Türkiye, Suriye'deki adımlarına hız verdi

Ankara yönetimi kuvvetlerini gerilimi azaltma bölgelerine yeniden konuşlandırdı.

Halep’in el-Bab kırsalındak konuşlu İslamcı bir grubun savaşçıları. (AFP)
Halep’in el-Bab kırsalındak konuşlu İslamcı bir grubun savaşçıları. (AFP)
TT

Türkiye, Suriye'deki adımlarına hız verdi

Halep’in el-Bab kırsalındak konuşlu İslamcı bir grubun savaşçıları. (AFP)
Halep’in el-Bab kırsalındak konuşlu İslamcı bir grubun savaşçıları. (AFP)

Türk askeri noktalarının geçtiğimiz aylarda kuzeybatı Suriye'deki gerilimi azaltma bölgelerinde yeniden konuşlandırılması sürdü. Bunlar, Türkiye, Rusya ve İran'ın garantör olduğu Astana görüşmeleri kapsamında, 2017'de Türk-Rus anlaşmasıyla belirlenen noktalardı.
Anlaşma, Türkiye'ye, rejim güçleri ve müttefikleri ile muhalif güçler arasındaki ‘Putin-Erdoğan bölgesi’ olarak bilinen gerilimi azaltma bölgeleri içindeki temas alanlarındaki askeri noktaların konuşlandırılmasını genişletme imkanı sağladı. Türk askeri konuşlandırma haritası, 2021'in ortalarına kadar genişletilerek, bir askeri üs ile bir gözlem noktası arasında beş valiliğe yayılmış, 55'i Halep'te, 43'ü İdlib'de, 9'u Rakka'da, 4'ü Haseke'de ve 2'si Lazkiye'de olmak üzere 113 askeri bölgeyi içerecek şekilde genişledi. Halep'te 55, İdlib'de 43, Rakka'da 9, Haseke'de 4 ve Lazkiye'de 2 olmak üzere daha sonra yeniden konuşlandırma operasyonları sonucunda 64 askeri nokta oluşturuldu.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Suriye'nin kuzeybatısına konuşlandırılması rejim güçlerinin, Rus güçlerinin ve İran milislerinin ilerlemesine engel teşkil ediyor. Askeri noktalar ve üsler blokaj hatları şeklinde dağılıyor. Bu da bu rejimin, Türk kuvvetleriyle doğrudan çatışmadan muhalefetin elindeki bölgelere doğru ilerlemesini zorlaştırıyor.

İdlib 6 Ocak'ta protestolara sahne oldu. (EPA)
Rusya ile devam eden istişarelerle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gerilimi azaltma bölgelerine konuşlandırılması haritasında değişiklikler oldu. Ardından Suriye rejimi ile Rusya'nın arabuluculuğunda uzun süredir istihbarat ve güvenlik servisleri düzeyinde normalleşme görüşmelerine başlandı. Görüşmeler, 28 Aralık'ta Moskova'da Türkiye, Rusya ve Suriye Savunma Bakanlarının düzeyine yükseltildi.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) tarafından dün yayınlanan bir rapora göre şu anda TSK’ya ait 7 askeri tugay, 49 ana askeri üsse dağıtılmış durumda. Halep'in batı kırsalında 13, İdlib kırsalında 30, doğu İdlib kırsalında 11, güney İdlib kırsalında 13, İdlib batı kırsalında 6, Hama kırsalında 3 ve Lazkiye kırsalında da 3 üs bulunuyor.
TSK’ya lojistik destek sağlamak için ana merkezleri çevreleyen bu üslere onlarca askeri nokta bağlı. Her muharip tugay bin 500 askerden oluşuyor. Yani bu bölgelerdeki toplam Türk kuvvetlerinin sayısı tam donanımlı 10 bin 500 askere ulaşıyor.
Rapora göre her üssün çok sayıda asker içerdiği ve bu sayının farklı uzmanlıklara (mühendislik - özel kuvvetler - topçu ve füzeler - iletişim ve sinyaller) sahip yüzlerce kişiye ulaşabileceği belirtildi. Topçular, tanklar, zırhlı araçlar, uçaksavar silahlar ve mayın tarama gemilerinin yanı sıra askeri iletişim teçhizatı ve Türk ağları için cep telefonu kuleleri ile destekleniyor.
TSK, bu bölgelerdeki üslerini 200 tank, 400 zırhlı araç ve 800 zırhlı personel taşıyıcının yanı sıra onlarca kamyon ve arazi araçları ile destekliyor.
Rapora göre Türk güçlerinin çoğunluğu uluslararası Halep-Lazkiye yolunun (M4) güneyinde konuşlanmış durumda ve yaklaşık 25 askeri üs bulunuyor. Bu da Türk kuvvetlerinin yarısından fazlasının yol boyunca ve yolun güneyinde konuşlandığı anlamına geliyor.
TSK, Halep'in batı kırsalındaki Kefr Nuran, Kityan, Ebin, Etarib, Takad, Deyr Seman, Fevc 111, Cebel Berakat, Abzimmo, Kefr Karmin, Kefr Nasih ve Cebel Salva gibi köy ve kasabalara dağılmış halde.
Türk kuvvetleri İdlib'in doğu kırsalında, Taftanaz Havalimanı, Afis, Macarez es-Salihiye, Binniş, Tel Sandal, Sermin, Maarat Alya, Neyrab, Mecdeliye, Maar Belit ve Kadura'da bulunuyor.
İdlib'in güney kırsalına gelince, el-Mestume, Nahlya, Cebel el-Erbain, er-Ruveyha, Benin, Şannan, Tel en-Nebi, Eyyub, Kensafra, el-Bara, Belyun, Kukfin, Maarata ve Sigasa’da da Türk Kuvvetleri mevcut. İdlib'in batı kırsalında, İştabrak, Ferika, el-Kefir, Cennetü'l-Kura, Ayn el-Bayda ve el-Naciye köylerinde konuşlanıyor.
Türk kuvvetleri Hama'nın batı kırsalında kastun, Hirbet en-Nakus ve el-Karkur'da ve Lazkiye kırsalında Tilal Kabine, Tel el-Haddade ve ez-Zeytuna'nın her birinde varlığını sürdürüyor.
TSK, Rusya ile anlaşarak M4 yolunun güneyindeki Kastun kasabasındaki askeri noktadan iki gün önce çekilmeye başladı. Beton blokları kuzeybatı Hama kırsalındaki Gab Ovası bölgesinde bulunan noktadan kuzey noktalarına taşıdı. Türk kamyonları M4'ün güneyinden geçerek kuzeye yöneldi.
Kastun askeri noktası, Sehliye bölgesinde, Suriye rejim güçlerinin Curin bölgesindeki mevzilerine birkaç kilometre uzaklıkta yer alıyor. Türk kuvvetlerinin el-Gab Ovası bölgesinden çekilmesi, yola erişimi ve Cisr eş-Şuğur şehrinin kontrolü kolaylaştıracak. TSK 2021 yılının ocak ayında İdlib'in doğusunda rejim güçleri ve onlara bağlı Suriye uyruklu olmayan milislerin kontrolündeki Serakib şehrinin kuzeyindeki Afes köyü yakınlarında bir nokta daha kurdu. Bunu, aynı yılın nisan ayında Cisr eş-Şuğur'da bir noktanın kurulması izledi.
Rusya ile 5 Mart 2020'de Moskova'da imzalanan mutabakat zaptı kapsamında Türkiye'nin İdlib'deki M4 otoyolunu açma hamleleri geçtiğimiz günlerde başlamıştı. Ankara ve Suriye rejimi Rusya himayesindeki bu durumun ivmesini sürdürmek için çaba sarf ediyor.
Moskova'da 28 Aralık'ta yapılan savunma bakanları toplantısının ardından Ankara, Halep-Lazkiye Uluslararası Karayolu'nun (M4) açılması dosyasına odaklanmaya başladı. M4 karayolunun kapalı kalması, 2020 yılının Mart ayında Moskova'da Mutabakat Zaptı'nın imzalanmasından bu yana Moskova tarafından Türk tarafında kaydedilen olumsuz bir mesele olarak görülüyor. Türkiye ile Suriye rejimi arasındaki normalleşme görüşmeleri sırasında dosya yeniden masaya yatırıldı. Suriyeli muhalif kaynaklara ve basında çıkan haberlere göre Türkiye, karayolunu Rusya ve rejimin de dahil olduğu üçlü bir denetim ile işletmek istiyor. Tüm hakimiyeti elinde bulundurmak isteyen rejim güçleri ise yolun büyük bir kısmını egemenliği altında tutuyor. Türk kuvvetleri ve kendisine bağlı guruplar ise yolun küçük bir kısmını kontrol ediyor.
Raporlar, TSK ve istihbarattan yetkililerin, gruplara yolu işletmeye hazır olduklarını bildirdiğini ortaya koydu. Türkiye, öncelikle üçlü iş birliği mekanizmasının etkinliğini test etmeden önce yolu tamamen teslim etmek istemiyor. Karayolunda kendi topraklarına doğru yeni bir göç dalgasına yol açacak ve rejim ve Rusya ile yapılan görüşmelerin ana maddesi olan mülteci sorununu daha da ağırlaştıracak yeni bir çatışma çıkmayacağından emin olduktan sonra yolu rejime teslim edip Türk kontrol noktalarını çekmeyi düşünüyor.
Türk yetkililer ile Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ) liderleri arasında geçtiğimiz hafta iki görüşme gerçekleştirildiği öne sürüldü. Görüşmede yol üzerindeki Türk gözlem noktalarının korunması, emniyete alınması ve (göstericilerin rejimle yakınlaşmayı protesto etmek için bu noktalardan bazılarına son zamanlarda yaptığı gibi) bu noktalara yaklaşılmaması konusunun gündeme geldiği iddia edildi. Ayrıca Şam ve Moskova ile anlaşmaya varılması halinde yol açma planını bozacak herhangi bir eylemde bulunulmayacağı da teyit edildi. Aynı raporlara göre Türkiye, rejimin egemenlik ve işleyişinin gözetimini talep ettiği HTŞ kontrolündeki Bab el-Hava geçidini yeniden kullanıma sokarak M4 otoyolunun işletilmesi ve Suriye üzerinden transit geçiş yolunun açılması planını da ortaya koydu.
Türkiye'nin M4 karayolundaki hamleleri, Rusya Dışişleri Bakanlığı'nın Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov ile İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Ali Asgar Hacı arasında Türkiye ile Suriye rejimi arasında ‘yapıcı bir diyalog’ kurulmasına ilişkin istişarelerde bulunulduğunu açıkladığı bir zamanda geldi.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov geçtiğimiz salı günü yaptığı açıklamada Moskova'nın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın iki komşu, Türkiye ve Suriye arasındaki genel durumu düzeltme ve normalleştirme konusundaki çıkarlarını desteklediğini ve İran'ın bu sürece (Ankara ile Şam arasındaki normalleşme görüşmelerine) katılımına yönelik bir anlaşmaya varıldığını söyledi. Yaklaşan temasların, Rusya ve İran'ın (Türkiye ile Astana sürecinin iki garantörü) arabuluculuğuyla Türkiye-Suriye ilişkilerinin normalleştirilmesine tahsis edilmesinin mantıklı olacağını vurguladı.
Lavrov'un İran'ın Ankara ile Şam arasındaki normalleşme sürecine dahil olmasına ilişkin açıklamaları, Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarından bir gün sonra geldi. Erdoğan söz konusu açıklamalarda, Suriye'nin kuzeyinde istikrarın sağlanması için ülkesi Rusya ile Suriye arasında İran'ın da katılma ihtimaliyle görüşmelerin sürdürülmesi gerektiğini vurgulamıştı.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar geçtiğimiz perşembe günü yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Suriye ve Rusya taraflarıyla üçlü görüşmeler devam edecek. Önümüzdeki günlerde Türkiye, Suriye ve Rusya'dan gelen heyetler arasında 28 Aralık'ta Moskova'da savunma bakanları ve istihbarat şeflerinin görüşmelerinde gündeme gelen konulara ilişkin görüşmeleri tamamlamak üzere teknik toplantı yapılacak. Bu görüşmeler yoluyla olumlu sonuçlar elde etmek amacıyla elimizden gelen her türlü çabayı gösteriyoruz.”
Ülkesinin müzakerelerdeki amacının terör örgütleriyle mücadele olduğunu belirten Akar, Türkiye'de veya Suriye'de ikamet eden Suriyelileri olumsuz etkileyecek hiçbir adım atmayacaklarını vurguladı. Ayrıca Türkiye'nin amacının da Suriyeli mültecilerin ülkelerine güvenli ve gönüllü bir şekilde ve zarar vermeden geri dönüşü olduğunu ve herkesin bu konuyu net bir şekilde anlaması gerektiğini ifade etti.



Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
TT

Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)

Filistin Enformasyon Merkezi, Gazze Şeridi'ndeki İç Güvenlik Teşkilatı yetkililerinden Yarbay Ahmed Zemzem’in bu sabah Gazze Şeridi'nin orta kesiminde yer alan Megazi Mülteci Kampı’nda silahlı kişiler tarafından düzenlenen silahlı saldırıda öldürüldüğünü bildirdi.

Gazze İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan kısa basın açıklamasında, ilgili makamların Yarbay Ahmed Zemzem suikastıyla ilgili ‘derhal soruşturma başlattığı’ ve suikasta karışan şüphelilerden birini tutukladığı, diğer şüphelilerin izini sürme çabalarının ise devam ettiği belirtildi. Açıklamada olayın arkasındaki koşulları ve nedenleri ortaya çıkarmak için çalışmaların sürdürüldüğü ifade edildi.

Olay, İsrail ordusunun dün akşam Gazze şehrinin batısındaki er-Raşid Caddesi’nde bir araca düzenlenen baskında Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları liderlerinden Raid Saad'ı öldürdüğünü açıklamasının üzerinden 24 saat geçmeden meydana geldi. İsrail, Saad'ın öldürüldüğü saldırıyla, Gazze'deki ateşkes anlaşmasını bir kez daha ihlal etti.


Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
TT

Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)

Cezayir’de Kabiliye bölgesi, ayrılıkçı “MAK” hareketinin Fransa’da ilan etmeyi planladığı “bağımsız Kabiliye devleti” girişimine karşı dikkat çekici bir toplumsal mobilizasyona sahne oldu. Cezayir yönetiminin, ülkenin toprak bütünlüğünü hedef almakla suçladığı bu girişime karşı bölgede çeşitli protesto ve farkındalık faaliyetleri gerçekleştirildi.

Başkent Cezayir’in yaklaşık 250 kilometre doğusunda bulunan ve Kabiliye’nin en büyük kentlerinden biri olan Becaia (Bejaia) vilayetinde, vatandaşlar ve yerel aktörler ulusal birliğe zarar verecek her türlü projeye karşı olduklarını ortaya koyan çok sayıda inisiyatif gerçekleştirdi. Kent genelinde çok sayıda ev ve iş yerinin cephelerine Cezayir bayraklarının asıldığı gözlemlendi.

Becaia Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü tarafından “Cezayir tek ve bölünmezdir” sloganıyla düzenlenen, ulusal bayraklarla süslenmiş araçlardan oluşan bir konvoy, kent merkezinden hareket ederek çeşitli cadde ve köyleri dolaştı. Öte yandan Becaia Üniversitesi öğrencileri yayımladıkları bildiride, ayrılıkçı MAK hareketinin projesini reddettiklerini belirterek, “Cezayir’in birliği ve egemenliğine” olan bağlılıklarını vurguladı.


HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
TT

HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine insansız hava aracı (İHA) ile düzenlediği bir saldırıyla şehirdeki Birleşmiş Milletler (BM) karargahını hedef aldı. Saldırıda en az altı Bangladeşli asker öldürüldü. Öte yandan şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

BM Abyei Geçici Güvenlik Misyonu (UNISFA) tarafından yapılan açıklamada, Kadugli'deki BM merkezine düzenlenen İHA’lı saldırıda ‘altı askerin öldürüldüğü ve altı askerin yaralandığı’ duyuruldu. UNISFA tüm kurbanların Bangladeşli olduğunu ekledi.

Öte yandan Bangladeş Başbakanı Muhammed Yunus, yaptığı açıklamada olaydan dolayı ‘derin üzüntüsünü’ dile getirdi.

BM Genel Sekreteri António Guterres ise Sudan'daki UNISFA askerlerine yönelik saldırıların ‘haksız ve savaş suçu niteliğinde’ olduğunu vurguladı.

Guterres, sosyal medya platformu X hesabından yaptığı paylaşımda, UNISFA askerlerini hedef alanlardan hesap sorulması çağrısında bulundu.

Sudan Egemenlik Konseyi saldırıyı kınadı

Öte yandan Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi.

Konsey tarafından yapılan açıklamada, ‘korunan bir BM tesisini hedef almanın, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanış ve suç teşkil eden bir davranış olduğu, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe saydığı’ vurgulandı.

sd
Sudan ordusu komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Saldırıdan HDK’yı sorumlu tutan konsey, BM ile uluslararası topluma BM tesislerinin korunması için ‘kararlı tutumlar ve caydırıcı önlemler almaları’ çağrısında bulundu.

HDK dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenleyerek BM karargahını hedef aldı ve en az altı sivili öldürdü. Bunun üzerine şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi. Konsey tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Korunan bir BM tesisini hedef almak, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanma ve suç teşkil eden bir davranış olup, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe sayma ve insani yardım ve uluslararası misyonların çalışmalarını doğrudan tehdit etme anlamına gelir.”

dfrgt
BM Genel Sekreteri António Guterres (Reuters)

HDK, bu saldırıyı, BM Genel Sekreteri António Guterres’in HDK’yı ‘kötü güçler’ olarak nitelendirdiği, HDK’nın ise BM'yi ‘çifte standart’ uygulamakla suçladığı açıklamasından iki sonra gerçekleşti.

Birçok kaynak, HDK'nın Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenlediğini bildirdi. Şehirde dumanlar yükseldiği görüldü. Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan bir sağlık kaynağı, BM karargahına düzenlenen İHA’lı saldırıda en az altı sivilin öldüğünü söyledi.

Bölge sakinleri kaçıyor

Sudan merkezli bir haber sitesi, HDK'ya bağlı Sudan Kurucu İttifakı’nın (Te’sis) perşembe günü Kadugli sakinlerine askeri çatışma ve operasyon bölgelerini terk etmeleri çağrısında bulunduğunu aktardı. Haberde, bu çağrının bölge sakinleri tarafından geniş çapta dikkate alındığı, bu göç dalgasının savaşın patlak vermesinden bu yana en büyük dalga olduğu ve bölgeden kaçanların çoğunluğunun kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olduğu belirtildi.

Al Sudania News sitesi, Sudan Kurucu İttifakı liderinin yaptığı açıklamada, ittifakın ‘sivilleri korumaya ve Kadugli'den gönüllü tahliyeleri kolaylaştırmaya tam olarak kararlı olduğunu’ söylediğini aktardı.

İttifak lideri, ‘tüm vatandaşlara hayatlarını korumak için çatışmalardan uzak durmaları çağrısını’ yineledi.

Bu gelişmeler yaşanırken Güney Kordofan eyaletinde askeri çatışmalar daha fazla bölgeye yayılıyor ve bunların sivillerin insani durumuna etkisi konusunda endişeler artıyor.

Sudan Ordusu, Güney Kordofan eyaletindeki Kadugli, Dilling ve Abu Jubayhah olmak üzere son üç şehri kontrol ediyor.

Sudan Kurucu İttifakı, geçtiğimiz temmuz ayında, Muhammed Hasan et-Taişi liderliğinde paralel bir hükümetin kurulduğunu açıklayan HDK'nın da dahil olduğu bir siyasi ittifak.

Hartum'da kitlesel gösteriler düzenlendi

Öte yandan dün binlerce Sudanlı, başkent Hartum ve ülkenin diğer şehirlerinde kitlesel gösteriler düzenleyerek, HDK'ya karşı savaşan orduyu destekledi. HDK ise, ülkedeki savaşı sona erdirmek için gösterdiği çabaları boşa çıkarmak amacıyla uluslararası toplumun önünde vatandaşları istismar etmemesi konusunda uyarıda bulundu.

Yürüyüşler, Sudan ordusu ile birlikte savaşan silahlı gruplar ve İslamcı hareketlerle koordineli olarak Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi’nin çağrısı üzerine düzenlendi.

efrgt
Cumartesi günü Port Sudan'da ordu yanlısı yürüyüş (AFP)

Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi lideri Korgenereal Beşir Mekki el-Bahi, geçtğimiz ay, Kordofan’ın tüm cephelerinde orduyu desteklemek için genel seferberlik ilan edildiğini ve bazı eyaletlerde eğitim kamplarının açıldığını duyurdu.

Bahi, komite tarafından yayınlanan açıklamasında şunları söyledi:

“Bu yaygın halk ayaklanması, Sudan halkının gerçek iradesini yansıtıyor ve ulusal devlet kurumlarının üzerinde hiçbir meşruiyet olmadığını teyit ediyor.”

Şarku’l Avsat, aralarında Hartum, Port Sudan, Medeni, Dongola, Sennar ve Halfa’nın bulunduğu, Sudan ordusunun kontrolündeki eyaletlerin başkentlerinde düzenlenen yürüyüşleri yerinde takip etti.

HDK'nın yaygın ihlallerine tanık olan El Cezire eyaletinin merkezindeki onlarca belde ve küçük köyde de dayanışma gösterileri düzenlendi.

Protestocular, Sudan ordusuna destek çağrısı yapan pankartlar açarken ‘Tek ordu, tek halk’ sloganları attı. Bazı protestocular ise HDK'nın terör örgütü olarak sınıflandırılması çağrısında bulunan sloganlar attı.

Öte yandan başta Sivil Demokratik Devrimci Güçler İttifakı (Sumud) olmak üzere savaş karşıtı güçler, ‘Barışa ve demokrasiye evet. Savaşa, askeri yönetime hayır’ sloganıyla sosyal medyada yaygın olarak paylaşımların yapıldığı bir kampanya başlattı.