Rusya ve ABD arasında gerilime neden olan MQ-9 Reaper hakkında ne biliyoruz?

Bir Amerikan MQ-9 Reaper (AFP)
Bir Amerikan MQ-9 Reaper (AFP)
TT

Rusya ve ABD arasında gerilime neden olan MQ-9 Reaper hakkında ne biliyoruz?

Bir Amerikan MQ-9 Reaper (AFP)
Bir Amerikan MQ-9 Reaper (AFP)

Rus savaş jeti Su-27'nin ABD'ye ait MQ-9 Reaper'a çarparak drone'u Karadeniz'e düşürdüğüne yönelik iddialar, Washington ve Moskova arasındaki tansiyonu artırdı. 
Salı günü yaşanan olayda Pentagon, Rus savaş jetinin "profesyonellik dışı" bir hareketle MQ-9 Reaper'ın üzerine yakıt püskürttüğünü, önünde uçtuğunu ve daha sonra da drone'un pervanelerinden birine çarparak düşmesine neden olduğunu öne sürdü. 
Rusya ise iddiaları yalanlayarak, drone'un keskin manevra yapıp irtifa kaybederek düştüğünü savundu. 
Rusya Savunma Bakanlığı'nın açıklamasında, savaş jetinin silah kullanmadığı, drone'la temas kurmadığı ve üsse döndüğü iddia edildi.
Kremlin, ayrıca ABD'ye ait drone'un transponderlerini kapatarak uçuş yaptığını ve Karadeniz'deki "geçici durum alanını" ihlal ettiğini de ileri sürdü. ABD ise drone'un uluslararası hava sahasında uçtuğunu, Rusya'ya bunun için herhangi bir bilgilendirme yapmak zorunda olmadıklarını savundu.
Yaşananlarla ilgili merak edilenleri üç soruda derledik:

1 - MQ-9 Reaper hangi özelliklere sahip?
İlk uçuşunu 2001'de gerçekleştiren MQ-9 Reaper, Kaliforniya merkezli General Atomics şirketi tarafından üretiliyor.
ABD'deki askeri üslerde görev yapan iki kişilik ekipler tarafından uzaktan kumanda edilen drone'un gövdesi 11 metre uzunluğunda. 
22 metrelik kanat genişliğine sahip drone, 16 Hellfire modeli füze taşıyabiliyor. 
Çoğunlukla istihbarat toplamak için kullanılan 32 milyon dolar değerindeki MQ-9 Reaper, hedefler üzerinde 15 kilometrelik irtifada 24 saate kadar uçuş yapabiliyor. 
1850 kilometre menzile sahip drone, görevler sırasında hedeflere hassas saldırı da düzenleyebiliyor.

2 - Drone, Karadeniz'de ne yapıyordu?
ABD ordusunun Karadeniz'deki drone'ları sadece istihbarat toplamak amacıyla kullanılıyor. 
Birleşik Krallık'ın kamu yayımcısı BBC'nin analizinde, MQ-9 Reaper'ın Ukrayna için Karadeniz'de bilgi topluyor olabileceği belirtildi.
Öte yandan Pentagon henüz drone'un görevine dair detaylı bilgi paylaşmadı. Olayın ardından ABD Avrupa Kuvvetleri Komutanlığı'ndan (EUCOM) yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: 
"MQ-9 drone'umuz uluslararası hava sahasında rutin operasyonlar yürütürken bir Rus uçağı tarafından engellendi ve vuruldu. Yaşanan çarpışmada MQ-9 kaybedildi."
Washington, operatörlerin drone'u Karadeniz'e indirmek durumunda kaldığını bildirirken, araca neler olduğu henüz tam olarak netleşmedi.  
Rusya, drone'un enkazının alınması için operasyon başlatıldığına dair herhangi bir açıklama yapmazken, Pentagon Sözcüsü General Patrick Ryder, "Bildiğim kadarıyla Rusya, hava aracını henüz ele geçirmedi" dedi.
BBC'nin değerlendirmesinde, Ukrayna'nın Rusya'ya karşı savaşında düzenli bilgi ve istihbarat akışına ihtiyaç duyduğuna dikkat çekilirken, Washington'ın da hassas teknolojiye sahip drone'unun Kremlin'in eline geçmesini istemeyeceği ifade edildi.

3 - ABD - Rusya arasındaki gerilimi artırır mı?
Rusya, savaş jetinin drone'a saldırmadığını ya da araçla herhangi bir temasta bulunmadığını savunsa da Kremlin'in ABD Büyükelçisi Anatoli Antanov, olayı "provokasyon" diye niteledi. 
Salı günü ABD Dışişleri Bakanlığı'na çağrılan Antanov, görüşmenin ardından yaptığı açıklamada şunları söyledi: 
"Amerikan drone'u kasıtlı ve provokatif şekilde transponderleri kapalı halde Rus topraklarına doğru ilerliyordu. Bu olayı bir provokasyon olarak görüyoruz. ABD ordusunun sınırlarımıza yakın bölgelerdeki kabul edilemez faaliyetleri bizi endişelendiriyor. İstihbarat topluyorlar ve bu da daha sonra Kiev rejimi tarafından silahlı kuvvetlerimize ve topraklarımıza saldırmak için kullanılıyor."
Öte yandan Antonov, Moskova'nın Washington'la çatışma yaratacak bir duruma girmek istemediğini de sözlerine ekledi.
ABD ise drone'un olay sırasında Karadeniz'deki uluslararası hava sahasında olduğunu savundu. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, açıklamasında şu ifadeleri kullandı: 
"Uluslararası sular üzerindeki uluslararası hava sahasında uçmaya ve faaliyet göstermeye devam edeceğiz. Karadeniz hiçbir millete ait değildir. Dünyanın bu bölgesinde ulusal güvenlik çıkarlarımız için yapmamız gerekeni yapmaya devam edeceğiz."
ABD merkezli düşünce kuruluşu RAND Corporation'dan Dara Massicot, olayın uzun süredir Rusya'nın ABD'ye karşı gönderdiği "tehdit sinyallerinin" bir parçası olduğunu savundu. Massicot, ayrıca bir Rus jetinin ilk kez bir NATO drone'una yakıt püskürttüğünü de söyledi.
ABD'deki Notre Dame Üniversitesi'nden Marry Ellen O'Connel ise "Büyük olasılıkla Reaper, Ukrayna için istihbarat topluyordu. Savaş yasaları uyarınca Rusya, bu tür yardımları engelleyebilir" dedi.
BBC'deki analizdeyse olayın "tehlikeli dolu bir anı temsil ettiğine" dikkat çekilerek, yaşananların, "Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden bu yana Washington ve Kremlin arasında kamuya yansıyan en dikkat çekici çatışma" olduğu değerlendirmesi yapıldı.



Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia
TT

Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia

James Jeffrey

ABD Başkanı Joe Biden'ın 31 Mayıs'ta İsrail'in yeni ateşkes planını onaylaması, Gazze'deki savaşın tüm dinamiğini değiştirdi. O tarihten bu yana yapılan yorumların çoğu, İsrail'in Gazze Şeridi’ne yönelik stratejisinde algılanan değişimden ziyade Hamas Hareketi’nin kısa süre önce açıkladığı yanıta ve önerinin ayrıntılarına yönelikti. Biden tarafından açıklanan ve İsrail'in Gazze Şeridi’nden tamamen çekilmesini ve kalıcı ateşkes yapılmasını öngören teklif, 'ertesi gün' için kapsamlı bir planlama yapılması ihtiyacını daha da belirgin hale getirdi. Ancak ertesi gün ile ilgili ne İsrail'de ne de Washington'da henüz detaylı bir planlama yapılmış değil.

Birkaç aydır, düşünce kuruluşları ve medyadan meslektaşlarla birlikte Gazze'de savaş sonrası uluslararası bir yapının oluşturulmasına ilişkin bir plan üzerinde çalışıyorum. Bu plan, yerel yetkililer belirli düzenlemeler altında yeni bir hükümet ve hem Gazzelilere hem de İsraillilere barış getirecek umut verici bir güvenlik yapısı kurmadan önce, Gazze'nin yeniden ayağa kalkmasına yardımcı olunması gerektiğine dikkati çekmeyi amaçlıyor. Geçtiğimiz mayıs ayında Wilson Centre Forumu'nda tartışılan ve resmi internet sitesinde yer alan plan, İsrailli ve Amerikalı hükümet yetkilileri ve çeşitli Arap taraflarla görüşülerek hazırlandı. Planın göze çarpan unsurlarına geçmeden önce İsrail'in ateşkes önerisinde nelerin yeni olduğuna ve bu planın buna nasıl uyduğuna bir göz atalım.

İsrail, ateşkesle ilgili düşüncesinin detaylarını şimdiye kadar kamuoyuna açıklamadı. Bu yüzden (dört buçuk sayfa olduğu söylenen) teklifin yapısal çerçevesini anlamamız için Başkan Biden'ın açıklamalarını ve İsrail'in farklı ve bazen de çelişkili tepkilerini masaya yatırmalıyız. İsrail'in öncelikle, müzakerelerin başarılı olması halinde, teklifin ikinci aşamasının sonunda İsrail Savunma Kuvvetlerinin Gazze'den tamamen çekilmesini kabul ettiği açıkça görülüyor.

Plan, ilk etapta Gazze'yi yönetecek çok uluslu bir idarenin kurulmasını ve bu idarenin Uluslararası Temas Grubu’na rapor vermesine odaklanıyor.

İkinci olarak, İsrail, Gazze Şeridi için daha sonra gelecek üçüncü aşamada kapsamlı bir yeniden inşa planını kabul etmeye hazır görünüyor. Bu önemli bir gelişme, zira Başkan Biden'ın da kabul ettiği üzere İsrail'de bazıları halen Gazze Şeridi'nin İsrail’in yarı kalıcı işgali altında olmasını bekliyor. Üstelik, herhangi bir büyük yeniden inşa planı, güvenlik kaygıları, birçok kilit öneme sahip sınır kapısını kontrol etmesi ve su, elektrik, iletişim gibi temel hizmetleri sağlaması göz önünde bulundurulduğunda İsrail'in desteğinin alınması gerekiyor. Senatör Lindsey Graham da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesinin hemen ardından 9 Haziran'da Face the Nation adlı televizyon programında, İsrail'in ateşkes önerisi doğrultusunda Gazze'nin yeniden inşasına ve yönetimine ilişkin bir planı olduğunu ifade etmişti. Bu, edindiğim başka bilgilerle de tutarlı.

Geliştirdiğimiz plan, 11 Haziran'da ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan tarafından açıklanan ve Arap devletlerinin ‘Gazze'nin istikrara kavuşturulması ve yeniden inşasında rol oynayacağı geçici bir güvenlik oluşumu ile idari yapı oluşturmasını’ öneren ABD yönetiminin görüşüyle de oldukça uyumlu.

Çok uluslu bir idari yapı

Planımız ilk etapta Gazze'yi yönetecek ve belirli bir ülke veya bölgedeki barış ve güvenlik krizini yönetmek amacıyla uluslararası aktörlerin çabalarını koordine etmek için özel amaçlarla kurulmuş gayri resmi ve daimî olmayan uluslararası bir organ olan Uluslararası Temas Grubu'na (ICG) rapor verecek, çok uluslu bir idari yapı kurulmasını öngörüyor. Bu iki oluşum ABD, İsrail, Mısır, önde gelen diğer Arap ülkeleri ve G7 üyesi ülkeler tarafından ortaklaşa hazırlanan uluslararası bir tüzük çerçevesinde kurulacaktır. Filistin Yönetimi ile istişare için bir mekanizmaya sahip olacak ve mümkünse, 10 Mayıs’taki ateşkes kararını takiben BMGK’da alınacak bir kararla desteklenecektir. İsrail'in önerisinin ikinci aşaması için ateşkes müzakerelerinde başka hukuki temeller de atılabilir.

Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Çok uluslu yönetim, üst düzey bir temsilci tarafından yönetilecek ve ICG’ye katılan ülkelerin yanı sıra, diğer ülkelerden gelen bağışlarla finanse edilecek. Finans, güvenlik, ulaşım, bakanlıklarla koordinasyon, kamuoyu yoklaması ve halkla ilişkiler için özel ekipleri olacak ve İsrail, Mısır ve diğer ülkelerden lojistik destek alacak. Kapsamlı yönetim ve güvenlik gözetiminden başlayarak işleyişinde merkezi yetkilere sahip olacak.

ABD ve ICG üyesi ülkeler, Hamas sonrası güvenlikle ilgili sorumlulukları üstlenecek sivil polis ve jandarma güçleri (sivil halk arasında konuşlu hafif silah kolluk kuvveti) eğitilene kadar güvenlik devriyeleri gerçekleştirmek için çok uluslu yönetime bağlı çok uluslu bir polis gücü oluşturacaklar. Aralarında az sayıda da olsa ABD'li sivil ve askeri yetkili de yer alacak. Ateşkesin ikinci aşaması için yapılacak müzakerelerde, özel güvenlik düzenlemeleri üzerinde yeniden çalışılması gerekiyor.

Bu yapı aynı zamanda Gazze'ye insani yardımların ulaştırılması, istikrarın sağlanması, kalkınma, yeniden inşa ve diğer her türlü yardımın erişiminde yer alan uluslararası, hükümet ve hükümet dışı kurum ve kuruluşların faaliyetlerini harekete geçirme, koordine etme ve birleştirme yeteneğine de sahip olacak.

Merkezi kontrol

Güvenlik, yeniden yapılanma ve diğer uluslararası destek türlerinin ateşkese uyulmasıyla bağlantılı olmasını sağlamak için merkezi kontrol gerekiyor. Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının, halk ya da yerel yetkililer güvenliği engellerse yahut radikalleşmenin önlenmesi ve uzun vadeli istikrar için gerekenlerin yapılmasına engel olursa diye, yeniden yapılanma ve diğer hizmetlerin sağlanması için (Dayton Anlaşmalarında öngörüldüğü üzere) resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Hiçbir uluslararası polis teşkilatı ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Son olarak plan, bunların her biri ve yukarıda belirtilen diğer çeşitli gündemler için ayrıntılı eylemler içeriyor. Bunlar modüler bir temelde düzenlenmiştir ve Gazze için planlamaya dahil olan hükümetler unsurları seçmekte özgürdür.

Bu planla (ya da Gazze'ye yönelik neredeyse tüm diğer planlarla) ilgili akla birtakım sorunlar gelebilir. Bunların başında, Biden yönetiminin ‘sahada Amerikan askeri bulunmayacağı’ açıklaması açısından başta askeri personel olmak üzere ABD’li personelin Gazze’deki varlığı yer alıyor. Ancak bazen Başkan tarafından yapılan açıklamaların yerine getirilmesi gerekir. ABD'nin halihazırda Gazze kıyısında inşa ettiği yüzer iskelede konuşlanmış askerleri var. Washington'ın yaklaşık 25 ülkede konuşlandırılmış askeri birlikleri bulunuyor. Bu birliklerden bazıları son zamanlarda sahillerde ya da suda saldırıya uğradı. Hiçbir uluslararası polis teşkilatı, ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Yönetim ve Hamas

İkinci konu ise Filistin Yönetimi'nin rolü. Plan, yukarıda belirtilen ICG ve Filistin Yönetimi arasındaki koordinasyonun ötesinde, maaşların ödenmesi, yerel hizmetlerin finanse edilmesi ve seyahat belgelerinin verilmesi de dahil olmak üzere Filistin Yönetimi'nin dahil olacağı alanları ortaya koyuyor. Özellikle çok uluslu yönetimin çekilmesinin ardından Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi’nin yönetimindeki rolüyle ilgili olarak tüm taraflar arasında daha fazla müzakere yapılması gerekecektir.

Siyasi bir çözüm, Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir.

Üçüncü konu, Hamas'ın geleceğidir. Planın kendisi Gazze'de kalan Hamas üyelerinin rolünü tartışmıyor. Ancak ne bu planın ne de Gazze'de yönetim, güvenlik ve yeniden yapılanmaya yönelik başka herhangi bir planın, İsrail karşıtı gündemiyle Hamas'ın etkin bir şekilde kontrolü elinde tutması halinde başarılı olamayacağını söyleyebiliriz. İsrail Başbakanı Netanyahu, Başkan Biden’ın İsrail'in önerisini tartışmasına cevaben, bu öneri altında bile Hamas'ın yenilgiye uğratılması gerektiğini vurguladı. Aynı şekilde Başkan Biden da ‘Gazze'nin Hamas'ın iktidarda olmadığı daha güzel günler göreceğinin’ altını çizdi. Siyasi bir çözüm,- Başkan Biden'ın atıfta bulunduğu ateşkes çerçevesinde - Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir. Tüm bunlar İsrail'in teklifinin ikinci aşamasının müzakerelerinde ele alınacaktır.

Bu aşamada yukarıda belirtilen hususlar, Gazze Şeridi’nde savaşın ertesi günü için geçici çözüm kapsamında en ciddi olan konulardır. Gazze’deki savaşın, bölgenin güvenliğine yönelik oluşturduğu olağanüstü tehdit, sadece Gazze ve İsrail vatandaşları için değil tüm bölge halkları için daha iyi bir gelecek arayışındaki tüm tarafların olağanüstü çaba sarf etmesini ve büyük riskler almasını gerektiriyor.

*Bu yazı Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.