Türkiye, İran’ın Suriye ile normalleşme sürecine müdahil olmasını memnuniyetle karşılıyor

Türkiye-Suriye yakınlaşmasına karşı 30 Aralık 2022’de İdlib’de düzenlenen gösteri (AFP)
Türkiye-Suriye yakınlaşmasına karşı 30 Aralık 2022’de İdlib’de düzenlenen gösteri (AFP)
TT

Türkiye, İran’ın Suriye ile normalleşme sürecine müdahil olmasını memnuniyetle karşılıyor

Türkiye-Suriye yakınlaşmasına karşı 30 Aralık 2022’de İdlib’de düzenlenen gösteri (AFP)
Türkiye-Suriye yakınlaşmasına karşı 30 Aralık 2022’de İdlib’de düzenlenen gösteri (AFP)

Türkiye ve Rusya, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed rejimi ile Türkiye arasındaki normalleşme sürecine İran’ın da katılması gerektiğinin farkına varmış gibi görünüyor.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, gazetecilere yaptığı açıklamada, Türkiye-Suriye-Rusya üçlü görüşmelerine İran’ın da katılma ihtimaline ilişkin bir soruya yanıt verdi.
Kalın, “Yeni toplantının henüz yeri ve tarihi belli değil ama Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi, biz İran’ın bu sürece dahil olmasından memnuniyet duyarız” dedi.
İran’ın Suriye sahasında önemli bir aktör olduğunun altını çizen Kalın konuya ilişkin yanıtına şu ifadelerle devam etti;
“Rusya arabuluculuğunda Suriye ile yürütülen müzakerelere İran’ın bulunması bize göre katkı sağlar. Çünkü Suriye sahasından Türkiye’ye dönük terör tehditlerini ortadan kaldırmak, sınır güvenliğimizi sağlamak ve Suriyeli mültecilerin evlerine, ülkelerine güvenli, onurlu ve gönüllü bir şekilde dönmelerini sağlamak için yapacağımız müzakerelerde İran’ın bulunması da bu süreci rahatlatır, katkı sağlar. Biz bundan memnuniyet duyarız.”
Kalın’ın açıklamasından saatler önce, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye ile ilişkileri normalleştirme politikasını desteklediklerini bildirdi.
Lavrov ile Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri ile Moskova’da görüşmelerinin ardından düzenlenen basın toplantısında şunları söyledi;
“İran’ın bu çalışmaya (Ankara ile Şam arasındaki normalleşme görüşmelerine) dahil olma konusunda anlaşma sağlandı. Hem Rusya, hem İran, hem de Türkiye, Suriye meselesinin çözümüyle uğraşan Astana üçlüsü üyesi. Türkiye-Suriye ilişkilerinin iyileşmesini teşvik etme yönünde ilerideki temaslara Rusya ve İran’ın eşlik etmesinin mantıklı olduğunu düşünüyorum. Süre ve belirli format üzerinde çalışmalar sürüyor. Adım adım ilerleme ve her adımın küçük de olsa somut sonuçlar getirmesi gerektiği konusunda anlayış var.”
Lavrov ve Şukri, Suriye topraklarının birlik, bütünlük ve egemenliğinin korunması, krizin siyasi olarak çözülmesi ve vatandaşların kendi ve devletlerinin kaderini belirleme haklarına saygı gösterilmesi gerektiğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz hafta yaptığı bir konuşmada, “Şu anda Suriye'nin kuzeyindeki gelişmelerde tabii istediğimiz neticeyi her ne kadar alamıyorsak da diyoruz ki, ‘Gelin şimdi üçlü bazı toplantılar yapalım.’ Nedir bunlar? Üçlü olarak Rusya, Türkiye, Suriye bir araya gelelim. Hatta İran’ı da buna katabiliriz. İran da gelsin. Görüşmelerimizi bu şekilde yapalım ve bölgeye bir huzur gelsin. Bölge şu andaki yaşadığı sıkıntıları yaşamasın” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, “Rusya’yla bizim ilişkilerimizde karşılıklı bir itibar var, saygı var. Benim Sayın Putin’le ilişkilerim dürüstlük üzerinedir” ifadelerini de kullandı.
Öte yandan, Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov, Astana sürecinin öncü rolünü vurgulayarak, Suriye rejiminin Türkiye de dahil olmak üzere Ortadoğu’daki komşularıyla ilişkilerini normalleştirmesine Moskova’nın yardım etme isteğini dile getirdi.
Bogdanov ve Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Eymen Susan, Moskova’da yaptıkları görüşmede Suriye’deki durumu ve ülkede kapsamlı bir çözümü teşvik etme çabalarını ele aldı.
Görüşmede Rus tarafı, Suriye topraklarının birliği, bütünlüğü ve egemenliğine koşulsuz saygı ilkelerine uygun olarak Suriye-Türkiye ilişkilerinin normalleştirilmesi de dahil olmak üzere gerekli yardıma devam etmeye hazır olduğunu yineledi.
Suriye Anayasa Komitesi’nin yapıcı çalışmalarının yoğunlaştığını vurgulayan taraflar, Suriye’de kapsamlı bir çözümü teşvik etme görevlerine vurgu yaparak, Suriye’deki durum hakkında görüş alışverişinde bulundu.
Türkiye ve Suriye istihbarat servisleri arasında uzun süredir Rusya’nın arabuluculuğunda yapılan görüşmeler, 28 Aralık’ta Moskova’da üç ülkenin savunma bakanları ve istihbarat teşkilatlarının başkanları düzeyinde bir görüşmeye dönüştü.
Üç ülkeden dışişleri bakanlarının, Erdoğan’ın önerdiği üç ülke lideri düzeyinde bir toplantı yapılmasına hazırlık olarak, Ocak ayının ikinci yarısında bir araya gelmesi planlanıyordu.
Ancak Şam’ın, Türk güçlerinin Suriye’nin kuzeyinden çekilmesi, Ankara’nın Suriye muhalefetine verdiği desteği kesmesi ve Suriye Milli Ordusu içindeki silahlı grupların terör örgütleri listesine alınması gibi sunduğu şartlar görüşmelerin ritmini yavaşlattı.
Ankara, Rusya’nın sponsor olduğu, normalleşme yolunda ‘gerileme veya yavaşlama’ olarak değerlendirilen dışişleri bakanları toplantısı öncesinde ikinci bir savunma bakanları toplantısı yapılması gereğinden bahsetti.
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Şam’a yaptığı ziyaretten birkaç gün sonra mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu’nun davetlisi olarak 17 Ocak’ta Türkiye’yi ziyaret etti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile de görüştü.
Abdullahiyan, Tahran’ın Ankara ile Şam arasındaki yakınlaşmayı hoş karşıladığını vurguladı.
Türkiye, Rusya ve Suriye’nin savunma ve dışişleri bakanlarının görüşme tarihiyle ilgili şu ana kadar yeni bir açıklama yapılmadı. Ancak, normalleşme yolunu durdurma yönünde kesin bir sinyal de verilmedi.
Çavuşoğlu’nun 18 Ocak’ta Türkiye-ABD ilişkilerine yönelik stratejik mekanizma toplantısına katılmak üzere ABD’ye yaptığı ziyaretin ardından, Ankara’nın Esed rejimi ile ilişkileri normalleştirme yönündeki açıklamaları ve adımlarının yavaşladığı görüldü.
Washington, herhangi bir ülkenin Suriye rejimiyle herhangi bir yakınlaşmasını reddettiğini açıkça ilan etmişti.
Türkiye ise, Suriyeli sığınmacıların barınması için güvenli bölgelerin tamamlanması amacıyla ABD ve Rusya’yı Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) en büyük bileşeni YPG’yi Türkiye sınırından itibaren 30 kilometre derinlikteki alandan çekme taahhütlerini yerine getirmeye çağırıyor.



ABD'nin Pensilvanya eyaletinde meydana gelen silahlı saldırıda 3 polis öldü, 2 polis de yaralı

Polis, silahlı saldırı mahallini kordon altına aldı (AP)
Polis, silahlı saldırı mahallini kordon altına aldı (AP)
TT

ABD'nin Pensilvanya eyaletinde meydana gelen silahlı saldırıda 3 polis öldü, 2 polis de yaralı

Polis, silahlı saldırı mahallini kordon altına aldı (AP)
Polis, silahlı saldırı mahallini kordon altına aldı (AP)

Polis, dün Güney Pensilvanya'da meydana gelen silahlı saldırıda üç polis memurunun öldüğünü, iki polis memurunun da yaralandığını bildirdi.

Vali Josh Shapiro, "Bu eyalete ve bu ülkeye hizmet eden üç değerli canın kaybından dolayı yas tutuyoruz" dedi.

Yetkililer, soruşturmanın devam ettiğini söyledi.


Trump, Demokrat Parti'yi "kapatmanın yolunu arıyor"

Charlie Kirk'ün öldürülmesinin ardından en az bir yorumcu, Donald Trump'ın muhalefeti yasadışı ilan etmeye çalışmakta olabileceğini söylüyor (AFP)
Charlie Kirk'ün öldürülmesinin ardından en az bir yorumcu, Donald Trump'ın muhalefeti yasadışı ilan etmeye çalışmakta olabileceğini söylüyor (AFP)
TT

Trump, Demokrat Parti'yi "kapatmanın yolunu arıyor"

Charlie Kirk'ün öldürülmesinin ardından en az bir yorumcu, Donald Trump'ın muhalefeti yasadışı ilan etmeye çalışmakta olabileceğini söylüyor (AFP)
Charlie Kirk'ün öldürülmesinin ardından en az bir yorumcu, Donald Trump'ın muhalefeti yasadışı ilan etmeye çalışmakta olabileceğini söylüyor (AFP)

Bir analiste göre Donald Trump, muhafazakar yorumcu Charlie Kirk'ün öldürülmesinin ardından Demokrat Parti'yi yasaklamayı planlıyor olabilir.

CNN'den Jamal Simmons, Trump ve Beyaz Saray Özel Kalem Müdürü Yardımcısı Stephen Miller'ın son yorumlarının Birleşik Devletler'deki iki partili sistemin geleceği konusunda "kesinlikle endişe verici" olduğunu söyledi.

Kirk suikastının siyasi etkisini ele almak üzere Kaitlan Collins'in The Source programına katılan Simmons, şunları söyledi:

Başkan aşırılıkçı örgütlere karşı harekete geçeceğini söyledikten sonra özel kalem müdürü yardımcısı da bugün çıkıp Demokrat Parti'yi aşırılıkçı örgüt diye niteledi. Bu da şu soruyu akla getiriyor: Birleşik Devletler Başkanı, Demokrat Parti'yi yasaklayacak mı? Gidişat bu yönde mi? Birleşik Devletler Başkanı, Adalet Bakanlığı'nı Demokrat Parti'nin üzerine mi salacak?

Endişesinin bu olup olmadığı sorulduğunda Simmons, şu cevabı verdi:

Kesinlikle endişe verici. Bu başkan, siyasi düşmanlarını hedef almak için Adalet Bakanlığı'nı kullanmaya istekli olduğunu gösterdi. Bu, ülkedeki iki partili demokratik sistem hakkında çok ciddi sorular ortaya çıkarıyor.

Trump yönetimindeki üst düzey isimler pazartesi günü, kamuoyuna herhangi bir kanıt sunmadan, cinayetin organize bir sol görüşlü terör planının sonucu olduğunu iddia etti. Arkasındaki grupların peşine düşeceklerine söz verdiler.

Kirk'ün podcast'inin Birleşik Devletler Başkan Yardımcısı J.D. Vance'in sunduğu özel bölümüne katılan Miller, "Bu suikasta yol açan organize kampanyaya duyduğumuz tüm öfkeyi, bu terör ağlarını kökünden söküp atmak için kullanacağız" dedi.

Vance ayrıca program sırasında, "sol görüşlü aşırılığın" Kirk'ün öldürülmesinin "nedenlerinden biri" olduğunu söyledi.

Trump geçen hafta, Demokratlardan sandıkta "intikam" almak istediğini söylemişti; bu da en azından partinin seçim rakibi olacağına hâlâ inandığını gösteriyor. Ardından şunları eklemişti:

Sorun soldaki radikaller; onlar acımasız, korkunç ve politik açıdan kurnazlar.

Ağustosta verdiği bir röportajda Miller, "Demokrat Parti siyasi bir parti değil. Yurtiçindeki bir aşırılıkçı örgüt" demişti.

Demokrat Parti, Amerikan vatandaşları için savaşmıyor, onları umursamıyor veya temsil etmiyor.  Sadece azılı suçluların, çete üyelerinin, yasadışı göçmen katillerin ve teröristlerin savunulmasına adanmış bir kuruluştur.

Independent Türkçe


Çin'in "hayalet parçacık" makinesi evrenin sırlarını çözebilir

Küre, sıvı sintilatör diye bilinen 20 bin tonluk bir madde içeriyor (AP)
Küre, sıvı sintilatör diye bilinen 20 bin tonluk bir madde içeriyor (AP)
TT

Çin'in "hayalet parçacık" makinesi evrenin sırlarını çözebilir

Küre, sıvı sintilatör diye bilinen 20 bin tonluk bir madde içeriyor (AP)
Küre, sıvı sintilatör diye bilinen 20 bin tonluk bir madde içeriyor (AP)

Fizikçiler, gizemli "hayalet parçacıkların" keşfi karşısında yıllardır şaşkınlık içinde.

Elektrik yükü olmayan bu nötr atom altı parçacıkların bilimsel adı "nötrinolar". Elektrik veya manyetik kuvvetlerle yakalanamayan bu parçacıklar, fiziksel maddelerin içinden rahatça geçebiliyor.

Ancak parçacık fizikçileri Çin'in tepelerindeki fütüristik bir yeraltı gözlemevindeki yeni sıvı kubbe sayesinde bu zor yakalanan parçacıkları gözlemleyerek gizli bilimsel sırları ortaya çıkarmayı umuyor.

Küre, sıvı sintilatör diye bilinen 20 bin tonluk bir maddeyi barındırırken, nötrinolar yakındaki iki nükleer santral aracılığıyla sürekli yer altından besleniyor. İnce bir akrilik tabakayla kaplı küresel yapının tamamıysa 45 bin ton saf suyla dolu koruyucu bir silindir içinde duruyor.

Nötrinolar sintilatördeki protonlarla çarpışınca, günde yaklaşık 50 adet olmak üzere, çok küçük ama kaydedilebilir flaşlar yayıyor. Dünyanın dört bir yanındaki bilim insanları, nötrinoları uzaktan izliyor, ölçüyor ve kütlelerine göre sıralıyor.

Dünya çapında 700 fizikçiyle işbirliği yapan Çin Bilimler Akademisi'nden Wang Yifang, The Times'a şöyle diyor: 

Nötrino kütlesinin hiyerarşisini öğreneceğiz ve bu sayede parçacık fiziği, nötrinolar ve kozmoloji için bir model oluşturabiliriz.

Nötrinolar, süpernova patlamalarının yıldız füzyonları tarafından üretilebildikleri için evrendeki en bol parçacıklar. Wang, atom altı parçacıklar üzerine yapılan bu araştırmanın "evreni anlamamıza" katkı sağlayabileceğini söylüyor.

Bilim insanı günde 50 adet olmak üzere 100 bin flaş üretmenin ve istatistiksel açıdan anlamlı okumalar elde etmenin sadece 6 yıl süreceğini düşünüyor.

Nötrinolar ilk kez 1930'da Avusturyalı fizikçi Wolfgang Pauli tarafından öngörülmüştü. Pauli, elektrik yükü veya kütlesi olmayan ve maddeden serbestçe geçebilen bir parçacığın var olabileceği teorisini ortaya atmıştı. Araştırmaya göre, bir saniyede yaklaşık 100 trilyon nötrino vücudumuzdan geçiyor.

Bu keşif üzerine Pauli, "Korkunç bir şey yaptım. Saptanamayan bir parçacık olduğunu varsaydım" demişti. Fizikçi, kimsenin bir nötrino yakalayamayacağına dair bir kasa şampanya üzerine bahse girmişti. Ancak çeyrek asır sonra bu bahsi kaybetti.

Artık elektron, müon ve tau isminde üç tür nötrino olduğunu ve her birinin diğerine dönüşebildiğini biliyoruz. Bilim insanları bunları analiz ederek neden "madde"nin "antimadde"den daha fazla olduğu gibi, bilimin en büyük gizemlerini çözmenin anahtarını bulabilir.

Independent Türkçe