Donald Trump'a meydan okuyan muhafazakar Nikki Haley

Sih dininden Hıristiyanlığa, Cumhuriyetçi başkana saldırmaktan destek vermeye; eski büyükelçinin hayatındaki duraklar

Eski BM Büyükelçisi Nikki Haley, bu ayın ortasında başkanlık kampanyasını ilan etmeye hazırlanıyor / Fotoğraf: AFP
Eski BM Büyükelçisi Nikki Haley, bu ayın ortasında başkanlık kampanyasını ilan etmeye hazırlanıyor / Fotoğraf: AFP
TT

Donald Trump'a meydan okuyan muhafazakar Nikki Haley

Eski BM Büyükelçisi Nikki Haley, bu ayın ortasında başkanlık kampanyasını ilan etmeye hazırlanıyor / Fotoğraf: AFP
Eski BM Büyükelçisi Nikki Haley, bu ayın ortasında başkanlık kampanyasını ilan etmeye hazırlanıyor / Fotoğraf: AFP

İsa Nehari
ABD'nin eski BM Büyükelçisi Nikki Haley, 2021 yılında Donald Trump'a karşı başkanlığa aday olmayacağını söylemişti, ancak bu açıklama mazide kalmış gibi duruyor.
Zira The New York Times gazetesinin haberine göre, eski Güney Carolina Valisi bu ayın ortasında, 2024 yılındaki başkanlık yarışına katılacağını duyurmaya hazırlanıyor.  
Haberlerin doğrulanması halinde Haley, Trump'ın yanı sıra parti için yarışan ikinci Cumhuriyetçi üye olacak.
Bununla birlikte bu adım, Hint bir anne-babadan dünyaya gelen bu Amerikalının başını, seçmen tabanını seferber etmek ve aşağılayıcı lakaplar takmak suretiyle rakiplerini hedef almaktan çekinmeyen eski başkanı ile derde sokacak. 

Kimdir bu Haley?
Haley, 1972 yılında Güney Karolina eyaletinde Hint iki göçmenin çocuğu olarak dünyaya geldi ve siyasi yükselişinden önce kişisel düzeyde pek çok dönüşüm geçirdi.
İş hayatına bir muhasebeci olarak başlamasına ek olarak, Hint adı olan Nimrata Randhawa'yı değiştirmesi ve 24 yaşında Sih dinini terk ederek Hıristiyanlığı benimsemesi bu dönüşümlerin başında geliyor.
Kökleri, onun şahsi ve siyasi kimliğinin oluşumunda önemli bir role sahip. Göçmen bir ailenin mensubu olarak o, Amerikan değerlerini muhafaza etmekle birlikte kişinin, kültürel mirası ve arka planına sarılmasının önemini vurguluyor. 
Haley, muhafazakar görüşleri ve kamu hizmetine olan bağlılığıyla tanınıyor. Onun kamu hizmetine olan bu bağlılığı, 2018 yılına kadar ülkesinin BM büyükelçiliğine tayin edilmesinden önce 2011 ila 2017 yıllarında arasında Güney Karolina valiliği yaptığı sırada somutlaştı.
Kamu hizmetinde bulunduğu sırada yüzleştiği en büyük zorluklardan biri, Güney Karolina eyaletinin en büyük ikinci şehrinde yer alan Charleston Kilisesi'ne yönelik silahlı saldırıydı.
Haley, 2015 yılında 9 kişinin ölümüne yol açan bu saldırıdan sonra durumu idare etmesi ve eyaleti bir arada tutma çabalarından ötürü övgüye layık görülmüştü. 
Ülkesinin BM Büyükelçisi olarak da kendisini uluslararası topluma sağlam ve içten diplomat imajıyla takdim etti.
İsrail'e olan desteği ve BM'nin Kuzey Kore ve İran gibi ülkelerdeki insan hakları davalarına karşı tutumuna yönelik eleştirileri ile tanındı. 
Haley, konfederasyon bayrağına da en eleştirel yaklaşanlardan biriydi; ırkçı çağrışımları nedeniyle 2015 yılında Güney Karolina'daki Capitol Binasından kaldırılmasında etkin bir rol oynadı.
Haley ayrıca, vergi reformu, eğitim ve ekonomik gelişmenin de güçlü bir savunucusu kabul ediliyor. 

Değişik görüşler
Eski Vali, son birkaç senede hızla tersine çevirdiği tavırlar aldı. Sözgelimi Başkan Trump'ı önce destekledi, daha sonra Hillary Clinton'a karşı başkanlık kampanyası sırasında onu şiddetli bir biçimde eleştirdi.
Nitekim 2015 yılında, "Herhangi biri onu her eleştirdiğinde [Trump] gidip bir karşı saldırı başlatıyor" diyerek, Cumhuriyetçilerin bu tavrı benimsemediğine işaret etti. 
Trump'ın sınır duvarı inşa etme planına ve göç meselesindeki birkaç tutumuna karşı da saldırdı ve Cumhuriyetçileri, "Amerika'nın dokusunun bu meşru göçmenlerden oluştuğunu" hatırlamaya davet ederek düşüncelerini, "Yasa dışı göç meselesinin çözümü hakkında konuşmak istiyorsan, gel konuşalım. Ancak benim anne-babam gibi yasal bir şekilde buraya gelen milyonlarca insana saldırmaya lüzum yok" ifadeleriyle dile getirdi. 
Kendi eyaletindeki ön seçimlerden önce Trump'ın "herhangi bir valinin başkanda istemeyeceği her şeyi" temsil ettiğini söyleyerek Trump'ı desteklemeyeceğinin altını çizdi ve Florida Senatörü Marco Rubio'yu, o çekilince de Teksas Senatörü Ted Cruz'u destekledi. 
Düşmanlığını ilan etmesinin ardından Haley, başkanlık seçimlerinden önce her ne kadar "hayranı olmasa da" Trump'a oy verme niyetinde olduğunu söyledi.
Birkaç hafta sonra da Cumhuriyetçi yönetimin kendisini BM elçisi olarak atama teklifini kabul etti. 
Bununla birlikte eski büyükelçi, kendisinin seçimlerdeki, Cumhuriyetçi Başkanın suçlamayı reddettiği Rus müdahalesi konusundaki sert tutumu da dahil olmak üzere pek çok dosyada kendisini Trump'tan ayrı tuttu ve "Bir devlet, başka bir ülkenin seçimlerine müdahale ediyorsa bu bir savaştır" diyerek tavrını ortaya koydu. 
Trump, NATO'nun "miadının dolduğunu" söylediğinde Haley buna itiraz ederek, "NATO, bizim için önemli bir ittifaktır ve bizim şu an her zamankinden daha fazla müttefike ihtiyacımız var" karşılığını verdi. Ve Trump daha sonra bu tavrından geri adım attı. 
Haley, İyi Günde Kötü Günde Amerika'yı Savunmak adlı kitabında, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i övme stratejisinin iletişim kanallarını açık tutmayı hedefleyen bir manevra olduğunu açıklayarak Trump'ı övdü.
Kitabının tanıtım turlarında ise onunla çalışmaktan zevk aldığını söyleyerek Trump hakkında olumlu konuştu ve Trump'ın "dürüstlüğünü ve laf dinlemesini" takdir etti. 
Eski büyükelçi başka zaman da Trump'ı, 6 Ocak 2021'de Capitol Binasına saldırmakla suçladı ve Cumhuriyetçi Parti'ye onsuz devam etmeyi önerdi.
Saldırının ikinci haftasında Politico dergisine yaptığı açıklamada Trump'ın siyasi kabulü kaybettiğine işaret ederek,, şunları ifade etti:
"Bence kendini gitgide daha yalnız bulacak ve federal makam için bir kez daha aday olmayacak. Bizi hayal kırıklığına uğrattığını itiraf etmemiz gerek… O, girmemesi ve bizim de onu takip etmememiz gereken bir yolda yürüdü. Onu dinlememeliydik, bunun bir kez daha yaşanmasına izin veremeyiz."
Ancak Ekim 2021'de Haley, belki de Trump'a yönelik söylemini yumuşatmak maksadıyla fikrini değiştirmiş gibi görünüyordu.
Nitekim Wall Street Journal gazetesine verdiği demeçte şu ifadeleri kullandı:
"Eski Başkan güçlü kişileri seçip topu hareket ettirebiliyor ve umarım bunu yapmaya devam eder. Onu Cumhuriyetçi Parti'de istiyoruz, Trump'tan önceki günlere dönelim istemiyorum."
2020 yılında başkanlık yarışının sonuçlarını sorguladıkları için Cumhuriyetçileri eleştirse de son ara seçimlerde, Trump'ın seçim hilesi konusundaki iddialarını destekleyen birkaç adayı destekledi. 
Ve nihayet, görünüşe göre Eski Büyükelçi, Trump'a rakip olmama konusundaki tutumunu tersine çevirmeye bir adım uzaklıkta. Zira Amerikan basınına göre Haley, başkanlık kampanyasını yakın zamanda duyurmaya hazırlanıyor.
Trump, Haley'in kampanyasını ilan etmeden önce kendisinden onay istediğini, kendisinin de ona, "Aday olmak istiyorsan kalbini dinle" dediğini açıkladı.
Eski Başkan, Haley'in kendisine karşı aday olmayacağını taahhüt ettiği video kesitleri yayınlayarak alaycı bir dille, "Şerefinin değil, kalbinin peşinden gitmeye mecbur kaldı" yorumunu yaptı.

Cumhuriyetçilerin tereddüdü
The New York Times'a göre parti ayrışmayı derinleştiren tartışmalı tutumları ve görüşleri sebebiyle bazıları tarafından bir yük olarak görülen Trump'ın dışında yeni birini seçmek istese bile Cumhuriyetçilerin aşırı tereddüdü, partinin bu çabalarına engel olabilir.
Gazete, Trump'ın rakiplerinin, Trump'a ve onun "yıkıcı lakaplarına" hedef olmaktan korktukları için adaylık açıklamasını şimdiye kadar ertelediklerini, bazılarınınsa Georgia veya New York'taki iddia makamının, kendileri adına en zor işi yapıp Trump'ı 2020 seçimlerine müdahil olmakla ya da gasp davasından ötürü suçlayıp suçlamayacağını beklediğini söylüyor. 
Gazete, partinin ön seçimlerinde Trump'a meydan okuma konusunda adayların Trump'a ne zaman, nerede ve nasıl saldıracakları konusunda şimdiye kadar kararsız kaldığına işaret ediyor.
Adaylar kampanyalarını açıklama konusunda da tereddüt gösterirken onu görevden almaya çalışan Cumhuriyetçiler, Trump'ın rakiplerinin bu tereddüdünün onun konumunu güçlendirebileceğinden korkuyor. 
Bununla birlikte Cumhuriyetçi adayların akını, oyları bölme konusunda Trump'a yardımcı olabilir. Nitekim bazı Cumhuriyetçiler, 2016 yılındaki ön seçim senaryosunun tekrarlanmasından endişe duyuyor; o zamanda çok sayıda aday, Trump'ın yaklaşık yüzde 25 oranında kazanmasına izin vermişti.
Trump'ın danışmanları şiddetli bir rekabetle karşı karşıya kalması halinde bunun gerçekleşmesini umuyor. 
Endişelerini dile getirenler arasında, Trump'ı "kaybeden" olarak niteleyen eski Meclis Başkanı Cumhuriyetçi Paul Ryan da bulunuyor.
Ryan, bağışçıların ve Cumhuriyetçilerin, oyları Trump lehine bölecek bir aday çokluğu olmamasını sağlayacak yollar bulmaları gerektiğini ifade ediyor. 

Trump'ın gücü, Haley'nin sırrı
The New York Times'a göre Trump, zaaf ve dayanıklılık alametleri gösteriyor. Şöyle ki;
Trump'ın kampanyasının ilk haftalarında toplanan bağışlar nispeten zayıf kaldı ve uzun bir süre Trump yanlısı duyguların yuvası olan Cumhuriyetçi Parti Ulusal Komite üyeleri, Trump'ın üçüncü kampanyasını desteklemeye istekli olmadı.
Aynı şekilde Trump'a muhalif bir muhafazakar ve Cumhuriyetçi analist Wyatt Ayers'in internet sitesi The Bulwark'ın yürüttüğü bir kamuoyu yoklaması, Cumhuriyetçi Parti seçmenlerinin 2024 yarışında aday olarak muhtemelen Trump'tan başka bir kişiyi isteyeceğini ortaya koydu. 
Bununla beraber başka anketler, Trump'ın hâlâ ilk sıradaki Cumhuriyetçi aday olduğuna işaret ediyor. Aynı muhafazakâr site tarafından yapılan bir ankete göre Cumhuriyetçi Parti seçmenlerinin yüzde 28'i, bağımsız bir bahiste Trump'ı desteklemeye hazır. 
Yaklaşan seçimlerde eski başkana karşı adaylığını duyuran ilk Cumhuriyetçi olarak Haley'nin bu ay yapacağı açıklamanın, Trump ile rekabeti başlatması bekleniyor. Haley, başkanlık yarışında büyük bir rol oynayan Güney Karolina eyaletinde halk desteğine sahip. 
Cumhuriyetçi Parti'nin Güney Karolina şubesinin eski başkanı Katon Dawson, eyaletin eski valisine olan desteğini dile getirdi ve onun, çok önemli bir değişimi temsil edebileceğini ifade etti. 
Haley yarışa, Trump ve Florida Valisi Ron DeSantis gibi diğerlerine nazaran daha az şanslı biri olarak katılmakla birlikte, Reuters'a göre o, arkadan koşmaya alıştı ve siyasi çevrelerde itibar edinerek kazanması zor yarışlarda öne çıktı. 
Rakiplerine karşı partiyi zafere taşırsa Haley, tarih boyunca Cumhuriyetçi Parti'nin başkanlık listesinde başa geçen ilk kadın ve partinin beyaz olmayan ilk adayı olacak. 
 
Independent Türkçe



Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia
TT

Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia

James Jeffrey

ABD Başkanı Joe Biden'ın 31 Mayıs'ta İsrail'in yeni ateşkes planını onaylaması, Gazze'deki savaşın tüm dinamiğini değiştirdi. O tarihten bu yana yapılan yorumların çoğu, İsrail'in Gazze Şeridi’ne yönelik stratejisinde algılanan değişimden ziyade Hamas Hareketi’nin kısa süre önce açıkladığı yanıta ve önerinin ayrıntılarına yönelikti. Biden tarafından açıklanan ve İsrail'in Gazze Şeridi’nden tamamen çekilmesini ve kalıcı ateşkes yapılmasını öngören teklif, 'ertesi gün' için kapsamlı bir planlama yapılması ihtiyacını daha da belirgin hale getirdi. Ancak ertesi gün ile ilgili ne İsrail'de ne de Washington'da henüz detaylı bir planlama yapılmış değil.

Birkaç aydır, düşünce kuruluşları ve medyadan meslektaşlarla birlikte Gazze'de savaş sonrası uluslararası bir yapının oluşturulmasına ilişkin bir plan üzerinde çalışıyorum. Bu plan, yerel yetkililer belirli düzenlemeler altında yeni bir hükümet ve hem Gazzelilere hem de İsraillilere barış getirecek umut verici bir güvenlik yapısı kurmadan önce, Gazze'nin yeniden ayağa kalkmasına yardımcı olunması gerektiğine dikkati çekmeyi amaçlıyor. Geçtiğimiz mayıs ayında Wilson Centre Forumu'nda tartışılan ve resmi internet sitesinde yer alan plan, İsrailli ve Amerikalı hükümet yetkilileri ve çeşitli Arap taraflarla görüşülerek hazırlandı. Planın göze çarpan unsurlarına geçmeden önce İsrail'in ateşkes önerisinde nelerin yeni olduğuna ve bu planın buna nasıl uyduğuna bir göz atalım.

İsrail, ateşkesle ilgili düşüncesinin detaylarını şimdiye kadar kamuoyuna açıklamadı. Bu yüzden (dört buçuk sayfa olduğu söylenen) teklifin yapısal çerçevesini anlamamız için Başkan Biden'ın açıklamalarını ve İsrail'in farklı ve bazen de çelişkili tepkilerini masaya yatırmalıyız. İsrail'in öncelikle, müzakerelerin başarılı olması halinde, teklifin ikinci aşamasının sonunda İsrail Savunma Kuvvetlerinin Gazze'den tamamen çekilmesini kabul ettiği açıkça görülüyor.

Plan, ilk etapta Gazze'yi yönetecek çok uluslu bir idarenin kurulmasını ve bu idarenin Uluslararası Temas Grubu’na rapor vermesine odaklanıyor.

İkinci olarak, İsrail, Gazze Şeridi için daha sonra gelecek üçüncü aşamada kapsamlı bir yeniden inşa planını kabul etmeye hazır görünüyor. Bu önemli bir gelişme, zira Başkan Biden'ın da kabul ettiği üzere İsrail'de bazıları halen Gazze Şeridi'nin İsrail’in yarı kalıcı işgali altında olmasını bekliyor. Üstelik, herhangi bir büyük yeniden inşa planı, güvenlik kaygıları, birçok kilit öneme sahip sınır kapısını kontrol etmesi ve su, elektrik, iletişim gibi temel hizmetleri sağlaması göz önünde bulundurulduğunda İsrail'in desteğinin alınması gerekiyor. Senatör Lindsey Graham da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesinin hemen ardından 9 Haziran'da Face the Nation adlı televizyon programında, İsrail'in ateşkes önerisi doğrultusunda Gazze'nin yeniden inşasına ve yönetimine ilişkin bir planı olduğunu ifade etmişti. Bu, edindiğim başka bilgilerle de tutarlı.

Geliştirdiğimiz plan, 11 Haziran'da ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan tarafından açıklanan ve Arap devletlerinin ‘Gazze'nin istikrara kavuşturulması ve yeniden inşasında rol oynayacağı geçici bir güvenlik oluşumu ile idari yapı oluşturmasını’ öneren ABD yönetiminin görüşüyle de oldukça uyumlu.

Çok uluslu bir idari yapı

Planımız ilk etapta Gazze'yi yönetecek ve belirli bir ülke veya bölgedeki barış ve güvenlik krizini yönetmek amacıyla uluslararası aktörlerin çabalarını koordine etmek için özel amaçlarla kurulmuş gayri resmi ve daimî olmayan uluslararası bir organ olan Uluslararası Temas Grubu'na (ICG) rapor verecek, çok uluslu bir idari yapı kurulmasını öngörüyor. Bu iki oluşum ABD, İsrail, Mısır, önde gelen diğer Arap ülkeleri ve G7 üyesi ülkeler tarafından ortaklaşa hazırlanan uluslararası bir tüzük çerçevesinde kurulacaktır. Filistin Yönetimi ile istişare için bir mekanizmaya sahip olacak ve mümkünse, 10 Mayıs’taki ateşkes kararını takiben BMGK’da alınacak bir kararla desteklenecektir. İsrail'in önerisinin ikinci aşaması için ateşkes müzakerelerinde başka hukuki temeller de atılabilir.

Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Çok uluslu yönetim, üst düzey bir temsilci tarafından yönetilecek ve ICG’ye katılan ülkelerin yanı sıra, diğer ülkelerden gelen bağışlarla finanse edilecek. Finans, güvenlik, ulaşım, bakanlıklarla koordinasyon, kamuoyu yoklaması ve halkla ilişkiler için özel ekipleri olacak ve İsrail, Mısır ve diğer ülkelerden lojistik destek alacak. Kapsamlı yönetim ve güvenlik gözetiminden başlayarak işleyişinde merkezi yetkilere sahip olacak.

ABD ve ICG üyesi ülkeler, Hamas sonrası güvenlikle ilgili sorumlulukları üstlenecek sivil polis ve jandarma güçleri (sivil halk arasında konuşlu hafif silah kolluk kuvveti) eğitilene kadar güvenlik devriyeleri gerçekleştirmek için çok uluslu yönetime bağlı çok uluslu bir polis gücü oluşturacaklar. Aralarında az sayıda da olsa ABD'li sivil ve askeri yetkili de yer alacak. Ateşkesin ikinci aşaması için yapılacak müzakerelerde, özel güvenlik düzenlemeleri üzerinde yeniden çalışılması gerekiyor.

Bu yapı aynı zamanda Gazze'ye insani yardımların ulaştırılması, istikrarın sağlanması, kalkınma, yeniden inşa ve diğer her türlü yardımın erişiminde yer alan uluslararası, hükümet ve hükümet dışı kurum ve kuruluşların faaliyetlerini harekete geçirme, koordine etme ve birleştirme yeteneğine de sahip olacak.

Merkezi kontrol

Güvenlik, yeniden yapılanma ve diğer uluslararası destek türlerinin ateşkese uyulmasıyla bağlantılı olmasını sağlamak için merkezi kontrol gerekiyor. Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının, halk ya da yerel yetkililer güvenliği engellerse yahut radikalleşmenin önlenmesi ve uzun vadeli istikrar için gerekenlerin yapılmasına engel olursa diye, yeniden yapılanma ve diğer hizmetlerin sağlanması için (Dayton Anlaşmalarında öngörüldüğü üzere) resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Hiçbir uluslararası polis teşkilatı ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Son olarak plan, bunların her biri ve yukarıda belirtilen diğer çeşitli gündemler için ayrıntılı eylemler içeriyor. Bunlar modüler bir temelde düzenlenmiştir ve Gazze için planlamaya dahil olan hükümetler unsurları seçmekte özgürdür.

Bu planla (ya da Gazze'ye yönelik neredeyse tüm diğer planlarla) ilgili akla birtakım sorunlar gelebilir. Bunların başında, Biden yönetiminin ‘sahada Amerikan askeri bulunmayacağı’ açıklaması açısından başta askeri personel olmak üzere ABD’li personelin Gazze’deki varlığı yer alıyor. Ancak bazen Başkan tarafından yapılan açıklamaların yerine getirilmesi gerekir. ABD'nin halihazırda Gazze kıyısında inşa ettiği yüzer iskelede konuşlanmış askerleri var. Washington'ın yaklaşık 25 ülkede konuşlandırılmış askeri birlikleri bulunuyor. Bu birliklerden bazıları son zamanlarda sahillerde ya da suda saldırıya uğradı. Hiçbir uluslararası polis teşkilatı, ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Yönetim ve Hamas

İkinci konu ise Filistin Yönetimi'nin rolü. Plan, yukarıda belirtilen ICG ve Filistin Yönetimi arasındaki koordinasyonun ötesinde, maaşların ödenmesi, yerel hizmetlerin finanse edilmesi ve seyahat belgelerinin verilmesi de dahil olmak üzere Filistin Yönetimi'nin dahil olacağı alanları ortaya koyuyor. Özellikle çok uluslu yönetimin çekilmesinin ardından Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi’nin yönetimindeki rolüyle ilgili olarak tüm taraflar arasında daha fazla müzakere yapılması gerekecektir.

Siyasi bir çözüm, Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir.

Üçüncü konu, Hamas'ın geleceğidir. Planın kendisi Gazze'de kalan Hamas üyelerinin rolünü tartışmıyor. Ancak ne bu planın ne de Gazze'de yönetim, güvenlik ve yeniden yapılanmaya yönelik başka herhangi bir planın, İsrail karşıtı gündemiyle Hamas'ın etkin bir şekilde kontrolü elinde tutması halinde başarılı olamayacağını söyleyebiliriz. İsrail Başbakanı Netanyahu, Başkan Biden’ın İsrail'in önerisini tartışmasına cevaben, bu öneri altında bile Hamas'ın yenilgiye uğratılması gerektiğini vurguladı. Aynı şekilde Başkan Biden da ‘Gazze'nin Hamas'ın iktidarda olmadığı daha güzel günler göreceğinin’ altını çizdi. Siyasi bir çözüm,- Başkan Biden'ın atıfta bulunduğu ateşkes çerçevesinde - Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir. Tüm bunlar İsrail'in teklifinin ikinci aşamasının müzakerelerinde ele alınacaktır.

Bu aşamada yukarıda belirtilen hususlar, Gazze Şeridi’nde savaşın ertesi günü için geçici çözüm kapsamında en ciddi olan konulardır. Gazze’deki savaşın, bölgenin güvenliğine yönelik oluşturduğu olağanüstü tehdit, sadece Gazze ve İsrail vatandaşları için değil tüm bölge halkları için daha iyi bir gelecek arayışındaki tüm tarafların olağanüstü çaba sarf etmesini ve büyük riskler almasını gerektiriyor.

*Bu yazı Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.