Yeni keşif: Prostat kanserini bir enzim tedavi edebilir

Prostat kanseri hücreleri (Ulusal Sağlık Enstitüleri)
Prostat kanseri hücreleri (Ulusal Sağlık Enstitüleri)
TT

Yeni keşif: Prostat kanserini bir enzim tedavi edebilir

Prostat kanseri hücreleri (Ulusal Sağlık Enstitüleri)
Prostat kanseri hücreleri (Ulusal Sağlık Enstitüleri)

Araştırmacılar ilk kez prostat kanserinin, artan tedavi direnci tehdidini ortadan kaldıran bir enzim yoluyla tedavi edilebileceğini keşfetti. Bu keşif, göğüs, deri ve pankreas gibi diğer kanserler için tedavilerin gelişmesini de sağlayabilir.
Şarku’l Avsat’ın Science Advances dergisinden aktardığı bilimsel çalışmada, ABD'nin Kaliforniya eyaletindeki Sanford Burnham Prebyes Medical Discovery Institute araştırmacıları, PI5P4Ka enziminin prostat kanserine dahil olduğunu ve bu enzimin başka kanserlerle de bağlantısının olabileceğini ilk kez keşfettiler. Ancak bağlantısı olabilecek diğer kanser türleri açıklanmadı.
Birçok prostat kanseri vakası, testosteron ve diğer erkeklik hormonlarını düşüren yöntemlerle tedavi edilebilir. Ancak prostat kanseri vakalarının yaklaşık yüzde 10-20'si ilk 5 yıl içinde tedaviye karşı direnç gösterir. Tedaviye dirençli prostat kanseri vücudun geri kalanına yayılabilir ve böylece ölümcül olabilir.
Çalışmanın baş araştırmacısı Dr. Brock Emerling, çalışmanın yayınlanmasıyla birlikte Sanford Burnham Prebyes Institute for Medical Discovery'nin web sitesinde yayınlanan bir raporda şu ifadeleri kullandı: "Prostat kanserinin direnci nasıl geliştirdiğini anlamak, prostat kanserinin ilerlemesini geciktirmek veya tersine çevirmek için yeni tedavi stratejileri keşfetmek adına çok önemli."
Prostat bezi, androjenler olarak bilinen erkeklik hormonlarının büyümesini gerektirir. Prostat kanseri ise, hızla büyümek için prostattaki androjen sinyal mekanizmasını zorla ele geçirir. Dolayısıyla, bunu yapmasını engelleyen yöntemler tedavinin oldukça etkili olmasını sağlıyor.
Emerling, açıklamalarına şöyle devam etti: "Hormon düşürücü tedavilerin etkisiz kaldığı veya direncin geliştiği durumlarda bile prostat kanserini tedavi etmek için hedeflenebilecek bir enzim bulduk. Bu bize prostat kanserine ve bu enzime bağlı diğer kanserlere karşı yepyeni bir silah verebilir."
Bu çalışma, araştırmacılar tarafından yapılan bir gözlem üzerinden yürütüldü. Araştırmacılar, tedaviye dirençli prostat kanseri olan hastalarda PI5P4Ka enziminin daha yüksek seviyelerde olduğunu fark ettiler. Bu da söz konusu enzimin, prostat kanserinin tedaviye direnme ve büyüme yeteneğinde rol oynadığını düşündürdü.
Daha sonra araştırmacılar, çoklu prostat kanseri model sistemlerini kullanarak, bu enzimi inhibe etmenin tedaviye dirençli prostat kanserini öldürebileceğini gösterebildiler.
PI5P4Ka enzimi, yağ metabolizmasında yer alan bir grup enzimin parçası. "Kanser metabolizmasının diğer alanları onlarca yıldır yoğun araştırma konusu olsa da, yağ metabolizması ancak son zamanlarda kanser için umut verici bir tedavi yöntemi olarak ortaya çıktı."



Ameliyatta müzik dinlemenin ilaç ihtiyacını azaltabileceği bulundu

Fotoğraf: (Temsili/Unsplash)
Fotoğraf: (Temsili/Unsplash)
TT

Ameliyatta müzik dinlemenin ilaç ihtiyacını azaltabileceği bulundu

Fotoğraf: (Temsili/Unsplash)
Fotoğraf: (Temsili/Unsplash)

Yeni bir araştırmaya göre, ameliyat sırasında sakinleştirici enstrümantal müzik çalmak hastanın iyileşmesini hızlandırabilir.

Hakemli çalışma, Hindistan'daki Lok Nayak Hastanesi ve Maulana Azad Tıp Fakültesi'nde, safra kesesi alınırken uygulanan ve standart bir kapalı ameliyat olan laparoskopik kolesistektomi ameliyatı geçiren hastalarla yapıldı.

Music and Medicine adlı hakemli dergide yayımlanan ve anestezi ihtiyacını düşürmek ve ameliyat öncesi, esnası ve sonrasındaki stresi azaltmaya katkı sunmayı amaçlayan araştırma, Mart 2023-Ocak 2024 döneminde 18 ila 65 yaşındaki 56 hasta üzerinde yürütüldü.

Safra kesesini alma ameliyatı genellikle kısa (bir saatten az) sürüyor ve hastayı uyutmak, ağrıyı engellemek, operasyonun hatırlanmasını önlemek ve ameliyat masasındaki kasları gevşetmek için 5-6 ilacın karışımı kullanılıyor. Hastalara genellikle birkaç saniye içinde bilinç kaybı yaşatan ve hızlı bir şekilde berrak bir zihinle uyanmayı sağlayan propofol veriliyor.

Çalışmanın temel amacı müzik terapisi uygulanan ve uygulanmayan kişilerde propofolün toplamda ne kadar kullanıldığını karşılaştırmaktı.

56 hastanın tamamına, bulantı önleyici bir ilaç, bir sakinleştirici, fentanil, propofol ve bir kas gevşeticiden oluşan aynı anestezi bileşimi verildi. Hepsi gürültü önleyici kulaklık takarken sadece bir grup müzik dinledi.

Hastalardan, yumuşak flüt ve piyano olmak üzere iki Hint enstrümantal parçası arasından seçim yapmaları istendi. Birçoğu, araştırmacıların sakinleştirici ve moral verici tonları nedeniyle tercih edildiğini söylediği Hindustani ragalar Yaman ve Kirwani'yi harmanlayan bir flüt bestesini seçti.

Müzik dinleyen hastalar, bilinci kapalı tutmak için kullanılan birincil damar içi anestezik olan propofole kayda değer derecede daha az ihtiyaç duydu. Saatte kilogram başına 7,86 miligrama ihtiyaç duyan kontrol grubuna kıyasla, ortalama 6,7 miligrama gereksinimleri oldu; ki bu da istatistiksel olarak anlamlı bir fark.

Müzik grubu ayrıca ameliyat sırasında tansiyon veya kalp atış hızındaki ani yükselmeleri kontrol etmek için kullanılan opioid ağrı kesici fentanil ek dozuna da daha az ihtiyaç duydu.

En önemlisi de ameliyatın tetiklediği fizyolojik stres tepkisi (kortizol kan testiyle ölçüldü), müziğe maruz kalan hastalarda belirgin şekilde daha düşüktü. Kontrol grubunda ameliyat sonrası kortizol seviyeleri mililitre başına ortalama 536 IU'ya yükselirken, müzik grubundaki hastalarda mililitre başına ortalama 417 IU'ydu.

Müzik dinleyen hastalar ayrıca anesteziden daha rahat uyandı ve ameliyattan 24 saat sonra bildirdikleri memnuniyet seviyesi daha yüksekti.

Çalışma, "algıya yönelik müzik terapisinin, ameliyattaki anestezi gereksinimini azaltmak ve herhangi bir yan etki olmaksızın genel hasta sonuçlarını iyileştirmek için güvenli ve etkili bir farmakoloji dışı bir yardımcı olarak kullanılabileceği" sonucuna varıyor.

Tıbbi tedavi sırasında müzik terapisi yeni bir uygulama değil. Medikal müdahalelerden önce ve sonra stresi, kaygıyı ve ağrıyı azaltmak için uzun süredir kullanılıyor. Kanser bakımı, ruh sağlığı, palyatif bakım, fizyoterapi ve ameliyat sonrası iyileşmede geniş çapta başvuruluyor.

Independent Türkçe


Uzmanlar başka değişiklik yapmadan kalbe iyi gelen gıdayı açıkladı

Beslenme düzenine mantar eklemek kalp krizi ve felç riskinizi azaltabilir (Pexels)
Beslenme düzenine mantar eklemek kalp krizi ve felç riskinizi azaltabilir (Pexels)
TT

Uzmanlar başka değişiklik yapmadan kalbe iyi gelen gıdayı açıkladı

Beslenme düzenine mantar eklemek kalp krizi ve felç riskinizi azaltabilir (Pexels)
Beslenme düzenine mantar eklemek kalp krizi ve felç riskinizi azaltabilir (Pexels)

Mantarlar, hiç fark ettirmeden kalbinizi güçlendiriyor olabilir.

Purdue Üniversitesi Beslenme Bilimleri Bölümü'nden öğretim üyeleri, mantar tüketiminin sağlığa etkilerini ele alan 22 özgün çalışmayı değerlendiren bir inceleme önceki haftalarda Critical Reviews in Food Science and Nutrition'da yayımladı.

Araştırmacılar, ister kişinin kendi seçtiği bir diyetle ister sağlığı iyileştirmeye yönelik bir plan kapsamında olsun, mantar tüketiminin kalp hastalığı ve felç gibi bir grup rahatsızlığı içeren kardiyometabolik hastalık riskini nasıl etkilediğini analiz etti.

Cleveland Clinic'e göre inceleme, mantar tüketmenin vücutta yaygın görülen yağlardan trigliseritleri düzenli olarak azalttığını ortaya koydu. Yüksek trigliserit seviyeleri kalp krizi ve felç riskini artırabiliyor.

Hem sağlıklı bir diyet planı hem de kendi seçtikleri bir beslenme düzeni nedeniyle mantar tüketenlerin kardiyometabolik hastalık riski daha düşüktü. Ayrıca kişinin kendi seçtiği beslenme biçimi kapsamında mantar yemesinin, küçük tansiyonun düşmesiyle ilişkili olduğu saptandı.

İncelemede şu ifadeler yer alıyor: 

Yüksek seviyedeki trigliseritlerle tansiyon ve kardiyovasküler hastalık riski arasındaki ilişki göz önüne alındığında, bu sonuçlar mantarları düzenli beslenme planına dahil etmenin sağlığa yararlarını vurguluyor.

Çalışmaya göre ABD'de mantar tüketimi düşük seviyede. Yine de "kişinin kendi seçtiği diyet kapsamında mantarları düzenli ve artan miktarda tüketmesi", günlük beslenmedeki temel besin maddelerinin yetersizliğini azaltabilir ve kardiyometabolik hastalık risklerini düşürebilir.

İncelemede kalp hastalığı veya felç riskini azaltmak için günde ne kadar mantar yememiz gerektiği net bir şekilde belirtilmese de Mayo Clinic, her gün öğünlere en az iki orta boy mantar eklemenin kanser riskini yüzde 45 oranında azaltmaya yardımcı olabileceğini öne sürüyor.

Mantarlar ayrıca kalp ve beyin sağlığına katkı sağlayan B vitaminlerinin yanı sıra "vücudun kalsiyumu emerek kemik ve dişleri güçlendirmesine yardımcı olan" D vitamini açısından iyi bir kaynak.

ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri'ne göre kalp hastalığı ABD'de erkek ve kadınlar için önde gelen ölüm nedeni ve "her 34 saniyede bir kişi kardiyovasküler hastalıktan ölüyor". Sadece 2023'te 919 bin 32 kişi kardiyovasküler hastalıktan hayatını kaybetti.

Elbette sağlık için tüketilmesi gereken tek gıda mantarlar değil. Molecular Nutrition & Food Research'te yayımlanan yakın tarihli bir araştırma, portakal suyu tüketiminin artırılmasının kalp sağlığını iyileştirebileceğini tespit etmişti.

60 gün boyunca günde iki bardak yüzde 100 portakal suyu içen 20 sağlıklı kişiyi inceleyen araştırmacılar, katılımcıların bağışıklık hücrelerindeki 1705 genin değişimlerini takip etmiş ve tansiyon, iltihaplanma ve metabolizmayla ilişkili gen ifadesinde değişiklikler bulmuştu. Bu nedenle çalışma, "portakal suyunun tedavi edici potansiyelini pekiştiriyor".

Çalışma portakal suyunun gen ifadesini düzenleyerek kan basıncı regülasyonu, lipit metabolizması, iltihaplanma ve diğer süreçleri iyileştirebileceğine ve böylece kardiyovasküler sağlık faydalarına katkı sunabileceğine işaret ediyor.

Sonuçlar, iki ay boyunca her gün portakal suyu içmenin, sağlıklı bireylerde öncelikle tansiyon seviyelerini düzenlemeye ve iltihaplanmayı azaltmaya fayda sağladığını göstermişti.

Independent Türkçe


Sağlam kafanın sağlam vücutta bulunduğunu uzmanlar da doğruladı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Sağlam kafanın sağlam vücutta bulunduğunu uzmanlar da doğruladı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Formda kalmak iyi görünmeyi sağlamaktan fazlasını yapıp beyni de genç tutabilir.

Kuzey Amerika Radyoloji Derneği'nden doktorlar, pazartesi günü yeni bir araştırmanın bulgularını açıkladı. Bu bulgular, daha az gizli karın yağı ve daha fazla kasın beyni genç tutmayı sağlayabileceğini ortaya koydu. Bulgular, 7 milyondan fazla Amerikalıyı etkileyen ve en yaygın demans türü olan Alzheimer hastalığının tedavisinde kullanılabilir.

Missouri'nin St. Louis kentindeki Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde radyoloji ve nöroloji doçenti olan Dr. Cyrus Raji yaptığı açıklamada, "Daha fazla kas kütlesi ve daha az gizli karın yağına sahip bedenlerin, daha sağlıklı ve daha genç beyinlere sahip olma ihtimali daha yüksek" dedi.

Daha iyi beyin sağlığı da Alzheimer gibi gelecekteki beyin hastalıkları riskini de azaltır.

Araştırmacılar daha önce viseral yağı, Alzheimer hastalığı gelişimi de dahil beyin sağlığıyla ilişkilendirmişti. Viseral yağ, karın ve çevresindeki organlarda depolanan yağa deniyor.

Vücut-Beyin Bağlantısı

Raji, analizlerinin vücut ve beyin sağlığının ne kadar yakından bağlantılı olduğunu gösterdiğini söyledi.

"Bu araştırma, vücut yapısının biyolojik göstergeleriyle beyin sağlığı arasındaki ilişki hakkında yaygın kabul gören hipotezleri doğruladı. Ayrıca bu biyolojik göstergelerin metabolizmaya yapılan çeşitli müdahaleler ve tedavilerin gelecekteki denemelerine dahil edilmesi için temel oluşturdu" dedi.

1164 sağlıklı erkek ve kadının tüm vücut MR taramalarını kullanarak sağlıklarını inceleyen araştırmacılar, vücudun en yağlı kısımlarını belirledi. Daha sonra, katılımcıların kas-yağ oranını ve buna bağlı beyin yaşlarını belirlemek için yapay zeka algoritması kullandılar.

Viseral yağ/kas oranı daha yüksek katılımcıların beyin yaşları da daha yüksekti; ancak aynı durum, daha fazla deri altı yağa (cildin hemen altındaki yağ tabakası) sahip olanlarda görülmedi.

Ancak viseral yağ, beyin yaşlanmasını etkileyen tek faktör değil.

Beyin doğal olarak insanla birlikte yaşlanırken (hafıza ve bilişsel yetenekleri etkiler), zararlı iltihaplanma, duygusal travma ve yüksek tansiyonun bu süreci hızlandırdığı ortaya konmuştu.

Daha fazla tekrar, daha az yıl

İnsanlar bundan sonra, viseral yağlarını eriterek ve kas inşa ederek beyinlerini genç tutmak için çalışabilir ve bu amaçla spor salonunu kullanabilir.

Illinois Urbana-Champaign Üniversitesi'ndeki araştırmacılara göre egzersiz yapıldığında kaslar, beyni olumlu yönde etkilediği düşünülen kimyasal sinyaller yayıyor.

GT
Doktorlar, hastaların beyin yaşlarını belirlemek için MR taramaları yapıp bunları yapay zeka algoritmasına aktardı (Cyrus Raji, Tıp Doktoru, Doktora ve RSNA).

Yeni bulgular ayrıca, daha az yağlı ve daha fazla kaslı olmanın insanları kalp yetmezliği ve diyabetten koruyabileceğini gösteren onlarca yıllık araştırmaların da üzerine koyuyor.

Birçok kişi kilo verme ilaçları kullanarak onlarca kilo yağ yakabilse de kas kütlesi kaybı, yaygın bir yan etki. Ancak son versiyonlarda durum böyle olmayabilir ve daha önceki çalışmalar, amilin zayıflama ilaçlarının Ozempic gibi popüler GLP-1 sınıfı ilaçlara kıyasla daha az yağsız kas kütlesi kaybına yol açabileceğini gösterdi.

Raji, bulgularının ilaçların geleceğini şekillendirebileceğini söyledi.

Araştırma, Kuzey Amerika Radyoloji Derneği'nin gelecek haftaki yıllık toplantısında sunulacak.

Independent Türkçe