Beyaz Saray gizli belgeleri nasıl koruyor?

Trump’ın evinde bulunan bazı belgeler (EPA)
Trump’ın evinde bulunan bazı belgeler (EPA)
TT

Beyaz Saray gizli belgeleri nasıl koruyor?

Trump’ın evinde bulunan bazı belgeler (EPA)
Trump’ın evinde bulunan bazı belgeler (EPA)

ABD Başkanı Joe Biden ve eski Başkan Donald Trump, ev ve ofislerinde gizli belgeler tuttukları için soruşturmalarla karşı karşıya kaldı.
FBI ajanlarının, geçtiğimiz yıl Temmuz ayında Trump’ın Florida eyaletinde Mar-a-Lago bölgesindeki evine baskın düzenlemesinden aylar sonra, Biden’ın Delaware’deki özel ofisi ve evinde gizli belgeler sakladığı ortaya çıktı.
Bu belgeler, Biden’ın eski Başkan Barack Obama’nın Yardımcısı olduğu döneme kadar uzanıyor.
Eski Başkan Yardımcısı Mike Pence, geçtiğimiz hafta İndiana’daki evinde başkan yardımcılığı döneminden kalma gizli ibareli devlet belgelerinin bulunduğunu itiraf etti.
Ulusal Arşivler ve Kayıtlar İdaresi, diğer eski başkanlar ve yardımcılarına evlerindeki kayıtları incelemelerini isteyen bir mektup gönderdi.
Ancak kamuya açık itiraflar ve soruşturmalar boyunca, şu sorunun yanıtı belirsizliğini korudu: Hassas belgeler nasıl olur da kaybolabilir?
Şarku’l Avsat’ın The New York Times’dan aktardığı analize göre, Demokrat ve Cumhuriyetçi başkanların yönetiminde çalışan bir dizi eski ve mevcut yetkili, her sabah ülkenin en iyi istihbarat çalışanları ve analistleri tarafından hazırlanan bir istihbarat özeti olan ve başkana sunulan son derece hassas belgeleri ele alma yollarını anlattı.

Ulusal Güvenlik Konseyi’nin ‘Intel Mağazası’
Başkanın günlük istihbarat brifingleri gibi en üst düzeyde gizli ve hassas materyaller, genellikle Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA), Savunma İstihbarat Ajansı (DIA) ve Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) gibi Beyaz Saray’ın dışında ve ülkenin casus teşkilatları tarafından hazırlanıyor.
Başkan’a, Başkan Yardımcısı’na veya Beyaz Saray’daki diğer üst düzey yetkililere teslim edilmeye hazır olduklarında ise, genellikle hükümetin gizli e-posta sistemi aracılığıyla Ulusal Güvenlik Konseyi (NSC) bünyesindeki ‘Intel Mağazası’ adı verilen bir ofise gönderiliyor.
Bu ofis, Beyaz Saray’ın bitişiğindeki İdari Ofis Binası’nda yer alıyor ve bir avuç eski istihbarat görevlisi ve ülkenin sırlarını koruma konusunda deneyimli yetkililer tarafından yönetiliyor.
Gizli bir e-posta sistemine bağlı özel yazıcılar kullanan Intel Mağazası, süreci bilen kişilere göre belgeleri yazdırıyor ve bir dosya halinde paketliyor.
Dosya hazır olduğunda, bir Beyaz Saray yetkilisi onu almaya geliyor ve başkana veya başkan yardımcısına sunmadan önce kilitli bir çantaya koyuyor.
Daha sonra, Intel Mağazası çalışanları dosyanın adını, onu alan kişinin kimliğini ve alındığı saati bilgisayarlarına kaydediyor.
Başkan bu istihbarat özetini okumayı bitirdikten sonra, yardımcısının dosyayı kilitli çantaya koyması ve Intel Mağazası’na geri götürmesi gerekiyor.
Sürece aşina olan birkaç kişiye göre, çoğu durumda bu belgeler daha sonra yakılmak üzere torbalara konuluyor.
Ancak bazı durumlarda başkan veya yardımcısı belgeleri günlerce hatta haftalarca saklamayı tercih ediyor.
Bu durumlarda, Intel Mağazası yöneticilerinin bekleyen belgeleri takip etmesi ve teslim alan kişiyle iletişim halinde kalması ve böylece belgelerin iade alınıp nihai olarak imha edilmesi gerekiyor.
Eski bir yetkiliye göre, bu tür günlük istihbarat belgelerinin Biden, Trump veya Pence’in evlerinde bulunan belgelerin bir parçası olduğu ortaya çıkarsa, bu gizli bilgilerin korunmasına ilişkin kuralların ihlali olacak.
Yetkili, bunun Intel Mağazası çalışanlarının belgeleri takip etme görevlerini yerine getirmediği veya birisinin belgeleri yetkisiz bir şekilde kasten sakladığı anlamına geleceğini söyledi.

Toplantılarda görüşülen belgeler
Beyaz Saray’da dolaşan gizli bilgiler genellikle hükümetin en değerli sırlarını içermiyor.
Eski yetkililere göre, Beyaz Saray toplantılarında tartışılan gizli belgeler, genellikle diplomatik veya askeri bilgiler veya kolluk kuvvetleri hakkında sızdırılması halinde zararlı olabilecek hassas tartışmalar içeriyor.
Pek çok Beyaz Saray yetkilisi, istihbarat teşkilatlarına bağlı gizli devlet bilgisayar ağına erişimle, bu gizli materyali işleme yetkisine sahip.
Gizli belgeler rutin olarak toplantıdan önce Durum Odası’nda veya Beyaz Saray’ın Batı kanadındaki çok sayıda güvenli ofislerden birinde toplantıdan önce katılımcılara dağıtılıyor.
Toplantı sırasında belgeler üzerinde yapılan ve yazılan her türlü yorum da saklanması ve güvence altına alınması gerektiği için ‘gizli’ olarak sınıflandırılıyor.
Ancak yetkililer, her gün bu tür toplantılarda tartışılan ve dağıtılan bilgilerin çoğunun Intel Mağazası tarafından yönetilmediğini ve belgelerin izlenmediğini söyledi.
Birçoğunun imha edilmek üzere büyük torbalara konması gerekirken, çoğu durumda durum böyle değil.
Daha önce bu tür toplantılara katılmış olan birkaç kişi, yetkililerin bu belgeleri iade etmek yerine sık sık ofislerine götürerek, bilgileri gözden geçirdiğini bildirdi.

Hafta sonu belgelerin korunması
Başkanların çoğu hafta sonları sık sık seyahat ediyor.
Trump, başkanlığı sırasında birçok Cumartesi ve Pazar günlerini Florida’daki Mar-a-Lago tatil beldesinde veya New Jersey’deki evinde geçirdi.
Eski Başkan George W. Bush, birçok hafta sonunu Teksas, Crawford’daki çiftliğinde geçirdi. Ronald Reagan ise, hafta sonları genellikle başkanlık işinin çoğunu Güney Kaliforniya’daki evinde yürütürdü. Ancak çok azı, bunu Biden kadar düzenli bir şekilde yaptı.
Son 50 yılın büyük bölümünde, önce senatör, sonra başkan yardımcısı ve şimdi de başkan olarak, Biden çoğu Cuma günleri Wilmington’a gitmek üzere Washington’dan ayrıldı ve Pazar veya Pazartesi günleri başkente döndü.
Ulusal güvenlik ve askeri yardımcılar, gerektiğinde herhangi bir brifing için hazır olmak üzere, Biden’a Wilmington’a her gittiğinde eşlik ediyor.
Görünüşe göre, gizli belgelerin Biden’ın Delaware’deki evinde olmasının nedeni bu.
Biden’ın avukatları, bu konuda Trump’ın ekibinden çok daha işbirlikçi olacaklarını taahhüt ederken, şimdiye kadar belgeler ve bunlara nasıl eriştikleri hakkında çok az bilgi verdiler.
Beyaz Saray yetkilileri, Biden’ın evinde bulunan belgelerin yanlışlıkla ve başkanın bilgisi dışında oraya bırakıldığı konusunda ısrar ediyor.
Biden, geçen Ağustos ayında bir muhabire yaptığı açıklamada, koşullara ve bu belgelerin niteliğine bağlı olarak, bazen hassas belgeleri evine götürmesine izin verildiğini söyledi.
Başkan, hassas bilgileri koruma protokollerinin, belgenin türüne ve okunduğu bölgenin güvenliğine bağlı olduğunu da vurguladı.



Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia
TT

Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia

James Jeffrey

ABD Başkanı Joe Biden'ın 31 Mayıs'ta İsrail'in yeni ateşkes planını onaylaması, Gazze'deki savaşın tüm dinamiğini değiştirdi. O tarihten bu yana yapılan yorumların çoğu, İsrail'in Gazze Şeridi’ne yönelik stratejisinde algılanan değişimden ziyade Hamas Hareketi’nin kısa süre önce açıkladığı yanıta ve önerinin ayrıntılarına yönelikti. Biden tarafından açıklanan ve İsrail'in Gazze Şeridi’nden tamamen çekilmesini ve kalıcı ateşkes yapılmasını öngören teklif, 'ertesi gün' için kapsamlı bir planlama yapılması ihtiyacını daha da belirgin hale getirdi. Ancak ertesi gün ile ilgili ne İsrail'de ne de Washington'da henüz detaylı bir planlama yapılmış değil.

Birkaç aydır, düşünce kuruluşları ve medyadan meslektaşlarla birlikte Gazze'de savaş sonrası uluslararası bir yapının oluşturulmasına ilişkin bir plan üzerinde çalışıyorum. Bu plan, yerel yetkililer belirli düzenlemeler altında yeni bir hükümet ve hem Gazzelilere hem de İsraillilere barış getirecek umut verici bir güvenlik yapısı kurmadan önce, Gazze'nin yeniden ayağa kalkmasına yardımcı olunması gerektiğine dikkati çekmeyi amaçlıyor. Geçtiğimiz mayıs ayında Wilson Centre Forumu'nda tartışılan ve resmi internet sitesinde yer alan plan, İsrailli ve Amerikalı hükümet yetkilileri ve çeşitli Arap taraflarla görüşülerek hazırlandı. Planın göze çarpan unsurlarına geçmeden önce İsrail'in ateşkes önerisinde nelerin yeni olduğuna ve bu planın buna nasıl uyduğuna bir göz atalım.

İsrail, ateşkesle ilgili düşüncesinin detaylarını şimdiye kadar kamuoyuna açıklamadı. Bu yüzden (dört buçuk sayfa olduğu söylenen) teklifin yapısal çerçevesini anlamamız için Başkan Biden'ın açıklamalarını ve İsrail'in farklı ve bazen de çelişkili tepkilerini masaya yatırmalıyız. İsrail'in öncelikle, müzakerelerin başarılı olması halinde, teklifin ikinci aşamasının sonunda İsrail Savunma Kuvvetlerinin Gazze'den tamamen çekilmesini kabul ettiği açıkça görülüyor.

Plan, ilk etapta Gazze'yi yönetecek çok uluslu bir idarenin kurulmasını ve bu idarenin Uluslararası Temas Grubu’na rapor vermesine odaklanıyor.

İkinci olarak, İsrail, Gazze Şeridi için daha sonra gelecek üçüncü aşamada kapsamlı bir yeniden inşa planını kabul etmeye hazır görünüyor. Bu önemli bir gelişme, zira Başkan Biden'ın da kabul ettiği üzere İsrail'de bazıları halen Gazze Şeridi'nin İsrail’in yarı kalıcı işgali altında olmasını bekliyor. Üstelik, herhangi bir büyük yeniden inşa planı, güvenlik kaygıları, birçok kilit öneme sahip sınır kapısını kontrol etmesi ve su, elektrik, iletişim gibi temel hizmetleri sağlaması göz önünde bulundurulduğunda İsrail'in desteğinin alınması gerekiyor. Senatör Lindsey Graham da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesinin hemen ardından 9 Haziran'da Face the Nation adlı televizyon programında, İsrail'in ateşkes önerisi doğrultusunda Gazze'nin yeniden inşasına ve yönetimine ilişkin bir planı olduğunu ifade etmişti. Bu, edindiğim başka bilgilerle de tutarlı.

Geliştirdiğimiz plan, 11 Haziran'da ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan tarafından açıklanan ve Arap devletlerinin ‘Gazze'nin istikrara kavuşturulması ve yeniden inşasında rol oynayacağı geçici bir güvenlik oluşumu ile idari yapı oluşturmasını’ öneren ABD yönetiminin görüşüyle de oldukça uyumlu.

Çok uluslu bir idari yapı

Planımız ilk etapta Gazze'yi yönetecek ve belirli bir ülke veya bölgedeki barış ve güvenlik krizini yönetmek amacıyla uluslararası aktörlerin çabalarını koordine etmek için özel amaçlarla kurulmuş gayri resmi ve daimî olmayan uluslararası bir organ olan Uluslararası Temas Grubu'na (ICG) rapor verecek, çok uluslu bir idari yapı kurulmasını öngörüyor. Bu iki oluşum ABD, İsrail, Mısır, önde gelen diğer Arap ülkeleri ve G7 üyesi ülkeler tarafından ortaklaşa hazırlanan uluslararası bir tüzük çerçevesinde kurulacaktır. Filistin Yönetimi ile istişare için bir mekanizmaya sahip olacak ve mümkünse, 10 Mayıs’taki ateşkes kararını takiben BMGK’da alınacak bir kararla desteklenecektir. İsrail'in önerisinin ikinci aşaması için ateşkes müzakerelerinde başka hukuki temeller de atılabilir.

Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Çok uluslu yönetim, üst düzey bir temsilci tarafından yönetilecek ve ICG’ye katılan ülkelerin yanı sıra, diğer ülkelerden gelen bağışlarla finanse edilecek. Finans, güvenlik, ulaşım, bakanlıklarla koordinasyon, kamuoyu yoklaması ve halkla ilişkiler için özel ekipleri olacak ve İsrail, Mısır ve diğer ülkelerden lojistik destek alacak. Kapsamlı yönetim ve güvenlik gözetiminden başlayarak işleyişinde merkezi yetkilere sahip olacak.

ABD ve ICG üyesi ülkeler, Hamas sonrası güvenlikle ilgili sorumlulukları üstlenecek sivil polis ve jandarma güçleri (sivil halk arasında konuşlu hafif silah kolluk kuvveti) eğitilene kadar güvenlik devriyeleri gerçekleştirmek için çok uluslu yönetime bağlı çok uluslu bir polis gücü oluşturacaklar. Aralarında az sayıda da olsa ABD'li sivil ve askeri yetkili de yer alacak. Ateşkesin ikinci aşaması için yapılacak müzakerelerde, özel güvenlik düzenlemeleri üzerinde yeniden çalışılması gerekiyor.

Bu yapı aynı zamanda Gazze'ye insani yardımların ulaştırılması, istikrarın sağlanması, kalkınma, yeniden inşa ve diğer her türlü yardımın erişiminde yer alan uluslararası, hükümet ve hükümet dışı kurum ve kuruluşların faaliyetlerini harekete geçirme, koordine etme ve birleştirme yeteneğine de sahip olacak.

Merkezi kontrol

Güvenlik, yeniden yapılanma ve diğer uluslararası destek türlerinin ateşkese uyulmasıyla bağlantılı olmasını sağlamak için merkezi kontrol gerekiyor. Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının, halk ya da yerel yetkililer güvenliği engellerse yahut radikalleşmenin önlenmesi ve uzun vadeli istikrar için gerekenlerin yapılmasına engel olursa diye, yeniden yapılanma ve diğer hizmetlerin sağlanması için (Dayton Anlaşmalarında öngörüldüğü üzere) resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Hiçbir uluslararası polis teşkilatı ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Son olarak plan, bunların her biri ve yukarıda belirtilen diğer çeşitli gündemler için ayrıntılı eylemler içeriyor. Bunlar modüler bir temelde düzenlenmiştir ve Gazze için planlamaya dahil olan hükümetler unsurları seçmekte özgürdür.

Bu planla (ya da Gazze'ye yönelik neredeyse tüm diğer planlarla) ilgili akla birtakım sorunlar gelebilir. Bunların başında, Biden yönetiminin ‘sahada Amerikan askeri bulunmayacağı’ açıklaması açısından başta askeri personel olmak üzere ABD’li personelin Gazze’deki varlığı yer alıyor. Ancak bazen Başkan tarafından yapılan açıklamaların yerine getirilmesi gerekir. ABD'nin halihazırda Gazze kıyısında inşa ettiği yüzer iskelede konuşlanmış askerleri var. Washington'ın yaklaşık 25 ülkede konuşlandırılmış askeri birlikleri bulunuyor. Bu birliklerden bazıları son zamanlarda sahillerde ya da suda saldırıya uğradı. Hiçbir uluslararası polis teşkilatı, ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Yönetim ve Hamas

İkinci konu ise Filistin Yönetimi'nin rolü. Plan, yukarıda belirtilen ICG ve Filistin Yönetimi arasındaki koordinasyonun ötesinde, maaşların ödenmesi, yerel hizmetlerin finanse edilmesi ve seyahat belgelerinin verilmesi de dahil olmak üzere Filistin Yönetimi'nin dahil olacağı alanları ortaya koyuyor. Özellikle çok uluslu yönetimin çekilmesinin ardından Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi’nin yönetimindeki rolüyle ilgili olarak tüm taraflar arasında daha fazla müzakere yapılması gerekecektir.

Siyasi bir çözüm, Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir.

Üçüncü konu, Hamas'ın geleceğidir. Planın kendisi Gazze'de kalan Hamas üyelerinin rolünü tartışmıyor. Ancak ne bu planın ne de Gazze'de yönetim, güvenlik ve yeniden yapılanmaya yönelik başka herhangi bir planın, İsrail karşıtı gündemiyle Hamas'ın etkin bir şekilde kontrolü elinde tutması halinde başarılı olamayacağını söyleyebiliriz. İsrail Başbakanı Netanyahu, Başkan Biden’ın İsrail'in önerisini tartışmasına cevaben, bu öneri altında bile Hamas'ın yenilgiye uğratılması gerektiğini vurguladı. Aynı şekilde Başkan Biden da ‘Gazze'nin Hamas'ın iktidarda olmadığı daha güzel günler göreceğinin’ altını çizdi. Siyasi bir çözüm,- Başkan Biden'ın atıfta bulunduğu ateşkes çerçevesinde - Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir. Tüm bunlar İsrail'in teklifinin ikinci aşamasının müzakerelerinde ele alınacaktır.

Bu aşamada yukarıda belirtilen hususlar, Gazze Şeridi’nde savaşın ertesi günü için geçici çözüm kapsamında en ciddi olan konulardır. Gazze’deki savaşın, bölgenin güvenliğine yönelik oluşturduğu olağanüstü tehdit, sadece Gazze ve İsrail vatandaşları için değil tüm bölge halkları için daha iyi bir gelecek arayışındaki tüm tarafların olağanüstü çaba sarf etmesini ve büyük riskler almasını gerektiriyor.

*Bu yazı Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.