AP: ABD, Wagner savaşçılarını Sudan ve Libya'dan çıkarmak istiyor

Washington'ın Mısır ve BAE aracılığıyla baskı uyguladığı öne sürüldü

Prigojin'in, AP'nin yorum talebini reddettiği bildirildi (Reuters)
Prigojin'in, AP'nin yorum talebini reddettiği bildirildi (Reuters)
TT

AP: ABD, Wagner savaşçılarını Sudan ve Libya'dan çıkarmak istiyor

Prigojin'in, AP'nin yorum talebini reddettiği bildirildi (Reuters)
Prigojin'in, AP'nin yorum talebini reddettiği bildirildi (Reuters)

ABD'nin Rus paralı asker şirketi Wagner Grubu'na ait savaşçıları, Sudan ve Libya'dan çıkarmak için harekete geçtiği bildirildi.
ABD merkezli haber ajansı Associated Press (AP), Joe Biden yönetiminin Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) aracılığıyla, Sudan'daki darbe yönetimine ve Libya'daki milislere Wagner'le bağlantılarını kesmeleri için baskı uyguladığını aktardı.
Haberde, neredeyse her görüşmede bu konunun gündeme geldiği belirtilirken, kimliğini açıklamayan Mısırlı bir yetkili, "ABD, Wagner'e kafayı takmış durumda" dedi.

"Libya'da Hafter'le çalışıyor"
AP'nin aktardığına göre Wagner, Libya'da Ulusal Ordu'nun komutanı Halife Hafter'le çalışıyor.
Hafter'in ordusundan kimliğini paylaşmayan bir yetkili, CIA Direktörü William Burns'ün geçen ay Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe'yle görüşmek için ülkeye gittiğinde, Hafter'le de bir araya geldiğini öne sürdü.
Kaynak, Burns'ün Hafter'le görüşmesinde Wagner meselesini gündeme getirdiğini savundu.
BAE, Fransa ve Mısır'ın desteklediği Hafter güçleriyle dönemin Ulusal Mutabakat Hükümeti'nin (UMH) Başbakanı Fayiz Serrac arasında, Birleşmiş Milletler (BM) gözetiminde 24 Ekim 2020'de ateşkes imzalanmıştı. Buna göre ülkedeki tüm yabancı paralı askerlerin üç ay içinde sınır dışı edilmesi gerekiyordu. Fakat Hafter'in böyle bir emir vermediği iddia ediliyor.
İç savaşta Türkiye, UMH'yle 2019'da güvenlik ve askeri işbirliği anlaşması yaparak Serrac'ı desteklemiş, Wagner savaşçıları da Hafter'in yanında yer almıştı.

"Petrol sahalarından çıkarın"
AP, ateşkesin ardından Wagner savaşçılarının, ülkenin doğusundaki Hafter milislerini eğitmeye devam ettiğini ve petrol sahalarında faaliyet göstermeye başladığını savundu.
Libyalı kaynaklar, ABD'nin Wagner askerlerinin petrol rafinerilerinden çıkarılmasını talep ettiğini söyledi. Ayrıca Mısır'ın da Wagner askerlerinin kendi sınırına yakın noktalarda konuşlandırılmamasını istediği aktarıldı.

"Türkiye'ye karşı teminat talebi"
Haberde, ABD'nin taleplerine karşılık Hafter'in herhangi bir söz vermediği ama Türkiye'nin ve desteklediği Libyalı milislerin, kendi savaşçılarına saldırmaması için teminat istediği öne sürüldü.
Libya'da halihazırda kaç Wagner askerinin yer aldığı tam olarak bilinmiyor. ABD Afrika Komutanlığı'na (AFRICOM) göre ateşkes öncesi dönemde Temmuz-Eylül 2020'de yaklaşık 2 bin Wagner savaşçısı ülkede görev yapıyordu. BM'nin ülkede ilk kez 2018'de faaliyet göstermeye başladığını öne sürdüğü Wagner, AFRICOM'a göre BAE'den de finansal destek alıyor.

"Sudan'da cuntayla işbirliği yapıyor"
Haberde, Wagner'in Sudan'da 2021'de darbeyle yönetimi ele geçiren ordu komutanı Orgeneral Abdulfettah Burhan'la işbirliği yaptığı öne sürüldü. Şirketin daha önce de 2019'da devrilen eski Cumhurbaşkanı Ömer Beşir'le çalıştığı iddia edildi.
Sudanlı bir üst düzey bir yetkili, Mısır İstihbarat Başkanı Abbas Kamil'in, geçen ay Hartum'da Burhan'la yaptığı görüşmede, ABD'nin taleplerini aktardığını söyledi. Buna göre Washington, Wagner'in Orta Afrika Cumhuriyeti ve diğer komşu ülkelerdeki faaliyetleri için Sudan'ı üs olarak kullanmasının engellenmesini istedi.
Haberde, Wagner'in Sudan'da ilk kez 2017'de faaliyet gösterdiği öne sürüldü. Şirketin, Sudan hükümetine bağlı Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) adlı milislere eğitim verdiği ve istihbarat sağladığı da iddia edildi.
BAE'nin desteklediği SDK Komutanı Muhammed Hamdan Dagalu, Yemen'de süren iç savaşta Suudi Arabistan öncülüğünde oluşturulan koalisyona destek olarak asker de gönderiyor.

"Wagner'in altın madenciliğine yaptırım"
Sudanlı kaynaklara göre askeri eğitim ve istihbarat hizmetleri karşılığında cunta, Wagner'e ülkedeki altın madenlerinin işletmesini devretti.
Washington, Wagner'e finansman sağladıkları gerekçesiyle Sudanlı madencilik firması Meroe Gold'a ve şirketin sahibi olan Rusya merkezli M Invest'e 2020'de yaptırım uygulama kararı almıştı.
ABD Hazine Bakanlığı'na göre iki şirketten de sorumlu kişi Wagner'in kurucusu Yevgeni Prigojin. AP, yaptırım kararına rağmen firmanın hâlâ altın çıkarma çalışmalarını sürdürdüğünü aktardı.
Ukrayna savaşındaki rolüyle gündemden düşmeyen Wagner'e bağlı paralı askerler, Libya ve Sudan'ın yanı sıra Orta Afrika Cumhuriyeti, Mozambik ve Mali de dahil en az 10 Afrika ülkesinde faaliyet gösteriyor.
Ayrıca ABD Hazine Bakanlığı tarafından 25 Ocak'ta yapılan açıklamada, Wagner Grubu'nun uluslararası suç örgütü listesine alındığı duyurulmuştu. Washington, şirketle bağlantılı 8 kişiye, 16 kuruluşa ve 4 uçağa yaptırım uygulanacağını bildirmişti.
Wagner'in kurucusu Prigojin, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in ve konuklarının katıldığı davetlerin yemek işlerini üstlendiği için "Putin'in şefi" diye de anılıyor.
Öte yandan Kremlin, Wagner'le herhangi bir bağı olmadığını savunuyor.
Independent Türkçe, AP, CNN, New York Times



Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia
TT

Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia

James Jeffrey

ABD Başkanı Joe Biden'ın 31 Mayıs'ta İsrail'in yeni ateşkes planını onaylaması, Gazze'deki savaşın tüm dinamiğini değiştirdi. O tarihten bu yana yapılan yorumların çoğu, İsrail'in Gazze Şeridi’ne yönelik stratejisinde algılanan değişimden ziyade Hamas Hareketi’nin kısa süre önce açıkladığı yanıta ve önerinin ayrıntılarına yönelikti. Biden tarafından açıklanan ve İsrail'in Gazze Şeridi’nden tamamen çekilmesini ve kalıcı ateşkes yapılmasını öngören teklif, 'ertesi gün' için kapsamlı bir planlama yapılması ihtiyacını daha da belirgin hale getirdi. Ancak ertesi gün ile ilgili ne İsrail'de ne de Washington'da henüz detaylı bir planlama yapılmış değil.

Birkaç aydır, düşünce kuruluşları ve medyadan meslektaşlarla birlikte Gazze'de savaş sonrası uluslararası bir yapının oluşturulmasına ilişkin bir plan üzerinde çalışıyorum. Bu plan, yerel yetkililer belirli düzenlemeler altında yeni bir hükümet ve hem Gazzelilere hem de İsraillilere barış getirecek umut verici bir güvenlik yapısı kurmadan önce, Gazze'nin yeniden ayağa kalkmasına yardımcı olunması gerektiğine dikkati çekmeyi amaçlıyor. Geçtiğimiz mayıs ayında Wilson Centre Forumu'nda tartışılan ve resmi internet sitesinde yer alan plan, İsrailli ve Amerikalı hükümet yetkilileri ve çeşitli Arap taraflarla görüşülerek hazırlandı. Planın göze çarpan unsurlarına geçmeden önce İsrail'in ateşkes önerisinde nelerin yeni olduğuna ve bu planın buna nasıl uyduğuna bir göz atalım.

İsrail, ateşkesle ilgili düşüncesinin detaylarını şimdiye kadar kamuoyuna açıklamadı. Bu yüzden (dört buçuk sayfa olduğu söylenen) teklifin yapısal çerçevesini anlamamız için Başkan Biden'ın açıklamalarını ve İsrail'in farklı ve bazen de çelişkili tepkilerini masaya yatırmalıyız. İsrail'in öncelikle, müzakerelerin başarılı olması halinde, teklifin ikinci aşamasının sonunda İsrail Savunma Kuvvetlerinin Gazze'den tamamen çekilmesini kabul ettiği açıkça görülüyor.

Plan, ilk etapta Gazze'yi yönetecek çok uluslu bir idarenin kurulmasını ve bu idarenin Uluslararası Temas Grubu’na rapor vermesine odaklanıyor.

İkinci olarak, İsrail, Gazze Şeridi için daha sonra gelecek üçüncü aşamada kapsamlı bir yeniden inşa planını kabul etmeye hazır görünüyor. Bu önemli bir gelişme, zira Başkan Biden'ın da kabul ettiği üzere İsrail'de bazıları halen Gazze Şeridi'nin İsrail’in yarı kalıcı işgali altında olmasını bekliyor. Üstelik, herhangi bir büyük yeniden inşa planı, güvenlik kaygıları, birçok kilit öneme sahip sınır kapısını kontrol etmesi ve su, elektrik, iletişim gibi temel hizmetleri sağlaması göz önünde bulundurulduğunda İsrail'in desteğinin alınması gerekiyor. Senatör Lindsey Graham da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesinin hemen ardından 9 Haziran'da Face the Nation adlı televizyon programında, İsrail'in ateşkes önerisi doğrultusunda Gazze'nin yeniden inşasına ve yönetimine ilişkin bir planı olduğunu ifade etmişti. Bu, edindiğim başka bilgilerle de tutarlı.

Geliştirdiğimiz plan, 11 Haziran'da ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan tarafından açıklanan ve Arap devletlerinin ‘Gazze'nin istikrara kavuşturulması ve yeniden inşasında rol oynayacağı geçici bir güvenlik oluşumu ile idari yapı oluşturmasını’ öneren ABD yönetiminin görüşüyle de oldukça uyumlu.

Çok uluslu bir idari yapı

Planımız ilk etapta Gazze'yi yönetecek ve belirli bir ülke veya bölgedeki barış ve güvenlik krizini yönetmek amacıyla uluslararası aktörlerin çabalarını koordine etmek için özel amaçlarla kurulmuş gayri resmi ve daimî olmayan uluslararası bir organ olan Uluslararası Temas Grubu'na (ICG) rapor verecek, çok uluslu bir idari yapı kurulmasını öngörüyor. Bu iki oluşum ABD, İsrail, Mısır, önde gelen diğer Arap ülkeleri ve G7 üyesi ülkeler tarafından ortaklaşa hazırlanan uluslararası bir tüzük çerçevesinde kurulacaktır. Filistin Yönetimi ile istişare için bir mekanizmaya sahip olacak ve mümkünse, 10 Mayıs’taki ateşkes kararını takiben BMGK’da alınacak bir kararla desteklenecektir. İsrail'in önerisinin ikinci aşaması için ateşkes müzakerelerinde başka hukuki temeller de atılabilir.

Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Çok uluslu yönetim, üst düzey bir temsilci tarafından yönetilecek ve ICG’ye katılan ülkelerin yanı sıra, diğer ülkelerden gelen bağışlarla finanse edilecek. Finans, güvenlik, ulaşım, bakanlıklarla koordinasyon, kamuoyu yoklaması ve halkla ilişkiler için özel ekipleri olacak ve İsrail, Mısır ve diğer ülkelerden lojistik destek alacak. Kapsamlı yönetim ve güvenlik gözetiminden başlayarak işleyişinde merkezi yetkilere sahip olacak.

ABD ve ICG üyesi ülkeler, Hamas sonrası güvenlikle ilgili sorumlulukları üstlenecek sivil polis ve jandarma güçleri (sivil halk arasında konuşlu hafif silah kolluk kuvveti) eğitilene kadar güvenlik devriyeleri gerçekleştirmek için çok uluslu yönetime bağlı çok uluslu bir polis gücü oluşturacaklar. Aralarında az sayıda da olsa ABD'li sivil ve askeri yetkili de yer alacak. Ateşkesin ikinci aşaması için yapılacak müzakerelerde, özel güvenlik düzenlemeleri üzerinde yeniden çalışılması gerekiyor.

Bu yapı aynı zamanda Gazze'ye insani yardımların ulaştırılması, istikrarın sağlanması, kalkınma, yeniden inşa ve diğer her türlü yardımın erişiminde yer alan uluslararası, hükümet ve hükümet dışı kurum ve kuruluşların faaliyetlerini harekete geçirme, koordine etme ve birleştirme yeteneğine de sahip olacak.

Merkezi kontrol

Güvenlik, yeniden yapılanma ve diğer uluslararası destek türlerinin ateşkese uyulmasıyla bağlantılı olmasını sağlamak için merkezi kontrol gerekiyor. Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının, halk ya da yerel yetkililer güvenliği engellerse yahut radikalleşmenin önlenmesi ve uzun vadeli istikrar için gerekenlerin yapılmasına engel olursa diye, yeniden yapılanma ve diğer hizmetlerin sağlanması için (Dayton Anlaşmalarında öngörüldüğü üzere) resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Hiçbir uluslararası polis teşkilatı ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Son olarak plan, bunların her biri ve yukarıda belirtilen diğer çeşitli gündemler için ayrıntılı eylemler içeriyor. Bunlar modüler bir temelde düzenlenmiştir ve Gazze için planlamaya dahil olan hükümetler unsurları seçmekte özgürdür.

Bu planla (ya da Gazze'ye yönelik neredeyse tüm diğer planlarla) ilgili akla birtakım sorunlar gelebilir. Bunların başında, Biden yönetiminin ‘sahada Amerikan askeri bulunmayacağı’ açıklaması açısından başta askeri personel olmak üzere ABD’li personelin Gazze’deki varlığı yer alıyor. Ancak bazen Başkan tarafından yapılan açıklamaların yerine getirilmesi gerekir. ABD'nin halihazırda Gazze kıyısında inşa ettiği yüzer iskelede konuşlanmış askerleri var. Washington'ın yaklaşık 25 ülkede konuşlandırılmış askeri birlikleri bulunuyor. Bu birliklerden bazıları son zamanlarda sahillerde ya da suda saldırıya uğradı. Hiçbir uluslararası polis teşkilatı, ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Yönetim ve Hamas

İkinci konu ise Filistin Yönetimi'nin rolü. Plan, yukarıda belirtilen ICG ve Filistin Yönetimi arasındaki koordinasyonun ötesinde, maaşların ödenmesi, yerel hizmetlerin finanse edilmesi ve seyahat belgelerinin verilmesi de dahil olmak üzere Filistin Yönetimi'nin dahil olacağı alanları ortaya koyuyor. Özellikle çok uluslu yönetimin çekilmesinin ardından Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi’nin yönetimindeki rolüyle ilgili olarak tüm taraflar arasında daha fazla müzakere yapılması gerekecektir.

Siyasi bir çözüm, Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir.

Üçüncü konu, Hamas'ın geleceğidir. Planın kendisi Gazze'de kalan Hamas üyelerinin rolünü tartışmıyor. Ancak ne bu planın ne de Gazze'de yönetim, güvenlik ve yeniden yapılanmaya yönelik başka herhangi bir planın, İsrail karşıtı gündemiyle Hamas'ın etkin bir şekilde kontrolü elinde tutması halinde başarılı olamayacağını söyleyebiliriz. İsrail Başbakanı Netanyahu, Başkan Biden’ın İsrail'in önerisini tartışmasına cevaben, bu öneri altında bile Hamas'ın yenilgiye uğratılması gerektiğini vurguladı. Aynı şekilde Başkan Biden da ‘Gazze'nin Hamas'ın iktidarda olmadığı daha güzel günler göreceğinin’ altını çizdi. Siyasi bir çözüm,- Başkan Biden'ın atıfta bulunduğu ateşkes çerçevesinde - Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir. Tüm bunlar İsrail'in teklifinin ikinci aşamasının müzakerelerinde ele alınacaktır.

Bu aşamada yukarıda belirtilen hususlar, Gazze Şeridi’nde savaşın ertesi günü için geçici çözüm kapsamında en ciddi olan konulardır. Gazze’deki savaşın, bölgenin güvenliğine yönelik oluşturduğu olağanüstü tehdit, sadece Gazze ve İsrail vatandaşları için değil tüm bölge halkları için daha iyi bir gelecek arayışındaki tüm tarafların olağanüstü çaba sarf etmesini ve büyük riskler almasını gerektiriyor.

*Bu yazı Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.