Dünya'nın çekirdeğinde şaşırtıcı değişim: 'Durakladı ve hareket yönünü değiştirdi'

İç çekirdekteki bu yavaşlama, günleri kısaltıyor olabilir

Dünya'nın iç yapısına dair araştırmalarda son 30 yılda önemli atılımlar kaydedildi (Independent Türkçe / Midjourney)
Dünya'nın iç yapısına dair araştırmalarda son 30 yılda önemli atılımlar kaydedildi (Independent Türkçe / Midjourney)
TT

Dünya'nın çekirdeğinde şaşırtıcı değişim: 'Durakladı ve hareket yönünü değiştirdi'

Dünya'nın iç yapısına dair araştırmalarda son 30 yılda önemli atılımlar kaydedildi (Independent Türkçe / Midjourney)
Dünya'nın iç yapısına dair araştırmalarda son 30 yılda önemli atılımlar kaydedildi (Independent Türkçe / Midjourney)

Depremlerden gelen sismik dalgaları inceleyen Çinli bilim insanları, Dünya'nın çekirdeğinin yavaşlayarak durma noktasına geldiğini ve ardından yüzeyin tersi yönde dönmeye başladığını keşfetti.
Keşif, Dünya'nın merkezinin yaklaşık 60 ila 70 yıl süren periyodik bir döngüyü takip ettiği anlamına geliyor. Buna göre iç çekirdek döngünün sonuna doğru yavaşlayarak duraksıyor ve yönünü tersine çeviriyor.
İç çekirdekteki bu yavaşlamanın günleri kısaltabileceği de ifade ediliyor.

Demirden küre
Dünya'nın iç çekirdeği en az 5 bin kilometre derinlikte yer alıyor. Güneş'ten daha sıcak olan bu yapı, neredeyse saf demirden oluşan katı bir küre.
Yaklaşık 1200 kilometre çapındaki küre, onu çevreleyen ve dış çekirdek diye bilinen, eriyik demir ve metal denizinde serbestçe dönüyor.
Bu devasa kürenin dönüşü, Dünya'nın manyetik alanını oluşturan etkenlerden olmazsa olmazı. Yeryüzündeki yaşam da varlığını, yüzeyi uzay radyasyonundan koruyan manyetik alana borçlu.
Dış çekirdeği çevreleyen manto ise yaklaşık 3 bin kilometre kalınlığında. En dış bölgede de sadece 40 kilometrelik ortalama kalınlığa sahip dış kabuk yer alıyor.
Dünya'nın merkezine ulaşmak bu derinlik ve karmaşa nedeniyle imkansız. Ancak bilim insanları merkezde ne olup bittiğini anlamanın çeşitli yollarını bulmuş durumda.

Dünya'nın merkezine yolculuk
Bu yollardan en önemlisi, depremlerin oluşturduğu, iç çekirdekten geçen sismik dalgaları incelemek.
Bu yüzden yeni çalışmanın arkasındaki Pekin Üniversitesi araştırmacıları, Güney Kutbu yakınlarında 1960'lardan günümüze kadar meydana gelmiş yaklaşık 200 depremi analiz etti.
Bu depremlerden bazıları çiftler halinde meydana gelmiş ve aynı dalgaları üretmişti. Bunlara ikili depremler adı veriliyor.
Çinli araştırmacılar, işte bu ikili depremler arasındaki hafif zamansal değişiklikleri analiz ederek iç çekirdeğin dönüşündeki farklılıkları da görmeyi başardı.

Doğudan batıya doğru dönüyor
Araştırma ekibinden Şiadong Song, 1996'da çığır açan bir çalışmaya daha imza atmıştı. O dönemde yine sismik sinyalleri analiz eden Song ve meslektaşları, iç çekirdeğin kabuktan daha hızlı döndüğünü ortaya koymuştu. Bu bulgu ancak 2005'te doğrulanabilmişti.
Hakemli bilimsel dergi Nature Geoscience'ta yayımlanan yeni araştırma ise iç çekirdeğin dönüşünün 2009'da yavaşladığını ve dev kürenin o zamandan beri kabuktan daha yavaş döndüğünü gösteriyor.
Song, "Uzaydan bakıldığında, çekirdek neredeyse gezegenin geri kalanıyla aynı hızda dönüyor. Ancak sismik istasyonların bulunduğu yüzey açısından bakarsak, çekirdek artık ters yönde hareket ediyor" diye konuştu.
Dünya kendi ekseni etrafında dönerken, batıdan doğuya doğru hareket eder. Song'un bulgularına göre iç çekirdek şu anda doğudan batıya doğru dönüyor.
Günler kısalıyor
Araştırmacılar ayrıca, iç çekirdeğin dönüşünde 1970'lerin ortalarında da benzer bir farklılık yaşandığını tespit etti. Song, "Hesaplarımıza göre iç çekirdek, yaklaşık 70 yıl süren bir salınım döngüsünü takip ediyor" ifadelerini kullandı.
Bu durumun küresel etkileri olabilir. Örneğin günlerin kısalmasından da iç çekirdekteki bu değişimler sorumlu olabilir.
"Son yıllarda günler kısalıyor ve bunun kısmen Dünya'nın çekirdeğinden kaynaklanması mümkün" diyen Song, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çekirdekteki bu anomali yüzünden şu anda bir gün, 1970'tekinden saniyenin binde biri oranında daha kısa."
 
Independent Türkçe, IFL Science, VICE News, El Pais



"Esrarengiz" kehribarda 116 milyon yıllık tsunaminin izleri keşfedildi

Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)
Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)
TT

"Esrarengiz" kehribarda 116 milyon yıllık tsunaminin izleri keşfedildi

Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)
Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)

Rachel Clun 

Bilim insanları 116 milyon yıllık bir tsunaminin kanıtını bir kehribar içinde bulduklarını ve bunun muhtemelen bu doğa olayına dair en eski kayıt olduğunu düşünüyor.

Japonya'nın kuzeyindeki Hokkaido Adası'nda derin deniz tortularını inceleyen araştırmacılar Aya Kubota, Yusuke Takeda, Keewook Yi, Shin-ichi Sano ve Yasuhiro Iba, erken Kretase dönemine ait tortularda 114 ila 116 milyon yıl öncesine tarihlenen "olağanüstü zengin kehribar konsantrasyonları" keşfetti.

Nature'ın Scientific Reports'unda yayımlanan bulgulara ilişkin raporda araştırmacılar, kehribarın bir veya daha fazla tsunami tarafından okyanusa sürüklenerek havayla çok az temas etmiş olabileceğini öne sürüyor.

Fosilleşmiş ağaç reçinesi olan kehribar, nispeten hızlı kuruyan bir madde. Araştırmacılar, kehribarın havaya maruz kaldığında genellikle bir hafta gibi kısa bir sürede katılaştığını söylüyor.

Ancak araştırmacıların incelediği tortularda, "belirgin şekilde deforme olmuş" kehribar birikintileri bulundu. Bazıları reçinenin akan su tarafından değiştirildiğini gösteren, alev yapıları denen bir şekilde deforme olmuşken, diğerleri yumuşak reçinenin "akarak deniz tabanına kıvamlı bir şekilde yayıldığına" işaret eden düz kehribar şeritlere sahipti.
 

Araştırmacılar, eski okyanus tortularını inceleyerek tsunamiye dair olası kanıtlar buldu (Aya Kubota/Yusuke Takeda/Keewook Yi/Shin-ichi Sano/Yasuhiro Iba)Araştırmacılar, eski okyanus tortularını inceleyerek tsunamiye dair olası kanıtlar buldu (Aya Kubota/Yusuke Takeda/Keewook Yi/Shin-ichi Sano/Yasuhiro Iba)

Araştırmacılar, "Bu esrarengiz kehribarın derin deniz ortamında bulunmasının en muhtemel nedeni, büyük çaplı tsunamiler" diyor.

Bu reçine deformasyonlarının su altında meydana gelmesi, ormandan pelajik deniz tabanına doğrudan taşındıklarını ima ediyor. Karadan okyanusa bu kadar hızlı ve doğrudan bir taşıma, bir tsunamiyle tetiklenmiş olabilir.

Araştırmacılar, antik tortulardaki diğer kanıtların da bu teoriyi desteklediğini belirtiyor. Bunlar arasında, karadan gelen büyük miktarda bitki kalıntıları ve büyük dalgaların sürüklediği odun parçaları da vardı ve bunların çok az çürüme izi taşıması, açık okyanusa "hızla taşındıklarına" işaret ediyor.

Makalede, "Kiltaşındaki kütüklerin varlığı, çok sayıda odunun bulanık akıntılarla taşınmak yerine kopup sürüklenerek pelajik deniz tabanına battığını gösteriyor" ifadeleri kullanılıyor.

Bilim insanları açık okyanuslardaki diğer tortuların, büyük ölçekli eski tsunamiler veya benzer olaylar hakkında daha fazla kanıt sağlayabileceğini öne sürüyor.

Araştırmacılar, Holosen döneminden, yani yaklaşık 4 bin 200 yıl öncesinden daha eski bir tarihten kalma tsunami tortularının normalde tespit edilmediğini ve bunun da kısmen, yol açtıkları geniş çaplı yıkımdan geriye net belirtilerin kalmamasından kaynaklandığını söylüyor.

Independent Türkçe,independent.co.uk/news