Esed’in taleplerini artırması, Türkiye ile normalleşme sürecini tehdit ediyor

Suriye rejimi, Türkiye’deki seçimleri baskı aracı olarak kullanmaya çalışıyor.

Türkiye-Suriye sınırındaki bir Türk askeri üssü. (Arşiv- Reuters)
Türkiye-Suriye sınırındaki bir Türk askeri üssü. (Arşiv- Reuters)
TT

Esed’in taleplerini artırması, Türkiye ile normalleşme sürecini tehdit ediyor

Türkiye-Suriye sınırındaki bir Türk askeri üssü. (Arşiv- Reuters)
Türkiye-Suriye sınırındaki bir Türk askeri üssü. (Arşiv- Reuters)

Ankara, Suriye rejimi lideri Beşşar Esed’in Türk güçleri Suriye’nin kuzeyinden çekilmeden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmeyi reddetmesine şaşırmadı. Ancak bu talebi, müzakerelere başlamadan önce tırmanış tavanının artması olarak nitelendiriyor.
Esed’in Moskova’da kaldığı süre boyunca ortaya koyduğu şartlara Türkiye’den henüz resmi bir tepki gelmedi. Bazı tarafların Ankara ve Şam arasındaki normalleşme konusunu görüşmeyi amaçladığına inandıkları ziyaret çerçevesinde Esed, çarşamba günü Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir araya geldi. Görüşme, Moskova’nın ev sahipliğinde düzenlenen Rusya, Türkiye, İran ve Suriye dışişleri bakan yardımcılarının Suriye meselesi ve özellikle de Türkiye ile normalleşme konulu dörtlü toplantısıyla eş zamanlı olarak gerçekleşti.
Ancak Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Merkez Karar ve Yönetim Kurulu üyesi Orhan Miroğlu, 17 Mart’ta Rusya merkezli ‘Sputnik’ ajansına yaptığı açıklamada, Esed’in Erdoğan’la görüşmesine ilişkin koşulları, iki ülke arasındaki ilişkileri normalleştirmek için ‘uygunsuz’ olarak nitelendirdi. Miroğlu, 14 Mayıs’ta yapılması planlanan Türkiye cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinden önce aralarında bir görüşme gerçekleşmeyeceğini belirtti.
Daha önce Şam, Esed- Erdoğan görüşmesine ilişkin tutumunu ‘Erdoğan’a seçimlerde özgür bir zafer kazandırmayacağı’ sözleriyle dile getirmişti. Şam, bu ifadelerle Ankara ile Şam arasında arabuluculukta ana rolü oynayan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in huzurunda Ankara’nın Erdoğan ile Esed arasında acele ediyor gibi göründüğü bir görüşmeyi reddettiğine dikkat çekmişti.

Orhan Miroğlu konuya dair şunları söyledi:
“Esed, Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesinin bir şartı olarak Türkiye’yi Suriye topraklarından geri çekilmeye çağırıyor. Ancak müzakere taraflarının uzlaşmak, anlaşmak ve anlaşmazlıklara çözüm bulmak niyetinde olmaları halinde, müzakerelerin başlamasıyla birlikte diplomatik ilişkilerde talep çıtasının yükseltilmesi uygun değildir. Esed’in Türkiye ile müzakereler için ön koşulları belirlemeye başlaması, Türkiye’ye Şam’ın çoğunluğunu Kürt Halkı Koruma Birlikleri’nin (YPG) oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) desteğini durdurmasını talep etme hakkını veriyor. Erdoğan ile Esed’in Türkiye seçimlerinden önce görüşme ihtimali çok zayıf. Seçimden sonra görüşme ise seçim sonuçlarına ve dengelerine göre netleşecek.”
Ankara son zamanlarda bölgesel ve uluslararası koşullardaki değişikliklerle paralel olarak Ortadoğu’daki diplomasi adımlarını hızlandırdı. Bu durum, muhalefetin elinden önemli bir kartın alınması olarak değerlendiriliyor.
Diğer yandan Moskova’ya ziyarette bulunan Esed, yaptığı açıklamada “Suriye ve Türk halkları arasında herhangi bir anlaşmazlık yoktur ve sorun Türk siyasetçilerde yatmaktadır” dedi. Beşşar Esed, yabancı güçlerin (Türk ve Amerikan) geri çekilmesi gerektiğine dikkat çekti. Suriye rejimi lideri, İranlı milislerin yanı sıra Rus güçlerin, ‘onlara Türkiye'’in desteklediği silahlı muhalefete karşı koyma çağrısı yapmış olması nedeniyle’ meşru bir varlığa sahip olduğuna inanıyor.
Bu çerçevede Esed, “Erdoğan’ın önceliği seçimler, Suriye’nin önceliği ise egemenliği yeniden tesis etmektir” dedi. Esed ayrıca, şartların yerine getirilmesi halinde yaşanacaklara dair “Erdoğan ile görüşme için belirli bir tarih yok. Bugün ya da yarın olabilir ve zamanlama sorun değil” ifadesini kulandı.

Askeri varlık
Türkiye, Suriye’nin kuzeyindeki askeri varlığının, sınırlarını ve halkının güvenliğini terör örgütlerinin (YPG) saldırılarına karşı korumak için bir zorunluluk olduğunu defalarca belirtti. Zira rejim, Suriye topraklarının tamamı üzerinde kontrol sahibi olmadığı için bunu garanti edemiyor.
Diplomatik kaynaklar, Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamada, Türkiye’nin Esed rejimi ile yakınlaşma ve Şam ile ilişkileri normalleştirme vizyonunun Suriye sorununun tamamen çözülmesine dayandığını aktardı. Kaynaklara göre şu an Suriye krizini çözmek üzere tek yol olduğu için Türkiye, krizin siyasi çözümünden ve Astana yolundan ayrılmıyor.
Türkiye’nin Esed rejimi ile müzakerelerdeki değişmezlerinin ‘siyasi çözüm, Anayasa Komisyonu’nun oluşturulması, terörle mücadelede iş birliği ve mültecilerin güvenli bir şekilde geri dönüşünün sağlanması’ olduğunu dile getiren kaynaklar, “Ankara, önce istihbarat ve güvenlik servisleri düzeyinde başlayan görüşmelerde esneklik gösterdi. Rusya tarafının sınır güvenliğine ilişkin sunduğu teklifleri ele aldı” dedi. Kaynaklar, ancak Türkiye’nin sınırlarını güvence altına almak ve SDG’ye bağlı Kürt birliklerini sınırlarından çıkarmak konusunda hayati güvenlik ihtiyaçları olduğunu görmezden gelen rejim tarafından benzer bir muamele görmediğini vurguladı. Kaynaklara göre rejim, güçlerinin Kürt birlikleriyle yan yana bulunmasında bir sorun görmüyor. Ama Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanmasına katkı sağlayan Türk kuvvetlerinin varlığını tehlike olarak görüyor.
Diğer yandan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, daha önce Suriye rejiminin taleplerini ‘gerçekçi olmayan teklifler’ olarak nitelendirmiş ve Türkiye sınırındaki bölgelerde ‘terör örgütlerinin varlığı’ tehlikesine dikkat çekmişti. Çavuşoğlu ayrıca şunları söylemişti:
“Bugün o topraklardan çekilirsek oralara rejim hâkim olmaz, terör örgütleri hâkim olur. Bu mesele bizim için de bir tehlikedir, rejim için de bir tehlikedir, tüm Suriye için de bir tehlikedir.”
Ekim 2021’de Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad ile Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da yaptığı görüşmede bu konuyu ele aldığını belirten Çavuşoğlu, burada bu bölgeleri kontrol etmek için rejim ile muhalefet arasında bir uzlaşmaya ihtiyaç olduğunu vurgulamıştı.
Rejimin daha önce kuşatma altına aldığı bölgelerden ‘teröristlerin’ İdlib’e gitmesine izin verdiğini belirten Çavuşoğlu şu ifadeleri kullanmıştı:
“Bu topraklar Suriye topraklarıdır ve biz her zaman onlara yönelik bir hedefimiz olmadığını söyledik. Ama şu an biz orada olmazsak, bizim için ciddi tehdit oluşturacak ortamlar var. Geri çekilme konusu, bunun için uygun koşullar sağlandığında tartışılabilir.”
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar geçen pazar günü, Ankara’nın Suriye rejimi ile müzakerelerin sürdürülmesini desteklediğini söyledi. Suriye tarafının, Türkiye’nin terörist hedeflere karşı yaptıklarının nedenlerini anladığını belirten Akar, Ankara’nın PKK’nın bir uzantısı olarak gördüğü ve çoğunluğunu YPG’nin oluşturduğu SDG’ye atıfta bulundu.
Hulusi Akar sözleirni şöyle sürdürdü:
“Türkiye’nin hiçbir niyeti veya hırsı yok. Suriye’nin kuzeyinde işgalci bir güç olarak görülmüyor. Amacı güvenliğini savunmak, sınırlarını ve insanlarını terör saldırılarından korumaktır Öyle görünüyor ki Suriyeli muhataplarımız zaman zaman bunu anlıyor. Bunun somut belirtileri var.”
Akar bu sözleriyle YPG’nin Suriye topraklarının yaklaşık üçte birini işgal ettiğini ve Türkiye’nin teröristlere yönelik operasyonlarının Suriye’nin egemenlik haklarını ve toprak bütünlüğünü desteklediğini vurguladı. Ayrıca, “Bizim yaptığımız hiçbir şekilde Suriye topraklarının işgali veya gaspı değildir. Amacımız sadece sınırlarımızı korumak ve vatandaşlarımızın güvenliğini sağlamaktır” dedi.
Şam’ın taleplerini artırması ve Türk güçlerinin ülkenin kuzeyinden çekilmesi için şart koyması, Türkiye, Rusya ve Suriye savunma bakanları ve istihbarat teşkilatlarının başkanlarının 28 Aralık’ta Moskova’da yaptığı görüşmenin ardından normalleşme görüşmelerini yavaşlattı.

Eski görüşmelerin ‘meyveleri’
İstihbarat servisleri arasındaki toplantılardan 28 Aralık’ta Moskova’da savunma bakanları ve istihbarat teşkilatlarının başkanlarının iletişimine kadar Türk ve Suriye tarafları arasındaki önceki görüşmelerde, Ankara ile Şam arasında iletişim kanallarının yeniden açılması ve ilişkilerin normalleştirilmesi yönündeki karşılıklı taleplerden söz edildi.
Türkiye hükümetine yakın kaynaklara göre Esed rejimi, ‘İdlib vilayetinin geri verilmesi, Cilvegözü (Bab el-Hava) Sınır Kapısı ile Keseb Sınır Kapısı gümrüklerinin Suriye ordusu ve hükümetinin kontrolüne devredilmesi, Suriye’nin doğusunu Deyrizor, Haseke, Halep ve Lazkiye’ye bağlayan Halep- Lazkiye Uluslararası Karayolu’nun (M4) tam kontrolünün rejime devredilmesi ve Türkiye’nin Esed ailesi ve Suriye hükümetini destekleyen iş insanlarına ve şirketlere yönelik Avrupa ve ABD yaptırımlarını desteklememesini istiyor. Ayrıca Suriye’nin Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı ve benzeri uluslararası kurum ve kuruluşlara yeniden kabulü için Türkiye’den gereken desteğin görüşülmesi, Türkiye’nin iş birliği teklifini uygulaması, terörün ortadan kaldırılması, Suriye petrolünün Suriye hükümetine iadesi ve Türkiye’nin barajlarda, otoyollarda, elektrikte, eğitim kurumlarında, su ve tarım alanlarında Suriye’ye desteğini sürdürmesi’ olmak üzere talepler ortaya koyuyor.
Türkiye, 6 Şubat deprem felaketi öncesi dönemde Moskova ile anlaşarak M4 karayolu üzerindeki askeri noktalarının bir kısmını boşaltmak için adımlar attı.
Bunun karşısında Ankara, ‘rejim güçlerinin temsil ettiği bölgelerinin YPG’den tamamen temizlenmesi, Türkiye- Suriye sınırındaki terör tehdidinin tamamen ortadan kaldırılması, muhalefet ile Şam arasındaki siyasi ve askeri entegrasyon süreçlerinin tam olarak tamamlanması ve Humus, Şam ve Halep’in ilk aşamada güvenli ve onurlu bir dönüş için pilot bölgeler olması şartıyla mültecilerin güvenli dönüşü, daha sonra bu çerçevenin genişletilmesi, Türkiye’nin Suriyelilerin güvenli bir şekilde geri dönüş sürecini ve Suriyelilere uygulanan uygulamaları, bölgelerinde barındırılmasını ve mallarını geri almalarını döndükten sonra bile takip etmesi’ şartlarını sundu.
Aynı şekilde Cenevre sürecinin uygulanmasını, demokratik bir anayasanın yazılmasını, serbest seçimlerin yapılmasını ve başta kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve sağlık durumu kötü olanlar olmak üzere siyasi tutukluların derhal serbest bırakılmasını da şart koştu.



Erdoğan, Gazze mutabakatı hükümlerinin harfiyen uygulanması gerektiğinin altını çizdi

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün Şarm El-Şeyh'te anlaşma belgesinin imzalanması sırasında (AP)
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün Şarm El-Şeyh'te anlaşma belgesinin imzalanması sırasında (AP)
TT

Erdoğan, Gazze mutabakatı hükümlerinin harfiyen uygulanması gerektiğinin altını çizdi

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün Şarm El-Şeyh'te anlaşma belgesinin imzalanması sırasında (AP)
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün Şarm El-Şeyh'te anlaşma belgesinin imzalanması sırasında (AP)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugün yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirmek için Şarm el-Şeyh anlaşmasının sıkı bir şekilde uygulanmasının ve ABD'nin bu dönemde İsrail'e baskı yapmaya devam etmesinin çok önemli olduğunu söyledi.

Anadolu Ajansı, Erdoğan'ın kış başlamadan önce Gazze halkının ihtiyaçlarını karşılamak için her türlü çabayı göstereceğini ve Şeridin yeniden inşasının "son derece önemli" olduğunu vurguladığını aktardı. Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump'ın kendisine "bu dönemde temasları ve telefon diplomasisini sürdürme arzusunu" ilettiğini ve "her düzeyde görüşmelerimizi sürdüreceğimizi" belirttiğini kaydetti.

Türkiye Cumhurbaşkanlığı tarafından bugün yayınlanan tutanağa göre, Erdoğan, Şarm el-Şeyh'ten dönüş yolunda gazetecilere yaptığı açıklamada, Batılı ülkelerin Filistin devletini tanıma kararlarının iki devletli çözümün temel yapı taşları olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Türkiye Cumhurbaşkanı, "Filistin sorununun tek çözümü, 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen ve coğrafi olarak birleşik bir Filistin devletinin kurulmasıdır" ifadelerini kullandı.

ABD, Mısır, Türkiye ve Katar liderleri, dün Mısır'ın tatil kenti Şarm el-Şeyh'te Gazze'deki savaşı sona erdirmek için bir anlaşma imzaladılar. Donald Trump'ın çağrısıyla imzalanan anlaşma, İsrail ile Hamas arasında ateşkes ve rehine ve tutuklu değişimini öngörüyor. ABD Başkanı, bu olayı "Ortadoğu için büyük bir gün" olarak nitelendirdi.


Türkiye, Irak ile su anlaşmazlığını çözmek için taslak anlaşma imzaladı

Irak Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, Ankara'da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile düzenlediği basın toplantısında konuşuyor. (EPA)
Irak Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, Ankara'da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile düzenlediği basın toplantısında konuşuyor. (EPA)
TT

Türkiye, Irak ile su anlaşmazlığını çözmek için taslak anlaşma imzaladı

Irak Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, Ankara'da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile düzenlediği basın toplantısında konuşuyor. (EPA)
Irak Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, Ankara'da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile düzenlediği basın toplantısında konuşuyor. (EPA)

Türkiye ve Irak, su sorununu çözmek için ortak bir girişimde bulunarak bir anlaşma taslağı imzaladı. Anlaşmanın yakında kesinleşmesi bekleniyor.

Konu, dün Ankara'da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Irak Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin arasında yapılan görüşmelerin gündeminin en üst sırasında yer aldı.

Görüşmelerin ardından Iraklı mevkidaşı ile düzenlediği ortak basın toplantısında Fidan, su sorununun Türkiye ve Irak arasında ortak bir sorun olduğunu ve Irak'ın suya ihtiyacı olduğu gibi Türkiye'nin de suya ihtiyacı olduğunu söyledi.

Yağış azlığının bu yıl su kıtlığına neden olduğunu ve mevcut kaynakların en iyi şekilde yönetilmesi gerektiğini ifade eden Fidan, konunun, Su Kaynakları Bakanı Avn Diyab Abdullah'ın da aralarında bulunduğu Irak heyetiyle görüşüldüğünü ve önümüzdeki dönemde atılacak adımların koordinasyonu konusunda bir anlaşmaya varıldığını belirtti. Bu konu üzerinde, Tarım ve Orman Bakanlığı ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü temsilcileri ile Iraklı yetkililerden oluşan bir teknik komite çalışıyor.

Su sorununun iki düzeyde ele alındığını söyleyen Hüseyin, “Uzun vadede, Türkiye ile su konusunda bir taslak çerçeve anlaşmasına vardık ve bu anlaşmayı yakında imzalayacağız. Türk mevkidaşımı, üzerinde anlaşmaya varılacak bir tarihte anlaşmanın imzalanması için Bağdat'a davet ediyorum” ifadelerini kullandı.

Hüseyin, sorunun ikinci boyutunun acil olduğunu ve Türkiye'den Irak’ın halkının su ihtiyacını hızlı bir şekilde karşılamasına yardımcı olmasını istediğini bildirdi. Hüseyin, konuyla ilgili görüşmelerin devam ettiğini belirtti.

Öte yandan Fidan, iki komşu ülkenin güvenlik konularında ve terörle mücadelede iş birliği yaptığını, 27 Eylül'de Irak'ın Türkiye'nin Ceyhan Limanı üzerinden petrol ihracatına yeniden başlamasının iki ülke arasındaki iş birliği için önemli ve olumlu bir adım olduğunu ve boru hattının tam kapasiteye ulaşmasıyla bunun faydalarının artacağını ifade etti.

Güvenlik konuları

Fidan, Irak ve Suriye arasındaki ilişkilerin gelişmesine değinerek, iki ülke ve bölgenin güvenliği için aralarındaki iş birliğini güçlendirmenin çok önemli olduğunu söyledi. Irak'ın Suriye'nin birliğini savunma konusundaki tutumunu, terör örgütü DEAŞ ile mücadeledeki çabalarını ve Suriye'nin kuzeydoğusundaki DEAŞ hapishaneleri ve kamplarında tutulan vatandaşlarını kurtarma çabalarını övdü.

Hüseyin ise Fidan ile yaptığı görüşmelerde ikili ilişkiler, güvenlik, enerji ve bölgesel gelişmelerle ilgili çeşitli konuların ele alındığını söyledi. Görüşmelerde, özellikle su konusuna odaklandıklarını belirten Hüseyin, bu girişim için Türk tarafına teşekkürlerini iletti.

hyju
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Irak Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin'in Ankara'daki Dışişleri Bakanlığı’nda yaptıkları görüşmeden (Dışişleri Bakanlığı)

Türkiye'deki güvenlik durumunun (tıpkı Irak'taki güvenlik durumunun Türkiye için olduğu gibi) Irak için önemli olduğunu ifade eden Hüseyin, PKK’nın feshi konusunda yürütülen siyasi diyalogdan Irak'ın memnun olduğunu ve bunun başarıya ulaşmasını umduğunu belirtti. Hüseyin, “Bu, Irak ve bölgedeki güvenlik durumuna olumlu etki edecektir” dedi.

Hüseyin, Irak'ın Ceyhan Limanı’na boru hattıyla petrol ihracatının yeniden başlamasının Irak hükümeti, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ve bölgede faaliyet gösteren uluslararası petrol şirketleri arasında atılmış olumlu bir adım olduğunu vurguladı. Bu konuda Türk tarafının sağladığı desteğe işaret eden Hüseyin, bu adımın Türk-Irak ilişkilerini güçlendireceğini belirtti.

Irak-Suriye ilişkileri

Irak-Suriye ilişkileri ve terörle mücadelede koordinasyonla ilgili bir soruya yanıt veren Hüseyin, Suriye ile ilişkilerin iyi olduğunu ve Suriye ve Irak yetkililerinin hem Şam'da hem de ülke dışında bir araya geldiğini söyledi. Hüseyin, “Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera arasında bir görüşme gerçekleşti. Bakanlar ile istihbarat teşkilatı başkanları arasında karşılıklı ziyaretler yapılıyor” ifadelerini kullandı.

fbghj
DEAŞ mensuplarının ailelerinin kaldığı Suriye'nin kuzeydoğusundaki el-Hol Kampı (Reuters)

DEAŞ mensuplarının hareketlerinin Irak güçleri ve güvenlik kurumları tarafından izlendiğini, Suriye tarafında ise bu hareketlerin Suriye güvenlik güçleri ve DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu (DMUK) tarafından izlendiğini bildiren Hüseyin, bu teröristlerin yalnızca Suriye için değil, Irak, Ürdün ve Lübnan için de tehdit oluşturduğunu ve güvenlik koordinasyonunun devam ettiğini belirtti.

Hüseyin, “Kamplara, özellikle el-Hol Kampı’na gelince, çoğunluğu DEAŞ mensuplarının ailelerinden oluşuyor ve büyük bir kısmı Iraklı, ancak 10 bin yabancı da var. Irak, bu kişilerin ülkeleriyle temas halinde. Ancak bu ülkelerin çoğu sadece çocukların geri dönüşünü kabul ediyor. Buna rağmen biz iletişimimizi sürdürüyoruz” şeklinde konuştu.

Türkiye, Suriye, Ürdün ve Lübnan ile sürekli toplantılar ve görüşmeler yapıldığını belirten Hüseyin, bu görüşmelere devam etmeyi, DEAŞ unsurlarının sınır bölgelerindeki yeni hareketlerini değerlendirmeyi, özellikle Irak ile Suriye arasındaki sınır bölgelerinde güvenliği sağlamaya yönelik planlamalar yapmayı umduklarını ifade etti.

df
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Neçirvan Barzani arasında perşembe günü Ankara'da yapılan görüşmeden (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Hüseyin'in Ankara ziyareti, IKBY Başkanı Neçirvan Barzani'nin ziyaretinden bir gün sonra gerçekleşti. Barzani, ziyaretinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile bir araya gelerek ikili ilişkiler, güvenlik ve enerji konuları, terörle mücadele ve PKK’nın feshi konularını görüştü.

Barzani ile görüşmelerin ardından Türkiye, PKK faaliyetlerine ilişkin endişeler nedeniyle 2023 yılından beri uygulanan Süleymaniye Havalimanı'na uçuş yasağının kaldırıldığını duyurdu.


Erdoğan: Trump, Türkiye'den Hamas'ı ‘Gazze planını’ kabul etmeye ikna etmesini istedi

İstanbul'un simge yapılarından Galata Kulesi'ne Filistin bayrağı yansıtıldı, 7 Ekim 2025. (AFP)
İstanbul'un simge yapılarından Galata Kulesi'ne Filistin bayrağı yansıtıldı, 7 Ekim 2025. (AFP)
TT

Erdoğan: Trump, Türkiye'den Hamas'ı ‘Gazze planını’ kabul etmeye ikna etmesini istedi

İstanbul'un simge yapılarından Galata Kulesi'ne Filistin bayrağı yansıtıldı, 7 Ekim 2025. (AFP)
İstanbul'un simge yapılarından Galata Kulesi'ne Filistin bayrağı yansıtıldı, 7 Ekim 2025. (AFP)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yaptığı açıklamada, ABD Başkanı Donald Trump’ın Türkiye'den, Hamas'ı Gazze Şeridi'nde İsrail ile savaşı sona erdirme planını kabul etmeye ‘ikna’ etmesi için çalışmasını istediğini bildirdi.

Cumhurbaşkanlığı tarafından bugün yayınlanan açıklamaya göre Erdoğan, Azerbaycan'dan dönüş yolculuğu sırasında gazetecilere şunları söyledi: “ABD'yi ziyaretimiz ve son telefon görüşmemizde, Trump'a Filistin'de bir çözüme nasıl ulaşılabileceğini açıkladık. O da bizden özellikle Hamas ile görüşüp onları ikna etmemizi istedi.”

Erdoğan, ülkesinin Hamas ile temas halinde olduğunu ve Filistin için en iyi yolun ne olduğunu onlara açıkladığını belirterek, Gazze Şeridi'nin Filistinliler tarafından yönetilmesi gerektiğini vurguladı.

Bu gelişme, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik bombardımanının devam ettiği bir dönemde gerçekleşti. Şarku’l Avsat’ın Filistin resmi haber ajansı WAFA’dan aktardığına göre bugün, Gazze Şeridi'nin güneyinde, Refah'ın kuzeybatısında İsrail ordusunun açtığı ateş sonucu yardım bekleyen çok sayıda Filistinli yaralandı.

Sağlık kaynakları WAFA’ya, işgal güçlerinin Refah'ın kuzeybatısında bulunan eş-Şakuş bölgesindeki bir yardım dağıtım merkezinin yakınında gerçek mermiyle ateş açılması sonucu çok sayıda vatandaşın yaralandığını söyledi.

İsrail ordusuna ait bir insansız hava aracı (İHA) da Gazze şehrinin güneyinde bulunan es-Sabra mahallesindeki el-Mağribi Caddesi'nde sivil evlere ateş açtı.

Sağlık ekipleri Gazze şehrinden iki sivilin cesedini çıkarırken, bir sivil ise birkaç gün önce Gazze Şeridi'nin güneyinde aldığı yaralar nedeniyle hayatını kaybetti.

Birleşmiş Milletler'in (BM) güvenilir kabul ettiği Gazze Şeridi'ndeki Sağlık Bakanlığı'nın son rakamlarına göre, İsrail saldırıları Gazze Şeridi'nde en az 67 bin 160 Filistinlinin yaşamını yitirmesine neden oldu.