UNRWA Genel Komiseri, Şarku’l Avsat'a konuştu: Zor durumdayız ve Filistinlileri desteklemeye devam ediyoruz

Şarku’l Avsat'a ajansın gençlik grubunu geliştirmeyi ve onları işgücü piyasasına tanıtmayı amaçladığını söyledi. Ayrıca Suudi Arabistan ile stratejik iş birliğine değindi.

UNRWA Genel Komiseri Philippe Lazzarini, Riyad'da Şarku’l Avsat ile konuşurken (Fotoğraf: Ali ez-Zahiri)
UNRWA Genel Komiseri Philippe Lazzarini, Riyad'da Şarku’l Avsat ile konuşurken (Fotoğraf: Ali ez-Zahiri)
TT

UNRWA Genel Komiseri, Şarku’l Avsat'a konuştu: Zor durumdayız ve Filistinlileri desteklemeye devam ediyoruz

UNRWA Genel Komiseri Philippe Lazzarini, Riyad'da Şarku’l Avsat ile konuşurken (Fotoğraf: Ali ez-Zahiri)
UNRWA Genel Komiseri Philippe Lazzarini, Riyad'da Şarku’l Avsat ile konuşurken (Fotoğraf: Ali ez-Zahiri)

Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini, kurumun mali gelirlerinin 2012'den beri dondurulduğunu açıklayarak, ajansın zor durumda olduğu ve sürdürülebilir bir finansman kaynağına ihtiyacı olduğu uyarısında bulundu.
Şarku’l Avsat ile yaptığı röportajda Lazzarini, Suudi Arabistan ile ilişkiyi stratejik olarak nitelendirerek, 2022 yılı sonunda 27 milyon dolar olarak tahmin edilen cömert Suudi desteğinin, UNRWA’nın iş ve faaliyetlerinin devam etmesine ve mevcut finansal açığın üstesinden gelinmesine katkıda bulunduğunu belirtti.
Genel Komiser, UNRWA'nın uluslararası kuruluşlarla yürüttüğü ortaklık ve iş birliklerinin, çalışmalarının tamamlayıcısı olduğunu belirterek, teşkilatın ‘kapsamlı barış sağlanana kadar’ Birleşmiş Milletler (BM) yetkisine uygun olarak Filistinli mültecilere yönelik taahhüdünü yerine getireceğini teyit etti. Genel Komiser, dünya çapındaki siyasi olayların teşkilatın çalışmalarına etkisi ve devletlerin yükümlülüklerinin azalması da dahil olmak üzere birçok konuya vurgu yaptı. 
Lazzarini, Suudi Arabistan ziyaretinin ‘ilişkileri güçlendirmeyi ve iki taraf arasındaki iş birliği ve ortaklığın geleceğini tartışmayı’ amaçladığını söyledi.
Lazzarini, “Suudi Arabistan, mali desteğiyle önemli ve siyasi bir ortak. Toplantı, ortaklığın mevcut durumu ve geleceği hakkındaydı. Görüşmelerde özellikle bölgedeki büyük zorluklar ve gelişmeler ışığında gençlik grubunu desteklemek, becerilerini geliştirmek ve iş gücü piyasasına tanıtmak gibi ajansın çalışmalarının bazı yönleri üzerine tartışıldı” dedi.
Lazzarini, görüşmelerin ikinci yönünün ise UNRWA gibi büyük bir BM kuruluşunu destekleyerek ve bölgesel istikrara katkıda bulunarak Suudi Arabistan’ın bölgedeki istikrarı desteklemedeki büyük bölgesel rolü üzerinde nasıl çalışılacağı olduğunu sözlerine ekledi. Genel Komiser, “Kral Selman Yardım ve İnsani Çalışmalar Merkezi (KSRelief) Genel Müdürü Dr. Abdullah er-Rabia ile tanıştım. Merkez, teşkilatın önemli bir ortağı ve birkaç proje üzerinde çalışıyoruz. Toplantımız, ilişkinin geleceğini ve nasıl geliştirileceğini tartışmak ve özellikle merkezin odaklandığı alanlar olmak üzere Filistinli mültecilerin yararına ortaklıklar üzerinde çalışmak içindi. Ayrıca bu ay Riyad'da düzenlenecek olan Riyad Uluslararası İnsani Yardım Forumu'nda da konuşmacı olacağım” dedi.
Lazzarini, “Ziyarette ayrıca, çok yıllı anlaşmalara girme olasılığı da dahil olmak üzere stratejik iş birliği ele alındı ​​ve bu, Suudi Arabistan'ın genel olarak insani yardım ve kalkınma operasyonlarını desteklemek için bölgede oynadığı geleneksel rolün kapsamına giriyor” dedi.
UNRWA Genel Komiseri, ajansın bu yılın başında 1,6 milyar dolar toplamak için başlattığı çağrının, eğitim, sağlık ve insani yardım hizmetlerinde sunulması beklenen temel programlar olan faaliyetlerini kapsadığını belirtti. Bu meblağın yaklaşık 840 milyon doları, çoğu hemşire, doktor ve mühendislerden oluşan sağlık personeli ve öğretmenleri yani 30 bin çalışanı kapsıyor. İnsani yardım çağrılarının altında iki ek bileşen daha var. Birincisi savaş nedeniyle Suriye'de, ikincisi ise Doğu Kudüs ve işgal altındaki Gazze Şeridi dahil Batı Şeria'yı içeren Filistin topraklarında kullanılmak üzere yaklaşık 750 milyon dolar.
Lazzarini, ‘son yıllarda, yüksek yaşam maliyeti nedeniyle UNRWA hizmetlerinin arttığına ve bakım ve hizmet düzeyini korumak amacıyla ek projeleri finanse etmek için tesislerin genişletilmesine ihtiyaç duyulduğuna’ dikkati çekti. Genel Komiser ayrıca, çekirdek program bütçesinin yüzde 40'ının bazı ülkelerle yapılan çok yıllı anlaşmalar yoluyla sağlandığını da açıkladı.

Sürdürülebilir bir finansman sistemi
Philippe Lazzarini, UNRWA için sürdürülebilir bir finansman sistemi kurmanın ‘çok önemli’ olduğuna inanıyor ve son yıllarda bu konuyu ele almak için alternatifler bulmaya çalıştığını belirtiyor. Lazzarini, “Yıllar boyunca ülkelere UNRWA'dan ne beklediklerini anlattığımız bir strateji geliştirerek alternatifler bulmaya çalıştım. Ayrıca çok yıllı finansman anlaşmaları yapmaya çalıştım. Birçok ülkeyle ortaklıklar kurmaya ve UNRWA'ya fon sağlamanın yerine geçen faaliyetleri doğrudan sahada desteklemeye çalıştık” dedi.
Komiser “Devlet hizmetlerine benzer hizmetler verdiğimiz için biraz zor durumdayız. Eğitimde 700'e yakın okulumuz, 440 sağlık ocağımız var. 3 milyona yakın mülteciye doğrudan hizmet veriyoruz ama ülkeler gibi vergi koymak, hak sahiplerinden gelir toplamak gibi mali politika hizmetlerimiz yok” açıklamasında bulundu.
UNRWA Genel Komiseri, UNRWA'nın önümüzdeki üç yıl için yenilenmesinin, BM üye devletlerinin ajansın faaliyetlerini aynı dönem için finanse etme taahhüdünün eşlik etmesi gerektiğine işaret etti. Lazzarini, “Küçük de olsa finansman kaynakları bulmak için İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) gibi bazı bağışçılarla görüştüğümüz gibi, çok sayıda anlaşma imzalamaya ve yatırım yapmaya devam edeceğiz. Aynı şekilde, finansman konusunda ani yükseliş ve düşüşleri önlemek için faizsiz uzun vadeli borçlanma sistemini uygulayacağız” dedi.

Durgunluk ve çatışmalar
Lazzarini, bölgedeki ve dünyadaki siyasi olayların ajansın finansman sürecine etkisine ilişkin bir soruya “Bu soruyu cevaplamak zor. Ukrayna savaşı ve her krizle birlikte, dünyadaki tüm insani ihtiyaçlara dağıtılan sınırlı kaynaklar olan bağışçı ülkelerden gelen kaynaklar için bir tür rekabet yaşanıyor. UNRWA'nın mali kaynakları 2012 yılından bu yana donduruldu. Ancak enflasyon oranları ve ortaya çıkan ihtiyaçlar, nüfus ve fiilen yararlanan kesimlerin sayısındaki artıştan kaynaklanmıştır. Mali yük daha da artıyor ve her yılın sonunda hizmet sunmaya ve maaşları ödemeye devam etmemizi tehdit eden bir kriz oluyor. Bu nedenle bağışçı ülkelerden bize ek meblağlar vermelerini istiyoruz” şeklinde cevap verdi.
Lazzarini ayrıca, İngiltere’deki gibi çeşitli krizlerin yardımlarda azalmaya yol açtığını ve durgunluk nedeniyle dış yardımda yüzde 60'lık bir kesinti yaşandığını belirtti. Lazzarini, “Ayrıca döviz kurları dalgalanıyor, geçen yıl euro fiyatı düştü ve Avrupa ülkelerinin önemli bağışçılar olduğunu bildiğimiz için tüm bunlar gelirlerimizde düşüşe neden oldu. Ancak temelde ülkelerin krizlerine rağmen ihtiyaç devam ediyor” dedi.
Yukarıdakilerin hepsine ek olarak, UNRWA Genel Komiseri, 2021 yılında Arap ülkelerinin toplam katkılarının yalnızca yüzde 3'e düştüğünü, bunun da yüzde 25 olan önceki katkılardan önemli bir düşüş olduğunu belirtti. Lazzarini, “Yaklaşık 4 yıl önce her yıl açık verdiğimiz yeni bir dinamik ortaya çıktı. Bu yıl açık 70 milyon doların üzerinde. Bu bağlamda, geçen yıl Ekim ayında 27 milyon ABD doları tutarında cömert desteğiyle faaliyetlerimizin devam etmesinde ve organizasyonun finansman açığının kapanmasında büyük katkı sağlayan Suudi Arabistan'a teşekkür ederiz” dedi.

UNRWA'nın geleceği
Philippe Lazzarini, ajansın diğer BM örgütleriyle başvurduğu ortaklıklara ilişkin birçok Filistinli tarafından dile getirilen endişelerin farkında olduğunu belirterek, bu endişelerin UNRWA’nın hizmetlerini sona erdireceği varsayımına dayandığını söyledi. Ancak bu ortaklıklar zamanla UNRWA hizmetlerinin yerini alacak yeni faaliyetler üretebilir.
Ancak Lazzarini, “BM içinde, tüm kuruluşlarının birbirine katılması ve iş birliği yapması gerektiğine dair bir varsayım var. Bizim bakış açımız, mükemmel hizmet sunumunu nasıl sürdüreceğimizdir” dedi. Bu korkuların ‘siyasi bir ufkun olmaması ve bölgedeki Filistinli mültecilerin yalnız ve terk edilmiş olduğu hissine yol açan siyasi değişimler nedeniyle’ arttığını vurguladı.
Lazzarini, “UNRWA'nın Filistinli mültecilere hizmet sağlama yetkisi temelinde taahhütlerine bağlı olduğunu ve siyasi bir çözüme ulaşılana kadar hiçbir şeyin yerini alamayacağını onaylıyorum. Bu nedenle ortaklıklar devam edecek ve bunlar bir alternatif değil, yararlanıcı kesimlere daha yüksek verimliliğe sahip hizmetler sağlamanın bir tamamlayıcısı olacaktır” dedi.



Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (1): 15 Nisan’da tanık olduklarım bunlar… Hamideti, HDK üyelerini savaştan bir ay önce Hartum'a taşıdı

Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
TT

Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (1): 15 Nisan’da tanık olduklarım bunlar… Hamideti, HDK üyelerini savaştan bir ay önce Hartum'a taşıdı

Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)

Sudan sahnesinin önemli isimlerinden biri olan Mini Arko Minawi, yalnızca Darfur Bölgesi’nin mevcut valisi değil, aynı zamanda bölgede faaliyet gösteren Sudan Kurtuluş Hareketi’nin de lideri. Minawi, Sudan'da 2019 yılının nisan ayında eski Sudan Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir rejiminin düşmesini sağlayan ‘Aralık Devrimi’nin başarıya ulaşmasının ardından, 2020 yılı sonlarında Cuba Barış Anlaşması'nın imzalanması sonrası hükümete katıldı. Minawi’nin Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile ilişkileri, HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (Hamideti) ile yaşadığı anlaşmazlıklar ve son yıllarda ülkede yaşanan dönüşümlerin içinde yer alması, tanık olduklarını anlatmasını önemli hale getiriyor.

Al-Majalla, Minawi ile Sudan'daki son durum ve Hamideti’nin ‘iki general (Burhan ve Dagalu) arasındaki savaşın’ başladığı 15 Nisan 2023 tarihinden bir ay önce komutasındaki HDK’yı ve ağır mühimmatlarını Hartum'a nakletmesine ve öncesinde iki generallin birlikte eski Başbakan Abdullah Hamduk hükümetine yaptıkları darbeye ilişkin gözlemleriyle ilgili kapsamlı bir röportaj gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığı röportajda, Minawi, 15 Nisan’da savaşın durdurulması için son dakika çabalarında oynadığı rolünden bahsederken o gün Hamideti'nin Hartum'daki konutuna doğru yola çıktığı sırada Hamideti’nin kendisine, Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’nın ve Ordu Komutanı Orgeneral Burhan’ın kaldığı yerin bulunduğu ve yoğun çatışmaların yaşandığı Matar Mahallesi'nde olduğundan ateş hattında bulunduğu ve yoğun çatışmalar yaşandığı için konutuna gelmemesini söylediğini anlattı. Minavi, iki general arasındaki bu savaşın artık kontrolden çıktığını iki hafta sonra anladığını söyledi.

Hamideti komutasındaki HDK tarafından işgal edilen Darfur’daki saha koşullarından, Rus paralı asker grubu Wagner güçleriyle ilişkisinden ve Sudan'daki altın maden rezervi arayışlarından söz eden Minawi, HDK'nın operasyon odalarında yabancı subayların olduğunu vurguladı.

Özgürlük ve Değişim Güçleri (ÖDG) Merkez Konseyi’ni eleştiren Minawi, “Sudan Silahlı Kuvvetleri ile HDK’nın arasını açtılar. HDK Komutanı’nı askeri adım atmaya ikna eden de onlardı. Çok basit bir hesap yaptılar. Birkaç saat içinde darbe olacak, ardından her şey sona erecekti. Sonra ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimiz, rakiplerini tasfiye edecek ve bazı ülkelerin korumasında sınırsız gücün tadını çıkaracaklardı” diye konuştu. Minawi, “Hamideti ve Hamduk aynı düzenin iki kanadı” ifadelerini kullandı.

İşte Darfur Bölgesi Valisi ve Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi ile Zoom uygulaması üzerinden yaptığımız röportajın birinci bölümü:

*Öncelikle 15 Nisan 2023 günü neredeydiniz? O gün ne oldu?

O gün (15 Nisan), bir süre önce geldiğim Hartum'daydım ve çatışmaların başlamasından sonra yaklaşık iki hafta orada kalmaya devam ettim.

*O güne geri dönebilir miyiz? Neredeydiniz, neler yaşandı? Özellikle askeri düzeyde ne oldu? O gün Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile ya da HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu ile temas kurdunuz mu?

15 Nisan’dan bahsetmeden önce, anlatmaya biraz öncesinden başlamamız gerekiyor. Çünkü HDK’nın, 15 Nisan öncesi özellikle Darfur’dan ve komşu ülkelerden başkent Hartum’a personel taşıdığını gözlemledik. Bundan tam bir ay önce 14 Mart'ta Hartum'dan Darfur'a yaklaşık bin 200 kilometre uzunluğunda bir rotaya doğru gidiyordum. Yol boyunca üç günlük yolculuğumda her biri 150 ile 200 arasında HDK mensubunu taşıyan araçlar ve kamyonetlerin Hartum'a doğru ilerlediklerine net bir şekilde tanık oldum. Bizzat Darfur'dan Hartum'a giden ve Sudan dışındaki ülkelerden de Darfur üzerinden savaşçı taşıyan 67 kamyon saydım.

FOTO: Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (ortada) ve HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (ortada sol), askeri darbeden kaynaklanan krizin sona erdirilmesine yönelik Hartum’da sivil liderlerle birlikte bir ön anlaşmanın imzalandığı törene katıldılar, 5 Aralık 2022 (AFP)
Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (ortada) ve HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (ortada sol), askeri darbeden kaynaklanan krizin sona erdirilmesine yönelik Hartum’da sivil liderlerle birlikte bir ön anlaşmanın imzalandığı törene katıldılar, 5 Aralık 2022 (AFP)

*Bir ay önce mi?

Evet, savaşın başlamasından tam bir ay önceydi. Ayrıca (Kuzey) Darfur'un yönetim şehri el Faşir'e giderken şehrin girişinde Hartum'a nakledilmeyi bekleyen HDK üyeleri olduğunu gördüm. Sayıları çok fazlaydı. Yedi binden fazla HDK mensubu kendilerini Hartum'a taşıyacal kamyonları ve nakliye araçlarını bekliyordu.

*O sıra Hartum'a nasıl bir atmosfer hakimdi?

Tüm huzursuzluklara, özellikle ordu ile HDK arasında yaşanan sorunlara ve bu sorunların daha sonra savaşın çerçevesi haline gelen, Çerçeve Anlaşmasının imzalanması sonrasında geliştiğine tanık oldum. Eğer ordu ile HDK savaşmasaydı, o anlaşmayı imzalamayı reddeden siyasi hareketlerle ve güçlerle savaşacaklardı. Böyle bir durumda, ordu ile HDK güçlerini birleştirebilirlerdi. Ancak bu savaşın arkasında, bazıları arkadaşım olan ÖDG-Merkez Konseyi’nden isimler vardı.

Eğer HDK ile ordu savaşmasaydı, anlaşmayı imzalamayı reddeden siyasi hareketlerle ve güçlerle savaşacaklardı.

*Yani bu, savaşın ayak seslerini duyduğunuz ve aslında iki general arasındaki savaşın kaçınılmaz olduğunu düşündüğünüz anlamına mı geliyor?

Savaş öncesindeki tüm işaretler savaşın yaklaştığını ve kanlı ya da kansız bir darbenin olabileceğini gösteriyordu. Hartum'da bir yılı aşkın bir süre yaptığımız gözlemler ve Hartum'da bulunduğumuz dönemde tespit ettiğimiz göstergeler, böyle bir durumun yaklaştığını işaret ediyordu. Bu işin planlayıcılarının ve sorumlularının tamamı, açıkça ve tüm delilleriyle ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimizdi. Ordu ile HDK’nın arasını açtılar. HDK Komutanı’nı askeri adım atmaya ikna eden de onlardı. Çok basit bir hesap yaptılar. Birkaç saat içinde darbe olacak, ardından her şey sona erecekti. Sonra ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimiz, rakiplerini tasfiye edecek ve diplomatik bir kucaklaşma olarak gördükleri bazı ülkelerin koruması altında sınırsız gücün tadını çıkaracaklardı.” 

*Tüm bunların arkasında ÖDG’nin olduğuna mı inanıyorsunuz?

ÖDG, tasfiye listelerinin hazırlanmasına kadar tüm süreçlerde yer aldı.14 Nisan’ı 15 Nisan’a bağlayan son dakikalarda Hartum'da, cumhurbaşkanlığı konutundaydım. Onlar da Burhan'la birlikteydiler. Saat biri çeyrek geçe Burhan’ın yanından ayrılarak Hamideti’nin yanına gittiler. Darbeci rollerini ve iktidarı ele geçirme yönündeki kötü niyetlerini örtbas etmenin zamanı gelmişti. Biz de buna şahidiyiz. Yalnız değildim, hatta bazılarımız durumu sakinleştirmeye ve onların 'sıfır saatine' ulaşmak için yaptıkları düzenlemeleri engellemeye çalışıyorlardı.

*O güne dönecek olursak, Hamideti ile Burhan arasında ÖDG üyelerinin katıldığı bir toplantı yapıldığı biliniyor. Siz de o toplantıda mıydınız?

Ben o toplantıya katılmadım ama toplantıya ÖDG'nin tamamı değil, ÖDG - Merkez Konseyi kanadı katıldı. Burhan ile Hemedti arasında ÖDG - Merkez Konseyi’nin katıldığı çok sayıda görüşme oldu. Bu görüşmeler, darbe düşünülmeden önce yapılmıştı. Sessiz kalmış olabilirler, ama geçiş sürecine gerçek dokunuşlar yapmak isteyen ÖDG - Demokratik Blok kanadı ve Sudanlı diğer siyasi güçleri tasfiye etmeye yönelik komploların konuşulduğu toplantılar olduğu da bir gerçek.

Bu yüzden çoğunlukla bir arada olunsa da özellikle son dakikalarda ve son 72 saatte ÖDG üyelerinin çoğu Burhan ve Hamideti arasında mekik dokudular. Dr. Cibril İbrahim, Malik Agar ve Muhammed İsa Aliyu, hatta Abdullah Masar ve Dr. Taceddin Said gibi bazen orada olup bazen olmayan bazı isimlerle birlikte sakinleştirme ve olacakları engelleme girişimimizi sürdürüyorduk. Gayretli bir girişime öncülük ediyorduk. Gerçek anlamda iyi niyetle yapılan bir girişimdi. Girişimi bizi yanına çağıran ve bu girişime dahil eden General (Şemseddin) el-Kabaşi başlattı. Bizden duruma müdahale etmemizi istedi. Biz de onun isteği üzerine müdahale ettik.

*Ancak girişim başarısızlıkla sonuçlandı ve savaş patlak verdi, değil mi?

Girişim sırasında 15 Nisan günü saat dokuzda ilk kurşun sıkıldı. Benim ayarladığım randevuya göre Sayın Hamideti ile konutunda görüşmemiz gerekiyordu. Çatışmalar sırasında Menşiye’deki evimden Hamideti’nin Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’ndaki konutuna giderken onu aradım. Bana çatışmaların yoğunlaştığını ve zarar görebileceğimi öne sürerek konutuna gitmememi istedi. Nitekim evine girmek ısrar ettim ama giremedim, hatta Genel Komutanlığın kapısına kadar ulaştım. Ancak çatışmalar vardı. Her yerden mermi sesleri geliyordu ve ben de geri döndüm. Oysa onunla konutunda görüşmeye kararlıydım. Ancak o sırada konuttan çıktığından haberim yoktu.

FOTO: Hamideti ve Minawi, ülkedeki başlıca beş isyancı grupla barış anlaşması imzaladıktan sonra tokalaşırken, 31 Ağustos 2020 (Reuters)
Hamideti ve Minawi, ülkedeki başlıca beş isyancı grupla barış anlaşması imzaladıktan sonra tokalaşırken, 31 Ağustos 2020 (Reuters)

*Siz onun konutuna giderken Hamideti sizinle telefonda konuşuyordu. Peki, size ne söyledi?

Benimle Menşiye’den onun Genel Komutanlık’taki konutuna gittiğim sırada telefonda konuştu.

*Size ne söyledi?

Benden, Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’nın ve Ordu Komutanı Orgeneral Burhan’ın kaldığı yerin bulunduğu ve yoğun çatışmaların yaşandığı Matar Mahallesi'nde olduğundan ateş hattında olduğu ve yoğun çatışmalar yaşandığı için konutuna gitmememi istedi. Ancak daha sonra o sıra konutunda olmadığını öğrendim.

Çatışmaların başlamasından iki hafta sonra durumun kontrolden çıktığını anladım.

*Bu, Hamideti ile aranızdaki son görüşme miydi?

Hayır. Savaş sırasında da temasa geçtik. Birinci ve ikinci günden itibaren, hatta konutuna giremeyip saat 12 civarında eve geri döndüğümde bile onu aradım. Çalışmalar, çatışmaların başlamasından iki hafta sonrasına kadar devam etti.

*Darfur Bölgesi Valisi ve askeri ve siyasi bir lider olarak Burhan ve Hamideti ile konuşarak savaşın durdurulması için çaba sarf ettiniz. Çatışmaların kontrolden çıktığını ne zaman anladınız?

Çatışmaların başlamasının ikinci haftasında işlerin kontrolden çıktığını anladım. Çatışmalar başlarda sadece askeri bölgelerde yaşanıyordu. Ancak çatışmaların ikinci haftasında HDK üyeleri evlere girip kendilerine esirler aramaya başladılar. Bu da savaşın başlangıcı oldu. Mayıs ayı sonlarında Darfur'un batısındaki el-Cenine ve Murni'de çok büyük bir kaosun yaşandığı çatışmaların, savaştan ziyade etnik ve kabilesel tasfiye girişimleri olduğu anlaşıldı.

FOTO: Hartum’da HDK ile ordu arasındaki çatışmalar sırasında düzenlenen hava saldırısının ardından binaların üzerinden yükselen dumanlar, 1 Mayıs 2023 (Reuters)
Hartum’da HDK ile ordu arasındaki çatışmalar sırasında düzenlenen hava saldırısının ardından binaların üzerinden yükselen dumanlar, 1 Mayıs 2023 (Reuters)

HDK, haziran ayı başlarında Kuzey Darfur'a girdiğinde oradaydım. Çatışmalar başladı. Bölgenin önde gelen kabilelerinin reislerinin, ileri gelenlerinin ve topluluklarının yanı sıra, bireylerini de hedef alan etnik tasfiyeler gerçekleşti. Tüm bunlar, savaşın ordu ile HDK arasında olmaktan ziyade kontrolden çıkmaya başladığının ve Sudanlıların zarar göreceğinin çok açık göstergeleriydi.

*Röportajın “Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (2): Sudan’ın bölünmesini oldubittiye getirmek istiyorlar… HDK'nın operasyon odalarında yabancı subaylar var” başlıklı ikinci bölümü yarın yayında.