Burhan ve Hamideti, Sudan’ı askeri çatışmaya mı götürüyor?

Uzmanlar, Sudan ordusu ile Hızlı Destek Güçleri arasında bir çatışma olasılığını dışlıyor

Burhan (AP)-Hamideti (Reuters)
Burhan (AP)-Hamideti (Reuters)
TT

Burhan ve Hamideti, Sudan’ı askeri çatışmaya mı götürüyor?

Burhan (AP)-Hamideti (Reuters)
Burhan (AP)-Hamideti (Reuters)

Politikacılar ve gözlemciler, Sudan Ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasında bir çatışma çıkma olasılığı konusunda uyarıda bulundu. Bu kapsamda eski rejimin destekçilerinin, Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) ve Abdulfettah el-Burhan’ın Çerçeve Anlaşma’ya ilişkin farklı konumlarından yararlanarak silahlı çatışma ateşini körüklemeye çalıştığı ifade edildi. Bunun, Ordu Komutanı ve Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan tarafından alınması beklenen kararlarla ilgili ‘istihbarat’ bilgilerinin sızdırılması yoluyla yapıldığına dikkat çekildi. Gelişmeler, Hızlı Destek Kuvvetleri Komutanı ve Egemenlik Konseyi'ndeki Yardımcısı Hamideti’nin görev ve yetkilerinin ‘azaltılmasına’, bunun da Konsey'in dağılmasına yol açabileceği ifade edildi. 
5 Aralık'ta sivillerle Çerçeve Anlaşma’nın imzalanmasının ardından Burhan ve Hamideti’nin pozisyonları farklılaştı. Askeri teşkilatın iktidardan çekilmesini şart koşan anlaşmayı imzalasalar da sonraki açıklamaları bir tutarsızlık ortaya koydu. Hamideti, ‘darbenin başarısızlığını’ kabul ederken, bir çıkış yolu olarak anlaşmaya tam desteğini açıkladı. Burhan'ın açıklamaları anlaşmadan kaçma girişimleri gibi göründü ve bu tutarsızlık kısa sürede dolaylı ‘şikâyetlere’ dönüştü.
Pek çok kişi, Beşir rejimi destekçileri tarafından yürütülen medya ve istihbarat kampanyalarının yıkıcı bir savaşa dönüşmesinden korkuyor. Ancak insan hakları aktivisti ve Avukat Sadık Hasan, Şarku'l Avsat'a iki askeri güç arasında bir çatışma olasılığını görmediğini söyledi. Karşılıklı medya kampanyalarının iki taraf arasında bir çatışmaya yol açmayacağını vurgulayarak böylesi bir durumun çıkarlarına aykırı olduğunu söyledi. Sudan askeri kurumunun mevcut çıkarlarını korumaya, siyasi sahnede kalmaya çalıştığını ve kendisini riske atmayacağını ifade etti.
Hasan ayrıca Hamideti'nin ‘siyasi ve ekonomik bir imparatorluk’ ve sınır ötesi ilişkiler yarattığını ve bunlardan vazgeçmeyeceğini açıkladı. Sadık Hasan, “Hamideti, Çerçeve Anlaşmayı onu korumak için aracı olarak görüyor. Bu nedenle, her şeyini kaybetmesine neden olabilecek savaşlara girmeyecektir” dedi.
Durumu olduğu gibi korumak için Burhan ve Hamideti arasındaki karşılıklı açıklamaları sadece bir ‘söz savaşı’ olarak değerlendiren Hasan, "Bunlar sadece vatandaşları ve anlaşmayı imzalayan güçleri sindirmek, Burhan ve Hamideti’nin bir sonraki geçiş hükümetindeki statüsünü korumak için kullanılan yöntemler. İki ayrı kişi konuşsa bile... Vatandaşı kendilerine uygun çözümlere boyun eğdirmek gibi bir çıkarları var” dedi.
Ancak Hasan aynı zamanda durumun birkaç ay içinde ‘kaosa’ ve Libya yâda Suriye'deki duruma benzer çatışmalara dönüşeceği konusunda uyardı. Ancak meselenin, siyasi sokağın ‘nabzını tutmak’ için bir deneme aracından başka bir şey olmadığını yineledi.
Al-Jazeera’nin kaynaklardan aktardığına göre, Burhan, Egemenlik Konseyi'ni dağıtmaya ve ‘Hamideti'nin etkisini azaltmak’ için Hızlı Destek Komutanı ile birlikte ordu, polis ve güvenlik liderlerinden oluşan bir ‘Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi’ kurmaya yöneliyor. Kendisine güvenlik, diplomatik ve suç raporları vermeyi bırakma ve barış dosyasını geri çekmeyi içeren ‘tedbirler’ aldı. Avktivist Hasan bunu, Burhan'ın kendi lehine ve Hamideti'ye karşı önleyici bir girişim olarak gördü.
Başbakan Abdullah Hamduk hükümetinin eski Enformasyon Bakanı Faysal Muhammed Salih iki güç arasında bir çatışma olasılığını uzak bir ihtimal olarak görüyor. Salih, “Evet iki taraf arasında büyük bir anlaşmazlık var ama siyasi, medya ve istihbarat araçlarıyla yönetiliyor çünkü bunun kendilerine ve ülkeye çok yüksek maliyetinin farkındalar” dedi.
Hamideti'nin etkisini azaltma girişimleriyle ilgili söylentilere değinen Salih, Burhan'ın bu kararları, ‘Hızlı Destek'in saha protestoları düzenlemesi’ gibi birçok olumsuz sonuca rağmen vermiş olabileceğini söyledi. Salih ayrıca “Her ikisi de çerçeve anlaşmayı kendi lehlerine siyasi kazanımlar elde etmek için ele geçirmeye çalışmaktadır. Burhan, Hamideti'nin kendisini zor durumda bırakmaya ve kaçmak isteyen biri imajını göstermeye çalıştığına inanmaktadır. Burhan, anlaşmayı destekleyen pozisyonlar açıklayarak Hamideti'nin anlaşmaya verdiği destekten ‘daha yüksek teklif vermeye’ çalışıyor. Ancak bu uluslararası elçilere verdiği güvence ile sınırlıdır. Burhan anlaşmaya daha az bağlı ve ondan sapma arzusu var gibi görünüyor ve yeterli güce ve kabiliyete sahip olduğu an bunu yapacak. Hızlı Destek Kuvvetleri’nin halkın zihnindeki olumsuz imajından yararlanarak, milisler karşısında ‘askeri kurumun saygınlığının savunucusu’ olarak görünmeye çalışıyor” şeklinde konuştu. Eski Bakan, “Hamideti'ye yönelik medya kampanyası bazı partilerin desteğini kazanabilir. Ama Devrimin Güçleri arasında ana akımı kandıramayacak. Burhan'ın, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin genişlemesinde ve onun devlet aygıtına girmesinde kişisel olarak önemli bir rol oynadığını biliniyor” dedi.
Salih, tüm devrim karşıtı grupların kampanyaya dahil olduğunu ve geleneksel güçler ile Ulusal Kongre'nin takipçileri ve İslamcılar tarafından desteklendiğini düşünüyordu. Faysal Muhammed Salih, “Ulusal Kongre Partisi taraftarları, ana düşmanları Hamideti'yi ortadan kaldırmak için geçici olarak Burhan'ı destekleyebilir. Ancak fırsat verilirse bizzat üzerine atlarlar ve bunu yapmaktan da çekinmezler” şeklinde konuştu.
Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG) Merkez Konsey liderlerinden ve çerçeve anlaşmanın vaftiz babalarından biri olan Babiker Faysal, yayınladığı bir makalede ‘karşı-devrimci güçlerin ve feshedilmiş rejimin kalıntılarının’ askeri güçler arasındaki silahlı çatışmanın alevlerini körükleme çabaları nedeniyle patlak verebilecek topyekun bir iç savaş konusunda uyarıda bulundu. Bu güçlerin iktidara geri dönmeleri karşılığında ülkenin kaderinin umurlarında olmadığını söyledi.
Faysal, ‘tehlikeli ikilem’ konusunda nihai siyasi anlaşmanın imzalanmasını hızlandırarak, güvenlik ve askeri reform ile birleşik bir ulusal ordu sağlayarak bir çözüme ulaşma çağrısında bulundu. Anlaşmayı ‘siyasi bir çözüm bulmak için mevcut tek ve belki de son fırsat’ olarak değerlendiren Faysal, “Olasılıklar diğer seçeneklere açıktır, bunların en başında kaçınılmaz olarak topyekun bir iç savaşa yol açacak olan askeri çatışma gelir” dedi.



Irak toplumu ve siyasiler, güvenlik heyetinin Şam ziyareti konusunda ikiye bölündü

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera, Irak İstihbarat Servisi Başkanı Hamid eş-Şatri ile görüştü. (AFP)
Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera, Irak İstihbarat Servisi Başkanı Hamid eş-Şatri ile görüştü. (AFP)
TT

Irak toplumu ve siyasiler, güvenlik heyetinin Şam ziyareti konusunda ikiye bölündü

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera, Irak İstihbarat Servisi Başkanı Hamid eş-Şatri ile görüştü. (AFP)
Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera, Irak İstihbarat Servisi Başkanı Hamid eş-Şatri ile görüştü. (AFP)

Irak'tan üst düzey bir heyetin ani gibi görünen ancak beklenen Şam ziyareti, Irak'ta keskin bir bölünmeye neden oldu. Irak İstihbarat Servisi Başkanı Hamid eş-Şatri başkanlığındaki heyetin, Suriye'yi ziyaret etmek ve yeni yönetimle görüşmek üzere iki gayriresmi heyetten önce Şam'a gittiği Iraklı çevrelerde konuşuluyordu.

Ebu Muhammed el-Culani olarak da bilinen Ahmed eş-Şera'nın Irak'taki faaliyetleri ve yıllar boyunca terör eylemleri gerçekleştiren köktendinci örgütlere katılımı konusunda Irak'ta toplumsal ve siyasi açıdan keskin bir bölünme söz konusu.

İdeolojik önyargılar nedeniyle siyasi ve toplumsal bölünmenin iç içe geçtiği Irak'ta kamuoyu, Suriye'deki yeni hükümete hoşgörüyle yaklaşan ‘Sünniler’ ve eş-Şera'nın cihatçı geçmişi göz önüne alındığında bunu yaklaşan bir tehlike olarak gören ‘Şiiler’ olmak üzere iki görüş arasında bölünmüş durumda.

Daha önce eş-Şera, Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani'ye bir mesaj göndererek muhaliflerle yeni bir sayfa açması çağrısında bulunmuş ve Heyetu Tahriru’ş-Şam'ın (HTŞ) Irak'ta hiçbir emelinin olmadığını belirtmişti.

Başkent Şam'ın el-Culani'nin eline geçmesinden yaklaşık iki gün önce Irak parlamentosunda Suriye'deki gelişmelerle ilgili görüşlerini açıklayan Sudani, HTŞ liderinin kendisine gönderdiği mesajı görmezden geldi.

Sudani'nin sözcüleri, Sudani’nin Askeri Sözcüsü Tümgeneral Yahya Resul tarafından dile getirilen ve Irak'ın bir ‘teröristle’ iletişim kurmayacağını söyleyen keskin askeri görüş ile Sudani'nin siyasi danışmanlarından biri tarafından dile getirilen ve Irak'ın ‘anlaşmaya varmak için bir ülke beklediğini’ söyleyen daha ılımlı siyasi görüş arasında bölündü.

Ancak olayların hızlı gelişimi beklemeye yer bırakmadı. Irak hem siyasi hem de güvenlik açısından harekete geçti. Güvenlik açısından, DEAŞ'ın Suriye'den girerek Irak topraklarının üçte birini işgal ettiği 2014 senaryosunun tekrarlanmasını önlemek için sınırlarını güçlendirmeye çalıştı. Siyasi açıdan ise Sudani, Suudi Arabistan ve Ürdün'e ziyaretlerde bulundu ve Arap Temas Grubu'nun Doha konferansına katıldı.

Gitmeli miyiz yoksa beklemeli miyiz?

Arap ve yabancı heyetlerin Suriye'ye akın etmeye başladığı bir dönemde, Suriye'deki durumla en çok ilgilenen komşu Irak, Şam'a heyet göndermedi. Ancak Şam, tüm belirtilere göre ve belki de diğer tüm heyetlerden daha fazla Irak heyetini bekliyordu. Yarı doğrulanmış bilgiler, Iraklı yetkililerin eş-Şera ile gizli görüşmeler yaptığını gösteriyor. Ancak bu isimlerin bizzat Sudani tarafından mı gönderildiği, yoksa bu isimlerden bazılarının Suriye denklemindeki mevcut güçlü taraf olan Türklerle ilişkileri neticesinde mi nabız tutmaya gönüllü oldukları bilinmiyor. Sudani ve siyasi ekibi, Irak siyasi ve toplumsal kamuoyundaki gelişmeleri, zorlukları ve bölünmeleri takip ediyor. Dolayısıyla erkenden bir heyet gönderilmesi, Sudani'nin Irak içindeki toplumsal bölünmeyi daha da derinleştirmek istemediği bir tür aciliyet olarak görünüyor. Üst düzey Irak heyetinin ziyareti, bir yandan beklenti ve bekleyiş, diğer yandan da Suriye'deki yeni duruma ilişkin pozisyon belirleme arasında gidip geldi.

Güvenlik mi siyasi mi?

Ahmed Eş-Şera'nın Irak heyetine liderlik eden İstihbarat Servisi Başkanı Hamid eş-Şatri'yi karşılama şekli dikkat çekiciydi. Gerek eş-Şera'nın ofisinden ayrılıp eş-Şatri'yi sarayın kapısında karşılaması, gerekse eş-Şatri'nin protokol açısından eş-Şera'nın muadili olmamasına rağmen Irak bayrağının Suriye bayrağının yanına koyulması bakımından karşılama protokolü ihlal ediliyor gibi görünüyordu. Şarku'l Avsat'ın aldığı bilgiye göre tüm bunlar Suriye'nin Iraklı yetkili ile ilgilenme derecesini yansıtıyor. Zira kendisi istihbarat servisinin başkanı ve Sudani’den eş-Şera'ya taşıdığı mesaja göre rolünün ötesinde konuşmuş olabilir.

Iraklılar karşılama şekli ve üslubundan memnun olduklarını ifade etseler de sonuçta kendilerini yine bölünmüş buldular. Eş-Şatri, eş-Şera'nın elini sıkmak için elini uzatırken, eş-Şera sadece el sıkışmakla kalmayıp eş-Şatri ile kafa tokuşturdu. Eş-Şera'nın eş-Şatri'yle kafa tokuşturmak için eğildiği sırada sırtında ceketinin altında susturucu takılmış bir tabanca taşıdığı kare tartışmalara yeniden kapı araladı. Eş-Şera'nın silahlı örgütlerdeki geçmişi göz önüne alındığında onun doğasının değişmeyeceğine inananlar olduğu gibi, bunu ne zamanında ne de uygun olan olumsuz bir mesaj olarak görenler de var. Iraklılar arasındaki bir diğer bölünme ise bazılarının heyetin sadece güvenlik amaçlı olduğunu söylemesi, diğerlerinin ise bunu siyasi olarak görmesi. Şam ve Bağdat arasındaki sorunun çözümüne bir adım daha yaklaşılana kadar Irak'taki tartışma bir süre daha devam edecek.

ABD baskısı                                                                                                                                                           

Sünni ve Kürt liderler, Irak heyetinin Şam ziyareti konusunda sessiz kaldı. Şiiler, Koordinasyon Çerçevesi güçleri içinde bile sessiz destekçiler ile ziyareti açıkça reddedenler arasında bölündü. Hadi el-Amiri'nin Bedir Örgütü ve Nuri el-Maliki'nin Kanun Devleti Koalisyonu liderleri tarafından dün yapılan açıklamalara göre ziyaret ABD baskısı altında gerçekleşti.

Muhammed Mehdi el-Beyati dün yaptığı açıklamada, eş-Şera'yı ‘terörist’ olarak niteleyerek, “Irak heyetinin eş-Şera ile görüşmesi, ABD'nin yeni bir oldubittiyi dayatmak amacıyla eş-Şera'nın sayfasını aklama ve Irak ve bölgede işlediği suçlardan kendisini temize çıkarma baskısı bağlamında gerçekleşiyor” dedi.

“Suçluları ve eski hükümlüleri halklara dayatma politikası ABD stratejisinde yeni bir şey değil; daha ziyade suç geçmişlerine uygun olarak kişilikleri destekleme konusundaki sürekli çabasını yansıtan eski ve sürekli bir yaklaşımı temsil ediyor” diyen el-Beyati, ‘ABD'nin ve onunla iş birliği yapan hükümetlerin karanlık siciline eklenen yeni bir leke’ olarak nitelendirdiği görüşmeyi eleştirdi.

Kanun Devleti Koalisyonu liderlerinden İsam el-Kureyti, Irak hükümetinin Şam'a resmi bir heyet gönderdiğini ve ABD baskısı altında yeni Suriye yönetimiyle görüştüğünü söyledi.