Sudan Ordusu ile Hızlı Destek Güçleri arasında ‘söz savaşı’ hız kazandı

Hamideti, iki taraf arasındaki anlaşmazlığın silahlı çatışmaya dönüştüğü iddialarını yalanladı.

Hızlı Destek Güçleri Komutanı Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti). (Reuters)
Hızlı Destek Güçleri Komutanı Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti). (Reuters)
TT

Sudan Ordusu ile Hızlı Destek Güçleri arasında ‘söz savaşı’ hız kazandı

Hızlı Destek Güçleri Komutanı Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti). (Reuters)
Hızlı Destek Güçleri Komutanı Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti). (Reuters)

Sudan'da askeri yapının iki kanadı, yani Orgeneral Abdulfettah el-Burhan liderliğindeki ordu ve Orgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) liderliğindeki Hızlı Destek Güçleri arasındaki söz savaşında gerilim giderek artıyor.
Kaynaklara göre bu çekişme, iki tarafın liderlerinin iktidarı sivillere devretmek amacıyla siyasi güçlerle imzaladığı ‘Çerçeve Anlaşma’ etrafında dönüyor. Ordu iktidarı bırakıp kışlalara geri çekiliyor.
Çerçeve Anlaşma’nın maddelerinden biri Hızlı Destek Güçleri’nin orduya entegrasyonunu sağlıyor. Ancak son dönemde taraflar arasında hız kazanan söz savaşı -her iki taraf da bunun mümkün olmadığını iddia etse de- ülkede pek çok kişinin bu durumun silahlı çatışmaya dönüşeceği endişesine kapılmasına neden oldu.
Söz savaşı, Hamideti'nin 5 Aralık 2022'de sivillerle yapılan Çerçeve Anlaşma’nın imza töreninde gerçekleştirdiği konuşmada, 25 Ekim 2021 tarihinde Burhan liderliğinde düzenlenen ve Hamideti'nin de katıldığı darbenin ‘başarısız olduğunu’ açıklamasıyla başladı. Hamideti, sivil geçiş sürecinde üzerinde anlaşmaya varılacak bir takvime göre Hızlı Destek Güçleri’nin orduya entegrasyonunu vurgulayarak, sivil geçişi desteklediği konuşmasında coşkusunu da dile getirdi.
Bununla birlikte Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, halka hitap ettiği bir konuşmada Hızlı Destek Güçleri’nin orduya entegrasyonunu, Çerçeve Anlaşma’nın kabulünün devam etmesinin ve hedefe ulaşma yolunda ilerlemenin bir koşulu olarak sunarak herkesi şaşırttı.
Burhan konuşmasında “Ordu olarak Hızlı Destek Güçleri’nin entegre edilmesiyle ilgileniyoruz. Aksi takdirde kimse ilerleyemeyecek” dedi. Kaynaklar Burhan'ın sözlerinin, çerçeve anlaşmanın geri kalanını uygulamaya devam etmeden önce, Hızlı Destek Güçleri’nin orduya entegrasyonunu gerektirdiğinin anlaşıldığını belirtti. Birleşmenin iki taraf arasında kararlaştırılacak bir takvime göre yapılacağı göz önüne alındığında, birçok kişi Burhan'ın açıklamasına şaşırdığını dile getirdi.
Burhan, 18 Şubat'ta memleketi yakınlarındaki el-Katyab’da yaptığı bir diğer konuşmada, Hızlı Destek Güçleri’nin orduya entegre edilmesi talebini yineleyerek, “En son insanların farklı yorumladığı şeyler söyledim. Aynı şeyi şimdi de onaylıyorum. Ordu için avlanmaya ve pozisyon almaya çalışan gruplar var” ifadelerini kullandı.
Hamideti, 19 Şubat tarihinde medyada yer alan bir konuşmasında “Hızlı Destek Güçleri silahlı kuvvetleri desteklemek için ortaya çıktı ve kanunlar onun ordunun bir parçası olduğunu şart koşuyor” ifadesini kullandı. Hamideti, eski rejimin unsurlarının silahlı kuvvetler ile Hızlı Destek Güçleri arasına girmesine izin vermeyeceğini açıkça belirtti. Bu, ordu içinde devrik Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir'in destekçilerinin varlığının bir göstergesi.
Sudan Egemenlik Konseyi Üyesi Orgeneral Yasir el-Ata, halka açık yaptığı bir konuşmada ordunun Hızlı Destek Güçleri’ni silahlı kuvvetlere entegre etme taleplerini yenilediğinde söz savaşı devam etti. Ata açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Hızlı Destek Güçleri doğdukları yere entegre edilmelidir. İki ordusu olan çağdaş demokratik bir devlet yoktur. Böyle bir ordu sahibi olmanın siyasi ve ekonomik tehdit ve kazanımına gelince; bu Sudan devlet varlığının çökmesine yol açacaktır. Ordumuz her türlü tehdide karşı koyabilecek güçtedir.”
Sudan'da birçok kişi, iki liderin düşmanca açıklamalarının iki güç arasında bir ‘savaşa’ dönüşmesinden korkuyordu.
Siyasi aktivist Muntasır İbrahim, ordunun ve feshedilmiş rejimin kalıntılarının, Hamideti'nin güçlerinin önemli rol oynadığı söylenen Ömer el-Beşir'in iktidarını devirmedeki rolleri nedeniyle Hızlı Destek Güçleri’ne karşı ‘durumu püskürtmeye’ çalıştığını söyledi. İbrahim, “25 Ekim darbesinin kendisi, Hızlı Destek Güçleri'nin yayılmasını düzeltmeyi ve ülkede otoritesini empoze etmeyi amaçlıyordu” dedi.
Bu arada Hızlı Destek Güçleri komutan yardımcısı Abdurrahim Daklu (Hamideti'nin kardeşi), kendi güçleri ile Sudan ordusu arasında askeri çatışmaların imkansızlığını yineledi.
 Hartum'da kuvvetlerine hitaben dün yaptığı konuşmada, konuşmasının iki taraf arasında arayı bozmaya çalışanlara bir yanıt olarak geldiğini söyledi. Abdurrahim, bazı tarafları Hızlı Destek Güçleri'ni kışkırtmak ve imajını lekelemek için sistematik medya kampanyaları başlatmakla suçladı. “Hızlı Destek Güçleri, tek ordu ve askeri kurumun reformu ilkesinden yanadır” ifadesini kullandı.
Abdurrahim, ordu ile Hızlı Destek Güçleri arasında herhangi bir çatışma olmadığını teyit ederek askerlerine hitaben “Ordudaki kardeşlerinizin size, bizim de onlara silah doğrultmamız mümkün değil” dedi.
Hızlı Destek Güçleri’nin maaşlarının düşürüldüğüne dair yaygın söylentilerin güçlerini zayıflatmayı amaçladığına dikkat çeken Abdurrahim, Sudan Maliye Bakanlığı'nın, düzenli kuvvetler de dahil olmak üzere tüm devlet kurumlarını içeren kamu parası üzerindeki yetkisini yönetmek için önlemler aldığını açıkladı.
Abdurrahim, tek ordu ilkesinden ve askeri kurum reformundan yana olduklarını, Sudan halkına verdikleri sözden geri adım atmayacaklarını net bir şekilde ifade ettiği açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Ordu personeli ve Hızlı Destek Güçleri’ndeki kardeşleri ile şanlı Aralık Devrimi’nin genç erkekleri ve kadınları vatan uğruna şehitler verdiler. Ordu ile Hızlı Destek Güçleri'nin arasını bozmaya çalışanlar bilsinler ki iki taraf arasında herhangi bir çatışma olmayacak. Hepimiz tek vücut olarak aziz vatanımızı bölünmeden ve dağılmadan yeniden inşa ediyoruz.”



İsrail’de 7 Ekim saldırısını soruşturan hükümet komisyonunun yetkilerini aşırı sağcı bakanlar belirleyecek

İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Knesset'teki bir oturumda (Reuters - Arşiv)
İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Knesset'teki bir oturumda (Reuters - Arşiv)
TT

İsrail’de 7 Ekim saldırısını soruşturan hükümet komisyonunun yetkilerini aşırı sağcı bakanlar belirleyecek

İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Knesset'teki bir oturumda (Reuters - Arşiv)
İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Knesset'teki bir oturumda (Reuters - Arşiv)

İsrail Kabine Sekreteri Yossi Fuchs dün yaptığı açıklamada, iktidardaki Likud Partisi’nden Adalet Bakanı Yariv Levin’in, Hamas’ın 7 Ekim 2023 tarihindeki saldırısıyla ilgili başarısızlıkları soruşturmakla görevli tartışmalı hükümet komisyonunun yetki alanını belirlemek üzere bir bakanlar komisyonuna başkanlık edeceğini duyurdu. Bu karar, hükümetin muhalifleri tarafından sert şekilde eleştirildi.

Fuchs, hükümet üyelerine gönderdiği mektupta, komisyonda Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir’in yanı sıra Smotrich’in lideri olduğu Dini Siyonizm Partisi’nden Yerleşim ve Ulusal Görevler Bakanı Orit Strook ve Ben-Gvir liderliğindeki Otzma Yehudit (Yahudi Gücü) Partisi’nden Miras Bakanı Amihay Eliyahu’nun yer alacağını belirtti.

Komisyon, Adalet Bakanı Levin’in Likud Partisi’nden meslektaşları da dahil olacak. Bunlar arasında Tarım Bakanı Avi Dichter, Bilim ve Teknoloji Bakanı Gila Gamliel, Diaspora İşleri Bakanı Amichai Shikli ve Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar liderliğindeki Yeni Umut partisinden Maliye Bakanı Ze'ev Elkin yer alıyor.

İsrail gazetesi The Times of Israel'e göre bakanlar komisyonuna, 7 Ekim’i soruşturan komisyonun görev tanımı, araştırılacak konular ve zaman çerçevesi dahil olmak üzere tavsiyelerini hükümete sunması için 45 gün süre verilecek.

Elkin dışında komisyondaki tüm bakanlar, Hamas liderliğinde binlerce unsurun Gazze çevresindeki yerleşim yerlerine saldırarak yaklaşık bin 200 kişiyi öldürdüğü ve 251 kişiyi rehin aldığı 7 Ekim saldırısı sırasında görevdeydiler.

Başbakan Binyamin Netanyahu'ye eleştirenler, Hamas saldırısında hayatını kaybedenlerin aileleri de dahil olmak üzere, saldırı öncesinde, sırasında ve sonrasında yaşanan siyasi ve istihbarat alanlarındaki başarısızlıkları araştırmak üzere resmi bir komisyon kurulmasını talep ediyorlar. Kamuoyu yoklamaları, İsraillilerin büyük çoğunluğunun saldırıyla ilgili resmi bir soruşturma komisyonu kurulmasını desteklediğini gösteriyor, ancak Netanyahu, komisyonun kurulmasının yargı tarafından belirleneceği gerekçesiyle bunu reddediyor. Netanyahu liderliğindeki mevcut hükümeti, yargı reformu yoluyla yargıyı zayıflatmaya çalışıyor.

İsrail hükümeti geçtiğimiz pazar günü ‘mümkün olan en geniş halk desteğiyle2 kendi özel soruşturma komisyonunu kurmak için oylama yaptı.

Fuchs’un açıklamasına yanıt olarak, diğer muhalefet yetkilileriyle birlikte hükümetin soruşturmasını reddeden ana muhalefet lideri Yair Lapid, bakanların ‘soruşturmayı yürütmek için ahlaki veya yasal yetkiye sahip olmadıklarını’ söyledi.

Bazı komisyon üyelerini de eleştiren Lapid, önce komisyon başkanı Levin'e, 7 Ekim'den önce ‘güvenliğin ihmal edilmesinin’ nedeninin onun yargı reformu olduğunu söylediğini hatırlattı, ardından ‘Gazze'ye nükleer bomba atılmasını öneren’ Miras Bakanı Eliyahu'ya eleştirilerde bulunan Lapid, Strook’u “İsrail ordusunu, rehinelerin bulunduğu bölgelerde, bu onların hayatını tehlikeye atsa bile savaşmaya çağırdı” diyerek eleştirdi. Son olarak Smotrich'e değinen Lapid, “(Smotrich) çocukları aç bırakmanın haklı ve etik olduğunu açıkladı” dedi ve Ben Gvir'in, ‘rehinelerin istismara uğramasına neden olduğunu’ söyledi.

Tüm bu kişilerin Netanyahu'nun kendisini aklamak ve 7 Ekim olayının sorumluluğundan kurtulmak için atadığı bakanlar olduğunu söyleyen Lapid, “Bu işe yaramayacak” diye ekledi.


Gazze İstikrar Gücü... Görevi belirsiz ve uygulanabilirliği koşullara bağlı

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi üyeleri, Gazze Şeridi'nde istikrarı korumak için uluslararası güce yetki veren ABD tasarısını oyladı. (DPA)
Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi üyeleri, Gazze Şeridi'nde istikrarı korumak için uluslararası güce yetki veren ABD tasarısını oyladı. (DPA)
TT

Gazze İstikrar Gücü... Görevi belirsiz ve uygulanabilirliği koşullara bağlı

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi üyeleri, Gazze Şeridi'nde istikrarı korumak için uluslararası güce yetki veren ABD tasarısını oyladı. (DPA)
Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi üyeleri, Gazze Şeridi'nde istikrarı korumak için uluslararası güce yetki veren ABD tasarısını oyladı. (DPA)

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin, ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze Şeridi’ne yönelik barış planını onaylaması, bölgeye uluslararası istikrar güçlerinin gönderilmesinin önünü açtı. Karar, Arap ve resmi Filistin makamları tarafından desteklenirken, Hamas başta olmak üzere bazı Filistinli gruplar çekincelerini korudu.

Hamas ve diğer Filistinli grupların çekinceleri, söz konusu güçlerin rolü ve özellikle Gazze Şeridi’nde silahsızlandırma görevini üstlenme olasılığıyla ilgili. İsrail ise bu sürecin hızla uygulanmasını talep ediyor. Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar, güçlerin rolünün, ABD Başkanı Donald Trump’ın başkanlığında kurulacak Barış Konseyi ile netleşeceğini, bu süreçte BM’nin herhangi bir denetiminin bulunmayacağını belirtti. Uzmanlar, “Silahsızlandırma krizi öncelikle siyasi uzlaşı ve bölgesel katılım gerektiriyor; böylece güçlerin gelecekteki rolüne dair herhangi bir kararın güvenilirliği ve uygulanabilirliği sağlanabilir” ifadelerini kullandı.

Güçlerin rolü

BM Güvenlik Konseyi, 13 üyenin onayı ve Rusya ile Çin’in çekimser kalmasıyla, ABD tarafından sunulan ve Gazze Şeridi’ne ‘geçici bir uluslararası istikrar gücü’ gönderilmesine izin veren karar tasarısını kabul etti.

gt
Gazze şehrine düzenlenen İsrail hava saldırısında yıkılan bir evin enkazından ceset çıkaran Filistinliler (Arşiv – AFP)

BM Güvenlik Konseyi, Barış Konseyi’nin kurulmasını da memnuniyetle karşıladı. Konsey, ‘uluslararası hukuki kişiliğe sahip geçici bir idari organ’ olarak tanımlandı ve Gazze Şeridi’nin yeniden inşasına yönelik kapsamlı plan çerçevesinde çalışma yapacak, finansmanı koordine edecek bir yapı olarak öngörüldü. Konseyin, Filistin Yönetimi reform programını tatmin edici biçimde tamamlamasının ardından Gazze Şeridi’nde kontrolü yeniden sağlayabilmesi hedefleniyor.

Karar, Barış Konseyi ile iş birliği yapan üye devletlere ve Barış Konseyi’ne, Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak üzere ‘Barış Konseyi tarafından kabul edilen geçici uluslararası bir güç oluşturma’ yetkisi veriyor. Bu güç, katılımcı ülkeler tarafından sağlanan askerlerden oluşacak, Mısır ve İsrail ile yakın iş birliği ve danışma içinde faaliyet gösterecek. Ayrıca, uluslararası hukuk ve insani hukuk çerçevesinde gerekli tüm tedbirleri alma yetkisine sahip olacak.

Karara göre uluslararası güç, Barış Konseyi’ne ateşkesin uygulanmasını izleme ve kapsamlı planın hedeflerini gerçekleştirmek için gerekli düzenlemeleri yapmada destek sağlayacak.

Şarku’l Avsat’ın AFP ve Reuters’tan aktardığı son karar tasarısı, istikrar gücünün İsrail, Mısır ve yeni eğitilmiş Filistin polisi ile iş birliği içinde sınır bölgelerini güvence altına almak ve Gazze’de silahsızlandırmayı sağlamakla görevlendirileceğini; bunun içinde silahların imha edilmesi ve askeri altyapının yok edilmesi gibi görevlerin de bulunduğunu ortaya koyuyor.

xscdfgt
Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Deyr el-Balah'ın batısındaki yerinden edilmiş Filistinliler (AFP)

Mısırlı askeri uzman Semir Ragıb, BM kararının onaylandığını ancak güçlerin rolünü detaylı biçimde açıklamadığını söyledi. Ragıb, bunun, gücün BM tarafından doğrudan denetlenmeyeceği anlamına geldiğini belirterek, ilerleyen dönemde bu önemli detayların açıklanmasının tüm endişeleri netleştireceğini ifade etti.

Amerikalı strateji uzmanı Irina Tsukerman ise Gazze’de görevlendirilen istikrar güçlerinin, geçici bir güvenlik mekanizması olarak tasarlandığını söyledi. Tsukerman’a göre bu güçlerin rolü sadece devriye gezmek veya düzeni sağlamakla sınırlı değil; aynı zamanda insani yardım, yeniden inşa ve yönetim reformlarının uygulanabilmesi için gerekli koşulları hazırlamak.

Tsukerman, bu gücün amacının ‘silahlı grupların hemen müdahale edemeyeceği bir ortamda teknokrat bir yönetimin çalışabilmesi için zaman ve alan sağlamak’ olduğunu vurguladı.

Çelişkiler

Güçlerin silahsızlandırma konusundaki rolüne ilişkin tartışmalar devam ederken, Hamas, karar tasarısının kabul edilmesinin ardından yaptığı açıklamada, “Karar, Gazze Şeridi üzerinde uluslararası vesayet mekanizması dayatmaktadır; bu, halkımız ve güçlerimiz ile gruplarımız tarafından reddedilmektedir” ifadelerini kullandı.

Hamas tarafından yapılan açıklamada, “Uluslararası gücün Gazze’deki görevleri, özellikle direnişin silahsızlandırılması, gücün tarafsızlığını ortadan kaldırmakta ve onu işgal lehine çatışmanın bir tarafı haline getirmektedir” denildi.

Aynı şekilde, İslami Cihad Hareketi de dün ABD kararını reddettiğini duyurdu. Hareket, uluslararası bir gücün Filistinli grupları silahsızlandırma görevini üstlenmesinin, onu tarafsızlıktan çıkarıp İsrail’in gündemini uygulayan bir ortak haline getireceğini belirtti. Ayrıca, Filistinlilerin ‘işgale karşı her türlü meşru direniş hakkının’ uluslararası hukuk tarafından garanti edildiğini ve grupların silahlarının bu hakkı güvence altına aldığını vurguladı.

Buna karşılık İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ofisi, Trump’ın Gazze planını memnuniyetle karşıladı ve planın bölgeye ‘barış ve refah’ getireceğini belirtti. Ofis, sosyal medya platformu X’te yaptığı açıklamada, “Başkan Trump’ın planının barış ve refah getireceğine inanıyoruz; çünkü plan, silahsızlandırmayı, Gazze’nin askeri kapasitesinin ortadan kaldırılmasını ve bölgede aşırılıkların kökünün kazınmasını öngörüyor” ifadelerini kullandı.

Semir Ragıb, İsrail’in karara karşı çıkmasına rağmen özellikle istikrar güçleri maddesine odaklandığını belirterek, bunun temel yükümlülüklerden kaçış niteliği taşıdığını ve en başta Gazze’den tam çekilmenin ertelendiğini ifade etti. Ragıb, Hamas ve İslami Cihad’ın itirazının ise anlaşmayı tamamen reddetmekten değil, silahsızlandırma konusuna karşı durmaktan kaynaklandığını ve silahsızlandırmanın önceden sağlanacak uzlaşılarla yürütülmesi gerektiğini vurguladı; aksi takdirde güçlerin rolü Filistinlilerle çatışmaya dönüşebilir.

Tsukerman ise gücün rolünü iki yönlü olarak değerlendiriyor: “Güç, güvenilir, kapsayıcı ve bölgesel destekle birlikte çalışırsa yeniden inşa ve siyasi normalleşme için bir nefes alanı sağlayabilir.”

Çözümün bölgesel katılımda yattığını belirten Tsukerman, “Bölgesel katılım yoksa, gücün meşruiyeti çöker, uygulanması aksar ve Hamas’ın etkisi güçlenir. Böylece görev, Filistin egemenliğine köprü olmak yerine dış kontrolün simgesi haline gelir. Bölgesel katılım bir lüks değil, zorunluluktur. Yoksa görev hedeflerine ulaşmakta zorlanır ve anlaşmanın özü zayıflar” dedi.


Lübnan ordu komutanı Washington ziyaretini erteledi

Lübnan askerleri, Güney Lübnan'daki Abbasiye kasabasında İsrail hava saldırısının hedef aldığı bir bölgede toplanıyor (Reuters)
Lübnan askerleri, Güney Lübnan'daki Abbasiye kasabasında İsrail hava saldırısının hedef aldığı bir bölgede toplanıyor (Reuters)
TT

Lübnan ordu komutanı Washington ziyaretini erteledi

Lübnan askerleri, Güney Lübnan'daki Abbasiye kasabasında İsrail hava saldırısının hedef aldığı bir bölgede toplanıyor (Reuters)
Lübnan askerleri, Güney Lübnan'daki Abbasiye kasabasında İsrail hava saldırısının hedef aldığı bir bölgede toplanıyor (Reuters)

Lübnan Kara Kuvvetleri Komutanı General Rudolf Heykel, İsrail ve ABD Kongresi'ndeki yetkililerin orduya karşı iki operasyon başlatması ve programındaki birçok toplantının iptal edilmesinin ardından dün planlanan ABD ziyaretini erteledi.

Lübnan askeri kaynakları Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, "Ordu komutanlığı son iki haftada İsrail'in orduya ve Lübnan ordusunun ulusal rolüne yönelik saldırısını gözlemledi. Bu saldırı önyargısız ve Lübnan ordusunu hedef alıyordu" dedi. Harekatın ABD Senatörleri Lindsey Graham ve Joni Ernst tarafından başlatılan "bir başka sürpriz harekatla" eş zamanlı olarak geldiği de ifade edildi.

Heykel, Beyaz Saray, Kongre ve Savunma Bakanlığı yetkilileriyle görüşmek üzere yola çıkmadan önce, Lübnan Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Washington ziyareti için planlanan birkaç toplantının iptal edildiğini doğruladı. Kaynaklar, "Bu nedenle Kara Kuvvetleri Komutanı, ziyaretin başarısını güvence altına almak için durum netleşene kadar ziyareti ertelemeye karar verdi" dedi.