ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Daniel Benaim, Şarku'l Avsat'a konuştu: Suudi Arabistan bölgesel istikrarın desteklenmesinde çok önemli bir rol oynuyor

Daniel Benaim
Daniel Benaim
TT

ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Daniel Benaim, Şarku'l Avsat'a konuştu: Suudi Arabistan bölgesel istikrarın desteklenmesinde çok önemli bir rol oynuyor

Daniel Benaim
Daniel Benaim

ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Daniel Benaim, İranlıların geçtiğimiz Eylül ayında nükleer anlaşmanın tam olarak uygulanmasına hızla geri dönme fırsatını kaybettiklerini söyledi.
Benaim, Şarku'l Avsat ile yaptığı röportajda İran ile nükleer anlaşmanın akıbeti ve mevcut seçenekler hakkındaki endişeler ile ilgili sorulara yanıt verdi. ABD’li yetkili Başkan Joe Biden'ın İran'ın nükleer silah edinmesine izin vermeme taahhüdünün açıkça devam ettiğini dile getirdi.
Riyad'daki ABD Büyükelçiliği binasında sınırlı sayıda gazeteciyle bir araya gelen ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı, şunları söyledi:
“İranlılar, Eylül ayında önlerindeki ve herkes tarafından onaylanan anlaşmaya sırt çevirdiklerinde, Kapsamlı Ortak Eylem Planı'nın (KOEP) tam olarak uygulanmasına hızla geri dönme fırsatını kaybettiler. Bu plan aylardır gündemimizde değil. Başkan Biden'ın İran'ın nükleer silah edinmesine izin vermeme taahhüdüne sahibiz.”
Daniel Benaim'e göre Körfez ülkeleri ve ABD, ortaklık ve diplomatik seçeneği tercih etse de Başkan Biden, tüm seçeneklerin hala masada olduğu ve yine askeri seçeneğin son seçenek olarak masada kalacağı konusunda net bir tutum benimsiyor.
Şarku'l Avsat'ın bir sorusuna yanıt olarak ABD'li yetkili, ülkesinin Çin karşısında bölgedeki tarihi rolünü kaybettiği hipotezini önemsiz buldu. Benaim ülkesinin ‘Ortadoğu'nun güvenliğini başka hiçbir ülkenin yapamayacağı bir şekilde sağlamaya’ kararlı olduğunu vurguladı.
Körfez ülkelerindeki ortaklarıyla birlikte bir ABD delegasyonunun parçası olarak geçirdiği ve uzun saatler süren görüşmelerin ardından bitkin görünen Benaim, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Suudi Arabistan, bölgesel istikrarın desteklenmesinde çok önemli bir rol oynuyor. İkna edici bir vizyon sunarak ekonominin ve rekabetin modernleşmesine katılmak konusunda bir ABD arzusu var.”

İran rolü
ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Barbara Leaf, İran’ın, Yemen'deki Husi milislerine silah, eğitim ve insansız hava araçları gibi ekipman ve çok sayıda destek sağladığını söyledi.
Leaf, “İran'dan yasa dışı ölümcül yardım transferi sorumsuz ve tehlikeli bir davranıştır. Ortadoğu'da daha fazla şiddet ve istikrarsızlığa yol açar. ABD, ortaklarıyla işbirliği içinde bu ölümcül maddelerin bölgeye girişini caydırmaya ve engellemeye devam edecek. Son birkaç ay içinde birçok kez çok sayıda silah ve patlayıcıya el konulması da dahil olmak üzere son uygulamalarda bu durum kanıtlandı. Körfez ülkeleriyle yakın işbirliği yapmaya ve kendilerini herhangi bir saldırıya karşı savunabilmelerini sağlamaya kararlıyız” dedi.

Suudi Arabistan ile ilişkiler
Krallığın bölgesel istikrarın desteklenmesinde çok önemli bir rol oynadığını söyleyen Daniel Benaim, "Lübnan, Sudan, Mısır, Irak ve Afganistan ile yaptığı işbirlikleri ve Yemen'deki ateşkesi daha kalıcı hale getirme çabaları bunu gösteriyor. ABD'nin, ekonomik refahı sağlamak ve ekonomiyi modernize etmek için Suudi halkıyla birlikte çalışma konusunda benzersiz bir geçmişi var ve biz rekabet etmek ve ikna edici bir vizyon sunmak niyetindeyiz. ABD'li şirketlerden duyduğuma göre, onlar bu rolü oynamaya hevesli ve biz de bu konuda hevesliyiz” dedi.
ABD'de okuyan 18 binden fazla Suudi öğrenci olduğuna dikkati çeken ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı, “Krallığın geleceği için iddialı planların bir parçasını oluşturacaklar ve bu ülkenin geleceğini inşa etmenin bir parçası olacaklar. Giriş vizesi almak için bekleme süresi çok azaldı ve başvurup almak için en uygun zaman. Yetenekli Suudi gençlerini ABD'ye gelip bu deneyimi yaşamaları için teşvik ediyoruz” dedi.

Çin ile rekabet
Benaim, Çin'in kademeli olarak bölgeye girmesiyle ABD'nin bölgedeki tarihsel rolünü kaybetmeye başlayıp başlamadığı sorusuna "Hayır" (gülerek) yanıtını verdi ve şöyle devam etti:
“Her ülkenin Çin ile kendi tarihsel ilişkileri vardır. Çin ile kapsamlı ticareti içeren ilişkilerimiz var ve tüm ülkelerin egemenliğine saygı duyuyoruz. Kendi çıkarlarına hizmet eden kararlar almalarını bekliyoruz ve her ülke kendi egemenliği açısından ikili ilişkilerini konuşabilmeli. Biz bunun parçası değiliz. Bu bölgedeki ABD-Çin rekabetiyle sorumlu bir şekilde ilgilenmek kim olduğumuz ve ortaklarımızdan ne yapmalarını istemediğimiz konusunda net olmamızı gerektiriyor."
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'den alıntı yapan Benaim, "Mesele bu ülkeleri seçim yapmaya zorlamak değil, onlara bir seçenek sunmak ve gerçek bir seçim yapmalarını sağlamak” dedi.
Benaim sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu bölgedeki güç rekabeti konusunu düşündüğümde, birkaç sorun olduğunu görüyorum. Ancak benim için öncelikli olan, ABD'nin Körfez ülkeleriyle ortaklıklarının gelecekteki zorlukları aşabilecek güçlü, ikna edici ve güncel ortaklıklar olmasını sağlamaktır. Bu ortaklıklar aynı zamanda 21. yüzyılda amaca uygun, sürdürülebilir ve gelecekteki zorluklarla başa çıkıp yeni fırsatları yakalayabilmelidir.”
Daniel Benaim, Körfez ile ilişkilerin ‘savunma ve terörle mücadeleden bahsetmenin ötesinde, teknoloji, çevre koruma ve turizm alanlarında birlikte çalışmaya dönüştüğünü’ söyledi.
Benaim, “ABD'nin bu bölgede eşsiz bir değere sahip olması önemlidir. Ortadoğu'nun güvenliğini başka hiçbir ülkenin yapamayacağı şekilde sağlamaya kararlıyız. DEAŞ karşıtı koalisyon gibi ittifaklar kurma konusunda da göreceli avantajımız var” dedi.



Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia
TT

Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia

James Jeffrey

ABD Başkanı Joe Biden'ın 31 Mayıs'ta İsrail'in yeni ateşkes planını onaylaması, Gazze'deki savaşın tüm dinamiğini değiştirdi. O tarihten bu yana yapılan yorumların çoğu, İsrail'in Gazze Şeridi’ne yönelik stratejisinde algılanan değişimden ziyade Hamas Hareketi’nin kısa süre önce açıkladığı yanıta ve önerinin ayrıntılarına yönelikti. Biden tarafından açıklanan ve İsrail'in Gazze Şeridi’nden tamamen çekilmesini ve kalıcı ateşkes yapılmasını öngören teklif, 'ertesi gün' için kapsamlı bir planlama yapılması ihtiyacını daha da belirgin hale getirdi. Ancak ertesi gün ile ilgili ne İsrail'de ne de Washington'da henüz detaylı bir planlama yapılmış değil.

Birkaç aydır, düşünce kuruluşları ve medyadan meslektaşlarla birlikte Gazze'de savaş sonrası uluslararası bir yapının oluşturulmasına ilişkin bir plan üzerinde çalışıyorum. Bu plan, yerel yetkililer belirli düzenlemeler altında yeni bir hükümet ve hem Gazzelilere hem de İsraillilere barış getirecek umut verici bir güvenlik yapısı kurmadan önce, Gazze'nin yeniden ayağa kalkmasına yardımcı olunması gerektiğine dikkati çekmeyi amaçlıyor. Geçtiğimiz mayıs ayında Wilson Centre Forumu'nda tartışılan ve resmi internet sitesinde yer alan plan, İsrailli ve Amerikalı hükümet yetkilileri ve çeşitli Arap taraflarla görüşülerek hazırlandı. Planın göze çarpan unsurlarına geçmeden önce İsrail'in ateşkes önerisinde nelerin yeni olduğuna ve bu planın buna nasıl uyduğuna bir göz atalım.

İsrail, ateşkesle ilgili düşüncesinin detaylarını şimdiye kadar kamuoyuna açıklamadı. Bu yüzden (dört buçuk sayfa olduğu söylenen) teklifin yapısal çerçevesini anlamamız için Başkan Biden'ın açıklamalarını ve İsrail'in farklı ve bazen de çelişkili tepkilerini masaya yatırmalıyız. İsrail'in öncelikle, müzakerelerin başarılı olması halinde, teklifin ikinci aşamasının sonunda İsrail Savunma Kuvvetlerinin Gazze'den tamamen çekilmesini kabul ettiği açıkça görülüyor.

Plan, ilk etapta Gazze'yi yönetecek çok uluslu bir idarenin kurulmasını ve bu idarenin Uluslararası Temas Grubu’na rapor vermesine odaklanıyor.

İkinci olarak, İsrail, Gazze Şeridi için daha sonra gelecek üçüncü aşamada kapsamlı bir yeniden inşa planını kabul etmeye hazır görünüyor. Bu önemli bir gelişme, zira Başkan Biden'ın da kabul ettiği üzere İsrail'de bazıları halen Gazze Şeridi'nin İsrail’in yarı kalıcı işgali altında olmasını bekliyor. Üstelik, herhangi bir büyük yeniden inşa planı, güvenlik kaygıları, birçok kilit öneme sahip sınır kapısını kontrol etmesi ve su, elektrik, iletişim gibi temel hizmetleri sağlaması göz önünde bulundurulduğunda İsrail'in desteğinin alınması gerekiyor. Senatör Lindsey Graham da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesinin hemen ardından 9 Haziran'da Face the Nation adlı televizyon programında, İsrail'in ateşkes önerisi doğrultusunda Gazze'nin yeniden inşasına ve yönetimine ilişkin bir planı olduğunu ifade etmişti. Bu, edindiğim başka bilgilerle de tutarlı.

Geliştirdiğimiz plan, 11 Haziran'da ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan tarafından açıklanan ve Arap devletlerinin ‘Gazze'nin istikrara kavuşturulması ve yeniden inşasında rol oynayacağı geçici bir güvenlik oluşumu ile idari yapı oluşturmasını’ öneren ABD yönetiminin görüşüyle de oldukça uyumlu.

Çok uluslu bir idari yapı

Planımız ilk etapta Gazze'yi yönetecek ve belirli bir ülke veya bölgedeki barış ve güvenlik krizini yönetmek amacıyla uluslararası aktörlerin çabalarını koordine etmek için özel amaçlarla kurulmuş gayri resmi ve daimî olmayan uluslararası bir organ olan Uluslararası Temas Grubu'na (ICG) rapor verecek, çok uluslu bir idari yapı kurulmasını öngörüyor. Bu iki oluşum ABD, İsrail, Mısır, önde gelen diğer Arap ülkeleri ve G7 üyesi ülkeler tarafından ortaklaşa hazırlanan uluslararası bir tüzük çerçevesinde kurulacaktır. Filistin Yönetimi ile istişare için bir mekanizmaya sahip olacak ve mümkünse, 10 Mayıs’taki ateşkes kararını takiben BMGK’da alınacak bir kararla desteklenecektir. İsrail'in önerisinin ikinci aşaması için ateşkes müzakerelerinde başka hukuki temeller de atılabilir.

Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Çok uluslu yönetim, üst düzey bir temsilci tarafından yönetilecek ve ICG’ye katılan ülkelerin yanı sıra, diğer ülkelerden gelen bağışlarla finanse edilecek. Finans, güvenlik, ulaşım, bakanlıklarla koordinasyon, kamuoyu yoklaması ve halkla ilişkiler için özel ekipleri olacak ve İsrail, Mısır ve diğer ülkelerden lojistik destek alacak. Kapsamlı yönetim ve güvenlik gözetiminden başlayarak işleyişinde merkezi yetkilere sahip olacak.

ABD ve ICG üyesi ülkeler, Hamas sonrası güvenlikle ilgili sorumlulukları üstlenecek sivil polis ve jandarma güçleri (sivil halk arasında konuşlu hafif silah kolluk kuvveti) eğitilene kadar güvenlik devriyeleri gerçekleştirmek için çok uluslu yönetime bağlı çok uluslu bir polis gücü oluşturacaklar. Aralarında az sayıda da olsa ABD'li sivil ve askeri yetkili de yer alacak. Ateşkesin ikinci aşaması için yapılacak müzakerelerde, özel güvenlik düzenlemeleri üzerinde yeniden çalışılması gerekiyor.

Bu yapı aynı zamanda Gazze'ye insani yardımların ulaştırılması, istikrarın sağlanması, kalkınma, yeniden inşa ve diğer her türlü yardımın erişiminde yer alan uluslararası, hükümet ve hükümet dışı kurum ve kuruluşların faaliyetlerini harekete geçirme, koordine etme ve birleştirme yeteneğine de sahip olacak.

Merkezi kontrol

Güvenlik, yeniden yapılanma ve diğer uluslararası destek türlerinin ateşkese uyulmasıyla bağlantılı olmasını sağlamak için merkezi kontrol gerekiyor. Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının, halk ya da yerel yetkililer güvenliği engellerse yahut radikalleşmenin önlenmesi ve uzun vadeli istikrar için gerekenlerin yapılmasına engel olursa diye, yeniden yapılanma ve diğer hizmetlerin sağlanması için (Dayton Anlaşmalarında öngörüldüğü üzere) resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Hiçbir uluslararası polis teşkilatı ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Son olarak plan, bunların her biri ve yukarıda belirtilen diğer çeşitli gündemler için ayrıntılı eylemler içeriyor. Bunlar modüler bir temelde düzenlenmiştir ve Gazze için planlamaya dahil olan hükümetler unsurları seçmekte özgürdür.

Bu planla (ya da Gazze'ye yönelik neredeyse tüm diğer planlarla) ilgili akla birtakım sorunlar gelebilir. Bunların başında, Biden yönetiminin ‘sahada Amerikan askeri bulunmayacağı’ açıklaması açısından başta askeri personel olmak üzere ABD’li personelin Gazze’deki varlığı yer alıyor. Ancak bazen Başkan tarafından yapılan açıklamaların yerine getirilmesi gerekir. ABD'nin halihazırda Gazze kıyısında inşa ettiği yüzer iskelede konuşlanmış askerleri var. Washington'ın yaklaşık 25 ülkede konuşlandırılmış askeri birlikleri bulunuyor. Bu birliklerden bazıları son zamanlarda sahillerde ya da suda saldırıya uğradı. Hiçbir uluslararası polis teşkilatı, ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Yönetim ve Hamas

İkinci konu ise Filistin Yönetimi'nin rolü. Plan, yukarıda belirtilen ICG ve Filistin Yönetimi arasındaki koordinasyonun ötesinde, maaşların ödenmesi, yerel hizmetlerin finanse edilmesi ve seyahat belgelerinin verilmesi de dahil olmak üzere Filistin Yönetimi'nin dahil olacağı alanları ortaya koyuyor. Özellikle çok uluslu yönetimin çekilmesinin ardından Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi’nin yönetimindeki rolüyle ilgili olarak tüm taraflar arasında daha fazla müzakere yapılması gerekecektir.

Siyasi bir çözüm, Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir.

Üçüncü konu, Hamas'ın geleceğidir. Planın kendisi Gazze'de kalan Hamas üyelerinin rolünü tartışmıyor. Ancak ne bu planın ne de Gazze'de yönetim, güvenlik ve yeniden yapılanmaya yönelik başka herhangi bir planın, İsrail karşıtı gündemiyle Hamas'ın etkin bir şekilde kontrolü elinde tutması halinde başarılı olamayacağını söyleyebiliriz. İsrail Başbakanı Netanyahu, Başkan Biden’ın İsrail'in önerisini tartışmasına cevaben, bu öneri altında bile Hamas'ın yenilgiye uğratılması gerektiğini vurguladı. Aynı şekilde Başkan Biden da ‘Gazze'nin Hamas'ın iktidarda olmadığı daha güzel günler göreceğinin’ altını çizdi. Siyasi bir çözüm,- Başkan Biden'ın atıfta bulunduğu ateşkes çerçevesinde - Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir. Tüm bunlar İsrail'in teklifinin ikinci aşamasının müzakerelerinde ele alınacaktır.

Bu aşamada yukarıda belirtilen hususlar, Gazze Şeridi’nde savaşın ertesi günü için geçici çözüm kapsamında en ciddi olan konulardır. Gazze’deki savaşın, bölgenin güvenliğine yönelik oluşturduğu olağanüstü tehdit, sadece Gazze ve İsrail vatandaşları için değil tüm bölge halkları için daha iyi bir gelecek arayışındaki tüm tarafların olağanüstü çaba sarf etmesini ve büyük riskler almasını gerektiriyor.

*Bu yazı Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.