Suudi Arabistan –Fransa görüşmelerinin gündeminde Lübnan’daki cumhurbaşkanlığı boşluğu var

Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın görev süresinin geçen ekim ayı sonunda sona ermesinden bu yana Lübnan Cumhurbaşkanlığı koltuğu boş. (Reuters)
Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın görev süresinin geçen ekim ayı sonunda sona ermesinden bu yana Lübnan Cumhurbaşkanlığı koltuğu boş. (Reuters)
TT

Suudi Arabistan –Fransa görüşmelerinin gündeminde Lübnan’daki cumhurbaşkanlığı boşluğu var

Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın görev süresinin geçen ekim ayı sonunda sona ermesinden bu yana Lübnan Cumhurbaşkanlığı koltuğu boş. (Reuters)
Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın görev süresinin geçen ekim ayı sonunda sona ermesinden bu yana Lübnan Cumhurbaşkanlığı koltuğu boş. (Reuters)

Suudi Arabistan Kraliyet Divanı Müsteşarı Nizar Alula’nın Paris’e yaptığı ziyaret ve Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Yakın Doğu’dan sorumlu danışmanı Patrick Durrell ile yaptığı görüşme vesilesiyle Suudi Arabistan ve Fransa arasında, 17 Mart’ta toplantı gerçekleştirildi. Görüşmenin öncelikli gündem maddeleri arasında Lübnan’daki cumhurbaşkanlığı krizi vardı.
Elysee Sarayı’nın ev sahipliğinde düzenlenen bu görüşme, Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Farhan’ın geçen pazartesi günü Paris’e gerçekleştirdiği resmi ziyaretin ardından gerçekleşti. Faysal bin Farhan, ziyareti sırasında Dışişleri Bakanı Catherine Colonna ile bir araya gelmişti. Prens Faysal bin Farhan’ın Fransa’nın başkentine yönelik ziyaretinin temel hedefi, mevkidaşı Colonna’ya Çin himayesinde varılan Suudi Arabistan- İran mutabakatı ve iki ayı geçmeyecek bir süre zarfında iki taraf arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden tesis edileceği maddesi hakkında bilgi vermekti. Ancak aynı şekilde Lübnan cumhurbaşkanlığı meselesi de toplantı gündeminde yer aldı. Söz konusu meselenin takibinden danışman Alula sorumlu. Nizar Alula, geçen ay Paris’in ev sahipliğinde kendinin ve Durrell’in yanı sıra ABD, Mısır ve Katar’dan temsilcilerin katılımıyla beş yılda bir düzenlenen toplantıda ülkesini temsil etmişti. O günden bu yana katılımcıların her birinin Lübnan organlarıyla iletişim kurması kararlaştırıldı. Dünkü toplantı ise bir önceki toplantının devamı ve iki toplantı arasında yaşananların bir değerlendirmesi niteliğindeydi.
Süreci yakından takip eden kaynaklar, dünkü görüşmenin Riyad ile Tahran arasında yaşanan son gelişmenin ardından gerçekleştiğini aktardı. Kaynaklar ayrıca, ekonomik ve mali durum daha da kötüleşirken, bunun cumhurbaşkanlığı meselesine ve Lübnan’ın geçen ekim ayının sonundan bu yana mustarip olduğu kurumsal boşluğa yansımaları olduğuna dikkat çekti.
Kaynaklar, Paris’in boşlukla ilgili endişesinin arttığını ve bunun sosyal ve güvenlik yansımalarından korktuğunu dile getirdi. Dolayısıyla Fransa’nın hareketini kontrol eden başlıca endişe, Lübnan devletinin başında bir cumhurbaşkanının varlığının toptan çöküşü önlemek için ‘gerekli bir ihtiyaç’ olduğu ilkesi çerçevesinde boşluğu doldurmaktır.
Lübnan’da halen kriz sürüyor ve cumhurbaşkanlığı boşluğu muhtemelen aylarca devam edecek. Bu çerçevede Paris, tüm taraflarca kabul edilebilir ve yurtiçinde de yurt dışında da kimse için bir meydan okuma teşkil etmeyen bir isim arayışında. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Fransa’nın hareketliliği ya da bazılarının ‘Fransız girişimi’ olarak nitelendirdiği durum, cumhurbaşkanlığı, başbakanlık ve (çöküşe son verebilecek ve ekonomik döngüyü yeniden canlandırmaya başlayacak) reform taahhüdünü içeren ‘entegre bir sepet’ önermeye dayanıyor. Bu bağlamda Paris, çıkış yolunun Arap ve uluslararası ilişkileri iyi bir reformist olarak Navaf Selam’ı başbakan olarak ataması karşılığında eski bakan ve milletvekili Süleyman Franciyye’nin adaylığını kabul etmek olduğuna inanıyor.
Suudi Arabistan ise Riyad’ın isim oyununa girmediğini ve cumhurbaşkanlığı meselesinin ‘Lübnan’ın iç meselesi’ olduğunu söylüyor. Kendisi açısından önemli olan şeyin ise bir sonraki cumhurbaşkanının ‘nitelikleri’, uygulamaya niyetlendiği politikalar, Lübnan’dan, özellikle Uluslararası Para Fonu’ndan talep edilen reformlar olduğuna dikkati çekiyor. Riyad’ın tutumunun belirleyici olacağı konusunda bir fikir birliği var. Çünkü Lübnan’ı kurtarmak, dış yardım almasını gerektiriyor. Herkes, bunun ancak Körfez ülkelerinden gelebileceğine ve ilgili ülkeler bir sonraki başkanın kimliği ve politikasından memnun olmadıkça böyle bir şeyin olamayacağına inanıyor.
Bununla birlikte Süleyman Franciyye’nin cumhurbaşkanı olarak seçilmesi, bağlantıları, ilişkileri ve bir reform planı ortaya koyabilme yeteneği hakkında bazı soruları gündeme getiriyor. Üstelik Lübnan muhalefeti, Franciyye’nin ‘Şii İkilinin’ adayı olduğuna inanıyor. Bu nedenle seçilmesi, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ve İran ile güçlü bağları olan bir adayı dayatmakla eşdeğer olacak. Franciyye’nin seçilmesinin, Suriye’nin nüfuzunun Lübnan’a doğrudan geri dönmesine kapı açacağından korkuluyor.
Uluslararası arena, Lübnan’da bir cumhurbaşkanının hızlı bir şekilde seçilmesi için baskı yaparken, Lübnan siyasi sahnesinde karmaşıklıklar yaşanıyor. Ayrıca ABD, Lübnan dosyasını Paris’e ‘teslim etti’ ve Katar ve Mısır, Franciyye’nin cumhurbaşkanlığına adaylığına karşı değil.
Alula ve Durrell arasındaki dünkü görüşme, tüm bu koşullar nedeniyle önemli. Ancak yine beşli görüşme sonrası olduğu gibi konuya dair herhangi bir açıklama yapılmadı.



Birleşik Krallık tarihinde bir ilk: Artık göçmenler yönetiyor

Britanya, Galler ve İskoçya'nın başbakanları farklı etnik azınlıklardan geliyor (The Independent Arabia)
Britanya, Galler ve İskoçya'nın başbakanları farklı etnik azınlıklardan geliyor (The Independent Arabia)
TT

Birleşik Krallık tarihinde bir ilk: Artık göçmenler yönetiyor

Britanya, Galler ve İskoçya'nın başbakanları farklı etnik azınlıklardan geliyor (The Independent Arabia)
Britanya, Galler ve İskoçya'nın başbakanları farklı etnik azınlıklardan geliyor (The Independent Arabia)

Galler İşçi Partisi Lideri Vaughan Gething, Galler Bölgesel Başbakanı olarak seçilmesinin ardından dört kurucu ülkeden (İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda) oluşan Birleşik Krallık'ın (Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığ) üç ülkesi göçmen kökenli isimler tarafından yönetilmeye başlandı. Gething, Galler'in başkenti Cardiff’te hükümetin dümenine geçerken, Rishi Sunak İngiltere Başbakanı olarak Londra'da, Hamza Yusuf ise İskoçya Başbakanı olarak Edinburgh'da iktidarı ellerinde bulunduruyor.

Babası Güney Galler'den bir veteriner olan 52 yaşındaki Vaughan Gething’in annesi ise Zambiya'da bir kümes hayvanı çiftliğinde çalışıyordu. Eski Güney Afrika Devlet Başkanı Nelson Mandela'nın hikayesi, Gething’i henüz 17 yaşındayken İşçi Partisi'ne katılmasında etkili oldu. Gething, 2011 yılında Cardiff'te meclis üyesi seçilerek siyasi kariyerine başladı.

Cardiff hükümetinde 2013 yılından bu yana çeşitli görevler üstlenen Gething, 2014 yılında Kalkınma Bakan Yardımcılığı, ardından Sağlık Bakan Yardımcılığı, ardından 2016-2021 yılları arasında Sağlık Bakanı olarak görev yaptı. Birkaç gün önce rakibi Jeremy Miles'ı kıl payı mağlup ederek Galler İşçi Partisi'nin lideri olan Gething, 2021 mayısında Mark Drakeford hükümetinin ekonomi bakanlığı görevini üstlenmişti.

Gething, özelde Galler’in genelde ise Avrupa’nın ilk siyahi lideri oldu. Birleşik Krallık tarihindeki bu yeni durum, ‘artık göçmenlerin çocukları ve torunları sahada ve yerel meclislerden hükümete kadar çeşitli siyasi makamlar için ülkenin yerli halkıyla rekabet ediyor’ yorumlarına neden oldu.

Galler’de bir göçmenin başbakan olarak seçilmesinden önce Hint asıllı Budist Rishi Sunak, 2022 yılında İngiltere’nin başbakanlık koltuğuna oturmuştu. Pakistan asıllı bir Müslüman olan Hamza Yusuf ise 2023 yılında İskoçya hükümetinin başına geçti. Böylece Birleşik Krallık'ı oluşturan ülkelerden üçü artık her zaman beyazların seçildiği makamlara partileri tarafından seçilen göçmenlerin getirildiğine tanık oldu.

Birleşik Krallık'ta farklı milletlerden üç ismin iktidara gelmesinin ve göçmenlerin çocuklarının ve torunlarının siyasetin tüm kademelerinde yer almasının yolu açıldı. Yerel halkla belediye ve meclis sandalyeleri için yarışan göçmenlerin çocukları ve torunları, hükümetlerde çeşitli görevler alırken bakanlık görevlerinde bulundular ve iç siyasi sahnede etkili oldular.

Birleşik Krallık'taki dördüncü ülke olan Kuzey İrlanda da liderlik konusunda bir istisnaya tanık oluyor. Kuzey İrlanda tarihinde ilk kez ‘Birleşik İrlanda’ fikrini destekleyen Katolik bir kadın siyasetçi olan Sinn Fein, 2023 yılında Belfast parlamento seçimlerinde rakibi Demokratik Birlik Partisi'nin (DUP) 1998 yılında imzalanan barış anlaşmasının temelini oluşturan güç paylaşımı hükümetine yönelik boykotunu sona erdirmeyi başararak iktidara geldi.