Leyla Halid: Hariri, Haddad’ın silahlarını Avrupa’ya taşıdı

‘İki uçak kaçıran’ Halid, Şarku'l Avsat’a Mossa füzelerinin hikayesini, Celal Talabani’nin keşif gezisini ve Maruf Saad’ın hizmetlerini anlattı

Leyla Halid ve Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni Gassan Şerbil (Şarku'l Avsat)
Leyla Halid ve Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni Gassan Şerbil (Şarku'l Avsat)
TT

Leyla Halid: Hariri, Haddad’ın silahlarını Avrupa’ya taşıdı

Leyla Halid ve Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni Gassan Şerbil (Şarku'l Avsat)
Leyla Halid ve Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni Gassan Şerbil (Şarku'l Avsat)

(Birinci Bölüm)
Gazeteciler bazen hayatı güçlüklerle dolu, etkileyici, sert ya da belli bir aşamada önemli rolü olan bir kişinin hikayesinin içine çekilme tuzağına düşerler. Bu kişinin adı Vladimir Putin, Saddam Hüseyin veya Muammer Kaddafi olabilir. Ben de çok fazla zorluk ve sırlarla sarılıp sarmalanmış hikayelerin ağına düştüm. Yıllarımı, böyle hikayeler ve detayların peşine düşerek geçirdim. Adı uçak kaçırmakla ve ‘düşmanı her yerden kovalamakla’ anılan bir Filistinli lider olan Dr. Vedi (Wadie) Haddad’ın hikayesi de beni ağına çekti.
1970’li yıllarda Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nde ‘dış operasyonlardan’ sorumlu olan Haddad, bölgeyi ve dünyayı sarsmıştı. Başlattığı operasyonlar siyaset, güvenlik ve medya çevrelerini iki yıldızla meşgul etti. Bunlardan ilki, OPEC bakanlarının Viyana'da kaçırılmasının ardından yıldızı parlayan Venezuelalı Carlos'tu (Çakal Carlos). İkincisi ise 1969 ve 1970 yıllarında iki uçak kaçırma operasyonuna katılan Filistinli genç Leyla Halid idi.
2001 yılının yazında Haddad hakkında, Carlos'un halen ikamet ettiği Fransız hapishanesinde kendisine gönderdiğim sorulara verdiği yanıtları da içeren uzun bir araştırma yazısı yayınlamıştım. Ancak şartlar, Halid’in dosyaya müdahil olmasını engellemişti. Merhum Lübnan Başbakanı Refik Hariri o zamanlar bana Haddad'ın hikayesiyle neden ilgilendiğimi sormuştu. Konu ilgi çekici olduğu için gazetecilik merakım nedeniyle araştırdığımı söylemiştim. Bunun üzerine lafı değiştirmişti. Ancak meşgul bir Başbakan’ın bu tür bir araştırmayı okuyacak kadar vakit ayırmasına şaşırmıştım.
Daha sonra bir tanıdığımdan, Haddad'ın Beyrut'taki evine yaptığı ziyarette 1970 yazında İsrail top mermileri tarafından hedef alınmasının ertesi günü, Lübnanlı genç bir adamın cam kırıklarını temizleme işine katılmasının dikkatini çektiğini işittim. Merakıma yenildim ve yaptığım mükerrer araştırmalar sonucunda bu genç adamın Refik Hariri olduğunu öğrendim. Aklımda birçok soru işaret oluştu. Çünkü o sırada Hariri, Suudi Arabistan’da çalışıyordu. Ancak bunu öğrendiğim kişi, Hariri’yi şahsen tanıdığı için sözlerinden emin görünüyordu.

‘Labneli sandviçler’
Yıllar önce şair ve gazeteci Zahi Vehbe, Hariri'nin sahibi olduğu Al-Mustaqbal TV'de Leyla Halid ile röportaj gerçekleştiriyordu. Röportaj sırasında Hariri’nin ikamet ettiği Koraytem Sarayı’ndan bir telefon geldi ve Vehbi’nin reklam arasını uzatması talep edildi. Öyle de yaptı. Bu sırada Hariri telefon ederek Leyla’yı telefona istedi ve ona, “Ben Lübnan Başbakanı Refik Hariri” dedi. Halid, ona, “Ben Lübnan Başbakanı’nı tanımam. Ben eski Refik’i bilirim” şeklinde yanıt verdi. Bunun üzerine Hariri, Halid’den onu evinde ziyaret etmesini istedi.

Celal Talabani (Getty)- Vedi Haddad- Refik el-Hariri (Getty)
Halid, Vehbe ile davete icabet etti. Onları, Hariri bizzat karşıladı. Görüşmede, Lübnan’daki Filistin mülteci kamplarındaki zor koşullar ele alındı. Leyla Halid, kamp sakinlerinin yaşamlarını prangalayan kısıtlamaların hafifletilmesi gerektiğini vurguladı. Görüşmede eski hatıralardan da bahsedildi. Hariri, Halid’e ‘labneli sandviçleri’ hatırlayıp hatırlamadığını sordu. Leyla, hatırladığını söyledi. Vehbe, sandviçler hakkında sorular sormaya çalıştı ama Hariri bir el hareketiyle bunun önüne geçip konuyu değiştirdi. ‘Labneli sandviçler’ dosyası Hariri’nin en gizli dosyasıydı. Bu nedenle Hariri hakkında yazılanların hiçbirinde bu konudan bahsedilmiyor. Hariri, bu sırrı en yakınındakilerden bile sakladı. Ancak Şarku'l Avsat okuyucuları, 50 yılın ardından bu sırra vakıf olabilecekler.
Dürüst olmak gerekirse Halid’in Amman’daki evine ona Hariri’yi sormak için gitmedim. Özellikle de 1970’li yıllarda ekranları işgal eden, inançlarından vazgeçmeden ve yaptıklarından pişmanlık duymayan 80’lerine merdiven dayamış bu hanımdan hikayeler toplamak üzere gittim.
Halid, 1970 yılında Mossad tarafından hedef alınan dairesinde bulunması nedeniyle Haddad’ın ölümden kurtarılmasına istemeden katkıda bulundu. Halid, hazırlanmakta olan bir operasyonla ilgili Haddad’dan talimatları alıyordu. Bu durum, oğlu ve eşinin yaralandığı ve yatak odasının hedef alındığı saldırıda Haddad’ın başka bir yerde olmasını sağladı. Bunu bana anlattığında, ertesi gün cam kırıklarını topladığı söylenen genç adamı hatırladım. Halid’e ertesi gün onu görüp görmediğini sordum. Haddad’ın ailesi ile birlikte Beyrut Amerikan Üniversitesi Hastanesi’nde olduğunu ve söz konusu daireye kimin gelip gelmediğini bilmediğini söyledi.
 O yıllarda Hariri'yi tanıyıp tanımadığını sorduğumda ise “Evet. Beyrut Arap Üniversitesi’nde eğitim aldığı sırada kardeşim Halid ile birlikte yaşadığı için onu tanıyordum. Mezun olmasına bir yıl kala Beyrut Mazraa'daki kız kardeşimin evine geldi ve Suudi Arabistan'da çalışmaya karar verdiğini söyledi. Eğitimini tamamlaması için onu ikna etmeye çalıştık, ancak başaramadık. Yanlış hatırlamıyorsam 1965 yılı ya da hemen sonrasıydı. Daha sonra Lübnan'da bizi ziyaret etti. Vedi ile görüştü ve Vedi onu silahları Avrupa'ya taşımakla görevlendirdi” şeklinde yanıt verdi.
Şaşırmamış gibi davrandım. Silahların ne zaman ve nereye taşındığını sordum. “Avrupa'ya ve bunu 1970 ile 1971 arasında birçok kere yaptı. O sırada Suudi Arabistan’da çalışıyordu. Vedi’nin Hariri’den Lübnan’a gelmesini nasıl istediğini bilmiyorum. Hariri, silahları tek başına taşıyordu. 1972'den sonra onu artık görmez olduk” şeklinde cevap verdi. Hariri’nin- o zamanki mütevazı imkanlarına rağmen- grubun herhangi bir finansmanına katkıda bulunup bulunmadığını sorduğumda ise “Emin değilim, ben yalnızca silah transferinde görevlendirilmesine tanık oldum. Dış operasyonda temel kural, kimsenin üzerine düşeni yapmak için ihtiyaç duyduklarından başka bir şey bilmemesiydi” dedi. Hariri, Suudi Arabistan’da çalışırken, ona neden böyle bir görev verildiğini sordum. Halid, “Size daha önce de söyledim, bilmiyorum. Belki de pasaportu şüphe uyandırmadığı içindir” şeklinde yanıt verdi. Halid, Hariri'nin silahı üç Avrupa ülkesinin (Fransa, İspanya ve Almanya) havaalanlarına nasıl teslim ettiği hakkında konuşmayı reddetti.
Kayıt cihazı açıktı ve anlatılanlar bir film şeridi gibi zihnimde dönüyordu. Haddad tarafından Avrupa'ya silah taşımakla görevlendirilen genç adam, daha sonra Arap ve uluslararası düzeyde kabul edilebilir bir oyuncu olarak görünecekti. Beyaz Saray’a girecek, Kremlin’de memnuniyetle karşılanacak, Downing Sokağı 10 Numara’yı ziyaret edecek, Elysee'nin Efendisi, Paris'teki evinde yemek tertip etmek için protokolü çiğneyecekti.

Hariri ve yayınların Suriye'ye kaçırılması
O an aklıma 20 yıl önce Vedi ile çalışan Zeki Hillo’dan bana Hariri’yi tanıdığını söylediğinde duyduklarım geldi. Zeki bana bundan fazlasını söylememişti. Sırlar aleminde yaşama konusunda tecrübeliydi. Carlos'u nişancılık ve küçük patlayıcılar konusunda eğiten oydu.
Lübnan'ın güneyindeki memleketi Sayda'da gençliğinde Hariri'ye eşlik edenlerden bazılarına sordum. Hariri, ‘Arap Milliyetçileri Hareketi’ne aktivist olarak katılan hevesli bir gençti. Orada iki isim; George Habaş ve Vedi Haddad biliniyordu. Daha sonra her ikisiyle de tanıştı. Mütevazı bir role sahipti. Hareketin bazı üyelerine kiralık ev vb hizmetler bulmak gibi kolaylıklar sağlamakla ilgilenen Vedi başkanlığındaki bir komiteye katıldı. Hariri ayrıca hareketin yayınlarını Suriye'deki üyelerine gizlice ulaştırmakla da görevlendirilmişti. Bu belgeleri Sayda'dan Suriye şehirlerine giden sebze kamyonlarına saklamayı seçti. O günler, Arap Milliyetçileri Hareketi’nin rahminden Habaş liderliğindeki Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin doğumundan önce, Hariri'yi hareketin bazı sembollerine bağlayan ip niteliğindeydi.

Celal Talabani keşif görevinde
Leyla Halid, Haddad'ın bazı dostluklarını, özellikle de şüphe çekmeyen insanlarla olanları, işine yarayacak rollerde kullanmakta usta olduğuna dikkat çekti. Bu bağlamda, bir keresinde genç bir Kürt solcuyu Avrupa'da keşif görevleri yürütmesi için görevlendirdi. Yıllar önce bu Kürt gencinin daha sonra yüksek bir mevkiye geldiğini duymuştum. Bu nedenle şüphelerim, merhum Eski Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani üzerinde yoğunlaştı. Kendisiyle Şam ziyareti sırasında görüşme fırsatı bulup ona bunu sordum, o da hikâyeyi doğruladı. Ancak, ‘ABD’li dostlarımızın, Irak Cumhurbaşkanı’nın eski bir terörist olduğunu söylememesi’ ve belki de gezisinin Şimon Peres'e suikast planının bir parçası olduğunun söylenmemesi için buna çok fazla odaklanmamayı nazikçe diledi. Doğrusu Talabani'nin yetiştirilme tarzı, eğilimleri ve bağlantıları nedeniyle böyle bir rol oynamasına şaşırmadım. Ancak Hariri'nin silah taşıması ve bu rolün elli yıl boyunca sır olarak kalması garip.
Haddad, dostluklarını amacına hizmet etmek için kullandı. Leyla Halid, “Seyahat masraflarını ve görevleri karşılamak için onlardan para almam için bazı şahsiyetlere ve birkaç doktor da dahil olmak üzere dostlarının yanına gitmemi isterdi. Onlara seyahat bileti almak istediğimizi bildirmemi söylerdi. Bir keresinde Dr. Necib Ebu Haydar'a (eski Lübnan bakanı) gittim ve bana Vedi'nin nereye seyahat etmek istediğini sordu. Tabi ki bilmediğimi söyledim. ‘Bize parayı verin, biletleri biz alırız’ dedim. Dostlukları oldukça güçlüydü. Aslında bu konularda birden fazla güvenilir doktor vardı. Büyük bir şirketin başındakiler de dahil olmak üzere bazı akrabalarına güvenirdi. Onlara, ‘Para ödemek istiyorsunuz. Burası Filistin, hepimizin. Siz arkamızda olduğunuz sürece biz ölmeyiz’ derdi. Ona ve davanın adaletine duydukları güven, onları çağrısına yanıt vermeye sevk ederdi” dedi.
Haddad’ın ona hizmet sunmaktan çekinmeyen başka bir dostu daha vardı. Lübnan Parlamentosu’nun Sayda şehri temsilcisi Maruf Saad. Bir gün Saad’dan kaçırılan bir uçağın inmesi için uygun yer önermesi istendi. Saad, Haddad'ın onay vereceği bir yer aradı, ancak Leyla Halid, yerin İsrail savaş uçaklarının ulaşabileceği bir yer olmasından korktuğu için konuyu reddetti. Arama Lübnan dışına taşınacak ve Leyla, üye toplamak ve onları uçak kaçırmak için eğitmekle görevlendirilecekti ki böyle de oldu.

Mossad füzeleri, balayını erteletti
Leyla Halid'den Mossad'ın Haddad'a düzenlediği suikast girişiminin hikayesini anlatmasını istedim, çünkü saldırı sırasında Haddad’la birlikteydi. Halid bu olayı şöyle anlattı: “Vedi sıkı güvenlik önlemlerine olukça önem verirdi. Tüm hareketleri tam bir gizlilik içinde gerçekleştiriliyordu. Ancak gece saat 2’de Beyrut’un ez-Zarif mevkiindeki dairesini, yatak odalarını hedef alan altı füzeyle vurmayı başardılar. Neyse ki o an yemek odasında oturuyordum. O da her zaman olduğu gibi odada ve koridorda bir aşağı bir yukarı yürüyordu. Sabah bir yolculuğa çıkacaktım ama beni Tel Aviv'e götürmesi gereken operasyonun detaylarını yazmam gerekiyordu. Patlama sesleri geldiğinde liderliğe göndermek için detayları yazıyordum.
Patlamalar beni sarstı. Vedi’nin oğlu Hani’nin çığlıklarını işittik. Vedi yaralanmadı fakat oğlunun birçok yerine şarapnel parçaları isabet etti. Dairenin camları kırıldı. Boğuluyormuş gibi hissettik. Giysi dolabı yanıyordu ve yatağında yatan Hani’yi kontrol etmeye gittiğimde neredeyse üzerine yıkılmak üzereydi. Vedi atıldı. Ellerinin yandığını gördüm. Buna rağmen Hani’yi kucaklayıp bana verebildi. Çocuğun kanaması vardı. Onu kucakladım, kapıyı nasıl açacağımı bilemedim. Bu sırada Vedi geldi, yanık elleriyle kilidi açtı. Roketler evin alt ve üst katlarına isabet etti. O zor koşullarda Haddad’ın söylediği cümleleri hatırlıyorum: ‘Başaramadılar’ dedi. Operasyonla ilgili meseleleri yazdığım kağıtları toplayıp cebine koyduktan sonra eşi Samiye Haddad’ı almak için diğer odaya yöneldi. Eşinin yanına giderek kalkmasını istedi. Oğlunun yanında olmadığını anlayınca bağırmaya başladı. Beyrut Amerikan Üniversitesi Hastanesine koştum. Hastane, kollarımda kanaması olan bir çocuk olduğu halde giriş ücreti olarak 5 bin lira istediğinde bağırmaya başladım. Para isteyen adamı itip hastaneye girdim. Vedi de eşiyle arkamdan geldi.”

Batı Şeria'daki Beytüllahim'de İsrail ile ayrım duvarına çizilen Leyla Halid resmi (Getty)
Saldırı nedeniyle iptal edilen plan, Halid'in sahte pasaportla Tel Aviv'e giderek ‘balayını geçirmesi ve ardından operasyonu oradan gerçekleştirmesini’ kapsıyordu. Halid, “Hastanede ne yanıt vereceğimizi düşünüyorduk. İsrail uçaklarının Tel Aviv'e gidiş gelişleri hakkında bir kitapçık getirdim. Üç uçağın neredeyse aynı anda avlanabileceğini fark ettim. Fikri Vedi’ye sundum, o da beğendi” dedi. İşte, kaçırılan uçakların Ürdün'e indiği ‘Devrim Havalimanı’ fikri Beyrut'taki Amerikan Üniversite Hastanesi'nde böyle doğdu.

Vedi Haddad zehirlenerek mi öldü?
Vedi Haddad, son nefesini 28 Mart 1978'de, Doğu Berlin'deki polis hastanesinde verdi. Sırlar adamı gitti ve ardında onlarca yılın açıklığa kavuşturmayı başaramadığı olağan üstü bir sır bıraktı. Zehirlenerek mi öldü? Kimsenin kesin bir cevabı yok. Irak'ta, ardından Cezayir'de ve daha sonra Berlin'de başına gelen acı verici belirtiler, onun ayrıntılı bir zehirlenme sürecine maruz kaldığı kanaati oluşturdu. Ancak, tıbbi raporlar bu konuda kesin bir bilgiye yer vermedi. Yoldaşları, vefatından sonra faaliyetlerini sürdürmeye çalıştı. Bununla birlikte, Vedi Haddad'ın yokluğunda varlığını ve faaliyetini düzenleyen ipi kaybeden ‘dış operasyon’ sayfasını kapatmak için birkaç yıl yeterli oldu. Haddad, Bağdat’ta defnedildi. Gidişiyle bir tecrübe ve bir dönem sona erdi. Leyla, bazı Mossad ajanlarının, Haddad’ın ona gönderilen zehirli çikolataların kurbanı olduğu iddialarıyla alay ediyor. Vedi’nin dikkatli olduğunu ve çikolata sevmediğini vurguluyor.
Haddad’ın yoldaşları örgütün sırlarını kasaya kilitledi ve anahtarı güvenli bir yere sakladı. Gazetecileri ağırlamak, haber sızdırmak, sırları satmak gibi huyları yok. Leyla Halid biraz farklı, çünkü bir yıldız ve sembol haline geldi. Daha sonra Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nde liderlik pozisyonları üstlendi. Filistinli kadınların rolünü geliştirmek için birbiri ardına sayısız faaliyetlere katıldı. Leyla, 1944'te Hayfa'da doğdu ve Nekbe'den sonra ailesiyle birlikte Lübnan'a sığındı. İlerleyen zamanda Kuveyt'e gitmeden önce Sur, Sayda ve Beyrut'ta ikamet etti.

İKİNCİ BÖLÜM: Leyla Halid, Şarku’l Avsat’a konuştu: Sovyetler Birliği bize havaalanından geçirilebilecek bomba yapımı için gerekli parçaları sağladı



‘Yeşil Refah’ ve ‘Yeni Gazze’... Gazze Şeridi'ni neler bekliyor?

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Deyr el-Balah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan çadırlar (AP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Deyr el-Balah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan çadırlar (AP)
TT

‘Yeşil Refah’ ve ‘Yeni Gazze’... Gazze Şeridi'ni neler bekliyor?

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Deyr el-Balah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan çadırlar (AP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Deyr el-Balah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan çadırlar (AP)

Son iki gündür Gazze Şeridi'ne ilişkin dosyada ‘Yeşil Refah’ ve ‘Yeni Gazze’ gibi yeni isimler öne çıkmaya başladı. Bu gelişme, ABD’nin arabuluculuğu ile Arap ve uluslararası desteğe rağmen İsrail ile Hamas arasındaki ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçişin sekteye uğradığı bir dönemde yaşanıyor.

İsrail basınındaki haberlere göre hükümet, ABD’nin kararına boyun eğerek orduya Refah’ın doğusunda ‘Yeşil Refah’ adıyla yeni bir kent kurulmasına yönelik saha çalışmalarına başlaması için izin verdi. İlk hazırlıklar kapsamında ağır iş makinelerinin bölgeye sokularak molozların temizlenmesi ve arazinin düzenlenmesi planlanıyor.

İsrail’in geciktirme girişimleri

İsrail medyasında yer alan bilgilere göre Tel Aviv yönetimi, bu çalışmaların henüz geçiş yapılmamış olan anlaşmanın ikinci aşamasına dahil olduğu gerekçesiyle haftalarca süren bir geciktirme çabasına girişti. Ancak Washington’un artan baskıları sonucunda İsrail, planın bir sonraki etabına yönelik hazırlıkları başlatmak zorunda kaldı.

Bu çalışmalar; işgal altındaki topraklarda Refah’ın doğusunda bir insani bölge ve yeni bir kent inşasını içeriyor. Washington yönetimi, söz konusu adımla Filistinlilere ‘umut şehri’ modelini sunmayı ve ‘Hamas’ın kontrolündeki eski, yıkılmış ve karanlık Gazze’nin’ karşısına ‘yeni, modern ve gelişen bir Gazze’ örneği koymayı hedefliyor.

İsrail, planın ikinci aşamasında atılacak bu tür adımların Refah Sınır Kapısı’nın açılmasına yol açacağı, ayrıca Gazze Şeridi’nin başka bölgelerinden çekilmeyi ve yerlerine uluslararası güçlerin konuşlanmasını gerektireceği gerekçesiyle itiraz etti. Söz konusu ülkeler, İsrail’in taleplerini karşılamanın zorluğu ve bölgedeki işgal koşulları nedeniyle kuvvet göndermeyi reddetti.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kanal 12 televizyonundan aktardığına göre, İsrail’in bu tutumu üzerine Washington yönetimi Tel Aviv’i süreci oyalamakla suçladı ve çok uluslu güce katılmaktan çekilen ülkelerin sorumluluğunu İsrail’e yükledi. Bu baskının ardından İsrail geri adım atarak yeni kentin inşasına başlanmasını kabul etti.

İsrail Kamu Yayın Kuruluşu KAN, İsrail’in ‘gelecek hafta bölgede geniş çaplı moloz temizliği başlatmak üzere ağır iş makinelerini Refah’a sokmaya hazırlandığını’ ve bunun ‘Hamas unsurlarından arındırılmış yeni insani bölgenin oluşturulması’ amacıyla yapıldığını bildirdi.

Silahlı milislerden destek

Habere göre İsrail ordusu, ‘İsrail’le koordineli çalışan silahlı milislere’ atılacak adımlar konusunda bilgi verdi. ABD planına göre bir sonraki aşama, ‘İsrail’in kısmen kontrol ettiği bölgelerde yabancı bir askeri gücün faaliyete geçmesini’ öngörüyor.

i24NEWS ise İsrail ordusunun Refah’ın doğusunda Filistinliler için ‘Yeşil Refah’ adıyla yeni bir kent kurulmasına yönelik geliştirme çalışmalarına fiilen başladığını bildirdi. Kanal, bölgede gelecek hafta kapsamı genişletilecek hazırlıkların sürdüğünü, bunların ‘moloz ve patlayıcı kalıntılarının temizlenmesini’ içerdiğini aktardı.

sdfrt
Gazze Şeridi'nin Refah kentindeki İsrail askerleri (Arşiv – Reuters)

Maariv gazetesinin haberine göre, Refah’ta faaliyet gösteren Yaser Ebu Şebab milisleri, söz konusu yeni kentin bulunduğu bölgede İsrail güçlerinin temsilcileriyle ve ayrıca İsrail’in güneyindeki Kiryat Gat’ta bulunan ABD komuta merkezi adına bölgede bulunan sivil temsilcilerle birlikte görülmeye başladı.

Kabinede itirazlar

Siyasi kaynaklar, İsrail’in bu adımına kabinenin büyük bölümündeki bakanların karşı çıktığını, hatta tepkinin öfkeye dönüştüğünü aktardı. Bakanların, İsrail’in ‘sarı hat üzerinde inşaat yaparak Gazze çevresindeki yerleşimleri tehlikeye atmaması gerektiğini’ savunduğu belirtildi. Bazı sağ görüşlü medya organları haberi ‘utanç’ başlığıyla duyurdu.

Başbakan Netanyahu ise kararını savunarak hazırlık çalışmalarının ‘tünellere büyük miktarda beton dökme ve geniş bölgeleri izole etme’ işlemlerini içerdiğini söyledi. Netanyahu, söz konusu adımların ‘Hamas’ın askeri altyapısını yok etme yönündeki İsrail çıkarlarına hizmet ettiğini’ ifade etti.

gthy
Başbakan Binyamin Netanyahu, Ocak 2025'te İsrail kabine toplantısına başkanlık ediyor. (DPA)

Netanyahu, uluslararası güce katılmaktan vazgeçen Arap ve İslam ülkelerinin tutumunun Katar ve Türkiye’nin çıkarlarına hizmet ettiğini savundu. Bu nedenle İsrail’in ABD yönetiminin taleplerine yanıt vermesi ve Washington’la çatışmaya girmemesi gerektiğini kaydetti.

Filistin Yönetimi ve Hamas’ın itirazları

Filistin Yönetimi, İsrail’in ‘Gazze’yi yeniden inşa’ başlığı altında yürüttüğü çalışmalara karşı çıkıyor. Yönetim, farklı düzeylerde yaptığı açıklamalarda bu dosyadaki rolünü korumakta kararlı olduğunu ve Arap planına desteğini sürdürdüğünü vurguluyor.

Filistin Başbakanı Muhammed Mustafa, perşembe günü bir İtalyan heyetini kabul ederken yaptığı açıklamada, “Gazze Şeridi için bir yeniden imar ve toparlanma planımız var. Bu planın bir icra programı bulunuyor ve Arap ile İslam ülkeleri tarafından benimsendi. Uluslararası toplum da New York Bildirgesi aracılığıyla destek veriyor. Kardeş Mısır’la birlikte Kahire’de bir yeniden imar ve toparlanma konferansı düzenlemek için çalışıyoruz” dedi.

Hamas, söz konusu projeyi ‘İsrail’in ateşkes anlaşmasını açık biçimde ihlal etmesini gerekçelendirmeye yönelik yeni bir aldatmaca’ olarak nitelendirdi. Hareket, yayımladığı açıklamada, “İsrail’in anlaşmayı çiğnediğini ve günlük ihlallerle daha ilk aşamayı ortadan kaldırdığını” belirtti.

Geçtiğimiz salı günü konuya ilişkin bilgi veren Mısırlı bir kaynak, Gazze’nin erken toparlanması ve yeniden inşasına yönelik Kahire Konferansı’nın kasım ayı sonunda yapılmasının planlandığını ancak toplantının erteleneceğini söyledi. Kaynak, “Konferans ay sonunda düzenlenmeyecek; biraz gecikmesi muhtemel. Özellikle şu anda paralel bir çaba yürütülüyor. Görünen o ki ABD, Refah’la ilgili kendi özel girişimini planlıyor” değerlendirmesinde bulundu. Bu açıklama, İsrail’in kontrolündeki bölgelerde oluşturulması öngörülen ‘yeşil bölgeye’ işaret olarak yorumlandı.

Gazze İnsan Hakları Merkezi, ateşkesin başlamasından bu yana geçen 47 günde İsrail tarafından işlenen ihlallerde 350 Filistinlinin öldürüldüğünü açıkladı. Ölenler arasında 130 çocuk ve 54 kadın bulunuyor.

Merkez, aynı dönemde günlük ortalama 11’i aşan 535 ihlal kaydettiğini bildirerek ateşkesin yürürlüğe girdiği ilk andan itibaren ihlallerin sürdüğünü vurguladı.

Açıklamada, İsrail’in insani yardım girişlerini kısıtladığı, günde yalnızca 211 kamyonun geçişine izin verdiği, oysa 600 kamyona izin verildiği yönünde iddialarda bulunduğu aktarıldı. Ayrıca İsrail’in üzerinde mutabık kalınan çekilme haritasına uymadığı ve sivil bölgelere yönelik ateş kontrolünü sürdürerek zaman zaman bölgeye girdiği belirtildi.


İsrail’den Suriye'nin Beyt Cin kasabasına baskın: En az kişi 9 öldü

Golan Tepeleri'nde iki İsrail askeri (Arşiv fotoğrafı - Reuters)
Golan Tepeleri'nde iki İsrail askeri (Arşiv fotoğrafı - Reuters)
TT

İsrail’den Suriye'nin Beyt Cin kasabasına baskın: En az kişi 9 öldü

Golan Tepeleri'nde iki İsrail askeri (Arşiv fotoğrafı - Reuters)
Golan Tepeleri'nde iki İsrail askeri (Arşiv fotoğrafı - Reuters)

Suriye kaynakları, İsrail devriyesinin bölgeye girmesi sonrası çatışma çıktığını; hava saldırılarının ardından yoğun sivil göç yaşandığını bildirdi.

Suriye medyası, Şam’ın güneyindeki Beyt Cin kasabasına düzenlenen İsrail baskının  ve hava saldırısının ayrıntılarını açıkladı. Suriye kaynakları, saldırılarda en az 9 kişinin öldüğünü aktardı.

Suriye’nin “El-İhbariyye” kanalı, kasabanın İsrail savaş uçaklarının yoğun bombardımanına hedef olduğunu, çok sayıda ölü ve yaralı bulunduğunu bildirdi.

Açıklamalara göre olay, İsrail’e ait bir askeri devriyenin bölgeye kara yoluyla girmesi, sakinlerle çatışma yaşanması ve devriyenin geri çekilmesi sonrası hava saldırılarının başlamasıyla tırmandı. Bölge üzerinde İsrail uçaklarının yoğun şekilde uçtuğu belirtildi.

Saldırıların ardından Beyt Cin’de büyük bir sivil göç hareketi yaşandı; çok sayıda kişi çevre kasabalara yöneldi.


Washington milislere: Irak'ta yeriniz yok

Süleymaniye ilindeki Çamçemal yakınlarında füze saldırısının ardından Kormor gaz sahası (Reuters)
Süleymaniye ilindeki Çamçemal yakınlarında füze saldırısının ardından Kormor gaz sahası (Reuters)
TT

Washington milislere: Irak'ta yeriniz yok

Süleymaniye ilindeki Çamçemal yakınlarında füze saldırısının ardından Kormor gaz sahası (Reuters)
Süleymaniye ilindeki Çamçemal yakınlarında füze saldırısının ardından Kormor gaz sahası (Reuters)

aIrak'ın kuzeyindeki Süleymaniye'de bir doğalgaz sahasının insansız hava aracıyla (İHA) bombalanması öfkeli tepkilere yol açtı ve ABD'nin silahlı gruplara uyarıda bulunması ve hükümetin faillerin yakalanması için harekete geçmesiyle sonuçlandı.

Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ne göre çarşamba akşamı Dana Gas tarafından işletilen Khor Mor gaz sahasını hedef alan bir İHA saldırısı, elektrik santrallerine gaz arzının tamamen kesilmesine neden oldu. ABD'nin Irak Özel Temsilcisi Mark Savaya, saldırıyı "düşmanca dış amaçlarla hareket eden yasadışı grupları" gerçekleştirmekle suçladı.

Savaya, Bağdat'ı "bu saldırının sorumlularını tespit etmeye ve adalete teslim etmeye" çağırdı ve "tam egemen bir Irak'ta bu tür silahlı gruplara yer olmadığını" vurguladı.

Kürdistan Bölgesi Başbakanı Mesrur ​​Barzani ise Washington'a "sivil altyapıyı korumak için gerekli savunma ekipmanını sağlama" çağrısında bulundu. Barzani, "Bu tür saldırıların faillerinin geçmişte olduğu gibi cezadan kaçmaması gerektiğini" vurguladı.

Saldırıyı henüz üstlenen olmadı ancak Irak yetkilileri dün saldırıyı araştırmak üzere bir komite kurulduğunu duyurdu ve askeri bir sözcü de saldırıda yer alanların "cezalandırılacağına" söz verdi.