Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: Şu an İsveç’in NATO üyeliğine evet dememiz mümkün değil

Fotoğraf: Cem Özdel/AA
Fotoğraf: Cem Özdel/AA
TT

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: Şu an İsveç’in NATO üyeliğine evet dememiz mümkün değil

Fotoğraf: Cem Özdel/AA
Fotoğraf: Cem Özdel/AA

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İsveç'in NATO üyeliği konusunda bu ülkenin yükümlülüğünü yerine getirmesi durumunda oturulup düşünüleceğini belirterek, "Ama şu an İsveç'in bu şartlarda NATO üyeliğine 'evet' dememiz mümkün değil." dedi.
Çavuşoğlu ve Macaristan Dışişleri ve Dış Ticaret Bakanı Peter Szijarto, Macaristan'ın başkenti Budapeşte'deki görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.
Türkiye ve Macaristan'ın hala İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğini onaylamayan iki ülke olmasına dair bir soruya Çavuşoğlu, "Biz de Türkiye olarak tıpkı Macaristan gibi NATO'nun genişlemesini destekliyoruz." yanıtını verdi.
Çavuşoğlu, Türkiye'nin, NATO misyon ve faaliyetlerine en çok katkı sağlayan 5 ülkeden, ittifakın toplam bütçesine de en çok katkı sağlayan ilk 8 ülkeden biri olduğuna işaret ederek, bugün NATO belgelerinde en önemli iki tehdit olarak Rusya ve terörizmin gösterildiğini anımsattı.

"Türkiye'nin güvenlik endişesinin karşılanmaması kabul edilemez"
Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya'nın güvenlik endişelerini anladığını vurgulayan Çavuşoğlu, şöyle konuştu:
"(Güvenlik endişeleri) O nedenle NATO'ya üye olmak istediklerini de biliyoruz. Ama bir taraftan o iki ülkenin güvenlik endişelerini anlarken, Türkiye'nin güvenlik endişesinin karşılanmaması kabul edilemez, o da terörle mücadeledir. Maalesef bu terör örgütleri FETÖ, PKK, PYD bu ülkelerde özellikle İsveç'te yoğun bir mevcudiyeti var bunların. Sadece mevcudiyet değil çok faaliyet gösteriyorlar. Para toplama, terörizmin finansmanı aslında bu ona girer. Aynı zamanda insan devşirme, oralardan Irak'taki Kandil Dağı'na, Suriye'ye insan devşiriyorlar, propaganda devam ediyor."
Bakan Çavuşoğlu, Türkiye, İsveç ve Finlandiya arasında imzalanan üçlü muhtıraya işaret ederek, "Bu mutabakat muhtırasına göre, bu iki ülke bu tür faaliyetleri ülkesinde durduracak. Açık ve net. Biz ne fazlasını ne eksiğini istiyoruz." dedi.

İsveç'teki süreç
Türkiye'nin Finlandiya ile göreceli olarak bakıldığında çok büyük bir sorunu olmadığını dile getiren Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
"Ama İsveç'e baktığımız zaman 'bu adımları atabilmek için yasa değişikliğine gitmek zorundayız' dediler, gittiler. Ama bu faaliyetler artarak devam ediyor. O zaman yasa değiştirmenin ne anlamı kaldı? Burada görülüyor ki siyasi irade lazım, yeni hükümette bir önceki hükümete göre bu iradeyi görüyoruz ama henüz daha adım atmadılar, tam tersine son provokasyonlar, PKK/YPG'nin faaliyetleri, terör örgütünün propagandası yine aynı şekilde finansmanı, insan devşirme hepsi devam ediyor.
Şimdi bunlar karşılanmadan bir ülkenin NATO üyeliğine 'evet' dememiz mümkün değil, bu partiler üstü bir konu. Ve (İsveç) Dışişleri Bakanı Ankara'ya geldiği zaman Meclis'e de gitti, orada tüm partilerden aynı şeyi işitti. 'Bu konularda adım atmazsanız hiçbirimiz bu mutabakat daha doğrusu üyelik protokolü onaylamayız' dediler. Bu tamamen güvenlik endişesiyle ilgili, terörle mücadeleyle ilgili bir konu."

"Bizim derdimiz NATO'yu engellemek değil"
Bakan Çavuşoğlu, Finlandiya'ya başından bu yana Türkiye'nin daha pozitif baktığını söylediğini aktararak, "Sayın Cumhurbaşkanımız yine gençlerle bir araya geldiğinde de bunu söyledi ama NATO iki ülkenin üyelik sürecini birlikte götürmek istiyor. Bugüne kadar o iki ülke de böyle istediler. Eğer üyelik süreciyle ilgili bir karar verilirse ayrı ayrı da değerlendirme konusunda Finlandiya'ya daha pozitif bakabileceğimizi bizzat Sayın Cumhurbaşkanımız söyledi. Bizim derdimiz NATO'yu engellemek değil, bizim güvenlik endişelerimiz karşılansın, terörle mücadele karşılansın." değerlendirmesini yaptı.

- "İnsanlık suçu olan eylemler, fikir ve düşünce özgürlüğü, eylem özgürlüğü gibi adlandırılamaz"
Szijarto'nun İsveç ve Danimarka'da Kur'an-ı Kerim yakılmasını "kabul edilemez" olarak nitelendirmesine işaret eden Çavuşoğlu, şunları kaydetti:
"Peter'a çok teşekkür ediyorum. Bir Hristiyan olarak düşüncelerini söyledi. Her zaman da kendi inancını ve farklı inançlar ile ilgili düşüncelerini söylüyor. Çok teşekkür ediyoruz. Bizde de iman etmenin şartı Allah'ın tüm kitaplarına inanmak, peygamberlerine inanmaktadır. Aksi takdirde iman etmiş olamazsınız. Bizim inancımıza göre antisemitizm de bir insanlık suçudur, Hristiyan düşmanlığı da insanlık suçudur. İslam düşmanlığı da insanlık suçudur. İnsanlık suçu olan eylemler, fikir ve düşünce özgürlüğü, eylem özgürlüğü gibi adlandırılamaz. Aynı yasalar Finlandiya'da da var İsveç'te de var, düşünce özgürlüğü ile ilgili. Hemen hemen aynı, bütün İskandinav ülkelerinde de aynı.
Finlandiya, 'ben izin vermeyeceğim' diyor. Çünkü bu nefret suçudur, insanlık suçudur. ırkçı bir yaklaşımdır. Bunlar Avrupa değerlerinde de açıkça ortadadır. Dolayısıyla bunları düşünce özgürlüğüne sokup da istediği gibi davranıp provokasyon yapabilme anlayışı bizi hiçbir yere götüremez, ancak kaosa götürür."
Çavuşoğlu, bir Müslüman olarak farklı inançlara ve kutsal kitaplara aynı saygının gösterilmesi gerektiğine inandığının altını çizerek, "Bir gün İsveç de ilerde yükümlülüklerini yerine getirirse oturur bakarız. Ama şu an İsveç'in bu şartlarda NATO üyeliğine 'evet' dememiz mümkün değil." dedi.
Türkiye'nin bir takip mekanizması kurarak, NATO üyeliği konusundaki süreci yakından izlediğini belirten Çavuşoğlu, "(Üçlü mekanizma) Üçüncü toplantıyı iptal ettik, erteledik. Brüksel'de olacaktı. NATO da görsün çünkü, herkes kafadan bir şey söylüyor. 'Efendim bu ülkeler karşıladı hadi onaylayın.' Yok öyle bir şey. Görsün herkes, şeffaf olsun süreç. Dolayısıyla bu konuda biz tutumumuzu en üst düzeyde de kayda geçiriyoruz." ifadelerini kullandı.

"(Ukrayna'da) Adil bir barışın da kaybedeni olmaz"
Mevlüt Çavuşoğlu, "Ukrayna'daki savaşla ilgili biz başından beri savaşın sonlandırılması için gayret sarf ettik. Savaşın ilk aylarıyla şu anda savaşın şartları tabii çok farklı. Savaş uzadıkça daha da çetrefilleşiyor, daha da zor oluyor. Bırakın bir barışı, bir ateşkes zor." yorumunu yaptı.
Türkiye'nin savaşın başından bu yana bunun bir kazananı olmayacağını söylediğini kaydeden Çavuşoğlu, "Adil bir barışın da -altını çizerek söylüyorum- adil bir barışın da kaybedeni olmaz. Ve bu savaşın da kazananı olmayacağını söylüyoruz ve masada bitmesi gerektiğine inanıyoruz. Bunu için de çabalarımızı devam ettireceğiz. Ve güven artırıcı adımlar konusunda da devam ettireceğiz." diye konuştu.
Çavuşoğlu, Ukrayna'nın kendi topraklarını korumak için farklı ülkelerden aldığı yardımlar olduğuna da işaret ederek, şunları söyledi:
"En son işte tanklar konuşuluyor. Bazı ülkeler 'vereceğiz' diyor, 'vermeyeceğiz' diyor. F-16'lar konusunda farklı açıklamalar var ama en önemlisi bir an önce adil bir ateşkes ve barışa doğru müzakerelerin başlatılması, biz bundan yanayız. İki ülkenin de kabul edilebileceği bir barış olması lazım. İki ülkeyle de angajmana girmeden bunun mümkün olmayacağını söylüyoruz. Tek taraflı dikte edilecek bir barışı ne Ukrayna kabul eder ne Rusya kabul eder. Gerçekçi olmamız lazım. Biz bu gerçekler temelinde çabalarımızı sürdüreceğiz."
Çavuşoğlu ve Macaristan Dışişleri ve Dış Ticaret Bakanı Peter Szijarto, Macaristan'ın başkenti Budapeşte'de gerçekleştirdikleri görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.
Türkiye ve Macaristan'ın sürekli temas halinde olduğunu ve Szijarto'nun en sık görüştüğü mevkidaşlarının başında geldiğini anlatan Çavuşoğlu, "Türkiye-Macaristan ilişkileri öyle bir seviyeye geldi ki liderlerimiz arasındaki temasla, dışişleri bakanlarımız arasındaki temasla yetinemeyecek bir duruma geldik. Dolayısıyla diğer bakanlarımızın arasında da ciddi bir işbirliği var karşılıklı ziyaretler var." diye konuştu.
Bakan Çavuşoğlu, her seviyede temasların sıklaşarak devam ettiğini vurgulayarak, "(Macaristan) Cumhurbaşkanı (Katalin) Novak'ı mart ayında ülkemizde ağırlamaktan büyük bir onur duyacağız. 6. Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi toplantısını burada Macaristan’da yapmak için çalışmalarımızı başlattık." dedi.

2024, Türkiye-Macaristan Kültür Yılı olacak
Türkiye ve Macaristan arasındaki tarihi ve özel bağlara işaret eden Çavuşoğlu, "Türkiye Cumhuriyeti adıyla imzaladığımız ilk anlaşma, Macaristan ile dostluk anlaşmasıdır. Bu anlaşmanın 100. yılı olan 2024’ü, Türkiye-Macaristan Kültür Yılı olarak kutlayacağız. Şimdiden hazırlıklara başlıyoruz." ifadelerini kullandı.
Çavuşoğlu, Macaristan Başbakanı Viktor Orban tarafından da kabul edildiğini belirterek, "Çok samimi, verimli bir toplantıyı gerçekleştirdik ve ilişkilerimize verdikleri destek için teşekkür ederken Sayın Cumhurbaşkanımızın selam ve en iyi dileklerini ve Türkiye’ye davetini de kendilerine aktarma fırsatı bulduk. Bugünkü görüşmelerimizde de gerek baş başa gerek heyetler arası görüşmelerde de ilişkilerimizin tüm boyutlarını tekrar gözden geçirdik." değerlendirmesini yaptı.

İkili ticaret hacmi 3,5 milyar dolara yaklaştı
Ekonomi, ticaret, havacılık, enerji, savunma sanayi, eğitim ve konsolosluk gibi birçok konuyu ele aldıklarını kaydeden Çavuşoğlu şöyle konuştu:
"Bugün stratejik ortaklık düzeyindeki ilişkilerimizi geliştirilmiş stratejik ortaklık seviyesine çıkarma kararı aldık. Arkadaşlarımız bir taslak metin üzerinde çalışmaya başlayacaklar. Özellikle enerji, ekonomik işbirliğimize ve diğer alanlardaki işbirliğimize ilaveten güvenlik, savunma ve kültürün öncelikli konular olarak bu metinde yer alması konusunda da mutabık kaldık. Bu konudaki ortaya koydukları vizyon için de kardeşim Peter’a çok çok teşekkür ediyorum. Bu belgeyi de en kısa süre içinde imzalayacağız."
İkili ticaret hacminin 3,5 milyar dolara yaklaştığını ve bu rakamı daha da ileri götürmek için potansiyel olduğunu, Türk yatırımcıların Macaristan’a olan ilgisinin arttığına işaret eden Çavuşoğlu, "Bu, Macaristan’ın yatırımcılar için önemli fırsatlar sunduğu anlamına gelir. Macaristan hükümeti Türk firmalarına çok güçlü destek veriyor. Çok teşekkür ediyoruz. Şu anda 800 milyon dolar civarında olan yatırım, 2 yıl içinde 3 milyar dolara çıkacak, büyükelçimizden aldığımız bilgilere göre. Aynı şekilde Macar firmalarının da Türkiye’deki yatırımlarının arttığını görüyoruz." diye konuştu.
Macaristan ile ekonomik işbirliğinin Afrika'daki projelerle de sürdüğünü söyleyen Mevlüt Çavuşoğlu, "Bazı Afrika ülkelerini özellikle sağlık alanında farklı alanlarda önümüzdeki süreçte birlikte desteklemeye devam edeceğiz." dedi.

"Enerji işbirliğimizi daha da güçlendireceğimize inanıyoruz"
Çavuşoğlu, enerjide işbirliğini güçlendirme yollarını da ele aldıklarını aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Peter, önümüzdeki ay İstanbul Gaz Forumu'na da katılacaklarını teyit etti. Azerbaycan'dan çıkan gazın, önümüzdeki süreçte çıkarılacak ilave gazın Macaristan ve bazı Güneydoğu Avrupa ülkelerine, dostlarımıza ulaştırılması için Biz Türkiye olarak her türlü desteği vereceğiz. Azerbaycan ile de bu konuda mutabık kaldık. Enerji işbirliğimizi ileride daha da güçlendireceğimize inanıyoruz.
İki NATO müttefiği olarak savunma sanayi işbirliğini geliştirmek de son derece doğal ve öncelikli. Vatandaşlarımızın karşılaştığı bazı konuları da ilettik ama vatandaşlarımızın özellikle çalışma izni gibi konularda sorunlarının çözülmesinde verdikleri katkı için huzurlarınızda teşekkür ediyorum. İki dost ve kardeş ülkeye yakışır bir şekilde var olan konularda hemen konuşup neticelendiriyoruz."
Çavuşoğlu, turizm alanında da salgın öncesi rakamların geçildiğinin altını çizerek, "Bu yıl ilave uçuşlar olacak. Macaristan’dan İstanbul’a Antalya’ya, dolayısıyla karşılıklı turist sayısı daha da artacaktır." yorumunu yaptı.
İki ülke arasında eğitim işbirliğinin de geliştirildiğini belirten Çavuşoğlu, "Maarif Vakfımıza verdiğiniz destekler için çok çok teşekkür ediyorum. Ne kadar konusu varsa, sorunu varsa hemen hallediyorsunuz. Ve Maarif’in burada daha fazla okul açmasını istiyoruz. Vakıflar Bankasının bir an önce ofisini açması için kendilerini teşvik ediyoruz ve mart ayında gelip ofislerini açacaklar ama ofis ve şube sayılarını Macaristan’da artırmalarını istiyoruz." diye konuştu.
Türkiye'den Türk Devletleri Teşkilatı'nın çalışmalarına verdiği destek için Macaristan'a teşekkür
Bakan Çavuşoğlu, iki ülke arasında uluslararası platformlarda yakın işbirliği olduğunu ve her zaman karşılıklı olarak adaylıkların desteklendiğine dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türk Devletleri Teşkilatına ve çalışmalarına verdiğiniz değerli katkılar için çok çok teşekkür ediyorum. Sadece Avrupa ofisi Budapeşte’de olduğundan dolayı bunu söylemiyorum. Tüm çalışmalara katkı sağlıyorsunuz, gelecekte Türk Devletleri Teşkilatı çatısı altında da işbirliğimizi nasıl güçlendirebileceğimizi, gerek personel gerek diğer alanlarda, görüştük. Kasımdaki Semerkant Zirvesi'nde Macaristan’da TDT Kuraklık Önleme Enstitüsünün kurulması kararlaştırılmıştı. Bugün dostum Peter’a burada kurulacak enstitüye her türlü desteği vereceğimizi söyledim."
Türkiye'nin AB ile ilişkilerine verdiği destekten dolayı Macar mevkidaşına teşekkür eden Çavuşoğlu, Ukrayna'daki savaşın bitirilmesi konusunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Türkiye'nin çabalarının her zaman süreceğini vurguladı.
Çavuşoğlu, Türkiye'nin tahıl anlaşması, esir takası gibi konularda ciddi çabaları olduğunu belirterek, konuşmasını, "Sayın Cumhurbaşkanımızın liderler diplomasisi sayesinde bunları başarabildik. O nedenle Sayın Cumhurbaşkanımızın Nobel Barış Ödülüne aday göstermenizden dolayı dostumuz (Macaristan Aksakalı) Atilla Tilki’ye de çok çok teşekkür ediyorum. Gerçekten Cumhurbaşkanımız savaşın bitmesi için de gece gündüz çabalarına devam ediyor. Sürekli liderler ile görüşüyor. İlkeli bir tutum sergiliyoruz savaş konusunda. Ama biz bu çabalarımızı devam ettirmezsek savaş daha da uzun sürebilir. Bunun da yansımaları hepimiz için olumsuz olur." diye tamamladı.



Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi
TT

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

İmralı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Abdullah Öcalan, 19 Haziran 2025 tarihli mektubunda PKK’nin Fesih Kongresi’ne atıfla “varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketinin sona erdiğini” belirtti. Demokratik siyaset ve toplumsal barış vurgusu yapan Öcalan, “silahların gönüllüce bırakılmasını” talep etti. TBMM çatısı altında kurulacak komisyonun önemine dikkat çeken Öcalan, “Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmelidir” dedi.

İşte Öcalan’ın çağrısından öne çıkan bölümler:

“27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı savunmaya devam etmekteyim”

Sizlerin PKK’nin 12. Fesih Kongresi’yle, buna kapsamlı oldukça doğru bir içerikle pozitif yanıt vermenizi tarihi bir karşılık olarak değerlendirmekteyim. Tarihi bir dönüşüm sayılması gereken bir Demokratik Toplum Manifestosu hazırladım. Bu manifesto, yaklaşık 50 yıllık ‘Kürdistan Devriminin Yolu’ manifestosunu başarıyla ikame edecek niteliktedir.

“Varlık tanındı, ana amaç gerçekleşti”

Öcalan, mektubunda PKK’nin kuruluş amacına işaret ederek bu amacın gerçekleştiğini belirtti:

Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir. Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir. Gerisi aşırı tekrar ve açmaz olarak değerlendirilmiştir. Bu temelde kapsamlı eleştiri-öz eleştiri devam edecektir.

“Silahları bırakın, mekanizmaları kurun”

Barış sürecinin somutlaşması için atılması gereken adımlara dikkat çeken Öcalan, mektubunda şunları kaydetti:

Sürecin geneli olarak silahların gönüllüce bırakılması ve TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir. Silah bırakma mekanizmasının kurulması süreci ileri taşıyacaktır. Yapılan silahlı mücadele aşamasından demokratik siyaset ve hukuk aşamasına gönüllüce geçiştir. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır.

“Kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim”

Abdullah Öcalan, bireysel özgürlüğü kolektif özgürlük bağlamında ele alarak şu değerlendirmeyi yaptı:

Ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim. Felsefi olarak da kişi özgürlüğü toplumdan soyut olamaz. Birey özgürleştiği oranda toplum, toplum özgürleştiği oranda birey özgür olabilir.

“Demokratik Modernite Güçleri yeni evreye hazırlanmalı”

Öcalan, mektubunun son bölümünde yeni bir stratejik döneme işaret ederek şu çağrıyı yaptı:

Bu tartışmalar tüm ülke, bölge, küresel düzeyde bizleri, Demokratik Modernite Güçlerini yeni bir teorik program, stratejik ve taktik evreye ulaştıracağına, şimdiden bunun hazırlık çabası içinde olunduğuna dair çok iyimser ve hazır olduğumu, arzulu ve coşkulu olarak belirtirim. Önümüzdeki döneme çağrım, kongre kararları ve en son bu yazıda dile getirdiğim görüş ve öneriler doğrultusunda yüklenelim ve başarı temelinde gelişmeler sağlayalım.

Mektubun tamamı şöyle:

Değerli yoldaşlar

Komünalist yoldaşlık hareketimizin geldiği aşamayı, yaşadıkları somut durumu, sorun ve çözüm yollarına ilişkin kapsamlı bir mektupla tekraren de olsa açıklayıcı ve yaratıcı yanıtlar vermeyi, sizlere karşı etik bir görev saymaktayım.

27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı savunmaya devam etmekteyim.

Sizlerin PKK’nin 12. Fesih Kongresi’yle, buna kapsamlı oldukça doğru bir içerikle pozitif yanıt vermenizi tarihi bir karşılık olarak değerlendirmekteyim.

Gelinen nokta oldukça değerli ve tarihi nitelikte sayılmak durumundadır. Bu arada köprü ilişkide bulunan yoldaşların çabası aynı değerde ve takdire şayandır.

Tüm yaşanan gelişmeler sonunda tarihi bir dönüşüm sayılması gereken bir Demokratik Toplum Manifestosu hazırladım. Bu manifesto, yaklaşık 50 yıllık ‘’Kürdistan Devriminin Yolu’’ manifestosunu başarıyla ikame edecek niteliktedir. Sadece Kürt tarihsel toplumu için değil, bölgesel ve küresel toplum için de tarihsel toplumsal bir içerik taşıdığına inanmaktayım. Tarihi manifesto geleneğinin başarılı bir örneğini teşkil ettiğinden kuşku duymamaktayım.

Tüm bu gelişmelerin İmralı’da gerçekleştirdiğim görüşmeler neticesinde yaşandığını açıkça belirtmek durumundayım. Görüşmelerin özgür irade temelinde yürütülmesine azami dikkat gösterilmiştir.

Varılan aşama, yeni adımlarla pratiğe geçmeyi gerekli kılmaktadır. Bu aşamanın ve gerekli adımların da tarihi nitelikte olduğunun önemle belirtilmesi, anlaşılması ve gereklerine bağlı kalınması, yol alınması açısından kaçınılmazdır.

Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir. Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir. Miadını doldurma bu anlamdadır. Gerisi aşırı tekrar ve açmaz olarak değerlendirilmiştir. Bu temelde kapsamlı eleştiri-öz eleştiri devam edecektir.

Siyaset boşluk tanımayacağına göre, boşluk, Barış ve Demokratik Toplum başlıklı program, ‘’demokratik siyaset’’ stratejisi ve temel taktik olarak bütüncül hukukla doldurulmak durumundadır. Tarihsel nitelikte ve kader belirleyici bir süreçten bahsediyoruz.

Sürecin geneli olarak silahların gönüllüce bırakılması ve TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir. Kısır mantıklı, önce sen-ben kısırlığına düşmeden, adımların atılmasında dikkat ve hassasiyetin gösterilmesi şarttır. Atılan adımların boşa çıkmayacağını biliyorum. Samimiyeti görüyor ve güveniyorum.

Dolayısıyla daha da pratik ve somut kilit açıcı adımlara geçilmeye çalışılmaktadır. Benim tarafımdan ileri sürülen tezlerin belli başlı olanları şunlardır:

Herkesin üzerine düşeni yapması, Barış ve Demokratik Toplum hedefine ulaşılması, pozitif entegrasyonalist bir perspektifle mümkündür. Tüm anlatılanlardan çıkarılan sonuç: PKK ulus devletçi bir amaçtan vazgeçmiş, bu temel amaçtan vazgeçişle birlikte temel savaş stratejisinden de vazgeçmiş, varlığını sona erdirmiştir. Gelinen tarihi noktanın daha da ileriye götürülmesi beklenmektedir.

Gerek TBMM ve komisyon için anlam ifade edecek, gerek kamuoyundaki şüpheleri giderecek ve sözümüzün gereğini karşılayacak şekilde silahların bırakılmasını, ilgili çevre ve kamuoyuna açık olarak temin etmeniz doğal karşılanmalıdır. Silah bırakma mekanizmasının kurulması süreci ileri taşıyacaktır. Yapılan silahlı mücadele aşamasından demokratik siyaset ve hukuk aşamasına gönüllüce geçiştir. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır. Silah bırakmaya ilişkin detaylar belirlenecek ve hızlıca hayata geçirilecektir.

Meclisin çatısı altında bulunan DEM, diğer partilerle birlikte bu sürecin başarıya ulaşması için üzerine düşeni yapacaktır.

Bu arada tüm karar metinlerinde vazgeçilmez bir şart olarak benim özgür kalma durumuma gelince; biliyorsunuz ki ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim. Felsefi olarak da kişi özgürlüğü toplumdan soyut olamaz. Birey özgürleştiği oranda toplum, toplum özgürleştiği oranda birey özgür olabilir. Bu eğilimin gereğine bağlı kalınacağı tabidir. 

Silahın değil, siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyorum. Ve sizi de bu ilkeyi hayata geçirmeye çağırıyorum.

Son günlerde bölgede yaşanan gelişmeler, attığımız bu tarihi adımın önemini ve aciliyetini açıkça teyit ediyor.

Sürece yönelik her türlü eleştiri ve önerilerinizi, katkılarınızı dört gözle beklediğimi belirtmeliyim. Bu tartışmalar tüm ülke, bölge, küresel düzeyde bizleri, Demokratik Modernite Güçlerini yeni bir teorik program, stratejik ve taktik evreye ulaştıracağına, şimdiden bunun hazırlık çabası içinde olunduğuna dair çok iyimser ve hazır olduğumu, arzulu ve coşkulu olarak belirtirim.

Önümüzdeki döneme çağrım, kongre kararları ve en son bu yazıda dile getirdiğim görüş ve öneriler doğrultusunda yüklenelim ve başarı temelinde gelişmeler sağlayalım.

Daimi yoldaşça selam ve sevgiyle kalın.

19 Haziran 2025 / Abdullah Öcalan

Independent Türkçe