Mısır Afrika Birliği’nin Etiyopya’ya baskı yapmasını istiyor

Mısır, Nahda Barajı sorununda ilerleme kaydetmek için ‘Afrika baskısı’ uygulanmasını umuyor

Şukri, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Afrika Boynuzu Özel Temsilcisi ile bir araya geldi (Mısır Dışişleri Bakanı)
Şukri, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Afrika Boynuzu Özel Temsilcisi ile bir araya geldi (Mısır Dışişleri Bakanı)
TT

Mısır Afrika Birliği’nin Etiyopya’ya baskı yapmasını istiyor

Şukri, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Afrika Boynuzu Özel Temsilcisi ile bir araya geldi (Mısır Dışişleri Bakanı)
Şukri, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Afrika Boynuzu Özel Temsilcisi ile bir araya geldi (Mısır Dışişleri Bakanı)

Mısır cumartesi günü Addis Ababa’da başlayacak olan Afrika Birliği (AfB) zirvesinde, Nahda Barajı konusunda Etiyopya ile yaşadığı anlaşmazlığa ilişkin gelişmeleri ele almayı planlıyor. Bu adımı ile Mısır, yaklaşık iki yıldır durmuş olan müzakere çıkmazından kurtulmak için bir Afrika hamlesinin atılmasını sağlamayı umut ediyor.
Zirve hazırlıkları kapsamında çarşamba ve perşembe günleri gerçekleştirilen Afrika Birliği Yürütme Konseyi’nin 42. oturum çalışmalarına katılan Mısır heyetine, Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri başkanlık etti.
Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed Ebu Zeyd yaptığı açıklamada “Şukri, Nil Havzası ülkelerinin bakanları ve oradaki Afrikalı bakanlarla yaptığı görüşmelerde Mısır'ın tutumunu, müzakerelerdeki konumunu ve Nahda Barajı müzakerelerindeki çıkmazı vurgulamaya kararlıydı” ifadelerine yer verdi.
Şukri perşembe günü Birleşmiş Milletler Afrika Boynuzu Özel Temsilcisi Hanna Tetteh ile bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmede Afrika Boynuzu’ndaki barış ve güvenliğin durumu ile ilgili çeşitli konuların yanı sıra Nahda Barajı konusu da ele alındı. Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre, Mısırlı Bakan ‘Nahda Barajı’nın doldurulması ve işletilmesiyle ilgili kurallar konusunda, üç ülkenin (Mısır, Etiyopya ve Sudan) çıkarlarını gözeten ve Mısır'ın su haklarını koruyan bağlayıcı bir anlaşmaya varılması gereği konusunda Mısır’ın kesin tutumunun nedenlerini’ yeniden vurguladı.
Mısır, Etiyopya'nın nehrin ana koluna 2011’den beri inşa ettiği baraj nedeniyle Nil’deki 55,5 milyar metreküp olarak tahmin edilen payının etkilenmesinden endişe ediyor. Addis Ababa barajın doldurulmasını ve işletilmesini düzenleyen bağlayıcı bir yasal anlaşma çağrısında bulunuyor. Etiyopya, hidroelektrik barajının inşası için bastırırken, su kaynaklarını kullanarak kalkınma hakkını talep ediyor.
Mısır, Sudan’ın yanı sıra Etiyopya ile on yıldan fazla bir süredir bu konuda bir anlaşmaya varmak için müzakereler yürütüyor, ancak sonuç alınamıyor.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ebu Zeyd çarşamba akşamı televizyonda yaptığı açıklamalarda “Mısır, ciddi olunduğu taktirde Etiyopya Barajı dosyasını müzakere etmeye her zaman hazır” ifadelerine yer verdi ayrıca ‘Gerçek siyasi iradenin vizyonunu yansıtmak ve bağlayıcı yasal anlaşmayı sağlamak için ciddi müzakerelere’ ihtiyaç duyulduğunu açıkladı. Karşı tarafa da bu ilgiyi göstermesi çağrısında bulundu.
Mısır, Etiyopya ve Sudan arasındaki müzakereler, AfB’nin çatışmaya bir çözüm bulmakta başarısız olmasının ardından Nisan 2021’den bu yana donduruldu. Bu durum Mısır’ı, BM Güvenlik Konseyi'ne gitmeye ve tüm tarafları tatmin eden bir anlaşmayı kabul etmesi için uluslararası ortaklar aracılığıyla Etiyopya'ya baskı talep etmeye sevk etti.
Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü “Şukri, Nil Havzası’nda önemli bir ülke olan Ruanda’nın Dışişleri Bakanı ile yaptığı görüşmede Nahda Barajı konusuna değindi. Mısır’ın gerçek siyasi iradeyi yansıtan ve bağlayıcı bir yasal anlaşmayla sonuçlanan ciddi müzakerelere hazır olduğunu belirtti. Ayrıca Mısır’ın bu siyasi iradeyle müzakerelerde hiçbir zaman geri kalmadığını, müzakere sürecine ilgi ve ciddiyet gösterme sorumluluğunun artık karşı tarafa ait olduğunu ifade etti” açıklamasında bulundu.
Mısır Dışişleri Bakanı birkaç gün önce, Nahda Baraj anlaşmazlığına ilişkin yasal bir çerçeveye ulaşmanın ‘Etiyopya tarafından geciktirilmesini’ eleştirdi. Bazı yukarı havza ülkelerini ‘diğer kıyıdaş ülkelerin kapasitelerini dikkate almaksızın su kaynağını tekelleştirmeye ve kontrol etmeye çalışmakla’ suçladı.
Mısır Senatosu’nda Dışişleri, Arap ve Afrika İşleri Komisyonu Müsteşarı Dr. Sema Süleyman, “Addis Ababa’da düzenlenecek olan Afrika Zirvesi, Mısır’ın Etiyopya’nın inşa ettiği Nahda Barajı hakkındaki endişelerini dile getirmek ve su kaynakları kıtlığından muzdarip olduğu için suya payına zarar verilmemesi gerektiğini vurgulamak için iyi bir fırsat” olduğunu belirtti. 
Süleyman, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda “Mısır diplomasisi, halkının varoluşsal meselesi olan baraj sorunu çeşitli diplomatik forumlarda gündeme getirerek, Etiyopya üzerinde baskı kurmaya çalışıyor ve müzakerelerin ilerlemesine yardımcı olacak bir Afrika pozisyonu benimsenmesini umuyor” ifadelerini kullandı.
Etiyopya bir yıl önce, yapımı milyarlarca dolara mal olan barajdan sınırlı bir elektrik miktarı üretmeye başladı. Ayrıca, baraj rezervuarını doldurmanın üçüncü aşamasının tamamlandığını duyurdu. Bu durum Mısır ve Sudan tarafından protesto edildi. Mısır, Etiyopya’yı üç ülke arasında 2015 yılında imzalanan ve içlerinden herhangi birinin nehir suyunu kullanma konusunda tek taraflı önlemler almasını yasaklayan bir anlaşmayı ihlal etmekle suçladı.



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.