Din devletlerini 21. yüzyılda nasıl bir gelecek bekliyor?

Hasan el-Benna, Mustafa Kemal Atatürk'ün hilafeti kaldırmasından sonra halifeliğin yeniden kurulması sloganında ısrar etmiş ve Müslüman Kardeşler’i kurmak için girişimde bulunmuştu.

‘Kadın, yaşam, özgürlük’ devrimi ve mollaların çözüm bulamadığı ekonomik krizlerle karşı karşıya kalan İran'daki velayet-i fakih ve bölgedeki destekçilerinin geleceğine yönelik soru işaretleri artıyor. (Reuters)
‘Kadın, yaşam, özgürlük’ devrimi ve mollaların çözüm bulamadığı ekonomik krizlerle karşı karşıya kalan İran'daki velayet-i fakih ve bölgedeki destekçilerinin geleceğine yönelik soru işaretleri artıyor. (Reuters)
TT

Din devletlerini 21. yüzyılda nasıl bir gelecek bekliyor?

‘Kadın, yaşam, özgürlük’ devrimi ve mollaların çözüm bulamadığı ekonomik krizlerle karşı karşıya kalan İran'daki velayet-i fakih ve bölgedeki destekçilerinin geleceğine yönelik soru işaretleri artıyor. (Reuters)
‘Kadın, yaşam, özgürlük’ devrimi ve mollaların çözüm bulamadığı ekonomik krizlerle karşı karşıya kalan İran'daki velayet-i fakih ve bölgedeki destekçilerinin geleceğine yönelik soru işaretleri artıyor. (Reuters)

Refik Huri
General Charles de Gaulle'ün arkadaşı ve döneminin Kültür Bakanı olan Fransız yazar Andre Malraux, 20’inci yüzyılın ikinci yarısında “21’inci yüzyıl dindar olabilir de olmayabilir de” demişti. Ancak Malraux, dine inanç ile ruhban sınıfının elinde din adına yönetim arasındaki büyük farkı görüyordu. Avrupa'yı Orta Çağ'ın karanlığına sokan din devleti, halk için çok çetin bir imtihan olmuştur. Avrupa, din devletinden, kardinallerin ve engizisyon mahkemelerinin yönetiminden uzaklaşana kadar aydınlanma ve medeniyet aşamasına ulaşamadı. Karl Marx, "Hıristiyan devleti, dine karşı siyasi bir tutumun ve siyasete karşı dini bir tutumun ifadesidir" derken de abartmış değildi.
Muhammed Arkun ise ‘Peygamber zamanında din devleti fikrinin reddedildiğini ancak köktencilik dini siyasi bir ideolojiye dönüştürdüğünü, böylece göğün kurtuluşu yeryüzünün kurtuluşunun başlangıcı olduğunu’ hatırlattı. 1947'de İngiliz sömürgeciliğinin son günlerinde, Hindistan Yarımadası'nın Hindu Hindistan ve İslami Pakistan olmak üzere iki devlete bölünmesi ise iki devletin dini temelde kurulmasına yol açmadı. Mahatma Gandhi ve Cevahirlal Nehru'nun tercihi, Gandhi'ye suikast düzenleyen, fanatizm ve yoksulluktan yararlanarak Narendra Modi ve azınlıkları marjinalleştiren ve fanatizmi besleyen katı Hindu ‘Bharatiya Janata’ partisi aracılığıyla gücü ele geçirmek için yararlanan Hindu fanatizmine karşı seküler demokratik bir rejim oldu ve din adamlarını iktidara getirmedi.
Pakistan'da Muhammed Ali Cinnah ve yoldaşlarının tercihi, sivillerin seçimler yoluyla ve ordunun darbeler aracılığıyla yer değiştirdiği sivil demokratik bir sistemden yanaydı. Râşid halifeliğin kendisi de din adamlarının değil, müminlerin yönettiği sivil bir devletti. Emevî ve ardından Abbasi halifelikleri, hatta halifeliği talep eden Osmanlı otoritesi bile aynı şekildeydi. Çünkü padişahları din adamları sınıfı üzerinde egemenlik kuran imparatorlar olarak yaşadılar ve hüküm sürdüler. Mısır Başmüftüsü İmam Muhammed Abdo “İslam'da yönetim sivildir” ifadesini vurgulamamış mıydı? Şeyh Hasan el-Benna'nın kardeşi Cemal el-Benna, “İslam din ve devlet değil, din ve millettir” dememiş miydi?
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra, hilafeti geri getirme sloganında ısrar eden Hasan el-Benna, ‘Müslüman Kardeşler’i kurmak için acele etti. Onun çizdiği şekliyle amaç, ‘hilafeti ve dünyanın hakimiyetini yeniden tesis etmek’tir. Ancak Devlet Başkanı Cemal Abdunnasır, kendisine suikast düzenlemeye çalışmalarından sonra İhvan'a saldırdı. Bunun üzerine ‘Arap Baharı’ sırasında ABD Başkanı Barack Obama'nın desteğiyle iktidara gelmek için uzun süre beklemek zorunda kaldılar.
Uzak Doğu'ya odaklanma stratejisini başlatan Obama, Mısır, Tunus, Suriye, Sudan ve Libya'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın desteklediği Sünniler ve ‘Müslüman Kardeşler’, İran'da mollalar cumhuriyeti liderliğindeki Şiiler şeklinde Ortadoğu'da Sünni bir güç ile Şii bir güç arasında denge kurma iddiasına girdi. Bu, Suriye ve Libya'daki savaşlarda düşen bir iddia... Tunus'ta halk tarafından, Mısır ve Sudan'da halk ve ordu tarafından suya düşürüldü.
‘Kadın, yaşam, özgürlük’ devrimi ve mollaların çözüm bulamadığı ekonomik krizlerle karşı karşıya kalan İran'daki velayet-i fakih ve bölgedeki destekçilerinin geleceği açısından soru işareti oldukça büyük. İmam Humeyni'nin bahsettiği ve mollaların yönetimi haline geldiği ‘ilahi yönetim’ adı altında baskı ve şiddetle kalırken, Ayetullah en-Naini ‘velayet-i fakihi’ reddedip ‘velayet-i ümmeti’ vurguladı. İşte şimdilerde Irak'taki büyük dini otorite Ali es-Sistani, ‘Hak ve görevlere saygı duyulan anayasal kurumlara dayanan bir sivil devlet’ sloganını yükseltiyor. Para ve güç açgözlülerinin, ‘dünyayı yönetme’ isteklerine dair görünmeyen vaatlere ne ölçüde inandıklarını kimse bilmiyor. Ancak İranlıların yüzde 70'i, din adamlarının bugüne kadarki 44 yıllık iktidarında gerçekte gördüklerinden ve çektiklerinden sonra artık inanmıyor.
Diğer bir örnek ise İsrail... İsrail'i kurmak için çalışan Siyonist liderler din adamı değildi. Bir bakıma laiktiler ama mistik mitler ve efsaneler kullanarak Filistin'in kendilerine ilahi olarak vaat edilmiş topraklar olduğunu iddia ettiler. Ardından askeri güç kullanarak bu toprakları gasp edip devlet kurdular. Olan şu ki Siyonizm, Oxford’dan Prof. Avi Shlaim'in dediği gibi, "Yahudilerin gerçek düşmanı haline geldikçe, efsaneler onları Haredi Yahudilerinin ve diğer aşırılık yanlısı Yahudilerin elinde bir silah haline getirdi.” ‘Dindar Siyonizm’ partileri, dindar bir devlete doğru olan eğilimin bir parçası olarak iktidara geldiler. Bu, bugüne kadar İsrail içinde derin bir bölünmeye ve muhtemelen sona ermesine yol açacak tehlikeli bir eğilimdir.
Tarihçi ve oryantalist Bernard Lewis, “Tarihte Ortadoğu'nun geleceğini liberalizm ile teokrasi arasındaki mücadele belirler” derken haklıydı.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.



Trump, doların ve ABD'nin yararına olacak yeni kripto para yasasını imzaladı

ABD Başkanı Donald Trump, GENIUS olarak bilinen stablecoin yasasını imzaladı. (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump, GENIUS olarak bilinen stablecoin yasasını imzaladı. (AFP)
TT

Trump, doların ve ABD'nin yararına olacak yeni kripto para yasasını imzaladı

ABD Başkanı Donald Trump, GENIUS olarak bilinen stablecoin yasasını imzaladı. (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump, GENIUS olarak bilinen stablecoin yasasını imzaladı. (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump dün, gelişmekte olan endüstriyi meşrulaştırmaya yönelik bir adım olarak görülen bir tür kripto para birimi için bazı düzenlemeler içeren yeni yasayıimzaladı.

Trump, stablecoin yasasının dijital para birimlerine büyük bir destek sağladığını belirterek, söz konusu yasanın doların ve ABD'nin yararına olduğunu belirtti.

Kripto para birimlerinin değerinin herhangi bir hisse senedinden daha fazla arttığını kaydeden Trump, Federal Rezerv'in (FED) asla dijital para birimi çıkarmayacağını iddia etti. Trump, “Doların değer kaybetmesine izin vermeyeceğim. Çünkü rezerv olarak doları kaybetmek bir savaşı kaybetmek gibi olur” ifadelerini kullandı.

GENIUS Yasası (ABD Stablecoin'leri için Ulusal Yenilik Rehberliği ve Kurulması Yasası), ‘fiyat oynaklığını en aza indirmek için ABD doları gibi istikrarlı bir varlığa sabitlenmiş bir tür kripto para birimi olan sabit paralar için ilk düzenleyici çerçeve ve tüketici koruma kontrolleri’ oluşturuyor. Temsilciler Meclisi ve Senato tasarıyı iki partili büyük bir çoğunlukla kabul etti.

Şarku’l Avsat AP’den aktardığına göre yasa, hızla büyüyen kripto para sektöründe tüketici güvenini artırmayı amaçlıyor. Söz konusu adım, Trump'ın ABD'yi ‘dünyanın kripto para başkenti’ haline getirmeye çalıştığı bir dönemde geldi.

Trump tasarıyı duyurmak için dün sabah sosyal medya platformu Truth Social'de şöyle yazdı: “Büyük Cumhuriyetçi Parti’mizin büyük üyelerini, çok kısa bir süre içinde bir rekor kırarak elde ettikleri muazzam başarılardan dolayı tebrik ediyorum.”

Temsilciler Meclisi perşembe günü, kripto para sektörünün meşruiyetini güçlendirmeyi amaçlayan iki yasa tasarısını daha kabul etti. Tasarılardan biri kripto para birimleri için yeni bir piyasa yapısı oluştururken, diğeri FED'in yeni bir dijital para birimi çıkarmasını yasaklıyor. Her iki tasarı da Senato'ya sevk edilecek.