Küresel gıda krizinin çözüm modeli Ukrayna tahıl koridoru mu?

Küresel gıda krizinin çözüm modeli Ukrayna tahıl koridoru mu?
TT

Küresel gıda krizinin çözüm modeli Ukrayna tahıl koridoru mu?

Küresel gıda krizinin çözüm modeli Ukrayna tahıl koridoru mu?

Rusya, Ukrayna'nın Karadeniz limanlarından yalnızca 60 gün süreyle tahıl ihracatına izin verecek olan Birleşmiş Milletler (BM) ve Türkiye tarafından desteklenen bir girişimi yenilemeyi teklif etti. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, “Tahıl anlaşmasını 120 gün daha uzatmak için müzakerelere başladık. Rusya ve Ukrayna taraflarıyla teknik düzeyde görüştük, bakanlar düzeyinde görüşmelerimizi sürdürüyoruz” dedi. Akar yaptığı açıklamalarda, sözleşmenin geçerlilik süresinin kısa sürede uzatılması konusunda uzlaşma sağlanmasını umduğunu dile getirdi. Akar ayrıca, “Fiyat istikrarını ciddi şekilde etkilediği için uluslararası ve bölgesel barış açısından önemli olan bu anlaşmayı 60 gün yerine 120 gün uzatmak için görüşüyoruz. İki taraf (Rus ve Ukrayna) bu teklifi değerlendirecek ve kararını verecek. Umarım en kısa sürede bu sorunu çözeriz” ifadelerini kullandı. Akar, ilgili tarafların uzatma konusunu görüşmeye başladığını, gerekli değerlendirmeleri yaptıktan sonra konuyla ilgili kararlarını açıklayacaklarını ifade etti. 22 Temmuz 2022'de İstanbul'da imzalanan ve ilk kez 18 Kasım'da uzatılan anlaşmanın süresi 18 Mart'ta sona eren anlaşma kapsamında bugüne kadar 24 milyon tondan fazla tahıl sevk edildiğine dikkat çekti. BM Sözcüsü Stephane Dujarric, uluslararası örgütün tahıl anlaşmasının uygulanması, Rus gıda ve gübre ihracatıyla ilgili kısmın uygulanması için çağrı yapmaya devam ettiğini söyledi.
Daha önce Rusya Dışişleri Bakanlığı, Batılı ülkeleri, anlaşmanın sadece Ukrayna tahıl ve gıda ürünlerinin ihracatıyla ilgili kısmı olan şartlarının bir bölümünü uygulayarak tahıl anlaşmasını sabote etmeye çalışmakla suçlamıştı.
İstanbul Anlaşması, Ukrayna'nın tahıl, gıda ve gübrelerinin Karadeniz'deki 3 Ukrayna limanından taşınmasını ve Rus tarım ürünleri ve gübrelerinin ihracatına uygulanan yaptırımların kaldırılmasını öngörüyor. Rusya, ürünleriyle ilgili kısmın uygulanmadığını söylüyor. Anlaşma, önemli bir tahıl ve yağlı tohum üreticisi olan Ukrayna'daki üç limandan ihracatın yeniden başlamasına izin vererek küresel gıda kıtlığını azaltmak amacıyla tahıl taşıyan gemiler için güvenli geçiş sağladı.

Hangi ürünler ihraç ediliyor?
Gemilerin geçişine güvenli geçiş sağlanmasını öngören anlaşma kapsamında 12,2 milyon tonu mısır olmak üzere yaklaşık 24,6 milyon ton tarım ürünü sevk edildi. Buğday sevkiyatları yaklaşık 6,7 milyon tona ulaşırken, diğer emtialar arasında kolza tohumu, Ayçiçek yağı, Ayçiçek unu ve arpa yer aldı. Bu sevkiyatların çoğu Çin'e (5,4 milyon ton), İspanya'ya (4,3 milyon ton) ve Türkiye'ye (2,7 milyon ton) gitti.

Anlaşmada hangi noktalar değiştirilebilir?
Anlaşmadaki en büyük potansiyel değişiklik, Rusya'nın desteklediği ancak Ukrayna'nın karşı çıktığı yenileme süresinin 120 günden 60 güne düşürülmesi olarak görülüyor. Sürenin kısalması önemlidir. Çünkü anlaşmanın çökmesi olasılığı nedeniyle tahıl sevkiyatları genellikle yenileme tarihine kadar ertelenir ve bu gerçekleşirse bölgedeki birçok gemiyi karaya oturtur. Reuters’in haberine göre endüstri kaynakları Rusya'nın Ukrayna'yı işgal ettiği Şubat 2022'de mahsur kalan ve çoğu gıda kargosu taşıyan 90'dan fazla gemiye kıyasla, yaklaşık 60 ticari gemi hala Ukrayna limanlarında mahsur kaldığına dikkat çekti. Kaynaklara göre bu nedenle, anlaşmanın yenilenme süresinin kısaltılmasının, Ukrayna'yı su yolu ile terk eden tahıl ve yağlı tohum sevkiyatlarının hacminde önemli bir düşüşe yol açması muhtemel. Çünkü şirketler sevkiyatların akıbetinden endişe duyuyor. Ticaret kaynakları, nakliye şirketlerinin, anlaşmayla ilgili devam eden müzakerelerin sonucu belli olana kadar gemilerinin koridordan geçmesine izin vermeyi reddettiğini söyledi. Kaynaklar, Ukrayna’nın, anlaşmayı en az bir yıl uzatmak ve Mykolaiv limanını girişimin kapsadığı limanlar listesine eklemek istediğini bildirdi. Anlaşmanın kapsadığı üç limanın, ayda yaklaşık üç milyon ton toplam nakliye kapasitesiyle Odessa, Çornomorsk ve Pivdenny olduğu biliniyor.
2021 yılı nakliye verileri, Mykolaiv'in Ukrayna'daki en büyük ikinci tahıl limanı olduğunu ortaya koydu. Bu nedenle anlaşmaya girmesinin daha fazla miktarda tahıl ve yağlı tohum nakliyesine olanak sağlaması bekleniyor. Rusya, tarımsal ihracatı üzerindeki yasağı kaldırmak için somut adımlar atılana kadar anlaşmayı daha uzun bir süre için yenilemeyi reddettiğini söyledi. Yaptırımlar Rusya'nın tarımsal ihracatını açıkça hedef almıyor. Ancak Moskova ödemeler, lojistik ve sigorta şirketlerine getirilen yasağın tahıl ve gübre ihracatına engel teşkil ettiğini söylüyor. Bazıları, Rusya'nın Batı'dan Rusya'nın ihracatını kolaylaştıracak devlet tarım bankası Rosselkhozbank üzerindeki kısıtlamaları hafifletmesini isteyeceğini de iddia ediyor.

Anlaşma gıda krizini hafifletmeyi başardı mı?
Chicago Ticaret Odası buğday fiyatları, 24 Şubat 2022'de Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden sonra fırladı. Ukrayna'nın su yoluyla milyonlarca ton buğday ihraç etmesi nedeniyle fiyatlar düştüğü için buğday fiyatları şu anda çatışma öncesi seviyelere ulaştı. Fiyatların düşmesine yol açan diğer faktörler arasında, küresel ekonomilerin karamsar beklentileri ve doların değer kazanmasına ek olarak, geçen yıl Rusya'nın buğday rekoltesinin artarak rekor seviyelere ulaşması yer alıyor.
Chicago vadeli işlemlerindeki düşüşe rağmen, ekmek ve makarna gibi buğdaya dayalı temel gıda fiyatları, birçok gelişmekte olan ülkede işgal öncesi seviyelerin oldukça üzerinde kalıyor.

Peki ya sigorta?
Anlaşmaya nezaret eden İstanbul merkezli Ortak Koordinasyon Merkezi, sigorta şirketleri ve armatörlerin endişelerini gidermek amacıyla nakliye kanalına ilişkin prosedürleri Ağustos ayında yayınladı. Bu merkez, Rus, Türk ve Ukraynalı yetkililerin yanı sıra BM yetkililerinden oluşuyor. Sigorta şirketleri başlangıçta, koridordan geçen gemilere eşlik edecek düzenlemelerin yanı sıra deniz mayınlarıyla başa çıkmak için net bir strateji varsa koruma sağlamaya istekli olduklarını söylediler.
O zamandan beri sigorta şirketleri, gemilerin geçiş halindeyken şerit içinde kalması veya sözleşmelerinin iptal edilme riskiyle karşı karşıya kalması da dahil olmak üzere teminat sağlamak için koşullar koydu. 22 Temmuz anlaşmasının ardından, Lloyd's of London'ın bir yan kuruluşu olan Ascott ve sigorta komisyoncusu Marsh, seyahat için devreye alınan 50 milyon dolarlık sigorta kapsamı ile Ukrayna'nın Karadeniz limanlarından ayrılan tahıl ve gıda ürünleri için bir deniz kargo savaş sigortası tesisi kurdu. Ukrayna limanlarına giden gemilerin sigortalarının toplam maliyeti, özel sigorta sınıfları içermesi nedeniyle halen çok yüksek. Bu yılın başında reasürans şirketlerinin Belarus, Rusya ve Ukrayna'yı hariç tutmasının ardından sigorta şirketlerinin daha fazla risk üstlenmesi nedeniyle bu maliyet artmış, bu da sigorta şirketlerinin riskini artırmakta ve sevkiyatlar için sigorta teminatı sağlama isteklerini azaltıyor. Gemi sahipleri, anlaşmada yer alan üç Ukrayna limanından herhangi birine sefer yapan gemiler için yedi günde bir yenilenen ve binlerce dolara mal olan savaş risklerine karşı ek sigorta bedelleri ödemekle yükümlü. Anlaşmanın yenilenmesi 60 gün ile sınırlı kalırsa yüksek maliyetler ve gemilerini denizin ortasında karaya oturtma ihtimalleri nedeniyle daha fazla armatörün gemilerini kiralama konusunda isteksiz olmasına yol açabilir.



AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
TT

AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)

Avrupa Birliği (AB), Gazze Savaşı'nın üzerinden 109 gün geçmesine rağmen, üyeleri arasında derinleşen anlaşmazlıklar ve kendi içinde her biri büyük ölçüde bağımsız bir çizgiyi takip eden üç bloğun oluşması nedeniyle ateşkes çağrısı yapan tek bir toplu bildiri yayınlamayı başaramadı.

Ancak Pazartesi günü geçekleştirilen Dışişleri Bakanları toplantısında Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün Dışişleri Bakanları ile Arap Birliği Genel Sekreteri’nin yanı sıra Filistin ve İsrail ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell tarafından Gazze savaşındaki gelişmeleri “ertesi gün” olarak adlandırılan gün konusunda bir paradoks görüldü. Buradaki ironi, Avrupalıların bölünmelerine rağmen AB, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Arap Birliği'nin düzenlediği "barışa hazırlık konferansı düzenlenmesi" çağrısına dayanan bir plan üzerinde anlaşması oldu. Filistinli ve İsrailli tarafların yokluğunda düzenlenebilecek konferansa ABD ve Birleşmiş Milletler (BM) de davet edildi. Amaç, “iki devletli çözümü” sahada gerçeğe dönüştürmek.

Avrupa planı, "barış için yol haritası" olarak adlandırılabilir. AB Ortadoğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans tarafından hazırlanan plan, Pazartesi günkü toplantıdan önce AB’nin 27 üyesine dağıtıldı. Hollanda, Danimarka ve Baltık Denizi ülkelerinin yanı sıra Almanya, Avusturya ve Çek Cumhuriyeti ağırlıklı olmak üzere AB içinde İsrail'e en yakın grubun buna karşı çıkmadı.

Onayın ana sinyali, bugüne kadar sadece diplomatik ve siyasi olarak değil, özellikle Alman ordusunun sahip olduğu en son silah ve teknolojileri sağlayarak kesinlikle İsrail'in yanında olmayı taahhüt eden Almanya'dan geldi. Berlin'in yaptığı son şey, Uluslararası Adalet Divanı önünde İsrail'e verdiği desteği teyit etmek ve İsrail'in Gazze'de “soykırım” yapmadığını tekrar tekrar iddia etmek oldu.

Paris'teki siyasi kaynaklar, Avrupalıların, yönelimleri ne olursa olsun, "Bugün Gazze savaşının İsrail'in sorunlarını çözmeyeceği ve bu başarılsa bile Hamas'ın ortadan kaldırılacağı kanaatine vardıklarını" ancak Hamas’ın yerini başka nesillerin alacağını ve bunun son olmayacağını söylüyor. Bu kaynaklar, Avrupalıların bugün İsrail'i kendisinden daha doğrusu onun yetkililerinden kurtarmaları gerektiğini düşündüklerini ve bunu başarmanın yolunun da İsrail'den geçtiğini aktarıyor.

srftbn
Netanyahu 18 Ocak'ta Tel Aviv'de basına konuşuyor (DPA)

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock yaptığı açıklamada, “Böyle bir çözüm duymak istemediklerini söyleyenler başka bir alternatif de sunmadı” diyerek, barışın bölgenin tüm sakinlerini kapsamadığı sürece sağlanamayacağını ifade etti. Borrell, "Akıllarında başka hangi çözümler var? Tüm Filistinlilerin ayrılmasını sağlamak mı? Ya da hepsini öldürmek mi? Amacın, Hamas'ı ortadan kaldırmak olduğunu söylemek tek taraflı. Çünkü bu, Hamas'ın ne zaman yeterince zayıf olduğuna karar vermenin İsrail'e bağlı olacağı anlamına geliyor. Bu şekilde çalışmaya devam edemeyiz” dedi.

Gerçek şu ki, Avrupalıların ortaya attığı şey yeni bir şey değil, çünkü “barışın belirleyicileri” yıllardır biliniyor ve iki devletli çözüm, John Kirby'nin başarısız olduğu 2014'ten bu yana tartışılmıyor. Eski ABD Başkanı Barack Obama’nın danışmanı olan Kirby, İsraillileri Batı Şeria'daki yerleşim hızını azaltmaya ikna edemedi. Ancak bugün yeni olan şey, AB’nin farklılıklarını ve bölünmelerini bir kenara bırakmayı başarması.

AB’nin 7 Ekim'den bu yana sağladığı sınırsız desteğe rağmen AB’nin yayınladığı her açıklamaya İsrail’de büyük şüpheyle bakılıyor. Bunun son kanıtı, Fransız gazetesi Le Monde'un, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz'ın Avrupa Birliği dışişleri bakanlarıyla yaptığı toplantıda aktardığı haber. Haberde Katz, İsrail’in tek müttefiki olduğunu bunun da ABD olduğunu ifade etti. Bu da Tel Aviv’in Brüksel’in değil yalnızca Washington’un planını kabul edeceği anlamına geliyor. Katz planı tartışmayı reddetti ve bunun yerine iki video kaset yayınladı. Birincisi İsrail'in Gazze Şeridi'ne liman olarak istediği yapay adayı, diğeri ise İsrail'i Hindistan'a bağlayan tren hattının güzergahını gösteriyor.

sdcevr
ABD Başkanı Joe Biden, 19 Ocak'ta ABD belediye başkanlarının toplantısı vesilesiyle Beyaz Saray’da konuşuyor (Reuters)

Avrupa Birliği'nin aradığı çözümün, İsrail'i tüm uluslararası forumlarda savunan, ona silah, teçhizat ve her türlü desteği sağlayan ABD tarafından benimsenmeden gün ışığına çıkamayacağına dair köklü bir kanaat var. Dolayısıyla onları etkileyebilecek ve bu tür bir çözümü kabul etmeye itebilecek olan taraf da AB. Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Joe Biden ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşen son telefon görüşmesi, Netanyahu'nun reddettiği iki devletli çözüm konusunda aralarındaki derin anlaşmazlığı kamuoyuna ortaya çıkardı.

Pek çok analist, Netanyahu'nun cesaretini ve Biden'ı kızdırma isteğini iki devletli çözümü reddetmesini iki ana faktörle tekrarlayarak açıklıyor: Bunlardan biri, aşırı sağla olan siyasi ittifaka esir olması, iki devletli çözüme açılması durumunda bu ittifakın sürekli çökmesi ve Knesset'te sahip olduğu küçük çoğunluğu kaybetmesi tehdidi, ikinci ise Biden, başkanlık mücadelesinde İsrail'i desteklemek için Yahudi seslerine ve ABD'de İsrail adına çalışan dernek ve kuruluşların etkisine yöneldi. Ayrıca, Biden  İsrail Avrupalıların, Arapların ve dünya ülkeleri ve halklarının ezici çoğunluğunun istediği barışçıl çözümü kabul etmesi için İsrail'e ciddi baskı uygulayabilecek bir konumda.

Netanyahu iki devletli çözüme her zaman karşı çıktı ve bunu yalnızca bir kez ve gönülsüzce kabul etti. Burada, Avrupa'nın Washington'un tutumunun değişeceği yönündeki iddiası muhtemelen kaybedilecek ve eski Başkan Donald Trump'ın önümüzdeki Kasım ayında başkanlığı kazanması durumunda boşa çıkacak.

Soru şu, Avrupalıların elinde ne var? İsrail'in planlarına uymayı reddederek onlarla yüzleşmesi durumunda ellerindeki baskı araçlarına başvurmaya hazırlar mı? Bu soruları cevaplamak zor. Ancak bunun tersine, Tel Aviv'in geleneksel olarak Brüksel'de sahip olduğu siyasi ilişkiler ve diplomatik desteğe paralel olarak İsrail'in Birlik ile yakın ekonomik, ticari, bilimsel ve yatırım ilişkilerinin olduğu ve bu nedenle Avrupalıların İsrail üzerinde ciddi baskı kartlarının olduğu doğrulanabilir. Ancak İsrail'le daha önceki birleşme deneyimlerinden yararlanmak cesaret verici değil ve dolayısıyla buna güvenmek de garanti değil.