Canlı yayında Kovid-19 aşısı üreten ilaç şirketlerini hedef alan Woody Harrelson herkesi şaşırttı

SNL'i sunan ünlü aktör, "Bir senaryo okudum, film şöyle: Dünyanın en büyük uyuşturucu kartelleri bir araya gelip tüm medyayı ve siyasetçileri satın alıyor" dedi

61 yaşındaki oyuncu, Katil Doğanlar gibi pek çok meşhur filmde yer aldı (Will Heath/NBC)
61 yaşındaki oyuncu, Katil Doğanlar gibi pek çok meşhur filmde yer aldı (Will Heath/NBC)
TT

Canlı yayında Kovid-19 aşısı üreten ilaç şirketlerini hedef alan Woody Harrelson herkesi şaşırttı

61 yaşındaki oyuncu, Katil Doğanlar gibi pek çok meşhur filmde yer aldı (Will Heath/NBC)
61 yaşındaki oyuncu, Katil Doğanlar gibi pek çok meşhur filmde yer aldı (Will Heath/NBC)

Ünlü aktör Woody Harrelson, hafta sonunda ABD'nin ekran klasiği Saturday Night Live (SNL) programında bir kere daha sunuculuk yaptı. 
Beşinci kez bu görevi üstlenen Harrelson, Kovid-19 pandemisi sonrasında aşı karşıtlarının yaygınlaştırdığı komplo teorilerini programın açılış konuşmasında yinelediği suçlamasıyla karşı karşıya.
Konuşmasında İngilizce'de "drug" kelimesinin hem uyuşturucu hem de ilaç anlamına gelmesini ve kendisinin esrar alışkanlığını kullanarak espri yaptı:
"Bir senaryo okudum, film şöyle: Dünyanın en büyük uyuşturucu kartelleri bir araya gelip tüm medyayı ve siyasetçileri satın alıyor. Dünyadaki tüm insanları evlerinde kilitli kalmaya zorluyorlar ve insanlar yalnızca kartelin uyuşturucularını tekrar tekrar alırsa dışarı çıkabiliyor.  Senaryoyu bir kenara fırlattım. Yani, kim böylesine çılgın bir fikre inanır ki? Uyuşturucu kullanmaya zorlanmak? Ben bunu tüm gün boyunca gönüllü olarak yapıyorum."
Programın çekildiği stüdyodaki izleyicilerin güldüğü duyulsa da ekran başındakiler bu laflara çok şaşırdı. 
Aşı karşıtları, Matrix filmindeki hoş olmayan bir gerçekliği ortaya çıkaran kırmızı hap veya keyif veren bir bilgisizlikte kalmayı sağlayan mavi hap ikiliğine gönderme yaparak "Kitlelere kırmızı hapı yutturdu" dedi. 
Twitter'ı satın alarak gündemden inmeyen Elon Musk da, Harrelson'ın bu konuşmasının videosuna sosyal medya platformunda "Çok esaslı. İyi iş @nbcsnl" diye yorum yaptı. 

Harrelson, Nisan 2020'de 5G ile pandeminin birbiriyle bağlantılı olduğunu öne süren bir komplo teorisini ilginç bulduğunu belirterek paylaşmıştı. Ancak tepkiler sonrasında bu paylaşımı silmişti.
Kendini anarşist ve Marksist diye tanımlayan aktöre şiddetle karşı çıkan da çok oldu. ABD'nin önde gelen gazetelerinden Washington Post, sosyal medyadaki şu ifadeleri aktardı: 
"Woody Harrelson'ın tatsız aşı karşıtı monoloğu için teşekkürler @nbcsnl. Haftaya kim sunucu olacak? Scott Baio? Rob Schneider? Kevin Sorbo? Hazır eliniz değmişken belki yeniden Kanye'yi çağırırsınız. SNL bunun yalnızca zararsız bir gürültü olduğunu mu düşünüyor? Aşı karşıtı komplo teorilerini normalleştirmek gerçekten zarar veriyor."
Bu ay bir başka ABD'li aktör daha aşı karşıtı davranışıyla gündem olmuştu. Shazam! filmiyle bilinen Zachary Levi, Twitter'da kendisine yöneltilen "Pfizer'ın dünyaya yönelik gerçek bir tehdit olduğuna katılır mısınız?" sorusuna "Mutlak katılırım" yanıtını vermişti.
 
Independent Türkçe, Washington Post, New York Post



Yanlış bilgileri çürüten gazetecilere güvenin azaldığı tespit edildi

Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)
Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)
TT

Yanlış bilgileri çürüten gazetecilere güvenin azaldığı tespit edildi

Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)
Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)

Yanlış bilgileri çürüten gazetecilere daha az güvenildiği ortaya kondu. Hatta okuyucu bilginin yanlış olduğundan şüphelense bile, gerçeği ortaya çıkaran gazeteciye pek güvenmiyor. 

Medyaya güven azalırken dezenformasyonun arttığı bir dönemde hatalı bilgileri düzeltmek de zorlaşıyor.

Yayın kuruluşları ve gazetecilerin taraflı olduğu düşüncesiyle insanlar okudukları haberlere temkinli yaklaşıyor. Daha önceki çalışmalarda veri doğrulamanın yarattığı etkiyle ilgili çelişkili sonuçlar çıkmıştı. 

Yanlış haberleri çürütmenin ne kadar işe yaradığı ve neden etki yaratmadığını öğrenmek isteyen araştırmacılar bir çalışma yürüttü.

Communication Research adlı hakemli dergide yayımlanan çalışmada 691 katılımcıya siyasi ve ekonomik haberler okutuldu. Bu haberlerde evsizlik oranlarından fentanilin aşırı doz ölümlerindeki etkisine kadar çeşitli iddialar yer alıyordu.

Bunların doğruluğuna ne kadar inandığını belirten katılımcılar daha sonra bu iddiaları onaylayan veya çürüten doğrulamayı okudu. Ardından bu doğrulamayı yapan gazeteciye ne kadar güvendikleri soruldu. 

Daha sonra bazı ürünlerle ilgili bilgiler içeren yazılarla aynı çalışma yürütüldü. Bu sefer verilen doğrulamalara "doğruluk kontrolü" işareti konmadı. Araştırmacılar bu sayede duyulan güvenin bu etiketten etkilenip etkilenmediğini anlamaya çalıştı.

İki çalışmanın sonucunda da yanlış bilgileri çürüten gazetecilere duyulan güven kayda değer derecede daha azdı. Katılımcılar inandıkları düşünceyi doğrulayanlara daha çok güvenirken, diğerlerinde daha fazla kanıt talep ediyordu. 

Çalışmanın yazarlarından Randy B. Stein, PsyPost'a yaptığı açıklamada "Halk genel olarak gazetecilere güveniyor ve doğrulayıcı makalelere duyulan güven epey yüksek" diyerek ekliyor: 

Yani klişe düşüncenin aksine, halkın doğruluk kontrollerine ve gazetecilere hiç güvenmediği doğru değil ancak düzelten/çürüten makalelere yönelik daha fazla şüphe var.

Araştırmacılar buradaki düzeltmenin, yayın kuruluşlarının haberlerindeki hataları düzeltmek için yayımladığı tekzip metinleri olmadığını ekliyor.   

Bilim insanları ilginç bir sonuçla da karşılaştı: Katılımcılar bir bilginin doğruluğundan şüphe etse bile bunu çürüten gazetecilere güvenmiyordu. 

Araştırmacılar bir haberin çürütülmesinin şaşkınlık yaratması, insanların onaylamaya kıyasla daha çok kanıt araması ve gazetecilerin taraflı davrandığından şüphelenmesinin buna yol açtığını düşünüyor. 

Şaşırtıcı bir diğer bulguysa, haberin çürütülmesi katılımcıların iddiayla ilgili düşüncesini değiştirmesine karşın gazeteciye güvenleri yine de sarsılıyordu. 

Stein, "Yanlış bilgileri düzeltmeye çalışan gazetecilerin (ya da herhangi birinin) aleyhine bir durum var" diyor. 

Araştırmacılar, halkın yanlış bilgileri çürüten haberlere nasıl ve neden güvenip güvenmediği üzerine daha fazla araştırma yapılması gerektiğini belirtiyor.

Makalenin yazarları, Conversation için kaleme aldıkları yazıda şu ifadeleri kullanıyor:

Gazetecilerin önündeki zorluk, bilgiyi çürüten biri gibi görünmeden bunu nasıl çürüteceklerini bulmak olabilir.

Independent Türkçe, PsyPost, Conversation, Communication Research