Türkiye, Suriye'deki adımlarına hız verdi

Ankara yönetimi kuvvetlerini gerilimi azaltma bölgelerine yeniden konuşlandırdı.

Halep’in el-Bab kırsalındak konuşlu İslamcı bir grubun savaşçıları. (AFP)
Halep’in el-Bab kırsalındak konuşlu İslamcı bir grubun savaşçıları. (AFP)
TT

Türkiye, Suriye'deki adımlarına hız verdi

Halep’in el-Bab kırsalındak konuşlu İslamcı bir grubun savaşçıları. (AFP)
Halep’in el-Bab kırsalındak konuşlu İslamcı bir grubun savaşçıları. (AFP)

Türk askeri noktalarının geçtiğimiz aylarda kuzeybatı Suriye'deki gerilimi azaltma bölgelerinde yeniden konuşlandırılması sürdü. Bunlar, Türkiye, Rusya ve İran'ın garantör olduğu Astana görüşmeleri kapsamında, 2017'de Türk-Rus anlaşmasıyla belirlenen noktalardı.
Anlaşma, Türkiye'ye, rejim güçleri ve müttefikleri ile muhalif güçler arasındaki ‘Putin-Erdoğan bölgesi’ olarak bilinen gerilimi azaltma bölgeleri içindeki temas alanlarındaki askeri noktaların konuşlandırılmasını genişletme imkanı sağladı. Türk askeri konuşlandırma haritası, 2021'in ortalarına kadar genişletilerek, bir askeri üs ile bir gözlem noktası arasında beş valiliğe yayılmış, 55'i Halep'te, 43'ü İdlib'de, 9'u Rakka'da, 4'ü Haseke'de ve 2'si Lazkiye'de olmak üzere 113 askeri bölgeyi içerecek şekilde genişledi. Halep'te 55, İdlib'de 43, Rakka'da 9, Haseke'de 4 ve Lazkiye'de 2 olmak üzere daha sonra yeniden konuşlandırma operasyonları sonucunda 64 askeri nokta oluşturuldu.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Suriye'nin kuzeybatısına konuşlandırılması rejim güçlerinin, Rus güçlerinin ve İran milislerinin ilerlemesine engel teşkil ediyor. Askeri noktalar ve üsler blokaj hatları şeklinde dağılıyor. Bu da bu rejimin, Türk kuvvetleriyle doğrudan çatışmadan muhalefetin elindeki bölgelere doğru ilerlemesini zorlaştırıyor.

İdlib 6 Ocak'ta protestolara sahne oldu. (EPA)
Rusya ile devam eden istişarelerle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gerilimi azaltma bölgelerine konuşlandırılması haritasında değişiklikler oldu. Ardından Suriye rejimi ile Rusya'nın arabuluculuğunda uzun süredir istihbarat ve güvenlik servisleri düzeyinde normalleşme görüşmelerine başlandı. Görüşmeler, 28 Aralık'ta Moskova'da Türkiye, Rusya ve Suriye Savunma Bakanlarının düzeyine yükseltildi.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) tarafından dün yayınlanan bir rapora göre şu anda TSK’ya ait 7 askeri tugay, 49 ana askeri üsse dağıtılmış durumda. Halep'in batı kırsalında 13, İdlib kırsalında 30, doğu İdlib kırsalında 11, güney İdlib kırsalında 13, İdlib batı kırsalında 6, Hama kırsalında 3 ve Lazkiye kırsalında da 3 üs bulunuyor.
TSK’ya lojistik destek sağlamak için ana merkezleri çevreleyen bu üslere onlarca askeri nokta bağlı. Her muharip tugay bin 500 askerden oluşuyor. Yani bu bölgelerdeki toplam Türk kuvvetlerinin sayısı tam donanımlı 10 bin 500 askere ulaşıyor.
Rapora göre her üssün çok sayıda asker içerdiği ve bu sayının farklı uzmanlıklara (mühendislik - özel kuvvetler - topçu ve füzeler - iletişim ve sinyaller) sahip yüzlerce kişiye ulaşabileceği belirtildi. Topçular, tanklar, zırhlı araçlar, uçaksavar silahlar ve mayın tarama gemilerinin yanı sıra askeri iletişim teçhizatı ve Türk ağları için cep telefonu kuleleri ile destekleniyor.
TSK, bu bölgelerdeki üslerini 200 tank, 400 zırhlı araç ve 800 zırhlı personel taşıyıcının yanı sıra onlarca kamyon ve arazi araçları ile destekliyor.
Rapora göre Türk güçlerinin çoğunluğu uluslararası Halep-Lazkiye yolunun (M4) güneyinde konuşlanmış durumda ve yaklaşık 25 askeri üs bulunuyor. Bu da Türk kuvvetlerinin yarısından fazlasının yol boyunca ve yolun güneyinde konuşlandığı anlamına geliyor.
TSK, Halep'in batı kırsalındaki Kefr Nuran, Kityan, Ebin, Etarib, Takad, Deyr Seman, Fevc 111, Cebel Berakat, Abzimmo, Kefr Karmin, Kefr Nasih ve Cebel Salva gibi köy ve kasabalara dağılmış halde.
Türk kuvvetleri İdlib'in doğu kırsalında, Taftanaz Havalimanı, Afis, Macarez es-Salihiye, Binniş, Tel Sandal, Sermin, Maarat Alya, Neyrab, Mecdeliye, Maar Belit ve Kadura'da bulunuyor.
İdlib'in güney kırsalına gelince, el-Mestume, Nahlya, Cebel el-Erbain, er-Ruveyha, Benin, Şannan, Tel en-Nebi, Eyyub, Kensafra, el-Bara, Belyun, Kukfin, Maarata ve Sigasa’da da Türk Kuvvetleri mevcut. İdlib'in batı kırsalında, İştabrak, Ferika, el-Kefir, Cennetü'l-Kura, Ayn el-Bayda ve el-Naciye köylerinde konuşlanıyor.
Türk kuvvetleri Hama'nın batı kırsalında kastun, Hirbet en-Nakus ve el-Karkur'da ve Lazkiye kırsalında Tilal Kabine, Tel el-Haddade ve ez-Zeytuna'nın her birinde varlığını sürdürüyor.
TSK, Rusya ile anlaşarak M4 yolunun güneyindeki Kastun kasabasındaki askeri noktadan iki gün önce çekilmeye başladı. Beton blokları kuzeybatı Hama kırsalındaki Gab Ovası bölgesinde bulunan noktadan kuzey noktalarına taşıdı. Türk kamyonları M4'ün güneyinden geçerek kuzeye yöneldi.
Kastun askeri noktası, Sehliye bölgesinde, Suriye rejim güçlerinin Curin bölgesindeki mevzilerine birkaç kilometre uzaklıkta yer alıyor. Türk kuvvetlerinin el-Gab Ovası bölgesinden çekilmesi, yola erişimi ve Cisr eş-Şuğur şehrinin kontrolü kolaylaştıracak. TSK 2021 yılının ocak ayında İdlib'in doğusunda rejim güçleri ve onlara bağlı Suriye uyruklu olmayan milislerin kontrolündeki Serakib şehrinin kuzeyindeki Afes köyü yakınlarında bir nokta daha kurdu. Bunu, aynı yılın nisan ayında Cisr eş-Şuğur'da bir noktanın kurulması izledi.
Rusya ile 5 Mart 2020'de Moskova'da imzalanan mutabakat zaptı kapsamında Türkiye'nin İdlib'deki M4 otoyolunu açma hamleleri geçtiğimiz günlerde başlamıştı. Ankara ve Suriye rejimi Rusya himayesindeki bu durumun ivmesini sürdürmek için çaba sarf ediyor.
Moskova'da 28 Aralık'ta yapılan savunma bakanları toplantısının ardından Ankara, Halep-Lazkiye Uluslararası Karayolu'nun (M4) açılması dosyasına odaklanmaya başladı. M4 karayolunun kapalı kalması, 2020 yılının Mart ayında Moskova'da Mutabakat Zaptı'nın imzalanmasından bu yana Moskova tarafından Türk tarafında kaydedilen olumsuz bir mesele olarak görülüyor. Türkiye ile Suriye rejimi arasındaki normalleşme görüşmeleri sırasında dosya yeniden masaya yatırıldı. Suriyeli muhalif kaynaklara ve basında çıkan haberlere göre Türkiye, karayolunu Rusya ve rejimin de dahil olduğu üçlü bir denetim ile işletmek istiyor. Tüm hakimiyeti elinde bulundurmak isteyen rejim güçleri ise yolun büyük bir kısmını egemenliği altında tutuyor. Türk kuvvetleri ve kendisine bağlı guruplar ise yolun küçük bir kısmını kontrol ediyor.
Raporlar, TSK ve istihbarattan yetkililerin, gruplara yolu işletmeye hazır olduklarını bildirdiğini ortaya koydu. Türkiye, öncelikle üçlü iş birliği mekanizmasının etkinliğini test etmeden önce yolu tamamen teslim etmek istemiyor. Karayolunda kendi topraklarına doğru yeni bir göç dalgasına yol açacak ve rejim ve Rusya ile yapılan görüşmelerin ana maddesi olan mülteci sorununu daha da ağırlaştıracak yeni bir çatışma çıkmayacağından emin olduktan sonra yolu rejime teslim edip Türk kontrol noktalarını çekmeyi düşünüyor.
Türk yetkililer ile Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ) liderleri arasında geçtiğimiz hafta iki görüşme gerçekleştirildiği öne sürüldü. Görüşmede yol üzerindeki Türk gözlem noktalarının korunması, emniyete alınması ve (göstericilerin rejimle yakınlaşmayı protesto etmek için bu noktalardan bazılarına son zamanlarda yaptığı gibi) bu noktalara yaklaşılmaması konusunun gündeme geldiği iddia edildi. Ayrıca Şam ve Moskova ile anlaşmaya varılması halinde yol açma planını bozacak herhangi bir eylemde bulunulmayacağı da teyit edildi. Aynı raporlara göre Türkiye, rejimin egemenlik ve işleyişinin gözetimini talep ettiği HTŞ kontrolündeki Bab el-Hava geçidini yeniden kullanıma sokarak M4 otoyolunun işletilmesi ve Suriye üzerinden transit geçiş yolunun açılması planını da ortaya koydu.
Türkiye'nin M4 karayolundaki hamleleri, Rusya Dışişleri Bakanlığı'nın Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov ile İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Ali Asgar Hacı arasında Türkiye ile Suriye rejimi arasında ‘yapıcı bir diyalog’ kurulmasına ilişkin istişarelerde bulunulduğunu açıkladığı bir zamanda geldi.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov geçtiğimiz salı günü yaptığı açıklamada Moskova'nın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın iki komşu, Türkiye ve Suriye arasındaki genel durumu düzeltme ve normalleştirme konusundaki çıkarlarını desteklediğini ve İran'ın bu sürece (Ankara ile Şam arasındaki normalleşme görüşmelerine) katılımına yönelik bir anlaşmaya varıldığını söyledi. Yaklaşan temasların, Rusya ve İran'ın (Türkiye ile Astana sürecinin iki garantörü) arabuluculuğuyla Türkiye-Suriye ilişkilerinin normalleştirilmesine tahsis edilmesinin mantıklı olacağını vurguladı.
Lavrov'un İran'ın Ankara ile Şam arasındaki normalleşme sürecine dahil olmasına ilişkin açıklamaları, Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarından bir gün sonra geldi. Erdoğan söz konusu açıklamalarda, Suriye'nin kuzeyinde istikrarın sağlanması için ülkesi Rusya ile Suriye arasında İran'ın da katılma ihtimaliyle görüşmelerin sürdürülmesi gerektiğini vurgulamıştı.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar geçtiğimiz perşembe günü yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Suriye ve Rusya taraflarıyla üçlü görüşmeler devam edecek. Önümüzdeki günlerde Türkiye, Suriye ve Rusya'dan gelen heyetler arasında 28 Aralık'ta Moskova'da savunma bakanları ve istihbarat şeflerinin görüşmelerinde gündeme gelen konulara ilişkin görüşmeleri tamamlamak üzere teknik toplantı yapılacak. Bu görüşmeler yoluyla olumlu sonuçlar elde etmek amacıyla elimizden gelen her türlü çabayı gösteriyoruz.”
Ülkesinin müzakerelerdeki amacının terör örgütleriyle mücadele olduğunu belirten Akar, Türkiye'de veya Suriye'de ikamet eden Suriyelileri olumsuz etkileyecek hiçbir adım atmayacaklarını vurguladı. Ayrıca Türkiye'nin amacının da Suriyeli mültecilerin ülkelerine güvenli ve gönüllü bir şekilde ve zarar vermeden geri dönüşü olduğunu ve herkesin bu konuyu net bir şekilde anlaması gerektiğini ifade etti.



Caca: Hizbullah Lübnan’ın en büyük sorunudur

Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Samir Caca, partinin 2025 genel konferansına katıldı (LK)
Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Samir Caca, partinin 2025 genel konferansına katıldı (LK)
TT

Caca: Hizbullah Lübnan’ın en büyük sorunudur

Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Samir Caca, partinin 2025 genel konferansına katıldı (LK)
Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Samir Caca, partinin 2025 genel konferansına katıldı (LK)

(Maruni Hristiyan) Lübnan Kuvvetleri Partisi (LK) lideri Samir Caca, Hizbullah'ın askeri kanadının Lübnan'ın en büyük sorunu olduğunu söylerken Hizbullah’ın askeri yapısının tasfiyesini geciktirmek için hiçbir neden olmadığını savunuyor.

Caca, LK’nin ilk genel konferansında, Cumhurbaşkanı Joseph Avn ve Başbakan Nevvaf Selam'a açık bir mesaj göndererek şunları söyledi:

“Hizbullah'ın askeri kanadının, yaşadığımız büyük sorunun merkezinde olduğu artık açıkça ortada. Herkes, bu sorunun çözülmesinin mali durumu hafifletmek için bir ön koşul olduğu konusunda hemfikir.”

Caca ayrıca, önümüzdeki bahar için planlanan parlamento seçim yasası ile ilgili olarak Meclis Başkanı Nabih Berri'ye bir mesaj gönderdi. Ona, iç düzenlemelerin uygulanmak için oluşturulduğunu, partizan amaçlara ulaşmak, parlamentonun işleyişini bozmak ve parlamento seçimlerini sekteye uğratmaya çalışmak için kullanılmak üzere oluşturulmadığını söyledi.


Hamas yetkilisi: Silahların "dondurulması veya depolanması" konusunu görüşmeye hazırız

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan, (AP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan, (AP)
TT

Hamas yetkilisi: Silahların "dondurulması veya depolanması" konusunu görüşmeye hazırız

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan, (AP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan, (AP)

Hamas'tan üst düzey bir yetkili dün yaptığı açıklamada, hareketin İsrail ile varılan ateşkes anlaşması kapsamında silah cephaneliğinin "dondurulması veya depolanması" konusunu görüşmeye hazır olduğunu belirtti. Yetkili, böylece ABD arabuluculuğundaki anlaşmanın en karmaşık konularından birini çözmek için olası bir formül önerdiğini söyledi.

Hareketin siyasi büro (karar alma organı) üyesi Basem Naim'in açıklamaları, tarafların anlaşmanın ikinci ve daha karmaşık aşamasına geçmeye hazırlandığı bir zamanda geldi.

Naim, hareket liderlerinin çoğunun bulunduğu Katar'ın Doha kentinde Associated Press'e (AP) verdiği demeçte, "Daha fazla gerilimi veya daha fazla çatışma veya patlamayı önlemek için kapsamlı bir yaklaşım benimsemeye açığız" ifadelerini kullandı.

Naim, Hamas'ın "direnme hakkını" koruduğunu, ancak hareketin Filistin devleti kurma sürecinin bir parçası olarak silah bırakmaya hazır olduğunu ifade etti. Naim, bunun nasıl uygulanacağı konusunda ayrıntı vermese de müzakerelere olanak sağlamak için beş ila on yıllık uzun vadeli bir ateşkes önerdi.

Naim, "bu sürenin ciddi ve kapsamlı bir şekilde kullanılması gerektiğini" vurgulayarak, Hamas'ın silahlarıyla ilgili mevcut seçeneklere "çok açık" olduğunu belirtti. Naim, "Filistin'in ateşkes veya müzakere süresince silahların hiçbir şekilde kullanılmayacağına dair garanti vermesiyle, silahların dondurulması, depolanması veya imha edilmesi hakkında konuşabiliriz" ifadesini kullandı.

Ateşkes, ABD Başkanı Donald Trump'ın ekim ayında sunduğu ve "garantör devletler" olarak hareket eden uluslararası tarafların da katılımıyla hazırlanan 20 maddelik bir plana dayanıyor. Naim, "planın çok fazla açıklığa kavuşturulması gerektiğini" belirtti.

Uluslararası bir istikrar gücünün konuşlandırılması şu anda en acil endişeler arasında.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre en önemli konulardan biri, bu gücün Hamas'ı silahsızlandırmaktan sorumlu olup olmayacağı.

Naim, bunun Hamas için kabul edilemez olduğunu ve hareketin, söz konusu gücün anlaşmanın uygulanmasını izlemesini beklediğini vurguladı. Naim, "Ateşkes anlaşmasını izlemek, ihlalleri bildirmek ve olası bir gerilimi önlemek için sınıra yakın bir BM gücünün bulunmasını memnuniyetle karşılıyoruz" dedi. "Ancak, bu güçlere Filistin topraklarında silahsızlanma veya bu tür eylemlerde bulunma yetkisi verilmesini kabul etmiyoruz" diye ekledi.

Naim, ilerlemenin bir işareti olarak, Hamas ve rakibi Filistin Yönetimi'nin, Gazze'deki günlük işleri yönetecek yeni teknokrat komiteyi kurma konusunda ilerleme kaydettiğini açıkladı.

Yönetim ve Hamas'ın, Batı Şeria'da ikamet eden ancak aslen Gazzeli olan Filistin hükümetinden bir bakanın komiteye başkanlık etmesi konusunda anlaştıklarını söyledi.


Netanyahu, ikinci aşamanın Hamas iktidarının sona ermesine bağlı olduğunu ileri sürüyor

Filistinliler, işgal altındaki Batı Şeria'nın el Halil kentinde dün İsrail tarafından öldürülen bir işçinin cenazesini taşıyor (AFP)
Filistinliler, işgal altındaki Batı Şeria'nın el Halil kentinde dün İsrail tarafından öldürülen bir işçinin cenazesini taşıyor (AFP)
TT

Netanyahu, ikinci aşamanın Hamas iktidarının sona ermesine bağlı olduğunu ileri sürüyor

Filistinliler, işgal altındaki Batı Şeria'nın el Halil kentinde dün İsrail tarafından öldürülen bir işçinin cenazesini taşıyor (AFP)
Filistinliler, işgal altındaki Batı Şeria'nın el Halil kentinde dün İsrail tarafından öldürülen bir işçinin cenazesini taşıyor (AFP)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Gazze'deki ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçişin yakın olduğunu öngörmesine rağmen, bunu Hamas'ın iktidarının sona ermesine bağladı.

Netanyahu, dün İsrail'de Almanya Başbakanı Friedrich Merz ile düzenlediği basın toplantısında, "Kimse Trump'ın rehineleri serbest bırakması için Hamas'a baskı yapmasını beklemiyordu ama başardık. Şimdi ikinci aşama, Hamas'ı ve Gazze'yi silahsızlandırmak" ifadelerini kullandı.

Merz'in İsrail ziyareti, Netanyahu'nun Gazze Savaşı'nın ardından yaşadığı göreceli Avrupa izolasyonuna son verdi. Merz, Tel Aviv'in yanında durmanın "Almanya politikasının ayrılmaz ve temel bir parçası olduğunu ve öyle kalacağını" belirtti, ancak Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Netanyahu ve eski savunma bakanı Yoav Gallant hakkında Gazze'de işlendiği iddia edilen savaş suçları nedeniyle çıkardığı tutuklama emrine atıfta bulunarak, Netanyahu'ya Berlin'i ziyaret daveti göndermeyi reddetti.