.

Somali Cumhurbaşkanı Şeyh Mahmud, geçen yıl Mayıs ayında göreve geldikten sonra, ülkeyi Eş-Şebab hareketinden kurtarmak için halk direnişinin de katılımıyla terörizme karşı kapsamlı bir savaş ilan etti.

Resmi açıklamalara göre, çok sayıda terörist lider öldürüldü ve terörist hücreler bu sınırlı süre zarfında ülkenin güneyinde ve merkezinde kontrolleri altındaki 70'ten fazla önemli bölgeyi kaybetti. Enformasyon Bakanlığı tarafından geçtiğimiz günlerde yapılan bir açıklamada güvenlik güçlerinin Somali'nin başkenti Mogadişu'da milisler tarafından gerçekleştirilen terör saldırılarının sayısını azaltmayı başardığı ifade edildi.


Gine’de gerilim iktidarı tehdit ediyor

Başkent Konakri geçen hafta protesto gösterilerine sahne oldu. (AFP)
Başkent Konakri geçen hafta protesto gösterilerine sahne oldu. (AFP)
TT

Gine’de gerilim iktidarı tehdit ediyor

Başkent Konakri geçen hafta protesto gösterilerine sahne oldu. (AFP)
Başkent Konakri geçen hafta protesto gösterilerine sahne oldu. (AFP)

Gine’de iktidardaki askeri konsey ile yönetimle başarısız olduğunu ilan eden ve geçiş sürecine itiraz etmek için protestolara başvuran muhalefet arasındaki tansiyon artıyor.

Radio France International’ adlı radyo kanalı pazar günü, Gine’nin Konakri’de imamlar ve dini adamlarının, muhalefetin açıklamalarına göre yedi kişinin, sağlık kaynaklarına göre ise iki kişinin ölümüne ve 50 kişinin yaralanmasına yol açan şiddetli protestoların ardından ‘itidal’ çağrısında bulunduklarını bildirdi.

Geçtiğimiz hafta ülke, iktidardaki askeri konseyin iktidarı sivillere devretme planında net olmamasını protesto etmek için muhalefet destekçileri ile güvenlik güçleri arasında kanlı çatışmalara sahne olan kitlesel gösterilere tanık oldu.

Ülkede geçtiğimiz hafta, büyük gösterilere sahne oldu. Muhalefet destekçileri ile güvenlik güçleri arasında, iktidardaki askeri konseyin iktidarı sivillere devretme planının netliğe kavuşturulmamasının protesto edildiği gösteriler sırasında kanlı çatışmalar yaşandı.

Muhalefet, geçtiğimiz ay, ‘iktidardaki askeri konseyle istişarelerin başarısız olduğunu’ duyurdu. ‘Gine'de Yaşayan Güçler’ adlı koalisyon tarafından yapılan açıklamada, ‘yetkililerin siyasi iradelerindeki eksiklik’ nedeniyle sokaklarda ve meydanlarda gösterileri yeniden başlatma kararı alındığı bildirildi.

Ülkedeki büyük partilerin, sendikaların ve sivil toplum kuruluşlarının yer aldığı koalisyon, dini otoritelerin arabuluculuğuna bir fırsat vermek üzere 2021 yılında iktidarı ele geçirip ülkedeki tüm gösterileri yasaklayan orduyla yeniden masaya oturmuş, protesto gösterilerini durdurmuştu. Muhalefet, sivillerin bir an önce iktidara dönmesi ve siyasi tüm tutukluların serbest bırakılması çağrısında bulunuyor.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Bölgesel Yönetim ve Ademi Merkeziyetçilik Bakanı Morey Conde, Gine'nin sivilleri yeniden iktidara getirme ve kendi ifadesiyle ‘sürdürülebilir sosyal ve ekonomik kalkınmanın temellerini atma’ süreci için 5,812 milyar Gine frangına (610 milyon eurodan fazla) ihtiyacı olduğunu söyledi.

Afrika Birliği (AfB) ve Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS), ordunun iktidarı ele geçirmesinin ardından Gine'nin üyeliğini askıya aldı. ECOWAS üyesi ülkelerin liderleri, geçtiğimiz eylül ayında New York'ta Gine'nin katılmadığı bir zirve sırasında ülkeye ‘daha ağır yaptırımlar’ uygulayarak Gineli yetkililere ‘makul ve kabul edilebilir’ bir takvim sunmaları için bir ay süre verdiler.

Gine'de iktidarı ele geçiren ordu, ECOWAS tarafından yayınlanan bir belgeye göre iktidardaki isimlere üç yıl boyunca ağır yaptırımlar uygulanacağı tehdidinin ardından geçtiğimiz ekim ayında yaptıkları açıklamada, iki yıl içinde iktidarı sivillere geri vereceklerini duyurdular. Ancak 24 aylık sürenin ne zaman başlayacağını belirtmediler.

Gine'de 2021 yılındaki askeri darbeyle Alpha Conde iktidarını deviren Yarbay Mamady Doumbouya, o tarihten bu yana başkanlık görevini yürütüyor. Yarbay Doumbouya, seçimlerden sonra iktidarı sivillere devredeceğini açıkladı. Askeri cunta, ‘Gine devletinin yeniden kurulması’ için güvenilir, hile karışmayan seçimler düzenlemek ve önemli ve gerekli reformları gerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğu üç yıllık süre boyunca ülkeyi yönetmeyi planladığını duyurdu. ECOWAS ise bu süreyi ‘kabul edilemez’ olarak değerlendirdi.

Afrika Sahel bölgesi meselelerinde uzman Mohammed el-Amine al-Dah, Gine'deki askeri yetkililerin demokratik bir siyasi geçiş konusunda ciddi olmadığını, muhalefetin, sürekli ertelemeler sebebiyle askeri yetkililerin demokratik süreç konusundaki ciddiyetini kanıtlayacak sinyaller almadan iktidarla müzakereleri sona erdirmek için her türlü nedeni olduğunu söyledi.

Mohammed el-Amine al-Dah, olayların güvenlik güçleri ile iktidardaki askeri cuntanın kötü niyetli olduğunu kanıtlamak için sokağın desteğinden başka çaresi olmayan muhalifler arasında ırkçı ve etnik savaşa dönüşebileceğini, bunun da uluslararası toplumdan ve Afrika kurumlarından yetkililere karşı daha fazla yaptırımın uygulanmasına yol açacağını ve böyle yoksul insanların daha fazla olumsuz olarak etkileneceğini vurguladı.


Mali ve BM arasındaki kriz hız kazandı

Bamako’daki protestocular BM misyonunun ayrılması çağrısında bulundu. (AFP)
Bamako’daki protestocular BM misyonunun ayrılması çağrısında bulundu. (AFP)
TT

Mali ve BM arasındaki kriz hız kazandı

Bamako’daki protestocular BM misyonunun ayrılması çağrısında bulundu. (AFP)
Bamako’daki protestocular BM misyonunun ayrılması çağrısında bulundu. (AFP)

Mali’deki geçiş hükümeti ile yaklaşık 10 yıldır ülkede bulunan Birleşmiş Milletler barışı koruma misyonu (MINUSMA) arasındaki gerginlik, ülke yetkililerinin BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği tarafından yayınlanan bir raporu yalanlaması sonrasında arttı. Raporda ordu, Wagner Grubu ile işbirliği içinde geçen yıl en az 500 kişiyi infaz etmekle suçlanıyor.

Aylarca süren soruşturmanın özeti olarak geçen cuma günü yayınlanan BM raporu, hükümete bağlı ordu tarafından yabancı savaşçıların desteğiyle işlenen ‘en kötü zulümleri’ ortaya koyuyor. Raporda, 10 yılı aşkın süredir Mali’deki çeşitli bölgeleri kontrol eden terörist gruplara karşı verilen savaş sırasında özel Rus Wagner grubunun varlığına atıf yapılıyor.

Fotoğraf Altı: BM raporu, ordu tarafından ‘yabancı savaşçıların’ desteğiyle işlenen şiddeti ortaya koydu. (Sosyal medya)
Fotoğraf Altı: BM raporu, ordu tarafından ‘yabancı savaşçıların’ desteğiyle işlenen şiddeti ortaya koydu. (Sosyal medya)

Raporda, Malili askerler ve yabancı savaşçıların 27 Mart 2022’de helikopterle Mora köyüne geldiği ve kaçmaya çalışan köy sakinlerine ateş açtığı belirtildi. Ayrıca ilerleyen günlerde yüzlerce sivilin daha vurularak öldürüldüğüne ve cesetlerinin çukurlara atıldığına dikkat çekildi.

BM raporu, Mali’deki yetkilileri öfkelendirirken, Mali sokaklarında da büyük tepkiye neden oldu. Şarku’l Avsat’ın eidndiği bilgilere göre Mali Hükümet Sözcüsü Abdullah Maiga, 15 Mayıs’ta yaptığı açıklamada “Hükümet, hayali bir anlatıya dayanan ve uygulanabilir uluslararası standartları karşılamayan bu taraflı raporu şiddetle kınıyor” dedi.

Hükümet Sözcüsü, yetkililerin ‘operasyon sırasında olası insan hakları ihlallerine’ ilişkin soruşturma yürüttüğünü belirtirken ‘ölülerin siviller değil, silahlı terör grupları olduğu’ yönündeki açıklamalarını yineledi.

Maiga, “Askeri operasyon sırasında Mora’dan hiçbir sivil ölmedi. Sadece terörist savaşçılar öldürüldü ve tutuklananların tamamı jandarmaya teslim edildi” diyerek, yetkililerin insan haklarını koruma taahhüdüne dikkat çekti.

Diğer yandan BM’ye bağlı insan hakları ofisi, “Rapor, adli tıp raporları ve uydu görüntülerine ek olarak, yaralılar ve tanıklarla yapılan görüşmelere dayanmaktadır” açıklamasında bulundu. Ayrıca Malili yetkililerin BM bilgi toplama ekibinin bizzat Mora köyüne ulaşma taleplerini reddettiği belirtildi.

Ancak hükümet sözcüsü, raporu ‘Mali’nin ulusal güvenliğini hedef alan gizli bir manevra’ olarak nitelendirerek bu iddiaları yalanladı. Diğer yandan yetkililer, BM raporunu reddetmek için ülkedeki en büyük insan hakları derneği olarak nitelendirilen İnsan Hakları için Finans Topluluğu gibi insan hakları derneklerini ve onlara yakın halk hareketlerini harekete geçirdi.

Dernek Başkanı Muhtar Marikou, BM raporunun ‘taraflı’ olduğunu söylerken, “Ordu tarafından işlendiği iddia edilen ihlalleri soruşturmak için sahada herhangi bir misyon görmedik” dedi.

Ancak Mali’de yaşayan ve Afrika meselelerinde uzman gazeteci Muhammed Wais el-Mahri şu açıklamayı yaptı:

“Bu tür suçlamalar, BM ve onun Mali’deki misyonu tarafından sık sık tekrarlanıyor. Bu suçlamalar, misyon tarafından yayınlanan üç aylık raporlarda her zaman yer aldı. Eski tarihli bir raporda misyon, Mali ordusu ve Wagner grubunun Moritanya sınırına yakın bir bölgede ihlallere karışmakla ve aynı bölgede bazı Moritanya vatandaşlarının tasfiye edilmesiyle ilgili suçlamaları yayınlamış, ancak hükümet bunu tamamen yalanlamıştı. BM raporları, BM misyonu ile finans otoriteleri arasında büyük gerginliğe neden oldu. Finans otoritelerine yakın halk çevreleri ve siyasi hareketler, bu misyonun geri çekilmesini talep etmeye başladı. İki hafta önce Bamako’da misyonun ayrılması çağrısında bulunan çok büyük bir gösteriye tanık olduk. Vatandaşlar, misyonun çözümün değil, sorunun bir parçası haline geldiğine inanıyor.”

Mali makamları ile BM misyonu arasındaki gerginlik artarken, haziran ayında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararıyla misyonun görevinin yenileneceği tarih de yaklaşıyor. Bu çerçevede Mahri, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada misyonun geçen yıl görevlerin yenileneceği vakitte büyük engellerle karşılaştığını ve bu sefer bu engellerin daha büyük olacağının kesin olduğunu belirtti.

Aynı çerçevede Malili yetkililerin geçen yıl BM misyonunun yenilenmesi kararındaki bazı maddelere itiraz ettiğini ve misyonun görevleriyle ilgili bazı çekinceleri olduğunu dile getirdiğini söyleyen Muhammed Wais el-Mahri, “Egemenliği ihlal ediyor, yetkililerin işine karışıyor ve her zaman orduyu asılsız suçlamalarla suçluyor” dedi.

Mahri, “Mali geçiş hükümeti içerisinde, BM misyonunun ayrılması ve ülkedeki görevlerinin sona erdirilmesi için baskı yapan güçlü bir kanat var” ifadesini kullandı. Gazeteci, misyonun ayrılma olasılığına ilişkin olarak şunları söyledi:

“BM misyonu, Mali’de kalmaya kararlı görünüyor. Bamako geçen yıl misyonun bazı görevlerine itiraz ettiğinde bile başkanı, Mali hükümetinin konumuyla hiçbir ilgilerinin olmadığını, bazı görevlerde onunla koordineli çalıştıklarının doğru olduğunu söyledi. Ancak görevin yenilenip yenilenmeyeceği konusunda karar, misyona ve BMGK’nın daimî üyelerine aittir.”

Afrika meselelerinde uzman olan gazeteci, mevcut gerginliğin ‘BM misyonunu başkent Bamako’da sadece siyasi bir misyonun bulunması için, ayrılmaya yöneltebileceğini’ dile getirdi.