Yapay zeka nükleer savaşa yol açabilir mi?

Araştırmacılar, yapay zeka ile çalışan cihazlarda teknik bir hata olması ve bunun sonucunda silahların yanlışlıkla ateşlenmesi ihtimaline dikkat çekti (AFP)
Araştırmacılar, yapay zeka ile çalışan cihazlarda teknik bir hata olması ve bunun sonucunda silahların yanlışlıkla ateşlenmesi ihtimaline dikkat çekti (AFP)
TT

Yapay zeka nükleer savaşa yol açabilir mi?

Araştırmacılar, yapay zeka ile çalışan cihazlarda teknik bir hata olması ve bunun sonucunda silahların yanlışlıkla ateşlenmesi ihtimaline dikkat çekti (AFP)
Araştırmacılar, yapay zeka ile çalışan cihazlarda teknik bir hata olması ve bunun sonucunda silahların yanlışlıkla ateşlenmesi ihtimaline dikkat çekti (AFP)

Bir dizi teknoloji uzmanı, yapay zekanın dünya üzerindeki etkisiyle ilgili endişelerini dile getirerek, bunun bir nükleer savaşı ateşleyebileceğini vurguladı.
Şarku’l Avsat’ın Business Insider dergisinden aktardığı analize göre, New York Üniversitesi’nden bir araştırma ekibi, yapay zeka gibi tartışmalı konular hakkındaki görüşlerini değerlendirmek için geçen Mayıs ayında Doğal Dil İşleme alanındaki akademisyenler, endüstri profesyonelleri ve kamu sektörü çalışanlarıyla bir anket yaptı.
Araştırmaya göre, yanıt veren 480 kişiden yüzde 73’ü, yapay zekanın küresel iş gücü için yüksek bir risk oluşturduğunu ve bu yüzyılda ‘devrim niteliğinde toplumsal değişime’ yol açabileceğini kabul etti.
Daha da şaşırtıcı olan, ankete katılanların yüzde 36’sı, yapay zekanın ‘topyekün bir nükleer savaş’ düzeyinde ‘felaket sonuçlara’ neden olma gücüne sahip olduğu konusunda hemfikir olduklarını ifade etti.
Araştırmada yapay zekanın nükleer düzeyde nasıl bir felakete neden olabileceği açıklanmadı. Ancak araştırmacılar, bunun robotlar ve yapay zeka ile çalışan cihazlarda ‘yanlışlıkla silahların ateşlenmesine neden olabilecek’ teknik bir hatadan kaynaklanabileceğini belirtti.
AP tarafından Ocak ayında yayınlanan bir rapora göre, yapay zeka alanında askeri analistler ve araştırmacılar, Ukrayna’daki savaş ne kadar uzun sürerse, otonom ‘katil robotların’ savaş alanında kullanılma potansiyelinin o derece artacağına dikkat çekti.
Bilim insanları, teröristlerin yapay zeka silahlarını ele geçirmesi veya yazılımlarını kopyalamasından da endişe ediyor.
Ankete katılan uzmanlar gibi, birçok iş lideri de yapay zekanın toplumu dönüştürme potansiyeline sahip olduğu konusunda hemfikir.  
ABD’li milyarder Elon Musk, yakın tarihli bir konferansta yapay zekanın ‘uygarlığın geleceği için en büyük risklerden biri’ olduğunu söyledi. 
Eski Meta yöneticisi John Carmac, yapay zekanın sadece on yıl içinde insanlar gibi düşünüp hareket edebileceğine inanıyor.
Google eski CEO’su Eric Schmidt ise, yapay zekanın savaşlarda nükleer silahlar kadar büyük bir etkiye sahip olabileceğini düşünüyor.



İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Hüda Rauf

İran ile ABD arasındaki müzakereler, her iki müzakereci ve arabulucu tarafın iyimser ve olumlu açıklamalarıyla ilerleyen üç turdan sonra durdu. Dördüncü turun ertelenmesi, ABD-İran arasında geçici veya kalıcı bir anlaşmaya varılma şansı konusunda soru işaretlerine yol açtı.

Donald Trump'ın göreve gelmesinden bu yana tüm göstergeler, hem İran hem de Amerikan tarafının bir anlaşma imzalamaya hazır ve niyetli olduğuna işaret etse de, şimdilik görüşmelerin üçüncü turda durmasının -ama bu geçici ve yakında dördüncü turla devam edecek gibi görünüyor- her bir tarafın istediği şeyin teknik ayrıntılarından ibaret olmayan başka nedenleri de vardı. Nitekim Washington'daki bazı taraflar İran'ın nükleer programının tamamen ortadan kaldırılmasından bahsederken, diğerleri ise sıfır zenginleştirmeden bahsediyor ve İran her ikisini de reddediyor.

Trump yönetiminin İran ile müzakerelerdeki temsilcisi Steve Witkoff, Tahran'ın uranyumu yüzde 3.67 oranında zenginleştirme hakkı olduğunu söylese de, ertesi gün İran'ın uranyum zenginleştirmemesi gerektiğini açıkladı. Ardından Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İran'ın uranyum zenginleştiren tek nükleer olmayan ülke olmak istediğini söyledi.

Öte yandan İran'ın yüzde 3.67 oranında uranyum zenginleştirme imkânına sahip olması durumunda bu oranın barışçıl amaçlarla uyumlu olmadığı belirtiliyor. Zira birkaç hafta içinde yüzde 20, sonra yüzde 60 ve en sonunda da yüzde 90 zenginleştirme oranına ulaşabilir ki bu da silah üretmek için gereken oran.

Her iki taraftan gelen belirsiz açıklamalara rağmen İran ve Washington'un çok yakında bir anlaşmaya varma noktasında olduğu kesin. Ancak görüşmelerdeki duraklamanın bölgesel bir başka gelişmeyle bağlantılı olduğu anlaşılıyor. İran'da Recai Limanı’nda ağır kayıplara yol açan ve etkileri halen devam eden bir patlama meydana gelirken, Husilerin İsrail hedeflerine yönelik saldırısı gerçekleşti. Husilere ait bir insansız hava aracı İsrail'deki enerji merkezini çevreleyen köprünün yakınına düşerek geniş çaplı bir hasara yol açtı. İsrail güvenlik birimlerinin yaptığı değerlendirmelerde, Husilerin Ben Gurion Havalimanı'na yeni tip bir füze fırlattığı belirtiliyor. Saldırı üzerine İsrail, İran’ı hedef alma ve eleştirme bahanesi bulma fırsatını kaçırmayarak, Tahran’ı Husi saldırısının arkasında olmakla suçladı.

İran'ın yıllardır Husilere askeri, mali ve lojistik destek sağladığı biliniyor. Ancak İsrail, bu olayı İran'ı eleştirmek ve Washington ile yürüttüğü müzakereler kapsamında ona baskı yapmak için kullandı. Öte yandan İran da Husi saldırılarını, Washington'u Kızıldeniz'deki saldırıları durdurmaları için Husileri etkileme gücüne sahip olduğuna ikna etmek amacıyla kullanıyor ve bu, İran'ın bilinen meseleleri birbirine bağlama politikasıyla örtüşüyor.

Daha sonra üçüncü tur görüşmelerin ardından müzakereler durdu, ama dördüncü tur görüşmeler yakın. Trump da Husiler ile Kızıldeniz'de ABD gemilerine yönelik saldırıların durdurulması ve ABD’nin Yemen'deki Husilere yönelik saldırılarının durması konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Bilhassa saldırılardan zarar gören Mısır ve Suudi Arabistan gibi Kızıldeniz'e kıyısı olan bölge ülkeleri olduğu için, iki taraf arasındaki saldırıların durması, bölgede sükunetin sağlanması ve gerginliğin azalması için olumlu bir gösterge. Suudi Arabistan, Yemen'de gerginliğin azaltılması ve Yemen krizinin barışçıl bir şekilde çözülmesi amacıyla bu anlaşmaya mutlaka destek verecektir. Ancak anlaşma diğer yandan, Trump'ın övünebileceği herhangi bir başarı elde etmek isteyen Washington'a baskı yaparak, İran ve İsrail'in çıkarları doğrultusunda birbirlerini nasıl kullandıklarını da ortaya koydu.

Kaldı ki Washington ile Husiler arasındaki anlaşmaya ilişkin soru işaretleri de gündemde; anlaşma Trump'ın bölge ziyareti bitene kadar geçici mi olacak, yoksa devam mı edecek? Yemenli isyancılar sadece İsrail gemilerine saldırmaya devam ederse ne olacak? Bu durum İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının durmasına yol açacak mı? Tüm bunlar önümüzdeki ziyaretten sonra cevapları daha da netleşebilecek sorular.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İran, İsrail ve Husiler, mevcut süreçte çıkarlarını korumak için Amerikan rolünü kullanmayı, ondan faydalanmayı başardılar. Ancak gelişmeler henüz şekillenme aşamasında ve bunların kısa sürede çökecek geçici düzenlemelerle mi yoksa daha uzun süre devam edecek düzenlemelerle mi sonuçlanacağı belirsiz.