Leyla Halid: Hariri, Haddad’ın silahlarını Avrupa’ya taşıdı

‘İki uçak kaçıran’ Halid, Şarku'l Avsat’a Mossa füzelerinin hikayesini, Celal Talabani’nin keşif gezisini ve Maruf Saad’ın hizmetlerini anlattı

Leyla Halid ve Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni Gassan Şerbil (Şarku'l Avsat)
Leyla Halid ve Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni Gassan Şerbil (Şarku'l Avsat)
TT

Leyla Halid: Hariri, Haddad’ın silahlarını Avrupa’ya taşıdı

Leyla Halid ve Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni Gassan Şerbil (Şarku'l Avsat)
Leyla Halid ve Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni Gassan Şerbil (Şarku'l Avsat)

(Birinci Bölüm)
Gazeteciler bazen hayatı güçlüklerle dolu, etkileyici, sert ya da belli bir aşamada önemli rolü olan bir kişinin hikayesinin içine çekilme tuzağına düşerler. Bu kişinin adı Vladimir Putin, Saddam Hüseyin veya Muammer Kaddafi olabilir. Ben de çok fazla zorluk ve sırlarla sarılıp sarmalanmış hikayelerin ağına düştüm. Yıllarımı, böyle hikayeler ve detayların peşine düşerek geçirdim. Adı uçak kaçırmakla ve ‘düşmanı her yerden kovalamakla’ anılan bir Filistinli lider olan Dr. Vedi (Wadie) Haddad’ın hikayesi de beni ağına çekti.
1970’li yıllarda Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nde ‘dış operasyonlardan’ sorumlu olan Haddad, bölgeyi ve dünyayı sarsmıştı. Başlattığı operasyonlar siyaset, güvenlik ve medya çevrelerini iki yıldızla meşgul etti. Bunlardan ilki, OPEC bakanlarının Viyana'da kaçırılmasının ardından yıldızı parlayan Venezuelalı Carlos'tu (Çakal Carlos). İkincisi ise 1969 ve 1970 yıllarında iki uçak kaçırma operasyonuna katılan Filistinli genç Leyla Halid idi.
2001 yılının yazında Haddad hakkında, Carlos'un halen ikamet ettiği Fransız hapishanesinde kendisine gönderdiğim sorulara verdiği yanıtları da içeren uzun bir araştırma yazısı yayınlamıştım. Ancak şartlar, Halid’in dosyaya müdahil olmasını engellemişti. Merhum Lübnan Başbakanı Refik Hariri o zamanlar bana Haddad'ın hikayesiyle neden ilgilendiğimi sormuştu. Konu ilgi çekici olduğu için gazetecilik merakım nedeniyle araştırdığımı söylemiştim. Bunun üzerine lafı değiştirmişti. Ancak meşgul bir Başbakan’ın bu tür bir araştırmayı okuyacak kadar vakit ayırmasına şaşırmıştım.
Daha sonra bir tanıdığımdan, Haddad'ın Beyrut'taki evine yaptığı ziyarette 1970 yazında İsrail top mermileri tarafından hedef alınmasının ertesi günü, Lübnanlı genç bir adamın cam kırıklarını temizleme işine katılmasının dikkatini çektiğini işittim. Merakıma yenildim ve yaptığım mükerrer araştırmalar sonucunda bu genç adamın Refik Hariri olduğunu öğrendim. Aklımda birçok soru işaret oluştu. Çünkü o sırada Hariri, Suudi Arabistan’da çalışıyordu. Ancak bunu öğrendiğim kişi, Hariri’yi şahsen tanıdığı için sözlerinden emin görünüyordu.

‘Labneli sandviçler’
Yıllar önce şair ve gazeteci Zahi Vehbe, Hariri'nin sahibi olduğu Al-Mustaqbal TV'de Leyla Halid ile röportaj gerçekleştiriyordu. Röportaj sırasında Hariri’nin ikamet ettiği Koraytem Sarayı’ndan bir telefon geldi ve Vehbi’nin reklam arasını uzatması talep edildi. Öyle de yaptı. Bu sırada Hariri telefon ederek Leyla’yı telefona istedi ve ona, “Ben Lübnan Başbakanı Refik Hariri” dedi. Halid, ona, “Ben Lübnan Başbakanı’nı tanımam. Ben eski Refik’i bilirim” şeklinde yanıt verdi. Bunun üzerine Hariri, Halid’den onu evinde ziyaret etmesini istedi.

Celal Talabani (Getty)- Vedi Haddad- Refik el-Hariri (Getty)
Halid, Vehbe ile davete icabet etti. Onları, Hariri bizzat karşıladı. Görüşmede, Lübnan’daki Filistin mülteci kamplarındaki zor koşullar ele alındı. Leyla Halid, kamp sakinlerinin yaşamlarını prangalayan kısıtlamaların hafifletilmesi gerektiğini vurguladı. Görüşmede eski hatıralardan da bahsedildi. Hariri, Halid’e ‘labneli sandviçleri’ hatırlayıp hatırlamadığını sordu. Leyla, hatırladığını söyledi. Vehbe, sandviçler hakkında sorular sormaya çalıştı ama Hariri bir el hareketiyle bunun önüne geçip konuyu değiştirdi. ‘Labneli sandviçler’ dosyası Hariri’nin en gizli dosyasıydı. Bu nedenle Hariri hakkında yazılanların hiçbirinde bu konudan bahsedilmiyor. Hariri, bu sırrı en yakınındakilerden bile sakladı. Ancak Şarku'l Avsat okuyucuları, 50 yılın ardından bu sırra vakıf olabilecekler.
Dürüst olmak gerekirse Halid’in Amman’daki evine ona Hariri’yi sormak için gitmedim. Özellikle de 1970’li yıllarda ekranları işgal eden, inançlarından vazgeçmeden ve yaptıklarından pişmanlık duymayan 80’lerine merdiven dayamış bu hanımdan hikayeler toplamak üzere gittim.
Halid, 1970 yılında Mossad tarafından hedef alınan dairesinde bulunması nedeniyle Haddad’ın ölümden kurtarılmasına istemeden katkıda bulundu. Halid, hazırlanmakta olan bir operasyonla ilgili Haddad’dan talimatları alıyordu. Bu durum, oğlu ve eşinin yaralandığı ve yatak odasının hedef alındığı saldırıda Haddad’ın başka bir yerde olmasını sağladı. Bunu bana anlattığında, ertesi gün cam kırıklarını topladığı söylenen genç adamı hatırladım. Halid’e ertesi gün onu görüp görmediğini sordum. Haddad’ın ailesi ile birlikte Beyrut Amerikan Üniversitesi Hastanesi’nde olduğunu ve söz konusu daireye kimin gelip gelmediğini bilmediğini söyledi.
 O yıllarda Hariri'yi tanıyıp tanımadığını sorduğumda ise “Evet. Beyrut Arap Üniversitesi’nde eğitim aldığı sırada kardeşim Halid ile birlikte yaşadığı için onu tanıyordum. Mezun olmasına bir yıl kala Beyrut Mazraa'daki kız kardeşimin evine geldi ve Suudi Arabistan'da çalışmaya karar verdiğini söyledi. Eğitimini tamamlaması için onu ikna etmeye çalıştık, ancak başaramadık. Yanlış hatırlamıyorsam 1965 yılı ya da hemen sonrasıydı. Daha sonra Lübnan'da bizi ziyaret etti. Vedi ile görüştü ve Vedi onu silahları Avrupa'ya taşımakla görevlendirdi” şeklinde yanıt verdi.
Şaşırmamış gibi davrandım. Silahların ne zaman ve nereye taşındığını sordum. “Avrupa'ya ve bunu 1970 ile 1971 arasında birçok kere yaptı. O sırada Suudi Arabistan’da çalışıyordu. Vedi’nin Hariri’den Lübnan’a gelmesini nasıl istediğini bilmiyorum. Hariri, silahları tek başına taşıyordu. 1972'den sonra onu artık görmez olduk” şeklinde cevap verdi. Hariri’nin- o zamanki mütevazı imkanlarına rağmen- grubun herhangi bir finansmanına katkıda bulunup bulunmadığını sorduğumda ise “Emin değilim, ben yalnızca silah transferinde görevlendirilmesine tanık oldum. Dış operasyonda temel kural, kimsenin üzerine düşeni yapmak için ihtiyaç duyduklarından başka bir şey bilmemesiydi” dedi. Hariri, Suudi Arabistan’da çalışırken, ona neden böyle bir görev verildiğini sordum. Halid, “Size daha önce de söyledim, bilmiyorum. Belki de pasaportu şüphe uyandırmadığı içindir” şeklinde yanıt verdi. Halid, Hariri'nin silahı üç Avrupa ülkesinin (Fransa, İspanya ve Almanya) havaalanlarına nasıl teslim ettiği hakkında konuşmayı reddetti.
Kayıt cihazı açıktı ve anlatılanlar bir film şeridi gibi zihnimde dönüyordu. Haddad tarafından Avrupa'ya silah taşımakla görevlendirilen genç adam, daha sonra Arap ve uluslararası düzeyde kabul edilebilir bir oyuncu olarak görünecekti. Beyaz Saray’a girecek, Kremlin’de memnuniyetle karşılanacak, Downing Sokağı 10 Numara’yı ziyaret edecek, Elysee'nin Efendisi, Paris'teki evinde yemek tertip etmek için protokolü çiğneyecekti.

Hariri ve yayınların Suriye'ye kaçırılması
O an aklıma 20 yıl önce Vedi ile çalışan Zeki Hillo’dan bana Hariri’yi tanıdığını söylediğinde duyduklarım geldi. Zeki bana bundan fazlasını söylememişti. Sırlar aleminde yaşama konusunda tecrübeliydi. Carlos'u nişancılık ve küçük patlayıcılar konusunda eğiten oydu.
Lübnan'ın güneyindeki memleketi Sayda'da gençliğinde Hariri'ye eşlik edenlerden bazılarına sordum. Hariri, ‘Arap Milliyetçileri Hareketi’ne aktivist olarak katılan hevesli bir gençti. Orada iki isim; George Habaş ve Vedi Haddad biliniyordu. Daha sonra her ikisiyle de tanıştı. Mütevazı bir role sahipti. Hareketin bazı üyelerine kiralık ev vb hizmetler bulmak gibi kolaylıklar sağlamakla ilgilenen Vedi başkanlığındaki bir komiteye katıldı. Hariri ayrıca hareketin yayınlarını Suriye'deki üyelerine gizlice ulaştırmakla da görevlendirilmişti. Bu belgeleri Sayda'dan Suriye şehirlerine giden sebze kamyonlarına saklamayı seçti. O günler, Arap Milliyetçileri Hareketi’nin rahminden Habaş liderliğindeki Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin doğumundan önce, Hariri'yi hareketin bazı sembollerine bağlayan ip niteliğindeydi.

Celal Talabani keşif görevinde
Leyla Halid, Haddad'ın bazı dostluklarını, özellikle de şüphe çekmeyen insanlarla olanları, işine yarayacak rollerde kullanmakta usta olduğuna dikkat çekti. Bu bağlamda, bir keresinde genç bir Kürt solcuyu Avrupa'da keşif görevleri yürütmesi için görevlendirdi. Yıllar önce bu Kürt gencinin daha sonra yüksek bir mevkiye geldiğini duymuştum. Bu nedenle şüphelerim, merhum Eski Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani üzerinde yoğunlaştı. Kendisiyle Şam ziyareti sırasında görüşme fırsatı bulup ona bunu sordum, o da hikâyeyi doğruladı. Ancak, ‘ABD’li dostlarımızın, Irak Cumhurbaşkanı’nın eski bir terörist olduğunu söylememesi’ ve belki de gezisinin Şimon Peres'e suikast planının bir parçası olduğunun söylenmemesi için buna çok fazla odaklanmamayı nazikçe diledi. Doğrusu Talabani'nin yetiştirilme tarzı, eğilimleri ve bağlantıları nedeniyle böyle bir rol oynamasına şaşırmadım. Ancak Hariri'nin silah taşıması ve bu rolün elli yıl boyunca sır olarak kalması garip.
Haddad, dostluklarını amacına hizmet etmek için kullandı. Leyla Halid, “Seyahat masraflarını ve görevleri karşılamak için onlardan para almam için bazı şahsiyetlere ve birkaç doktor da dahil olmak üzere dostlarının yanına gitmemi isterdi. Onlara seyahat bileti almak istediğimizi bildirmemi söylerdi. Bir keresinde Dr. Necib Ebu Haydar'a (eski Lübnan bakanı) gittim ve bana Vedi'nin nereye seyahat etmek istediğini sordu. Tabi ki bilmediğimi söyledim. ‘Bize parayı verin, biletleri biz alırız’ dedim. Dostlukları oldukça güçlüydü. Aslında bu konularda birden fazla güvenilir doktor vardı. Büyük bir şirketin başındakiler de dahil olmak üzere bazı akrabalarına güvenirdi. Onlara, ‘Para ödemek istiyorsunuz. Burası Filistin, hepimizin. Siz arkamızda olduğunuz sürece biz ölmeyiz’ derdi. Ona ve davanın adaletine duydukları güven, onları çağrısına yanıt vermeye sevk ederdi” dedi.
Haddad’ın ona hizmet sunmaktan çekinmeyen başka bir dostu daha vardı. Lübnan Parlamentosu’nun Sayda şehri temsilcisi Maruf Saad. Bir gün Saad’dan kaçırılan bir uçağın inmesi için uygun yer önermesi istendi. Saad, Haddad'ın onay vereceği bir yer aradı, ancak Leyla Halid, yerin İsrail savaş uçaklarının ulaşabileceği bir yer olmasından korktuğu için konuyu reddetti. Arama Lübnan dışına taşınacak ve Leyla, üye toplamak ve onları uçak kaçırmak için eğitmekle görevlendirilecekti ki böyle de oldu.

Mossad füzeleri, balayını erteletti
Leyla Halid'den Mossad'ın Haddad'a düzenlediği suikast girişiminin hikayesini anlatmasını istedim, çünkü saldırı sırasında Haddad’la birlikteydi. Halid bu olayı şöyle anlattı: “Vedi sıkı güvenlik önlemlerine olukça önem verirdi. Tüm hareketleri tam bir gizlilik içinde gerçekleştiriliyordu. Ancak gece saat 2’de Beyrut’un ez-Zarif mevkiindeki dairesini, yatak odalarını hedef alan altı füzeyle vurmayı başardılar. Neyse ki o an yemek odasında oturuyordum. O da her zaman olduğu gibi odada ve koridorda bir aşağı bir yukarı yürüyordu. Sabah bir yolculuğa çıkacaktım ama beni Tel Aviv'e götürmesi gereken operasyonun detaylarını yazmam gerekiyordu. Patlama sesleri geldiğinde liderliğe göndermek için detayları yazıyordum.
Patlamalar beni sarstı. Vedi’nin oğlu Hani’nin çığlıklarını işittik. Vedi yaralanmadı fakat oğlunun birçok yerine şarapnel parçaları isabet etti. Dairenin camları kırıldı. Boğuluyormuş gibi hissettik. Giysi dolabı yanıyordu ve yatağında yatan Hani’yi kontrol etmeye gittiğimde neredeyse üzerine yıkılmak üzereydi. Vedi atıldı. Ellerinin yandığını gördüm. Buna rağmen Hani’yi kucaklayıp bana verebildi. Çocuğun kanaması vardı. Onu kucakladım, kapıyı nasıl açacağımı bilemedim. Bu sırada Vedi geldi, yanık elleriyle kilidi açtı. Roketler evin alt ve üst katlarına isabet etti. O zor koşullarda Haddad’ın söylediği cümleleri hatırlıyorum: ‘Başaramadılar’ dedi. Operasyonla ilgili meseleleri yazdığım kağıtları toplayıp cebine koyduktan sonra eşi Samiye Haddad’ı almak için diğer odaya yöneldi. Eşinin yanına giderek kalkmasını istedi. Oğlunun yanında olmadığını anlayınca bağırmaya başladı. Beyrut Amerikan Üniversitesi Hastanesine koştum. Hastane, kollarımda kanaması olan bir çocuk olduğu halde giriş ücreti olarak 5 bin lira istediğinde bağırmaya başladım. Para isteyen adamı itip hastaneye girdim. Vedi de eşiyle arkamdan geldi.”

Batı Şeria'daki Beytüllahim'de İsrail ile ayrım duvarına çizilen Leyla Halid resmi (Getty)
Saldırı nedeniyle iptal edilen plan, Halid'in sahte pasaportla Tel Aviv'e giderek ‘balayını geçirmesi ve ardından operasyonu oradan gerçekleştirmesini’ kapsıyordu. Halid, “Hastanede ne yanıt vereceğimizi düşünüyorduk. İsrail uçaklarının Tel Aviv'e gidiş gelişleri hakkında bir kitapçık getirdim. Üç uçağın neredeyse aynı anda avlanabileceğini fark ettim. Fikri Vedi’ye sundum, o da beğendi” dedi. İşte, kaçırılan uçakların Ürdün'e indiği ‘Devrim Havalimanı’ fikri Beyrut'taki Amerikan Üniversite Hastanesi'nde böyle doğdu.

Vedi Haddad zehirlenerek mi öldü?
Vedi Haddad, son nefesini 28 Mart 1978'de, Doğu Berlin'deki polis hastanesinde verdi. Sırlar adamı gitti ve ardında onlarca yılın açıklığa kavuşturmayı başaramadığı olağan üstü bir sır bıraktı. Zehirlenerek mi öldü? Kimsenin kesin bir cevabı yok. Irak'ta, ardından Cezayir'de ve daha sonra Berlin'de başına gelen acı verici belirtiler, onun ayrıntılı bir zehirlenme sürecine maruz kaldığı kanaati oluşturdu. Ancak, tıbbi raporlar bu konuda kesin bir bilgiye yer vermedi. Yoldaşları, vefatından sonra faaliyetlerini sürdürmeye çalıştı. Bununla birlikte, Vedi Haddad'ın yokluğunda varlığını ve faaliyetini düzenleyen ipi kaybeden ‘dış operasyon’ sayfasını kapatmak için birkaç yıl yeterli oldu. Haddad, Bağdat’ta defnedildi. Gidişiyle bir tecrübe ve bir dönem sona erdi. Leyla, bazı Mossad ajanlarının, Haddad’ın ona gönderilen zehirli çikolataların kurbanı olduğu iddialarıyla alay ediyor. Vedi’nin dikkatli olduğunu ve çikolata sevmediğini vurguluyor.
Haddad’ın yoldaşları örgütün sırlarını kasaya kilitledi ve anahtarı güvenli bir yere sakladı. Gazetecileri ağırlamak, haber sızdırmak, sırları satmak gibi huyları yok. Leyla Halid biraz farklı, çünkü bir yıldız ve sembol haline geldi. Daha sonra Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nde liderlik pozisyonları üstlendi. Filistinli kadınların rolünü geliştirmek için birbiri ardına sayısız faaliyetlere katıldı. Leyla, 1944'te Hayfa'da doğdu ve Nekbe'den sonra ailesiyle birlikte Lübnan'a sığındı. İlerleyen zamanda Kuveyt'e gitmeden önce Sur, Sayda ve Beyrut'ta ikamet etti.

İKİNCİ BÖLÜM: Leyla Halid, Şarku’l Avsat’a konuştu: Sovyetler Birliği bize havaalanından geçirilebilecek bomba yapımı için gerekli parçaları sağladı



Suriye, DEAŞ ile mücadeleye olan "sarsılmaz" bağlılığını yeniden teyit etti

Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani (AFP)
Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani (AFP)
TT

Suriye, DEAŞ ile mücadeleye olan "sarsılmaz" bağlılığını yeniden teyit etti

Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani (AFP)
Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani (AFP)

Suriye, DEAŞ ile mücadeleye olan sarsılmaz bağlılığını yineleyerek, grubun tehdit ettiği tüm bölgelerde askeri operasyonları yoğunlaştırmaya devam edeceğini belirtti.

Suriye Dışişleri Bakanlığı, geçen hafta Palmira ve Kuzey Suriye'deki terör saldırılarında hayatını kaybeden Suriyeli ve Amerikalı güvenlik personelinin ailelerine en derin taziyelerini sunarak, bu kaybın terörizmle mücadelede uluslararası iş birliğinin güçlendirilmesi ihtiyacının altını çizdiğini vurguladı.

Suriye Dışişleri Bakanlığı “X” platformu aracılığıyla şu açıklamayı yaptı: “Suriye, DEAŞ ile mücadeleye ve Suriye topraklarında hiçbir güvenli sığınak bulamamasına olan sarsılmaz bağlılığını teyit etmektedir. Örgütün tehdit ettiği tüm bölgelerde askeri operasyonlarını yoğunlaştırmaya devam edecektir.”

Suriye-Amerikan ortak heyetine yönelik terör saldırısının ardından Palmira şehrinde güvenlik operasyonu (Suriye İçişleri Bakanlığı)Suriye-Amerikan ortak heyetine yönelik terör saldırısının ardından Palmira şehrinde güvenlik operasyonu (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Açıklamada ayrıca “Suriye Arap Cumhuriyeti, ABD'yi ve uluslararası koalisyon üyesi devletleri, terörizmle mücadeledeki çabalarına destek vermeye, böylece sivillerin korunmasına ve bölgede güvenlik ve istikrarın yeniden sağlanmasına katkıda bulunmaya çağırıyor” ifadeleri yer aldı.

Koalisyon uçakları, Suriye'nin kuzey ve doğusundaki şüpheli DEAŞ mevzilerine hava saldırıları düzenledi.

Şarku'l Avsat'ın DPA'dan aktardığına göre Rakka ve Deyrizor valiliklerindeki yerel kaynaklar şu bilgiyi verdi: "Amerikan savaş uçakları Deyrizor ve Rakka çölünde hava saldırıları düzenledi. Dün gece ve bu sabah Rakka'nın güneydoğu kırsalındaki el-Bişri bölgesinde dört patlama sesi duyuldu. Bu sırada, DEAŞ hücrelerinin bu ayın başından beri aktif olduğu bölgedeki Rakka'nın doğu kırsalı ve Deyrizor'un batı bölgeleri üzerinde savaş uçaklarının uçuş sesleri de duyuldu."


Pentagon, Palmira saldırısına karşılık olarak Suriye'de DEAŞ'a karşı operasyon başlattığını duyurdu

ABD Merkez Komutanlığı güçleri, DEAŞ'a karşı operasyonlarında savaş uçakları, saldırı helikopterleri ve topçu birlikleri kullandı (CENTCOM)
ABD Merkez Komutanlığı güçleri, DEAŞ'a karşı operasyonlarında savaş uçakları, saldırı helikopterleri ve topçu birlikleri kullandı (CENTCOM)
TT

Pentagon, Palmira saldırısına karşılık olarak Suriye'de DEAŞ'a karşı operasyon başlattığını duyurdu

ABD Merkez Komutanlığı güçleri, DEAŞ'a karşı operasyonlarında savaş uçakları, saldırı helikopterleri ve topçu birlikleri kullandı (CENTCOM)
ABD Merkez Komutanlığı güçleri, DEAŞ'a karşı operasyonlarında savaş uçakları, saldırı helikopterleri ve topçu birlikleri kullandı (CENTCOM)

Pentagon bu sabah erken saatlerde, ABD savaş uçakları, saldırı helikopterleri ve topçu birliklerinin dün DEAŞ mevzilerine karşı geniş çaplı bir askeri operasyon kapsamında Suriye'nin merkezindeki 70'ten fazla hedefi bombaladığını duyurdu.

ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM) komutanı yaptığı açıklamada, "Bölge genelinde Amerikalılara ve ortaklarımıza zarar vermeyi amaçlayan teröristleri amansızca takip etmeye devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.

ABD Savunma Bakanı Pete Higseth dün geç saatlerde, Palmira'da üç Amerikalının ölümüne yol açan saldırıya karşılık olarak Suriye'de DEAŞ'a karşı askeri bir operasyon başlatıldığını duyurdu.

Hegseth, X platformunda yaptığı bir paylaşımda, "ABD kuvvetleri, 13 Aralık'ta ABD kuvvetlerini hedef alan saldırıya doğrudan yanıt olarak, DEAŞ militanlarını, altyapısını ve silah depolarını ortadan kaldırmak için Suriye'de Hawkeye Saldırı Operasyonu'nu başlattı" dedi.

ABD Başkanı Donald Trump, DEAŞ'ın Suriye'de ABD güçlerinden "çok sert bir misilleme" ile karşı karşıya olduğunu iddia etti.

Pentagon'un Suriye'de askeri operasyon başlattığını duyurmasından kısa bir süre sonra Trump, sosyal medya hesabı Truth Social'da şunları yazdı: "Burada, ABD'nin söz verdiği gibi, saldırıdan sorumlu cani teröristlere karşı çok sert bir eylem başlattığını duyuruyorum." Ayrıca, "Suriye'deki DEAŞ kalelerine karşı çok güçlü hedeflere saldırıyoruz" diye ekledi.

 Suriye'nin doğusundaki Haseke vilayetine bağlı Rmeylan kırsalında bulunan ABD askerleri (Arşiv - AFP)Suriye'nin doğusundaki Haseke vilayetine bağlı Rmeylan kırsalında bulunan ABD askerleri (Arşiv - AFP)

ABD öncülüğündeki koalisyon, son aylarda Suriye'de DEAŞ üyesi olduğundan şüphelenilen kişileri hedef alan hava saldırıları ve kara operasyonları düzenledi. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre bu operasyonlara genellikle Suriye güvenlik güçleri de katıldı.


Mısır’ın Sudan Savaşı’ndaki kırmızı çizgileri ne anlama geliyor?

Mısır Cumhurbaşkanı’nın Perşembe günü Kahire’de Abdulfettah el-Burhan ile görüşmesinden bir kare (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı’nın Perşembe günü Kahire’de Abdulfettah el-Burhan ile görüşmesinden bir kare (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Mısır’ın Sudan Savaşı’ndaki kırmızı çizgileri ne anlama geliyor?

Mısır Cumhurbaşkanı’nın Perşembe günü Kahire’de Abdulfettah el-Burhan ile görüşmesinden bir kare (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı’nın Perşembe günü Kahire’de Abdulfettah el-Burhan ile görüşmesinden bir kare (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Sudan Ordu Komutanı ve Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan’ın Kahire ziyaretinin ardından, Mısır Cumhurbaşkanlığı Sudan’daki savaşla ilgili üç maddelik bir açıklama yayımladı. Açıklamada, “kırmızı çizgiler” olarak tanımlanan ve aşılmasına izin verilmeyecek unsurlar duyuruldu. Mısır, bu maddelerin Sudan’ın güvenliğiyle doğrudan bağlantılı olan ulusal güvenliğini ilgilendirdiğini vurguladı. Metinde yer alan “ortak savunma anlaşmasının” etkinleştirilmesi vurgusu ise, Mısır’ın askeri, siyasi ve diplomatik ağırlığını Sudan ordusu lehine devreye sokabileceği mesajı olarak değerlendirildi.

Ortak savunma anlaşması

Mısır ile Sudan, Mart 2021’de sınır güvenliği, ortak tehditlere karşı mücadele ve eğitim alanlarını kapsayan bir askeri işbirliği anlaşması imzaladı. Bunun öncesinde, iki ülke 1976’da Cumhurbaşkanları Cafer Numeyri ile Enver Sedat döneminde ortak savunma anlaşmasına imza atmıştı. Anlaşmanın ilk iki maddesi, taraflardan herhangi birine yönelik saldırının diğerine yapılmış kabul edilmesini; saldırının engellenmesi için güç kullanımını ve savunma politikalarının eşgüdümünü öngörüyordu.

gt6y5
Eski Cumhurbaşkanı Cafer Numeyri 15 yıl Mısır’da görev yaptı (AFP)

Numeyri rejiminin 1985’te halk ayaklanmasıyla devrilmesinden sonra dönemin Sudan Başbakanı Sadık el-Mehdi, Kahire’ye anlaşmayı feshetme isteğini iletti. Ardından 1987’de “kardeşlik paktı” imzalandı. Bu metin, 1976 anlaşmasını açıkça feshetmese de süreç içinde askıya alındı ve uygulanmadı.

Bölgesel ve uluslararası mesaj

Sudanlı gazeteci ve El-Tayyar gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Osman Mirgani, Mısır’ın açıklamasını “bölgesel ve uluslararası mesaj” olarak yorumladı. Mirgani’ye göre, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) Darfur ve Kordofan’da genişlemesi, hem Sudan hem Mısır için ortak ulusal güvenlik tehdidi yaratıyor ve Sudan’ın bölünme riskini artırıyor.

Mısır’ın ilk kez bu kadar “sert ve doğrudan” bir dil kullanarak uluslararası hukuk çerçevesinde müdahale sinyali verdiğini belirten Mirgani, “Bu söylem, Kahire’nin Sudan’daki gelişmelerden duyduğu endişenin boyutunu yansıtıyor” dedi. Mirgani, açıklamada yer alan kırmızı çizgilerin Sudan dosyasındaki tüm aktörlere gönderilmiş bir uyarı olduğunu söyledi.

Kırmızı çizgiler

Mısır’ın açıkladığı ilk kırmızı çizgi, Sudan’ın toprak bütünlüğü ve ulusal birliğinin korunması oldu. Kahire, Sudan’ın herhangi bir bölgesinin ayrılmasını veya ülkede paralel yapılar oluşturulmasını kesin biçimde reddetti.

y67u
Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el-Sisi ve Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi Başkanı Abdülfettah el-Burhan Perşembe günü Kahire'de bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Açıklamada, Sudan devlet kurumlarının korunması gerektiği vurgulandı. Mısır, uluslararası hukuka uygun tüm tedbirleri alma hakkına sahip olduğunu ve bunun içine iki ülke arasındaki ortak savunma anlaşmasının aktive edilmesinin de dahil bulunduğunu bildirdi.

Eski Sudan Dışişleri Bakanı Ali Yusuf ise Burhan’ın Kahire ziyaretinin, Suudi Arabistan temaslarının hemen ardından gelmesine dikkat çekti. Yusuf’a göre ziyaret, ABD, Suudi Arabistan, Mısır ve BAE’nin Sudan savaşını sonlandırmak için yürüttüğü dörtlü mekanizmanın parçası.

Yusuf’a göre, Burhan’ın Kahire temaslarında Sisi’ye Riyad görüşmelerinin detaylı bir değerlendirmesini aktarması, ziyaretin sembolik yönünün ötesinde stratejik bir nitelik taşıyor. Yusuf ayrıca, Mısır ile Sudan güvenlik mimarisinin tarihsel ve coğrafi nedenlerle birbirine sıkı biçimde bağlı olduğuna işaret etti.

Askeri müdahale seçeneği

Sudanlı askeri uzman Muatasım Abdulkadir, ortak savunma anlaşmasının aktive edilmesinin, Mısır’ın doğrudan ya da dolaylı askeri müdahalesini gündeme getirebileceğini söyledi. Bu kapsamda Mısır’ın mühimmat ve silah desteği ya da gerektiğinde sahada müdahalede bulunmasının mümkün olabileceğini kaydetti.

Abdulkadir’e göre Kahire’nin bu açıklaması Sudan için “önemli ve ileri düzeyde bir adım” niteliği taşıyor.

Hızlı Destek Kuvvetlerinden tepki

HDK lideri Muhammed Hamdan Dagalo (Hamideti) cephesine yakın isimlerden Başa Tubeyk, X platformundan yaptığı açıklamada Mısır’ın tutumunu “açık müdahale” ve “sömürgeci zihniyet” olarak niteledi. Tubeyk, savaşın başından bu yana Mısır’ın Sudan ordusuna destek verdiğini, çatışmaların ilk günlerinde Mısır askerlerinin Meravi Üssü’nde yakalandığını hatırlattı.

Kaynaklara göre, Hamideti, geçen yıl ekim ayında Mısır’ı HDK güçlerine yönelik hava saldırıları ve orduya İHA desteği sağlamakla itham etmişti. Bu iddialar, Haziran ayında da yeniden gündeme geldi.

Zaman daralıyor

Sudanlı diplomat Sadık el-Makali, Mısır’ın Suudi Arabistan ve uluslararası dörtlüyle birlikte hareket ettiğini, Washington’ın da bu süreci desteklediğini belirtti. Makali, ABD’nin şu aşamada diplomatik baskıyı tercih ettiğini, askeri seçeneğin ise masada tutulduğunu söyledi.

Makali, Sudan’daki insani felaketin ağırlaştığını, Burhan’ın artık “zaman kaybetme lüksü olmadığını” belirtti. Dışişleri Bakanı Bedr Abdülati’nin dörtlü girişime yoğun biçimde odaklandığını, Kahire’nin mevcut durumu ulusal güvenlik tehdidi olarak gördüğünü ifade etti.

Uzmanlar, Burhan’ın Riyad ve Kahire ziyaretlerinin, Sudan hükümetinin dörtlü girişime yaklaşımında dönüm noktası olabileceğini ve kısa vadede Sudan dosyasında önemli gelişmeler yaşanabileceğini değerlendiriyor.