ABD başkanları neden gücü kötüye kullanma eğiliminde?

George Washington azledilme çağrılarını kendi kulaklarıyla duydu, Watergate, Nixon’u devirdi ve liste Truman, Kennedy, hatta Clinton ile Obama'yı da içeriyor

ABD'liler her yıl şubat ayının üçüncü pazartesi gününü Başkanlar Günü olarak kutlar (Getty)
ABD'liler her yıl şubat ayının üçüncü pazartesi gününü Başkanlar Günü olarak kutlar (Getty)
TT

ABD başkanları neden gücü kötüye kullanma eğiliminde?

ABD'liler her yıl şubat ayının üçüncü pazartesi gününü Başkanlar Günü olarak kutlar (Getty)
ABD'liler her yıl şubat ayının üçüncü pazartesi gününü Başkanlar Günü olarak kutlar (Getty)

Tarık eş-Şami
ABD Temsilciler Meclisi'nde Cumhuriyetçilerin, "federal hükümetin silahlandırılması", yani Başkan Joe Biden yönetiminin uygulamış olabileceği yasal, anayasal veya ahlaki olmayan faaliyetler üzerinden yetkinin siyasi rakiplere karşı silah olarak kullanılmasını araştırmak için seçilmiş bir alt komite oluşturmasının ardından herkes, ABD yönetimine yönelik aylarca sürecek Kongre takibine ve yasama ve yürütme erkleri arasında beklenen çekişmelere hazırlanıyor.
Ancak bu sahne, ABD'ye yabancı değil, zira tarih Amerikalı başkanların gücü nasıl kötüye kullandıklarına dair pek çok örneği barındırıyor.

Peki bu konuda öne çıkan örnekler hangileri?
Ve başkanlar neden Kongre ve onun soruşturma, sorgulama ve bazen de görevden alma mekanizmaları tarafından caydırılamadan bu yola girme eğilimindeler?

Şiddetli savaşlar
Cumhuriyetçiler, Temsilciler Meclisi'nde iktidara geldikten bir hafta sonra, eski Başkan Donald Trump'ın müttefiki Milletvekili Jim Jordan'ın başkanlığında güçlü ve yeni bir komite oluşturma sözünü yerine getirmeyi başardı.
Komite, Cumhuriyetçilerin, Başkan Biden ve onun yönetimi tarafından muhafazakârları susturmak ve her düzeyde onları cezalandırmak için gösterilen ortak bir çaba olarak gördükleri şey kapsamında hükümetin eylemlerini incelemek, federal kolluk kuvvetleri ve ulusal güvenlik organları hakkında geniş çaplı bir soruşturma başlatmak, federal yetkililerin politikleştiğine veya gücü kötüye kullandığına dair delilleri araştırmak için kuruldu.   
Birkaçı hariç Cumhuriyetçiler, Biden yönetimini, Mar-a-Lago'daki evinde gizli belgeler aranması sırasında kanunun Trump'a karşı adaletsiz bir şekilde uygulanması, federal hükümetin Twitter'ı Cumhuriyetçilere karşı ayrımcılığa teşvik ettiği iddiaları, muhafazakar veya sağcı göstericilere yönelik muamele, Trump'ın 2020 seçimlerini iptal etme çabalarına ilişkin soruşturma hakkında bilgi almak için adalet bakanlığına celp gönderilmesi gibi meselelerin yanı sıra Başkan Biden'ın oğlu Hunter hakkında vergi soruşturması açılması gibi siyasi içerikli diğer konulara yönelik soruşturmalarla boğmayı planladıklarını gizlemedi.  
The New York Times gazetesi, Biden yönetiminin geriye kalan son iki yılında şiddetli çekişmeler öngörüyor.
Nitekim Cumhuriyetçiler, yeni alt komiteyi, 1970'lerde Demokrat Senatör Frank Church tarafından yönetilen ve istihbarat servislerinin, sivil haklar topluluklarının gözetlenmesi de dahil olmak üzere özgürlükleri onlarca yıl nasıl ihlal ettiklerini ortaya çıkaran, oldukça saygın Church Komitesine benzeterek kurduklarını söylüyorlar.
Demokratlar ise bu komiteyi, 1950'lerde Temsilciler Meclisi'nde Joe McCharty tarafından yönetilen ve komünizme sempati duyduklarından şüphelenilen Amerikalıları şeytanlaştıran, kötü bir üne sahip Amerikan Karşıtı Faaliyetler Komitesi'ne benzetiyor. 
Öngörülen çatışmanın sebebi, alt komitenin sivil özgürlüklere ilişkin herhangi bir davayı incelemek veya federal hükümete bağlı herhangi bir kurumun Amerikalılar hakkında bilgileri nasıl toplayıp analiz ederek kullandığını incelemek için açık yargı yetkisine sahip olacak olmasıdır.
Keza komite, genellikle Kongre istihbarat komiteleriyle sınırlı olan gizli uygulamalar hakkındaki bilgiler de dahil olmak üzere hükümetin en hassas sırlarından bazılarına erişim gücüne de sahip. 

Tarihî ihlaller
Bu işin komitenin, suçlama yöneltme veya suçlayıcı delil bulunduğu takdirde Başkan Biden ve ailesi de dahil olmak üzere yetkilileri kınaması ile sonuçlanıp sonuçlanmaması bir yana tarih, Amerikalı başkanların çoğunun yaptığı ihlaller ve güç suistimalinden oluşan uzun bir dizi gösteriyor; özellikle ABD Başkanlığı makamının gelişmesi ve yürütme yetkilerinin muntazaman genişlemesi, birçok durumda başkanın bu yetkisini, bunları kötüye kullanmakla suçlanacağı noktaya varacak kadar kullanmasına yol açtı ki bu yetkiler, bazı durumlarda Amerikan tarihinin akışını değiştirdi. 
1.jpg
Cumhuriyetçiler, Biden yönetimini soruşturmalara boğmayı planladıklarını gizlemedi / Fotoğraf: AFP
Başkanlar, isyankar Kongrenin itirazına rağmen önemli gördükleri hedefleri gerçekleştirmek için yollar ve vasıtalar aradı.
Bazen başarılı oldular bazen de yasama organının, yerinde azarlamalarıyla ya da mahkemelerde yenilgiyle yüzleştiler.
Sonuncusu Donald Trump ve onun öncesinde Bill Clinton olan üç başkan, Temsilciler Meclisi'nde bir sorgulama ve aklanmalarından önce onları Senato'dan azletmekle tehdit eden bir yargılama ile karşı karşıya kaldılar. 
Bu ihlaller; toprakların ele geçirilmesi, savaş başlatılması, vatandaşların yasal haklarının askıya veya hukuka aykırı koşullarda baskı altına alınması gibi durumları kapsarken hepsinin ortak paydası başkanın, uyguladığı faaliyetin Amerikan ulusunun iyiliği için gerekli olduğuna inanmasıydı.
Kendilerine yönelik siyasi muhalefete rağmen, bazı başkanlar eylemlerinin anayasaya uygunluğunu kendileri sorgulamakla birlikte yine de kararlarını aldılar, bazıları da yetkilerine yönelik anayasal kısıtlamaları kayıtsızca görmezden geldiler.
İşte Amerikan tarihi boyunca ABD başkanının, yetkilerini kötüye kullanmakla suçlandığı örnekler…

George Washington
ABD'nin kurucu başkanı George Washington, yetkiye kötüye kullanmakla suçlanan ve Kongrede azledilmesi için yapılan çağrıları kendi kulaklarıyla duyan ilk başkandı.
Avrupa'daki Napolyon savaşları esnasında Washington, Fransa veya Büyük Britanya'ya yardımı reddederek ABD'nin tarafsız olduğunu ilan etti, ancak Amerikan başkanının bir elçisi, Britanyalılarla, ABD ile Britanyalıları ticari ilişkilerde yakınlaştıran bir anlaşmanın müzakerelerini yürüttü.
Güney eyaletlerden Kongre üyeleri, bu anlaşmaya şiddetle karşı çıktı, Temsilciler Meclisi üyeleri de şartlarının yerine getirilmesine izin verilmesi için gerekli finansmanı onaylamayı reddetmek suretiyle onu geçersiz kılmaya çalıştı ve yetkilerini kötüye kullandığını düşünerek başkandan, anlaşma müzakerelerine ilişkin tüm belgeleri kendilerine teslim etmesini talep etti, hatta bazıları azledilmesini istedi.  

Franklin Roosevelt
Franklin Rossevelt, ikinci başkanlık dönemini 1936 yılında ezici bir çoğunlukla kazandı; hem de "Yeni Anlaşma" adlı iddiasında yer alan program ve reformlarının çoğu o dönemde Yüksek Mahkeme tarafından iptal edilmişken.
Buna kızan Roosevelt, 1937'de Yüksek Mahkemeyi değiştiren yasayı ilan etti.
Bu yasa başkanın, dokuz üyeden oluşan mahkeme heyetinde yetmiş yaşın üzerindeki her yargıç için bir yargıç eklemesine izin veriyordu.
Yaş şartına muhatap olan altı yargıç vardı ki bu başkanın altı başka yargıç eklemesi demek olacaktı.
Ancak Roosevelt'in bu önerisi, seçimlerde ortaya çıkaran halk desteğine bakarak Kongrede şaşırtıcı bir düşmanlık ve muhalefetle karşılaştı.
Onun partisinin önde gelen isimleri, yasama ve yargı organları pahasına yürütme erkini güçlendirmek suretiyle bir güç gaspı olarak değerlendirdikleri bu fikri kınadılar.
Bunun sonucunda Başkanın planı başarısız oldu ve Roosevelt, yetkiyi kötüye kullanmasının bir neticesi olarak Kongredeki itibarını ve etkinliğini kaybetti. 

Truman ve Kennedy
Yetkiyi kötüye kullanan başkanlar arasında Roosevelt'ten sonra, gazeteciler hakkında içeriden bilgi toplamak için FBI'ı kullanan Harry Truman geliyor.
Bu bağlamda John Kennedy de en az bir yabancı liderin suikastını emredip, FBI'ı yürütme ve yasama organlarının üyelerini dinlemek için kullanırken kardeşi Başsavcı Robert Kennedy de sivil haklar lideri Martin Luther King'in özel hayatına yönelik casusluk faaliyeti yürüttü. 

Lyndon Johnson
Başkan John Kennedy'nin ölümünün ardından göreve gelen Başkan Lyndon Johnson, 1964 yılındaki başkanlık seçimlerinde Merkezi İstihbarat Teşkilatı'na (CIA), Cumhuriyetçi başkan adayı ve Arizona vilayetinden senatör Barry Goldwater'ın kampanyasını baltalama talimatı verdi.
Halbuki ne Teşkilat, hedef "yerli düşman" olarak görülmediği sürece bu tür faaliyetlere katılma yetkisine sahipti ne de bu niteleme Goldwater için geçerliydi.
Ancak Teşkilat, emri uyguladı ve elde ettiği bilgileri, Beyaz Saray'da Johnson'ın yardımcısı olarak çalışan Chester Cooper'a teslim etti.
Bu, Başkan Johnson'ın, rakibinin reklamlarını ve faaliyetlerini baltalamasına imkân tanıdı. 
Johnson, rakibinin ülke genelindeki kampanya ofislerinde bir bozukluk meydana getirmek için FBI'ı da kullandı, hatta Goldwater'ın uçağına dinleme cihazları yerleştirdi.
Johnson'ın seçimler boyunca yasal olmayan gözetleme güdüleri; ezici bir zafer kazanmak, muhafazakarları bitirmek ve federal sosyal programların genişletilmesi demek olan ve daha sonra Büyük Toplum olarak adlandırılan gündemi için görevlendirilmek arzusuna dayanıyordu.
Beyaz Saray'daki Oval Ofis'i işgal eden kişinin yetkisini kötüye kullanmasının açık bir örneği olsa da bu yasadışı müdahale, ancak 70'lerde ortaya çıktı.

Richard Nixon
Başkan Richard Nixon, Amerikan başkanlığının gücü kötüye kullanan en önemli figürüdür.
O, 1972'de beş hırsızın Demokrat Parti Ulusal Komite konutuna zorla girme ve komitenin Washington'daki Watergate kompleksindeki telefon konuşmalarını dinleme olaylarını örtbas etmeye çalıştığı tespit edildikten sonra muhtemel bir yargılanma karşısında kalınca istifa eden tek başkandır.
Virginia Üniversitesi Miller Merkezi'nden Ken Hughes ve Rutgers Üniversitesi'nden tarih profesörü David Greenberg gibi tarihçiler, bu baskın eylemini yönetenin Nixon'ın olup olmadığının belli olmadığını belirtse de Nixon'ın bundan haberdar olduğuna dair bazı deliller mevcut.
Nixon anılarında hırsızlık ve kulak misafiri olma konusunda genel olarak rahat olduğunu dile getiriyor. 
2.jpg
Nixon, muhtemel bir yargılama karşısında görevinden istifa eden tek başkandır / Fotoğraf: AFP
Nihayetinde Nixon tarafından yönetilen; Watergate baskınının beyin takımını gizlemenin yanı sıra gizli bilgiler elde etmek ve Vergi Dairesinin, rakiplerine karşı inceleme ve soruşturmalarını yürütmek ve onları kovuşturmak için ABD Vergi Dairesi ile FBI'ı kötüye kullanma, Temsilciler Meclisi'nde Nixon'ın sorgulanması için gerekli adımların atılmasına yol açtı, bu da onu istifaya sevk etti ve onun yerine Başkan Yardımcısı Gerald Ford görevi üstlendi.  

Gerald Ford
Richard Nixon'ın istifasından bir ay sonra halefi Ford, Nixon'un başkan olduğu dönemde ABD'ye karşı işlemiş olabileceği tüm suçlar için af çıkardı.
Ancak bu af kararı, Ford ve destekçilerinin çoğu için cesurca ve ilerlemesine yardımcı olacak şekilde devletin yararına idiyse de diğerleri için tartışmalıydı.
Nitekim bazı demokratların, Ford ve Nixon arasında bozguncu bir pazarlık olabileceğini dile getirmesi Ford'u Temsilciler Meclisi'ndeki yargı komitesi önünde şahitlik yapmaya itti.
Bazı gözlemcilere göre bu, ülkeyi Nixon'a suçlama yöneltme fırsatından mahrum bıraktığı için, Ford'un güvenilirliğini yıkan bir şahitlikti. 
Sonuç olarak Gerald Ford, onay oranı yüzde 71'den 50'ye düşünce bir sonraki başkanlık seçimlerini Jimmy Carter lehine kaybetti.
Ford ve tarihçiler, bu affın, seçimleri kaybetmesinin ardındaki en önemli etkenlerden biri olduğu konusunda hemfikir. 

Bill Clinton
Clinton, Temsilciler Meclisi önünde sorgulanmış ve sonra Senato'da beraat etmiş olsa da Beyaz Saray stajyeri Monica Lewinsky ile olan ilişkisine dair suçlamalar, başkanlık yetkisini kötüye kullanmasıyla açık bir şekilde ilişkili değildi.
Ancak Beyaz Saray Personel Müdürü, FBI'dan, önceki yönetimlerin kıdemli başkanlık danışmanları ile Cumhuriyetçi personellere ilişkin gizli güvenlik dosyalarını uygunsuz şekilde isteyip teslim aldı.
Bu, First Lady Hillary Clinton da dahil olmak üzere yönetimdeki üst düzey yetkilileri endişelendirdi; kendi siyasi amaçları için bu dosyaları okumak istediler, ancak hem First Lady hem de Başkan Clinton aklandı. 
3.jpg
Clinton'ın bazı kişiler hakkında çıkan af kararları, tartışmalıydı / Fotoğraf: AFP
Bununla birlikte Clinton'ın bazı kişiler hakkında çıkan af kararları oldukça tartışmalıydı.
O kadar ki her iki partiden olmak üzere Kongre büyük bir farkla, bu kararların kınanması için oy kullandı.
Buna rağmen Clinton, görevdeki son gününde vergi kaçakçılığı, elektronik dolandırıcılık ve şantaj suçlamalarıyla karşı karşıya olan serbest yatırım fonu (hedge fon) yöneticisi Marc Rich'i affetti.
Eşi, Demokrat Parti için bir milyon dolardan fazla, Hillary Clinton'ın ABD Senatosu için yürüttüğü kampanyaya da 100 bin dolardan fazla bağışta bulunmuştu.
Birçokları bunu gücün ciddi anlamda kötüye kullanılması olarak değerlendirdi. 

George W. Bush
George W. Bush'un yönetimi, Amerikan tarihinin en gizli ve şeffaf olmayan yönetimlerinden biriydi.
Nitekim bilgi edinme özgürlüğü yasası zayıflatıldı ve yönetim, hassas belgelerden oluşan kapsamlı bir kategorinin genişletilmesi de dahil olmak üzere federal kurumlar tarafından gizli bir yeniden sınıflandırma kampanyası yürüttü.
Sivil özgürlükleri ihlal ettiği düşünülen pek çok politikasının yargı denetimini engellemek için devlet sırrı olarak nitelediği şeylerle ilgili iddialarda bulundu.
Hatta resmi soruşturma yetkililerine, Ulusal Güvenlik Ajansı tarafından açılan yasadışı ve anayasaya aykırı telefon dinleme programı hakkındaki soruşturma için ihtiyaç duydukları güvenlik izinlerini vermeyi bile reddetti. 
Yönetim ayrıca, yurt dışındaki gizli CIA hapishanelerinin bakımı ve Ulusal Güvenlik Teşkilatı'nın telefon konuşmalarını dinleme programı da dahil olmak üzere medyanın şüpheli, yasadışı ve anayasaya aykırı tutumları ifşa etmedeki rolünü bastırmak için gösterdiği esaslı bir çabayla, 1917 tarihli Casusluk Yasası uyarınca basın mensuplarının kovuşturulması ile ilgilendiğini de ifade etti.
Bu, Kongre ve sivil toplum tarafından, 11 Eylül olayları ve sonrasındaki Afganistan ve Irak savaşlarının sonuçları bahane edilerek yetkinin alenen ihlal edildiği yönünde büyük eleştirilere yol açtı. 

Barack Obama
Obama yönetiminde Cumhuriyetçiler, Vergi Dairesinin, vergi kredisi statüsünün onayını geciktirme veya engellemede etkisi olan daha fazla inceleme için muhafazakâr toplulukları hedef aldığını söyleyerek yönetimi suçladılar.
Bu esnada Vergi Dairesi sol eğilimli toplulukları tanımlayabilecek anahtar kelimeler kullanırken odak ve etki, sağ eğilimli gruplar üzerindeydi.
Bu daha sonra Hazine Genel Müfettişi tarafından onaylandı ve Başkan Obama bunu kınadı.  
Bununla beraber Adalet Bakanlığı, partizanlık veya yolsuzluk saikinin varlığına ilişkin herhangi bir delil bulamadı ve ortada Vergi Dairesi yetkilileri tarafından düzeltilmesi gereken kritik bir hata olduğu sonucuna vardı.
Ancak Obama yönetiminin federal hükümetin yetkisiyle siyasi muhalifleri hedef aldığı yönündeki suçlamalar asılı kaldı. 

Donald Trump
1998 yılında Kongre, başkanın Vergi Dairesinden, kişiler veya rakiplerin dosyalarını doğrudan veya dolaylı olarak incelemesini talep etmesini cezai bir suç olarak tanımlayan bir yasa çıkardı.
Ancak eski Beyaz Saray Genel Sekreteri John Kelly'nin Kasım 2022'de The New York Times gazetesine aktardığına göre bu, Başkan Donald Trump'ı, Vergi Dairesi hesaplarının incelenmesini ve alenen vatana ihanetle suçladığı iki eski FBI yetkilisi Müdür James Comey ve Müdür Yardımcısı Andrew McCabe'nin soruşturulmasını talep etmekten alıkoymadı. 
Trump, incelemeye ilişkin herhangi bir bilgisi olduğunu inkar ediyor ve Trump'ın sözcüsü, Kelly'nin sözlerini yalanlıyor. Kelly'nin sözleri doğruysa şayet Donald Trump, Vergi Dairesini Richard Nixon'dan daha etkin bir şekilde silahlandırmış olacak. 
Başkan Biden yönetimine yönelik soruşturulmaların yakında başlamasıyla birlikte Kongre, hükümetin silahlanmasını ortaya çıkarıp bu silahlanmayı yok etme yetkisine, hatta yükümlülüğüne sahip olacak.
Bu alt komite, partizan hedeflerini gerçekleştirmek için yetkisini kötüye kullanırsa da çözmesi gereken sorunun yalnızca bir örneği olacak.
 
Independent Türkçe



ABD başkanlığı için yarışan iki zayıf aday

9 Mart'ta Georgia eyaletinde düzenlenen seçim mitingi sırasında Başkan Joe Biden aleyhine pankart tutan bir Trump destekçisi. (Reuters)
9 Mart'ta Georgia eyaletinde düzenlenen seçim mitingi sırasında Başkan Joe Biden aleyhine pankart tutan bir Trump destekçisi. (Reuters)
TT

ABD başkanlığı için yarışan iki zayıf aday

9 Mart'ta Georgia eyaletinde düzenlenen seçim mitingi sırasında Başkan Joe Biden aleyhine pankart tutan bir Trump destekçisi. (Reuters)
9 Mart'ta Georgia eyaletinde düzenlenen seçim mitingi sırasında Başkan Joe Biden aleyhine pankart tutan bir Trump destekçisi. (Reuters)

Robert Ford

Demokrat Parti en mutlu günlerini yaşamıyor. ABD ekonomisinin büyümesine, Wall Street borsasının en iyi durumda olmasına ve işsizlik oranının en düşük seviyelerde seyretmesine rağmen Demokratları endişelendiren başka bir şey var. Bu da Başkan Biden'ın birçok ulusal kamuoyu yoklamasında popülaritesinin düşmesi. Geçtiğimiz Şubat ayında The New York Times ve Siena tarafından yapılan bir ankette kayıtlı seçmenlerin yüzde 59'unun Biden hakkında olumsuz görüş bildirmesi de kayda değer endişe kaynaklarından biri.

Tarih, başkan adaylarının seçmenlerin çoğunluğunun kendileri hakkında olumsuz görüşe sahip olduğu durumlarda seçim kazanmalarının çok zor olduğunu gösteriyor. Bahsi geçen ankette seçmenlerin yüzde 65'i ABD'nin yanlış yönde ilerlediğini söyledi. Bu da seçmenlerin yön değiştirme konusunda büyük bir istek duyduğunu gösteriyor ki bu Beyaz Saray'daki başkan için iyiye işaret değil. Son zamanlarda yapılan tüm anketlerde olduğu gibi, söz konusu ankette de seçmenlerin neredeyse dörtte üçü Joe Biden'ın etkili bir başkan olmak için çok yaşlı olduğunu belirtti.

O halde, son zamanlarda yapılan tüm ulusal anketlerin, aradaki fark çok büyük olmasa da, Donald Trump'ı Biden'ın biraz önünde göstermesi şaşırtıcı değil. Times/Siena anketinde Trump yüzde 48’le öndeyken Biden ise yüzde 44’te kaldı. Wall Street Journal'ın Şubat ayının son haftasında yaptığı bir anket de Trump'ın yüzde 47, Biden'ın ise yüzde 45 oy aldığını gösterdi. Mart ayı başında CBS News tarafından yapılan bir diğer anket ise seçmenlerin yüzde 52'sinin Trump'ı desteklediğini, buna karşılık Biden'ın yüzde 48'de kaldığını gösterdi. Anketler ayrıca Trump'ı Arizona, Nevada, Georgia, Kuzey Carolina, Michigan, Wisconsin ve Pensilvanya gibi kararsız eyaletlerde sürekli olarak Biden'ın önünde gösteriyor. Bir analist geçen hafta, Trump'ın Georgia ve Arizona'daki liderliğinin giderek arttığını ve Biden'ın Beyaz Saray'ı elinde tutmak için Kasım ayında Michigan, Wisconsin ve Pensilvanya'da başarılı olmasının kesinlikle gerekli olduğunu belirtti.

Ekonomik koşulların iyileştirilmesi Biden'ın seçmen nezdindeki konumunu güçlendirebilir.

Michigan eyaletinin Biden için yaklaşan seçimlerdeki kritik önemi, özellikle de Arap-Amerikan toplumunun Biden'ın adaylığına ilişkin çekinceleri göz önünde bulundurulduğunda, göz ardı edilemez. Biden'ın 2020'de Michigan'daki kıl payı zaferi (150 bin oy), özellikle de eyaletteki ön seçimlerde 100 bin Demokratın kendisini desteklememeyi tercih ettiği düşünüldüğünde, her bir oyun önemini gözler önüne seriyor. Gazze politikasını değiştirme konusundaki tereddüt, Kasım ayında bu 100 bin seçmeni etkilemeye yardımcı olmayabilir. Demokrat Parti, bazı siyahi ve Latin seçmenlerin giderek Trump'a kaymasından endişe duyuyor. Söz konusu grupların uzun bir süre boyunca partinin ana tabanını oluşturduğu göz önüne alındığında bu endişe verici bir eğilim. Donald Trump'a karşı oy kullanmak ve Biden'ı desteklemek için 2020'de büyük sayılarda ortaya çıkan genç seçmenlerden bahsetmiyorum bile. Michigan gibi eyaletlerde yapılan son anketler ve sahadaki kanıtlar, genç seçmenlerin artık Biden’a oy verme konusunda hevesli olmadığını gösteriyor.

Demokrat Parti'nin alternatifi yok

Biden'ın seçim kampanyasını yönetenler uyandı ve mitinglerde Gazze ile ilgili protestoları dikkate alıp taktiklerini değiştirmeye başladı. NBC News, Biden'ın Gazze protestolarını önlemek için seçmenlerle küçük toplantılarda konuşacağını bildirdi. Ayrıca Başkan'ın Gazze protestolarının sıkça yaşandığı üniversitelere yapacağı ziyaretler de azaltılacak. Bu da Biden'ın genel olarak daha az seçmenle ve örneğin 2016'da Hillary Clinton'a kıyasla daha az genç seçmenle karşılaşacağı anlamına geliyor.

dfvdfev
Donald Trump, 16 Mart'ta Ohio eyaletindeki Vandalia şehrinde düzenlenen Cumhuriyetçi Parti mitinginde konuşuyor. (AFP)

Biden'ın seçim kampanyasının liderliği iyimserliğini koruyor ve seçime daha sekiz ay olduğunu ve iyileşen ekonomik koşulların Biden'ın seçmenler nezdindeki itibarını artırabileceğini ifade ediyor. Buna ek olarak, Demokrat Parti şu anda Biden'a uygun bir alternatif görmüyor. Kongre üyesi Dean Phillips ön seçimlerde bir rakipti, ancak Biden ön seçimlerde kesin zaferler kazanarak partinin muhtemel adayı olarak konumunu sağlamlaştırdı. Zamanlama göz önüne alındığında, yeni bir adayın ortaya çıkması ve yaklaşan ön seçimler için rekabetçi bir kampanya oluşturması için çok geç. Dolayısıyla Biden, 2024'te yeniden seçilme niyetiyle, kampanyasının karşı karşıya olduğu zorluklara ve endişelere rağmen Demokrat Parti'nin adayı olmaya hazırlanıyor.

Kimin çantasında yarım milyar dolar nakit var?

Biden'ın seçim kampanyası, Cumhuriyetçi Parti'nin karşı karşıya olduğu iç zorluklara işaret ederek, özellikle Arizona, Georgia ve Michigan gibi kritik eyaletlerde karşı karşıya olduğu mali kısıtlamaları ve bölünmeleri vurguluyor. Çoğunlukla Trump yanlıları ile ılımlı Cumhuriyetçiler arasında yaşanan bu iç mücadeleler giderek Trump'ın lehine dönüyor. Ancak eyalet düzeyindeki bu bölünmeler, Cumhuriyetçi Parti'nin kongre ve eyalet çapındaki adayları için kampanya fonu toplama çabalarını engelleyebilir. Eyalet düzeyindeki bu bölünmelerin Trump'ın ulusal başkanlık kampanyası üzerinde daha az etkisi olacak. Çünkü kaynak yaratma konusundaki basit yaklaşımı, büyük ölçüde sadık destekçilerden oluşan sağlam bir tabanın çevrimiçi bağışlarına dayanıyor.

Mali baskılar, devam eden hukuk mücadelelerinin ortasında Trump'ın seçim kampanyası için büyük bir zorluk teşkil ediyor.

Bununla beraber Biden tarafı, Trump'ın New York'taki iki davada da mahkûm edilerek büyük mali cezalara çarptırılmasının nakit akışı sorunlarını daha da kötüleştirdiğini ve eski iş adamı Trump'ın nakit sıkıntısı çektiğini iddia ettiğinde haklıydı. Bu cezaların en önemlisi, 355 milyon dolar ve 98 milyon dolar da faizi olmak üzere toplamda yaklaşık 454 milyon dolar ticari dolandırıcılık mahkumiyetine bağlı son ödeme tarihi 25 Mart olan para cezasıdır. Bu ceza vade tarihine kadar da her gün 112 bin dolar artıyor. Buna ek olarak, bir başka mahkeme Trump'ı yazar Jean Carroll'a hakaret ettiği gerekçesiyle 83 milyon dolar tazminata mahkûm etti ve son ödeme tarihini 10 Mart olarak belirlendi. Bu nedenle Trump'ın önümüzdeki haftalarda bu cezaları ödemek için yarım milyar dolardan fazla para bulması gerekiyor. Trump her iki davayı da temyize götürürken, New York yasalarına göre, Carroll'ın davası için ek yüzde 10 da dahil olmak üzere, toplam taahhüdünü 545 milyon dolara çıkaran depozitonun tamamını peşin ödemesi gerekiyor. Bu mali baskılar, Trump'ın devam eden yasal mücadeleleri arasında seçim kampanyası ve kişisel mali durumu için büyük bir zorluk teşkil ediyor.

Trump'ın milyarder olduğu doğru, ancak Amerikalı bir finans analistinin belirttiği gibi Jeff Bezos, Elon Musk ve Donald Trump gibi büyük finansörlerin hiçbiri banka hesabında yarım milyar dolar nakit bulundurmuyor. Trump, Nisan 2023'te yaklaşık 400 milyon dolar nakit paraya sahip olduğunu iddia etti, ancak buna dair kanıt sunmadı. Şubat ayının sonlarında, avukatları dolandırıcılık davasındaki hâkimden ilk ödeme olarak 104 milyon doları kabul etmesini istedi, ancak yargıç 28 Şubat'ta bu talebi reddetti ve Trump'ın 454 milyon doların tamamını ödemesi gerektiğinde ısrar etti. Bu arada, eğer Trump, Carroll davasında 9 Mart'a kadar 91 milyon dolar yatırmazsa, tutarın ödenmesi için Trump'ın mali veya gayrimenkul varlıklarına el koyma süreci başlatılacak. Trump'ın büyük ölçüde gayrimenkule odaklanan iş imparatorluğu büyük bir nakit sorunuyla karşı karşıya ve Mart ayında derhal çözülmesi gerekiyor.

Trump hukuki sorunlarını, ABD yargısı ve Demokrat yönetimin siyasi zulmünün kurbanı olduğunu iddia etmek için kullanıyor.

Bu krizi çözmek için Trump, New York'taki binalar gibi bazı gayrimenkul varlıklarını satmaya çalışabilir. Ancak hızlı bir şekilde satması gerekecek ve alıcıların öncelikle binaların değerine ilişkin doğru değerlendirmelere ihtiyacı olacak. Buna ek olarak, Trump'ın hızlı bir şekilde satma ihtiyacı alıcılara pazarlıklarda avantaj sağlayacak. Trump'ın avukatları, eski başkanın cezaları nakit olarak ödeyemeyeceğini ve bunun yerine bir bono göndermeye çalışacağını kabul ettiler. Bu senet, Trump'ın yasal itirazlarının başarısız olması halinde mahkeme kararının ödeneceğine dair bir finans şirketinden alınan garantidir. Ancak finans şirketleri, sonuçta finans şirketinin mahkemeye ödeme yapması gerekirse, Trump'ın hisse senetleri, devlet tahvilleri, şirket tahvilleri ve nakit gibi hızlı bir şekilde satılabilecek varlıklarına erişim talep edecektir. Finans şirketi mülklerin şartlı tapusunu alabilir. Bu noktada söz konusu mülklerin finansal değerlemesi konunun özünü oluşturacak. Zira finans şirketi yüklü bir ücret talep edecektir. New York Times'ta 1 Mart'ta yayınlanan bir makalede bu ücretin en az yüzde üç olacağı tahmin ediliyor. Bu adli teminatın boyutu normalden çok daha yüksek olduğu için ücretlerin daha da yüksek olması muhtemel. Trump'ın avukatları bu kadar ağır para cezalarının Trump'ın işlerine kalıcı zarar vereceğini düşünüyor.

Trump'ın iş imparatorluğuna zarar veren likidite krizi bununla da kalmayacak ve Trump'ın başkanlık kampanyasına da zarar verecek. ABD seçim yasası uyarınca Trump, kampanyasını çoğunlukla internet üzerinden bağış toplayarak finanse etmek üzere ‘Amerika'yı Kurtar’ ve ‘Amerika'yı Yeniden Büyük Yap’ (MAGA) adlı iki siyasi eylem komitesi kurdu. Bu komiteler 2023 yılının son altı ayında 36 milyon dolardan fazla bağış topladı. Kampanya bağışlarının büyük bir kısmının (24 milyon dolar) yasal masrafları karşılamak üzere yönlendirilmesi, Trump'ın doğrudan kampanya faaliyetlerine kaynak ayırma kabiliyetini kısıtladı. Bu siyasi eylem komiteleri aracılığıyla önemli miktarda fon toplanmasına rağmen, artan yasal zorluklar arasında önemli bir kısmın yasal harcamalara ayrılması, kampanya kaynakları üzerindeki mali baskıyı vurguluyor.

dsfvdfe
ABD Başkanı Joe Biden, 18 Mart'ta Beyaz Saray'da kadın sağlığına ilişkin araştırmaların genişletilmesine yönelik bir kararname imzaladı. (Reuters)

Bu sadece hukuk davalarını ilgilendiren bir konu, ancak ceza davaları başka bir hikâye. Çünkü Trump bu yıl Washington, New York ve Georgia'da dört farklı ceza davasında duruşmalarla karşı karşıya kalacak. Trump hukuki sorunlarını kullanarak Amerikan yargı sistemi ve Demokrat yönetimin siyasi zulmünün kurbanı olduğunu iddia ediyor ve destekçileri de bu iddiaya inanıyor ve ona yardım etmek için milyonlarca dolar bağışlamaya devam ediyor. Ancak hukuki sorunlar Trump'ın kampanya kaynakları üzerinde ciddi bir yük oluşturuyor. Bu noktada Trump'ın Cumhuriyetçi Ulusal Komite'nin başına kendisine sadık birini atadığını belirtmekte fayda var. Cumhuriyetçi Parti ön seçimlerdeki eski rakibi, eski Birleşmiş Milletler (BM) Büyükelçisi Nikki Haley, Trump'ın partinin parasını yalnızca seçim kampanyasına harcamak yerine avukatlarına ödeme yapmak için kullanacağı konusunda uyarmıştı.

Biden'ın geniş çaplı seçim kampanyasını başlatmak için hâlâ bolca vakti var.

ABD seçim kampanyasında sekiz ayın uzun bir süre olduğu doğrudur. Aynı zamanda ABD kamuoyu yoklamalarının seçimlerin kesin sonucunu tahmin etmede güvenilir bir kaynak olmadığı da doğrudur. Çünkü bunlar yalnızca geniş eğilimlerin genel bir göstergesidir. Dolayısıyla Biden'ın, muhtemelen maliyetli reklam çabalarını gerektirecek büyük ölçekli bir kampanya başlatmak için hâlâ bolca vakti var. Ancak yaşıyla ilgili endişeler, Gazze'ye yönelik tutumu ve güney sınırındaki yasadışı göçle ilgili zorluklar, kampanyasının ivme kazanmasında engel teşkil edebilir. Buna karşılık Trump, 6 Ocak 2021'de Kongre Binası'ndaki ayaklanmalarla ilgili tartışmalara rağmen 4 Mart'ta Yüksek Mahkeme'nin tüm eyaletlerde seçime girmesine izin veren kararından iyimserlik duyabilir. Ancak artan mali baskılar, devam eden dört ceza davasındaki mahkûmiyet tehdidiyle birlikte kampanyasını etkileyebilir. Tüm bunların ortasında, ikna edici bir üçüncü taraf adayının yokluğu, birçok ABD’linin yaklaşan seçimlerde Trump ve Biden arasında seçim yapmak zorunda kalmasına neden oluyor.

* Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisi tarafından çevrilmiştir.