Bilim insanları, insanların palyaçolardan neden korktuğunu çözdü

Katılımcıların yaklaşık yüzde 5'i palyaçolardan "aşırı derecede korktuğunu" söylüyor

Unsplash
Unsplash
TT

Bilim insanları, insanların palyaçolardan neden korktuğunu çözdü

Unsplash
Unsplash

Palyaço korkusuyla ilgili yeni bir araştırma, insanların tüm amaçları izleyicilerini güldürmek olan sanatçılardan neden korktuklarını ortaya koymayı amaçlıyor.
Palyaço korkusu ya da koulrofobi, çeşitli kültürlerde hem yetişkinlerde hem de çocuklarda yaygın görülen bir durum.
Yakın zamanda Frontiers in Psychology akademik dergisinde yayımlanan yeni araştırmada, Güney Galler Üniversitesi'nden bilim insanları 64 ülkeden yaklaşık 1000 yetişkin katılımcının yer aldığı uluslararası bir anketten elde edilen verileri değerlendirdi ve katılımcıların yarısından fazlasının bir dereceye kadar koulrofobiye sahip olduğunu bildirdiğini tespit etti.
Katılımcıların yaklaşık yüzde 5'i palyaçolardan "aşırı derecede korktuklarını" belirtirken, bu oranın yükseklik, hayvanlar ya da kapalı alanlar gibi diğer fobilerden daha fazla olduğu bildirildi.
Araştırmaya göre, palyaçoların abartılı yüz özellikleri ve duygusal sinyalleri gizleyen makyajları, insanların onlardan korkmasının başlıca sebepleri. Bir başka neden olarak da Stephen King'in O (It) kitabındaki Pennywise karakterinde olduğu gibi popüler kültürde palyaçoların olumsuz tasvirleri gösterildi.
Katılımcılar arasında en yüksek puanı alan bir diğer faktör de palyaçoların öngörülemeyen davranışları olduğu iddiası.
Araştırmacılar, yanıt verenler arasında en düşük katılım düzeyinin palyaçolarla yaşanan korkutucu bir kişisel deneyimden kaynaklanan korku olduğuna dikkat çekti.
Bilim insanları, korkutucu şeyin tek tek unsurlardan herhangi biri değil, "bu özelliklerin yan yana gelmesi" olabileceğinden şüpheleniyor.
Palyaçoların görünüş olarak tamamen insana benzememesinden kaynaklanan "tekinsiz vadi etkisinin", cildi tamamen örten makyajla birleştiğinde insanlarda korkuya yol açan faktörlerden bazıları olabileceğini söylediler.
Araştırmacılar ayrıca makyajdaki "hastalık ve bulaşıcılığı anımsatan" kırmızılığın da yetişkinler ve çocuklar arasında korku uyandırmada rol oynayabileceğinden şüpheleniyor.
"Bu faktörler bir araya gelerek palyaçolara, insanlarda (üzücü ama yine de kaçınılmaz olarak) doğal bir tiksinti ve korku tepkisine yol açan bir biçimsizlik görünümü verebilir" yazan araştırmacılar, bu hipotezlerin daha güçlü test edilmesi için gelecekte daha fazla araştırma yapılması talebinde bulundu.
Katılımcıları değerlendiren ve palyaço görüntülerinin yanı sıra onları farklı makyaj ve saç renkleriyle gördüklerinde verdikleri tepkileri ölçen araştırmaların fobiye ilişkin yeni bilgiler sunabileceğini belirttiler.
The Independent'ın haberine göre, çalışmanın bazı kısıtlamalarına da değinen araştırmacılar, katılımcıların yaklaşık yüzde 54'ünün bir dereceye kadar palyaço korkusu yaşadığını bildirmesine rağmen, çalışmanın katılımcıların belirli bir fobi için tanı kriterlerini karşılayıp karşılamadığını değerlendirmediğini söyledi.
Bilim insanları, gelecekteki araştırmaların "birlikte var olan akıl sağlığı sorunlarıyla" ilişkili diğer faktörleri de dikkate alması gerektiğini belirtti.
Araştırmacılar ayrıca gelecekteki çalışmalarda, yüzleri hayvan gibi boyanmış insanların da aynı tür korkuya neden olup olmadığını ya da palyaço makyajlarının özellikle korku uyandırıcı özellikler taşıyıp taşımadığını ortaya çıkarmayı umuyor.
Bilim insanları, "Sonuç olarak, bu çalışma palyaço korkusunun etiyolojisini araştıran ve bu fenomenin kökenine ilişkin rakip açıklamaları dikkate alan ilk çalışma" diye ekledi.



"Asya tek boynuzlu atı"nın genom haritası ilk kez çıkarıldı: Yok olmalarını engelleyebilir mi?

Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
TT

"Asya tek boynuzlu atı"nın genom haritası ilk kez çıkarıldı: Yok olmalarını engelleyebilir mi?

Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)

Son derece nadir rastlanan "Asya tek boynuzlu atı" saolanın ilk defa genom haritası çıkarıldı. Yeni çalışma nesli kritik tehlike altındaki türün yaşamasını sağlayabilir. 

İlk kez 1992'de tanımlanan saola (Pseudoryx nghetinhensis), en yakın zamanda keşfedilen büyük memeli türü. Vietnam ve Laos'un dağlık ormanlarında yaşayan bu sığır türü, boynuzlarının yanı sıra çok nadir görülmesi nedeniyle "Asya tek boynuzlu atı" diye biliniyor.

Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği'ne (IUCN) göre nesli kritik tehlike altındaki bu türün 100'den daha az üyesi kaldığı tahmin ediliyor. Üstelik en son 2013'te görülmesi, soyunun çoktan tükenmiş olabileceği ihtimalini de gündeme getiriyor. 

Uluslararası bir araştırma ekibi, avcıların evlerinden toplanan saola kalıntılarından alınan parçaları analiz ederek 26 saolanın tam genomunu çıkardı. Türünün ilk örneği olan bu çalışma, saolanın geçmişini anlama ve geleceğini güvence altına alma yolunda kritik bilgiler sundu. 

Bulguları hakemli dergi Cell'de 5 Mayıs Pazartesi günü yayımlanan çalışmaya göre saolalar 5 bin ila 20 bin yıl önce iki ayrı popülasyona ayrılmış. 

Makalenin başyazarı Genís Garcia Erill "Saolanın önemli genetik farklılıklara sahip iki popülasyona ayrıldığını görmek bizi epey şaşırttı" diyerek ekliyor: 

Bu daha önce hiç bilinmiyordu ve genetik veriler olmadan bilmemizin yolu yoktu. Bu önemli bir sonuç çünkü türün genetik varyasyonunun nasıl dağıldığını etkiliyor.

Bilim insanları ayrıca iki popülasyonun da Son Buzul Çağı'ndan itibaren azaldığını saptadı. Ekip, toplam saola nüfusunun 10 bin yıldır hiçbir zaman 5 binin üstüne çıkmadığını tahmin ediyor.

Bu durum, iki grubun da genetik çeşitliliğini kaybettiği anlamına geliyor. Ancak her biri genetik kodlarının farklı kısımlarını kaybetmiş. Araştırmacılara göre bu, nesillerinin tükenmesini önlemede kritik bir rol oynayabilir. 

Garcia Erill "Bir popülasyonda kaybolan genetik varyasyon diğerini tamamlıyor. Yani eğer bunları karıştırırsak, diğerindeki eksiklik giderilebilir" diye açıklıyor.

Bilim insanları saolaların hayatta kalması için esaret altında çiftleşmelerini sağlayacak bir program geliştirmeye çalışıyor. Yeni çalışmayı yürüten ekibin hesaplamalarına göre böyle bir program, tükenme riski karşısında en etkili çözümü sunuyor. 

Çalışmanın bir diğer yazarı Rasmus Heller şöyle diyor:

Gelecekteki bir popülasyonun temelini oluşturmak için en az bir düzine saolayı (ideal olarak her iki popülasyonun karışımı) bir araya getirebilirsek, modellerimiz türlerin uzun vadede hayatta kalma şansının yüksek olacağını gösteriyor.

En son 2013'te görülen bir türün 12 üyesini bulmak zorlu bir iş. Ancak araştırmacılar, yeni çalışmanın bu sorunu çözebileceğine inanıyor. Saolanın genetik haritasının çıkarılması, daha kapsamlı arama çalışmalarının önünü açabilir. 

Makalenin yazarlarından Minh Duc Le, "Birçok araştırmacı, suda ve hatta aynı habitatta yaşayan kan emiciler olan sülüklerde, saola DNA'sının izlerini bulmayı deneyip başaramadı" diyerek ekliyor:

Bu tekniklerin hepsi küçük DNA parçalarını tespit etmeye dayanıyor ama artık saola genomunun tamamını bildiğimize göre, bu parçaları bulmak için çok daha geniş bir el kitabımız var.

Independent Türkçe, Science Alert, Phys.org, Cell