Leyla Halid: Hariri, Haddad’ın silahlarını Avrupa’ya taşıdı

‘İki uçak kaçıran’ Halid, Şarku'l Avsat’a Mossa füzelerinin hikayesini, Celal Talabani’nin keşif gezisini ve Maruf Saad’ın hizmetlerini anlattı

Leyla Halid ve Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni Gassan Şerbil (Şarku'l Avsat)
Leyla Halid ve Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni Gassan Şerbil (Şarku'l Avsat)
TT

Leyla Halid: Hariri, Haddad’ın silahlarını Avrupa’ya taşıdı

Leyla Halid ve Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni Gassan Şerbil (Şarku'l Avsat)
Leyla Halid ve Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni Gassan Şerbil (Şarku'l Avsat)

(Birinci Bölüm)
Gazeteciler bazen hayatı güçlüklerle dolu, etkileyici, sert ya da belli bir aşamada önemli rolü olan bir kişinin hikayesinin içine çekilme tuzağına düşerler. Bu kişinin adı Vladimir Putin, Saddam Hüseyin veya Muammer Kaddafi olabilir. Ben de çok fazla zorluk ve sırlarla sarılıp sarmalanmış hikayelerin ağına düştüm. Yıllarımı, böyle hikayeler ve detayların peşine düşerek geçirdim. Adı uçak kaçırmakla ve ‘düşmanı her yerden kovalamakla’ anılan bir Filistinli lider olan Dr. Vedi (Wadie) Haddad’ın hikayesi de beni ağına çekti.
1970’li yıllarda Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nde ‘dış operasyonlardan’ sorumlu olan Haddad, bölgeyi ve dünyayı sarsmıştı. Başlattığı operasyonlar siyaset, güvenlik ve medya çevrelerini iki yıldızla meşgul etti. Bunlardan ilki, OPEC bakanlarının Viyana'da kaçırılmasının ardından yıldızı parlayan Venezuelalı Carlos'tu (Çakal Carlos). İkincisi ise 1969 ve 1970 yıllarında iki uçak kaçırma operasyonuna katılan Filistinli genç Leyla Halid idi.
2001 yılının yazında Haddad hakkında, Carlos'un halen ikamet ettiği Fransız hapishanesinde kendisine gönderdiğim sorulara verdiği yanıtları da içeren uzun bir araştırma yazısı yayınlamıştım. Ancak şartlar, Halid’in dosyaya müdahil olmasını engellemişti. Merhum Lübnan Başbakanı Refik Hariri o zamanlar bana Haddad'ın hikayesiyle neden ilgilendiğimi sormuştu. Konu ilgi çekici olduğu için gazetecilik merakım nedeniyle araştırdığımı söylemiştim. Bunun üzerine lafı değiştirmişti. Ancak meşgul bir Başbakan’ın bu tür bir araştırmayı okuyacak kadar vakit ayırmasına şaşırmıştım.
Daha sonra bir tanıdığımdan, Haddad'ın Beyrut'taki evine yaptığı ziyarette 1970 yazında İsrail top mermileri tarafından hedef alınmasının ertesi günü, Lübnanlı genç bir adamın cam kırıklarını temizleme işine katılmasının dikkatini çektiğini işittim. Merakıma yenildim ve yaptığım mükerrer araştırmalar sonucunda bu genç adamın Refik Hariri olduğunu öğrendim. Aklımda birçok soru işaret oluştu. Çünkü o sırada Hariri, Suudi Arabistan’da çalışıyordu. Ancak bunu öğrendiğim kişi, Hariri’yi şahsen tanıdığı için sözlerinden emin görünüyordu.

‘Labneli sandviçler’
Yıllar önce şair ve gazeteci Zahi Vehbe, Hariri'nin sahibi olduğu Al-Mustaqbal TV'de Leyla Halid ile röportaj gerçekleştiriyordu. Röportaj sırasında Hariri’nin ikamet ettiği Koraytem Sarayı’ndan bir telefon geldi ve Vehbi’nin reklam arasını uzatması talep edildi. Öyle de yaptı. Bu sırada Hariri telefon ederek Leyla’yı telefona istedi ve ona, “Ben Lübnan Başbakanı Refik Hariri” dedi. Halid, ona, “Ben Lübnan Başbakanı’nı tanımam. Ben eski Refik’i bilirim” şeklinde yanıt verdi. Bunun üzerine Hariri, Halid’den onu evinde ziyaret etmesini istedi.

Celal Talabani (Getty)- Vedi Haddad- Refik el-Hariri (Getty)
Halid, Vehbe ile davete icabet etti. Onları, Hariri bizzat karşıladı. Görüşmede, Lübnan’daki Filistin mülteci kamplarındaki zor koşullar ele alındı. Leyla Halid, kamp sakinlerinin yaşamlarını prangalayan kısıtlamaların hafifletilmesi gerektiğini vurguladı. Görüşmede eski hatıralardan da bahsedildi. Hariri, Halid’e ‘labneli sandviçleri’ hatırlayıp hatırlamadığını sordu. Leyla, hatırladığını söyledi. Vehbe, sandviçler hakkında sorular sormaya çalıştı ama Hariri bir el hareketiyle bunun önüne geçip konuyu değiştirdi. ‘Labneli sandviçler’ dosyası Hariri’nin en gizli dosyasıydı. Bu nedenle Hariri hakkında yazılanların hiçbirinde bu konudan bahsedilmiyor. Hariri, bu sırrı en yakınındakilerden bile sakladı. Ancak Şarku'l Avsat okuyucuları, 50 yılın ardından bu sırra vakıf olabilecekler.
Dürüst olmak gerekirse Halid’in Amman’daki evine ona Hariri’yi sormak için gitmedim. Özellikle de 1970’li yıllarda ekranları işgal eden, inançlarından vazgeçmeden ve yaptıklarından pişmanlık duymayan 80’lerine merdiven dayamış bu hanımdan hikayeler toplamak üzere gittim.
Halid, 1970 yılında Mossad tarafından hedef alınan dairesinde bulunması nedeniyle Haddad’ın ölümden kurtarılmasına istemeden katkıda bulundu. Halid, hazırlanmakta olan bir operasyonla ilgili Haddad’dan talimatları alıyordu. Bu durum, oğlu ve eşinin yaralandığı ve yatak odasının hedef alındığı saldırıda Haddad’ın başka bir yerde olmasını sağladı. Bunu bana anlattığında, ertesi gün cam kırıklarını topladığı söylenen genç adamı hatırladım. Halid’e ertesi gün onu görüp görmediğini sordum. Haddad’ın ailesi ile birlikte Beyrut Amerikan Üniversitesi Hastanesi’nde olduğunu ve söz konusu daireye kimin gelip gelmediğini bilmediğini söyledi.
 O yıllarda Hariri'yi tanıyıp tanımadığını sorduğumda ise “Evet. Beyrut Arap Üniversitesi’nde eğitim aldığı sırada kardeşim Halid ile birlikte yaşadığı için onu tanıyordum. Mezun olmasına bir yıl kala Beyrut Mazraa'daki kız kardeşimin evine geldi ve Suudi Arabistan'da çalışmaya karar verdiğini söyledi. Eğitimini tamamlaması için onu ikna etmeye çalıştık, ancak başaramadık. Yanlış hatırlamıyorsam 1965 yılı ya da hemen sonrasıydı. Daha sonra Lübnan'da bizi ziyaret etti. Vedi ile görüştü ve Vedi onu silahları Avrupa'ya taşımakla görevlendirdi” şeklinde yanıt verdi.
Şaşırmamış gibi davrandım. Silahların ne zaman ve nereye taşındığını sordum. “Avrupa'ya ve bunu 1970 ile 1971 arasında birçok kere yaptı. O sırada Suudi Arabistan’da çalışıyordu. Vedi’nin Hariri’den Lübnan’a gelmesini nasıl istediğini bilmiyorum. Hariri, silahları tek başına taşıyordu. 1972'den sonra onu artık görmez olduk” şeklinde cevap verdi. Hariri’nin- o zamanki mütevazı imkanlarına rağmen- grubun herhangi bir finansmanına katkıda bulunup bulunmadığını sorduğumda ise “Emin değilim, ben yalnızca silah transferinde görevlendirilmesine tanık oldum. Dış operasyonda temel kural, kimsenin üzerine düşeni yapmak için ihtiyaç duyduklarından başka bir şey bilmemesiydi” dedi. Hariri, Suudi Arabistan’da çalışırken, ona neden böyle bir görev verildiğini sordum. Halid, “Size daha önce de söyledim, bilmiyorum. Belki de pasaportu şüphe uyandırmadığı içindir” şeklinde yanıt verdi. Halid, Hariri'nin silahı üç Avrupa ülkesinin (Fransa, İspanya ve Almanya) havaalanlarına nasıl teslim ettiği hakkında konuşmayı reddetti.
Kayıt cihazı açıktı ve anlatılanlar bir film şeridi gibi zihnimde dönüyordu. Haddad tarafından Avrupa'ya silah taşımakla görevlendirilen genç adam, daha sonra Arap ve uluslararası düzeyde kabul edilebilir bir oyuncu olarak görünecekti. Beyaz Saray’a girecek, Kremlin’de memnuniyetle karşılanacak, Downing Sokağı 10 Numara’yı ziyaret edecek, Elysee'nin Efendisi, Paris'teki evinde yemek tertip etmek için protokolü çiğneyecekti.

Hariri ve yayınların Suriye'ye kaçırılması
O an aklıma 20 yıl önce Vedi ile çalışan Zeki Hillo’dan bana Hariri’yi tanıdığını söylediğinde duyduklarım geldi. Zeki bana bundan fazlasını söylememişti. Sırlar aleminde yaşama konusunda tecrübeliydi. Carlos'u nişancılık ve küçük patlayıcılar konusunda eğiten oydu.
Lübnan'ın güneyindeki memleketi Sayda'da gençliğinde Hariri'ye eşlik edenlerden bazılarına sordum. Hariri, ‘Arap Milliyetçileri Hareketi’ne aktivist olarak katılan hevesli bir gençti. Orada iki isim; George Habaş ve Vedi Haddad biliniyordu. Daha sonra her ikisiyle de tanıştı. Mütevazı bir role sahipti. Hareketin bazı üyelerine kiralık ev vb hizmetler bulmak gibi kolaylıklar sağlamakla ilgilenen Vedi başkanlığındaki bir komiteye katıldı. Hariri ayrıca hareketin yayınlarını Suriye'deki üyelerine gizlice ulaştırmakla da görevlendirilmişti. Bu belgeleri Sayda'dan Suriye şehirlerine giden sebze kamyonlarına saklamayı seçti. O günler, Arap Milliyetçileri Hareketi’nin rahminden Habaş liderliğindeki Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin doğumundan önce, Hariri'yi hareketin bazı sembollerine bağlayan ip niteliğindeydi.

Celal Talabani keşif görevinde
Leyla Halid, Haddad'ın bazı dostluklarını, özellikle de şüphe çekmeyen insanlarla olanları, işine yarayacak rollerde kullanmakta usta olduğuna dikkat çekti. Bu bağlamda, bir keresinde genç bir Kürt solcuyu Avrupa'da keşif görevleri yürütmesi için görevlendirdi. Yıllar önce bu Kürt gencinin daha sonra yüksek bir mevkiye geldiğini duymuştum. Bu nedenle şüphelerim, merhum Eski Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani üzerinde yoğunlaştı. Kendisiyle Şam ziyareti sırasında görüşme fırsatı bulup ona bunu sordum, o da hikâyeyi doğruladı. Ancak, ‘ABD’li dostlarımızın, Irak Cumhurbaşkanı’nın eski bir terörist olduğunu söylememesi’ ve belki de gezisinin Şimon Peres'e suikast planının bir parçası olduğunun söylenmemesi için buna çok fazla odaklanmamayı nazikçe diledi. Doğrusu Talabani'nin yetiştirilme tarzı, eğilimleri ve bağlantıları nedeniyle böyle bir rol oynamasına şaşırmadım. Ancak Hariri'nin silah taşıması ve bu rolün elli yıl boyunca sır olarak kalması garip.
Haddad, dostluklarını amacına hizmet etmek için kullandı. Leyla Halid, “Seyahat masraflarını ve görevleri karşılamak için onlardan para almam için bazı şahsiyetlere ve birkaç doktor da dahil olmak üzere dostlarının yanına gitmemi isterdi. Onlara seyahat bileti almak istediğimizi bildirmemi söylerdi. Bir keresinde Dr. Necib Ebu Haydar'a (eski Lübnan bakanı) gittim ve bana Vedi'nin nereye seyahat etmek istediğini sordu. Tabi ki bilmediğimi söyledim. ‘Bize parayı verin, biletleri biz alırız’ dedim. Dostlukları oldukça güçlüydü. Aslında bu konularda birden fazla güvenilir doktor vardı. Büyük bir şirketin başındakiler de dahil olmak üzere bazı akrabalarına güvenirdi. Onlara, ‘Para ödemek istiyorsunuz. Burası Filistin, hepimizin. Siz arkamızda olduğunuz sürece biz ölmeyiz’ derdi. Ona ve davanın adaletine duydukları güven, onları çağrısına yanıt vermeye sevk ederdi” dedi.
Haddad’ın ona hizmet sunmaktan çekinmeyen başka bir dostu daha vardı. Lübnan Parlamentosu’nun Sayda şehri temsilcisi Maruf Saad. Bir gün Saad’dan kaçırılan bir uçağın inmesi için uygun yer önermesi istendi. Saad, Haddad'ın onay vereceği bir yer aradı, ancak Leyla Halid, yerin İsrail savaş uçaklarının ulaşabileceği bir yer olmasından korktuğu için konuyu reddetti. Arama Lübnan dışına taşınacak ve Leyla, üye toplamak ve onları uçak kaçırmak için eğitmekle görevlendirilecekti ki böyle de oldu.

Mossad füzeleri, balayını erteletti
Leyla Halid'den Mossad'ın Haddad'a düzenlediği suikast girişiminin hikayesini anlatmasını istedim, çünkü saldırı sırasında Haddad’la birlikteydi. Halid bu olayı şöyle anlattı: “Vedi sıkı güvenlik önlemlerine olukça önem verirdi. Tüm hareketleri tam bir gizlilik içinde gerçekleştiriliyordu. Ancak gece saat 2’de Beyrut’un ez-Zarif mevkiindeki dairesini, yatak odalarını hedef alan altı füzeyle vurmayı başardılar. Neyse ki o an yemek odasında oturuyordum. O da her zaman olduğu gibi odada ve koridorda bir aşağı bir yukarı yürüyordu. Sabah bir yolculuğa çıkacaktım ama beni Tel Aviv'e götürmesi gereken operasyonun detaylarını yazmam gerekiyordu. Patlama sesleri geldiğinde liderliğe göndermek için detayları yazıyordum.
Patlamalar beni sarstı. Vedi’nin oğlu Hani’nin çığlıklarını işittik. Vedi yaralanmadı fakat oğlunun birçok yerine şarapnel parçaları isabet etti. Dairenin camları kırıldı. Boğuluyormuş gibi hissettik. Giysi dolabı yanıyordu ve yatağında yatan Hani’yi kontrol etmeye gittiğimde neredeyse üzerine yıkılmak üzereydi. Vedi atıldı. Ellerinin yandığını gördüm. Buna rağmen Hani’yi kucaklayıp bana verebildi. Çocuğun kanaması vardı. Onu kucakladım, kapıyı nasıl açacağımı bilemedim. Bu sırada Vedi geldi, yanık elleriyle kilidi açtı. Roketler evin alt ve üst katlarına isabet etti. O zor koşullarda Haddad’ın söylediği cümleleri hatırlıyorum: ‘Başaramadılar’ dedi. Operasyonla ilgili meseleleri yazdığım kağıtları toplayıp cebine koyduktan sonra eşi Samiye Haddad’ı almak için diğer odaya yöneldi. Eşinin yanına giderek kalkmasını istedi. Oğlunun yanında olmadığını anlayınca bağırmaya başladı. Beyrut Amerikan Üniversitesi Hastanesine koştum. Hastane, kollarımda kanaması olan bir çocuk olduğu halde giriş ücreti olarak 5 bin lira istediğinde bağırmaya başladım. Para isteyen adamı itip hastaneye girdim. Vedi de eşiyle arkamdan geldi.”

Batı Şeria'daki Beytüllahim'de İsrail ile ayrım duvarına çizilen Leyla Halid resmi (Getty)
Saldırı nedeniyle iptal edilen plan, Halid'in sahte pasaportla Tel Aviv'e giderek ‘balayını geçirmesi ve ardından operasyonu oradan gerçekleştirmesini’ kapsıyordu. Halid, “Hastanede ne yanıt vereceğimizi düşünüyorduk. İsrail uçaklarının Tel Aviv'e gidiş gelişleri hakkında bir kitapçık getirdim. Üç uçağın neredeyse aynı anda avlanabileceğini fark ettim. Fikri Vedi’ye sundum, o da beğendi” dedi. İşte, kaçırılan uçakların Ürdün'e indiği ‘Devrim Havalimanı’ fikri Beyrut'taki Amerikan Üniversite Hastanesi'nde böyle doğdu.

Vedi Haddad zehirlenerek mi öldü?
Vedi Haddad, son nefesini 28 Mart 1978'de, Doğu Berlin'deki polis hastanesinde verdi. Sırlar adamı gitti ve ardında onlarca yılın açıklığa kavuşturmayı başaramadığı olağan üstü bir sır bıraktı. Zehirlenerek mi öldü? Kimsenin kesin bir cevabı yok. Irak'ta, ardından Cezayir'de ve daha sonra Berlin'de başına gelen acı verici belirtiler, onun ayrıntılı bir zehirlenme sürecine maruz kaldığı kanaati oluşturdu. Ancak, tıbbi raporlar bu konuda kesin bir bilgiye yer vermedi. Yoldaşları, vefatından sonra faaliyetlerini sürdürmeye çalıştı. Bununla birlikte, Vedi Haddad'ın yokluğunda varlığını ve faaliyetini düzenleyen ipi kaybeden ‘dış operasyon’ sayfasını kapatmak için birkaç yıl yeterli oldu. Haddad, Bağdat’ta defnedildi. Gidişiyle bir tecrübe ve bir dönem sona erdi. Leyla, bazı Mossad ajanlarının, Haddad’ın ona gönderilen zehirli çikolataların kurbanı olduğu iddialarıyla alay ediyor. Vedi’nin dikkatli olduğunu ve çikolata sevmediğini vurguluyor.
Haddad’ın yoldaşları örgütün sırlarını kasaya kilitledi ve anahtarı güvenli bir yere sakladı. Gazetecileri ağırlamak, haber sızdırmak, sırları satmak gibi huyları yok. Leyla Halid biraz farklı, çünkü bir yıldız ve sembol haline geldi. Daha sonra Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nde liderlik pozisyonları üstlendi. Filistinli kadınların rolünü geliştirmek için birbiri ardına sayısız faaliyetlere katıldı. Leyla, 1944'te Hayfa'da doğdu ve Nekbe'den sonra ailesiyle birlikte Lübnan'a sığındı. İlerleyen zamanda Kuveyt'e gitmeden önce Sur, Sayda ve Beyrut'ta ikamet etti.

İKİNCİ BÖLÜM: Leyla Halid, Şarku’l Avsat’a konuştu: Sovyetler Birliği bize havaalanından geçirilebilecek bomba yapımı için gerekli parçaları sağladı



Hızlı Destek Güçleri Batı Kordofan’da orduyu kuşatıyor… El-Ubeyd’de çatışmalar sürüyor

Hızlı Destek Kuvvetleri'nin 26 Ekim'de El Faşir'deki birliklerini gösteren bir videodan alınan bir kare (AFP)
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin 26 Ekim'de El Faşir'deki birliklerini gösteren bir videodan alınan bir kare (AFP)
TT

Hızlı Destek Güçleri Batı Kordofan’da orduyu kuşatıyor… El-Ubeyd’de çatışmalar sürüyor

Hızlı Destek Kuvvetleri'nin 26 Ekim'de El Faşir'deki birliklerini gösteren bir videodan alınan bir kare (AFP)
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin 26 Ekim'de El Faşir'deki birliklerini gösteren bir videodan alınan bir kare (AFP)

Sudanlı kaynaklara göre, Hızlı Destek güçleri, Batı Kordofan eyaletinin Babunusa kentindeki askeri garnizonun çevresinde kuşatmayı sıkılaştırırken, kuzey bölgesindeki bazı şehir ve kasabalar çevresinde taraflar arasında şiddetli ileri-geri çatışmalar devam ediyor.

Bu askeri gerilim, Suudi Arabistan, ABD, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’dan oluşan “dörtlü”nün, tarafları siyasi çözüm için masaya çekmeye yönelik 3 aylık insani ateşkes sağlama çabalarıyla eş zamanlı olarak yaşanıyor.

Mısır’dan Sudan’ın bölünmesine karşı tutum

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati  bugün yaptığı açıklamada Kahire’nin  Sudan’ın bölünmesini veya istikrarının bozulmasını hedefleyen girişimlere tamamen karşı olduğunu açıkladı. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Tamim Halef, Abdulati’nin G20 Zirvesi kapsamında Fransız mevkidaşı Jean-Yves Le Drian ile görüşmesinde, uluslararası çabaların kapsamlı bir ateşkes sağlamak ve siyasi sürecin başlatılmasını temin etmek için bir araya gelmesi gerektiğini vurguladığını bildirdi.

Bakan ayrıca, insani yardımların engelsiz ulaşabilmesi için güvenli geçişler ve sığınakların sağlanmasının önemine dikkat çekti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da bugün (Pazar) yaptığı açıklamada, “Sudanlı kardeşlerin” Türkiye’nin barış çabalarına katılmasını istediğini ve Ankara’nın çatışmayı sona erdirmek için azami çaba göstereceğini söyledi.

Cephede durum

Sudanlı kaynaklar, Hızlı Destek güçlerinin yavaş ve temkinli bir şekilde kara ilerleyişini genişlettiğini, buna karşın ordunun Babunusa’daki üssü savunmak için güçlü bir direnç gösterdiğini aktardı.

Hızlı Destek komutanları, Batı Kordofan’daki ordunun son kalesi olan 22. Piyade Tümeni’ni ele geçirip El-ubeyd kentini kuşatarak Hartum’a doğru ilerlemeyi hedefliyor.

Babunusa’ya bombardıman

Kaynaklar, Hızlı Destek güçlerinin, uzun süren görüşmeler sonucunda garnizonun güvenli tahliyesi karşılığında teslim edilmesi teklifinin başarısız olmasının ardından, topçu atışları ve stratejik insansız hava araçlarıyla bombardımanı yoğunlaştırdığını belirtti.

gh
3 Kasım'da El Faşir'in Hızlı Destek Güçleri'nin eline geçmesinin ardından Darfur bölgesinden kaçan iki yerinden edilmiş kadın (AFP)

Babunusa, başkent Hartum’a yaklaşık 697 km uzaklıkta olup, Sudan’ın batısı ile doğu ve kuzeyini bağlayan demiryolu hatlarının kesişim noktası olarak stratejik bir öneme sahip.

Hızlı Destek güçleri, Pazar günü Telegram üzerinden Babunusa’daki en büyük garnizon olan 89. Tugay’ı kuşattıklarını iddia eden görüntüler paylaştı.

El-Ubeyd’in batısında çatışmalar

Öte yandan ordunun, El-Ubeyd’in batısındaki Um Sümime ve Ebu Koud bölgelerinde günlerdir şiddetli çatışmalar yürüttüğü ve bölgede kademeli ilerleme sağladığı bildirildi.

Geçen hafta ordu, Kordofan eyaletinde Hızlı Destek güçlerine karşı yürütülen yoğun çatışmalarda önemli ilerlemeler kaydettiğini ve kritik bölgeleri yeniden güvence altına almak için yeniden konuşlanma planlarını başlattığını duyurmuştu.

Kuzey Kordofan’da çatışmalar geniş bir coğrafyaya yayılarak artarken, her iki taraf da bölgede üstünlük sağlamak için büyük miktarda asker ve teçhizat sevk ediyor.

Hızlı Destek kaynakları, ordunun kuzey ve batı Kordofan’a sızma girişimlerinin önlendiğini ve güçlerinin kontrol ettiği cephelerde tam hakimiyet sağladığını açıkladı.

ds
Bir çocuk, 15 Kasım'da Sudan'ın kuzeyindeki Debba kasabasındaki bir kampta yardım almak için sıraya giren kadınlara bakıyor (AFP)

Ordu ve müttefikleri, kuzey ve batı Kordofan’da başarı elde ettiklerini iddia etse de, Hızlı Destek bu iddiaları yalanlayarak, dağlık bölgelerde çekilen videolarla kontrolün kendilerinde olduğunu gösterdi.

Babunusa garnizonu, son aylarda Hızlı Destek’in topçu bombardımanları ve sürekli sızma girişimlerine karşı direndi ve kara ile havadan ikmalin kesilmesine rağmen ayakta kaldı.

Taraflar Kordofan’da bir haftadan uzun süredir şiddetli çatışmalar yürütüyor, sosyal medyada üstünlük iddialarını paylaşmayı sürdürüyor.

Ordu, Hızlı Destek’in ele geçirdiği şehirleri geri almak ve El-Ubeyd ile Hartum’un bir banliyösü olan Um Derman’ı bağlayan ana yollar üzerindeki kontrolü sağlamak için birden fazla cephede karşı saldırılar düzenliyor.


İsrail, Beyrut'ta Hizbullah'ın en üst düzey askeri liderini hedef aldı

Beyrut’un güney banliyösündeki Harat Hreyk’teki İsrail saldırısının hedef aldığı alan (Şarku’l Avsat)
Beyrut’un güney banliyösündeki Harat Hreyk’teki İsrail saldırısının hedef aldığı alan (Şarku’l Avsat)
TT

İsrail, Beyrut'ta Hizbullah'ın en üst düzey askeri liderini hedef aldı

Beyrut’un güney banliyösündeki Harat Hreyk’teki İsrail saldırısının hedef aldığı alan (Şarku’l Avsat)
Beyrut’un güney banliyösündeki Harat Hreyk’teki İsrail saldırısının hedef aldığı alan (Şarku’l Avsat)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ofisi, bugün Beyrut’ta düzenlenen bir hava saldırısının Hizbullah’ın en üst düzey askeri komutanı olan Haytham Ali Tabatabai’nin hedef aldığını açıkladı.

Yapılan kısa açıklamada, “Bir süre önce, Beyrut’un kalbinde, İsrail ordusu Hizbullah’ın yeniden yapılanma ve silahlanma faaliyetlerini yöneten en üst düzey askeri komutanını hedef aldı. Başbakan Netanyahu saldırı emrini verdi” denildi.

Lübnan Sağlık Bakanlığı’na dayandırılan yerel medya haberlerine göre Beyrut’un güney banliyösüne düzenlenen saldırıda 1 kişi öldü, 21 kişi yaralandı.

İsrail ordusu ise daha önce, kimliğini açıklamadan Beyrut’ta “üst düzey bir Hizbullah mensubunun” nokta operasyonuyla vurulduğunu duyurmuştu. İsrail basını, Hizbullah’ın iki numarası ve en üst düzey askeri komutanı olduğu belirtilen Haytham Ali Tabatabai’nin hedef alındığını aktardı.

th
İsrail’in Beyrut’un güney banliyösünde hedef aldığı konut binasının altında toplanan insanlar (AFP)

Lübnan Ulusal Haber Ajansı, saldırının gerçekleştiği bölgede çok sayıda araç ve binada ağır hasar meydana geldiğini bildirdi.

Saldırı, Netanyahu’nun iki saat önce yaptığı ve İsrail’in “Hizbullah ve Hamas’ın güçlenmesini engellemek için gereken her şeyi yapmaya devam edeceğini” söylediği açıklamanın ardından gerçekleşti. Netanyahu, haftalık kabine toplantısında “Ordu bu hafta Lübnan’da operasyonlar gerçekleştirdi. Hizbullah’ın kapasitesini yeniden inşa etmesini engellemek için ne gerekiyorsa yapacağız” ifadelerini kullandı.

ABD’den ilk yorumlar

Şarku’l Avsat’ın Axios’tan aktardığı habere göre üst düzey bir ABD yetkilisi, “İsrail, Beyrut’taki saldırı hakkında bizi önceden bilgilendirmedi, yalnızca saldırıdan hemen sonra haber verdi” dedi. Başka bir yetkili ise, Washington’un İsrail’in Lübnan’daki operasyonları yoğunlaştırmayı planladığını günlerdir bildiğini söyledi.

Haytham Ali Tabatabai kimdir?

Haytham Ali Tabatabai, ya da bilinen adıyla Ebu Ali Tabatabai, Hizbullah’ın önde gelen askerî komutanlarından biri olup örgütün özel kuvvetlerini Suriye ve Yemen’de yönetti.

ABD’nin Adalet İçin Ödüller (Rewards for Justice) programı, Tabatabai hakkında bilgi sağlayanlar için 5 milyon dolara kadar ödül vadetmişti. Washington, Tabatabai’nin Suriye ve Yemen’deki faaliyetlerini, Hizbullah’ın bölgesel istikrarsızlığı artırmaya yönelik geniş çaplı çabalarının bir parçası olarak nitelendiriyor.

gt
Beyrut'un güney banliyölerinde İsrail saldırısında hedef alınan daireler (Şarku’l Avsat)

ABD Dışişleri Bakanlığı, 26 Ekim 2016’da Tabatabai’yi “Küresel Terörist” olarak tanımlamış; bu kapsamda ABD yargı yetkisi altındaki tüm mal varlıkları dondurulmuş ve Amerikalıların kendisiyle herhangi bir işlem yapması yasaklanmıştı. Ayrıca Hizbullah’a sağlanacak her türlü bilinçli destek, ABD yasalarına göre suç sayılıyor.

Güney Lübnan’da saldırı: Bir kişi öldü

Öte yandan Lübnan Ulusal Haber Ajansı, Güney Lübnan’ın Ayta el-Şaab kasabasında bir aracın İsrail’e ait insansız hava aracı tarafından hedef alındığını, saldırıda “eski bir mahkûm” olarak tanımlanan Muhammed Salih’in hayatını kaybettiğini bildirdi. Salih’in evini onarmak için malzeme almaya giderken vurulduğu belirtildi.


Yossi Cohen: Gazze halkı için ‘geçici yerinden edilme’ planını başlattım... Sisi bunu engelledi

Gazze Şeridi'nin güneyindeki mülteci kamplarına kaçmak zorunda kalan Gazze sakinleri, kuzeydeki evlerine geri dönüyor, 11 Ekim 2025. (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki mülteci kamplarına kaçmak zorunda kalan Gazze sakinleri, kuzeydeki evlerine geri dönüyor, 11 Ekim 2025. (Reuters)
TT

Yossi Cohen: Gazze halkı için ‘geçici yerinden edilme’ planını başlattım... Sisi bunu engelledi

Gazze Şeridi'nin güneyindeki mülteci kamplarına kaçmak zorunda kalan Gazze sakinleri, kuzeydeki evlerine geri dönüyor, 11 Ekim 2025. (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki mülteci kamplarına kaçmak zorunda kalan Gazze sakinleri, kuzeydeki evlerine geri dönüyor, 11 Ekim 2025. (Reuters)

Eski Mossad Başkanı Yossi Cohen, yakın zamanda yayınlanan ‘Hileyle Savaş Yaparsın’ adlı kitabında, mevcut savaş sırasında Filistinlileri Gazze Şeridi'nden çıkarma planının mimarı olduğunu ortaya koyuyor, ancak bunun kalıcı değil, ‘geçici bir yerinden etme’ önerisi olduğunu iddia ediyor. Şarku’l Avsat’ın yaptığı kapsamlı kitap incelemesine göre Cohen, Mossad’ın çalışma yöntemleri ve ajan devşirme tekniklerinden söz ediyor. Cohen, yürüttüğü istihbarat faaliyetleri kapsamında Lübnan’da ‘arkeolog’, Sudan’da ise ‘çay tüccarı’ kılığına girdiğini anlatıyor.

Cohen'in kitabının İbranice baskısının adı ‘Hileyle Savaş Yaparsın’ iken, İngilizce baskısının adı farklı: The Sword of Freedom: Israel, the Mossad and the Secret War (Özgürlüğün Kılıcı: İsrail, Mossad ve Gizli Savaş).

Gazzelilerin ‘geçici yerinden edilmesi’

Yossi Cohen, 7 Ekim 2023'te Hamas'ın saldırısına yanıt olarak Gazze Şeridi'nden yaklaşık 1,5 milyon Filistinliyi Mısır'ın Sina Yarımadası'na sınır dışı etme planının arkasında kendisinin olduğunu açıkladı. Cohen, planının ‘geçici bir yerinden edilme’ öngördüğünü savunuyor. Anlattığına göre, İsrail kabinesi bu plana onay verdi ve siviller arasındaki kayıpları azaltmayı amaçladığı gerekçesiyle Arap ülkelerini ikna etme görevi kendisine verildi.

frgt
Gazze'nin kuzeyinden ayrılmak zorunda kalan yerinden edilmiş insanlar, 23 Eylül 2025 (AP)

Cohen, bu çerçevede çeşitli Arap başkentlerine gittiğini söylüyor, ancak Arap liderlerin, ‘geçici’ diye sunulan göçün kalıcı bir sürgüne dönüşmesinden endişe ettiklerini aktarıyor. Bunun üzerine, göçün gerçekten geçici olacağına dair uluslararası güvence sağlamaya hazır olduğunu ilettiğini belirtiyor. Bu amaçla ABD, Birleşik Krallık, Japonya, Çin ve Hindistan ile temas kurduğunu ifade ediyor. Ancak Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi’nin planı kesin bir dille reddetmesiyle konu kapanmış.

Kibir... İsrail propagandasının başarısızlığı

Yossi Cohen kitabında İsrail liderlerinin alçakgönüllü olması gerektiğini defalarca vurguluyor. Ancak aynı zamanda, kendi anlatımında kibirli davranışları tekrar ettiğine dair izlenim veriyor. Örneğin, dünyanın birçok yerinde İsrail’in Gazze’ye karşı yürüttüğü savaş nedeniyle ülkeye karşı tepkiler oluşmasını ve Gazze’den gelen görüntülerin yoğun şekilde paylaşılmasını şaşkınlıkla karşılıyor.

dcfrgt
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ve ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz ekim ayında Gazze Şeridi'nde ateşkes anlaşmasını duyurmak üzere Şarm eş-Şeyh zirvesine katılanlarla birlikte (Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü’nün Facebook hesabı)

Cohen, Gazze’deki sivillere yönelik kitlesel şiddeti ve on binlerce kişinin hayatını kaybetmesine neden olan operasyonları eleştirmek yerine, sorunu İsrail’in kamu diplomasisinde ve propaganda çalışmalarındaki eksikliklerde görüyor. Ona göre hükümet, gerçekleri yeterince ortaya koymak ve İsrail’in duruşunu doğru şekilde tanıtmak için yeterince çaba harcamıyor. Öte yandan, Cohen dünya genelindeki İsrail lobisinin yabancı medya üzerindeki etkisini ve çok sayıda Yahudi’nin İsrail’in uygulamalarını protesto eden kampanyalara katıldığını göz ardı ediyor.

Cohen daha da ileri giderek, İsrailli liderlerin halktan uzaklaştıklarını ve İsrail vatandaşlarına karşı insani duygulardan ve şefkatten yoksun olduklarını söylüyor. Bu nedenle, halkın acısını yeterince hissetmiyorlar ve dolayısıyla halkın yaşadığı acının gerçekliğini küresel ve hatta yerel kamuoyuna nasıl aktaracaklarını bilmiyorlar. Ona göre bu durum, dünyayı Hamas'ın ve propagandasının etkisine karşı savunmasız hale getiriyor.

Cohen, barış yanlısı olarak bilinen Gazze çevresindeki İsrail kasabalarının sakinlerine yönelik toplu tecavüz, kafa kesme, cesetlere zarar verme ve çocukları yakma gibi acımasız saldırılara rağmen, dünyanın İsrail'den savaşı durdurmasını istediğini söylüyor. İsrail, Hamas mensuplarının Aksa Tufanı Operasyonu sırasında bu eylemleri gerçekleştirdiğini iddia ediyor, ancak hareket bunu reddediyor.

dfr
Gazze şehrinin er-Rimal mahallesinde bir çadırın içinde yemek yiyen Filistinli çocuklar, 5 Kasım 2025 (AFP)

Bu bağlamda Cohen, İsrail'in benimsemesi gereken propaganda türünü özetliyor. Örnek olarak, iki devletli çözümü reddettiğini ve Filistin'de nehirden denize kadar İsrail işgaline direnmek istediğini söyleyen Hamas lideri Halid Meşal'in açıklamalarını gösteriyor. Cohen, var olma hakkını tanımayanlarla barışın sağlanamayacağını savunuyor. Ancak Cohen, Filistin halkının meşru temsilcisi olan Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) de Oslo Anlaşmaları ile İsrail’i tanımasına rağmen İsrail tarafından baskı ve yıldırma politikalarına maruz kaldığını göz ardı ediyor.

Muhammed Ali

Cohen, geçirdiği istihbarat deneyimlerini anlatırken, hayatını kaybeden efsanevi boksör Muhammed Ali’den etkilendiğini belirtiyor. Ali’nin, zaferin veya mağlubiyetin seyirciler görmeden, yani ringe çıkmadan önce kazanıldığını söylediğini aktarıyor: “Antrenman yaparken veya arabayla yolculuk ederken, ringde dansa başlamadan çok önce.” Cohen, kendi gençlik hayalini de paylaşıyor: “Kendimi bir ajan olarak, şahin gözüyle, tilki kurnazlığıyla ve kaplanın sıçrama gücüyle hayal ediyordum. Görev başındayken keskin nişancı sabrına, sihirbaz çevikliğine sahip oluyordum ve Beyrut, Gazze, Hartum gibi yerlerde görev yapmanın getirdiği risklerle yüzleşiyordum.”

fgthy
Kitabın İbranice versiyonunun kapağı

Eski Mossad Başkanı, bir istihbarat görevlisinin karşısındakiler karşısında üstünlük sağlamasının önemine değiniyor. Baalbek’te bir ‘arkeolog’ ve Sudan’da bir Lübnanlı çay tüccarına karşı ‘çay poşeti koleksiyoncusu’ kimliğine bürünme deneyimlerini anlatıyor. İsrail istihbaratının ajan toplama yöntemlerini açıklarken, bu yöntemlerin binlerce yıldır casuslukta kullanılan klasik yöntemlerin aynısı olduğunu ortaya koyuyor: İnsan zaaflarını tespit etme, alışılmadık davranışları kullanma, çıkarları ve çıkar çatışmalarını araştırma, motivasyonları (mali, ideolojik, cinsel, duygusal, kin, kıskançlık vb.) değerlendirme.

Kendi yöntemlerini şöyle gerekçelendiriyor: “Hedef, iş birliği yapmazsa çok şey kaybedeceğini bilmeli; böylece onu İsrail istihbaratının tuzaklarına düşürürsünüz. Çoğu zaman hedef, Suriye ordusunun üst düzey bir subayı veya İranlı bir atom bilimcisi olduğunda, onu öyle bir tuzağa düşürürsünüz ki bir noktada ihanette bulunacak bir eylem yapar. Tuzak kurulduğunda, onu son ana kadar kullanırsınız; çünkü ihaneti ortaya çıkarmakla tehdit ediyorsunuz.”

Dünyada İsrail

Cohen, Mossad'ın İsrail'i doğrudan veya dolaylı olarak etkileyen her türlü gelişmeyi izlediğini söylüyor. İran, Lübnan, Suriye, Irak, Yemen ve bağlı silahlı örgütlerdeki gelişmelerle yakından ilgileniyor. Ancak, istihbarat teşkilatlarının gerekli özeni göstermesi gereken, tüm insanlığı tehdit eden bir sorun olduğunu düşünüyor: iklim krizi. Bu konuyla, görevinden ayrıldıktan sonra da kişisel olarak ilgilendiğini ve ilgilenmeye devam ettiğini belirtiyor.

fgtyh
Eylül ayında Gazze'de kıtlık ve yerinden edilme dalgaları devam ederken, Han Yunus'ta gıda yardımı almak için bekleyen Filistinliler (AFP)

Ancak, istihbarat konularında uluslararası iş birliği Mossad için en önemli proje olarak görülüyor. Cohen, dünya çapındaki istihbarat kurumlarıyla nasıl ilişkiler kurduğunu anlatıyor. Bunun, 2016 yılında DEAŞ'ın Belçika'da terör saldırıları düzenlemesiyle başladığını söylüyor. Terör saldırısının gerçekleştiği gün, Cohen operasyonlarla ilgili önemli bir ihbar aldı. Ancak ihbar çok geç geldi. Yine de Belçikalı meslektaşıyla iletişime geçerek onu bilgilendirdi. Soruşturmaya yardımcı olacak daha fazla bilgi verdi. O yılın ilerleyen aylarında, Abu Dabi'den Sidney'e uçan bir sivil uçağı havaya uçurma planı hakkında Avustralya'yı bilgilendirdi. Mossad sayesinde operasyon engellendi ve silahları ve patlayıcıları hazır olan hücre ortaya çıkarıldı.

Cohen, Mossad’ın operasyonları ve terör hücrelerini ortaya çıkarmasıyla birçok ülkenin İsrail’e borçlu olduğunu belirtiyor. Almanya, Birleşik Krallık ve Fransa istihbarat teşkilatlarının üst düzey yöneticilerinden bazılarını alıntılayarak, bu ülkelerin halklarının, Mossad’ın ortaya çıkardığı terör hücreleri sayesinde İsrail’e minnettar olduklarını aktarıyor. Cohen, İsrail’in de bu istihbarat teşkilatlarından faydalandığını vurguluyor.

Türkiye de bu kuralın dışında değil. İlişkilerin kötü olmasına rağmen Cohen, Türkiye’ye topraklarındaki terör hücreleri hakkında bildiklerini aktarmaktan çekinmemiş. Cohen, “2018 yazında, iki ülke arasındaki kötü ilişkilere rağmen İsrail, Türkiye’nin 16 saldırı gerçekleştiren terör hücreleri hakkında bilgi toplamasına yardımcı oldu” diyor. Ayrıca, o dönemde Türk istihbaratının başında bulunan kişinin, günümüzde Dışişleri Bakanı olan Hakan Fidan olduğunu özellikle vurguluyor.

‘Güçlü bir lider, uzlaşmaya hazır olan kişidir’

Cohen’in kitabında Mossad’ı olumlu bir ışık altında göstermeye çalıştığı açık, ancak kitapta kendi kariyerini ve başarılarını ön plana çıkardığı da gözleniyor; bu, kitabın kişisel bir anlatı olmasından kaynaklanıyor. Eleştirmenler, Cohen’in amacının açık olduğunu, yani başbakanlık görevine ulaşmak istediğini söylüyor. Cohen, hem İsraillilerin hem de diğer ülkelerden okuyucuların aklına gelebilecek her soruya yanıt vererek, bu makam için en uygun kişi olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. Kitap boyunca farklı bakış açılarını memnun edecek şekilde ilerliyor, ancak en dikkat çekici yönü, kendisine hayran olanlar arasında Yahudi, Arap, sağcı, solcu, dindar, laik, İsrailli ve yabancı pek çok kişinin sözlerine yer vermesi.

fgt
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (solda) ve 7 Aralık 2015 tarihinde Netanyahu tarafından Mossad başkanlığına atanan Yossi Cohen. (Getty Images)

İsrail’in sonsuz bir savaş içinde yaşamasını isteyenlere, “1973 Ekim Savaşı’ndan sonra, sadece beş yıl içinde Mısır’la tarihi bir barış anlaşması imzalanacağını kimse düşünemezdi” diyerek cevap veriyor. Cohen, güçlü liderin gerektiğinde taviz verebilen lider olduğunu vurguluyor. İsrail ile Arap ülkeleri arasında imzalanan İbrahim Anlaşması sırasında duygulandığını ve ağladığını belirtiyor. Kitapta, gerçek bir barış arzusunu gösteren Arap liderleri övdüğünü de ifade ediyor. Ancak Cohen’e göre barışın sağlanabilmesi için önce güç gösterilmesi gerekiyor.